yeraltı kaynakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeraltı kaynakları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20231029

Türkiye, Cumhuriyet'in 100. yılında nadir toprak elementlerini işlemeye başladı


Beylikova Florit, Barit ve Nadir Toprak Elementleri Pilot Tesisi Nisan'da açıldı
• 7 nadir toprak elementinin üretimine odaklanılacak
• Yıllık 1200 ton cevher işlenecek

Ekonominin her alanında ve özellikle enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik yürütülen çalışmalar kapsamında Türkiye, kuruluşunun 100. yılında nadir toprak elementlerini işlemeye başladı.

Duygu Alhan, Başak Erkalan  |

27.10.2023 Ankara

Anadolu Ajansının (AA) Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü nedeniyle hazırladığı dosya haberler kapsamındaki bu haberde, ülkenin bir asırlık tarihinde yer alan önemli madencilik atılımları ve gelişmeleri anlatıldı.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, teknolojinin gelişmesine paralel nadir toprak elementi piyasasında her geçen gün artan talebin karşılanması amacıyla nisanda açılışı yapılan Beylikova Florit, Barit ve Nadir Toprak Elementleri Pilot Tesisi ile Türkiye, yıllık 1200 ton cevher işleyerek ekonomiye kazandırmayı hedefliyor.

Rezerv büyüklüğü bakımından 800 milyon tonluk rezervle dünyada ilk sırada yer alan Çin'deki Bayan Obo sahasından sonra 694 milyon ton nadir toprak elementi rezerviyle ikinci sırada Eskişehir'in Beylikova ilçesindeki nadir toprak elementi maden sahası yer alıyor.


Varlığı 1950'lere dayanan saha, 2011-2017 yıllarında yapılan çalışmalar sonucunda 4 milyon dolarlık yatırımla ve yıllık 1200 ton üretim kapasitesiyle Cumhuriyet'in 100. yılında işletmeye alındı.

Tesiste, ilk etapta 7 nadir toprak elementinin üretimine odaklanılacak ve ilk defa bu elementlerin de oksitleri üretilecek.

Elde edilecek florit, barit, lantan, seryum, praseodimyum, samaryum, gadolinyum, evropiyum, neodimyum gibi nadir elementler ve diğer 17 nadir toprak elementi de tesiste üretime konu olabilecek.

Tıpkı uranyum gibi bir nükleer yakıt ham maddesi olan toryum elementi de söz konusu tesiste işlenecek.

Tesiste işlenerek elde edilecek elementler, yüksek teknoloji ürünlerinde kullanılan yeşil enerji dönüşümünde, savunma sanayisinde, lazer güdüm sistemlerinde ve her türlü elektronik donanımda kullanılıyor. Ayrıca bu elementlerin ikamesinin de bu teknolojik düzeyde bulunmadığı belirtiliyor.

Pilot tesisten sonra endüstriyel tesise geçilerek yıllık 570 bin ton üretim yapılması ve ülkenin yıllık yaklaşık 220 milyon dolar gelir elde etmesi planlanıyor.

Altın ve kömür üretiminde rekor

Altın yatakları bakımından dünya altın rezervinin yüzde 2'sine ev sahipliği yapan Türkiye, 2001'de 1,4 ton altın üretimi yaptı. Ülkenin her geçen yıl artan altın üretimi, 2020'de 42 tona ulaşarak Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı.

Bunun yanı sıra son 5 yıllık verilere bakıldığında Türkiye ortalama altın üretimini yıllık 35 ton civarına yükseltti.

Aynı zamanda toplam dünya kömür rezervinin yaklaşık yüzde 2,1'ine sahip Türkiye, geçen yıl 105 milyon tondan fazla kömür üreterek bir rekor daha elde etti.

Türkiye'nin 2021'de satılabilir kömür üretimi 72,82 milyon ton linyit ve asfaltit, 1,24 milyon ton taş kömürü olmak üzere toplam 74,06 milyon ton olarak gerçekleşti.

Linyit açısından da önemli bir yere sahip olan Türkiye’de yaklaşık 20,84 milyar ton seviyesinde bulunan toplam kömür rezervinin 19,32 milyar tonunu linyit ve asfaltit, 1,52 milyar tonunu ise taş kömürü oluşturuyor.

2005-2022 yıllarında yapılan çalışmalar sonucunda ülkenin linyit rezervleri toplam 11,91 milyar ton (yaklaşık yüzde 143) artarak özel sektöre ait sahalarla birlikte 20,4 milyar tona ulaşmıştı.

Türkiye, madencilik sektörü için gerekli kaynağa ve kaynak çeşitliliğine sahip

Madencilik sektörü için gerekli kaynak ve kaynak çeşitliliği bakımından oldukça önemli bir konuma sahip olan Türkiye, çeşitli tabii kaynaktan 70'ini sınırları içinde bulunduruyor ve 60 madenin de ticaretini yapıyor.

Bor, mermer, trona, feldspat, barit, alçıtaşı, krom ve çimento gibi ham madde kaynakları açısından dünya sıralamasında ilk 5'te yer alan ülke, aynı zamanda altın, gümüş, nikel, alüminyum, demir, bakır, kurşun, çinko ve antimuan gibi çok çeşitli maden kaynaklarına da ev sahipliği yapıyor.

Bu bağlamda sırasıyla 1935'te Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA) ve Eti Bank, 1957'de Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ), 1983'te Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), 1993'te Eti Maden, 2018'de Petrol ve Maden İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) kurularak ülkede madenciliğin hızla geliştirilmesi sağlandı.

Madenciliğin geliştirilmesine yönelik çalışmalar neticesinde son 10 yılda ortalama yıllık 742 milyon ton maden üretimi yapan Türkiye, geçen yıl maden ihracatını bir önceki yıla kıyasla yüzde 9,1 artırarak 6,5 milyar dolara çıkardı ve bu alanda Cumhuriyet tarihinin rekoruna imza attı.

Madencilik sektörünün gayrisafi yurt içi hasılaya katkısı son 14 yılda 11 milyar liradan 93 milyar liraya çıktı ve madenciliğin milli gelir içindeki payı da her yıl kademeli olarak artarak son 8 yılda binde 8'den geçen yıl itibarıyla yüzde 1,4'e yükseldi.

Ülke aynı zamanda bor üretiminde ve ihracatında da Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesini yakaladı.

- Cumhuriyet'in 100. yılında Türkiye, bor karbür üretim tesisi kurdu

Türkiye'de bor madeninin katma değerini artırmaya yönelik atılan adımlarla ülkenin ilk bor karbür tesisi olma özelliği taşıyan Bandırma Bor Karbür Üretim Tesisi'nin martta faaliyete geçmesiyle, pazar değeri yaklaşık 60 milyar dolar olan bor karbür üretilmeye başlandı.

Dünyadaki 4 milyar ton bor rezervinin 3,3 milyar tonunu sınırları içinde bulunduran ve dünya bor rezervlerinin yüzde 73'ünü oluşturmasıyla dünyanın en büyük bor rezervine sahip ülkesi olma unvanını taşıyan Türkiye, bu bağlamda dünya pazarının yüzde 62'sini elinde tutuyor.

Türkiye'deki bor rezervini ekonomiye kazandırmak amacıyla çalışmalarını sürdüren Eti Maden'in geçen yıl yaptığı 2 milyon 650 bin tonluk rafine bor satışı, ülkeye 1 milyar 300 milyon dolar kazandırmış ve kurumun 2021'deki 1 milyar 30 milyon dolarlık bor satışını geride bırakarak rekor kırmıştı.

Söz konusu tesisle, Türkiye'de fazlaca bulunan ve ham maddeden uç ürüne kadar değerini 2 bin kata kadar katlayabilen bor cevherinin, katma değeri daha yüksek olan bor karbüre dönüştürülmesi sağlanarak bor ihracatından elde edilen gelirin artırılması amaçlanıyor.

Savunma sanayi başta olmak üzere nükleerde, metalürjide, otomotiv sektöründe ve aşınmaya dayanıklı mekanik parçaların üretiminde yaygın olarak kullanılan bor karbür, yüksek sıcaklığa dayanımı, sertliği, fiziksel mukavemeti düşük yoğunluğuyla, endüstriyel açıdan çok önemli bir malzeme.

Yıllık 1000 ton kapasiteye sahip Bandırma Bor Karbür Üretim Tesisi ile dünyada bor karbür üreten 5'inci ülke olan Türkiye, "Cevherden mücevhere" anlayışıyla bu alanda dünyanın sayılı ülkeleri arasına girerek bor cevherinin katma değerini yükseltmekle kalmıyor, aynı zamanda dünyanın en sert üçüncü malzemesinin üretiminde ve satışında kilit rol oynamayı hedefliyor.

