29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20231030

📖 Genç subay Mustafa Kemal’in 17 yıldır aklında cumhuriyet vardı

Bülent Sarıoğlu

Asırlık Cumhuriyet çınarı, bir fidan olarak Anadolu toprağına dikilmeden önce, en az 17 yıl boyunca genç devrimci Mustafa Kemal’in düşüncelerinde şekillendi.

Henüz 25 yaşında genç bir subayken, millet hâkimiyetine dayalı bir Cumhuriyet kurma fikrini, 1906’da Suriye’de arkadaşı Halil Bey’e dile getirmişti...

“EFENDİLER YARIN CUMHURİYET’İ İLAN EDECEĞİZ”

Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim 1923 akşamı Çankaya Köşkü’nde hükümet krizini görüştüğü İsmet Paşa, Kemalettin Sami Paşa, Halit Paşa, Kazım Paşa, Fethi Bey, Fuat Bey ve Ruşen Eşref Bey’e tarihi kararını böyle açıkladı. Mustafa Kemal, bu tarihten 47 gün önce de bu iradesini ortaya koymuştu. Falih Rıfkı Atay’ın Çankaya adlı eserinde 11 Eylül 1923’te tuttuğu notlar şöyleydi: “TBMM’de Mustafa Kemal Paşa’nın odasında cereyan eden olaylar. Gazi’nin sözü hangi konu üzerine getirmek istediği belli idi. Yunus Nadi: Bunu en kuvvetli zamanımızda yapmalıyız. Gazi -kalemini masaya vurarak-:‘En kuvvetli zamanımız bugündür’ dedi.”

İLK 1906’DA SÖYLEDİ

Tarihi sürece bakıldığında, Türklerin yeni devleti için cumhuriyet rejimi bir emrivaki değildi. Asırlık Cumhuriyet çınarı, bir fidan olarak Anadolu toprağına dikilmeden önce en az 17 yıl boyunca genç devrimci Mustafa Kemal’in düşüncelerinde şekillendi. Mustafa Kemal, henüz 25 yaşında genç bir subay iken, millet hâkimiyetine dayalı yeni bir rejim kurma fikrini arkadaşlarına açmıştı. Yazar Münir Hayri Egeli, Mustafa Kemal’in Cumhuriyet ve İnkılap düşüncesini 1906’da Suriye’de arkadaşı Halil Bey’le yaptığı sohbette dile getirdiğini yazıyor:

NEDEN İLLÂ BİR PADİŞAH!

“Şam’da saltanata bağlılık şenlikleri düzenlenirken yakın arkadaşı Halil Bey’le bu şenliklerin gereksizliği üzerine konuşuyorlardı. Mustafa Kemal, padişah düşüncesine saplanılmamasını, cumhuriyetin kurulabileceğini belirtmiştir.” O diyalogu Mazhar Müfid Kansu Halil Bey’in dilinden şu şekilde anlatır: “Ya culus-u hümâyun veya veladet-i hümâyun şenlikleri yapılıyordu. Mustafa Kemal ile donanmayı seyretmeye çıkmıştık. Birden kolumu tuttu: ‘Halil’ dedi, ‘Bir millet kendi kurtuluşu için şenlik yapabilir. Kendisine pek büyük hizmetler etmiş olan bir adam için de şenlik yapabilir diyelim. Fakat hanedan-ı Âli Osmân içinde kazara bazıları bu memlekete hizmet etti diye, onun nesline neden donanma yapılsın?’ Bu kadar sıkı takip altında etrafımızda zaptiyeler dolaşırken bu kadar cesur konuşmaktan ürkmüştüm. Ben, ‘Peki memleketi nasıl idare edeceğiz? Giderse gene padişah lazım’ diyecek oldum, fena halde kızdı: ‘Neden mutlaka padişah fikrine saplanıyorsun Halil!’ diye bağırdı. ‘Cumhuriyet yaparız.’ Ben hemen elimi ağzına kapadım.”

İNGİLİZ İSTİHBARATI GÖRDÜ

- Mazhar Müfit Kansu, Mustafa Kemal’in henüz Erzurum Kongresi açılmadan, zamanı gelince hükümetin şeklinin cumhuriyet olacağını kendisine söylediğini, “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” adlı eserinde anlattı. Sivas Kongresi’nden sonra İngiliz Amirali Robeck, Lord Curzon’a gönderdiği raporda, Türkiye’deki gelişmelerin bir cumhuriyete doğru yöneldiğini yazmıştı. İngiltere’nin 14-21 Kasım 1919 tarihli İstanbul’daki istihbarat teşkilatının haftalık raporu, kararları beğenmezlerse Anadolu’daki milliyetçilerin cumhuriyeti ilan edeceğini bildiriyordu. Nitekim Mustafa Kemal, 1 Kasım 1922’de, Büyük Millet Meclisi’nde saltanatın kaldırılması görüşmelerinde sürecin cumhuriyete doğru gittiğini işaret etmişti: 

“Türk milleti, bu defa doğrudan doğruya kendi nam ve sıfatında bir devlet kurmuştur. Yeni Türk devleti, ‘eşhas (kişiler) devleti’ değil, ‘halk devleti’dir. Milli egemenlik bütün kişisel yönetimlere karşıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nde tacidar (taç sahibi) yoktur, diktatör yoktur ve olmayacaktır. Devletin başında tek bir kuvvet vardır, o da milli egemenliktir.”

*Atatürk Araştırma Merkezi’nin Cumhuriyet Sempozyumu yayınlarından derlenmiştir.

Alıntı: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/genc-subay-mustafa-kemalin-17-yildir-aklinda-cumhuriyet-vardi-42352613

20231029

Gagavuzya Özerk Bölgesi Valisi Evghenia Gutul’dan Cumhuriyet kutlaması

 



🎞🇹🇷 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile ilgili haber görüntüleri ve yapımlar...

  🎞 🇹🇷Türkiye Cumhuriyeti 100. yıl marşı - Turan Manafzade Azerbaycanlı sanatçı Turan Manafzade'nin Cumhuriyet'imizin 100. yılına özel bestelediği marş. 


🎞 🇹🇷Cumhuriyetimizin 100. Yılında Canlı Yayında 101 Pare Top Atışı! 

 

  🎞 🇹🇷CUMHURİYET’İN 100. YILINDA 100 SAVAŞ GEMİSİYLE RESMİ GEÇİT 



🎞 "VATANDAŞLAR GİRİŞTE UZUN KUYRUK OLUŞTURDU" | 🇹🇷100. Yıl Kutlamaları Özel Yayını 

 

 ''Ulusal 29 Ekim 2023 100. Yıl Özel Yayını
Cumhuriyet Bayramımız! Cumhuriyetimiz 100. Yılında! Ulu Önder Atatürk'ün Yolunda İlerliyoruz! İstanbul'da vatandaşlar kutlamalar için meydanlardaydı. Kutlamaların ilk adresi Vatan Caddesi oldu. Sağlık Bakanlığı ambulans helikopteri Türk bayrağı açtı. Dolmabahçe Sarayı'na da ziyaretçi akını vardı. İçeri girmek için uzun kuyruklar oluştu''. 

 #29Ekim #Cumhuriyet #Cumhuriyet100Yaşında

🎞 📰Aydınlık Gazetesi TCG Anadolu'nun Üzerinden Canlı Yayın Gerçekleştirdi! | 100. Yıl Özel Yayın 

Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Ulusal canlı yayınında TCG Anadolu Dünya'nın ilk SİHA gemisininin üzerinden Marmara Denizi'de Türk Donanmasının 29 Ekim Cumhuriyet bayramımızın 100. yıl kutlamalarını anlattı


  🎞 🇹🇷⚓️🛳 TCG Anadolu Üzerinde 100. Yıl Kutlaması! | Ayındılık | Mustafa İlker Yücel | 100. Yıl Özel Yayın 

  

🎞 🎆İstanbul Boğazı’nda Cumhuriyetin 100. Yılına Özel Işık, Havai Fişek ve Dron Gösterisi🎇 

 

  🎞🇹🇷⚓️🛳 Türk donanması İstanbul Boğazı'nda tarihinin en büyük geçit törenini yaptı 

 

Cumhuriyet'in 100'üncü yılı dolayısıyla Türk donanması, İstanbul Boğazı'nda 100 gemi ile tarihinin en büyük resmigeçidini gerçekleştirdi. "100'üncü Yılda 100 Gemi" adı verilen faaliyet kapsamında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı fırkateynlerin, ada sınıfı korvetlerin, mayın avlama gemileri, amfibi gemileri, karakol gemilerinin, lojistik gemilerinin, hücumbotların, denizaltıların bulunduğu 100 gemi adalar bölgesinde toplandı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu'nun TCG Anadolu’dan sevk ve komuta ettiği boğaz geçişi öncesinde Hava Kuvvetleri Komutanlığının akrobasi timleri Türk Yıldızları ve Solotürk gösteri yaptı. TCG Anadolu rehberliğindeki gemiler Vahdettin Köşkü’nün karşısına geldiğinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı unsurları "çimariva" adı verilen denizcilere ait selamlama yöntemi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı selamladı. ..


🎞 MEB'den 100. yıla özel kısa film... Cumhuriyetin yüzüncü yılı için kısa film hazırlandı. Kurtuluş Savaşı'nın çocuk kahramanları anlatıldı. pic.twitter.com/K0OALYVtG8

🇹🇷100. yılında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun...💐🧿👏

 



20231027

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşlarının aziz hatırasına....

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşlarına, Azîz Şehitlerimiz ve Kahraman Gazilerimize Selam Olsun

🎞🇹🇷Türkiye Cumhuriyeti nasıl kuruldu? Mustafa Kemal Paşa nasıl Atatürk oldu?

 

📰✍️ 🇹🇷Cumhuriyet’in şımarık çocukları - Attila Gökçe

25 Ekim 2023

Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlamaya başladığımız şu günlerde, tarihe kaydettiğimiz spor notlarına bakmakta yarar var. Öncelikle şunu anımsatarak başlamak istiyorum:

Mayası zaferler ve devrimlerle karılmış şanlı Cumhuriyetimizin hayatın her alanında etkisi, sözü ve damgası vardır. Elbet, sporcu evlatları da yüz yıllık tarihin hemen bütün dönemlerinde Devlet’ten ilgi, sevgi, destek ve anlayış görmüştür. Eğitimden kültür ve sanata, ekonomiden bilim ve teknolojiye kadar hemen her alanda Devlet Baba’nın evlatları olarak kucaklanan sporcular, iddia ediyorum ki Türkiye Cumhuriyeti’nin en haylaz, en afacan, en şımarık, aynı zamanda en sevimli, en başarılı, ama bu arada en savruk, en maceracı çocuklarıdır.

