İstiklal Savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İstiklal Savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20250718

📖 Tarihi Eserler: İstiklâl Savaşı Madalyası

İSTİKLAL SAVAŞI MADALYASI - İSTİKLAL MADALYASI

KURTULUŞ SAVAŞINA KATILMIŞ VEYA HİZMET VERMİŞ BU UĞURDA ŞEHİT YADA GAZİ OLMUŞ KİŞİLERE VERİLEN İSTİKLAL MADALYASI.  

Alıntı: https://www.bayrakmuzayede.com

20250421

📖🎞️''Yeryüzünde emperyalizm var oldukça Milli Mücadele de bitmez...''

 




 

20240104

🎞 🇬🇷Yunan Askerlerinin Günlük ve Mektuplarından 🇹🇷Kurtuluş Savaşı

   


Kaynakçalar:

-Yunan Tarihçilerin Gözüyle Anadolu Harekatı
1919-1923 Nilüfer ERDEM 
-Yunan Ordusunun Anadolu İşgalinde Cepheden Gönderilen Asker Mektupları
Esra Özsüer
-https://www.bursamuze.com/uploads/fil... (Bahsedilen fotoğraflar)

20231015

🎥🇹🇷 Her Türk vatandaşı muhakkak izlemeli. 🇹🇷Milli Mücadeleyi En Doğru Şekilde Anlatan TRT Yapımı KURTULUŞ Dizisi

(*Bu milli dizimiz Ulusal Kanal’da da Eylül-Ekim 2023’te tekrar yayınlanmıştır...)


Tekrar Tekrar İzlenesi: Milli Mücadeleyi En Doğru Şekilde Anlatan TRT Yapımı KURTULUŞ Dizisi

Bugüne kadar Milli Mücadele yıllarını anlatan çok sayıda dizi ve film yapılsa da içlerinden bir tanesi var ki izlediğiniz an kendinizi o atmosferde hissedeceksiniz. Rutkay Aziz'in Mustafa Kemal Atatürk'ü canlandırdığı TRT yapımı KURTULUŞ dizisini sizler için inceledik.

Milli Mücadele yıllarını anlatan çok fazla dizi ve film çekilse de içlerinden bir tanesi var ki her Türk vatandaşı muhakkak izlemeli.

1994 yılında TRT tarafından yayınlanan 6 bölümlük 'Kurtuluş' dizisi, Kurtuluş Savaşı'nı konu alan en iyi tarihi dizi diyebiliriz.



Senaryosunun Turgut Özakman tarafından yazılmasıyla tüm o savaş yılları atmosferini iliklerine kadar hissetmemize neden olan Kurtuluş, Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl zorlu şartlarla bu günlere geldiğini net biçimde anlatıyor.



II. İnönü Muharebesi'nin sonundan (1 Nisan 1921), Mudanya Mütarekesi'ne (11 Ekim 1922) kadar uzanan yaklaşık 1,5 yıllık dönemi anlatan dizi, dönemine göre enfes bir kurguya sahip.




SANATÇI KADROSU

Modern Türk tiyatrosunun usta isimlerini oyuncu kadrosunda barındıran Kurtuluş'un başrolünde Mustafa Kemal Atatürk'ü canlandıran Rutkay Aziz yer alırken, Aziz'e İsmet Paşa rolüyle Savaş Dinçel eşlik ediyor.




6 bölümlük dizide 103 konuşmalı rol bulunurken bu rollerin büyük çoğunluğu dönemin en büyük sanatçılarından oluşuyordu.




İşte birkaçı:

Altan Erkekli, Mahmut Cevher, Ayda Aksel, Taner Barlas, Uğur Polat, Aşkın Nur Yengi, Kenan Işık, Levent Ülgen, Cezmi Baskın, Müşfik Kenter, Mehmet Aslantuğ, Ege Aydan, Fikret Kuşkan, Macit Koper, Mustafa Alabora, Aytaç Arman, Timur Selçuk, Ali Sürmeli, Altan Gördüm, Füsun Demirel...

Bir ordunun sıfırdan kurulması ve imkansızlıklardan yeni bir devletin inşasındaki zorlukları tüm çıplaklığıyla anlatan dizi anlattığı dönemi öylesine gerçekçi ele aldı ki dizinin çekimleri tam 2 yıl sürdü.



