20250705

Aşıklı Höyük yerleşiklik MÖ 9. bin yılda başlar ve MÖ 8. bin yıl sonuna dek sürer

 

Aşıklı Höyük

Aşıklı Höyük, Aksaray'a bağlı Kızılkaya Köyü'nün yakınlarında yer alan arkeolojik bir alandır. Radyokarbon örneklerinin sonuçlarına göre, Aşıklı Höyük'te yerleşiklik MÖ 9. bin yılda başlar ve MÖ 8. bin yıl sonuna dek sürer. Yerleşme yaklaşık olarak MÖ 8200-7500 arasına tarihlenmektedir.[1] Aşıklı topluluğu, bu bin yıla yakın süreç boyunca yerleşimi hiç terk etmez. Bu kesintisiz iskan süreci, yerleşim düzeni ve mimaride radikal değişim ve dönüşümler ile ve aynı zamanda ekonomide ve teknolojide oldukça yavaş ve kademeli bir değişim ile birlikte takip edilebilmektedir. Bu bağlamda Aşıklılılar, bölgede yerleşikliğe geçen ilk avcı-toplayıcılardandır ve gerek ilk yerleşiklik süreçleri gerekse de bin yıllık iskan süreci içerisinde yerleşikliğe adaptasyon ile birlikte yaşam biçimleri teknik, sosyal, kültürel, bilişsel boyutlarda tümüyle okunabilmektedir. Kısaca diyebiliriz ki, insanlık tarihinin en önemli değişim ve dönüşüm süreçlerinden biri olarak avcı-toplayıcı ve göçer yaşamdan yerleşik yaşama geçiş süreci Orta Anadolu'nun Volkanik Kapadokya Bölgesi'nde Aşıklı Höyük özelinde izlenebilmektedir.[2][3][4]

Mimarlık tarihinin önemli gelişim ve dönüşüm süreçleri Aşıklı Höyük'te adım adım izlenebilmektedir. Mimaride saz ve ağaç gibi doğadan doğrudan temin edilebilen organik malzemelerin kullanımı, kerpiç üretimi ve kerpicin çeşitli şekillerde inşa malzemesi olarak tercih edilmesi, oval planlı kulübelerden dörtgen planlı konutlara geçiş ve yerleşme düzeninde dönüşüm gibi Yakın Doğu Neolitik Çağ mimarisini karakterize eden önemli dönüm noktaları ve değişim süreçleri Orta Anadolu Neolitiği bağlamında Aşıklı Höyük'te bin yıllık kesintisiz bir iskan sürecine paralel olarak takip edilebilmektedir.

Konum ve Çevre

Aşıklı Höyük panoraması. Sağ üstte Kızılkaya köyü görülmektedir.

Aşıklı Höyük, Orta Anadolu'nun Volkanik Kapadokya bölgesinde bulunan bir höyük yerleşmesidir. Aksaray il merkezinin 25 km doğusunda Kızılkaya Köyü'nde, Melendiz Çayı'nın kenarında yer almaktadır.

Yaklaşık 4 hektar büyüklüğünde bir alanı kaplayan Aşıklı Höyük deniz seviyesinden 1119.45 metre yüksekliktedir. Höyüğün özellikle batısı Melendiz Çayı'nın sık sık yatak değiştirmesi nedeniyle aşınmıştır.

Yerleşmenin yer aldığı Volkanik Kapadokya Bölgesi ve Melendiz Vadisi, içerdiği farklı ekolojik nişler, su kaynakları, fauna ve florada çeşitlilik ve hammadde kaynakları açısından oldukça verimli bir bölgedir. Aşıklı Höyük, güneyinde Hasandağ ve Melendiz Dağ silsilesinin çevrelediği bir çanak içinde volkanik kayaçlar, tüflü araziler ile tanımlı bir bölgede yer alır. Bugün Karasal iklimin hakim olduğu bölgede ekonomi bağcılık, şarapçılık, buğday tarımı ve hayvan besiciliğine dayanır.