Atatürk’ün başkanlığındaki Cumhuriyet Hükümeti, tarihimizin en bağımsız ve sivil spor örgütü olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı (TİCİ) “kamu yararına hizmet eden” kuruluş olarak kabul ederken, onları kararlarında özgür bırakmış, bu arada devlet bütçesinden ayrılan paralarla da desteklemiştir. Sportif yapılanmamızdaki bu örnek maalesef uzun ömürlü olamamıştır. Nazi Almanyası’ndan davet edilen ünlü spor yöneticisi Karl Diem’in tavsiyeleriyle 1936’da Türk Spor Kurumu (TSK) yasa ile tarihteki yerini almıştır. Bu dönemde TİCİ’nin bağımsız ve özgür iradesi ortadan kaldırılmış ve TSK, CHP yapılanması içinde “siyasete bağlı” bir örgüte dönüşmüştür. Sadece iki yıl süren kötü deneyler döneminden sonra Atatürk, bizzat hazırlattığı 1938 tarih ve 3530 sayılı yasa ile yürütme hayatına katılan “Beden Terbiyesi Kanunu”nu devreye sokmuştur. Bu kanun Atatürk’ün döneminde hazırlanan son kanundur. Böylece spor, devletin “destekleyen”, “yöneten” ve “denetleyen” bir evladı statüsü kazanmıştır.

İşte şımarık çocuğun doğumu… Devlet bütçesinden aldıkları paylar ve desteklerle spor kulüplerimiz, sporcularımız ve her türlü spor yöneticilerimiz yapacakları her işte devletten ayrıcalıklı haklar sağlamakta gecikmemiştir.

En başta İstanbul, Ankara ve İzmir’de spor alanları, stadyumlar ve salonların inşası için kulüplere arazi tahsisleri yapılmış, bu uygulama futbolda 1959’da başlayan Milli Lig ve sonrasında oluşturulan alt liglerle Anadolu’da “tesisleşme” hamlelerini sürekli kılmıştır.

Arazi tahsisleri ve tesis yapımlarından sonra vergi indirimleri, ödenmeyen vergi borçlarının sık aralıklarla silinmesi, spor fonları oluşturulması gibi doğrudan paraya dayalı yardım, destek ve kolaylıklar yaygınlaşmış, 1951’de profesyonelliğin kabulüyle kulüpler borç yükü altında zorlanmaya başlamıştır.

Finansal sorunlarla boğuşmanın yanı sıra 1960’lı yıllarda şike, 2000’li yılların başında doping gibi spor ahlakıyla bağdaşmayan “kısa yoldan başarı arayışları” da sevimli çocuğun, bir başka şımarıklığı, sorumsuzluğu ve yaramazlığına dair mahcup edici örneklerdir.

100. Cumhuriyet Yılımızı heyecan ve sevinçle kutlarken, yeni spor yasasının da eski yanlışlar ve alışkanlıklara son verecek bir dönemi başlatmasını diliyoruz.

Evet, sporcularımız uyanık, şımarık, sorumsuz ama aynı zamanda becerikli, başarılı ve sevimliler.

Her şeye rağmen… Onları seviyoruz!

20231026

Neden 30 Ekim değil de 29 Ekim?


NEDEN 30 DEĞİL DE 29 Ekim?

ATATÜRK Cumhuriyetin ilanı için, neden 29 Ekim’i seçti? İlandan 2 yıl sonra Ekim 1925’te, Fahrettin Altay Paşa Atatürk’ün misafiridir. Zihnini hep meşgul eden bir soru sorar ulu öndere. “Paşam benim dikkatimi çekti… Cumhuriyetimizin ilanının 29 Ekim gecesine denk gelmesi acaba bir tesadüfmüdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi” 