Çoğu sahnesi gerçek mekanlarda geçen dizi için 
İstanbul sahili, 
İzmir kordonboyu 
ve I. TBMM Binası gibi mekanlar, 
çekim platolarında 1921'deki görünümlerine benzer biçimde yeniden inşa edildi.



Dönemin parasıyla 37 milyar 600 milyon TL harcanarak çok yüksek bütçeli bir iş olarak izlediğimiz Kurtuluş, ayrıca 344 kişilik oyuncu kadrosuyla en kalabalık işlerden biri olabilir.



Kalabalık oyuncu kadrosunun yanı sıra filmdeki savaş sahneleri için 200 bin sivil vatandaş ve 700 bin askerden oluşan yaklaşık 1 milyon kişi dizide rol aldı.



O döneme dair en ufak bir ayrıntının dahi atlanmadığı Kurtuluş, bu açıdan Türk televizyonlarının en kapsamlı ve titiz işlerinden biri olarak tarihe geçiyor.



Okullarda önemli gün ve bayramlarda izlediğimiz Kurtuluş'u TRT YouTube sayfasında ve trtizle.com adresinden izleyerek Cumhuriyet'in ne zorluklarla ilan edildiğini tekrar tekrar hatırlayabilirsiniz.



alıntı: 
https://onedio.com/haber/tekrar-tekrar-izlenesi-milli-mucadeleyi-en-dogru-sekilde-anlatan-trt-yapimi-kurtulus-dizisini-inceledik-1139510

🎥 🇹🇷Milli Dizi: KURTULUŞ

🎞 Kurtuluş 1. Bölüm (Şu Çılgın Türkler)

 

🎞 Kurtuluş 2. Bölüm (İki Ateş Arasında)

 

🎞 Kurtuluş 3. Bölüm (Diriliş)

 

🎞 Kurtuluş 4. Bölüm (Kan Seli)

 

🎞 Kurtuluş 5. Bölüm (Sonun Başlangıcı)

 

🎞 Kurtuluş 6. Bölüm (SON) 

 

İstiklal Savaşı'nı anlatıldığı, bir milletin yeniden diriliş ve zafer öyküsü. 

 Oyuncu Kadrosu: Rutkay Aziz, Altan Erkekli, Ayda Aksel, Mahmut Cevher, Mehtap Anıl, Yaşar Cemil Akın, Nurettin Şen, Savaş Dinçel, Taner Barlas, Uğur Polat, Yaman Tarcan, Levent Ülgen, Koray Ergun, Kutay Köktürk, Münir Akça, Hikmet Karagöz, Kenan Bal, Yüksel Arıcı, Cezmi Baskın, Müşfik Kenter, Alev Sezer, Haluk Kurtoğlu, Mehmet Aslantuğ, Aşkın Nur Yengi, Ege Aydan, Ali Sürmeli, Altan Gördüm, Kenan Işık 

 #Kurtuluş #TRT #Nostalji

Bu milli dizimiz

20200421

✍️ Millî Devrimin 100. Yılı - Doğu Perinçek


Yarın 23 Nisan
23 Nisan 1920, Türk Devriminin doruğudur.


MECLİSİ DEVRİMLER AÇTI PADİŞAH KAPATTI

23 Aralık 1876’da Meclis-i Mebusan’ın kurulmasından başlayarak, 23 Nisan 1920’ye kadar Meclisler devrimlerle açıldı, saltanat sahipleri tarafından tatil edildi veya kapatıldı. 

Meclis, 1914 yılından sonra İstiklâl Savaşımızın Meclisi olarak görev yaptı. 16 Mart 1920 günü İngiliz emperyalistleri İstanbul’u işgal edince, Padişah, 11 Nisan 1920 günü Meclisi dağıtma emrini yayımladı. (1) 

Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Anadolu’da başlayan devrim, 23 Nisan 1920 günü Meclisi topladı. 

SALTANATA KARŞI SAVAŞ

İstiklâl Savaşı iç cephede Meclisi kurma savaşıdır, saltanata karşı savaştır. 
İstiklâl Savaşımızın ve Cumhuriyetimizin bütün başarıları, 23 Nisan Devrimine giden yoldaki adımlardır ya da 23 Nisan devriminin açtığı yoldaki ataklardır.
30 Ağustos 1922 zaferinin yolunu açan eylem, 23 Nisan’dır. Ordu, artık Meclisin Ordusudur. Mustafa Kemal Paşa, Büyük Taarruzda silahlı kuvvetlere, “Büyük Millet Meclisi Orduları, ilk hedefiniz Akdeniz’dir” emrini vermiştir.
29 Ekim 1923, bizim Cumhuriyeti ilan ettiğimiz gündür. Cumhuriyeti fiilen 23 Nisan 1920 günü kurduk.

