20250818

📖📰 19. Yüzyıldan 20. Yüzyılın Başlarına İzmir’de Yayınlanan Gazeteler: Envanter Çalışması


Giriş 

Türk gazetecilik tarihi, Osmanlı Devleti’yle başlamakta ve günümüz kavramsal çerçevesine 
göre ilk başta “yerel basın” şeklinde ortaya çıkmaktadır (1). Osmanlı Devleti’nde modern 
anlamda matbaacılık faaliyetleri 1727 yılında başlamıştır. Buna rağmen gazetecilik faaliyetleri 
ise bundan yaklaşık yüz yıl sonra gerçekleşmiştir (2) . Osmanlı’da ilk yaygın Türkçe gazete olarak 
kayıtlara geçen Türk gazeteciliğinin ilk örneği 1 Kasım 1831 tarihinde resmi olarak 
yayınlanmaya başlayan Takvim-i Vekâyi olmuştur. Sultan II Mahmud emriyle çıkarılan gazete 
Mısır valisi Mehmet Ali Paşa tarafından 1828 yılında Mısır’da yayınlanan Türkçe ve Arapça 
yayın yapan ilk gazete olan Vaka-yi Mısriyye gazetesinden esinlenilerek yayınlanmıştır (3). 1831 
tarihli Takvim-i Vakayi’den önce yerel ölçekte yabancı dillerde yayımlanan gazeteler 
mevcuttur. Yani Türkiye’de ilk gazete örnekleri, yerel gazetelerdir. 

Osmanlı döneminde yayımlanan ilk gazeteler, İstanbul’da Fransız Büyükelçiliği tarafından 
yayımlanmıştır. 1795’te Bulletin des Nouvelles, Fransız Büyükelçiliği tarafından yayımlanan bir 
haber bültenidir. Yine Büyükelçilik tarafından 1796’da çıkarılan Gazete Française de 
Constantinople, Osmanlı’daki ilk gazeteler olarak tarihe geçmişlerdir. Levanten ve tüccar 
sınıfını hedef kitlesi olarak belirleyen Fransızca gazeteler, Fransız Devrimi’nin düşünce iklimini 
yaymayı da amaçlamaktadır. (4) 

Osmanlı topraklarında yayınlanan ilk gazete olan Bulletin des Nouvelles bir yıl kadar yayın 
yaptıktan sonra faaliyeti son bulmuş bu gazetenin yerine Gazette Française de Constantinople 
yayın hayatına başlamıştır. Bu gazetelerden sonra Osmanlı topraklarında yayınlanan ilk 
gazeteler (1821-1841) Fransızların öncülüğünde ülkede yerleşik Levantenler tarafından 
yayımlanmıştır. 

Bu gazetelerden İstanbul’da yayınlanan Le Moniteur Ottoman (1831) dışındaki 
Le Spactetaur Oriental (1821-1824), Smyrnéen (1824), Courrier de Smyrne (1828-1829), 
Journal de Smyrne (1832-1842), Echo de l’Orient (1838-1846), L’Impartial (1841-1915) gibi 
gazetelerin hepsi İzmir’de yayınlanmıştır. Hatta bu gazetelerden Alexander Black tarafından 
çıkarılan Le Spectateur Oriental, İstanbul dışında, Osmanlı topraklarında yayınlanan ilk gazete olmuştur (5). Bunun yanı sıra Anadolu’da çıkarılan ilk Türkçe gazetede yine İzmir’de çıkarılmıştır. 

Cumhuriyet Türkiye’sinde ise yerel gazetecilik konusunda yapılmış araştırmalara göre, Mayıs 
1919’dan 1938 yılının sonu arasında, Türkiye topraklarında 582 gazete yayımlanmıştır. Bu 
gazetelerden 176'sının İstanbul'da, 406'sının ise taşrada çıktığı belirlenmiştir. Taşrada 
yayımlanan gazetelerin illere göre dağılımında ise 54 gazete ile İzmir ilk sırayı almıştır (6). 

Bütün bu veriler ışığında Türk basın tarihi açısından İzmir’in önemli bir yere sahip olduğu 
görülmektedir. Bu nedenle, özellikle 19. yüzyıl basını ile ilgili sistematik bir envanterinin 
bulunmaması, hangi yıllarda, kaç yayın çıktığı, bunların kimler tarafından çıkarıldığı, yayın 
politikaları ve buna benzer bilgilerin yer aldığı kaynaklar çok kısıtlı olsa da çalışmada Türk basın 
tarihi açısından başlangıç sayılabilecek 19. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar İzmir’de 
yayınlanan gazeteler ile ilgili bir envanter çalışması yapılmaya çalışılacaktır. 

1 Suat Gezgin, Yerel Gazetecilik, İstanbul, İ.Ü. Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Yayınları, 2010, s. 14.
2 Harun Duman, Osmanlı Döneminde Yerel Basın (1828-1922), Türkiye’de Yerel Basın, (Ed. Suat Gezgin.), İstanbul,
İ. Ü. İletişim Fakültesi Yayınları, 2007.
3 Harun Duman, Türk Basın Tarihi, Tanzimat Dönemi’nde Basın (1828-1875), (Ed. Harun Duman ve Seçil Banar), Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Yayınları, 2018, s. 39.
4 Murat Özgen, Türkiye’de Basının Gelişimi ve Sorunları, İstanbul, İ.Ü. İletişim Fakültesi Yayınları, 2004, s. 7.
5 a.g.e., s. 8.
6 Harun Duman, Türk Basın Tarihi, Tanzimat Dönemi’nde Basın (1828-1875), (Ed. Harun Duman ve Seçil Banar), Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Yayınları, 2018, s. 18.

 
 
 

 

 

 


Alıntı/ Kaynak: ORCID ID: Y. Aldırmaz 0000-0001-9138-0536 
19. Yüzyıldan 20. Yüzyılın Başlarına İzmir’de Yayınlanan Gazeteler: Envanter Çalışması 
Yaşar Aldırmaz 
Ege Üniversitesi, İzmir













20250816

📷🎞️ Anadolu'dan görüntüler...

 



Alıntı/ KaynaK: İsmail Kaplan @ismailkaplanaa


 

20250811

🗺️ Urartu uygarlığı aydınlanıyor! Van'da Ayanis Kalesi'ndeki önemli keşif

Urartu uygarlığı aydınlanıyor! Van'da önemli keşif

Urartu'nun mühürlü kalesi Ayanis'te, 38 yıldır süren kazılarda, arkeolojik açıdan önemli buluntular gün yüzüne çıkarılıyor. Atatürk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Işıklı, Ayanis ve Garibin Tepe'de elde edilen buluntuların bölge tarihine ışık tuttuğunu söyledi.

Doğukan Şahin

Eşsiz Buluntular Sergileniyor



Ayanis'teki Haldi tapınağından çıkarılan, mitolojik figürlerle süslü bronz bir miğfer ve mimari kaplama levhası, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde açılan "Arkeolojinin Altın Çağı" sergisinde sergileniyor. Prof. Dr. Işıklı, bu eserlerin Urartu arkeolojisi için benzersiz örnekler olduğunu ve sergide yer almaktan gurur duyduklarını ifade etti.

"Kazılar Yüzlerce Yıl Sürebilir"

Işıklı, Ayanis kazılarının, ülkenin en uzun soluklu kazılarından biri olduğunu belirterek, bir arkeolojik çalışmaya ömür biçmenin zor olduğunu söyledi. Kazıların yüzlerce yıl daha devam edebileceğini düşündüğünü ifade eden Işıklı, teknoloji ve yaklaşımlardaki gelişmelerin süreci daha da zenginleştireceğini belirtti.

Kazı çalışmalarının hızlanmasında yerel yönetimlerin ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteğinin büyük önem taşıdığını ekledi. Bu yıl içerisinde tapınak alanının bazı kısımlarının ziyarete açılması hedefleniyor.



