Hiç şüphesiz Göbeklitepe, dünya tarihinin en gizemli yapılarından biri... Türk kültürüyle bağlantısı ciddiyetle incelenmesi gereken bir konu, ancak bu bağlantıların ortaya çıkması engelleniyor...
Resmî açıklamalar eksik ve şeffaflık sorunu var.
Klaus Schmidt'in ölümü ve kazı süreçlerindeki duraksamalar, doğal olarak soru işaretlerini artırıyor.
Henüz çanak-çömlek dahi icat edilmemişken böylesine devasa bir yapının inşa edilmesi, ilkel olarak tanımlanan toplumların zihinsel kapasitesine dair anlayışı kökten sarsıyor. Yapıların mimari planları, hayvan figürleri, T-biçimli dikilitaşlar ve semboller, Anadolu ve Mezopotamya kültürlerinden çok, Orta Asya bozkır kültürlerine daha yakın özellikler taşıyor...
Balbal benzeri dikilitaşlar, özellikle Altay, Tuva ve Moğolistan'da Türk kültüründe görülüyor. Türk kültürüyle benzerlik taşıyan motifler çok dikkat çekici. Tuva ve Moğolistan'daki taşlarda hayvan figürlerinin üst üste dizilimi, Göbeklitepe'deki "3 Hayvanlı Sütun" ile neredeyse aynı! Hayvan figürlerinin yerleşim düzeni, Türk mitolojisinde görülen "gökyüzü-yeryüzü-alt dünya" hiyerarşisine benzer biçimde üst üste işlenmiş.
T sembolü bazılarına göre Tengri sembolünü çağrıştırıyor; bazı dikilitaşlarda OZ tamgasına benzer şekiller var. Tüm bu veriler ışığında, Göbeklitepe'yi yapanların Proto-Türkler olabileceği ve bu kültürle ortak bir kökene sahip bir toplum olabileceği tezi oldukça ağır basıyor.
Dr. Semih Güneri'nin tespiti çok çarpıcı: Bu tür taş işçiliği için metal keski aletleri gerekiyordu, bu da o dönemde yalnızca Güney Sibirya (özellikle Lena Vadisi) çevresinde vardı. Bu bulgu Asya'dan gelen bir elit zanaatkâr zümrenin bölgeye ulaşmış olabileceğini düşündürüyor.
Göbeklitepe'yi yapanların, bugünkü "Türk" kavimlerinin atası olan Avrasya bozkır kültürleriyle bağlantılı olduğu aşikar. En azından bu kültürle simgesel ve teknolojik bir etkileşim açık şekilde vardır.
Göbeklitepe'deki sembollerin evrensel inanç sistemleriyle ilişkisi, Proto-Türk izleri veya Anunnaki teorileriyle örtüşmesi devletler ve akademik kurumlar tarafından sansürlenmek istenmektedir.
Alman arkeolog Klaus Schmidt'in 2014'te şüpheli ölümü bu süreçte bir kırılma noktası olabilir. Eşinin ifadeleri ciddi şüphe uyandırdı. Bu da bazı bilgilerin ortaya çıkmasını engellemek için operasyonel bir müdahale ihtimalini gündeme getiriyor.
Göbeklitepe'de yılan figürleri yaygın... Mitolojik olarak, yılan, birçok eski kültürde bilgi, dönüşüm, yeraltı ve doğaüstü varlıklarla ilişkilidir. Sümer mitolojisinde de Anunnakiler, insanlığın genetik yaratıcıları olarak geçer ve yılan sembolizmiyle ilişkilendirilir (örneğin Enki figürü). Mitolojilerdeki ortak semboller (yılan, çift başlı hayvanlar, çember içindeki T şekli vb.) ortak bir bilinç ya da bilgi aktarımı olduğu izlenimini açıkça veriyor.
Göbeklitepe meselesi artık sadece bir arkeoloji konusu değil. Bu, tarihin yeniden yazılması meselesi...
Kolektif bilinçaltı ve sembolizmin çözülmesi meselesi...
Türklerin kadim geçmişine dair izlerin yeniden tanımlanması meselesi...
Ve hatta modern devletlerin bilgi üzerindeki kontrolünün sorgulanmasıdır....
Göbeklitepe, yalnızca taşlardan ibaret değil. O taşlar;
İnsanlık tarihinin başlangıcını,
İnancın ve kimliğin ilk tohumlarını,
Belki de büyük bir bilgi kırılmasını işaret ediyor.
*Alıntı: Didem Yavuzyılmaz @didemyvzylmz
Ve belki de tam da bu yüzden bazı bilgiler bilerek geç açıklanıyor ya da hiç açıklanmıyor !
#Göbeklitepe
Göbekli Tepe'yi ilk ortaya çıkaran Arkeolog Klaus Schmidt, 20 tapınaktan sadece 6'sının gün yüzüne çıkarıldığı ve ortaya çıkan benzerlikler; Türklerin erken kültürünün Göbeklitepe olabileceği yönünde ciddi kanıtlar sunuyor demişti Peters ile birlikte yazdıkları makalede(2004).… pic.twitter.com/VJg1DX0cJs
— Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı) (@Saka_larr) June 27, 2025