Kazı Tarihçesi

İlk kez 1963 yılında Hititolog Edmund Gordon tarafından saptanan Aşıklı Höyük'te ilk kapsamlı çalışma 1964-65'te Ian Todd[5] tarafından gerçekleştirilen yüzey toplaması, kesit çalışması ve tarihlendirme çalışmalarıdır. Höyüğün yamaçlarından topladığı karbon örnekleri ile Ian Todd Aşıklı Höyük'teki yerleşimi günümüzden 9 veya 10 bin yıl öncesine tarihlemiştir.[3]

Aşıklı Höyük'teki ilk arkeolojik kazı çalışmaları, 1989 yılında, Mamasun Barajı'nın su düzeyinin yükseltilmesine karar verilmesi dolayısıyla höyüğün olasılıkla su altında kalacağının anlaşılması üzerine İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı tarafından başlatılmıştır. Söz konusu kurtarma kazıları Ufuk Esin başkanlığında gerçekleştirilmiş, ikinci başkanlığı ise Dr. Savaş Harmankaya yapmıştır.[3][6][7]

2000-2003 yılları arasında çalışmalar Nur Balkan Atlı[8] başkanlığında devam etmiş; 3 yıllık bir aradan sonra ise 2006 yılında Mihriban Özbaşaran[9] ve Güneş Duru tarafından yeni amaçlar ve yöntemler ile farklı ülkelerden uzmanların da katılımıyla disiplinlerarası araştırmaları kapsayan ikinci dönem kazı ve araştırma çalışmaları başlatılmıştır.

MÖ 9. Bin Yıl: İlk Aşıklılılar

Aşıklı Höyük'te ilk yerleşiklik, MÖ 9. bin yılda toprağa yarı-gömük, oval biçimli, kerpiç duvarlı kulübeye benzeri binalarda barınan ve aynı zamanda saz örgü kulübeler de kullanan, besin ekonomisi koyun, keçi, sığır, kızıl geyik, tavşan, balık ağırlıklı olmak üzere yabani hayvan avı, hem yabani hem de kültüre alınmış tahıl ve baklagillerin hasadı ve ot, yemiş ve meyve toplayıcılığı ile karakterize olan, ölülerini hocker pozisyonunda (cenin pozisyonu, ana karnındaki pozisyon) binaların tabanlarına açılan çukurlara gömen ilk Aşıklılılar ile temsil edilmektedir.[2][3][4]

Oval biçimli kerpiç binalarda yapı içi öğeler ateş yerleri, direk yerleri, kimileri çatıyı taşıyan direklere ait irili ufaklı çukurlar ve sekilerden oluşur. Öğütme taşları da yapı içi buluntulardandır. Tabanları sıvalı söz konusu yapılarda taban sıvasının kesilerek açıldığı mezar çukurları da mevcuttur. Ölüler yukarıda belirtildiği gibi hocker pozisyonunda gömülmektedir ve kimi çukurlarda iskeletler ile birlikte buluntular da mevcuttur.

MÖ 9. bin yıl yerleşmesinde toprağa yarı-gömük, oval biçimli kerpiç kulübeler, kullanımları bittikten sonra çöplük olarak kullanılmışlardır.

Aşıklılılar'ın ilk yerleşiklik süreçlerinden itibaren yerleşmenin sonuna dek öne çıkan en önemli unsurlardan biri, “süreklilik” olgusudur.[2] MÖ 9. bin yılda bu durumu, yapı için açılan çukurun kullanımı devam ederken gerçekleştirilen duvar ve taban yenilemelerinden yani aynı alanda bina yapım ve kullanımının süreklilik içererek devam etmesinden ve de benzer şekilde ateş yerlerinin de süreklilik içerir şekilde aynı noktada konumlandırılmasından izleyebilmekteyiz.

