Cumhuriyeti kuranlar, sadece bu toprakları düşman işgalinden, bu milleti geri kalmışlıktan kurtarmadılar, onlar aynı zamanda çocuklarımızı da kimsesizlikten açlıktan, yoksulluktan, sefaletten, hastalıktan ve cehaletten kurtarmak istediler
23 Nisan, 1921'den itibaren
“milli bayram”, 1925'ten itibaren
“çocuk günü”,1929'dan itibaren
“çocuk haftası”, 1935'ten itibaren de
“Ulusal Egemenlik Bayramı”olarak
kutlanıyor. Ancak gelin görün ki, 23 Nisan 1920'de
TBMM'nin açılmasından
98 yıl sonrabugün, hem
çocuklarımız hem
ulusal egemenliğimiztehdit altında… Bir taraftan
çocuk istismarı,çocuk gelinler,
gerici eğitimgibi sorunlar
çocuklarımızı tehdit ederken, diğer taraftan
meclisi devre dışı bırakan
“başkanlık sistemi”ulusal egemenliğimizi
tehdit ediyor.
ÇOCUKLARIN SAVAŞ ÇİLESİ
Atatürk,I. Dünya Savaşı sırasında
Muş ve
Bitlis'te Ruslara karşı
çarpışırken, 9 Kasım 1916 tarihli hatıra defterine şu satırları yazdı:
“Yollarda birçok muhacir gördük. Bitlis'e dönüyorlar. Cümlesi aç sefil, ölüme mahkûm bir halde 4-5 yaşlarında bir çocuğu ebeveyni yol üzerinde terk etmiş, bu da bir karı kocanın peşine takılmış, onları ağlayarak 100 metreden takip ediyor. Kendilerini, çocuğu almadıkları için azarladım. ‘Bizim evladımız değildir' dediler.”(Şükrü Tezer,
Atatürk'ün Hatıra Defteri,s. 66)
I. Dünya Savaşı sadece cephedeki
erkekleri değil, cephe gerisindeki
kadınları ve özellikle
çocukları perişan etti. Savaşta
aileler parçalandı. Çocuklar
yetimve
öksüz kaldı.
Sokaklar hastalıktan, açlıktanve
bakımsızlıktan ölüme terk edilmiş
perişan haldeki çocuklarladoldu.
I. Dünya Savaşısonrasında
Osmanlı'da sadece Doğu Anadolu'da
16 binden fazla kimsesiz çocukvardı. Çocukların savaş çilesi
Milli Mücadeleyıllarında da sürdü.
Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin raporuna göre,
“ayakları çıplak küçük çocuklar yollar içinde yanmış buğday taneleri topluyorlardı…”(
Hilal-i Ahmer Cemiyeti İcraat Raporu,1336-1337, s. 37, 38)
Milli Mücadele sonrasında
Türkiye'de 14 binden fazla
evlad-ı şüheda (şehit çocuğu)vardı.
Atatürk çocukları çok severdi.
OSMANLI'DA ÇOCUKLARIN KORUNMASI
Osmanlı'nın son dönemlerinde
kimsesiz çocukları korumakiçin bazı çalışmalar yapıldı: 1851'de
Eytam (Yetimler) Nizamnamesi çıkarıldı.
Eytam Nezareti kuruldu.
Yetimlerin korunmasıylailgili
fermanlar yayımlandı.1865'te
kimsesiz çocukların eğitilecekleri kurumlar yaratmak için
Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiyekuruldu. Bu kurum 1873'te
Darüşşafaka'yı kurdu. 1868'de
Tuna Valisi Mithat Paşatarafından
kimsesiz çocuklar için
“ıslahhaneler”kuruldu. Burada çocukların
meslek sahibi olmalarına çalışıldı. 1895'te İstanbul'da açılan
Darülaceze'nin çocuk bölümünde
kimsesiz çocuklarhimaye edildi.