BALON BAYRAMI DEĞİL MİLLİ HAKİMİYET DEVRİMİNİN BAYRAMI

23 Nisan, 12 Eylül 1980 darbesine kadar Millî Hakimiyet günüydü. Amerikancı Darbe, bayramın adını “23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı” diye değiştirdi. (2) Elbette çocukların da bayramı olsun. İyi de başka bir gün yok muydu?
ABD emperyalizmi, 15-16 Temmuz 2016 günü FETÖ Gladyosu marifetiyle darbe düzenleyerek, Millî Devrimle kurulan Meclisi karşıdevrim darbesiyle ortadan kaldırma girişiminde bulundu. Hedefte 23 Nisan’ın balonları ve kurdeleleri yoktu, doğrudan doğruya Millî Hakimiyet Devrimi vardı. 
Bugün Türkiye, ABD emperyalizmi ve İsrail ile cephe cepheye gelmiştir ve Atlantik zincirini kırarak Avrasya’daki başı dik konumuna yerleşme sürecine girmiştir.

MECLİSİ KİMLER HEDEF ALDI

Türk Devriminin iki yüzyıllık seyrine bakarsak, Demokrasi ve hürriyet mücadelemizin ekseninde Millet Meclisi bulunuyor. Meclis, demokrasinin ve hürriyetin kurumlaşmasıdır. O nedenle demokrasi karşıtı girişimler, hep Meclisi hedef almıştır.

Hükümetlerin Mecliste kurulduğu, Meclis tarafından denetlendiği, kriz durumlarında çözümün Mecliste üretildiği hükümet sistemi, Türkiyemizin 150 yıllık Anayasa geleneğidir. Hükümetler ile Millet arasındaki bağı oluşturan kurum, Meclistir.

23 Nisan’ın yüzüncü yılında halka dayanan Üreticilerin Millî Hükümetinin oluşturulması, önümüzdeki siyasal gündemdir.

***

1) İbnül Emin Mahmut Kemal İnal, Osmanlı Devletinde Son Sadrazamlar, İstanbul 1940-1953, s.2057.
2) Kanun Numarası: 2429, Kabul Tarihi: 17 Mart 1981 (Resmî Gazete, 19 Mart 1981, sayı: 17284, s.2; Düstur, Tertip: 5, Cilt: 20, s.227’den aktaran Şule Perinçek, Bilim ve Ütopya, sayı 302, Ağustos 2019, s.77 vd.


Alıntı/Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/haber/mill%C3%AE-devrimin-100-yili-206108-1

20200419

🎞 Ya İstiklal Ya Ölüm (5. ve 6. Bölüm)


Ya İstiklal Ya Ölüm 5 -6. Bölüm Özet:

İtilaf devletlerince işgale uğrayan İstanbul’daki Mebusan Meclisi mebuslarının, Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal’in de talimatına uyarak yeni kurulacak meclis için Ankara’ya olan yolculukları ve de milli mücadeleye destek sağlamak için Anadolu’ya silah sevkiyatını başlatan halkın mücadelesi anlatılacak... 16 Mart 1920’de İtilaf Devletleri askerlerince işgal edilen İstanbul’daki milli mücadelenin kilit isimleri ve Mebusan Meclisi’ndeki mebuslar, Mustafa Kemal’in önderliğinde Ankara’da kurulacak meclis için çok zorlu ve önemli bir yolculuğa çıkıyor… Halide Hanım, Adnan Bey, Cami Bey ve Hüsrev Bey oldukça zor koşullarda, düşmanın nefesini adeta enselerinde hisseder bir şekilde yol almaktadırlar. Geçtikleri köylerde kısa süre dinlenen ve yollarına devam eden grup için Ankara’ya ulaşmak düşündüklerinden daha da zor bir hal alır. 