MÖ 9. bin yılda günlük yaşam binaların arasında yer alan açık alanlarda geçmekte; pişirme, deri ve post işleme, obsidyen yongalama, kemik ve boynuz işçiliği, sepet ve boncuk yapımı gibi günlük faaliyetler birkaç direk yardımı ile üstü örtülen veya tamamen açık aktivite alanlarında gerçekleştirilmektedir. Açık alanlarda yer alan büyük pişirme çukurları, yine bu alanlarda bulunan hayvan kemikleri, bitki kalıntıları, bızlar çoğunlukta olmak üzere kemik aletler, obsidyen aletler ve yongalama artıkları günlük faaliyetlere dair bulgulardandır.[2][3][4]

Yukarıda belirtildiği üzere avcılık ve toplayıcılık temelli besin ekonomisinin yanı sıra, yerleşiklik süreci içerisinde buğday ve arpa tarımı başlar ancak yabani türlerin tüketimi sürmektedir; çok çeşitli türleri içeren yabani hayvan avının yanında ise özellikle dişi koyun ve keçilerin yerleşmede veya yerleşme yakınında tutulmaya başlamasıyla ilk hayvan evcilleştirme uygulamalarından söz edilebilmektedir.[10]

MÖ 8. Bin Yıl

MÖ 8. bin yılda Aşıklı sakinleri bitişik planlı, adeta birbirine eklemlenerek çoğalan, çoğunlukla tek veya iki, nadiren ise üç odalı ve girişlerin damdan gerçekleştirildiği dörtgen planlı kerpiç konutlarda yaşamışlardır. Bu konutların oluşturduğu yapı grupları, genellikle dar aralıklarla birbirinden ayrılır. Bu dar aralıkların haricinde ise kimi yapı grupları arasında çöplük ve işlik olarak kullanılmış olan açık alanlar mevcuttur. Sokak veya geçit olarak adlandırılabilecek olan aralıklar, bu çöplüklere açılır. Konutlar, yerleşmenin kuzeyinde yer alır ve yerleşmenin güneyinden çakıllı bir yol ile ayrılır. Yerleşme söz konusu çakıllı yol ile iki ana işlevsel alana bölünmüştür. Çakıllı yolun güneyi “Özel Amaçlı Yapılar Alanı” olarak tanımlanan ve konum, boyut ve plan açısından konutlardan farklılık gösteren iki özel binanın yer aldığı alandır.[2][11]

Konutlar, plan, boyut ve yapı içi öğeler bağlamında neredeyse standarttır ve bu standart Aşıklılılar tarafından neredeyse yüzyıllarca korunmuştur. Yapı içi öğeler ocaklar, sekiler, çukurlar ve direk yerlerinden oluşur. Ocaklar genellikle mekanların güneyinde yer almaktadır. Çukurlardan kimileri yine mezar çukurlarıdır ve ölü gömme geleneği mekan içi taban altı hocker pozisyonunda gömütler ile MÖ 9. bin yıldan 8. bin yıla, aynı şekilde devam eder. Taban yenilemeleri ve ocak vb. yapı içi öğelerin konumlandırılması bağlamında süreklilik olgusu MÖ 8. bin yılda da baskındır.

MÖ 8. bin yılda günlük faaliyetlerin örüldüğü yaşam alanı, ortak açık alanlardan dam seviyesine taşınır. Girişlerin de aynı zamanda olasılıkla ahşap merdivenler ile damdan gerçekleştirildiği kerpiç konutlarda dam seviyesinde gerçekleştirilen günlük faaliyetlerin artıkları, faaliyet sonrasında yapı aralarındaki dar aralıklara atılmıştır ve bu sayede Aşıklılıların 8. bin yıl günlük faaliyetlerine dair bulgulara ulaşılabilmektedir.[11]

Özel Amaçlı Yapılar

MÖ 8. bin yıl yerleşmesinde Aşıklılılar iki özel işlevli yapı inşa etmişlerdir. Bugün söz konusu yapıların yer aldığı alan, bir korugan altında sergilenmektedir. Konutların olduğu alandan bir çakıllı yol ile ayrılmakta olan “Özel Amaçlı Yapılar Alanı” yerleşmenin güneyinde yer alır. Konut alanındaki yapılardan boyut, plan, malzeme ve iç öğeler açısından oldukça farklı olan iki yapı ile söz konusu alanın, Aşıklı topluluğunun sosyal yaşamları ve inançlarıyla ilintili pratikleri bağlamında ortak kullanım gören bir “komünal alan” olduğu düşünülmektedir.[2]