1897'deki Türk-Yunan Savaşı'ndan sonra şehit çocuklarına
yardım kampanyalarıdüzenlendi. Yetimlere
para yardımıyapıldı. 1899'da kadın ve
çocuklara hizmet eden
Hamidye Etfal Hastanesikuruldu.
Kimsesiz Müslüman çocuklarınbarınması ve eğitimi için 1903'te
Darülhayr-ı Ali kuruldu.1910'da
İttihat Terakki'ninhimayesinde
Fakir Çocuklara Yardım Cemiyeti Hayriyesi kuruldu.
I. Dünya Savaşıyıllarında
şehit çocuklarınayardım etmek için
Evlad-ı Şüheda Vergisi ve Puluuygulandı. 1917'de savaşta yetim kalan
şehit çocuklarınınbarınması amacıyla
Darüleytamlar kuruldu. O yıllarda kurulan
Kadınları Çalıştırma Cemiyetide
kimsesiz çocuklarayardım etti. Yine 1917'de
şehit çocukların her türlü ihtiyacını karşılamak için
İstanbul Himayeyi Etfal Cemiyeti kuruldu.
Hilal-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay)de kimsesiz ve
muhtaç çocuklarayardım etti.
Osmanlı'nın son dönemlerinde
çocukları korumaya yönelikbu çalışmalara rağmen 1923'te
cumhuriyet ilan edilirken
kimsesiz çocukların korunmasıile tüm çocukların
sağlığı ve
eğitimi çok büyük bir
sorundu.
CUMHURİYETİN ÇOCUK SAĞLIĞI MÜCADELESİ
Atatürkve silah arkadaşları daha
Milli Mücadeleyıllarında
kimsesiz, evsiz,
barksız, sağlıksız,
eğitimsiz çocuklarla ilgilenmeye başladılar. Örneğin,
Atatürk çok sayıda
manevi evlatedindi. Doğu'da
Karabekir Paşa, öksüz ve yetim çocukları
ordu bünyesinde
himaye etti. Onları
doyurdu, giydirdi,
okullar açıpeğitti.
Fevzi Paşada Batı Anadolu'da
perişan haldeki
bazı kimsesiz çocuklarınkorunmasını sağladı.
1920'lerde Türkiye'de
yaklaşık 4 milyon çocuk vardı. Bunların önemli bir bölümü
korunmaya muhtaçtı.
1920'lerde
bebek ölüm oranı Avrupa'da
yüzde 10 ile yüzde 25civarındayken
aynı dönemde Türkiye'debebek ölüm oranı
yüzde 85civarındaydı.
1920'de
Sıhhiye ve İçtimai Muavenet Vekâleti(Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) kuruldu.
Şehit çocuklarınınbarındığı
Darüleytamlar buraya bağlandı.
1921'de Ankara'da
şehit çocukları başta olmak üzerekimsesiz çocukları korumak için
Ankara Himaye-i Etfal Cemiyetikuruldu.
1921'de çocukların
maden ocaklarında çalışmasıyasaklandı.
1925'te
Sıhhiye Vekâleti'nin
“çocuk doğum ve bakım evleri”açmasına karar verildi. 1930'a kadar
Ankara, Konya, Balıkesir, Adana, Çorum, Malatya, Erzurumve
Kars'ta Doğum ve Çocuk Bakımeviaçıldı. Bu evlerde
7 yıliçinde
7.025 kadın yatırıldı,
41.483 kadınayakta tedavi edildi.
1000'e yakın çocukyatırıldı. Buralarda toplam
88.200 çocuktedavi gördü.
1925'te
engelli çocuklar içinİzmir'de 100 yataklı bir
okul açıldı.
1926'daki
Medeni Kanun'la çocuğun korunmasında
devlet güvencesi sağlandı.
1927'de
Çocukları Zararlı Yayınlardan Koruma Kanunuçıkarıldı.
1929'da Ankara'da
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsükuruldu. Burada 1931'den itibaren
aşı üretilmeyebaşlandı ve 1932'de
aşı ve serum ithalindenvazgeçildi. Üstelik komşu ülkelerin
aşı ve serum ihtiyacı da
Türkiye'den karşılanmaya başlandı. Türkiye bugün aşı
ithal ediyor.
