20201118
20201116
20201113
Lord Kinross denilen John Patrick Douglas Kinross Atatürk dönemine tanık değildir
Lord Kinross denilen John Patrick Douglas Kinross İngiltere'nin Ortadoğu'daki istihbarat ajanlarından biriydi. Atatürk dönemine tanık değildir. Atatürk biyografisini uydurma anıları harmanlayarak yazmıştır. Bir gri propaganda çalışması olan bu kitap kaynak olarak kullanılamaz.
Mustafa Kemal Paşa: ''Gayemiz bir olmalıdır...''
Kaynak Yayınları @kaynakyayin
17. Kolordu Kumandanı Bekir Sami Bey'e:20201110
Milli Mücadele Sergisi’nde tarihe yolculuk
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Beştepe’deki Millet Kütüphanesi’nde hazırlanan, İstiklal Harbi’ne ve Cumhuriyet’in kuruluşuna tanıklık eden özel eserlerden oluşan Milli Mücadele Sergisi, ziyaretçilerini eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor.
29 Ekim’de açılan sergi, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü işbirliği, TBMM, Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Atatürk Müze Köşkü, Ankara Üniversitesi, İnönü Vakfı ile özel arşiv ve koleksiyonların katkısıyla hazırlandı. Yaklaşık 100 üzerinde obje ve belgeden oluşan sergi, İstiklal Mücadelesi’nin bazı önemli tarihi kayıtlarını da ilk kez gün ışığına çıkardı.
İLK BAYRAK
Milli Mücadele Sergisi’nde, 23 Nisan 1920’de TBMM binasına çekilen ilk bayrak ve sancak, Cumhuriyet’in ilanının ilk resmi belgesi, Büyük Taarruz’da öncü kuvvetlerin elinde bulunan, elle dikilmiş, ay ile yıldızın üzerinde işgalden kurtarılan şehir ve kasabaların isimleri ve düşmandan geri alınma tarihlerinin yer aldığı bayrak da ilk kez sergilendi. Sergi aralık ayı sonuna kadar açık kalacak.
ATA’NIN KALPAĞI, DÜRBÜNÜ
- Sergide Mondros Mütarekesi belgesi, Mustafa Kemal Paşa’yı Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak görevlendiren kararname, Samsun’daki görevini bildiren telgraf, evrak çantası, Amasya Tamimi, Erzurum Kongresi kararları, Erzurum Kongresi mührü, Sivas Kongresi kararları, Misak-ı Milli Belgesi, Sevr Andlaşması belgesi, Lozan Andlaşması belgesi de yer alıyor.
- Askerlerin elbiseleri, mataraları, silahları, o dönemde kullanılan telefon santrali, sahra telefonu, Atatürk’ün İstiklal Harbi’nde kullandığı dürbünü, mührü, “Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir. İleri” emrinin metni de sergide yer alıyor.
- Atatürk’ün kalpağı, pelerini, bastonu, Ankara esnafının hediye ettiği Cumhurbaşkanlığı mührü, İsmet İnönü’nün satranç takımı, kılıcı, Celal Bayar’ın daktilosu, gözlüğü, Mareşal Fevzi Çakmak’ın üniforması, Kazım Karabekir’in İstiklal Madalyası, üniforması, TBMM’nin açılış genelgesi, İstiklal Marşı’nın tasdikli sureti ve Nutuk’un kaleme alındığı masa da sanatseverler ve tarih meraklılarıyla buluşuyor.
Ayrıca sergide Milli Mücadele’nin ruhunu daha yakından hissedebilmek adına, Namazgah Tepe’de ordu için yapılan dualar ve Halide Edip Adıvar’ın Sultanahmet Mitingi’ndeki konuşması ile dönemin çocuk kahramanları için interaktif odalar ve Nutuk için özel oda oluşturuldu.