Yapılardan biri kuzey duvarı taşla örülü, iç avlulu ve tabanın bir kısmının iri kerpiç bloklarla döşendiği duvarları sıvalı ve kırmızı boyalı bir yapıdır. Alanın daha güneyinde yer alan bir başka özel amaçlı yapının ise planı kareye yakındır. Kerpiç duvarlı, tabanı defalarca yenilenmiş ve her yenilemede kırmızı, sarı gibi renklere boyanmış olan bu yapı kanal, seki vb. iç öğelere sahiptir.[11]

Aşıklı'da İlkler

Aşıklı topluluğu, tahıl tarımının başlangıcı ve hayvanların yerleşmede tutulmaya başlaması gibi insanlık tarihinde önemli dönüşümlerin yanı sıra Anadolu özelinde birçok gelişmenin de ilklerine imza atmıştır diyebiliriz.

Taban ve duvarları kireç sıvalı özel amaçlı bir yapıda görülebileceği üzere, Aşıklılılar kirecin yakılması ve söndürülmesi işlemi olan ilk piroteknoloji uygulamasını gerçekleştirmişlerdir.

Bir diğer ilk, iki farklı mezarda ölülerin boyun ve kollarında bulunan bakır boncuklardır. Bakırı hem sıcakken hem de soğukken işleyerek söz konusu boncukları üreten Aşıklılılar, ilk madencilik faaliyetini de gerçekleştirmişlerdir denilebilir.[12][13][14]

Aşıklılılar, ilk cerrahi müdahale ile birlikte de anılırlar. Yaklaşık 20-25 yaşlarında ölmüş olduğu saptanan bir Aşıklı kadınının kafatasında saptanan delik, bilinen ilk trepanasyon uygulamasıdır. Söz konusu müdahale esnasında kadının yaşamakta olduğu, operasyon sonrasında açılan deliğin çevresindeki hücrelerin kendini yenilemeye başladığı tespit edilmiş ve bu tespit kadının ameliyattan sonra bir hafta kadar daha yaşamış olabileceği şeklinde yorumlanmıştır.

Koruma ve Sergileme Çalışmaları

Aşıklı Höyük'te 1989 yılında Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığında başlayan ve 2000-2003 yılları arasında Prof. Dr. Nur Balkan Atlı tarafından sürdürülen arkeolojik kazıların ardından 2006 yılına dek ara verilen çalışmalara 2006 yılında Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran ve Dr. Güneş Duru tarafından yeniden başlanmasıyla devreye giren yeni yaklaşımlar ve yeni araştırma soruları, hem koruma ve sergilemeye yönelik hem de bölge halkıyla etkileşimi öngören uygulamaya dayalı birtakım toplumsal projeleri de içermektedir.[15]

Deneysel Tarihöncesi Aşıklı Köyü

Aşıklı Höyük'te yeniden inşa edilmiş kerpiç evler

Koruma ve sergileme çalışmaları dahilinde, höyüğün girişine yapılan deneysel kerpiç evler, Aşıklı topluluğunun yaşamış olduğu ve arkeolojik kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan MÖ 9. bin yıl ve MÖ 8. bin yıl yapılarının birebir kopyası olarak, tamamen deneysel yöntemler ile inşa edilmişlerdir.

Deneysel Aşıklı Köyü'nde MÖ 9. bin yıl yerleşmesinden bilinen toprağa yarı gömük, oval planlı, kerpiç evler ve MÖ 8. bin yıl yerleşmesinden bilinen dörtgen planlı kerpiç yapılar tüm yapı içi öğeleri ile birlikte görülebilmekte ve gezilebilmektedir. Aynı zamanda MÖ 9. bin yıl yerleşmesinden bilinen saz örgü bir yapı da yine deneysel yöntemlerle inşa edilmiş ve ziyarete açılmıştır.

Deneysel Tarihöncesi Aşıklı Köyü, höyüğün girişinde ziyaretçileri karşılayarak günümüzden 11 bin yıl önce Aşıklı'daki yaşamı somut bir şekilde tanıtır ve ziyaretçileri höyüğe davet eder.