1930'da çıkarılan
Belediyeler Kanunu'yla belediyelere
kimsesiz çocuklara ve fakir ailelerin
ikiz çocuklarınapara,
doktor, ilaç, yeme, içme,
giyinme, barınma,
eğitim konularında
ücretsiz yardım etme;
çocuk bahçeleri, oyun ve
spor alanları yapma, yetimhaneler,
doğum ve
emzirme evlerikurup işletme
görevi verildi.
1930
Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nda
süt çocuğu muayene ve tedavi evi, doğum evi kurulması,
ebe istihdamedilmesi ve
anne-çocuk sağlığının korunmasıkonusunda
ayrıntılı hükümler yer aldı. Örneğin doğumlar
ücretsiz yaptırılacak,
annelere doğumdan önce ve sonra
üç hafta izinverilecekti.
20 binden fazla nüfusuolan
şehir belediyeleri birer
Süt Çocuğu Muayene Evi açacaktı.
1935 CHP programında“Çocuk Bakımı” başlığı altında 56 ve 57. maddelerde
doğum evlerininarttırılacağı,
parasız doğum yardımı sağlanacağı, annelere
çocuk bakımıöğretileceği,
ebe ve
bakıcı sayılarının arttırılacağı, şehirlerdeki
süt damlaları, süt çocukları için
bakım ve
danışma evleri,kreşler ve
öksüz yurtlarının çoğaltılacağı,
işçi anneleri ve çocuklarıile
kimsesiz çocuklarınkorunacağı belirtiliyordu.
CHP'nin
“Gürbüz Çocuk” projesi kapsamında birçok yerde
süt çocukları,muayene ve tedavi evleri,
süt damlaları, ana kucaklarıve yoksul annelere yardım için
anneler birliği kuruldu.
1930'larda
Şişli Etfal Hastanesi çocuk ünitesi güçlendirildi.
Ankara Numune Hastanesi'nde,
İstanbul Tıp Fakültesi'ndeçocuk bölümleri kuruldu.
1930'larda
Halkevleri, anne ve
çocuk sağlığı hakkında halka
bilgi verdi.
1937, 1938'de
Balıkesir ve
Konya'da
ebe okullarıaçıldı.
1940'larda
Köy Enstitüleri'ndesadece
yoksul köy çocuklarıokutulmakla kalmadı, bu okullarda ayrıca
köy ebesi ve
sağlık memuru yetiştirildi. Bu
ebeler ve
sağlık memurlarıanne-çocuk sağlığı konusunda
köylüye çokyardım ettiler.
22 Nisan 1929 tarihli Halk dergisi.
ÇOCUK EĞİTİMİNDE DEVRİM
Çocukların
sağlık dışındaki en önemli sorunu
eğitimdi. 1920'lerde Türkiye'de
toplam okur-yazaroranı
yüzde 10'un altındaydı. Atatürk 1921'de Ankara'd
a bir maarif kongresi yapıp
eğitim ilkelerini belirledi. 1924'te
Eğitim Öğretimin Birleştirilmesi Kanunu'yla çağdaş,
laik ve ulusal eğitime geçildi.
1924 Anayasası'nın 87. maddesine göre
ilköğretim erkek-kız
tüm çocuklariçin
zorunlu ve devlet okullarında
ücretsiz olacaktı.
1923'te Türkiye'de
4.894 ilkokul vardı. Bu ilkokullarda
341.941 ilkokul öğrencisiokuyordu. Bu öğrencilerin 273.107'si erkek, 62.954'ü kızdı.
İlkokula gitmesi gerekençocukların
yüzde 64'ü ilkokula
gidemiyordu.
İlkokul sayısı1938'de
10.596'yaçıkarıldı ve
yüzde 217 oranındabir artış sağlandı.
