Kıbrıs Türk halkı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kıbrıs Türk halkı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20250416

🗺️ 🇹🇷Kıbrıs adasının 1878 Haritasında Türk köyleri ve camiler

150 yıl önce Kıbrıs haritasında gördüğünüz her kırmızı noktada bir Türk köyü/kasabası vardı. Rumlar katliam yaparak köylerimizi yok etti.



20250223

📚📖 Türk Mukavemet Teşkilatı’nın efsane liderlerinden Kenan Çoygun Paşa’nın hayatı



Efsaneler ancak unutulunca ölür. Okumayan dinlemeye mahkumdur. Bilgisi olmayan ise gerçek ile yalanı ayıramaz. Kıbrıs Davası’nın ne anlama geldiğini bilmek için her Kıbrıslının özellikle da gençlerimizin okuması gereken roman tadında efsane bir biyografik eser.

Cüneyt Öztürk tarafından kaleme alınan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın efsane liderlerinden Kenan Çoygun Paşa’nın hayatının anlatıldığı bu eseri şiddetle tavsiye ederiz. Kahraman komutanımızın vefat haberini Hürriyet Gazetesi manşetten tam sayfa vermişti. Aziz ruhu şad olsun.

Kıbrıs Tarihi @KibrisTarihi



📖 Kıbrıs 🇹🇷Türklerinin vatan mücadelesi - Bağımsızlığın bedeli









 

20240907

🇹🇷📺 RTÜK, Türk ordusunu karalayan Netflix dizisini #Famagusta engelliyor! 🚫🎬 Dizi Yunanistan dışında yayınlanmayacak.

🎞️ Netflix, Kıbrıs'taki şehitlerimizi ve Kanlı Noel gibi Yunan mezalimini hiç yokmuş gibi gösteren Yunan propaganda dizisini uluslararası yayından kaldırdı!


20240905

🎞50.yıl Belgeseli - Kıbrıs Türkünün gerçekleri

 




 

20201009

🎞 🇹🇷Türk Tarih Kurumu'ndan Bir Kıbrıs Belgeseli: "Kapalı Maraş"

       

Türk Tarih Kurumu'ndan Bir Kıbrıs Belgeseli: "Kapalı Maraş" 

#KKTC #TürkTarihKurumu #Maraş 

***

Kıbrıs Maraş neresi? Kapalı Maraş neden kapalı ve önemi nedir? “Kıbrıs Maraş neresi?” ve “Kapalı Maraş neden kapalı?” sorularının cevabı, son günlerde Türkiye başta olmak üzere dünya gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. Bunun nedeni ise 45 yıldır kapalı olan Kıbrıs Maraş’ın yeniden açılmasıyla ilgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Hükümeti’nin harekete geçmesi… Peki, Kıbrıs Maraş neresi? Kıbrıs Maraş neden kapalı? İşte merak edilenler… Kıbrıs’ın KapalI Maraş Bölgesi’nin yeniden sivil hayata açılması ile ilgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Hükümeti’nin harekete geçiyor. Konuyla ilgili gündemde sık sık yer alan haberler sonrası kamuoyunda “Kıbrıs Maraş neresi?” ve “Kapalı Maraş neden kapalı?” sorularının cevabı en çok araştırılanlar arsında ilk sıralarda yer alıyor. Peki, 1974 yılında sivil hayata kapatılan ve 45 yıldır kapalı olan Kapalı Maraş neden kapalı? Kapalı Maraş Kıbrıs’ın neresinde? Önemi nedir? İşte detaylar… 

KAPALI MARAŞ NEREDE VE NEDEN KAPATILDI? 