Ayanis'in Korunmuş Hazine Değeri

Prof. Dr. Işıklı, Ayanis Kalesi'nin tarih boyunca yaşanan tahribat ve yağmalardan şans eseri korunmuş olduğunu belirtti. 

"Kalenin adeta mühürlenerek yıkılması sayesinde altındaki Urartu dönemi olduğu gibi korunmuş durumda," diyen Işıklı, bu sayede yaklaşık 10-15 bin civarında eserin ortaya çıkarıldığını ve bu eserlerin Van Arkeoloji Müzesi'ndeki envantere kazandırıldığını söyledi. 

Van Arkeoloji Müzesi'nin, dünya üzerindeki en zengin Urartu eserlerine ev sahipliği yaptığını da sözlerine ekledi. 


Alıntı: https://www.aydinlik.com.tr/fotogaleri/urartu-uygarligi-aydinlaniyor-vanda-onemli-kesif-540696

20250810

📖 Atatürk'ün İlk Görüşte Âşık Olduğu Dimitrina Kovaçev'e Kavuşamamasının Hüzünlü Hikâyesi


"Bir kız sevdim ama bana vermediler. Gençliğimi bıraktım Sofya'da."
~ Mustafa Kemal Atatürk ~ 

Tarihte nice aşk öyküleri vardır. Ama beni Atatürk'ün bu cümlesi her zaman dağıtır. Atatürk, Ankara'da Bulgar Kooperatif Tiyatrosu'nun oyuncularıyla sohbet ederken, "Gençliğimi bıraktım Sofya'da" der… "Bir kız sevdim ama bana vermediler…" İşte bu cümle benim boğazımda her zaman bir düğüm; gözümde bir damla yaş... Sevdan yarım kaldı belki Atam, Kavuşamadın ona... Ama vatan aşkın sardı seni, Koca bir sonsuza.... Hadi gelin gerçek, hüzünlü ve yarım kalan bir aşk öyküsüne doğru yolculuğa çıkalım...

 

Atatürk'ün İlk Görüşte Âşık Olduğu Dimitrina Kovaçev'e Kavuşamamasının Hüzünlü Hikâyesi

Denis Donikyan

Günlük yaşamın içinden kimi normal süreci büyük isimlerle bağdaştıramayız. Örneğin; bir milletin kurtuluş mücadelesinin baş kahramanı, ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün imkansız bir aşk yaşama ihtimali bize çok uzak gelir. Onu bir aşk hikayesi içerisinde çaresiz görebileceğimize inanamasak da Ata'mızın başından böyle bir aşk geçmiş. Mustafa Kemal Atatürk ve Dimitrina Kovaçev'in büyük aşkı, yüreğinizi sızlatacak...
‘‘Bir kız sevdim ataşeyken, vermediler. Gençliğimi bıraktım Sofya'da.’’ 

Bu cümleleri Mustafa Kemal Atatürk’ün imkansız bir aşk uğruna kurduğuna kim inanabilir, değil mi? 

Güzel başlayan; ancak kötü biten bir hikaye bu. Hikayenin sonunda Ata’mızın yüzü ne yazık ki gülmüyor. Yarım kalan ne hayalleri vardı, kim bilir? Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ataşelik görevi icabı gittiği Sofya’da ilk görüşte aşkın ne demek olduğunu hissedişine tanık olacağız bu hikayede. Ve hikayenin bir diğer önemli kahramanı, Kovaçev Ailesi’nin büyük kızı Dimitrina Kovaçev olacak…

