Pages /KAYNAKLAR

20190201

✍️ Bir Başarı / Başarısızlık Öyküsü - Emine Azboz



BİR BAŞARI / BAŞARISIZLIK ÖYKÜSÜ

MEB’lığının getirilen “yeni eğitim sisteminde(?)” Cumhuriyet’in “Temeli kültürdür” ideolojisi kapsamındaki “klasik liselerin” kaldırıldığını duyanlar şaşırdı kaldı. 2002’den beri yapılan değişikliklerin bu kaçıncısı? 


Yeryüzündeki tüm “eğitim sistemleri”nde, kültür ağırlıklı program uygulanan klasik liseler vardır ve her ülkede varlığını çeşitli adlarla sürdürür. Bizde ise tam tersi yapılmıştır. Yazık! Bütün okullar imam hatip olursa, çocukların düşüncesi “beton kalıplara dökülmesi” demektir bu. Kaldı ki farklı okullar, eğitimin sisteminin zenginliğidir. 

2002’den bu yana kaç eğitim bakanı geldiyse de hepsi de yaptıkları kısır değişimi “Eğitimde reform” diye pazarlayarak topluma sundular. “Çağdaş, laik, bilimsel eğitimi” yok etmeye yönelik uygulamalarını gördü ve yaşadı toplum. Kıdemli bir eğitim emekçisi olarak, 17 yıldır ne gelip geçen bakanların ne adları kalıcı oldu, ne de yaptıkları “eğitim reformları(!)” Eğitim sistemini içinden çıkılmaz halde getirmekten başka bir işe yaramadı yapılan. Bu yenilik(?) kaçıncısıdır inanın artık inanlar sayamıyor, hiçbiri iz bırakmadı toplumda. İktidarın, eğitim karnesinde notu başarısız. Çünkü, akıldan, bilimden, çağdaşlıktan, laiklikten uzak bir sistem asla başarılı olamaz, ülkeler de çağını yakalayamaz, kimseyle de yarışamaz. Ülkemizle ilgili yayınlanan eğitim raporlarında bu gerçek, artık yadsınamaz boyutta görülüyor. Yeryüzündeki İslâm ülkelerinin durumu, bunun en açık, en tipik örneğidir; ders alınmayan. Asıl üzücü olan da bu işte.


Üzerinden yıllar geçmesine karşın hâlâ unutulmayan Köy Enstitüleri öyle mi ya? Ya kurucusu efsane MEB, Hasan Âli Yücel’in ve İsmail Hakkı Tonguç’un adı, Dünya ve Türk Eğitim Tarihi’ne altın harflerle yazıldı. Çünkü, bu sistem, bizdendi, bizimdi, benzeri yoktu. Bakan Yücel ise şair, yazar, felsefeci, bestekâr, güftekâr, iyi bir udi idi. Diğer kurucusu Türkiye’nin İlköğretim Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ise, iyi bir eğitim bilimcisi. Bilgiyle donanmış, ülke gerçeğini iyi bilen, aklı, çağdaşlığı ve laik düşünceyi eğitim programıyla yoğurarak, eli işle buluşturan yaparak yaşayarak öğrenilen bir eğitim sistemini ortaya çıkaran, yaratıcı bir eğitimcidir. Bu konuyla ilgili iki kez yurt dışına eğitim için gönderilmiştir; birincisinde, 1. Paylaşım savaşı öncesidir, 2.si ise öğretmendir. Her iki dönüşünde de valizi eğitim kitaplarıyla doludur. Okuduklarından analizler yaparak, çıkarımlarını memleket gerçekliğiyle sentezleyerek oluşturur Köy Enstitüleri Sistemini. Onun için kalıcı olup isimleri Eğitim tarihimizin kuyruklu yıldızlarıdır karanlıkta akıp geçen. Reform bilgiyle, birikimle, bilimle, akılla ve laik düşünce ile harmanlanırsa bir gerçeklere dayanan bir ideolojileri varsa, yapılan yenilikler ancak “reform” olur. Değilse eğitim, sığ düşünceli acemilerin yapboz tahtasına döner, ki…

  