Koruyucu Çatı Yapısı

Koruma ve sergileme amacıyla inşa edilen koruyucu çatı yapısı altında, özel amaçlı yapılar alanı ziyaret edilebilmektedir. Gerek kerpiç mimarinin korunması gerekse de en uygun çalışma koşullarının oluşturulması amacıyla inşa edilen koruyucu çatı yapısı[15] içerisinde yer alan yürüme yolları ile ziyaretçiler, Aşıklı Höyük'ün özel amaçlı yapılar alanını yaz-kış ziyaret edebilmektedirler.

El Sanatları Atölyesi ve Çocuklar için Arkeoloji Eğitim Atölyesi

Proje kapsamında gerçekleştirilen bir başka toplumsal çalışma, Aşıklı Höyük'ün yer aldığı Kızılkaya Köyü'nden kadınlar ve çocuklar ile gerçekleştirilen el sanatları atölyesi ve arkeoloji eğitim atölyesidir.

Yerel halkla birlikte gerçekleştirilen atölye projeleriyle, üretilen bilginin paylaşımı, yerel halkın Aşıklı Höyük'te gerçekleştirilen çalışmalara aktif katılımının sağlanması ve Aşıklı Höyük vasıtasıyla kültürel miras ve kültürel bellek kavramlarının tanıtılarak farklı kültürlerin ve geçmişin sahiplenmesinin sağlanması hedeflenmektedir.

Kızılkaya Etnografya Merkezi

Aşıklı Höyük Kazı ve Araştırma Projesi ekibi tarafından oluşturulan Kızılkaya Etnografya Merkezi, Kızılkaya Köyü sakinleri ile Aşıklı Höyük ve kazı ekibi arasında karşılıklı bir ilişki ve iletişim ağı kurmak, Kızılkaya Köyü ve bölgedeki geleneksel köy yaşamına dair belleği sergileme yoluyla canlı tutmak amacı ile Gülağaç Kaymakamlığı tarafından hazırlanıp Ahiler Kalkınma Ajansı tarafından finanse edilen “Medeniyet Beşiği Aşıklı Höyük” projesi kapsamında ziyarete açılmıştır. Merkez Kızılkaya Köyü'nde yer almakta olup, yıl boyunca ziyarete açıktır.

Alıntı: https://tr.wikipedia.org/wiki/Aşıklı_Höyük

🎞️ 🇹🇷Aşıklı Höyük ve Erken Neolitik Teknoloji

🎞️ Aşıklı Höyük "İlklerin İnsanları" Belgeseli

 

🎞️ Aşıklı Höyük'ün terk edilme nedeni araştırılıyor 

 

🎞️ Aşıklı Höyük | Early Neolithic Technology in Ancient Anatolia (Turkey) 8200 BC | 

📖 🇹🇷Türkiye'deki bir köyden gelen kemikler, vahşi hayvanların hayvancılığa dönüştüğü 1.000 yıllık bir hikayeyi anlatıyor

İnsanlar muhtemelen koyunları ve keçileri evcilleştirmek istemediler

Türkiye'deki bir köyden gelen kemikler, vahşi hayvanların hayvancılığa dönüştüğü 1.000 yıllık bir hikayeyi anlatıyor.

PHILIP KIEFER

19 OCAK 2022

Bir tür yabani koyun olan Mouflon, Aşıklı Höyük'te evcilleştirilen hayvanlarla yakından ilişkilidir.

Her evcil hayvan, nasıl ortaya çıktığına dair bir gizem sunar. Uzak geçmişte bir ara, bir hayvan - ister kurt, ister yabani öküz, ister orman tavuğu veya yaban domuzu olsun - insanlara güvenerek, hatta onlara güvenerek sona eren bir yolda tırıslamaya başladı.