Düşman kuvvetlerinin Ankara’da Meclisi açmaya niyetli Mustafa Kemal’i suikastle ortadan kaldırma planları da usul usul işlemektedir. Suikast için görevlendirdikleri Mustafa Sagir, Fatih’te bir eve yerleşir. Sagir, cami cemaati arasında, kahvelerde dolaşıp, sempatik ve sıcak tavırlarla insanlarla diyalog kurup, kendini Hint Hilafet Komitesi üyesi olarak tanıtır. Milli Mücadeleyi över, Hintli Müslüman kardeşlerini temsilen desteğini ve katkısını vermek üzere geldiğini söyler, fakat asıl amacı Mustafa Kemal’e suikast düzenleyip Anadolu’daki direnişi kırmak ve meclisin açılmasını engellemektir.

Milli mücadeleye katılan herkes gibi üzerine düşen görevi üstlenen Galip de kendisine verilen Damat Ferit Paşa’nın yalısına gizlice sızma görevini başarıyla tamamlamak istemektedir. Nazan’ın babası ve aynı zamanda Damat Ferit Paşa’nın sır katibi olan Hikmet Bey, bu sızma girişiminin en kilit rolündeki kişidir. İşgalden dolayı okulunu yarıda bırakması, iş arıyor olması ve İngilizce ve Fransızca’yı çok bilmesi, gibi unsurlar birleşince, Galip için yalıya girmenin şartları da oluşmuştur, ama öncelikli olarak Hikmet Bey’in güvenini kazanması gerekmektedir.

Anadolu’daki direniş ve milli mücadele için İstanbul’daki silah ve cephane de Topkapılı Mehmet ve beraberindekiler sayesinde aktarılmaya çalışılmaktadır. Topkapılı Mehmet, Hüsamettin Bey, Hafız Kemal, şeyhin oğlu Nazım Ceylan Efendi, Ethem Pehlivan ve Osman Kahya bir aradadırlar ve silah deposu soygunu ile büyük bir risk almaktadırlar. Başarılı olurlarsa, düşmana karşı mücadelede önemli bir eşik aşılacaktır… Sevkiyat sırasında bir grup İngiliz askerini taşıyan araba limanın başında durur. Arabadan inen askerler, limanda bağlı taka ve gemilere yönelmeye başlarlarken, bunu gören Topkapılı “işi hemen bitirmek” için diğerleriyle birlikte hızı artırır… Ancak o sırada Topkapılı’nın en son karşılaşmak istediği kişi karşısına çıkacaktır…

20191110

✍️ Atatürk’ün 81 yıl sonra yerine getirilen vasiyeti



Doğu Perinçek

Türkiye, Atatürk Devrimini tamamlayacağı bir iklime girmiş bulunuyor. Atlantik sisteminden kopuş ve Avrasya’daki onurlu konumumuza yerleşme sürecinin anlamı budur. Devletimiz ve milletimiz, 1945 yılından sonraki süreçte ayaklarına bağlanan prangaları kırmaktadır. 1980’den bu yana yaşadığımız Atatürk Devriminin yıkıma uğratılması döneminin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Avrasya’da konumlanırken Rusya, İran, Irak, Suriye ve Çin ile dostluk sürecinde, Atatürk’ün yıldızı parlıyor.

ABD’nin tepesinde bulunduğu Atlantik güçlerinin bu sürece yanıtı çeşitli cephelerdedir. Stratejik düzlemdeki yanıt, Türkiye’nin en başta Rusya ve Çin ile dostluk sürecini baltalamaktır. Gazete köşelerindeki ve televizyon programlarındaki ABD elemanları Rusya ve Çin karşıtı propagandaya hız verdiler.

YAKIN TARİHİMİZİ BELİRLEYEN RUSYA SİYASETİ

Rusya siyaseti, Türkiye için İstiklâl Savaşı yıllarından bu yana belirleyici olmuştur.

İstiklâl Savaşımızı Sovyet Rusya dostluğuyla kazandık.

Atatürk Devrimini Sovyetler Birliği dostluğuyla yürüttük.

1930’lu yıllarda, devletçi ve halkçı siyaset izleyerek ve beş yıllık planlar yaparak, on yıl boyunca Rusya ile birlikte dünya ekonomisinin şampiyonları olduk.

1945 sonrasında Rusya dostluğunu terk ederek ABD denetimine düştük ve Atatürk Devriminin kazanımlarında önemli kayıplara uğradık.