✍️ Gardırop Atatürkçülüğünden, Sosyal Medya Atatürkçülüğüne - Cem Gürdeniz
Gardırop Atatürkçülüğünden, Sosyal Medya Atatürkçülüğüne
Atatürk’ün aramızdan ayrılığının 82. Yılındayız. Türk tarihinin yetiştirdiği en büyük komutanı, devrimciyi, devlet adamı ve kurucu lideri bir 10 Kasım gününde özlemle anıyoruz. Hem hüzün hem heyecan hem gurur hem de öfke duyguları içindeyiz. Hüzünlüyüz böyle büyük bir lideri devrimleri tamamlayamadan kaybettiğimiz için. Heyecanlıyız, devrimci fikirleri ve sunduğu reçete 21.yüzyıl koşullarında sadece Türkiye için değil, tüm insanlık için kurtuluş ve huzur sunmaya devam ettiği için. Gururluyuz. Böylesi üstün bir şahsiyet, mensubu olduğumuz Türk milletinin bağrından çıktığı için. Bazen içimizdeki mandacılar, batı hayranlıklarını ve teslimiyetlerini dışa vururken "Türklerin uygarlığa ne katkısı olmuş ki?’’ Sorusunu sorarlar ya! Onlara verilecek cevap şudur: Türkler her yüzyılda uygarlığa katkı sunmuştur. Ancak en büyük katkı, 20. Yüzyılda Mustafa Kemal Atatürk ve Türk devrimidir. 1981 yılını UNESCO Atatürk yılı ilan ettiğinde gerekçesinde şunları yazmıştı:
‘’Atatürk, uluslararası anlayış, iş birliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, UNESCO’nun yetki alanlarında yenilikler gerçekleştirmiş bir devrimci, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önderlerden biri, insan haklarına saygılı, insanları ortak anlayışa ve devletleri dünya barışına teşvik eden, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, din, ırk ayırımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.’’ Öfkeliyiz, Mustafa Kemal Atatürk’e Türk siyaseti ve müesses nizamının sergilediği iki yüzlülük için.
NADİR NADİ: BEN ATATÜRKÇÜ DEĞİLİM
Bu iki yüzlülük o kadar büyük ve çarpıktır ki Atatürk’e yakın çevrelerden Cumhuriyet Gazetesi Kurucusu Merhum Nadir Nadi, 12 Eylül 1980 sonrası Atatürkçülük adına yapılanları görerek isyan etmişti. Aydın ve Atatürkçü olması gereken kişilerin kimi zaman gizli, kimi zaman açıkça bu çıkarcıların ve Atatürk karşıtlarının yanında yer aldıklarını görünce ‘Ben Atatürkçü Değilim’ demekten kendini alamamış, bu başlıkla bir de kitap yazmıştı. Atatürk ile devrimlerinin teori ve pratikteki en büyük buluşması şüphesiz "Altı Ok" ilkeleridir ve 89 yıldır tam olarak hayata geçirilememiştir. Bu sonuçtaki en ciddi engel, Atatürk’ü ve Kemalizm’i açık şekilde tehdit olarak gören karşı devrimciler kadar, Nadir Nadi’ye "Ben Atatürkçü değilim’’ dedirten görünüşte Atatürkçü maskesi takan iki yüzlülerdir.