Kaynak:https://www.aa.com.tr/tr/cumhuriyetin-yuzuncu-yili/turkiye-cumhuriyetin-100-yilinda-nadir-toprak-elementlerini-islemeye-basladi/3034194

20201002

‘Karabağ’ın kaynakları Ermenistan’a akıyor’ - (2016)



‘Karabağ’ın kaynakları Ermenistan’a akıyor’

Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, Karabağ ve çevresinde Ermeni işgali altındaki Azerbaycan topraklarındaki illegal ekonomik faaliyetleri konu alan bir rapor hazırladı. 107 sayfalık özel raporda uluslararası hukukun Azerbaycan toprağı kabul ettiği bölgelerde, ayrılıkçı Karabağ ermenilerinin Ermenistan devletinin desteğiyle yürüttüğü ‘kolonyal’ ekonomik faaliyetler ayrıntılı olarak anlatıldı.


Bu bölgelerde faaliyet yürüten büyük şirketlerin Ermenistan’daki siyasetçilerle bağlantılarının de belirtildiği raporda işgal altındaki topraklar Ermeni yerleşiminin devam ettiği, bu durumun Ermenistan tarafından vergi indirimi, bedava ev ve hibe krediler gibi çeşitli teşvik programlarıyla cazip hale getirildiği de yer aldı.

Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi ve etrafındaki yedi bölge 1991 yılından beri işgal altında. Birleşmiş Milletler’in de kararıyla tescillenen bu işgal bölgesinde, Ermenistan destekli ayrılıkçı Ermeniler ile Azerbaycan ordusu arasında zaman zaman çatışmalar yaşanıyor.

‘Azerbaycan’ın İşgal Altındaki Topraklarında İllegal Ekonomik Faaliyetler’ başlıklı rapora göre Azerbaycanlıların göç ettirilmesiyle demografik üstünlüğü de sağlayan Ermenilerin bölgedeki ekonomik faaliyetleri ise uluslararası düzeyde devam ediyor.

Ermenistan tarafından desteklenen bu faaliyetler kapsamında Azerbaycan toprağı olan Laçin, Şuşa, Zengilan, Kubatlı, Kelbecer ve Hocavend gibi bölgelerdeki değerli madenler, orman ve tarım alanları illegal bir şekilde işletilerek Ermenistan menşeyli olarak dünyaya pazarlanıyor.

‘Rant işgali’

‘Ermenistan’ın Karabağ konusundaki uzlaşmaz tutumu ile bölgeden elde ettiği ekonomik rant arasında paralellik var’ ifadesinin yer aldığı rapora göre Ermenistan, ‘Diaspora Bakanlığı’ vasıtasıyla işgal bölgesine Ermeni yerleşimlerini organize ediyor.

Amerika, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerdeki Ermeni vakıfları ise yaptıkları bağışlarla bu yerleşimleri finanse ediyor. Yerleşimcilere 10 yıl boyunca bu bölgelerde yaşamaları şartıyla bedelsiz olarak ev, tarım aletleri, büyük ve küçükbaş hayvan ve hibe niteliğinde maddi destek veriliyor. Bölgedeki köylerin nüfusunun 2017’ye kadar en az 1000 kişiye ulaştırılması da amaçlanıyor.

‘Tarih yok ediliyor’

Raporda yer alan diğer detaylar şöyle:

- ‘Ermenistan, bölgeye yerleşimi özendirmek için coğrafi isimleri Ermeni kültürü ve tarihiyle bağlantılı olanlarla değiştiriyor. ‘Yeni Kilikya’, ‘Yeni Van’ gibi isimler kullanarak daha fazla yerleşimciyi çekmeye çalışıyor. Bölgedeki Azerbaycanlılar ise zorla göç ettiriliyor, geri dönmelerine de izin verilmiyor. İşgal bölgelerinin Azerbaycan kimliği ve mirasının silinmesi için bölgedeki tarihi eserlere zarar veriliyor, yüzlerce yıllık geçmişi olan cami, medrese, kale gibi yapılar yok ediliyor.’

- ‘İşgal bölgesinde kalıcı altyapı yatırımları, enerji üretim tesisleri, yerleşim, tarımsal sulama ve nakliye altyapısı kuruluyor. Değerli ve nadir ağaç türlerinin bulunduğu ormanlar endüstriyel amaçlı olarak kesiliyor. Mobilya ve kereste amaçlı bu kesimler; ceviz, çınar ve diğer bazı nadir ve kıymetli ağaç türlerini yok ediyor. Kontrolsüz ve tedbirsiz endüstriyel tesisler de çevreyi kirletiyor.’