RUSYA DOSTLUĞUNUN YENİDEN KEŞFİ

2014 baharında Silivri duvarlarını yıkmamızla başlayan yeni dönemde, Türkiye yeniden Rusya dostluğunu keşfediyor. 24 Temmuz 2015’te başlayan Vatan Savaşımızda PKK’yı hendeklere gömdükten sonra, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarıyla sınır ötesine yöneldik ve ABD ile tarihî bir hesaplaşmaya girdik. 15-16 Temmuz 2016 gecesi, bu hesaplaşmanın en kritik anıydı. O gece tıpkı Sakarya Savaşındaki gibi Ankara’yı kurtardık. Ankara’yı ABD’ye teslim etmek isteyenler, 15-16 Temmuz direnişinin intikamını almak için yanıp tutuşuyorlar.

Bu süreçte iç ve dış cephedeki düşmanlar ve dostlar belirginleşti. ABD-İsrail güdümlü teröre ve tehditlere karşı yanımızda Rusya, İran ve Çin var. Astana ve Soçi Mutabakatları bu sürecin mevzilenmeleridir.

Önümüzdeki Üretim Devriminde işbirliği yapacağımız öncelikli güçler de belli. Daha şimdiden en büyük ticaret ve yatırım ortaklarımız Rusya ve Çin. Karadeniz komşumuz Rusya, aynı zamanda enerji güvenliğimizi sağladığımız ülkelerin başında geliyor.

ATATÜRK’ÜN ‘ARASIZ DEVRİMLER’ VASİYETİ

Atatürk’ün vasiyeti konusunda çeşitli rivayetler ve uydurmalar dolaştırılır. Oysa Atatürk’ün vasiyeti, gizli ve saklı değildir. 1927 Büyük Nutkunda devrimi Türk gençliğine emanet etmiştir. 1934 yılındaki CHP Kurultayı’nda “Arasız devrimler” talimatını vermiştir.

Atatürk’ün vasiyeti özetle Millî Demokratik Devrimimizi kesin zafere ulaştırmaktır. İçinde bulunduğumuz çağın dengelerinde, Asya’da konumlanmak ve Rusya dostluğu Atatürk Devrimini tamamlamanın koşullarıydı. Batı emperyalizmine karşı Rusya ile dayanışma, Kemalist Devrimi sürdürmek için stratejik değerdeydi. Nitekim Atatürk, aramızdan ayrılırken bize Rusya ile dostluk vasiyetini bıraktı.

DEVRİMİ SÜRDÜRMEK İÇİN RUSYA İLE DOSTLUĞUN STRATEJİK DEĞERİ

Büyük Devrimci Önderimiz Atatürk, hayatının son zamanlarında Başbakan Celal Bayar’ı, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı ve yakın arkadaşı Kılıç Ali’yi çağırıyor ve onlara dünyanın büyük bir savaşın eşiğinde olduğunu belirttikten sonra, “Sovyet dostluğundan ayrılmayacaksınız” vasiyetinde bulunuyor. Dolmabahçe’de İsmet İnönü ve Ali Fuat Cebesoy ile yaptığı veda görüşmelerinde de, aynı vasiyetini yineliyor. O zamanki hükümetin yöneticileri ve Atatürk’ün yakın arkadaşları, hatıra ve açıklamalarında bu vasiyeti doğruluyorlar. Mehmet Perinçek, belgeleriyle açıkladı.[1]

Ufuk sahibi olmak, geleceği görmek ve geleceğin stratejik siyasetini belirlemek, işte budur. Rusya dostluğu 1938 sonrasında stratejik önem taşıyordu. 1945 sonrasında o dostluğu terk ettiğimiz için, ABD’nin denetimine düştük. Şimdi yeniden o dostluğu keşfettiğimiz için, ABD’nin denetiminden kurtuluyoruz ve Atatürk Devrimini tamamlayacağımız bir sürece giriyoruz. Soçi Mutabakatı, bir bakıma Atatürk’ün vasiyetinin imzalanmasıdır.

ATATÜRK’ÜN YOLUNDA YÜRÜMEK

Her 10 Kasım’da “Atatürk ölmedi” deriz. Türkiye, başı dik yaşama savaşı veriyor ve Ortaçağ’ın üzerine kararlı olarak gidiyorsa, “Atatürk yaşıyor” saptaması gerçektir.

Atatürk’ün yolunda yürümek, beyaz leblebiyi rakıya meze yapmakla olmaz.

Bugün Atatürk Devriminin mevzisinde olmak, aynı zamanda Rusya, İran ve Çin dostluğu mevzisinde olmaktır.

Rusya dostluğu, bugün de stratejik değerdedir. Çünkü Batı emperyalizmiyle hesaplaşmada İstiklâl Savaşımızdan sonraki en sıcak zamanı yaşıyoruz.

