Pages /KAYNAKLAR

20200104

📚📖 Atatürk, Aeneas, Faruk Nafiz Çamlıbel: Zeytinin, şiirin, kurtuluşun rotası

Atatürk, Aeneas, Faruk Nafiz Çamlıbel: Zeytinin, şiirin, kurtuluşun rotası
20.5.2017 18:02

Dursun Özden, “Şiirin Yol Öyküsü-Han Duvarları” kitabıyla Faruk Nafiz’in 1922'de Ulukışla’dan Kayseri’ye yaylı ile yaptığı üç günlük yolculuğun rotasını izliyor

MECİT ÜNAL

Dünya turizmi deniz-güneş-kum döngüsünden çıkalı çok oluyor. Biz de hâlâ en yaygın, baskın ve kitlesel turizm biçimi ne yazık ki bu. Hac ve Umre’yi dinsel turizme sayarsak doğa, tarih ve kültürel amaçlı turlar bizde henüz yeni yeni tanınmaya ve yaygınlaşmaya başlıyor. Oysa dünyada tarihsel, kültürel, askeri, toplumsal göç ya da bireysel rotaların turizme kazandırılması oldukça eski.

Anadolu’da çok eski çağlardan bu yana bu rotalardan yüzlercesi bulunmakta. Yaşadığımız topraklar kavimler kapısı; Anadolu binlerce yıl boyunca o kadar çok istilaya, savaşa ve göçe maruz kalmıştır ki, bu sayıyı belki bir de onla çarpmak gerekecektir. Örneğin Büyük İskender’in fetihlerinde izlediği yolun önemli bir kısmı Anadolu’dadır. Haçlı seferlerinin en kanlı ve şiddetlileri Anadolu tarikiyle gerçekleşmiştir. Ben bu seferlerden Kutsal Roma Cermen İmparatoru Frederik Barbaros komutasındaki 3. Haçlı Seferi rotasının Isparta-Konya-Karaman-Silifke bölümünü 1997’de biri Alman biri Türk iki araştırmacıyla kat etmiş, Orta Anadolu’nun bu en kıraç topraklarındaki en yoksul ve yoksun nice köyler ve kasabalar görmüştüm. Konya’dan Karaman’dan geçip Mut üzerinden Silifke’ye indiğinizde sizi bekleyen sürpriz, Göksu’dan geçerken attan düşüp boğulan Frederik’in anıtıdır. Anadolu topraklarının tarihin her döneminde istilacılara mezar olduğunun açık bir kanıtı olan bu anıt Göksu nehrinin kıyısında bulunmaktadır, bundan yüzlerce yıl sonra ölmeye yollanacak Anzakların, Hintlilerin Gelibolu’daki anıtları gibi tıpkı…

TROYALILARA NE OLDU?

Anadolu hem batıdan hem doğudan birçok istila yaşadı. Sonuçta tümünü de bertaraf etmesini başardı. Bu istilalardan destanlara konu olan biri Troya savaşlarıdır. Yüzlerce yıl sürmüş, Troya düştükten sonra Anadolu yüzyıllar süren bir karanlığa gömülmüştür. İlyada zamanı, olayları ve kişileri kısaltmış, sadeleştirmiş, özgünleştirip özetlemiş ve şiirleştirmiştir. Şiire konu olan her şey gibi Troya savaşları da Homeros’ta tutarlı bir imgesel ve zamansal bütünlük içindedir.

Peki Troya yıkıldıktan sonra Troyalılara ne oldu? Tarih, arkeoloji ve antropolojinin bu soruya verdiği cevaplarla efsanelerin verdiği cevaplar arasında farklar bulunması doğal. Yine de bu cevaplar efsanelerden esinler taşımaktadır. Efsanelerin cevabını Vergilius’tan öğreniriz. “Aeneas” adlı tragedyada Troya’dan sağ kurtulan Troyalılar, Aeneas’ın öncülüğünde yeni bir ülke, yeni bir Troya kurmak için yıllar süren uzun bir yolculuğa çıkarlar.

AENEAS VE ZEYTİN ROTASI

Önce Kazdağı’nın eteklerindeki Antandros şehrine gelen Aeneas, 20 gemi inşa eder. Aeneas’ın ilk yeni Troya’sı, bugün Edirne’ye bağlı olan Enez’dir. Ne var ki, burada fazla kalmayacak ve daha 20 liman dolaştıktan, hatta Kartaca’ya da uğrayıp orada da bir süre kaldıktan sonra son kez İtalya kıyılarında karaya çıkacaktır. Aeneas, Roma’nın kurucu atası sayılmaktadır.

Rotanın bir diğer özelliği de Akdeniz’de zeytin ağacının biyolojik yayılma güzergâhı olmasıdır. Aeneas uğradığı her limanda elinde bir zeytin fidanıyla karaya çıkmaktadır. Hem barışçıl amaçlarla geldiğini ifade etmekte hem de zeytin ağacına uygun doğal ortam aramaktadır. Aeneas rotası üzerinde bulunan tüm bu limanlar bugün zeytin ve zeytinyağı üretiminin en yoğun olduğu ülkelerdedir.