1923-1938 arasındailkokulda okuyan öğrenci sayısı
341 binden 950 bineyükseldi. Ortaokullarda okuyan öğrenci sayısı
5.905'ten 95 bine,liselerde okuyan öğrenci sayısı
1241'den 25 bine çıktı. Artışlar
olağanüstüydü.
1926'dan itibaren
parasız, 1927'den itibaren
karma eğitime geçildi.
Köy çocuklarınıneğitim öğretimi için
köy okulları açıldı.
Kız çocuklarının özel eğitimleri için 1930'larda
kız enstitüleri kuruldu. 1940'larda kurulan
Köy Enstitüleri'ndekızlı-erkekli
işe dayalı bir eğitim öğretimprogramı uygulandı.
1925'ten itibaren
üstün yetenekliçocuklar
yurtdışına gönderilmeye başlandı.
Tüm okullarda
sanata, kültüre çok önem verildiği gibi çocuklar için
sanat okullarıda kuruldu.
1935'te
Muhsin Ertuğrul,İstanbul Şehir Tiyatroları bünyesinde
ilk çocuk tiyatrosunukurdu. Bir de
Çocuk Tiyatrosu dergisi çıkarıldı.
1925'te
Türk Ocağıbünyesinde
ilk çocuk kütüphanesi açıldı.
Çocukların
beden gelişiminebüyük önem verildi. 1930'larda
Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümüaçıldı. Okullara
beden eğitimi dersleri konuldu.
Yerel yönetimlerden şehirlerde ve köylerde
spor tesisleri yapması istendi.
Spor dergileriçıkarıldı.
1930'larda kurulan
fabrikalarda kadın işçilerin çocuklarını bırakabilecekleri
kreşler, yuvalarve
ilkokullar açıldı.
Himaye-i Etfal Cemiyeti Cibali Bakımevi'nin yatakhanesi ve yemekhanesinde işçi annelerin çocukları. (1929)
Çocuklarının koruyucusu kutsal Umay: HiMAYE-i ETFAL
Milli Mücadele'ninen zor günlerinde, 30 Haziran 1921'de Ankara'da,
Hâkimiyet-i Milliye Matbaası'nın küçük bir odasında
Himaye-i Etfal Cemiyeti kuruldu. Kurucularının büyük çoğunluğu
Fevzi Paşa,Dr. Adnan Bey,
Dr. Fuat Bey,İbrahim Süreyya Bey,
Mustafa Necati Bey,Yunus Nadi Bey gibi
Atatürk'ün yanındakiyakınındaki milletvekilleriydi.
Cemiyetin kuruluş amacı,
önce şehit çocuklarının, sonra
kimsesiz ve muhtaç çocukların, sonra da
tüm ülke çocuklarının korunmasıydı.
Atatürk,kuruluşundan bir ay kadar sonra,
11 Temmuz 1921'deHimaye-i Etfal Cemiyeti'ni
kendi himayesine aldı. Her fırsatta
cemiyetin önemindensöz edip
halkı cemiyete yardımaçağırdı.
Atatürk ve
İsmet İnönü başta olmak üzere
bakanlar ve
milletvekilleri cemiyetin
kongrelerine ve
balolarına katıldılar, cemiyete
para yardımındabulundular.
Hükümet, cemiyete
pek çok kolaylıklarsağladı.
Atatürk'ün isteğiyle 1935'te cemiyetin adı
Çocuk Esirgeme Kurumu olarak değiştirildi.
Kurum, 1937'de Bakanlar Kurulu kararıyla
“kamu yararına çalışan dernek”statüsü kazandı.
1934'te
Soyadı Kanunu çıktığında
Atatürk, cemiyetin başkanı
Dr. Fuat Bey'e, eski Türklerde
“çocukların koruyucusu”anlamına gelen
“Umay” soyadını verdi.
Atatürk,1928'de
“Cenevre Çocuk Hakları Beyannamesi”ni imzaladı.
