Pages /KAYNAKLAR

20180103

Anadolu İnsanı: ÇOBANLIKTAN SERGİ SALONLARINA, MEMİK KİBARKAYA..

ÇOBANLIKTAN SERGİ SALONLARINA, MEMİK KİBARKAYA.. - İnsan ve Sanat


Öncelikle sizi tanımayanlar için Memik Kibarkaya kimdir? Buradan başlayalım isterseniz.

Memik Kibarkaya bir köylü çocuğu. Çok küçük yaşlarda oğlak çobanlığı yapardı dağ başında; tabiatın içinde, söğütler, nehirdeki balıklar, taştan yaptığım bilyalar, çam kabuğundan kendime oyuncaklar; tel arabalar daha sonra tahta araba ve tahtadan yaptığım üç tekerlekli bisikletler oyuncaklarımdı. Bir gün tahtayı oyup saz yaparken anam 'ne yapıyorsun?' dedi. Saz yapıyorum, dedim. 'Oğlum sakın icat çıkarma!' demişti. Oysa ben icat çıkarmakla ugraşdım hep...


Resime nasıl başladınız?
Dedim ya, kendi oyuncaklarımı yapardım; çamurdan su değirmenleri, heykeller yapardım. Sanırım 1956 yılı ilçemzden NATO Boru Hattı geçti ve bol mikdarda katı zifler vardı. Onlardan ateşte heykeller yapardım. Bir gün orada çalışan bir yabancıya gösderdim, o heykeli, okul önündeki Atatürk büstüne benzettim. Yabancı 50 krş verdi, benden onu almıştı. Evimizin bir köşesinde bir tahta kesidinde sanki bir geyik resmi gibi desen vardı, hep onu seyrederdim. Taşları kırar, içindeki desenleri incelerdim. Çamuru boyamak isterdim çocukluk yıllarımda ama sonradan boyayı farklı versiyona çevirdim. Ama boya, fırçaya bulanmıyordu. Türkiye atom enerjisinde bu bence buluştu. Keşfetme dürtüleriyle kodlanmıştım ama resim bir aşktı, tutkuydu bende. Daha sonra bu karışım boyayı atom enrjisinde ince bir süzgeç kağıdında denedim. Parmaklarım, meyve bıçağım ve silgiyle resim yapmaya başladım. Aykırılığım lise yıllarında vardı. Bir gün askerlik dersimizde hoca, "içinizde icat çıkarsanız ne yaparsınız" dedi. Ben de İstanbul Boğazı'naki ters akıntıyla dev çarklar yapar, İstanbul'un tüm caddelerini yürüyen merdiven yaparım demiştim. Çizdiğim şekillere baktı, 'sen resim yap oğlum' demişti ama ben müzik bölümü seçmelerini tercih etmiştim. Bir arkadaşımın kitap kapağı ödevini çizdim. Hoca bunu kim yaptıysa çağır dedi, onunla birçok resimler yaptım. Öğretmen odasına asıldı resimlerim. Ortaokul yıllarımda, çoban köpeğimin ölümü nedeniyle veteriner olmayı tercih ettim, orada da muhteşem bir şekilde Anadolu insanını tanıdım; o yüzler beni çok etkiledi.

Zorlu bir hayatınız olmuş. Hep bir azim ve arayış var... Siz sanatçının hassasiyeti ve sanatın kırılganlığı kavramlarını nasıl tanımlıyorsunuz?
Sanat kırılgan değildir, Rönesans'ın temelidir. Kilise duvarlarına Batı resimler yapmakta oysa bizde yasak denmiş, günah denmiş. Osmanlı'nın son dönemlerinde sanat belli bir çığıra girmiştir. Başta Osman Hamdi, gerek resimde gerekse Anadolu'daki kazılarda, Sanayi-i Nefise'nin kurulmasında büyük rolü olmuştur.
Dokunma sizin için çok önemli. Tuvali bir kısıtlama olarak görüyorsunuz. Peki neden tablolarınıza gözlerden başlıyorsunuz? Sanatın kaynağı görmek mi, hissetmek mi?
Göz ve parmak ucu birbirini tamamlar. Görme özürlüler parmak ucuyla görürler. Bence iki organ, bir birini tamamlar. Tüm çalgılarda parmak baş roldür; vurdukça hisseder. Piyano tuşu gibi geçişlerde sert ve yumuşak tını, resimde de odur. Bir de benim parmak izlerim DNA kodlarımdır, resimlerimi kimse kopya edemez.