GARDIROP ATATÜRKÇÜLERİ
Nadir Nadi bu ifadeyi 12 Eylül’ün sert ikliminde söylerken, ondan 14 yıl önce İlhan Selçuk, 9 Eylül 1966 tarihinde Yön Dergisinde bir makale yazar. Bu yazının başlığı ‘Gardırop Atatürkçülüğü’ dür. 60 yılların konjonktürüne isyan eder derecede son derece güçlü duygu ve düşüncelerle harmanlanan yazıda merhum İlhan Selçuk gardırobu kullanan iki yüzlüleri şöyle tarif eder: ‘’ Türkiye’de hiç kimse gardırop Atatürkçüsü kadar Atatürkçülüğe zarar vermedi. Hiç kimse gardırop Atatürkçüsü kadar devrimleri kemiremedi. Hiç kimse Türkiye’nin çağdaş medeniyet seviyesine erişmek çabasını gardırop Atatürkçüsü kadar baltalayamadı…Batı toplumunu tenkit ve tahlil eden çağdaş düşünceyi ve akımları küfür sayan…Atatürk’ün milli kurtuluş savaşını, Amerikan kapitalizmine, emperyalizmine satmakta mezat memuru…Son yılların olayları iyice ortaya çıkıyor ki, Atatürk’ün bağımsızlık ve kurtuluş hareketini yabancılarla ortak çıkarlarla eritenlerin başında gardırop Atatürkçüleri gelmektedir. Bunların menfaatleri uğruna yapmayacakları hiçbir şey yoktur…Atatürk’ün bükülmez iradesi altına girip hizmet görmeyi hiçbir zaman için çıkarlarına uygun bulmamışlardır…Bunların yüzündendir ki devrim halka mal edilememiştir, bunların yüzündendir ki Atatürkçülük anlayışı fakir halk tabakaları karşısında iktisadi içerikten yoksun bir anlamsızlık içinde kalmıştır...Halkın vicdanında yoğunlaşmış inançlara küfretmek, ama o inançların sahiplerine hiçbir hak tanımamak mesleği bunlarındır. Çıkarcılıkları, inançsızlıkları, eyyamcılıkları, ikiyüzlülükleriyle gerçek halk çocuklarının güvensizliğini, kişiliklerinde toplayanlar bunlardır. Bunların verdikleri kötü örnekler, Atatürkçülüğün kurutulması için en başta gelen rolü oynamışlardır. Gerçek Atatürkçülere ve Atatürkçülüğün devrimcilik-devletçilik-halkçılık temel ilkelerine düşmandırlar…Emperyalizme karşı her çıkış ve emperyalizmin içerdeki temsilcilerine karşı her tedbir içerde ve dışarda kıyameti koparır. Gerçek Atatürkçüler Batı mukallitlerinin Türk kurtuluş hareketini nasıl yozlaştırdığını iyice tahlil etmelidirler. Bugün Asya’nın ve Afrika’nın mazlum milletlerinin emperyalizme baş kaldırmasını yeren kişiler, şapka da giyseler, çarşafa karşı da olsalar, yeni yazıya taraftar da olsalar, Atatürkçü sayılmazlar. Onlar devrim hareketlerini gardırop değişikliği sanan zavallılardır…’’
ATATÜRK'Ü UNUTTURMAK
Hukukçu ve yazar Hıfzı Veldet Velidedeoğlu da 29 Ağustos 1976 tarihinde Cumhuriyet Gazetesindeki ‘’Atatürk’ü Unutturmak’’ başlıklı yazısında şunları yazıyordu: “Bir bölük politikacı, idareci, teknokrat, yazar-çizer ve öğretim üyesi, hainler takımı gibi Atatürk’ü karalamak, tarihten silmek girişiminde bulunmuyor…Atatürk’ten “Büyük Mustafa Kemal, yüce Önder, Büyük Kumandan” gibi övücü nitelemelerle söz ederek, Atatürk’ü güya benimsemiş görünüyorlar…Ne yazık ki, bu edebiyatı yapanların birçoğu O’nun ilke ve direktiflerinden hiçbirini benimsemiyor. Bu gibiler, Atatürk’ü tarihten silmeyi başaramayacaklarını biliyorlar. Bu kadarcığına akılları eriyor. Şu hâlde, Atatürk’ü değil, Türkiye’de Atatürkçülüğü unutturmalı ki onun adı havada kalsın ve kendi gizli emelleri bir gün bu yöntemle gerçekleşsin. Bence Atatürk’e karşı olanların en tehlikelileri bunlardır. Çünkü sinsidirler, izledikleri yöntem. “Atatürk’ü güya benimseyerek Atatürkçülüğü yozlaştırmak ve unutturmak” yöntemidir…Bir de Atatürk’üngerçekleştirdiği devrimi yeterli bulmadıkları için onu Türkiye bakımdan yok sayan, ona «Burjuva Kemal» diyen Atatürk düşmanları vardır. Bu bedbahtlar unutuyorlar ki Atatürk’ün devrimleri olmasaydı, bugün şurada burada düşüncelerini yazmak fırsatını bile bulamayacaklardı. Bu gibiler, Atatürk’ü karalama doğrultusunda, MütarekeDönemi hainleriyle ayrı yollardan gidip sonunda birleşmektedirler.’’