Türkiye'nin orta yaylalarında bir Taş Devri kasabası olan Aşıklı Höyük'te, bu haftanın başlarında PNAS dergisinde yazan bir arkeolog ekibi, bu sürecin en eski sürü hayvanlarından bazıları olan koyun ve keçiler için nasıl göründüğünü bir araya getirdi. Hayvan yetiştirmeye yönelik birçok deneyden biri olan köy, aynı yerde 1.000 yıllık kemik, gübre ve yerleşim içerir ve arkeologların bir evcilleştirme zaman atlamalı bir araya getirmelerine olanak tanır.

Arizona Üniversitesi'nde zooarkeolog ve yeni çalışmanın ilk yazarı Mary Stiner, "Bulmaca bir araya geliyor" diyor, "ve büyük resmi göreceksiniz."

İnsanlar köye ilk olarak 10.400 yıl önce taşındılar ve bir nehrin kıyısında mevsimlik evler kurdular. Stiner, Türkiye'den günümüze Suriye, Irak ve İran'a kadar insanların bu dönemde gıda depolamayı denemeye başladığını ve bu da buzulların geri çekilmesinden hemen sonra meydana geldiğini söylüyor. Aşıklı Höyük sakinleri bahçecilikle oynadılar, hatta bazı buğday türleri yetiştirdiler, ancak yine de çoğunlukla yemlenmiş bitkiler yediler. Etlerinin çoğu çevredeki tepelerdeki koyun ve keçilerden geldi. Bu boynuzlu hayvanlar, bugün bir çiftlikte göreceğiniz yuvarlak kuzenlerinin aksine uzun bacaklar üzerinde duruyorlardı.

Bu hayvanlarla olan ilişki avcılıktan doğdu. İlk başta, Aşıklı Höyük sakinleri, genç vahşi keçileri ve koyunları evleri arasında küçük sayılarda tuttular ve burada yakalanan hayvanlar gübre izleri bıraktılar. Aşıklı Höyük halkı hayvanları sadece birkaç ay yetiştirdi - bu döneme ait kemiklerin çoğu, yetişkinliğe geçişte öldürülen ergen hayvanlara aittir.

Bulmaca, insanların neden genç hayvanları yetiştirecekleridir. Stiner, "İnsanların yönetilen bir hayvan sürüsü gibi" bir sonuç hayal etmesini bekleyemeyiz, "bu, insanların sahip olacağı herhangi bir deneyimin ötesindeydi" diye belirtiyor.

"Onları uysal evcil hayvanlara dönüştürmekle ilgili değil," diyor. "Bu, muhtemelen gelecek kışı atlatmak için canlı depolama ile ilgili." Bu köyün halkı da hayvanları tutmak için ruhsal olarak motive olmuş olabilir. Bölgenin başka yerlerinde, domuz, keçi ve koyun leşleri kavurmak veya tütsülemek ve muhtemelen paylaşmak için büyük parçalara bölündü. Bu, ritüel kurban veya diğer törenlerle bazı benzerlikleri paylaşan bir uygulamadır. Etrafta birkaç genç hayvanı tutmak, bir ziyafet için et olmasını sağlamanın bir yolu olabilirdi.

Dört yüz yıl sonra, yaklaşık MÖ 8.000'e kadar köyün sakinleri orada tam zamanlı olarak yaşadı. Daha büyük sürüler tutmaya başladılar ve gübre izleri büyük yığınlara dönüştü. Yerleşimde giderek artan sayıda düşük koyun ve keçi iskeletinin gösterdiği gibi, bu hayvanlardan birkaçı üremeye başladı.

Bu doğmamış iskeletler de başka bir türün kanıtıdır: başarılı bir şekilde hayvancılık yetiştirmek için dik bir öğrenme eğrisi. Diğer araştırmalar, bu erken esir hayvanların eklem sorunlarından muzdarip olduğunu ve yüksek düşük oranının keçi ve koyunların ihtiyaç duydukları yiyeceği almadığını gösterdiğini bulmuştur. Stiner, "Hapsi bu hayvanlara oldukça zarar veriyor" diyor. "Bir sürü hata yapıyorlar.”

