Pages /KAYNAKLAR

20180913

Çuvaş Türkleri: Türkçe konuşan değişik milletler arasında belki de en olağandışı ve gizemli olanlardan biri



ÇUVAŞ TÜRKLERİ Dünya üzerinde Türkçe konuşan değişik milletler arasında belki de en olağandışı ve gizemli olanlardan biri de Çuvaşlardır. Bu durum, Çuvaşların Çin sınırı yakınlarında bir yerlerde oluşan en eski Türk halklarından biri olduğu gerçeği ile açıklanabilir. Çuvaşlar, daha sonraları, birkaç yüzyıl boyunca Asya ve Avrupa'nın değişik ülkelerinde başıboş dolaştılar ve neticede 20. yüzyılda Türklerin, Slavların ve Finno-Ugrik halkların bulunduğu Orta İdil bölgesine yerleştiler. Değişik ülkelerde yüzyıllar boyunca süren başıboş dolaşmaları sırasında, çok farklı kültürleri ve medeniyetleri içselleştirdiler. Çuvaş dili, Asya ve Avrupa'nın ondan fazla değişik dillerinden unsurlar içermektedir. Moğolca, Çince, Ön Asya dilleri, Ugrik, Farsça, Arapça ve Eski İbranicenin bütün lehçelerinden kelimeler içermektedir. Bunlara ilaveten, daha sonraları Slav ve Finno-Urgik dillerin yanı sıra, uluslararası kelime hazinesinden de bu dilin kelimeler aldığını belirtmeye bile gerek yok. Bu yüzdendir ki, müşteşrik/oryantalist Fraen bir seferinde Çuvaş dilini, değişik lehçelerin karışımı anlamına gelen ein verbastertes deyimi ile tanımlamıştır. Bununla birlikte, Çuvaşların da diğer milletler üzerinde yoğun bir etkide bulunduklarını gözlemlemekteyiz. Özellikle, Farsça, Moğolca, Osetince, Avarca, Çeçence- İnguşça, Rusça, Almanca ve Macarcada Çuvaş dilinden alınmış kelimelere rastlanılmaktadır. Hala, özellikle Mari, Udmurt, Mordovyan ve Komi dillerinde bol miktarda Çuvaşça kelime bulunmaktadır. Çuvaşların atalarının Türkleştirilmesi, Hunlar ve Çuvaş dilinin oluşması sürecinin tamamı üç aşamaya bölünebilir. Birinci aşama, Türkçe kelimelerin alınarak proto-Moğol fonetiğinin kurallarına göre değiştirilmesiyle, ki bu r-lehçesinin ve daha sonra da Çuvaş dilinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur, karakterize edilebilir. Kronolojik olarak, bu aşama «Halkların Büyük Göçü» ve Hun Devleti'nin varlığını sürdürdüğü döneme denk gelmektedir. Eski proto-Moğol fonetik sterotipini yitirmiş olan Çuvaşların atalarının Türkleştirilmesinin ikinci aşamasında, rotasizm ve lamdaizme maruz bırakılmaksızın, yeni Türkçe kelimelerin alımı sürdürüldü. Ancak, daha önce alarak dönüştürdükleri kelimeleri muhafaza ettikleri için, bu diyalekt halihazırda savaşçıların ve aristokratların dili haline gelmiş ve bütün görünüşüyle sadece imtiyazlı kastın anlayabildiği karmaşık bir jargon olarak sırf prestij için muhafaza edilmiştir. Tarihsel olarak Hazar dönemi ile kesişen bu aşamada, Çuvaş dilinin Türkçe kelimelerin yanı sıra kadim İbranice ve Farsça kelimeleri de içermeye başlaması çok önemlidir. Bu kelime alımları ne rotasizm (r) ne de lamdaizm (l) ile karakterize edilmektedir, bu da bu dönemde eski Hunca fonetik steriotipinin yitirildiğini bir kez daha ispatlamaktadır. Tıpkı birinci aşamasında olduğu gibi Türkleştirmenin ikinci aşamasında da Çuvaş dili esas olarak j-sesli kelimeleri benimsemiştir: «jol» (yol), «julduz» (yıldız), «jangir» (yağmur), «jurak» «yarık» vesaire gibi, fakat Çuvaşlar «j» harfini yumuşak bir «s» gibi telaffuz etmekteydiler. Çuvaş dilinin Türkçeleştirilmesinin üçüncü aşamasında, y-sesli Türkçe kelimeler benimsenmiştir. Bu benimsemede hakim olan kelimelerden bazıları şunlardır: «Yola» (adet), «yuri' (amaç), «yuşkon» (kum), «yomzak» (yumuşak) vesaire. Kronolojik olarak, bu dönem Orta İdil bölgesinde Kıpçak kabilelerin ortaya çıkmasından günümüze kadar geçen dönemle kesişmektedir.

Alıntı: http://www.visne.co/