Maraş, KKTC'nin Gazimağusa şehrinde bulunan mahalle, ülkenin en ünlü bölgesiydi. Maraş, Akdeniz’in Las Vegas’ı olarak biliniyordu. 'Hayalet Şehir' olarak da bilinen Maraş, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar uyarınca hem yerleşime hem de iskâna kapatılmıştı. Maraş, 1974 yılında 13 Ağustos'ta (o gün son bulan) İkinci Kıbrıs Harekâtı sırasında Maraş, 1974 yılında 13 Ağustos'ta İkinci Kıbrıs Harekâtı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirildi. 1974 öncesi Akdeniz'in en ünlü tatil merkezlerinden biri olan Maraş, şu sıralar Birleşmiş Milletler tarafından denetlenen ve Kıbrıs adasını ikiye ayıran "Yeşil Hat" tampon bölgesindedir. İçerisinde BM'ye ait bir adet bina bulunmaktadır. Yaklaşık 400 metre ilerisinde ise altı apartman Türk Silahlı Kuvvetleri'ne orduevi yapılması için tahsis edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile orduevi yanında bulunan kız öğrenci yurdunda kalan öğrenciler dışında içeriye giriş kesinlikle yasaktır. Hayalet şehri görmek isteyen yabancı turistler Maraş İkon Kilisesi'nden öteye gidememektedirler. Ancak 2016 yılından itibaren turistlerin kiliseye de girmeleri yasaklanmıştır. Askeri kartı olanlar, yurtlarda kalanlar ve kayıtlı taksiler haricinde hiçbir şekilde sivil araç ve yaya Kapalı Maraş Bölgesi'ne alınmamaktadır. 

CNNTürk

20200503

🎞 Komutanlar Rauf Denktaş'ı anlattı

Ulusal davalarda her zaman en önünde yer alan kahramanlardan merhum Rauf Denktaş’ı komutanlar da unutmadı. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ile emekli Korgeneral Hasan Kundakçı, Denktaş'ı anlatan birer yazı kaleme aldı

Kıbrıs'ta BM’nin gözünün önünde yaşanan katliamlardan, insan hakları ihlallerinden bir kaçı...

''Siz istediğiniz kadar geçmişi unutturmaya çalışarak Rumun değirmenine su taşıyın, biz unutturmayacağız. 1964 Hayat Mecmuasından...BM’nin gözünün önünde yaşanan katliamlardan, insan hakları ihlallerinden bir kaçı...''

Dr. Yurdagül Atun
@YBeyolu
 

Rauf Denktaş`ın Kendi Sesinden 

♥♥♥ Benim İki Bayrağım Var 

20200501

🎞 Şehit Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel ve Erenköy Destanı (Tarihi Belgesel)



''(Tarih Belgeseli) Kıbrıs Erenköy'de 8 Ağustos 1964 günü neler yaşandı? Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel'in uçağı nasıl düştü ve Topel nasıl şehit oldu? O gün Türkiye yardıma gelmeseydi, Kıbrıslı Türklerin aylardır süren şanlı Erenköy Direnişi nasıl sonlanacaktı? Türk Kartalları'nın göğü adeta yırtan sesleri duyulduğunda neler oldu? O gün ve takip eden günlerde yaşananları, konuyla ilgili kayıt ve araştırmaları inceleyerek bu videoda kısaca özetledim.''

Kenan Acar Kenan Acar

20191114

📰 ✍️ KKTC'nin kuruluşunun 36. yılı kutlu olsun

Kıbrıs’ta Denktaş ruhu
İsmet Özçelik

Bugün 15 Kasım. KKTC’nin kuruluşunun 36. yılı. Kıbrıs’a her gidişimde halkla sohbet ederim. Özellikle de 1960’lı yılları yaşayanlarla.

Çok acılar çekmişler.

Kayıplar vermişler.

Evleri Rum kesiminde kalmış olanları dinledim.

Türk tarafına nasıl kaçtıklarını anlattılar.

Araba bagajında, yatakların içinde...


45 YILDIR KAN AKMADI

Derken 1974 müdahalesi geldi.

Kıbrıslı Türkler rahatladı.

Can güvenliği sorunları kalmadı.

Aradan 45 yıl geçti.

45 yılda dökülen bir damla kan yok.

ABD, AB bu gerçeği görmüyor.

Sürekli fitne peşinde.


ANNAN PLANI

Annan Planı gündeme geldi.

KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş karşı çıktı.

“Emekler boşa gider.

Ada Rumların egemenliğine girer” dedi.

Ama inandıramadı.

Referanduma gidildi.

Amerikancılar, AB’ciler, FETÖ’cüler, liboşlar, ...

Hepsi destekledi.

Ak Parti de Annancıydı.

Türkiye’den giden ekipler “Yes be annem” diye dolaştı.

