hayvancılık politikaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayvancılık politikaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20190118

Hasat Günü- Küçükbaş Hayvancılık- Ankara Gölbaşı



Hasat Günü- 15 Ocak 2019
- Cenk Özdemir- Ulusal Kanal

-Küçükbaş Hayvancılık 
-''Desteklemeyle et sorunu çözülür''
-''Eskiden yünle tarla alabiliyorduk''
-''Dağlara salınan kurtlar büyük sorun''
-''Birlikler ya kapansın ya da düzelsin''

20180616

📺 🎞 Kırklareli'nde Koyunculuk - Hayvancılık Günü - 14 Haziran 2018


Hayvancılık Günü - 14 Haziran 2018-Ulusal Kanal

Ali Rıza Yavuz, Çiftçi ve Çoban:

  • ''Çobanlık, meslek ve sanattır.''
  • ''Hayvancılık istikrar ister.''
  • ''Damızlık desteklemesi şart.''
  • ''Örgütlerin temsil kabiliyeti zayıf.''
  • Kırklareli- Koyunbaba'da koyunculuk


20180227

Milli Tarım: 'İthal et hayvancılığın mezarını kazıyor'

İthal et hayvancılığın mezarını kazıyor

28.2.2018 03:35

Et ithalatı, pahalı yem, hastalık derken hayvancılık sektörü can çekişmeye başladı. Besiciler son çare olarak hükümete seslendi: Et ithalatını durdurun 

20171204

Yanlış hayvancılık politikaları et fiyatlarını artırdı!

Yanlış hayvancılık politikaları et fiyatlarını artırdı!


Hayvancılık konusunda uygulanan yanlış politikaların et fiyatlarını arttırdığını belirten İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Arman, 'Kırmızı ette yaklaşan büyük tehlike ile ilgili borsa olarak 4 yıl önce çalışmalar yaptık. Bakanlığa da önerilerde bulunduk. Ancak bu öneriler yerine getirilmedi. Şu an için tek çare et ithalatında' dedi

Ali Budak-Son yıllarda kırmızı ette dikkat çekici fiyat artışları yaşandı. Fiyatların artması için et ithalatı yapıldı ancak işe yaramadı ve fiyatlar yükselmeye devam etti. Son yıllarda kırmızı etteki bu fiyat artışıyla beraber Türkiye, dünyanın en pahalı etini tüketen ülkelerden oldu. Kırmızı ette yaklaşan büyük tehlike ile ilgili borsa olarak 4 yıl önce çalışmalar yaparak bakanlığa önerilerde bulunduklarını ancak bu önerilerin zamanında yerine getirilmediğini söyleyen İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Arman, 'Son iki yıldır kırmızı ette dikkat çekici fiyat artışları söz konusu oldu. Hayvancılık konusunda uygulanan politikalarda bir takım yanlışlıklar var ki iş bu hale geldi. Zamanında tedbirler alınmadı. Tedbirler alınmayınca da ülkemizde et fiyatlarında ciddi artışlar yaşandı' dedi.

Önerilerimiz dikkate alınmadı

'Tabi ki bu artışların olma sebepleri var. Hayvancılık konusunda uygulanan politikalarda bir takım yanlışlıklar var ki iş bu hale geldi. Zamanında tedbirler alınmadı. Tedbirler alınmayınca da ülkemizde et fiyatlarında dikkat çekici artışlara neden oldu' diyen İTB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Bülent Arman, 'İTB olarak 4 yıl önce bu konu ile ilgili çalışmalar yaptık. Bakanlığa yazılar gönderdik. Özellikle yaklaşmakta olan sıkıntının görünen kısmını bildirip, hiç olmazsa besilik dana ithalatının sürekli hale gelmesini sağlamaya çalıştık. Önerilerimiz zamanında yapılmadı. Önerilerimizin üstünden uzun zaman geçtikten sonra besilik dana ithalatı başladı. Ama geç kalındı. Çünkü besilik dana ithalatı yaptıktan sonraki 8 ay sonra kesime hazır hale geliyor. Zamanında alınmayan tedbirler sonucu da fiyatlar bu kadar arttı. Tabi içerde de üretim olmaması bu fiyatların yükselmesinde en büyük etkenlerden oldu. Artan nüfusa karşın üretim de yeterli değil. Yeterli desteklerin olmaması, yem fiyatlarının Türkiye'de çok pahalı olması et fiyatlarının artışında etken oldu. Türkiye'de yem fiyatları dünya fiyatlarına göre gerçekten çok yüksek. Bu işi yapanlar yıldırılıyor. Bu iş neden yapılır? Belli bir kazanca ulaşmak için yapılır. Bir ticari amaç var. Siz yaptığınız işten para kazanamıyorsanız, çok risk taşıyorsanız bu işi neden yapacakınız ki?' dedi.