KEMAL ANADOL'UN İSYANI
1 Mart 2003 tezkeresinin reddine önderlik eden 18. ve 22. dönem CHP Milletvekili Kemal Anadol da gardırop Atatürkçülerini 9 Kasım 2020 günü yayınladığı mesajı ile şiddetle eleştiriyor ve şöyle diyor: ‘’Atatürk ve Kemalizm her girdiği kabın şeklini alan bir sıvı değildir…Ulusal bağımsızlığı sözde değil özde amaçlamayan bir anlayışın Atatürk ile yan yana gelmesi düşünülemez. Antiemperyalizm ve ulusal bağımsızlık etle tırnak gibi kaynaşmış kavramlardır…12 Mart ve 12 Eylül’ün gardırop Atatürkçüleri hem Atatürk'ün kişiliğine hem de demokrasiye büyük zarar vererek tarihe geçmişlerdir…Atatürk ve İnönü’yü "iki ayyaş" olarak tanımlayanların, "laiklik oy getirmiyor" diyerek anti-laik uygulamalar karşısında susarak onay verenlerin 10 Kasım söylemleri sadece timsah gözyaşlarıdır!’’
SOSYAL MEDYA ATATÜRKÇÜLERİ
Bugün sadece Türkiye’de değil tüm dünyada kamuoyu oluşturma, kamu diplomasisi ve halkla ilişkilerde en önemli araçlar arasında sosyal medya öne çıkıyor. Bu ortam yazılı ve görsel medyanın bile önüne geçmiş durumda. Sosyal medyada Twitter, whatsup grupları, youtube, instagram ve facebook uygulamaları gençler başta olmak üzere sayısal teknoloji dünyasında yepyeni siyasi iklim ortamları yaratabiliyor. Bilginin hem çok kısa sürede hem de değişik ortamlarda (görsel, duysal, grafik, sunum, bilgisel, infografik vb.) sunulabilmesi Atatürk’ün hayatına, dünya görüşüne, başarılarına, Kurtuluşa, Kuruluşa ve Kemalizm’e yönelik görüş ve düşüncelerin halkın değişik katmanlarına erişmesinde ve bilinç kazanılmasında büyük rol oynuyor ve kuvvet çarpan etkisi yaratıyor. Ancak aynı sosyal medya, diğer taraftan psikolojik harp için de bulunmaz fırsatlar sunuyor. Atatürk’ün sadece şekilde aktarıldığı, fikirlerinin, teori ve pratiğinin, okuduğu kitapların, yaptığı tartışmaların anlatılmadığı; Kemalizm’in sadece yaşam tarzına indirgendiği bir Atatürk’ün hedeflendiği tablolar sunuluyor. Yani özde değil, derinliği, düşünce yolu ve felsefesi olmayan vitrin sunuyor. Bu uygulamanın bir benzerini görsel ve yazılı medya organlarında görüyoruz. Yıl boyunca Atatürk ideallerine ve vizyonuna tamamen ters uygulama ve vizyon içindeki kurum ve kuruluşların 10 Kasım günlerinde her biri birbirinden güzel Atatürk anma klipleri veya posterleri yayınladığını görebiliyoruz. Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu dış ve iç yakıcı konjonktürde siyaset ve iç bütünlüğü, birlik ve beraberliği için tek seçeneğinin Atatürkçülük olmasına rağmen kitle siyasi partileri içinde bir tanesinin bile programında Atatürkçülüğü göremiyoruz. 10 Kasımlarda duygularımızı coşturan mesajları verenler neden Türk siyasetinde Atatürk varlığını istemiyor? Bunun için baskı yapmıyor, lobi oluşturmuyor? Neden muhalefetin neredeyse tamamı iktidara gelebilmek için Atatürk’ün bağımsızlık karakterine tamamen zıt şekilde AB ve ABD’den onay ve destek almaya çabalıyor? Her iki yapının Doğu Akdeniz, Ege, Güneydoğu Anadolu’muz ve Kıbrıs’ta aleyhimize jeopolitik manevraları artık açıkça ortadayken bu yaranma ve yakınlaşmanın sosyo genetiğini anlamakta zorlanıyoruz. Soruldu mu herkes Atatürkçü. Ancak hem Atlantikçi hem Atatürkçü olmak mümkün mü? Atatürk bir ideolojidir. İdeolojisi Kemalizm’dir. Bağımsızdır. Devrimcidir. Cumhuriyetçidir. Devletçidir. Milliyetçidir. Halkçıdır. Laiktir. Denizcidir. Atatürk’ü, rakı ve leblebi masasında, ya da zeybek oynadığı fotoğraflara eklenen birkaç kelimelik sloganla değil, gereken yer ve zamanda uğrunda bedel ödenecek büyük bir mücadelenin bugünkü fedaileri olarak düşünmeli, rehber edinmeli ve içimizde yaşatmalıyız.