O beğenilmeyen, sürekli değiştirilmesine karşın daha da gerilere düşenlere gerçek bir örnektir anlatacağım:
1981’de Konya merkezde Mevlâna Ortaokuluna atandım. Okulun ilk kurucu müdürü, Sabahattin Bey isimli bir beden eğitimi öğretmeni imiş, sonra da Konya il milli eğitim müdürü olmuş. Ben kendisiyle çalışma onuruna sahip olmadım ama okulda kurduğu yönetim sistemiyle tanıştım ve yaşadım. Nasıl bir sağlam sistem getirmiş ki, yıllar geçmesine karşın onca müdür gelip gitmiş kimse bunu değiştirememiş. O zamanlar dershane hak getire.
Okulun açıldığı ilk hafta, tıpkı üniversite sınavı gibi branş öğretmenleri dersin ağırlığına göre 100 üzerinden sınav soruları hazırlar, kitapçık haline getirilir, bir gün de bütün sınıflar bu sınava gider. Değerlendirme yapılır, sonuçta 1. sınıfların en iyileri ile en zayıflarından bir sınıf yapılır, aynı işlem 2. sınıflar, 3. sınıflarda içinde geçerlidir. Her sınıfın en iyileri ile en kötüleri bir sınıf yapılır. Farklı devrelerde ders görürler. Okul idaresi, öğretmene iki seçenek sunar; ya sabahçıysa öğlen sonu, ya da öğlenciyle sabahleyin haftada 2-3 saat derse girecektir, ya da hafta içinde nöbet tutacaktır. 

Bu derslerde en iyiler, daha ileri seviyeye, en zayıflar orta seviyeye getirilmesi amaçlanır. Bunlar normal zamanlarda aynı sınıfta birlikte okurlar kendi dönemlerini. Ortalar, en iyilere yetişmek için, zayıflar ise orta seviyeye ulaşmak için kıyasıya çalışır, birbirleriyle yarışırlar. Sınıflarda dersler çok canlıdır, öğretmenler zevkle ders yaparlar. Okul öğrenişi, öğretmeni, idarecisi ve hizmetlisiyle bir aile gibidir. Hafta sonları ise bütün eğitsel kollar çalışır öğleye kadar. Sonra da biz öğretmenler yorgunluğunu topluca bir yere giderek atardı. 


O yıl eğer öğrencilerimizden en az 200 veya 150 öğrenci girdikleri sınavı kazanmamışsa, öğretmenler kendini başarısız sayar, seneye başarı için yıl sonunda neyi, nasıl yapacağı programlanırdı. 

Bir sistem kurulur, bu sisteme işlerlik kazandıran insandır, yani öğretmenlerdir. İyi yetişmemiş bir öğretmen kitlesiyle eğitimde başarı nasıl yakalanır. Kendisi demokratik bir eğitimle yetişmemiş, demokrasiyi içselleştirememiş bir öğretmen topluluğu ile, hangi demokratik eğitim, nasıl yapılır, başarı nasıl yakalanır? 60 saatte kabak bile yetiştiremezken, 60 saatlik öğretmenlik formasyonu ile hangi öğretmeni, nasıl yetiştirilir ki? İdealden yoksun yetişen bir öğretmenin başarılı olması, hangi eğitim sistemi getirirseniz getirin, bu sistemin verimli olmaz asla, memlekete de hayrı olmaz kesinlikle. Osmanlı eğitimcilerinden Satı Bey’in bu doru saptaması ancak Cumhuriyet döneminde uygulanmıştır. Türkiye Cumhuriyet eğitim sistemini, yapbozla öğrenenlerin başarıya ulaşması, sık sık sistemi değiştirerek kalıcı hale geliştireceği ham hayal. Eğitim, bir ülkenin ana kolonudur. Sık sık değiştirilmeye gelmez, sakın. Bunun en tipik örneğini“Bir Ömrün Hikayesi” kitabının yazarı, (ismini anımsayamadığım) öğretmenimiz, ABD’de bir eğitim toplantısına, köy Enstitüsü sistemini, kendi uygulamaları üzerinden anlatınca, Amerikalı eğitimciler sorar: ”Bu sistem ne oldu?” sorusuna “Kaldırıldı” demesiyle birden “Bir sistem kaldırılmaz. Aksayan yönleri varsa çağa uyacak şekildi değiştirilir” derler şaşkınlık içinde. Bakanın son ifadesiyle, aynı şaşkınlığı yaşadı insanlar gibi eğitimciler de.
Öğretmen ve yazar