Sofya’da ilk görüşte aşk
Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk, 27 Ekim 1913'te Sofya Askeri Ataşeliği görevini icra etmek üzere Sofya’ya gider. O zamanlar Sofya’nın yabancısıdır, ne etrafı bilir ne de kimseleri tanır. Günlerden bir gün, bir yemek daveti alır. Bu daveti hem kaliteli vakit geçirmek hem de yeni insanlar tanımak adına güzel bir fırsat olarak gören Ata’mız davete icabet etmeye karar verir. Davete katılan Atatürk, içeri girer girmez çok güzel bir kız görür. Bu kız, Atatürk’e ‘‘ilk görüşte aşk’’ı tattıracak Dimitrina Kovaçev’den başkası değildir. Tarihte ‘‘Miti’’ ismiyle de tanınan Dimtirina Kovaçev, Eski Savunma Bakanı Bulgar General Stilyan Kovaçev’in kızıdır. Asil bir ailenin eğitimli, güzeller güzeli kızı Miti’nin dönemin gözde bekarlarından olduğu aşikardır.

Dimitrina Kovaçev

Miti’yi görür görmez aşık olduğunu hisseden Ata’mız ne yapacağını bilemez bir haldeyken, arka fonda çalan vals müziği imdadına yetişir. Aşkın ve müziğin verdiği cesareti arkasına alan Mustafa Kemal, kendinden emin bir şekilde Miti’nin yanına gider ve kendisine dans teklifinde bulunur. Ata’mızın cesur davranışından etkilenen Miti, bulundukları ortam gereği bir o kadar cesur sayılabilecek bir yanıt verir; dans teklifini kabul eder. Mustafa Kemal ve Dimitrina’nın bu sürpriz yakınlaşması davet salonunda buz gibi rüzgarlar estirir, salon; meraklı bakışlar ve dedikodularla adeta çalkalanır. 

Atatürk ve Kovaçev Ailesi tanışıyor
Kovaçev Ailesi

Ertesi gün Kovaçev Ailesi ilk iş kızlarını karşısına alıp konuşmak ister. Ailesine Atatürk ile tüm gece dans ettiğini söyleyen Miti, Ata’mızın deniz mavisi gözlerinden aldığı güçle Atatürk’e duyduğu aşkı itiraf eder. Bu itirafın üzerine aile, Atatürk’ü eve çağırmaya karar verir. Amaç, genç delikanlıyla çay içip tanışmak değildir elbette. Ailenin yegane umudu, Ata’mızın niyetini öğrenip kızlarını bu sevdadan vazgeçirmektir.

Mesut günlerin ömrü kısa
Dimitrina Kovaçev

Kovaçev Ailesi Atatürk’ün kararlı, istekli ve kendinden emin duruşundan çok etkilenir; genç adamın kızlarına olan ilgisine güven duyar. Böylelikle aileden ilişkiye onay çıkar. Atatürk ile Miti, birbirilerini tanımak üzere vakit geçirmeye başlar. Çok mutlu olan ikili, birlikte yapılabilecek tüm aktiviteleri yapmaya özen göstererek günden güne yakınlaşır. Gel gelelim Stilyan Kovaçev’in Bulgar Çarı’nın önemli adamlarından biri olması, bu mutlu tablonun ömrünün kısa sürmesine sebep olur. Her ne kadar Atatürk bu durumu umursamasa da Çar, Miti’nin Atatürk gibi bir Türk askeriyle birliktelik yaşamasından fazlasıyla rahatsızlık duymakta; bu rahatsızlığını Kovaçev Ailesi’ne açıkça dile getirmekteydi. Üstelik Çar’a göre Atatürk’ün Miti hamlesi, kabul edilemez bir askeri meydan okuma anlamına da geliyordu. Bu aşk, mümkünatsızdı. 

Sofya’da başlayan aşk Sofya’da bitti
Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk, vakit kaybetmeden Miti’ye evlenme teklifi eder; ancak nafile… Miti, Ata’mıza düşünmeden ‘‘Evet’’ cevabını vermiş olsa da Kovaçev Ailesi, Çar’ın etkisiyle, bu birlikteliğe ve evliliğe kesinlikle karşı hale gelir. Tüm tehditlere rağmen kendilerine karşı gelen herkese meydan okumaya ısrarla devam eden ikili, Stilyan Kovaçev’in Atatürk’e söylediği kısa ve net bir cümle sonrasında aşklarının bittiğini resmen kabul etmek zorunda kalır: ‘‘Bu evliliğin olması mümkün değildir. Bundan böyle kızımla görüşmemeniz icap eder.’’

