Çanakkale Savaşları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çanakkale Savaşları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20250727

🇦🇺Bir Anzak askerinin Çanakkale savaşı sırasında ailesine yazdığı mektup..

                                     

Bir Anzak askerinin Çanakkale savaşı sırasında ailesine yazdığı mektup..

Alistair John TAYLOR - GELİBOLU 1915

''Sevgili ve bir zamanlar mutlu ailem.

Gelibolu cehenneminden hepinize merhaba! Bu mektubu size yazmak niyetinde değildim. Aslında ben artık kimseyle konuşmak kimsenin, kimsenin yüzünü görmek istediğimden de emin değilim. Hem siz benim buraya cehennem dediğime bakamayın burası hakikaten güzel bir yer. Üzerleri toz toprakla örtülmeden önce zeytin ağaçlarının bolluğu, savaşa aldırmadan her yanda pıtır pıtır açan kırmızı gelinciklerin neşesi, akşamları yarımadayı kızıla boyayarak batan güneşin insanın içini acıtan güzelliği ve bir de Gelibolu bülbülleri. Gelibolu da hâlâ un ufak olmadan kalan küçük bir ruh parçam mevcutsa bunu bülbüller sağlamıştır. Eğer o sırada bir Türk öldürmüyor ya da Türkler tarafından öldürülmüyorsak, Gelibolu' nun muhteşem gurubunu seyrediyoruz. Ege Denizi' nin içine gömülen güneşin biraz önce Pasifik Okyanusu dan yükselerek Yeni Zelanda'daki ertesi günü aydınlattığını bilmek insanın canını acıtıyor. Fakat bu acı hissi çok kısa sürüyor, sonra yeniden katılaşıyorum. Artık saatlerce hiçbir şey hissetmiyor ve duymuyorum. Bu arada sadece bakıyor, saklanıyor, ateş ediyor, süngü takıyor, düşman öldürüyor, bit ayıklıyor, yemek diye verdikleri kuru bisküvi, kraker, kuru et parçalarını kemiriyor, zaman olursa yatıyor, çok ender olarak da uyuyorum. Ben artık sadece bir Anzak askeriyim. Ne sevdiğim şarkılar, yemekler, kokular ne de sevdiğim insanlar... Ben artık bir sayıyım. Yaşayan bir sayı. Ölürsem o zaman da bir sayı olacağım. Vatan uğruna kahramanca ölmüş bir sayı. Kahramanca ve vatan uğruna! Kahramanlık mı? Hadi yaa. Kahramanlık zorla olmaz. Vatana gelince... Burası Türklerin vatanı ve bu savaş bizim savaşımız değil. Bizler İngilizlerin de söyledikleri gibi sadece hevesli oğlan çocuklarıyız. Asıl kahraman olan Türkler. Johnny Türk dediğimiz Türkler vatanlarını savunmak için bize karşı çok ağır şartlar altında direniyorlar ve kahramanca ölen asıl onlar.

Geçen hafta ölüleri gömmek için karşılıklı ateş kes ilan edildiğinde ilk defa Türkleri yakından ve canlıyken gördük. Türkler bize anlatılan canavarlara benzemiyordu...Onlar da gözlerinde endişe ve keder olan genç insanlardı...Onlarında arkalarında bekleyen üzüntülü aileleri, yaşlı anne-babaları, karıları belki de sevgilileri vardı. Onlar da yaralanınca acı çekiyor, onlar da gencecik hayallerini bırakıp ölüyorlar. Türkler de insandı.

Bana sigara ikram eden iki Türk'e ben de konserve et verdim, ama kabul etmediler. Bu sığır etidir dediysem de inanmadılar. Aslında anlamadılar. O zaman ellerimle kafama boynuz yapıp öküz gibi böğürdüm. Güldüler. Ben de güldüm. Orada savaş meydanında etrafımız askerlerin cesetleriyle doluydu, biz düşmandık ve birbirimize gülüyorduk. Bana sigara ikram eden Türklerden bir sen no İngiliz diye şaşırarak sordu. Ben İngiliz değilim dedim. Sonra elini uzattı 'ben TÜRK' dedi. Bana uzatılan eli tuttum. Orada, Gelibolu'nun en kanlı savaşlarının yapıldığı o tepede, el sıkıştık. Ben artık bu adamla nasıl düşman olabilirdim? Ben bu adamla neden düşman olmuştum ki? Düşmanım o anda artık arkadaş Türk olmuştu.

Ben bu savaşta ölmeyi reddediyorum.

Bu benim savaşım değil.

Fakat yaşamak için de hiç isteğim kalmadı.

Tanrım günahlarımı affet.

Hepinizi çok seviyorum.

Ebediyen sizin oğlunuz...''


Alistair John TAYLOR
GELİBOLU 1915

20240319

✍️ Çanakkale’de 26 mayın tesadüfen dökülmedi! Ercan Dolapçı



Çanakkale’de 26 mayın tesadüfen dökülmedi!

ERCAN DOLAPÇI

Çanakkale Deniz Zaferinde önemli rol oynayan 26 mayının tesadüfen son anda döşenmediği, aksine iyi bir planlamayla 10 gün önceden döşendiği ortaya çıktı. 18 Mart 1915 günü gerçekleşen Deniz Savaşında 18 ağır zırhlıdan 3’ünü mayın batırırken, 3’ünü de topçular ağır şekilde yaraladı. Deniz Savaşı tam manasıyla mayıncıların ve topçuların müşterek zaferi oldu.

Çanakkale Deniz Savaşı üzerine araştırma yapan Prof. Dr. Figen Atabey, Türk, İngiliz ve Fransız arşivlerinden yararlanarak hazırladığı “Çanakkale Muharebelerinin Deniz Cephesi” isimli kitabında deniz savaşına ilişkin önemli bilgilere ulaştı ve bunları yayımladı. Atabey, Yüzbaşı Tophaneli İsmail Hakkı Bey komutasındaki Nusret mayın gemisinin bilinenin aksine 17/18 Mart 1915 gecesi değil. 10 gün önceden 7/8 Mart gecesi 11. Mayın Hattı olarak 26 adet mayını plan dahilinde döşediğini ortaya koydu.

TAM MANEVRA YAPTIKLARI YERE

Erenköy’deki Karanlık Liman’a mayınların döşenmesinin nedeni ise, 3 Kasım günü düşman donanmasının Çanakkale önüne yığınak yapması ve tabyaları bombalayarak mayın tarama faaliyetlerine başlaması… Bu sırada gemiler Karanlık Liman önünde manevra yaparak geri döner. Burayı sık sık kullanırlar. İşte bu kritik nokta tespit edilir.

Müstahkem Mevkii Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Hafız Nazmi (Akpınar) Bey komutasında durum değerlendirilir ve buraya diğer 10 hattın aksine dikey değil, yatay olarak mayınların döşenmesi kararlaştırılır. 8 Mart sabaha karşı 07.00’de havanın sisli olması ve düşman karakol gemilerinin bu nedenle geri dönmesinden yararlanılarak 80 kilo şarjlı 26 karbonit Alman mayını Kıdemli Yüzbaşı Tophaneli İsmail Hakkı Bey komutasındaki Nusret mayın gemisi tarafından 100’er metre aralıklarla 4-5 metre derinlikte döşenir. Düşman donanması, 18 Mart günü bu bölgenin mayından temizlendiğini sandığı için aynı şekilde manevra yaparken mayınlara çarptı. Bu esnada Fransız savaş gemisi Bouvet ile İngiliz savaş gemileri Irresistible ve Ocean mayına çarparak battı. O gün 800’e yakın subay ve asker hayatını kaybetti. Boğazın dar bölgesine ilerleyen donanmadan Inflexible, Agamemnon, Goulois, Souffren ise ağır yara alarak saf dışı kaldı.

KAPTANIN NOTU

Müstahkem Mevkii Mayın Grup Komutanı Yüzbaşı Hafız Nazmi Bey günlüğüne 8 Mart 1915 Pazartesi günü şu notu düşer: “Murahhaslıktan alınan emir üzerine 05.30'da Nusret vapuru ile akıntı üzerinde ve Paleo Kastro'dan başlayarak Erenköy hizasında bitmek üzere 26 karbonik mayın ile bir hat oluşturulmuş ve yerleştirilmiştir. Düşman görememiştir. Mayınların aralıkları 100 ile 150 metre; su yüzeyinden derinlikleri dört buçuk metredir. Düşman, istihkâmları hafif şekilde bombardıman etmiştir.” (Çanakkale Deniz Savaşları Günlüğü (1914-1922), Deniz Mayınları Grup Komutanı Binbaşı Nazmi Bey, Çanakkale Deniz Müzesi Komutanlığı, İzmir, 2004.)

MANEVRA YAPARKEN TUZAĞA DÜŞTÜLER

Prof. Dr. Atabey bu durumu şöyle değerlendiriyor: “18 Mart 1915 günü deniz topçu bataryalarının yoğun ve etkili atışları sonucu İngiliz ve Fransız gemilerinin almış oldukları isabetler, onları çeşitli sakınma ve dönüş manevraları yapmaya zorlamıştır. Gemiler, Boğaz'ın manevra yapılacak tek alanı olan ve nispeten daha geniş deniz sahasını kapsayan Erenköy Koyu önlerindeki Karanlık Limanı'na dönüş yapmaya başlamışlardır. Ancak, bu bölgeye Nusret mayın gemisinin gizli bir şekilde dökmüş olduğu ve hiçbir şekilde hesaba katılmayan 26 mayın, İtilaf Donanması'nın İstanbul'u ele geçirme düşlerine kesin bir nokta koymuştur.” (Figen Atabey, Çanakkale Muharebelerinin Deniz Cephesi, TTK Yayınları, Ankara, 2014, s.277.)

BOĞAZ ÇOK İYİ TAHKİM EDİLDİ

Çanakkale Boğazının, Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa tarafından mayın hatları ve karaya yerleştirilen toplarla çok iyi tahkim edildiğini de belirten Atabey, bu durumun İngilizler tarafından da saptandığını belirterek şu değerlendirmeyi yapıyor:  

“İngiliz kaynakları 1914 Kasım ile 1915 Şubat ayları arasında Çanakkale Boğazı'nın savunma sisteminde büyük değişiklik meydana geldiğini, Boğaz savunmasının yeni tesis edilen top ve bataryalar ile ustaca yerleştirilmiş olan mayınlar ile çok sıkı bir şekilde tahkim edildiğini kaydetmiştir. Mayın tehlikesinden dolayı İtilaf Donanması'na ait muharebe gemileri, Boğaz'ı geçmek şöyle dursun en dar yerdeki kalelere bile yaklaşamamışlardır.

Toplar susturulmadan da mayın tarama gemileri mayın tarlalarını temizleyememişlerdir. Çanakkale Boğazı'nı zorlamak için yalnız deniz kuvvetleri ile yapılacak herhangi bir teşebbüsün karşılaşacağı problem bu iken, savaşın planlayıcısı İngiltere, hiçbir zaman bunu kavrayamamıştır. İngiltere, Çanakkale Boğazı'nı zorla geçme teşebbüsünü Boğaz'ın en dar yerinde mevzilenmiş ana bataryaların tahribine bağlı görmekte ısrar etmiş ve 18 Mart Çanakkale Boğaz yenilgisini yaşaması kaçınılmaz olmuştur.” (Age, s.69.)

TÜRK TARAFI ÖNCEDEN ÖĞRENDİ

Atabey’in çalışmasında önemli bir bilgi de Türk tarafının, İngiliz ve Fransız amirallerinin 17 Mart 1915 gün taarruz şekline ve tarihine ilişkin yaptıkları toplantının bilgisine ulaşması… Bu bilgiyi Roma’daki Türk Askeri Ataşeliği haber almış ve bize bildirmiş. Buna ilişkin bilgi de Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı ATASE arşivinde mevcut. (ATASE Arşivi, Klasör No:495, Dosya No: 595, Fihrist No: 40.)

ORTAK ZAFER

Çanakkale Deniz Zaferini mayıncılar ve topçular kazandı. Yani iki tarafın gemileri karşı karşıya gelerek savaşmadı. Türk Ordusu Boğazın savunmasında ağırlığı, döşenen 11 mayın hattına ve karaya yerleştirilen toplara verdi. Bunu kanıtlayan da batırılan ve vurulan gemilerin sayısıdır. 

Tarihçi Prof. Dr. Figen Atabey bu konuda şu bilgileri veriyor: “İngiliz arşiv belgelerinde Fransız Bouvet, İngiliz Irresistible ve Ocean zırhlılarının mayınla battığı, İngiliz Inflexible, Fransız Suffren ve Gaulois zırhlılarının Türk bataryalarının top ateşi sonucu ile görev yapamayacak şekilde ağır hasara uğradıkları, Agamemnon, Lord Nelson, Albion ve Charlemagne zırhlılarında da ufak tefek hasar olduğu bilgisine ulaşılmıştır.” (Atabey, Age, s.277-278.)

Atabey’e göre Türk gemileri fırsat buldukça düşman güçlerine de saldırdı. Buna ilişkin saptaması anlamlı:

“Çanakkale Savaşları süresince Osmanlı Donanması'na ait gemilerin büyük bir kısmının, İstanbul Boğazı'nı olası Rus işgaline karşı korumak üzere Karadeniz Cephesi'nde görevli olmasına rağmen, Çanakkale Cephesi'nde uygun fırsatlar oluştuğunda müttefik gemilerine karşı küçük hücum hareketlerinde bulunduğu tespit edilmiştir.

“Bu kapsamda 7 Mart 1915 gecesi Demirhisar torpidobotunun Kuzey Ege Denizi'nde İtilaf Kuvvetleri'nin deniz nakliyatını taciz etmeyi başardığı, yine Muavenet-i Milliye torpido muhribinin Morto Koyu'nu üs edinerek, Türk mevzilerine top ateşiyle büyük zararlar vermekte olan İngiliz Goliath zırhlısını 13 Mayıs 1915 gecesi batırdığı, Türk ve yabancı belgeler ışığında bir kez daha teyit edilmiştir.” (Age, s.279.)

KORKUDAN GEMİLERİNİ ÇEKTİLER

Türk gemileri ve müttefikimiz Alman denizaltıları düşman donanmasını rahat bırakmaz. U-21 Alman denizaltısının birer gün ara ile 25/27 Mayıs'taki taarruzları sonucu İngiliz Majestik ve Triumph zırhlıları art arda torpillenerek batırılır. Bu durum düşman üzerinde sarsıcı etki yapar ve daha büyük kayıpları göze alamayarak büyük gemileri bölgeden uzaklaştırırlar. Limni Adası'nın Mondros Limanı'na çekerler. Kayıplar Londra’da da olumsuz etki yapar ve dönemin en modern gemilerinden biri olan Queen Elizabeth'in de kaybı göze alınamayarak acilen İngiltere'ye geri çağrılır. İş daha da büyür ve İngiliz Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Amiral Lord Fisher ve Deniz Bakanı Winston Churchill görevlerinden istifa etmek zorunda kalır.



Kaynak: https://www.aydinpost.com/canakkalede-26-mayin-tesadufen-dokulmedi

20240315

🎞🇹🇷Çanakkale Savaşı | 🇫🇷🎥Fransız Film Arşivinden Çanakkale Cephesi 1915

Gelibolu (Çanakkale) yarımadasında, Fransızlar Seddülbahir'de bir kışla ve yapay bir liman kurdular. Eski bir gemi olan Masséna'yı limanı kapatmak için batırdılar... 1915

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.

Gelibolu müstahkem mevkiine General Liman von Sanders, Osmanlı mareşali rütbesiyle Enver Paşa tarafından tayin edilmiştir. Enver’in Birinci Cihan Harbi’nde Almanya’nın maddi desteğine binaen Alman komutanlara yer vermesi, aslında anlaşılabilir, fakat bu işte fazla ileri gitmiştir. Kendi kuvvetlerine ve komutanlara bir itimatsızlığı vardı. Ortada Alman amatör tarihçi çevreler tarafından desteklendiği açık bazı görüşler var. