20170527

GÜZEL DİLİMİZ TÜRKÇE / Emine Azboz

 
GÜZEL DİLİMİZ TÜRKÇE

Türkçemiz sondan eklemeli bir dil yapısına sahiptir: Kök değişmez, yeni eklerle aynı kökten yeni sözcükler türetilir. Dilimizin zenginliği de buradadır. Türkler çağlar içinde yaşadıkları din, kültür ve devlet değişimlerinden ötürü pek çok alfabe ve yazı dili, lehçe kullanmışlardır; Göktürk Alfabesi, Uygur Alfabesi bizimdir. Yazımı Çinlilere benzer. Türkler Müslüman olduktan sonra da bükünlü bir dil olan Arap Alfabesi kullanılmış; bu dilde sözcüklerin kök ve ekleri, harflerin şekilleri değişik olduğundan öğrenilmesi zordur, belki okumayı öğrenir insan ama yazmak çok zor. Bu dilin sesli harfleri yok denecek kadar azdır. Sesli harflerin yerini "üstün ,esire, ötüre" denilen şekiller alır. Pek çokta yazı deneyimlerine sahip olan atalarımız, yukarıdan aşağıya, sağdan solo, soldan sağa gibi yazı deneyimleri yaşamışlardır. Cumhuriyet kurulunca yapılan Türk Rönesan'sı kabul edildi. Bu bağlamda Anadolu aydınlanması Devrimi sonucu Batı kültürü benimsenmiş, Latin Alfabesine geçilmiştir;29 harfimiz olmuştur. . 

Mustafa Kemal'in dehası, eski alfabedeki (K) sesi kullanıldığı yere göre üç çeşit harfle ifade edilir. Bu da karışıklığa neden olduğundan bunları teke indirmiş (K)nin önüne ve arkasına konan ince ve kalın seslerle beyinlerde bu karışıklık son verilmiştir. Cumhuriyet ile birlikte Türk'ün düşüncesini demir çerçeve gibi saran dil karmaşası giderilerek Türkçemiz bağımsızlığına kavuşmuş, okur yazar sayısı hızla artmıştır; Halk Evleri, Millet Mektepleri bunun için açılmıştır. Bu amaçla da Harf Devrimi ve Abece Devrimi yapılmıştır. Bu yolla Çağlardır Türkçemiz Arap kültür emperyaliziminden kurtulmuş tam bağımsızlığına kavuşmuştur. Bu nedenle çağların devrimcisi Atatürk, ulusu gibi dilini de özgürleşmesini sağlamıştır. Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu'nun kurulmasının nedeni budur. Bütün mirasını bu iki kuruma bağışlamasının da nedenidir bu. 

Şimdilerde 29 harfimize (X-W-Q) alfabemizde olmayan bu harfler eklenmiş, artık resmen dilimize girdiğini öğrenmek, bir dil öğretmeni olarak beni çok üzdü. Bir ülkeye yapılacak en büyük kötülük, bir milletin dilini bozmak, ordusunun disiplinini ve yapısını yozlaştırmak, tarihini çarpıtmak, öğretmen yetiştiren kurumlarının işlevini sulandırmaktır; Cumhuriyet eğitimini laik ve çağdaş yörüngesinden çıkarıp dinselleştirmektir. Demek sıra dilimize geldi. Bunlar, bir millet in var oluş temelidir. Ayrıca da millet için bir tesbihin imamesi gibidir. Onları bozarsan gerisi kolay gelir; çöküş ve yıkılış kaçınılmaz olur artık. Bunları, yapanlar hangi akla, kime ve neye hizmet ediyor acaba anlayamıyoruz? Hem niçin? Hangi zorunluluktan buna itiyor yetkilileri? Anlayamıyorum hiç. Geri zekalı mıyım ben neyim?

Emine Azboz