“Denktaş’ı bitirmekten” söz edildi.

Türkiye’nin desteğiyle “evet” çıktı.


ALLAH RUSLARDAN RAZI OLSUN

Rumlar “evet” demek için BM’den karar istedi.

Daha fazlasını istiyorlardı.

BM Rumların istediği kararı aldı.

Rusya kararı veto etti.

Bunun üzerine Rumlar “hayır” oyu kullandı.

Annan Planı hayata geçmedi.

Denktaş sonucu, “Allah Ruslardan razı olsun” diye yorumladı.


AB RÜZGARI

Kıbrıs’ta oyun bitmiyor.

Annan Planı olmadı, AB rüzgarı başlattılar.

Kıbrıs’ın tamamı AB’ye girecek;

Kıbrıslı Türkler zengin olacaktı.

Reklamdan sonra devam ediyor

Kimse yemedi...


ESER KALMAMIŞ

Kasım ayı başında yine KKTC’deydim.

Başbakan Ersin Tatar’la görüştüm.

Kıbrıslılarla bir araya geldim.

Annan Planı’nı ağzına alan yok.

AB havucuna da kimse inanmıyor.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın sözleri tartışılıyor.

Tepki çok.

“Yes be annem”den eser kalmamış...


ÇÖZÜM

Çözüm konusunda kafalar net.

Kıbrıs’ta iki halk var.

Türkler ve Rumlar.

İki de devlet.

Bütün hesaplar bu gerçeğe göre yapılmalı.

İki devletli dostluk.

Başka yolu da yok.


TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ

Eskiden Türkiye’nin KKTC’nin güvenliğini sağladığı konuşulurdu. Şimdi KKTC’nin Türkiye’nin güvenliği açısından önemi konuşuluyor.

Adanın tamamının Rumların kontrolüne geçmesi durumunda Türkiye’nin güvenliğinde ortaya çıkacak zafiyete vurgu yapılıyor.


NEREDEN NEREYE

1963 olayları.

Johnson’un İnönü’ye mektubu.

İnönü’nün, “Yeni şartlarla yeni bir dünya kurulur. Türkiye de bu dünyada yerini bulur” sözleri...

1974 müdahalesi.

1983’de KKTC’nin kuruluşunun ilanı.

Üzerinden 36 yıl geçti.

Osman Kutup.

Mağosalı bir esnaf.

Yaşamı, Kıbrıs Türkü’nün mücadelesi.

Dükkanında görüşürken sık sık geçmişe daldı.

Zaman zaman gözleri doldu, konuşamadı.

Sohbetin sonunda;

“Çok sıkıntı çektik, ama umudumuzu hiç yitirmedik” dedi.

Kıbrıs sancılı günlerden geçerek bugüne geldi.

Bazı yanlışlar oldu, ama dönüldü.

Şu anda Ada’da Denktaş’ın ruhu hakim.

Ankara, Lefkoşa da yan yana.

Şimdi hedef belli:

KKTC’yi tanıtma zamanı..!

Alıntı/Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/kibris-ta-denktas-ruhu-ismet-ozcelik-kose-yazilari-kasim-2019

20191020

✍️ Beni vurdular beni vurdular! Ölmeden beni mezara goydular… yaklaşık 4 bin 🇹🇷Türk kızı



Beni vurdular beni vurdular! Ölmeden beni mezara goydular…

1920 ile 1950 yılları arasında, Kıbrıs bir İngiliz sömürgesiyken, yaklaşık 4 bin Türk kızı Filistinli Araplara anne babaları tarafından satıldı. Bu kızların çok azı geri dönebildiler.

Geri dönemeyenlerin çoğu evlerinin, köylerinin, memleketlerinin özlemi ile yaşadılar ve kaderlerine küstüler.

Neriman Cahit kitaba varan süreci şöyle anlatıyor: “Ben yıllardır bu kızları merak ediyordum. Öğretmenlik yaptığım köylerde, çalıştığım kadın örgütlerinde hep izlerini sürmeye çalıştım. Fakat müthiş bir suskunluk vardı.

Bu kızlar, 11-12 yaşında henüz sek sek oynarken aileleri tarafından para karşılığı taliplileri hiç araştırılmadan, neyin nesi oldukları bilinmeden Araplarla evlendiriliyordu.