DÜZELTME

Dünkü Rota’da yayımlanan “Asya Çağına Soçi imzası” başlıklı yazıda , “Biz, Mustafa Kemal Paşa İstiklal Savaşını kazanana kadar, Tanrının İngiliz olduğunu sanıyorduk” sözüne değinmiştik. O sözü Hindistan hapishanelerinde Nehru değil, Mahatma Gandi söyledi. Bizi uyaran Gürkan Emecan kardeşime teşekkür ederim.

[1] Bkz. Mehmet Perinçek, Atatürk’ün Sovyetler’le Görüşmeleri, Kaynak yayınları, 4. Basım, İstanbul, Kasım 2014, s. 235 vd.

20190618

O komutanın üniformasındaki bir ayrıntı...

''Her iki fotoğrafta da bir komutanımız üniformasındaki bir ayrıntı ile diğerlerinden farklı. Bu iki komutanımızın da İstiklal Savaşı boyunca üniformalarının bu özelliğini muhafaza ettiklerini görürüz. Nedir bu iki komutanımızı diğerlerinden ayıran giyimlerindeki ayrıntı?''
 

20180902

📺 🎞 Tarihe geçen matbaa makinesi

Sivas Kongre Müzesi, İrade-i Milliye gazetesini basan makineye ev sahipliği yapıyor. Sivas Kongresinde alınan kararla basımına başlanan gazete Millî Mücadele Hareketinin sesi olmuştu.

20180223

✍️ 🇹🇷 ''19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın ilk yarısında doğanlar, Türkiye’nin temelidir, cevheridir, hazinesidir.''


Onların bıraktığı miras

19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın ilk yarısında doğanlar, Türkiye’nin temelidir, cevheridir, hazinesidir.

Onlar savaş koşullarında doğdular ve büyüdüler. Zor koşullar... Gübrenin içindeki arpa tanelerini toplayarak beslenen kuşak. Çamaşırını, mintanını, çorabını, ceketini yamalı giyen kuşak. Ayakkabısının altındaki deliği bulduğu sigara kutusu kapağıyla kapayan kuşak. “Annem beni yetiştirdi” diye cepheye giden ve kimisi cepheden dönemeyen kuşak.



EN ŞANSLI KUŞAKLAR
Onlara yaşadıkları çetin koşullara bakarak “şanssız kuşaklar” diyenler olabilir. Aslında Türkiye’nin en şanslı kuşaklarıydı onlar.

Analarından temiz süt emdiler. O savaş koşullarında ana sütüne su katılamazdı.
Babalar, amcalar, dayılar, komşular, hatta dedeler cephedeydi. Analar çocuklarını vatanla, namusla, hürriyetle, istiklâlle, fedakârlıkla, kardeşlikle emzirmek durumundaydılar. İnebolu’dan cepheye kağnılarla silah taşıyan ana çocuğunun üzerindeki örtüyü, ıslanmasın diye merminin üzerine örtüyordu. O kuşaklar örtülerini İstiklal Savaşı mermileriyle paylaştılar.

YARINI DÜŞÜNME NAMUSU
Beklentileri vardı, gözleri ufuklardaydı, umutları şafaklardaydı. Günübirlik yaşayamazlardı, yarınların umutlarıyla büyüyebilirlerdi ancak. Yarını düşünmek, onların ahlâkı oldu. Gelecek kuşaklara her şeylerini bırakmak, onların karakteri oldu. Alıcı değil, vericiydiler. Hep toprağa attıkları tohumların filizleneceği düşüncesiyle yaşadılar. Güneş doğacaktı, doğanın yasasıydı bu. Doğadaki zorluklar, doğadaki bereketi öğretti onlara.

Karanlıklarda, kör çıkmazlarda bir çıkış yolu bulmak için hayatlarını ortaya koymak zorundaydılar. Tembel olamazlardı, çalışkandılar.
Fukaralıktı, karanlıktı, dayatılan zorbalıktı yaşadıkları ortam. Var olan koşullara boyun eğemezlerdi. Kökten değişmeliydi! Padişahlar devrilmeli, ayaklar baş olmalıydı!

DEVRİMLERİN KUCAĞINDA BÜYÜYENLER
Savaş yılları, Türkiye’nin devrim yıllarıydı. Onlar, devrimlerin kucağında büyüdüler. Kendilerini, her şeylerini borçlu oldukları devrimlere adadılar. Her birinin hayatı, birer destandı.