‘Sarkisyan’la bağlantılı’

- ‘Ermenistan, işgal bölgesindeki ekonomik kontrolünü gittikçe yaygınlaştırıyor. Bölgedeki faaliyet gösteren şirketlere finans ve altyapı desteki sağlıyor. Ermeni orjinli uluslararası şirketler ve yabancı yatırımcılar da bölgede etkili. Ermeni diasporası yaptığı bağışlarla yerleşimleri destekliyor ve özendiriyor. Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan ve Başbakan Hovik Abrahamyan’ın da aralarında bulunduğu birçok üst düzey isim bölgede uluslararası hukuka aykırı bir şekilde ekonomik faaliyet yürüten tesislere sık sık ziyaretler yapıyor. Devlet kurumları bölgedeki yatırımcı ve üreticilere lojistik destek sağlıyor. Bölgede üretilen ürünler Ermenistan’da üretilmiş gibi gösterilerek uluslararası pazarlara gönderiliyor.’

‘Aras projesi’

- ‘Aras nehrinin etrafındaki yerleşime özel bir önem veriliyor. Su kaynakları açısından verimli olan Laçin, Kelbecer ve Zengilan bölgelerine ayrı bir önem veriliyor. Araz nehri civarı için ‘İkinci Ararat (Ağrı) ovası’ deyimi kullanılıyor. Bölgedeki su kaynakları sadece sulama için değil; enerji üretimi için de kullanılıyor. Bu enerji Ermenistan’a transfer ediliyor.’

- ‘İşgal altındaki topraklarda toplam 155 ayrı altın, bakır, çinko, demir gibi kıymetli maden yatağı işletilerek ihracat yapılıyor. Bu şirketleri işletenlerin tamamı Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan’a yakın isimler. Zaten Ermenistan’daki üst düzey devlet adamlarıyla ilişki kurmadan bu bölgede ekonomik faaliyet yürütmek mümkün değil. Sadece Kelbecer’deki Soyudlu altın madeninde 150 ton rezerv tespit edilmiş durumda. Bu madeni, Rusya merkezli Ararat Gold adlı şirket işletiyor. Bu şirket Ermenistan’ın altın ihracatının yüzde 99’unu yapıyor.’

Suriyeli Ermeniler

- ‘Suriye’deki iç savaş sebebiyle Kamışlı ve Halep civarından kaçan Suriye Ermenileri; özellikle Zengilan, Kubatlı ve Laçin bölgelerine yerleştiriliyor. Pasaport verilen ve teşvik programlarıyla desteklenen göçmenler, orduya asker olarak da alınıyor. 2011’den itibaren Suriye’den Ermenistan’a giden göçmen Ermeni nüfusu 16 binin üzerinde...’

20200709

Bor Üretiminden Artan Lityum İşlenerek Üretime Kazandırılacak

Son yıllarda bor madeninden ürün geliştire çalışmalarını arttıran Türkiye, rafine bor üretimi sırasında ortaya çıkan lityumu geri kazanacak.

Türkiye’nin en değerli madeni borun kendisi gibi atığı da uç ürünlere dönüştürülerek ekonomiye kazandırılacak. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, bataryalar için kritik önemde olan lityum için “Bor madeninden rafine bor üretimi sırasında ortaya çıkan sıvı atığın içerisindeki lityumu geri kazanma üzerine bir teknoloji geliştirdik. İlk etapta yıllık 10 ton lityum üretim kapasitesine sahip tesisi devreye alacağız. Temmuz ayı içerisinde tesisin montajına başlayıp, yıl sonunda ilk üretime geçeceğiz” dedi.

YENİ BOR İŞLEME TESİSİ YOLDA


Enerji Bakanı Dönmez, bor madeni ile ilgili yeni bir tesisin müjdesini verdi. Bor yataklarının belli oranda lityum içerdiğine dikkat çeken Dönmez, “Eti Maden 3 yıldır yaptığı Ar-Ge çalışmalarıyla lityum üretiminde geleneksel yöntemlerin dışına çıkarak, yeni üretim metodu geliştirdi ve lityum karbonat ve satılabilir bor ürünlerinin üretimini gerçekleştirdi” dedi. Bor madeninden rafine bor üretimi sırasında sıvı ve katı atık ortaya çıktığını kaydeden Dönmez, şu ifadeleri kullandı: “Bu atıklar uygun koşullarda depolanıyor. Lityumun batarya teknolojisi, mobil cihazlar, elektrikli otomobiller, elektrikle çalışan aletler gibi pek çok yerde kullanım alanı mevcut. Lityum bu anlamda en yeni teknoloji. Ancak, ham madde olarak dünya genelinde nadir. Biz bu açıdan şanslıyız.”