Dr. Haşmet Gürkan’ın araştırmacı yönü çok güçlüdür. Bir yazısında bu kızlardan bahsediyordu. Hep ona sorular sorardım. Bir gün bana: Sen bu işin peşini bırakmayacaksın. Ama lütfen meselenin adını doğru koy; ‘Biz bu kızları sattık’ dedi.”

Neriman Cahit tarihle yüzleşmek gerektiğine inanıyordu: “Ben bir ilkokul öğretmeniyim. Bu kızları yazmak benim topluma olan borcumdu. Bu konuyu konuşmalıydık. Bu kızlar çok büyük acılar çekmişler ve hâlâ çekiyorlar. Ve Kıbrıslılar onları unutmayı tercih etmiş. Haklarını korumamış. Mesela onların da miras hakkı var. Ama bunu kimse gözetmemiş.

O dönemde Kıbrıs İngiliz sömürgesiydi. Köylü çok fakirdi, kuraklık vardı. Ve tefeciler köylünün kanını emiyordu. Kadınlar için bir eğitim söz konusu değildi. Şehirli üst tabakadan ailelerin kızları Kur’an bilirdi. O kadar.”

Yoksulluktan kurtulmak, belki de kızlarının yoksulluktan kurtulması umuduyla kimi köylüler çocuklarının para karşılığı ellerinden alınmasına ve evlenmek üzere Filistin’e götürülmesine izin verirler.

Baf, Limasol, Larnaka gibi kıyı bölgelerinden, 10-15 yaşındaki kızlar vapurlarla bir bilinmeze doğru yola çıkar.

Köylü kızların satılması bir süre sonra Araplara kız bulmak için acente gibi çalışan simsarların ortaya çıkmasına da yol açmış.

Bu kişiler ev ev dolaşarak çoğunlukla sarışın, renkli gözlü kızları bulmaya çalışırlar; satılan kızlar için hem anne babalardan, hem dekızları satın alanlardan komisyon alırlarmış.

Simsarların ille de erkek olduğu sanılmamalı. Gündüzleri kadınlara geceleri de erkeklere hizmet veren Tantin Hamamı’nı işleten Pembe ve kızı Fatma kadın simsarlara bir örnek.

Damat adayları anne babalara çoğu zaman bir doktor, bir mühendis olarak tanıtılsa da, damatların sözleri çoğu zaman doğru çıkmaz.Satılan kızların çoğu gittikleri yerde büyük bir yoksulluk ile karşılaşırlar. Kimisi kuma durumuna düşer.

Neriman Cahit kızların haberlerinin Kıbrıs’a gelişini şöyle anlatır: “50’lere doğru Türk toplumu bu kızlarla ilgili birçok şey öğrendi. Filistin bölgesindeki savaşlara İngilizler Türk askerlerini de götürdüler. Askerler boş zaman bulunca genelevlere giderler.

Geneleve giden Rum ve Türk askerleri orada Kıbrıslı bir kıza rastlıyorlar. Kız ağlamaya başlıyor. Nereli ve kim olduğu anlaşılıyor. İnanır mısınız, oradaki askerlerden birinin kardeşi çıkıyor. Meğer kocasının üç karısı varmış. Bizimkini akşam geneleve getiriyor, sabah gelip alıyormuş.

Bu kızlar arasından geneleve düşenlerin sayısı az değil. Gariptir bazıları Kıbrıs’a dönmeyi başardı ama kimse sahip çıkmadığı için genelevlerde çalıştılar, ömürleri orada geçti.”

Filistin’e götürülen kızların kötü durumda olduğunu duyanlardan biri de İngiliz ordusuyla birlikte Filistin’e giden tercüman Mustafa Bitirim’dir. Bitirim Kıbrıs’a döndükten sonra, 1943 yılında, “Biz, Kızlarımız ve Araplar… Aman Ne Oluyoruz” adlı 16 sayfalık bir broşür yayınlar.

Bitirim kendisine durumu anlatan asker mektuplarını da yayınlar. Bu askerlerin arasında Kıbrıs Rumlar da vardır. Ama durum Filistin’in işgaline dek değişmez.