Hayatlarını okumak, günümüz kuşakları için en verimli eğitimdir. Beypazarı köylerinden yamalı giysilerle Köy Enstitüsüne gelen Talip Apaydın, büyük bir yazar oldu.

 

Devrim, onları ellerinden tuttu ve büyüttü. Devrime borçluydular. Yaşam ilkeleri, devrime olan borçları ödemek için uğraşmaktı ve hepsi son nefeslerini verirken, devrime olan borçlarını ödeyemedikleri duygularıyla yana yana gittiler. Bıraktıkları hazine, Türkiye’nin eşsiz zenginliğidir. Petrolü olmayabilir Türkiye’nin, enerji kaynakları yetersizdir, ama işte onlar vardır.

YERYÜZÜNDEKİ CENNETİ

Onlardan bize kalan mirasın özü, yeryüzündeki cenneti yaratma sevdasıdır.

 Onların bıraktığı başı dik, bağımsız, üreten Türkiye için mücadele sorumluluğu, omuzlarımızdadır. Yıldırım Koç ile birlikte bize emanet ettikleri kamu ekonomisini gelecek kuşaklara taşıma mücadelesindeyiz.

 Türkiye, onların hayatlarını verdikleri büyük çözüme ilerlemektedir. Borçlanma ekonomisi iflas etmiştir, Üretim Ekonomisi kapıdadır. Geçiş dönemini oluşturan Millî Direnme Ekonomisi’nin programını geliştirmek ve o zor süreci çetin mücadele mirasıyla yönetmek görevimizdir.

Öğrenmek, soruşturmak, sorgulamak, araştırmak, keşfetmek, bizle devrim kuşaklarından kalan aşktır. Onlar, mum ışığında okudular insanlığın bilgi birikimini. Okumak, mutluluktu. Kitap, koyunlarına bastıkları sevgiliydi. O zaman kitap fuarları yoktu, ama kitaba talep ekmeğe talep gibiydi. Yaşamak için öğrenmek gerekliydi. Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdi.
....
....
Gözlerimiz yine ufuklardadır. Özlemlerimiz, milletimizin ve insanlığın büyük özlemleridir. Ve onların çok sevdiği, çok okudukları kitaplar, hâlâ yeni dünya özlemini dile getiriyor. Yıldırım Koç’un Cenneti Yeryüzünde Yaratmak kitabını incelemenizi öneririm.


Yazıdan alıntılar  yapılmıştır.

Doğu Perinçek/ Aydınlık

20180118

Yörük Ali Efe Türküsü (Seslendiren: Tolga ÇANDAR)