Yalan haberler ipleri tamamen kopardı 
Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk’e ulaşabileceği tüm yollar kapatılan Miti’nin bu süre zarfında çok kez tehdit edildiği de bilinenler arasındadır. Öte yandan Ata’mız da dünyası başına yıkılmış halde Miti’ye duyduğu aşkla baş başa kalmıştır. Atatürk’ten koparılan Miti, kısa süre içerisinde bir başkasıyla nişanlanmaya zorlanır; ancak bu nişanı kesinlikle kabul etmez. Ailesini intihar etmekle tehdit ettiği bilinen Miti, bir başkasıyla olmanın fikrine dahi katlanamayacağını açıkça belli etmiştir. Miti, ailesinin kendisine uygun gördüğü evliliği reddetse de bu haber, General Kovaçev tarafından Atatürk’e elbette bu şekilde aktarılmaz. Atatürk, Miti’nin nişanı kabul ettiği ve yakında evleneceği duyumunu alır. Bunun üzerine iyice hüzne kapılan Ata’mız, görev süresinin dolmasını da fırsat bilerek Sofya’yı derhal terk eder. 

Sonra neler oldu?
Atatürk’ün, Dimitri Kovaçev’den sonra başka ikili ilişkiler yaşadığı, fakat yakın çevresine hiç kimselerin Miti gibi olamayacağını sık sık tekrar ettiği bilinmekte. Anlaşılacağı üzere Atatürk, Miti’ye derin bir aşk beslemenin yanı sıra nişanlanıp evlenme hazırlıklarına girmesinden ötürü de büyük bir kalp kırıklığı yaşamış.

18 yaşından 30 yaşına dek Atatürk’ten ısrar ve umutla haber bekleyen Miti; ailesinin baskılarına daha fazla dayanamayarak bir avukatla evlenmeyi kabul eder. Miti, eşine saygı duysa da sevgi asla duyamaz; çünkü kalbi Ata’mızda kalmıştır. İki kız evladı olan Miti, ağır şekilde hastalanır; 7 Ağustos 1966’da hayata gözlerini yumar. Miti'nin ölmeden önce başında bekleyen kız kardeşi Olga'ya: ‘‘Biliyor musun? Rüyamda gördüm onu. Sanıyorum ki nihayet Mustafa Kemal'e kavuşacağım.’’ dediği bilinmektedir.

Dev aşkın filminin çekileceği açıklanmıştı. 
Mustafa Kemal Atatürk ve Dimitrina Kovaçev

Atatürk ve Dimitrina’nın tarihe kazınan yarım kalmış aşkının, Dilberay filminin ortak yapımcılarından Fikri Harika Prodüksiyon tarafından filminin çekileceği açıklanmıştı. Eğer proje iptal edilmezse ‘‘Dimitrina’’ adıyla 27 Ekim 2023’te gösterime girecek.

Kaynaklar: 1, 2, 3

Alıntı/Kaynak: https://www.webtekno.com/mustafa-kemal-ataturk-ve-dimitrina-kovacev-h122205.html


..........

Dipnot: 

Mustafa Kemal ile Miti'nin sık sık buluştuğu Bulgarya Pastanesi'nde, henüz bu aşk alevlenmeden önce, bir gün Mustafa Kemal tek başına otururken, "La Vie Est Breve" isimli Fransız şiirini Türkçe'ye çevirerek yaveri Salih Bozok'a yazdığı mektuba ekler. Bu şiir çok sonra Fikret Kızılok tarafından şarkılaştırılmış ve içinde Miti ile Paşa'nın aşkından söz eden dizelere de yer verilmiştir. Şiirin aslı ve Mustafa Kemal tarafından yapılan tercümesi şu şekildedir: "la vie est bréve – hayat kısacık un pen de reve – azıcık hayal un oen d’amour – azıcık aşk et puis bonjour – derken merhaba… la vie est vaine – hayat anlamsız un pen de peine – biraz ızdırap un pen d’espair – ve umut yalnız et puis bonsoir – derken Allahaısmarladık…" youtu.be/CX5QiuMIDhw?si