Kısa vadedeli çözüm

Et fiyatlarının kısa vadede düşürülmesi için yapılması gereken tek işlemin ithal et olduğunu belirten Bülent Arman, şunları söyledi: Et fiyatlarının kısa vadede düşürülmesi için ithal etten başka çare görünmüyor. Ama bu da tek başına et ve süt kurumunun yapacağı bir şey değil. Sadece bu kurumun ithal edip piyasaya satması veya kendi mağazalarında satmasıyla et fiyatları düşmez. Serbest piyasa kuralları içerisinde devletin denetleyici, kontrol edici olduğu bir sistem kurulmalı. Eğer et ithal edilecekse ya da kesimlik dana getirilecekse özel sektörün muhakkak bu işin içerisinde olması gerekiyor. Yoksa yapılanların piyasaya hiçbir etkisi olmuyor.

% 8 KDV çok yüksek

Temel gıda maddesi olan ette % 8 KDV uygulanmasının büyük bir sorun olduğuna vurgu yapan Arman, şöyle devam etti: 4 parça olarak tabir ettiğimiz karkas kemikli dana etinin fiyatı 27 ila 28 lira arasında değişiyor. Ancak 27 liraya alınan etin kemiksiz maliyeti, satışa hazır hale getirilmesiyle 34 liraya mal oluyor. Tezgaha girdiği zaman yüzde 8 KDV var. Önemli sorunlardan bir tanesi de temel gıda maddesi olan bir ürünün KDV'sinin yüzde 8 olması. Temel gıdalarda bu KDV oranların düşürülmesi gerekiyor. Yüzde 8 KDV bir kilo ette 4 lira demek. Bu çok yüksek bir rakam. Bu da kayıt dışı satışlara teşvik ediyor. Bu tür işleri yapanlar faturasız alıp, faturasız satıyor. Bu yüzde 8 KDV oranının düşürülmesiyle fiyatların da düşüşüne geçeceğine inanıyorum. Çünkü bu oran direk tezgâhlara yansıyacak. Yeterli tedbirler alınmazsa yetiştirici, tüketici ve satıcı için kayıp bir sene olacak

'Kalite değil üretim sorunlu'

İç piyasada hayvanların kalitesinin düşmediğini vurgulayan Arman, 'Kalitede bir sorun yok üretimde sorun var. Çünkü iyi ırklar var. İthal edilen besilik danalar besiye uygun ırklar. Onlarda hiçbir sıkıntı yok. Sadece maliyetlerin yüksekliğinden kaynaklanıyor. Türkiye'de kişi başı et tüketimi 15 kilogram. İzmir'in et tüketim oranı Türkiye oranının biraz üzerinde. Ancak bu özellikle beyaz et bağlamında böyle. Çünkü beyaz et ile kırmızı et arasındaki fiyat farkı çok fazla. Mesela beyaz etin kilosu 5 lira ise kırmız etin kilosu 50 lira. 10 kilo beyaz et, bir kilo kırmızı ete karşılık geliyor. İzmir'de de Türkiye'de de tüketim beyaz ete kayıyor' diye konuştu.

Marketler, kasaplara zarar veriyor

Kontrolsüz bir şekilde büyüyen market anlayışından dolayı Türkiye'de kasapların işinin zorlaştığına dikkat çeken Arman, şöyle devam etti: Market anlayışı kontrolsüz bir şekilde büyüyor. Türkiye genelinde olduğu gibi İzmir'de de her mahallede market var. Artık tek başına kasabın, bakkalın, manavın yaşam şansı kalmadı. Market yasasının gündeme gelmemesi, hala daha uygulanabilir olmaması küçük esnafa büyük zarar veriyor. Küçük esnafı ortadan kaldırıcı bir etken.

