Pages /KAYNAKLAR

20190409

✍️ Kapitalizm Aşkı Öldürür - Ahmet Koluçolak

Kapitalizm Aşkı Öldürür

Kapitalizmin bir emek sömürüsü olduğu aşikardır. Ama ben, bu yazıda kapitalizm dediğimiz bu görünmez kafesin sömürdüğü başka bir yönü; duygularımızı ele alacağım. Aslında bunu fark etmek için çok iyi bir gözlemci yada sosyolog olmaya gerek yok. Sadece çevremizde olan bitene baksak fark edeceğiz.

Kapitalizmin sömürdüğü duygularımızın başında aşk geliyor. Çünkü kapitalizm; kime aşık olacağımızı, aşık olduğumuz kişiyi nasıl kazanacağımızı ve sevgili olduktan sonra ne yapacağımızı bize aşılıyor.

Duygularımızı sömürürken kullandıkları en büyük araçlardan birisi diziler. Son dönemde yapılan, Medcezir tarzı dizilere bakın. Gerçek hayatla pek alakaları yok, toplumun büyük bir kesimini yansıtmıyorlar; yapmacık diyaloglar, akıllı telefonlar, villalar, jipler, güzel kızlar, yakışıklı oğlanlarla dolu. İnsanları burjuvaziye özendiriyorlar. Bir diziyi izlerken ister istemez kendinizi baş karakterin yerine koyarız. Bu tip dizileri izleyen bir genç düşünün. Yapması gerekenler belli. Dizideki gibi güzel bir kız bul, dizideki gibi giyinsin… Sonra bu kızı kazanmak için dizideki çocuk gibi yakışıklı olman, o telefondan alman, o mağazalardan giyinmen gerek. Sevgili olunca da sinemada o filme gidin, starbucksta, bisquittede takılın, sevgililer gününde hediye alın…(Herkes gibi olun)

Diziler dışında son yıllarda sayıları artan, anlamsız şarkılar da, kapitalizmin duygularımızı öldürmek ve bizi maddiyata yöneltmek için kullandığı başka bir yol. “Nerdee o eski ramazanlar…” muhabbeti yapmak istemiyorum ama sizce de eskiden şarkılar daha anlamlı, daha güzel değil miydi? Sormaya gerek yok sanırım. Son dönemdeki şarkılara baksanıza; “Nerdesin aşkım? Burdayım aşkım…” “Astalavista Baby!”. Anlamsız, duygusuz, adeta sözsüz bu şarkılar. Mesela çok duyduğum bir başka şarkı “I want your body!”. Niyet belli yani herhangi bir duygusal bir şey aramak, bir anlam aramak bile yanlış bu şarkılarda.

Şimdi bu tip dizilerin, şarkıların, “Kapitalizmin” aşkı nasıl yok ettiğini, insanların nasıl meta haline geldiğini gözler önüne seren, günlük hayatta çok duyduğumuz iki cümle üzerinden gideceğim:
Bunlardan birincisi; “Bana birini ayarlasana.” cümlesidir. Bu cümle olayın nereye vardığını gösteren, sapıkça bir ifadedir. Aşkın bittiğinin, ilişkilerin samimiyetini yitirdiğinin, kanıtı niteliğindedir. “Bana birini ayarlasana.” cümlesiyle “Yedek kalemin var mı?” cümlesi arasında bir fark yok. Oysa Bob Marley’in şu yaklaşımı çok daha güzel değil mi? “Hayatımda kimse yok; ama sorun değil. Çünkü sen aşkı basitleştirenlerden birisin, bense yalnızlığın hakkını verenlerden.”

İkincisi; “Ciddi ilişki istemiyorum.” Mesela sürekli bulgur pilavı yesek sıkılırız dimi? Bu yüzden bazen farklı yemekler yemek isteriz. “Ciddi ilişki istemiyorum.” cümlesi de buna benziyor. “Ben sürekli bulgur pilavı yiyemem.” Ama sorun şu ki aşktan bulgur pilavı gibi söz edilemez. Bu öyle sıkılınca değiştirilecek bir şey değildir. Çünkü karşımızda bir madde değil insan duruyor. Bu cümle tüketim toplumunda insanların da birer meta haline geldiklerini çok güzel ifade ediyor aslında.

İnsanlar duygularını kaybettikçe, maneviyattan uzaklaştıkça aslında insanlıktan çıkıyorlar. Çünkü bizi madde olmaktan çıkartıp, insan yapan şeyler bunlardır. Bu yüzden kapitalizmin duygularımızı elimizden almasına izin vermemeliyiz. Kapitalizmin özendirdiği ilişki tarzından, aşık olmamızı söylediği kadından/erkekten kurtulup, duygularımızı yeniden kazanmalıyız ve kendi hayallerimizi kurmalıyız. Kendi hayallerimizi kurmak ve kapitalizmin bizi insanlıktan çıkarmasını önlemek içinse okumalı ve sorgulamalıyız. Ancak bu şekilde bir farkındalık geliştirip, kapitalizmin ruhumuzu ele geçirmesine engel olabiliriz ve insanca yaşarız…