O yıllarda İsraillilerin saldırılarından kaçan Filistinlilerin çoğu Ürdün’e ve çevredeki ülkelere sığınır. Kıbrıslı kızların karşısına bir de sürgün hayatı çıkar. Nice Filistinli gibi onlar da kamplarda yaşamaya başlarlar. Bazıları zaman zaman Kıbrıs’a gelmeyi ve aileleriyle bağlantı kurmayı başarsa da zamanla tüm ilişkiler kopar.

Neriman Cahit günün birinde Ürdün’de yaşayan Kıbrıslı Emel Muhareb’le tanışır ve hemen Ürdün’e, artık neredeyse 90’lı yaşlarının sonlarına gelen Kıbrıslı kızlarla tanışmaya gider.

Neriman Hanım ziyaretini şöyle anlatır: “İsrail zulmünden kaçıp Ürdün’e sığınan aileleri bulduk. Kıbrıslı kızlara, çocuklarına, torunlarına ulaştık. Gördüklerime, duyduklarıma inanamadım! Her şey çok acıydı…

Filistin kamplarında, inanılmaz bir yoksulluk var. Ben o kadınların yüzlerindeki derin ifadeyi, her hallerine sinmiş hüznü, küskünlüğü gözlerimle gördüm. İçimde hissettim. Benim onları, o acıyı unutmam mümkün değil. Ben gittim, gördüm ve öldüm…”

Hatice Tevfik Neriman Cahit tanıştığında altı oğlu bir de kızı 97 yaşında bir kadındır. Ürdün’de El Vahdet Kampı’nda yaşamaktadır. Satılmadan önce evin en küçüğüdür.

Filistin’e gönderileceğini öğrenince bir resim çizer. Resimde evdeki dört kardeşi çizer ve kendisini temsil eden figürün üzerini karalar. Çocuk gözüyle, “Niye diğerleri değil de ben?” diye sormaktadır.

Hatice Tevfik küçük evinin kapısından tam dokuz yıldır hiç çıkmamış. Çünkü dünyaya küskün. Türkçe bilmediğini söylüyor. Ama çevirmen aracılığı ile soruyor; “Bunca yıl neredeydiniz?”

Neriman Cahit onu ikinci kez ziyarete gittiğinde Hatice Tevfik’in kızı gizlice şu bilgiyi aktarıyor: “Bütün gece uyumadı eski sandıkları karıştırdı!” Sandıktan yıllar önce giydiği mor bir elbise, mor bir başörtüsü ile Kıbrıs nakışlarıyla dolu bir bohça çıkarıyor. Neriman Hanım, yaşlı kadının acıyla, özlemle, ördüğü duvarı yıkamayacağını düşünüyor. Ama son bir gayret; ekip arkadaşı Eralp Adanır’a; “Bir Kıbrıs türküsü söylesene” demeyi akıl ediyor. Sıra “Çanakkale içinde vurdular beni” türküsüne gelince bir feryat kaplıyor ortalığı; yaşlı kadın; “Beni vurdularrr, beni vurdular! Ölmeden beni mezara goydular… Unuttunuz beniii” diye feryat ediyor.

Neriman Cahit sayesinde ortaya çıkan öykülerden birisi, güzelliği ile dillere destan Necla Ömer’in yaşam öyküsü. Necla Baf’ın Evretu köyünden. Yoksulluk içinde babası ile yaşıyor. Bir gün ünlü simsar Halil ile bir Arap damat adayı çıkagelir. Baba direnir, kızını vermez. Ama yoksulluk ağır basar.

Necla, aynı köyden Mustafa’ya âşık olduğu halde babasına karşı gelmez. Kendisini Kıbrıs’ta doktor olarak tanıtan Necla’nın kocası kavun-karpuz satan bir manav çıkar. Üstelik Necla’ya akıl almaz derecede kötü davranır. Bir yandan şiddet, bir yandan aile, memleket özlemi Necla’yı bitirir.