Ancak bin yıldan fazla bir süredir, köylüler hayvanları hayatta tutmak ve hatta onları yetiştirmek için ihtiyaç duydukları becerileri çözmüş gibi görünüyor. Farklı kaynaklardan gelen yiyecekler - dağ meraları veya köy bahçeleri - hayvancılık kemiklerinde ve onları yiyen insanlarda izotop şeklinde belirgin bir iz bırakır. Bu imzalara dayanarak, yerleşim sona yaklaştıkça, vahşi sığırların merkez sahneye almış gibi göründüğü dini törenler hariç, insanlar neredeyse tüm etlerini evcil hayvancılıktan alıyorlardı.

Aynı zamanda, köylüler koyun ve keçilere daha serbest bıraktılar - köyün yakınında kaleme alınmak yerine yabani bitkileri yedikleri ormanlara ve otlaklara serbest bırakıldılar. Bu, hayvanların evcil davranmaya başladığını gösteriyor. Sonuçta, bir hayvanı otlağa çıkarmak için kaçmayacağına güvenmeniz gerekir. Ancak bu yumuşak huylu hayvanlar bile bugün bildiğimiz hayvanlara benzemiyordu: koyunlar hala vahşi ataları gibi uzun bacaklıydı ve yün için yetiştirildiklerine dair hiçbir kanıt yok.

Ancak köyün varlığının sonunda, hem insanlar hem de hayvanlar birbirine bağımlı olmaya başlamış gibi görünüyor.

FİLİP KİEFER

Personel Yazarı

Philip Kiefer, Popular Science'da çalışan bir yazardır. 2021'de bilim masası için serbest çalışan olarak başladı ve o yılın ilerleyen saatlerinde ekibe tamamen katıldı. COVID varyantlarının, leş yiyen bal arılarının ve tarih öncesi alg çiçeklerinin gelişimini ele aldı.

https://www.popsci.com/science/how-wild-animals-became-livestock/

(*İngilizce metinin Türkçe çevirisi.)

20250704

🎞️ 🇹🇷☪️ Türk Filozof Farabi'den Etkileyici Derin Anlam Dolu Sözler

 

🎞️Filozofların Babası Türk-İslam Filozofu Farabi'den Ufkunuzu Açacak İnanılmaz Tavsiyeler! 

🎞️🇹🇷 TÜRK KÜLTÜR TARİHİ - Bazı genel bilgiler... (Anadolu Üniversitesi)

🎞️🇹🇷 TÜRK KÜLTÜR TARİHİ - Ünite 3 Konu Anlatımı 1

 

🎞️🇹🇷 TÜRK KÜLTÜR TARİHİ - Ünite 4 Konu Anlatımı 1 

🎞️ UNESCO'nun Gözdesi 🇹🇷Türkiye | 21 Muhteşem Miras

 

🎞️ Yurtdışındakii 🇹🇷Türk Mahalleleri

 

🎞️ 🇩🇪Almanya’da 🇹🇷Türk Mahallesi 

 

 🎞️ 🇬🇧İngilterede 🇹🇷Türk mahallesi haringey 

 

 🎞️ 🇹🇷Türkler 🇺🇸Amerika'yı İşgal etmiş 

 

 🇬🇧Londra 🇹🇷Türk Mahallesi: Harringay- Londra Türkleri-Londra Yaşam 

🎞️ 🇨🇱Şili'de 🇹🇷Türk Mahallesi

 


Şili'nin başkenti Santiago'da bir Türk Mahallesi.

📖 19. Yüzyılın Sonundan 20. Yüzyılın Başından Görmediğiniz Fotoğraflarla İzmir Nostaljisi

 





Alıntı: https://onedio.com/haber/fotograflarla-izmir-nostaljisi-414065



📖 19. Yüzyılda İzmir’de Kültürel Faaliyetler - Mehmet BAŞARAN, Aysun SARIBEY HAYKIRAN

 




  


📖 Tarihi Gerçekler. 1918; Ermeni çeteleri, Erzurum’un Alaca köyünde 278 kişiyi katletti.

 1918; Ermeni çeteleri, Erzurum’un Alaca köyünde 278 kişiyi katletti. Kazım Karabekir Paşa: "Akıl oynatacak bir hal."