Alım gücüne göre çok yüksek

'İzmir'in hemen yanı başındaki Yunan adalarında et daha ucuz' diyen Arman, 'Dünyanın en pahalı etini tüketen ülkelerdeniz. Halkın alım gücüyle fiyatları değerlendirdiğimizde et fiyatları aşırı derecede yüksek. Et fiyatının bu kadar yüksek olması ise tek başına üreticinin sorunu değil. Onu da suçlamamak gerek. Herkes maliyetine göre hesap yapıyor. Eğer satıcıysanız kira, elektrik, işçi gibi maliyet unsurlarınızı da göz önüne alırsınız. Aynı şekilde yetiştiricinin de maliyeti var. Bu işi yapanların büyük bir bölümü, hayvanlara yedirdiği yemi kendi üretmiyor. Satın alıyor. Bunlar da maliyeti arttırıyor. Balkanlar'da, Avrupa'da et ucuz. İzmir'in hemen yanı başında olan Yunan adalarında et daha ucuz. Aynı eti kıyaslandığımızda bizde ki et daha pahalı' dedi.

Et ve Süt Kurumu, fiyatları düşüremez

Et ve Süt Kurumu'nun diğer market ve kasaplara göre ucuz et satmasının piyasaya bir etkisi olmadığını savunan Arman, 'Kurumun mağazalarında ucuz et satmasının et piyasasına olumlu hiçbir etkisi yok. Et fiyatları düşmüyor, düşmez de. Çünkü kurumunun Türkiye çapında bir organizasyonu yok. Her ilde satış mağazası, mezbahası yok. Bölgesel olarak çalışıyor. Yani belli şehirlerde satış mağazaları var. Buralardan Türkiye piyasasını yönlendirmesi beklenemez. Ancak serbest piyasada bu iş yürüyecek, bütün alanlara aynı şekilde hitap edilecek. Devlet ise kontrolünü yapacak. Zaten kontrol belgesini devlet veriyor. Ona göre kontrol belgesini vereceksin, ona göre fonunu, gümrük vergisini oluşturacaksın. Böylece fiyatların aşırı yükselmesini veya aşırı düşmesini önleyeceksin' ifadelerini kullandı.

Alıntı kaynak: http://www.haberekspres.com.tr/ekonomi/yanlis-hayvancilik-politikalari-et-fiyatlarini-artirdi-h104644.html

Kırmızı et ve hayvancılık politikaları / Erkan Rehber

Kırmızı et ve hayvancılık politikaları

Erkan Rehber


İki yıl önce bir makale ile değindiğimiz bu konu ilginç bir şekilde gündemdeki yerini korumaktadır. 2017 yılı sonlarına gelirken ucuz et uygulamasıyla, konuya ilgi daha da artmıştır. Medya Takip Merkezi’nin 14 Kasım tarihli sunusuna göre ucuz kırmızı et ile ilgili Ekim ayından bu tarihe kadar yazılı basında bin 674, görsel basında 383 ve internet medyasında da bin 902 haber yer almıştır. Veteriner, ilahiyatçı-iktisatçının yapamadığını bir tıp doktoru yapmıştır. Nihayet, Et Balık Kurumu’nun küllerinden yaratılmaya çalışılan Et ve Süt Kurumu’nun, 1 depo, 10 kombina, 16 adet kombina satış ve 59 adet franchising mağazası ile piyasada düzenleyici olamayacağı fark edilmiştir.

TEMEL KONU ÜRETİM

Sonuçta 81 ilde 13 binin üzerinde perakende mağazası olan iki market zinciri ile anlaşılarak piyasaya etkin bir müdahale yapılabilmiştir. Büyük bir market zincirinin de aynı fiyatla piyasaya et sunması bunun açık bir işareti olarak gösterilebilir. Bu yaklaşım, sisteme sokulan etin ithal olması, kasap esnafının mağduriyeti, kalite vb. tartışmaları bir yana bırakırsak, sosyal bir devletin yapması gereken bir davranış olarak olumlu karşılanmalıdır. Hatta sistem olarak, eleştirilen yanları düzeltilerek sürdürülebilirliği de sağlanmalıdır. Açıklananlar konunun pazarlama ve perakende aşaması ile ilgilidir. Temelde üretim sorununun yapısal olarak çözümü gerekmektedir. Ana politikanın, gıda güvencesi ve egemenliği çerçevesinde, Türkiye’nin kendine yeterli bir ülke durumuna getirilmesi olmalıdır. Bu amaç hep iddia edile gelmiştir. Hatta inandırıcı olmak adına milli politika tanımlaması bile yapılmıştır. Basına yansıyan ve tartışılmaya başlanan 2018 yılı hayvancılık politikalarında da genel olarak değişen bir şey olmayacağı anlaşılmaktadır. Üretici tarafından da politikalara ithalat dışında bir itiraz yok gibi gözükmektedir. Yine klasik talepler dile getirilmektedir. TC. Ziraat Odaları Birliği Başkanı en iyi çözüm olarak besi sığırı başına 250 TL değil de bin TL olsun diyor. Yıllarca uygulanan yanlış politikaların bir tekrarının olacağı anlaşılmaktadır. Sürüyü büyütmek, köylüye hayvan vermek, hayvan başına 250 TL vb. klasik uygulamalar olup, sonuçları ortadadır. İlginç uygulamalarda söz konusudur. Örneğin “Organize Hayvancılık Projeleri”; organize sanayi bölgelerini çağrıştırıyor. Buralarda hayvansal üretim tesisleri kurmayı projelendirmek akla ziyan gibi geliyor (Yani besi hayvanı ithal, saman ithal, sanki bir fabrika). Batı’nın vazgeçmeye çalıştığı fabrika işletmeler kurma arzu ve isteğinin, sorunlara bir çözüm olmayı bırakın, sadece bir hayal ve büyük bir kaynak kaybı yarattığını yaşanan deneyimler göstermiştir. Bunun yerine bir ilde hayvansal ürünler işleyecek tesisler yeterince yoksa bunlar için organize sanayi mantığı çerçevesinde diğer sektörlere sağlanan avantajların da üzerinde desteklerle yeni tesisler kurulması anlamlı olacaktır.