Beterin beteri olur ve geneleve düşer. Bu arada İngilizlerle birlikte İkinci Dünya Savaşı’na katılanlardan biri olan Mustafa deli gibi Necla’yı arar. Necla’yı genelevde Mustafa’nın çok yakın arkadaşı bulur. Ama Mustafa’ya hiçbir şey söylemez, çünkü Necla’ya söz vermiştir. Yıllar sonra Necla, Lefkoşa’nın ünlü genelev mahallesi Kuru Çeşme’de görülür, yaşlanmıştır. Mustafa da Lefkoşa’dadır, Ama bir daha karşılaşmazlar.

Vedia Mustafa’nın öyküsünü torunu Dr. Ahmed Ali Hamiş şöyle anlatıyor: “Dedem, evlenmek için Kıbrıs’a gitmiş. Simsar aracılığıyla bir miktar para vererek ninem Vedia ile evlenmiş. Ninemin ailesi fakir bir aile.” Beş erkek, iki de kız kardeşi olan Vedia kocasıyla birlikte Filistin’e gider ve Abu Şusu köyünde yaşamaya başlar.

Dr. Ahmed Ali Hamiş nenesini hep hüzünlü hatırlıyor: “Ninemi çok severdim. Çünkü hep üzgündü ve hep ağlardı, çok mutsuzdu. Ben de yanına gider onunla ağlardım. Annem bana kızardı marazi bir çocuk olacaksın diye…”

Ahmed Bey, çocuk yaştan itibaren ninesinin vatanını ve ailesini özlediği için mutsuz olduğunu bildiğini söylüyor: “Ninemin mutsuzluğun azaltmak için onun ailesini bulmaya onları buluşturmaya karar verdim. Tabii bu o kadar kolay olmadı…”

Ahmed Bey’in arayışı çok uzun yıllar sürer ama o hiç vazgeçmez. Günün birinde amacına ulaşır ve Kıbrıs’taki ailesini bulur. Ve nine Kıbrıs’a götürülür. Havaalanındaki karşılama anı çok hazin olur. 40 yıldır ailesine hasret olan Vedia nine, sevdiklerine sarılır. Fakat hasretin bittiği an başka bir dram yaşanır. Vedia Hanım’ın dili tutulur ve hayatının sonuna kadar bir daha konuşamaz.

Londra’da yaşayan kardeşleri onu yanlarına alır ve tedavi ettirmek için çalmadık kapı bırakmazlar. İki yıl süren tedavilerin sonucunda doktorlar son sözü söyler: Konuşmaması için bir neden yok. Konuşmak istemiyor ...




Alıntı: Sosyal Medya

20190424

🎞 Kıbrıs’ta Türklere yapılan soykırımlar

20180715

Kıbrıs, Kıbrıs ve yine Kıbrıs / Soner Polat



Kıbrıs, Kıbrıs ve yine Kıbrıs
Soner Polat

Hayat bana şunu öğretti. Devlet adamları ve siyasetçiler önemli bir konu hakkında görüşlerini açıkladıklarında, söylediklerine değil, satır aralarına, beyanat içindeki çelişen noktalara ve bulundukları ortama bakmak daha doğru sonuçlara ulaşmanızı sağlar. Kıbrıs yeniden gündemde! Emperyalist sistemin bir stratejisi var ve buna uygun taktik adımları bir bir atmaya başladı. Türk basınının Kıbrıs konusundaki duruşunu bildiğimden, Kıbrıs Türk ve Rum basınını da takip etmeye çalışırım.

AKINCI GUTERRES BELGESİNİ ÖNKOŞULSUZ KABUL ETTİ!

Havadis gazetesinin 12 Temmuz 2018 günkü bir haberini aktarayım: Birleşik Kıbrıs-İki Toplumlu Barış İnisiyatifi, Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilcisi Lerotheos Papadopoulos’u ziyaret ederek BM ve AB’den Kıbrıs’ta çözüm için girişim başlatmaları talebiyle mektup sundu. Mektupta, Avrupa Birliği’ne bir bütün olarak, taraflar ve Birleşmiş Milletler ile istişarelerde bulunma, BM Genel Sekreteri (BMGS) tarafından masaya konan kilit meselelere yaratıcı çözümler bulunarak yakın gelecekte Kıbrıs Konferansı’nın yeniden bir araya getirilmesini teşvik etme çağrısında da bulunuldu.