1923'te yayımlananbu beyanname çocuk haklarıyla ilgili
ilk evrensel beyannameydi. Ancak bu beyannameden
2 yıl önce,1921'de yayımlanan
Himaye-i Etfal Cemiyeti Nizamnamesi,çocukları koruma konusunda
çok daha ayrıntılıve
ileri bir metindi. (Bkz. Makbule Sarıkaya,
Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti,s. 52-54)
Çocuk Esirgeme Kurumu'nun1921-1935 arasında yurtiçinde
574, yurtdışında
38 olmak üzere toplam
612 şubeye ulaştığı görülüyor. Ahlat'tan
Cizre'ye, Lice'den
Siirt'e, Gaziantep'ten
Adıyaman'a yurdun her yanına yayılan
kurum, yurtdışında da
ABD'den Almanya'ya, Avusturya'dan
Mısır'a kadar uzanmıştı.
(Sarıkaya, s. 69-77)
Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanı Fuat Umay Bey
Çocuk Esirgeme Kurumu20 yılda toplam
3.469.990 çocuğa yardımgötürdü. 2.334.168 çocuğa
süt ve sıcak yemekverdi.
1.135.822 çocuğugiydirdi,
muayene ve
tedavi etti ve
okuttu. (Fuat Umay, “Çocuk Esirgeme Kurumunun Çalışmaları”,
Cumhuriyetin 18. Yıldönümünde Hitabeler ve Konferanslar, Ankara 1941, s. 127)
1946 yılı verilerine görekurumun
447 kuruluşu,194 bina ve arazisi vardı. Bunların dağılımı şöyleydi: 45
Çocuk Yuvası ve Şefkat Yuvası,25
Gündüz Bakımevi (Kreş),9
Çocuk Yurdu,21
Süt Damlası,61
Muayenehane, 5
Diş Muayenehanesi, 3
Doğumevi, 9
Pansiyon, 38
Aşhane, 112
Talebe Sofrası,71
Çocuk Bahçesi,10
Sıhhi Banyo,13
Sinema,11
Okuma Odası,5
Çocuk Kütüphanesi,2
Çocuk Bakıcılık Müzesi,1
Çocuk Bakıcılık Okulu,2
Ana Mektebi,4
Yüzme ve Kum Havuzu…Ayrıca kurumun
Ziyaretçi Hemşire Teşkilatı,Emzirme Sığınakları,
Emzirme Odalarıve
Ana Kucaklarıvardı.
Kurum
anne ve çocuk sağlığıkonusunda
çok sayıda yayınyaptı.1939'a kadar kitap, dergi, afiş, broşür toplam
3 milyondan fazla yayın yapmıştı.
23 Nisan Çocuk Bayramıkutlamalarını
başlatıp gelenekselleştiren de
Himaye-i Etfal Cemiyeti'ydi. Cemiyet,
Atatürk'ün desteğiyle
23 Nisanları,1925'ten itibaren
“çocuk günü”,1929'dan itibaren
“çocuk haftası”olarak
kutladı. Atatürk, 23 Nisan kutlamalarıyla yakından
ilgileniyordu. Örneğin,
1927 kutlamalarında
bir otomobilini çocuklara vermiş,
cumhurbaşkanlığı bandosunuÇocuk Sarayı'nda
çocukların hizmetinesunmuş, o akşam düzenlenen
çocuk balosuna katılmış,
Gazi Orman Çiftliği'nde çocuklar için
ziyafet vermişti.
Demem o ki, Cumhuriyeti kuranlar sadece bu toprakları
düşman işgalinden,bu milleti
geri kalmışlıktankurtarmadılar,
onlar aynı zamanda
çocuklarımızı da
kimsesizlikten, açlıktan,
yoksulluktan, sefaletten,
hastalıktan ve
cehaletten kurtarmak istediler. Yetmedi, çocuklarımıza
eşi benzeri olmayan bir bayramarmağan ettiler.
Kutlu olsun…
Alıntı-Kaynak:
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/sinan-meydan/cocuk-cumhuriyeti-2365468/