OLASI ÇÖZÜMLER
Yapılması gereken, Et ve Süt Kurumu’nun perakende aşamasında yaptığı gibi, üretim aşamasında da süt piyasasında uygulanan, alıcı ile üretici arasında taraf olmasıdır. Canlı hayvan satış fiyatı, maliyet artı risk payının altına düştüğü zaman devreye girecek bir sözleşme sistemi geliştirmelidir. Bunun sütte örneğini görüyoruz. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı süt alım sözleşmelerini zorunlu hale getirmiştir. Bu alanda Tire Süt Kooperatifi başarılı bir örnek olarak alınabilir. Kooperatifin kendi ortaklarının sütünü işleme yanında, diğer büyük şirketlerle ortakları arasındaki sözleşme ilişkilerine aracı olduğu anlaşılmaktadır. Bu yapısı ile kooperatif, ABD’de çok başarılı olan bizimde yıllarca önerdiğimiz pazarlık-dengeleme kooperatiflerinin başarılı bir örneğini oluşturmaktadır.

Kırmızı et sektöründe de, üretici örgütleri, özel sektör, belediyeler, Et ve Süt Kurumu’na ait hayvan alım ve kesim merkezleri (eski adıyla kombinalar) desteklenmeli, Et ve Süt Kurumu’nun gözetim ve kontrolünde, garantili bir hayvan alım sistemi kurulmalıdır. Resmi verilere göre hayvansal üretimde, 188 bin 483 üreticinin bin 833 birim kooperatif ve bunların bağlı olduğu 35 birlik çatısı altından örgütlü olduğu görülmektedir. Bu alanda, ayrıca 321 301 üyesi olan 572 üretici birliği bulunmaktadır. Bu örgütler Tire örneğinde olduğu gibi, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın desteğinde ve Et ve Süt Kurumu’nun gözetiminde, üretici için güvenilir bir yapı oluşturabilirler. Konu, kırmızı et olunca Türkiye’de tüketim alışkanlıkları yanında üretim yapısının da küçükbaş hayvancılığa uygun olduğu gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da düşük girdili mera hayvancılığının sadece bürokratik bazı desteklerle organik ürün sertifikası alma olasılığı, tarımsal destekler çerçevesinde mutlaka ele alınmalıdır.


Özetle, hayvancılık adına verilen her türlü destekler sade bir anlayışla, kurulan perakende zincirinin iyileştirilmesi ve yerli üreticiden alım-kesim yapacak toptancı tesis ve organizasyonlarının desteklenmesi için kullanılmalıdır. Bu şekilde üretim doğal yapısı içinde artacağı gibi, tüketiciye de sağlıklı ve ucuz kırmızı et tüketim olanağı yaratılabilecektir.

Alıntı kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/kirmizi-et-ve-hayvancilik-politikalari-erkan-rehber-kose-yazilari-aralik-2017

🎞️ I am not Turkish but 🇹🇷 ( Ben Türk değilim ama..) akımından... 🇹🇷Türkçe sözlü şarkılar

“Türk değilim ama…” akımı büyük ilgi görüyor -  Son zamanlarda sosyal medyada "I am not Turkish but" yani "Türk değilim ama...