Mustafa Akıncı’nın Guterres Çerçevesini hiçbir önkoşul olmaksızın kabul etmesi ve bu çerçeveye dayanan stratejik bir anlaşma teklif etmesi bizleri umutlandırmıştır. Akıncı’nın yaptığı açık beyanda, “iki devlet çözümünün veya konfederasyonun masada olmadığı, görevinde olduğu sürece iki toplumlu, iki bölgeli federasyon için çalışmaya devam etme kararlılığını” ifade etmesi bizleri daha da yüreklendirmiştir.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN AKINCI’NIN TAVRINI DESTEKLİYOR MU?

Şimdi de Kıbrıs gazetesinde Hasan Hastürer’in, “Erdoğan Kıbrıs konusunda farklı yerde değil!” başlıklı yazısından bir pasaj aktarayım: Mustafa Akıncı ve Recep Tayyip Erdoğan, dün akşam görüşmelerin tamamlanmasının ardından açık havada basının karşısına geçti. Her iki cumhurbaşkanı, açıklamalarını yazılı metinden yaptı ve soru kabul etmediler. Erdoğan’ın açıklamasından çarpıcı bulduğum bölümü aynen sizlere aktarmak istiyorum:
Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklerle ortak bir gelecek tasavvur edemediği konusunda artık kimsenin şüphesi olmamalıdır. Yapıcı katkılarımızı sürdürdük, sürdüreceğiz. Erdoğan’a yakın kaynaklara göre, Türkiye Kıbrıs sorununda, müzakere sürecinin yeniden başlaması konusunda Mustafa Akıncı’nın tavrını destekliyor.

Desteklenen Akıncı’nın tavrı nedir? Şunu söyledi: “BMGS Kıbrıs’ta tarafların nabzını yoklaması için bir atama yaptı. Sonu gelmez yeni bir müzakere süreci için bir dönem gibi görmemek gerekir. Kıbrıs Türk tarafı artık sonu gelmez bir müzakere sürecinin parçası olmayacaktır. Ucu açık görüşmelerle bir yere varılmadığı artık anlaşılmış olmalıdır. 23 Temmuz’da adaya gelmesi beklenen BM yetkilisiyle yapıcı bir ruhla samimi düşüncelerimizi paylaşacağız. Bu adada eşitlik, güvenlik ve özgürlük içinde yaşanacak, refahın paylaşılacağı adil bir çözüm için katkı yapmaya hazır olduğumuzu söyleyeceğiz.”

MAYINLI SULARA KAYIŞ

Resmin tamamlanması için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 Temmuz 2018 günü Hürriyet’te yer alan demecini hatırlayalım:

“Annan iki kez bana geldiğinde ve ‘artık çözemiyorum’ dediğinde, ‘Türkiye sizi mahcup etmeyecek, biz her zaman Rum kesiminin bir adım önünde olacağız!’ dedim. Annan bir hafta süre istedi ve bir hafta sonra görüşmeler başladı.” Yabancı bir resmi siyasi analist olsaydım, şöyle bir değerlendirme yazardım.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Akıncı’nın, muhtemelen Türkiye’nin onayıyla Türkiye’nin garantörlüğü ve adadaki askerini hedef alan Guterres belgesi üzerinden müzakere başlatılmasını teklif ettiği, Türkiye’nin iki devletli çözüm ve konfederasyon isteğinin olmadığı, sürecin Kıbrıs Türk halkı ve Türk milletinden gizli yürütüldüğü, iki cumhurbaşkanının da soru kabul etmemesinin kısa dönemde müzakerelerin yeniden başlatılacağının bir emaresi olduğu değerlendirilmektedir.

Türk basınına yeni bir bakış ve derinlik kazandıran değerli yazar Yavuz Alogan, karşı mahalleden oy dilenmek isteyenleri ne güzel anlatıyordu. Muhalefet, ancak milli davaları aşkla, imanla, inançla sahiplenerek yükselir. İşte size fırsat! Elinizi tutan mı var? Yoksa var mı?

🎞️ I am not Turkish but 🇹🇷 ( Ben Türk değilim ama..) akımından... 🇹🇷Türkçe sözlü şarkılar

“Türk değilim ama…” akımı büyük ilgi görüyor -  Son zamanlarda sosyal medyada "I am not Turkish but" yani "Türk değilim ama...