Resim için bir eğitim almamışsınız. Ülkemizdeki sanat eğitimine mi güven miyorsunuz yoksa sizce resim yapmak için eğitim gerekli değil mi?
Beethoven sağırdı ama dünyanın en güzel sesini çıkarırdı ve bir gün asistanına, aslında ben sağırım ama bu notaları bana Tanrı yazdırıyor, demişti. Sanat, içgüdüseldir. Aşık Veysel, Akademi mi okudu, Mahzuni şan dersimi aldı? Bence sanat Allah vergisidir, sanatçı ayrıcalıklıdır. Bir gün ben de "Bu resimleri bana Tanrı yaptırıyor dediğimde" bana kızmışlardı. Ülkemizde yüzlerce Güzel Sanatlar Fakültesi var, bir tane Veysel yetiştiremedik... Demek ki Tanrının bir lütfudur sanatçılık..
Kendini yetiştirmiş, özgün bir sanatçısınız. Ülkemizdeki resim ve sanat algısını nasıl görüyorsunuz?
Ülkemizde elbette Cumhuriyetle sanat belli bir noktaya ulaştı ama son zamanlarda sanat da bilim de hak getire...
Bunca kurslar açılıyor, fakültelerde eğitim veriliyor. Sizce bu kurumlar sanat ve özgünlük, sanatçı ruhu gibi kavramları yeterince aşılayabiliyor mu?
Ülkemizdeki eğitimde sadece resim öğretmeni olayım çabası var bence.


Köylü kadınlarını da İngiltere kraliçesini de resmettiniz. Kadın portreleri çalışmanızda etken sebep nedir?
Köylü yüzler, elbette onunla haşırım çünkü veteriner hekim en son mezraya bir de jandarmaya gider. Onun tüm ruhunu tanıdım ve yüzlere o aksederdi. Neden İngiltere kraliçesinin resmini yaptım? Sanatçıya bizde Ataürk, Özal, ressamın ayağına gitmiş, poz vermiş; kraliçe de İngiltere'de kirli paslı bir atölyede Lucian Freoud' a poz vermiş. O nedenle üçünü de resmettim.
Memik Kibarkaya'ya sorsak. Keşke şu ressamla tanışsaydım, aynı devirde yaşasaydım dediğiniz bir sanatçı var mı?
Keşke dediği ressam, Rembrant ve Vincent Van Gogh'dur. Hollanda, İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlar Hollanda'ya bombalar yağdırırken dönemin idarecileri Rembranth'ın Gece Bekçileri resmini saklayacak yer aramış, kendi can derdine düşmemişlerdir. Bir de Renoir'i çok severim.


Memik Kibarkaya'nın resim tarihinde en çok hayran olduğu tablo ve ressam kimdir, neden?
İlya Repin, Rus ressamı Karamoskof çok beğenirim. Rus resamları, Türklere çok benzerler belki de ondandır.
Sizce insan ve sanatın öyküsü nasıl başlıyor? Sanat bir yaratma işi mi yoksa taklit mi?
İnsan ve sanat bence insanlığının varoluşuyla başlar, mağra resimleri bunun delilidir. Sanat, yoku görmektir. Bilim de öyledir. Allah'ın yeryüzünde gizlediklerini keşfetmek, bulmaktır. Bana göre Allah, bu özelikleri insana kotlamıştır. 
Saygılarımla...
Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür eder sanat yaşamınızda başarılar dileriz...
Alıntı Kaynak: 
http://insanvesanat.com/haber-cobanliktan-sergi-salonlarina-memik-kibarkaya-511.html