GÜNEŞE 1.4 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM


Bakan Dönmez, yenilenebilir enerji çalışmaları ile ilgili de bilgi verirken, önümüzdeki günlerde toplu rüzgar enerjisi santralleri (RES) açılışlarının olacağını söyledi. Başkent Organize Sanayi Bölgesinde inşa edilen Avrupa ve Orta Doğu'nun ilk ve tek entegre güneş paneli üretim tesisi ile ilgili de değerlendirmede bulunan Dönmez, “Buradaki yatırım tutarı güneş santrali ve fabrikayla birlikte 1.4 milyar dolara mal olacak. Bin 400 kişiye istihdam sağlayacak. Yıllık 500 MW güneş paneli üretim kapasitesine sahip olacak" dedi.


ENERJİ ÜRETİMİNE GÜÇ KATACAK

Tesisin milli ve yerli enerji üretimi açısından Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun tek entegre güneş paneli tesisi olacağını aktaran Dönmez, " 1000 MW’lık Karapınar Güneş Enerji Santralinin panelleri burada üretilecek. Böylelikle Karapınar’da yüzde 70’in üstünde yerlilik oranı sağlanacak. Karapınar Güneş Enerjisi Santralinde üretilecek elektrik ile cari açığın kapatılmasına yıllık 400 milyon dolar katkı sağlanacak. Karapınar Güneş Enerji Santrali faaliyete geçtiğinde Türkiye’nin elektrik üretimindeki güneş enerjisinin payı da yüzde 20 artacak. Fabrikanın Ar-Ge merkezine 10 yılda yaklaşık 90 milyon dolar kaynak aktarılacak" diye konuştu.

20200222

🗺 Türkiye Büyük Toprak Grupları (BTG) Haritası

Türkiye Büyük Toprak Gruplarının (BTG) tarım alanlarındaki dağılımı dikkate alınarak 3579 adet ve 0–20 cm’den alınan topraklarda yapılan fiziksel ve kimyasal analizler sonucu hesaplanan aşınabilirlik değerlerine göre toprakların 333 adeti çok kuvvetli derecede 1418 adeti kuvvetli derecede, 1298 adeti ise orta derecede aşınabilir topraklar sınıfına girmiştir. Bu dağılımı (BTG) düzeyinde incelediğimizde ilk sırayı 323 adet ile alüvyal toprağın % 50’si kuvvetli derecede aşınabilir olarak belirlenirken, bu oran kahverengi orman toprakların 433 adetinde % 31 ve kireçsiz kahverengi orman toprağında ise bu oran % 38 olarak belirlenmiştir.

Sonuçta tarım topraklarının büyük çoğunluğu kuvvetli derecede ve orta derecede aşınabilir topraklar sınıfına girmektedir. Çok az ve az aşınabilir toprakların sayısı ise toplam toprak sayısına göre sadece % 14’tür.

20200217

🗺🇹🇷 Türkiye Uranyum ve Toryum Yatakları Haritası


Günümüzde maden kaynakları arasında uranyum ve toryumun önemli yeri bulunmaktadır. Özellikle savunma ve askeri alanlarda kullanılıyor olması bu madenlerin önemini başka boyutlara çekmektedir. Türkiye’de bulunan uranyum ve toryum yatakları aşağıda verilmiştir. Kaynakların yerlerini daha kalıcı olarak öğrenme için aşağıda bulunan haritaya bakabilirsiniz.


Türkiye Uranyum Yatakları;

Yozgat/Sorgun
Uşak/Fakılı Köyü
Manisa/Köprübaşı
Aydın/Çavdar-Demirtepe

20191028

🎞 Prof.Dr. Engin Arık: "En zengin toryum yatakları bizde...'' demişti...


Isparta'da Atlasjet'in 4203 sefer sayılı uçuşu ve kazada yaşamını yitiren 6 bilim insanı:
-Prof. Dr. Engin Arık
-Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ
-Doç. Dr. İskender Hikmet 
-Araştırma görevlisi Mustafa Fidan
-Araştırma görevlisi Özgen Berkol Doğan
-Yüksek lisans öğrencisi Engin Abat 

Sosyal medyadan bir yorum:

20190810

Türkiye'nin bilim şehitleri, ruhunuz şad olsun. Işıklar içinde uyuyun!


''Emperyalizm ve küreselci sermaye güçleri tarafından 
şehit edilen çok değerli Türk bilim insanlarına 
Türk milletinin ve devletinin bir vefa borcu vardır:
Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün 
devrimleri ve ilkeleri ışığında
Milli üretim ve devlet güdümlü, planlı kalkınma!
Kuşkusuz, bilim insanları 
uygar bir ülkenin kutsalıdır, korunmalıdır, 
baştacı edilmelidir.''
Alp Icoz

20190606

Bor mineraliyle süt ürünlerinin ömrünü yüzde 25 uzattılar


Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Veteriner Fakültesi'nde öğretim üyeleri Doç. Dr. Mustafa Kabu ve Doç. Dr. Recep Kara, yoğurt ve kaymak başta olmak üzere süt ve et ürünlerinin raf ömrünü 'bor' mineralleri kullanarak elde ettikleri bileşenle yüzde 25 uzattı.


AKÜ Veteriner Fakültesi öğretim üyeleri Doç. Dr. Mustafa Kabu ile Doç. Dr. Recep Kara, ülke genelinde yüzde 72 rezerve sahip bor madeni üzerinde sürdürdükleri 12 yıllık çalışmayla süt ve et ürünlerinin raf ömrünü uzatmayı başardı. Doğada bulunan 230 çeşit bor madeni üzerinde çalışma yapan iki akademisyen, et ve süt ürünlerinin raf ömrünü yüzde 25 uzattı. İki bilim insanı bor bileşeni içeren yiyeceklerin karaciğer yağlanmasını da önlediğini belirledi. Bileşenin patentini alan ikili, ürünün ilaç sanayisinde de kullanılacağını söyledi.

AKÜ Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Kabu, 12 yıllık çalışmalarının sonucunda bu başarıyı elde ettiklerini söyledi. Araştırmalarında bor madeninin insan ve hayvan sağlığı üzerindeki faydalarını tespit ettiklerine dikkat çeken Doç. Dr. Kabu, "Bor madeni içeren et ve süt ürünleri hipokalsemi (kalsiyum eksikliği), karaciğer yağlanmasını önlüyor. Bizim dışımızda özellikle Avrupa ve Amerika'da yapılan çalışmalarda bor madeni içeren gıdaların kanser tedavisinde olumlu etkiler oluşturduğunu gördük. Hayvansal gıdaları bor açısından zenginleştirerek hem raf ömürlerini yüzde 25 uzattık hem de insan sağlığını koruyan bir bileşen elde ettik. Bu bileşeni özellikle pastörize süt, yoğurt, kefirin yanı sıra Afyonkarahisar için çok önemli olan kaymak ve sucukta kullanmaya başladık" dedi.

Bu bileşenin elde edilebilmesi için 230 çeşit bor madeninden hangisinin ne düzeyde ve nasıl kullanılacağının çok iyi hesaplanması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Kabu, "Rastgele bir bileşenin seçilip konulması uygun değil. Bor ilaveli süt ve et ürünlerinin raf ömrü artık daha uzun. Bu ürünleri daha uzak ülkelere ihraç edebileceğiz. Bu ürünler aynı zamanda karaciğer ve hipokalsemi sıkıntısı olanların tedavisinde olumlu etki yapıyor. Yine kanser tedavisi gören hastaların da kullanımına açılacak" dedi. 

ALINTI/KAYNAK: https://tr.sputniknews.com

20190321

🇹🇷🗣Prof. Engin Arık : “Türkiye’nin toryum yatakları, dünyanın en zengin yatakları. ''

20190317

✍️ 🇹🇷 Türkiye’nin bekasında 🧿 bor madenlerinin önemi - Mustafa Pamukoğlu


Türkiye’nin bekasında bor madenlerinin önemi
Mustafa Pamukoğlu

Türkiye, petrol ve doğalgaz zengini bölgelere komşu, geleceğin petrolü olan bor ve tityanyum madenlerine sahip Avrupa ve Asya’yı birleştiren bir ülke olarak her zaman emperyalist ülkelerin iştahını kabartmıştır. Yaşadığımız bu dönemde de ülkemiz üzerinde birçok oyunlar oynanmak istenmektedir. Büyük ve dinamik pazar olan ülkemiz ne gelişmiş ekonomi olmalı ne de batmalı. Sadece Batı’nın çizdiği yol haritasında ilerlemeli.

Fakat devlet geleneğinin sağlamlığı, nitelikli insan gücünün varlığı ve tarihsel genlerindeki özgür toplum refleksi ülkemiz üzerinde oynanan her oyunu bozmaktadır.

Bütün bu gücümüze rağmen ekonomide üreten ve katma değer yaratan bir ülke olmazsak batının üzerimizdeki ısrarlı oyunları bir gün başarıya ulaşabilir. İşte bu da titrediğimiz ülkemizin bekasını tehlikeye atacak bir durumdur.

Oysa öyle zenginliklerimiz var ki bunlar ülkemizin gelişmiş ekonomi haline gelmesini sağlayacak zenginliklerdir. Bunlardan biri bor madenleridir.


 

TÜRKİYE’DE BOR

Dünya bor rezervlerinin yüzde 73’üne sahip olan Türkiye’de bilinen bor yatakları


  • Eskişehir - Kırka, 
  • Kütahya - Emet, 
  • Balıkesir Bigadiç, 
  • Bursa - Kestelek’te 

bulunmaktadır.

