20240315

🎞🇹🇷Çanakkale Savaşı | 🇫🇷🎥Fransız Film Arşivinden Çanakkale Cephesi 1915

Gelibolu (Çanakkale) yarımadasında, Fransızlar Seddülbahir'de bir kışla ve yapay bir liman kurdular. Eski bir gemi olan Masséna'yı limanı kapatmak için batırdılar... 1915

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Gelibolu müstahkem mevkiine General Liman von Sanders, Osmanlı mareşali rütbesiyle Enver Paşa tarafından tayin edilmiştir. Enver’in Birinci Cihan Harbi’nde Almanya’nın maddi desteğine binaen Alman komutanlara yer vermesi, aslında anlaşılabilir, fakat bu işte fazla ileri gitmiştir. Kendi kuvvetlerine ve komutanlara bir itimatsızlığı vardı. Ortada Alman amatör tarihçi çevreler tarafından desteklendiği açık bazı görüşler var. Bunları, kendilerine o ülkede istikbal arayan, tutunmak isteyen ve hatta akademik görev peşinde olan bazı Türkiyeli gençlerin de benimseyip dağıttığı görülüyor. Sosyal medyada bu gibi saçmalıklar görülüyor. Güya “15 bin kişilik bir Alman kuvveti Gelibolu’da savaşmış. Gelibolu komutanlarının hepsi de Alman’mış.”

Liman von Sanders gelen komutanların içinde en dürüstüydü. Coğrafya ve strateji bilgisinin çok üstün olduğu söylenemez. Yanlış kararlar ve emirler vermiştir. Fakat bir meziyeti vardı: Maiyetteki Türk komutanların tecrübesini takdir etmiş ve gereğinde komutlarını değiştirmiştir. Kâzım Bey (Karabekir), Fethi Bey, Mustafa Kemal Bey (Atatürk), bizzat Esat Paşa ve daha niceleri çarpışan Avrupa’nın ordularının aksine bu savaşa tecrübeli askerler olarak girdiler. Hatta Mustafa Kemal Bey, Balkan Savaşı sırasında Gelibolu’nun durumunu çok iyi tetkik etmiştir ve hafızası dolayısıyla coğrafi konumunu çok iyi benimsemiştir.

10 bin vagonluk yardımdan bahsediliyor, el insaf! Savaş şartları içinde arada Bulgaristan’ın merkezi devletlerle müttefik olmasına rağmen Berlin’den Çanakkale’ye hangi 10 bin vagonluk malzeme ve mühimmatın bir yıllık savaş boyunca nasıl yetiştirileceği çok şüphelidir. Monte edilen ağır silahlar Alman endüstrisinin işidir. Fakat bunların kullanımında Türk askerler ve subaylar hiç de o kadar acemice davranmış değiller.

Savaşın tetkik etmediğimiz ve bilmediğimiz konuları üzerinde “250 bin kişi şehit değil, şehit sayısı 50 bin kişi” gibi rakamlar veriliyor. Birinci sayıyı reddedenlerin, ikinciyi nereden uydurduklarını bilemiyorum. Bu 250 bin ve 50 bin kavgasını ömrüm boyunca dinledim, ancak hiçbir taraf da ciddi yorumlar getiremediler. Mesele şu: Bu savaş, morali son derece kuvvetli, iyi savaşan, fedakâr komutanlar ve askerlerin savaşıdır. İmparatorluğu savunanlar şahane insanlardı ve Türkiye’nin değil bütün Şark dünyasının iftihar edeceği nesillerdir. Bunu karşı taraf dahi söylüyor. Özellikle Fransız generallerin ve Britanya komutanlarının kayıtlarını okumak lazım.

Çanakkale’de, Britanya kamuoyu çok sarsılmıştır. Üstüne bir de Kut’ül Âmare Savaşı’nda Erich von Falkenhayn gibi megaloman Alman komutanın müdahalelerine rağmen, o dönem albay olan iki komutan Sakallı Nureddin Bey ve Halil (Kut) ellerindeki dar imkânlarla şahane bir kuşatma ve zafer kazandılar. Bu da Britanya İmparatorluğu’nun komutanlarının durumunu hayli sarstı. Almanlara karşı bir zafer de Azerbaycan’da kazanıldı. Ordunun görüntüsü gönüllüydü (Kafkas İslam Ordusu), ama neferinden komutanına kadar herkes sözde terhis edilmiş ya da istifa etmiş askerlerdi. Orada İngilizler ve Ruslarla çarpışılmadı. Bakü’nün savunulması ve istirdadında Ermeniler de yoktu. Karşımızda sadece petrole saldıran sözde müttefik Almanlar vardı, ancak muvaffak olamadılar.

Bu tip yavelerle Birinci Cihan Harbi’nin lekelendiği görülüyor. Ama asıl yave başka türlü geliyor: “Boğazı savunmamız beyhudeydi, nasıl olsa girdiler” deniliyor. Ama hiçbirinin 1918’de, 1915’teki durumları yoktu. 1918’de gelen İtilaf orduları tükenmiş ve Pirus Zaferi denilen savaştan geçmişlerdi. Onun içindir ki Osmanlı başkentinde bile hâkimiyet kuramadılar. Aralarında gerilim doğdu. “Geldikleri gibi giderler” rastgele, hınçla söylenmiş bir söz değildir. Benzer bir sözü, İzmir’in işgali sırasında General Metaksas da Venizelos’a söyledi: “Adamların ordularını yok oldu zannediyorsunuz. Bir sabah karşınızda buluverirsiniz.”

Kaynak: Fransız Film Arşivi _ Prof. Dr. İlber Ortaylı

Seslendirenler:  Orhan Kılıç _ Ata Taşpınar

Video düzenleme ve renklendirme: AkifTanrıkulu