Aramızdan ayrılışının 82. Yıldönümünde Mustafa Kemal Atatürk’ü bize hür yaşadığımız Anavatan ile Mavi Vatanı kazandırdığı için sonsuz vefa ve şükranla anıyor, aziz hatırası önünde tazimle eğiliyorum.
Alıntı/Kaynak: https://www.veryansintv.com/gardirop-ataturkculugunden-sosyal-medya-ataturkculugune
20201109
🎞 Atatürk Türkiye'dir Türkiye Atatürk.
Atatürk Türkiye'dir
Türkiye Atatürk.
— Ulusal Kanal (@ulusalkanal) November 9, 2020
Mustafa Kemal Atatürk'ü saygıyla ve özlemle anıyoruz. Yas tutmuyoruz, O'nun rotasında mücadelemize devam ediyoruz.
Saygı ve minnetle... pic.twitter.com/FL5k4P5rqV
20201108
20201107
🎞 İbrahim Sadri 'nin Türkan Şoray' a ithafen yazdığı bir şiiri ✍️
İbrahim Sadri 'nin Türkan Şoray' a ithafen yazdığı bir şiiri seslendirmeye çalıştım..
— AnatoLia (@Anatolialia) November 6, 2020
Umarim beğenirsiniz.. 😇
"İsmini bir duvara yazmaya cesaretim olsaydı Türkan Şoray yazardım.."@ibrahimsadri24@kurtoglu_ozgur_@Neslihan__K@ReisVirane@abidincaps https://t.co/pX9CJ9O8Na pic.twitter.com/JVZ1bI6d8b
20201106
Vatansever Türk aydını, besteci ve müzisyen Timur Selçuk hayatını kaybetti
Ruhun şad olsun büyük müzisyen... Daima gerçek ve büyük yerin, önce sanatının, sonra da Türk milletinin yanında durmuş adam! Ruhun şad olsun! https://t.co/CD42LUqrEX
— Onur Caymaz (@OnurCaymaz) November 6, 2020
📚Kitap: 🖋Şiir: Doğu Tabletleri - Hüseyin Haydar
Biz kollarımızı veriyoruz, kollarımızın ikisini de.HÜSEYİN HAYDAR
Sizden istiyoruz iki öküzün birisini.
Biz ciğerlerimizi veriyoruz, kimse istemeden.
Veriyoruz ciğerlerimizin akını karasını.
Körük istiyoruz sizden ve kükürtün yarısını.
20201104
20201102
İzmir Depremi 30 Ekim 2020 - Can kaybı 79, yaralı 962, Artçı sarsıntı 1120
İzmir depreminde can kaybı 73'e yükseldi
İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), İzmir'deki depremde vefat edenlerin sayısının 62'ye yükseldiğini bildirdi.
İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından (AFAD) yapılan açıklamada, İzmir'de saat itibarıyla depremin ardından 43'ünün büyüklüğü 4'ün üzerinde olmak üzere, 947 artçı sarsıntı yaşandığı belirtildi.
Açıklamada, 940 kişinin yaralandığı, bunlardan 722'sinin tedavilerinin ardından taburcu edildiği, 218'inin ise tedavisinin devam ettiği kaydedildi.
İzmir'de 8 binada arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü aktarılan açıklamada, depremin ardından 43'ünün büyüklüğü 4'ün üzerinde olmak üzere 947 artçı sarsıntı yaşandığı belirtildi.
HAYATINI KAYBEDEN SAYISI 73'E YÜKSELDİ
AFAD'dan yapılan açıklamada depremde hayatını kaybedenlerin sayısının 73'e yükseldiğini bildirdi.
ÇADIRDA İKİNCİ GECE
Öte yandan depremzedeler, AFAD ve İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından farklı bölgelerde kurulan çadırlarda ikinci gecelerini geçirdi.
Türk Kızılay ve sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle yiyecek içecek ikramı yapılan depremzedelerden bazıları ateş yakarak ısınmaya çalıştı.
Aşık Veysel Rekreasyon Alanı'nda kurulan çadırlarda kalanlar vatandaşlardan İrfan Adanır, depremde evinde çatlaklar oluştuğunu, eve girmeye korktuklarını anlattı.
Ailesiyle bir süre daha çadırda kalacaklarını belirten Adanır, "65 yaşındayım, hayatımda ilk kez böyle bir depreme şahit oldum. Nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Çok korktuk. Anlatmak çok zor" dedi.
Türkiye'nin bu depremle tek yürek olduğuna tanıklık ettiğini belirten Adanır, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hakikaten Türkiye böyle şeylerde birleşmesini biliyor. Böyle kötü şeyler, belki bize çok güzel şeyler üretiyor. Keşke böyle kötü şeyler olmadan güzel şeyler olsa. Burada hiçbir sorunumuz yok. Yiyemeyeceğimiz kadar bol yiyecek var. Her yerden yardıma gelenler var."
'ENKAZ ALTINDAKİLERİ DÜŞÜNÜYORUM'
Enkazların bulunduğu bölgeye yakın konumda kurulan çadırda, eşi ve iki çocuğuyla kalan 34 yaşındaki Mehmet Aktaş da depreme, yıkılan Rıza Bey Apartmanı'nın yanındaki iş yerinde yakalandığını söyledi.
Depremin etkisinin büyük olduğuna dikkati çeken Aktaş, "Yıkılan apartmanlarda yaşayan tanıdığımız insanlar vardı. Bazıları kurtuldu ama birçoğu da maalesef hayatını kaybetti. Elimizden bir şey gelmiyor. Evimizde bir sıkıntı yok ama yanındaki yüksek katlı binada yıkılma tehlikesi var. Onun için boşalttık. Bizde bir sorun yok, enkazın altındakileri düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
20201101
✍️🇦🇿 Hepimiz Azeriyiz! - Onur Caymaz
🎞️🇹🇷Türk Dünyası'nın Yeni Bayrağı Ne Anlama Geliyor, Türk Birliği Kurulacak Mı?
ORTAK KÜLTÜR, ORTAK MİRAS Ortak tarih, ortak edebiyat, ortak kültür... Türk dünyası, gücünü Türk Devletleri Teşkilatı ile artırıyor. Teş...
-
Bu yazımızda Milli Edebiyat Dönemi'nin en önemli şairlerinden biri olan Mehmet Emin Yurdakul'un "Cenge Giderken" şii...
-
Ülkemiz yer şekilleri bakımından oldukça farklı özelliklere sahiptir. Yer şekillerindeki farklılık iklimlerin bölgelere göre değişiklik...
-
* Kün-Ay tamgası ile Türklerle ilgili Göbeklitepe'de T şeklindeki dikilitaşlarda görünen Kün-Ay tamgası, Türk kavimlerinin bayrakla...