Edremit’te kurulu Antandros Derneği’nin Edremit Belediyesi’nin katkılarıyla 4-7 Mayıs günlerinde Güre’de düzenlediği çalıştay bu toplu göçün rotasını ele aldı. Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk, İtalya ve Tunus’tan konuyla ilgili araştırmacı ve yerel yönetim temsilcilerinin katıldığı çalıştay, Aeneas rotasını Türkiye turizmine kazandırmayı amaçlıyor. Dernek, Aeneas’ın rotasını, Antandros limanında kurulacak tersanede inşa edilecek iki gemiyle izleyecek. Gemiler uğradıkları her limanda Türkiye’nin tanıtımıyla ilgili etkinlikler gerçekleştirecek.

“ON İKİ KAYMAKAM BİR KEMAL PAŞA”

Yeni bir ülke kurmaktan söz edince hemen akla gelen biri Çin’de diğeri Türkiye’de bulunan dünyaca önemli iki rota var. Çin’deki rota, literatürde “Uzun Yürüyüş” olarak biliniyor.

Uzun Yürüyüş, Çin Halk Ordusu’nun Guomindang kuvvetleri karşısında 1934’te Jiangxi eyaletinden başlattığı büyük geri çekilme harekâtıdır. Halkla birlikte yaklaşık 100 bin askerin 370 gün süren harekat boyunca 12 bin 500 kilometre yol kat edilmiştir. Guomindang kuvvetleriyle, açlıkla, salgın hastalıklarla, coğrafi engellerle çarpışa çarpışa, gerçekleşen Uzun Yürüyüş’ü 100 bin asker ve halkın onda biri tamamlayabildi.

Ara başlıktaki dize ise, İzmir’in kurtuluşu üzerine yakılmış bir Rumeli türküsünden. Selânik’ten İzmir’e gelen mübadiller yol boyunca silah ata ata bu türküyü söylemişlerdir. Atatürk Anadolu’ya geçerken yanındakiler bellidir; aralarında Refet Bele, Kazım Dirik, Refik Saydam, İbrahim Tali ve Hüsrev Gerede’nin de bulunduğu toplam 48 kişi. Bu sayı güzergâhın daha sonraki aşamalarında artmış, eksilmiş ya da farklılaşmıştır. Atatürk’ün 19 Mayıs’ta Samsun’da başlayıp Havza, Amasya, Erzurum, Sivas’a uğradıktan sonra 27 Aralık’ta Ankara’da son bulan rotası tüm yönleriyle bir kurtuluş rotası olarak adlandırılabilir. Tüm Kurtuluş Savaşı boyunca irili ufaklı birçok başka rotadan söz edebiliriz. Bunlardan “İstiklâl Yolu”na daha önce değinmiştim. Son zamanlarda Eskişehir’e sefer düzenleyen belediyeci ve turizmcilerin Atatürk’ün rotasını kapsayan bir tur projesi geliştirmemiş büyük bir eksiklik. Şu sıralar bu eksikliği gidermenin tam zamanı. Rotayı izleyenler, egemenliğin ulusa ait olması ilkesinin nasıl ve hangi koşullarda kazanıldığını çok daha derinden kavrayacaklardır.

YOL AÇAN YOLLAR

İnsanlığın önünü açan yollar, üzerinde ayrıca edebi olarak da çalışılacak konulardır bana kalırsa. Zaman ve olanak bulup Atatürk’ün19 Mayıs 27 Aralık rotasını izleyip çalışmak gibi bir hayalim var yıllardır. Bir de bir türkünün peşine düşüp götürdüğü yere gitmek.

Gezi yazıları yanında belgesel film çalışmalarıyla da bilinen şair ve yazar Dursun Özden, daha önce belgeselini çektiği Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” şiirinin yol öyküsünü edebi bir gözle yeniden kaleme aldı. Kategori Yayıncılık’ın yayımladığı “Şiirin Yol Öyküsü-Han Duvarları” öğretmen şairlerimizden Faruk Nafiz’in 1922 baharında Ulukışla’dan Kayseri’ye yaylı ile yaptığı üç günlük yolculuğun rotasını izliyor. Hem de gerçek bir yaylı at arabasıyla. Yaylı’nın mola verdiği köy ve kasabalarda mola veriyor, konakladığı hanlarda konaklıyor ve buralara ilişkin düncel ve güncel bilgiler vermenin yanı sıra “Han Duvarları” şiirini de irdelediği bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Ara ara yağız atların kişnediği, nal seslerinin tekerleklerin seslerine karıştığı bu edebi yolculukta Dursun Özden, Faruk Nafiz ve Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış’la birlikteyiz.

“Han Duvarları” içinde bir başka şiir daha taşıyan ikili bir yapıya sahiptir. Aşık Kerem’den esinler taşıyan Şeyhoğlu Satılmış’ın yürek burkan öyküsünü anlatan bozlak ile Anadolu bozkırının öyküsünü anlatan senfoni. İki şiir hem birbirinden ayrıdır hem de birbirinin içinde erimiştir. Dursun Özden kitapta, Mehmet Kaplan ve Nurten Bengi Aksoy’un “Han Duvarları” şiirine ilişkin incelemeleri ile Soner Yalçın’ın şairin yaşamını anlattığı bir yazısına da yer veriyor. Sonrasında ise yazarın “Han Duvarları” rotası boyunca yol sorduğu bilgi aldığı kişilerle yaptığı güncel röportajlar ile fotoğraflar var.

Şiirin Yol Öyküsü Han Duvarları
Dursun Özden
Kategori Yayıncılık
120 s.

Alıntı/Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/aydinlik-kitap/2017-mayis/ataturk-aeneas-faruk-nafiz-camlibel-zeytinin-siirin-kurtulusun-rotasi