Bunun üzerine Atatürk ona şöyle bir cevap verir. 
“Fahrettin, mütarekenin ilk günlerini hatırlarmısın?..Saray ve hükümet, teslimiyeti kabul etmişti. Hükümet sarayın, saray da itilaf devletlerinin elinin altına girmişti.Saray bu halden memnundu. Fakat ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımıza idik. Fakat benim inandığım ideale, benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu. Mütareke 30 Ekim 1918’de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki 30 Ekim 1918’den bizim İzmir’e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922’ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923 de Cumhuriyeti ilan ettik. İşte 5 yıla sığdırdığımız büyük inkilap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet, kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır. Çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükafatı işte budur. Bütün Dünya buna şahit olmuştur. Daha da şahit olacakları vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası çektiğim azabı bilirsin, yanımdaydın. Mondros 30 Ekim’dir, Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır” Atatürk burada bir an durur, elini masanın üzerine koyar ve; ”Deyiniz ki bu, tarihten silinmek istenen bir milletin öcüdür” Fahrettin Altay “Ama paşam bundan niye hiç söz etmediniz?” diye sorar. Atatürk cevap verir “Şahsen övünmek olurdu. Oysa esas övünmek benimle beraber mefkureye inananların, milletin ve ordunun hakkıdır” Atatürk’ün Cumhuriyet ilanı için 29 Ekim tarihini seçmesinin özel nedeni, bu cümlelerden de anlaşılıyor. Ulu önder 30 Ekim 1918’de imzalanan “Mondros Mütarekesi” ile her anlamda teslimiyet içine girmiş, kendi tabiri ile esarete uğramış milletinin, kaç yıl bu esaret altında kaldığı sorusuna tam 5 yıl cevap vermek istemedi. O nedenle 4 yıl 364 gün sonra Cumhuriyeti ilan ederek bir ifadeyi kesinleştirmek istemiştir. Esaretten 1 gün önce Cumhuriyeti ilan ederek bir anlamda öc almak istemiştir. Türk Milleti 5 yıldır esaret altındadır demek ona zor geldiğinden Türk Milleti 4 yıldır esaret altında kalmıştır diyebilmek için 30 Ekim’e bir gün kala cumhuriyetin ilan edilmesini istemiştir. Mustafa Kemal Atatürk, Mağrur ve galip olarak, batılı devletlere “Ben 30 Ekim’i tanımıyorum... Sizden bir gün öndeyim... Siz 29 Ekim’i tanıyacaksınız.” demiştir...

20191101

✍️ Türkiye'de yeni dönem - İsmet Özçelik 🧿


Türkiye’de hızlı bir değişim yaşanıyor. Yanlışların yerini doğrular alıyor.

2011’deki Suriye politikamız terk edildi.

PKK ile “açılım”dan eser kalmadı.

FETÖ “ortak” değil, terör örgütü.

Kıbrıs’ta “Yes be annem” dönemi bitti.

Denktaş politikalarına dönüldü.

ABD konusunda da değişiklik oldu.

“Stratejik ortak” olmaktan çıktı.

Halkın gözünde, “stratejik düşman.”

Anket sonuçları ortada!


CUMHURİYET VE ATATÜRK RÜZGARI

Atatürk ve Cumhuriyet rüzgarı esiyor.

29 Ekim kutlamaları da bunu gösterdi.

Türkiye’nin her yeri cıvıl cıvıldı.

7’den 70’e herkes meydanlardaydı.

Türk bayrağı ve Atatürk resimleri;

Her yeri süslemişti.

Zorla değil, gönülden.


ANITKABİR

Ergenekon tertibi sürecinde daha çok öne çıktı.

Halk tertiplere karşı Anıtkabir’e koştu.

Türk Ordusu’na, vatanseverlere yapılan kumpasa böyle yanıt verdi.

Silivri duvarları yıkılınca sakinledi.

Ama şimdi yeni bir dalga yükseliyor.

Yine milyonlar Ata’sına yürüyor.


MUHAFAZAKAR KESİM

Muhafazakar kesimde de değişim var.

Eskiden ABD’ye yakınlardı.

15 Temmuz sonrası kırılma yaşandı.

ABD’nin yüzünü gördüler.

Emperyalizme karşı onlar da Atatürk’e, Cumhuriyete sarıldı.

Sokaklar da bunu gösteriyor.

Toplumun her kesiminde “milli duruş” egemen.

Eskiden milli bayramlar 1-2 saatte biterdi.

Şimdi en az 24 saat sürüyor.

Halk yüreğiyle kutluyor.



KUTUPLAŞMAYA SON

“Milli duruş” egemen olunca ortalık sakinledi.

“Kutuplaşma” yerini “işbirliğine” bırakıyor.

Barış Pınarı Harekatında birkaç çatlak ses olsa da birlik hakim.

Erdoğan, “Aramızdaki küçük ayrılıklara son verme zamanı geldi” dedi.

Mesaj olumlu.

Siyasette gerilim düştü.

Her alanda “devlet aklı” öne çıkıyor.



BEŞTEPE’DE 29 EKİM KUTLAMALARI

Beştepe’deki 29 Ekim töreni.

Davet listesindeki değişiklik.

Ekrana yansıyan Atatürk resmi.

Erdoğan’ın yakın çevresinin paylaşımları.

Atatürk’ün sesinden bayram kutlamaları.

Resulayn’da, Doğu Akdeniz’de, Diyarbakır Hava Üssü’nde görev yapan askerlerle bağlantılar.

Erdoğan’ın konuşması.

Her şey 29 Ekimin ruhuna uygundu.


KARTLAR YENİDEN KARILIYOR

Türkiye yeni bir döneme giriyor.

Yaşadıklarımız herkesi eğitiyor.

Dolayısıyla;

Siyasette, diplomaside, dost ve düşmanlarımızda, ...

Her alanda kartlar yeniden karılıyor.

Bu durum önümüzdeki günlerde daha da netleşecek.

Her partide yeni saflaşmalar oluyor.

Bu Ak Parti için de, CHP için de, diğerleri için de geçerli.

İşaretler geliyor.



SADE İÇERİDE DEĞİL

Sade içeride değil;

Dışarıda da yeni döneme giriliyor.

Geleneksel ittifaklar çatırdıyor.

Yeni ittifaklar kuruluyor.

Merkez hızla Asya’ya kayıyor.

İttifakların ekseni de buna göre.

Pekin’e, Moskova’ya, Yeni Delhi’ye, yapılan ziyaretlere bakmak bile yeterli.