Türkiye’de rezerv açısından en çok bulunan bor mineralleri Tinkal ve Kolemanit’tir. Türkiye’de Tinkal yatakları Eskişehir - Kırka’da, kolemanit yatakları ise Kütahya - Emet, Balıkesir - Bigadiç ve Bursa - Kestelek’te bulunmaktadır. Ayrıca, Balıkesir - Bigadiç’te üleksit rezervi mevcut olup Bursa - Kestelek’te zaman zaman Üleksit yan ürün olarak elde edilmektedir.

2840 sayılı Kanun ile birlikte Türkiye’de bor ve bor ürünlerinin üretilmesi, işletilmesi ve pazarlanması faaliyetlerini gerçekleştirme görevi Eti Maden tarafından yürütülmektedir.

Bor ürünleri Türkiye’de;

  • yüzde 36 cam, 
  • yüzde 31 seramik, 
  • yüzde 9 temizlik- deterjan, 
  • yüzde 7 tarım, 
  • yüzde 4 tutkal, 
  • yüzde 14 pay ile diğer alanlarda 

kullanılmaktadır. Eti Maden, yurt içi bor taleplerinin tamamını karşılamaktadır.

Türkiye bor madenini tam rafine işlenmiş olarak değil, ham veya yarı rafine halde satmasından dolayı çok önemli döviz kazandıracak fırsatları kaçırmaktadır. Örneğin, ortalama FOB Bandırma 200 dolar/ton dan satılan tenörlü kolemanit cevherini -Türkiye bu cevherde dünyanın tek üreticisi ve ihracatçısı konumundadır- alan ABD’li bir firma söz konusu ürünü öğüttükten sonra 600-650 ABD doları/ton fiyatla nihai kullanıcıya satmaktadır. Katma değer ABD tarafından kazanılmaktadır.

  

DÜNYA’DA BOR

Dünyada ham madde kaynaklarının hızla tükenmesi ve sanayinin birçok dalında kullanması sebebiyle borun, her geçen gün önemi artmaktadır. Dünyadaki en yüksek bor rezervine sahip olan Türkiye’yi Rusya, Güney Amerika ve Amerika Birleşik Devletleri takip etmektedir.

Dünyada 2017 yılında 5.7 milyon ton civarında üretim kapasitesi olduğu bilinmektedir.

Dünya bor ürünleri tüketimi ise 2000 yılında 3.1 milyon ton iken, bu değer 2014 yılında 4.3 milyon ton, 2015 yılında 3.8 milyon ton, 2016 yılında 3.77 milyon ton, 2017 yılında 3.87 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Dünyada sektörel bazda bor ürünlerinin tüketimi: yüzde 47 cam sektörü, yüzde 16 tarım-gübre, yüzde 15 seramik sektörü, yüzde 2 temizlik ve deterjan sektörleri ve yüzde 20 diğer sektörlerdir.




BORUN STRATEJİK ÖNEMİ

Bor ve borlu yakıtlar, 1950’li yılların başında ABD Savunma Programında geleceğin yakıtı olarak adlandırılmış ve nükleer silahlanma dışında 2. önemli stratejik malzeme olarak nitelendirilmiştir. 1958 - 1961 yıllan arasında ABD ve NATO tarafından bor, stratejik bir maden olarak ilan edilmiş, pazarlaması kontrol altına alınmıştır.

Yakın bir gelecekte şu anda motorlu araçlarda kullanılan petrolün (benzin, mazot) alternatifi “bor” madeni olacağı kesindir. Türkiye, petrol kadar önemli ve hatta petrolden bile daha önemli olacağı varsayılan bor madeninin dünyadaki en büyük rezervine sahip ülkesidir.

Böyle bir servete sahip ülkemizin stratejik açıdan önemi ortada. Coşkulu konuşmalarla ülkenin bekası korunmaz. Üretimle, katma değer yaratmakla ancak ülkemizin gelecek nesillere de vatan olacağını aklımızdan çıkartmamalıyız!


Alıntı/Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/turkiye-nin-bekasinda-bor-madenlerinin-onemi-mustafa-pamukoglu-kose-yazilari-mart-2019

20190121

Bayburt'ta tesadüfen keşfedilen 'kehribar' için birçok ülke sıraya girdi



Bayburt'un Aydıncık köyünde vatandaşların yıllardır kömür diye toplayarak yaktığı taşın kehribar taşı olduğu anlaşıldı. Köyde yapılan incelemede yaklaşık 200 milyon metreküp doğal taş tespit edildi. Değerli bir taş olan kehribar taşının çıkarılması için maden ocağı açılması çalışması yürütülürken, Çin başta olmak üzere birçok ülke taş rezervi için sıraya girdi. 