Yörük Ali Efe (d. 1895, Sultanhisar -- ö. 23 Eylül 1951, Bursa), Kurtuluş Savaşı sırasında 16 Haziran 1919' da Malgaç Baskını ile düşmana ilk darbeyi vurmak suretiyle Aydın yöresinde düşman kuvvetlerinin ilerlemesini durdurmuş olan efemizdir. Babası Sarıtekeli aşiretinden İbrahim oğlu Abdi, annesi yine Yörüklerin Atmaca Aşireti'nden Fatma'dır. 19 yaşına geldiğinde, Aydın dağlarında dolaşan Alanyalı Molla Ahmet Efenin grubuna katılmak istedi. Ağır bir sınavdan geçirilerek gruba alındı. Kısa zamanda Efe'nin ve tüm zeybeklerin güven ve sevgisini kazanarak grupta ikinci adam konumuna yükseldi. Alanyalı Molla Ahmet Efe'nin Bozdoğan Kavaklıdere baskınında ölmesi üzerine Yörük Ali Efe olarak grubun başına geçti. Dört yıldan fazla dağlarda dolaştı. Bu süre içinde daima ezilenin, mağdur edilenin, güçsüzün yanında oldu. Haklı olarak halk tarafından sevildi, itibar ve destek gördü. 1919 senesinde grubu ile birlikte dağdan indi. O sıralar Yunan Ordusu İzmir'in ardından Aydın ve Nazilli'yi de işgal etmişti. Yörük Ali Efe, Kıllıoğlu Hüseyin Efe ve bazı arkadaşları ile birlikte Aydın ilinin Çine ilçesi Yağcılar köyünde toplanarak 16 Haziran 1919 tarihinde Sultanhisar ve Atça arasındaki Malgaç deresinin üstünden geçen Malgaç demiryolu köprüsü yanındaki Yunan karakoluna baskın yaptı. Baskın sonunda karakol tümüyle imha edildi, cephane ve erzaklar ele geçirildi. Bu baskın Batı ve Güney Anadolu'da düzenli, bilinçli ve milli şuurla işgalcilere yapılan ilk baskın olarak kabul edilmektedir. Bu önemli başarı halka ümit ve cesaret vererek, düşmanın yurttan atılabileceğine olan inancını arttırarak Yörük Ali Efe'nin liderliğini perçinledi. Yunan Ordusu ise beklemediği bu baskın karşısında paniğe kapılarak Nazilli'deki kuvvetlerini yakıp yıkarak Aydın istikametine geri çekti.
Daha sonra 7. Tümen kumandanı Miralay Şefik Aker'in başkanlığında kurulan halk meclisinde oy birliğince alınan karar uyarınca Yörük Ali Efe'ye Aydın'ın kurtarılması emredildi. Emrindeki kuvvetlerle birlikte Aydın'ı geri aldı. Ancak takviye kuvvetlerle güçlenen Yunan ordusu Aydın'ı ikinci kez işgal etti. Köşk, Umurlu ve Dörtyol cephesi kurularak olağanüstü cesaretle, donanımlı ve sayıca çok fazla olan düşman kuvvetleri büyük kayıplara uğratıldı. Böylece düzenli ordu kurulana kadar yirmi aylık bir süre düşman kuvvetlerinin Aydın kanadından Anadolu içlerine ilerlemesi engellendi.
Demirci Mehmet Efe'yi halka yaptığı zulüm (Denizli'de masum 60 kişiyi öldürmesi) ve TBMM'ye isyan etmesinden dolayı (Çerkez Ethem ile haberleşip birlik olması) dolayı asla sevmemiştir. Düzenli ordunun kurulması üzerine Yörük Ali Efe, emrindeki savaş deneyimi çok iyi olan büyük bir grubu ile birlikte TBMM Ordusu'na katıldı. Milis Miralay rütbesiyle Milli Aydın Cephesi Komutanı olarak atandı. Savaş sonunda başarılarından dolayı TBMM tarafından Kırmızı şeritli İstiklâl Madalyası ile ödüllendirildi. Alçakgönüllü bir insandı. Kurtuluş Savaşı'ndaki rolü ile ilgili olarak yapılan övgülere verdiği şu cevabı her zaman hatırlanacaktır: " Bazı kimseler savaş zamanında yapılan işlerin bir çoğunu bana ve başkalarına mal ederler. Bu yanlıştır. Bir kişinin, beş kişinin böyle büyük davalarda ne ehemmiyeti olur ki? Gönlünde vatan muhabbeti taşıyan her vatansever o günlerde bizim gibi düşünmüş, bizim gibi duymuş, ondan sonra da bizimle beraber olmuştur. Milli mukavemette aslan payını kendine ayırmakta hata vardır. Bir elin sesi olur mu ki? "


Kurtuluş Savaşından sonra İzmir'e yerleşti. 1928 senesinde, Kurtuluş Savaşı'nda bir süre karargahı olan Yenipazar'a taşındı. 1934 yılında Soyadı Kanunu'nun çıkmasından sonra sonra "Yörük" soyadını aldı. 1951 senesinde, İzmir'de geçirdiği talihsiz bir tramvay kazasında bacaklarını kaybetti. 1951 yılında tedavi için gittiği Bursa'da vefat etti. Yörük Ali Efe vasiyetinde Yenipazar'da toprağa verilmesini istedi. Ayrıca "Halkı iyidir, toprağı sever, toprağı seven insan sever. Ben orada rahat ederim" dedi. Kurtuluş Savaşı'ndaki destansı mücadelesi Türk halkı tarafından adına türkü yakılmasına vesile oldu. Yenipazar'daki evi Kültür Bakanlığı tarafından müze olarak düzenlenerek Yörük Ali Efe Müzesi adıyla ziyarete açıldı. (Kaynak:Wikipedia)



🎞️ I am not Turkish but 🇹🇷 ( Ben Türk değilim ama..) akımından... 🇹🇷Türkçe sözlü şarkılar

“Türk değilim ama…” akımı büyük ilgi görüyor -  Son zamanlarda sosyal medyada "I am not Turkish but" yani "Türk değilim ama...