Yeni bir dünya kuruluyor..!

20191031

✍️ 🇹🇷'Neden ‘Muhakkak 29 Ekim günü’ - Taylan Sorgun

 
Neden ‘Muhakkak 29 Ekim günü’
Taylan Sorgun
Aydınlık Gazetesi

Cumhuriyet’in de ilanı ardından Avrupa’da siyasetçiler ve bilimciler şöyle yazıyorlardı: ‘Kemalizm aynı zamanda bir iktisadi devrimdir. Bütün dünyayı etkilemiştir...’

Emperyalizmin iki büyük kolu vardır: Siyasi emperyalizm, iktisadi emperyalizm. İktisadi emperyalizmle hedef alınan yerlerde iktisadiyat çöktürülür, iktisadiyete hâkim olunur, siyasi emperyalizmle de bütün düzenlemeler yapılır. Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcı, devamı, sonucu “Birinci Şark Meselesi”dir. Balkanlar, Anadolu toprakları da o Birinci Şark Meselesi içinde paylaşıma sokulmuştur. Aynı zamanda kapitülasyonlarla müstemlekecilik başlatılmıştır.

Dünyanın üçüncü büyük devrimi olan Milli Mücadele ve Anadolu İhtilâli ve neticeleri karşısında Birinci Şark Meselesi önemli boyutuyla “tarihi yenilgisini” yaşamıştır. Ancak, emperyalizmin Şark Meselesi siyaseti sürmektedir. Geliştirilen siyasi ve iktisadi emperyalist hareketler, Türkiye üzerine de intikal ettirilmiştir. Bu konuda anlatması uzundur ancak bilinmelidir ki, Balyoz ve benzeri hareketler emperyalizmin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ulus devlet esasını bozmaya dayalı olduğu gibi, dünyanın üçüncü devriminin de gücünün başında gelen Milli Mücadele ve Cumhuriyet ordusunu tahrip etmektir. Komutanların ve aydınların hapishanelere doldurulmaları Türkiye üzerindeki İkinci Şark Meselesi’ne dahildir. Ancak bazı kafalar bütün bunlardan habersizdiler.

Irak’ın işgali ve Arap Baharı öncesinde günlük yazılarımda “İkinci Şark Meselesi” diye anlattıklarımın ardından “akılları mabadlarına sıkışmış” bir takım tipler, “Taylan Sorgun demokrat değil” laflarını etmeye başladılar. Aldıkları cevap: “Akıllarınızı mabadınızdan çıkarın” olmuştur. Bugünkü PKK terörü meselesine gelince, bunun başlangıcı yeni değildir. İmparatorluğun son dönemde İngiltere Hükümeti’nce Boş Herif denilen Şerif Paşa’ya Stockholm’de Kürt Teali Cemiyeti kurdurulmuştur ve ondan bir hafta sonra da İngilizler tarafından Ermeni Taşnak Örgütü kurulmuştur. Şeyh Sait ayaklanmasının ardında İngiliz Hükümeti vardır. Önemli siyasi görüşmeler yapılırken başlatılmıştır. Ayaklanan Şeyh Sait ve yakınlarının üzerinde İngilizlerin Stockholm’de kurdukları Kürt Teali Cemiyeti kimlikleri çıkmıştır.

İkinci mesele şudur. Elbette her düşünceden siyasi partiler olmalıdır. Ancak bölge partisi vahim bir hatadır, yanlıştır. Bazıları ellerine kalem alıp Güneydoğu Anadolu coğrafi bölgesi üzerinde haritalar çizmektedirler. Ama bilemedikleri bir husus da şudur: O bölgede Selçuki kökleriyle uzak Asya’dan gelen kökler de mevcuttur. Bir vilayette benim ailemin 600 yıllık imzası vardır. Elbette ki kendisine Kürt diyen vatandaşlarımızla aynı topraklarda beraber yaşmaktadırlar. Ve bu böyle devam edecektir. Cumhuriyet’in kuruluşu ulus devlet esasındadır. Ve bunu bozmak da imkansızdır.

Büyük Fransız Devrimi ve Sovyet Devrimi’nin ardından dünyanın üçüncü büyük devrimi olan Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali zaferi emperyalizme büyük tarihi yenilgisini yaşatmıştır. Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali’nin ardından Cumhuriyetin ilanı, saltanatın ve hilafetin kaldırılması geliyordu. Devrimler sürecekti...

CUMHURİYET MECLİSİ

1900’den 1938’e kadar olan dönemde Jöntürk hareketi ve İttihat ve Terakki içinde Mustafa Kemal Paşa ile birlikte tarihi süreci bütün yönleriyle yaşamış olanlar, o dönemleri bana bire bir, bilinmeyen yönleriyle anlatmışlardı.

Fahrettin Altay Paşa ile hatıratı üzerinde çalışırken, yazarken şunları da söylemişti: 
“Cumhuriyeti ilan eden, Hilafeti kaldıran İkinci Meclis’tir. Lozan Barışı imzalanmış, ordu yeni şeklini almıştı. Bu arada İkinci Büyük Millet Meclisi seçimi başladı. Beni İzmir’den aday gösterdiler.
Atatürk’ten şöyle bir telgraf aldım:
İzmir’de Fahrettin Altay Paşa hazretleri,
Zati halinizde İzmir’den namzet olduğunuzdan karşınızdaki şahsiyetlerle alakadar olmanız lazımdır.
11.06.1923-Gazi Mustafa Kemal”

Fahrettin Altay Paşa bana bunları anlatırken şöyle devam etti:

“Bu telgraf göstermektedir ki seçim emirle değil doğru olarak yapılıyordu.”