Bayburt, Aydıncık Köyü'nde vatandaşların yıllardır kömür diye toplayarak yaktığı taş için araştırma başlatan müteahhit Ünal Heytam Haşlak, aldığı taş örneklerini Dokuz Eylül Üniversitesi'ne gönderdi. Yapılan analizlerde taşların, ağaç reçinesinin fosilleşmiş halinden meydana gelen kehribar olduğu belirlendi. Yıllardır kömür diye toplayıp yaktıkları taşın değerli olduğunu öğrenen köylüler harekete geçti. Köylüler, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'ne (MTA) başvurdu. Köyde yapılan incelemede kehribar olduğu belirlenen ekonomik değere sahip yaklaşık 200 milyon metreküp doğal taş tespit edildi. Kendi arazisinde çıkan kehribar için ruhsat alan müteahhit Ünal Heytam Haşlak, maden ocağı açılması için çalışma başlattı.

 


'EKONOMİYE KAZANDIRACAĞIZ'

Köydeki evinde açtığı atölyede, kehribar taşından orijinal tespihleri yapan Haşlak, yaz ayları ile birlikte maden ocağı çalışmalarına başlayacaklarını açıkladı. Yıllardır kömür olarak yaktıkları taşın doğal kehribar olduğunun belirlenmesi üzerine harekete geçtiğini anlatan Ünal Heytam Haşlak, "Taşların kömür olduğunu biliyorduk. Siyahları ben de kömüre benzettim ama renkli olanları görünce şüphelendim. Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yaptırdığımız analizde, taşların doğal kehribar olduğunu öğrendik. Biz de şaşırdık. Yaptığımız araştırmada ülkemizde taşların değerli olduğunu öğrendik. Bir maden ocağı açarak taşları çıkarmayı planlıyoruz. İnşallah ülkemizin ekonomisine de katkısı olacak. Hakikaten de görünümü harika bir taş. Kehribarı değerlendireceğiz ve işleme merkezi kurup ülkemiz ekonomisine destek olacağız" dedi.

Yaz ayları ile birlikte kehribar taşı maden ocağı açacaklarını belirten Haşlak, "Kuracağımız tesisle ekonomiye katkı sağlayacağız. Daha şimdiden kehribar taşı için siparişler alıyoruz. Çinlilerin başta olmak üzere ve bazı ülkeler madendeki ham maddeyi satın almak için talepleri oldu. Ben kehribarı taşını ülkemizde işlenmesi ve döngünün ekonomiye katkı sağlamasını istiyorum" diye konuştu.
Ömür Kabadayı ise “Kehribarlar işlendiği zaman daha güzel tespihler çıkıyor. Bunun tanıtımının yapılıp buradan satışlarının olması gerekli. Bizde bu tespihlerden almaya geldik” şeklinde konuştu.


 

KEHRİBAR NEDİR?

Kehribar bir taş olarak anılır ve ağaçların korunma mekanizmaları arasında yer alan reçinelerin fosilleşmiş halidir. Yapılan incelemeler neticesinde kehribarın içerisinde fosilleşmiş canlılara da rastlanmıştır. Şifalı taş olarak kabul edilen kehribarın bileşiğinde, oksijen, hidrojen, karbon ve de süksinik asit bulunmaktadır. Kehribar yapı itibariyle incelendiğinde, bu taşın aşırı derecede saydam olması dikkat çeken ilk özelliktir. Sahip olduğu ultra yumuşaklık ve hafiflik, kehribarın özelliklerinden bazılarıdır. Kehribarlar, oluşum itibariyle iki renkte bulunmaktadır. Bunlardan ilki sarı renktir. Fakat bu sarı tam renginde değil, kırmızımsı sarı şeklinde kendini gösterir. Diğer kehribar rengi ise, donuk sarı renge sahip kehribardır. Bu tür kehribarın diğer bir adı ise eskitilmiş kehribardır.

Alıntı/Kaynak: https://www.dha.com.tr/yurt/bayburtta-tesadufen-kesfedilen-kehribar-icin-bircok-ulke-siraya-girdi/haber-1621861

🎞️ I am not Turkish but 🇹🇷 ( Ben Türk değilim ama..) akımından... 🇹🇷Türkçe sözlü şarkılar

“Türk değilim ama…” akımı büyük ilgi görüyor -  Son zamanlarda sosyal medyada "I am not Turkish but" yani "Türk değilim ama...