14) Gerçek bir aşk hikayesi. "Ters Işıkta Aşk" DİMİTRİNA ve Mustafa Kemal'in unutulmaz aşkına adanmış bir şarkı... 👇👇👇

Fikret Kızılok - La vie est Breve

Fikret Kızılok'un Bir Devrimcinin Güncesi albümünden bir şarkı. Nakarat olan Fransızca şiiri Türkçe'ye bizzat Atatürk çevirmiş ve sonlarda bahsedilen Dimitrina'nın ise Atatürk'ün Sofya'daki sevgilisi, bir Bulgar generalinin kızı Dimitrina Koçareva olduğu söylenmekte.

Fikret Kızılok'un Bir Devrimcinin Güncesi albümünden bir şarkı. Nakarat olan Fransızca şiiri 
Türkçe'ye bizzat Atatürk çevirmiş ve sonlarda bahsedilen Dimitrina'nın ise Atatürk'ün Sofya'daki sevgilisi, bir Bulgar generalinin kızı Dimitrina Koçareva olduğu söylenmekte.
la vie est bréve - hayat kısacık.. un pen de reve - azıcık hayal, un oen d'amour - sevgi, azıcık.. et puis bonjour - derken merhaba... la vie est vaine - hayat anlamsız.. un pen de peine - biraz ıstırap un pen d'espair - ve umut yalnız et puis bonsoir - derken elveda...

sofya'da hayat güzel geçiyordu fransızcamı geliştirmiştim ne de olsa davetli sürgün hayatı diplomatik misyonların davetleri, ziyafetler, açılışlar, akşam yemekleri memleketim için ne gerekiyorsa, buradan yapmaya çalışıyordum arkadaşlarımla yazışmayı hiç aksatmadım zaman, bizim zamanımızı bekliyordu la vie est breve un peu de reve un peu d'amour et puis bonjour la vie est vaine un peu de peine un peu d'espoir et puis bonsoir bir gün, sofya'nın müzikli bir çay bahçesinde birden yanıbaşıma bir bulgar köylüsü geldi garson, onunla ilgilenmekten hoşlanmadı köylü: "bulgaristan, benim çalışmamla yaşatılıyor bulgaristan benim tüfeğimle korunuyor verin çayımı pastamı, alın parasını" dedi ben de köylüden yana çıktım "benim de köylüm böyle olmalı,"dedim "işte böyle olmalı!" la vie est breve un peu de reve un peu d'amour et puis bonjour la vie est vaine un peu de peine un peu d'espoir et puis bonsoir dimitrina, general ratçov patrov'un kızıydı onunla sık sık beraber olmak durumundaydık babası bulgar müdafaa vekiliydi davet eder, her seferinde gelirdim kızıyla dans ederdik ondan çok hoşlanırdım konu dönüp dolaşıp siyasete gelince "kadın erkek eşitliği" derdim dimitrina... seçim hakkı, seçilme hakkı, kadınların her türlü özgürlüğü olmalı dimitrina da "bu avrupa'da bile yok ki mustafa türkiye'de ne zaman olur?" "çok yakında," derdim " dimitrina... hem de çok yakında... kadınlar, yeniden doğuracaklar kendilerini." (Kaynak: ekşisözlük, onsevisgen)

📖📰 19. Yüzyıldan 20. Yüzyılın Başlarına İzmir’de Yayınlanan Gazeteler: Envanter Çalışması

Giriş  Türk gazetecilik tarihi , Osmanlı Devleti’yle başlamakta ve günümüz kavramsal çerçevesine  göre ilk başta “yerel basın” şeklinde orta...