İzmir seçim listesi İkinci Meclis’in İzmir milletvekili adayları ve kazananlar şunlardı: Gazi Mustafa Kemal, Çelebizade Seyit Bey, Mahmut Celal Bey (BAYAR), Mahmut Esad Bey (Bozkurt), Fahrettin Paşa (Altay), Saraçoğlu Şükrü Bey, Necati Bey, Tevfik Rüştü Bey (Aras) ve Rahmi Bey. İzmir seçimlerinde bu kişiler sırayla seçilmişlerdir.

KİMLERDİ?

İzmir listesinde adı geçen adayların hepsi İttihat ve Terakki mensuplarıydı. Meclis’te İttihat ve Terakki mensupları büyük çoğunluktaydı. Mesela Necati Bey aynı zamanda Kuvayi Milliyeci’ydi. İnebolu’ya gizlice götürülen silahları elinde mavzerle Anadolu’ya nakledenlerin başındaydı. Aynı zamanda Köy Enstütileri’nin bakanlarındandı. Altay Paşa bana sonra şunları söyledi:

“İşte bu İkinci Meclis’tir ki Cumhuriyeti ilan edip padişahı lağvederek Gazi Mustafa Kemal’i Cumhurbaşkanı seçmiştir.”


CUMHURİYET’E GELİŞ ÖNCESİ: HARBİYE

Bana o günleri yaşayanlarca bire bir anlatılanlar ve verdikleri tarihi belgelere göre, geçen bir yazımda belirttiğim ve kitaplarımda anlattığım gibi Mustafa Kemal’in daha Harbiye’de öğrenciyken “Kapitülasyonların Anadolu’yu müstemleke hale getirdiğini ve kaldırılması gerektiği” gece gizli toplantılarda arkadaşlarına anlatırken, onun yanında “Avrupa devletleri milli endüstrilerini kurdular. Bize endüstrimizi kurdurmadılar. Bizim topraklarımız ise onların müstemlekesi haline geldi. Ve artık yeni bir idareye ihtiyaç var” derken Mustafa Kemal’in bu konuşmaları o zaman ki Tıbbiyelerde yayılmış ve yankılar uyandırmıştı.

ÇOK YAŞAMA

Mustafa Kemal’in Harbiye’deki konuşmaları Tıbbiye ve öteki mekteplerde yayılmıştı. 1905 yılına gelirken belli zamanlarda her mektepte olduğu gibi Tıbbiyede de öğrencilere “Padişahım çok yaşa” diye bağırtıyorlardı. Böyle bir törende bir gün yine Tıbbiyelilere böyle bağırtmak isteyen komutanlarına sırtlarını dönerek “Çok yaşama” demişler. Bunun da geniş yankıları olmuş...

‘TIBBİYE-HARBİYE-MÜLKİYE

Bu sözler zamanın aydınları arasında yayılmaya başladı. ''Harbiye-Tıbbiye-Mülkiye” hareketi ortaya çıkıyor ve bunlar 1908 Devrimi’nin önde gelenler, olduğu gibi, Cumhuriyet Devrimlerinin de önde gelen isimleri arasında yer alacaklardı. Tıbbiye’yi teşkilatlandıran Diyarbakırlı İshak Sûküti idi ve İttihat ve Terakki’ye katılmıştı. Diyarbakırlı Ziya Gökalp, İttihatçılığın Darülfûnun’daki sözcüsü idi.

‘BÜYÜK İKTİSADİ DEVRİM VE KEMALİZM’

Cumhuriyet’in ilanının ardından Mustafa Kemal’in Harbiye’de söyledikleri ile büyük devrimler yerine getiriliyordu. Cumhuriyet’in ilanının ardından batı dünyasında Avrupa devletleri arasında üniversitelerde “Kemalizm” başlığı altında araştırmalar yapan profesörler vardı. Bana verilen belgelere göre mesela Prof. Konda da “Kemalizm” başlıklı araştırmasında şöyle yazmaktadır: “Kemalizm aynı zamanda büyük bir devrim hareketidir, bütün dünyayı etkilemiştir.”

Kemalizmin Cumhuriyet’le beraber getirdiği büyük iktisadi ve sosyal devrimler emperyalizmin müstemlekesi olan yerlerde müstemlekecilere karşı ayaklanmalar başlatmıştı. (O dönemleri yaşayanların bana anlattıkları.) Ayaklanmalar Kuzey Afrika’da yayılmaya başlamış ve öteki müstemleke ülkelerine de isyanlar başlatacaktı. Avrupa’daki gözlemcilere göre Kemalizm sosyal hareketler ortaya çıkarıyordu.

SELANİK: YENİ BİR İDARE

Mustafa Kemal’in, daha öncede belirttiğim gibi Harbiye’deki konuşmaları nedeniyle Yıldız’daki mahkemede, mahkeme edilmiş Bekirağa Bölüğü Hapishanesi’ne konulmuştu. Aradan iki ay gibi bir zaman geçmişti. Mustafa Kemal’in üç öğretmeni Mektepler Nazırı’na gittiler. Mektepler Nazırı’na söyledikleri şuydu:

“Mustafa Kemal istikbal vaadeden bir Erkan-ı Harpdir. Serbest bırakılmasını istiyoruz.”

Öğretmelerden birinin eli silahının kılıfı üzerindeydi. Mektepler Nazırı Saray’a giderek Abdülhamid’e durumu anlatmıştı. Mustafa Kemal serbest bırakılmış önce Suriye ordusuna sürgün olarak gönderilmiş, ardından öğretmenlerinin faaliyetleriyle İttihat ve Terakki’nin merkezi haline gelmiş olan Selanik’te 3. Ordu’ya tayin edilmişti. Mustafa Kemal İstanbul’da olduğu gibi orada da gece toplantılarında şöyle diyordu: “Artık yeni bir idare lazımdır.” Bu sözlerin ardından yavaş yavaş “Galiba ileri zamanlarda tarih 1908’in de ötesinde yeni bir büyük inkılabı önümüze getirecek” diyorlardı. O öğretmenlerden birini Altay Paşa’nın evinde tanımıştım. Çok yaşlanmıştı.

MODROS’UN HESABI BÖYLE GÖRÜLDÜ

Cumhuriyet’in ilanına gidilen günlerdeydi, Mustafa Kemal, Mahmut Celal (Bayar) ve Fahrettin Altay Paşa’ya ve komutanlara şöyle diyordu: “Cumhuriyet’in ilanı muhakkak ve mutlaka 29 Ekim günü yapılacaktır. Ve muhakkak böyle olacaktır.” Etrafındakiler bu ısrarın sebebini anlıyorlardı.

30 EKİM MONDROS

Osmanlı İmparatorluğu devletine “emperyalizm” 30 Ekim 1918 günü Mondros teslimiyet anlaşmasını imzalatmıştı. Mustafa Kemal Paşa, Adana’da Yıldırım Orduları Grubu Komutanı’ydı. Kurmay heyeti emrinde o dönem albay olan Fahrettin Altay ve Ali Fuat Paşa da vardı. Günlerden 7-8 Kasım 1918 o gece yarısı bana şöyle anlatıldı: Mustafa Kemal Paşa İstanbul’da Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya gönderdiği şifrenin sonunda şöyle diyordu:

“Bu mütareke ahkamını (şartlarını) kabul etmiyorum. Kendi karakterime uyacağım İskenderun’da sahile çıkacak İngilizlere ateş açılması için orduma emir verdim.” Mondros sonrası Mustafa Kemal Paşa’ya ve öteki komutanlara Sadrazam Ahmet İzzet Paşa tarafından gönderilen şifrede sahile çıkacak İngiliz orduları için “Misafireten gelmekteler” deniliyordu.

Mustafa Kemal Paşa, Fahrettin Altay’a dönerek “Öteki komutanlarına da bu şifreyi gönderiniz” dedi. Şifre bütün komutanlara gönderilmişti. Komutanlar Mustafa Kemal Paşa’nın bir büyük ihtilale hazırlandığını konuşmaya başlamışlardı. Ve “Emrindeyiz” şifreleri gönderiyorlardı.

‘ÇEKTİĞİM AZABI BİLİRSİN’

Mustafa Kemal Paşa’nın 29 Ekim’de Cumhuriyet’in ilanında ısrar etmesinin sebebi kendisi tarafından Altay Paşa’ya, Mahmut Celal Bey’e (Bayar), Ali Fuat Paşa’ya şöyle anlatılmıştır: 
“30 Ekim gecesi benim öfkemi iyi bilirsiniz sizlerin de aynı öfkeleri duyduğunuzu çok iyi biliyorum. Mondros 30 Ekim’dir. 29 Ekim’de Cumhuriyet’in ilanıyla emperyalizmle bir yeni hesaplaşma ortaya çıkacaktır. Bozkırda yaktığımız ateş devam edecektir.”

BAŞKAN OLSUN

Cumhuriyet’in ilanı günleridir. Dört mebus Mahmut Celal Bey’e (Bayar) giderek şöyle demişler: “Bizde de Amerika’daki gibi başkanlık olsun. Mustafa Kemal Paşa da başkan olsun.”

Mahmut Celal Bey’in bana anlattığı cevabı dört mebusa şöyledir:

“Sakın haa... Böyle bir teklif, istek yapmayanız, ağır bir cevap alırsınız.”

Dört mebus, ertesi gün Mustafa Kemal Paşa’ya giderler. Mustafa Kemal’in yanında Altay Paşa ve iki mebus daha vardır. Dört mebus, Mustafa Kemal’e, “Paşam, Amerika’daki gibi başkanlık olsun, siz başkan olunuz...” derler. Mustafa Kemal’in cevabı şöyledir:

“Erzurum Kongresi nedir? Meclis’tir... Sivas Kongresi nedir? Meclis’tir... Geriye dönüp bakınız 1908 inkılabında hareketimizin esası Meclis-i Mebusan idi. Yani esas olan Meclis’tir. Bir daha böyle bir şey teklif etmeyiniz, Meclis’te de bunu konuşmayınız...”

HİLAFETİ KALDIRMA TOPLANTISI

Dünyanın üçüncü büyük devrimi yaşanırken, Hilafet’in kaldırılmasının da günü gelmişti. Zaten 9 Eylül’de İzmir’e girildiği gün Mustafa Kemal yanındaki kadrosuna, “Artık saltanatın da, Padişah’ın da, Hilafet’in de sonu gelmiştir” demişti. Hilafet’in kaldırılması günlerinde İzmir’de komutanlarla harp oyunları toplantısı yapılıyordu. Ve toplantının devamı sırasında Mustafa Kemal kararını açıklayacaktı. Bana anlatıldığına göre Mustafa Kemal önemli bir karar açıkladığı zaman önce herkesin gözlerinin içine bakar, sonra gereğini söylermiş. Toplantıda bulunan Altay Paşa’nın bana anlattığına göre yine öyle yapmış ve birdenbire, “Artık hilafeti kaldırma zamanı geldi, düşüncelerinizi söyleyiniz” demiştir. Komutanlar, “Emredersiniz, münasiptir” cevabını vermişlerdi. Mustafa Kemal, “Zaten Hilafet ve Saltanat ve Padişahlık Anadolu’yu müstemleke haline getirmiş halk yoksul ve fakir yaşarken Padişah da çevresi de zengin ve mesut yaşamışlardır. Halk bu kararımızı kabul edecektir” demiştir. Toplantıda Hilafet’in kaldırılması kararı verilmişti. Toplantı bitiyor salonda çıkıyorlardı. Kapının önünde süvari yüzbaşıları vardı. Mustafa Kemal, süvari yüzbaşısına “Çocuk Hilafet nedir söyle bakalım?” dedi. Süvari Yüzbaşısı yüksek sesle şu cevabı veriyordu: “...Paşam biz Anadolu’da taaaam istiklâl için savaşırken, vuruşurken Hilafet orduları bizi arkamızdan vurdular. İşte Hilafet budur Paşam...” Mustafa Kemal yanındaki komutanlarına döner, “İşte inkılapların sahipleri bu çocuklar” der.

GİZLİ KARARGAH

Mustafa Kemal Paşa’nın 7-8 Kasım 1918 günü gecesi Ahmet İzzet Paşa’ya gönderildiği şifreli mesajın ardından ordusu lağvedilmiş, kendisi İstanbul’a çağrılmıştı. 13 Kasım günü İstanbul’a gelen Mustafa Kemal Paşa’nın Şişli’deki evi göstermeliktir. Beyoğlu Havva Sokak’ta gizli bir karargah kurmuştur. Bu karargahta Teşkilat-ı Mahsusacı’ların dahil olduğu bir büyük teşkilat vardır ve bunlara “Esir Şehrin Fedaileri” de denmiştir. Teşkilatın başında Yüzbaşı Dayı Maksut, Yüzbaşı Eczacı Celal, İttihatçı Doktor Fahri gibi isimler de bulunuyordu. Bu teşkilat önemli görevler üstlenmişlerdi. Mustafa Kemal’e karşı hazırlanan üç suikastı de önlemiş ve suikastçıları vurmuşlardır.

30 Ekim 1923 ~ Gazi Mustafa Kemal ilk Cumhurbaşkanı seçildi.


~ 30 Ekim 1923 ~
Gazi Mustafa Kemal ilk Cumhurbaşkanı seçildi.
İsmet (İnönü) Paşa Cumhuriyet’in ilk Başbakan’ı oldu.
Başvekil İsmet Paşa'nın kurmuş olduğu hükümet Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde güvenoyu aldı.
T.B.M.M. İlk Cumhuriyet Hükümeti'nin Bakanlar Kurulu Listesi:
• Başbakan ve Hariciye (Dışişleri) Bakanı
İsmet Paşa (İnönü)
• Şer'iye (Din İşleri) Bakanı
Saruhan Milletvekili Mustafa Fevzi Efendi
• Ekranı Harbiye-i Umumiye (Genelkurmay)
İstanbul Milletvekili Fevzi Paşa (Çakmak)
• Dahiliye (içişleri) Bakanı
Kütahya Milletvekili Ferit Bey (Talay)
• Maliye Bakanı
Gümüşhane Milletvekili Hasan Fehmi Bey
• Müdafaai Milli (Milli Savunma) Bakanı
Karesi Milletvekili Kazım Paşa (Özalp)
• İktisat Bakanı
Trabzon Milletvekili Hasan Bey (Saka)
• Adliye Bakanı
İzmir Milletvekili Seyit Bey
• Maarif (Milli Eğitim) Bakanı
Adana Milletvekili İsmail Safa Bey (Özler)
• Nafia (Bayındırlık) Bakanı
Trabzon Milletvekili Muhtar Bey
• Sıhhiye (Sağlık) Bakanı
İstanbul Milletvekili Dr. Refik Bey (Saydam)
• İmar ve İskan Bakanı
İzmir Milletvekili Necati Bey

🎞️ I am not Turkish but 🇹🇷 ( Ben Türk değilim ama..) akımından... 🇹🇷Türkçe sözlü şarkılar

“Türk değilim ama…” akımı büyük ilgi görüyor -  Son zamanlarda sosyal medyada "I am not Turkish but" yani "Türk değilim ama...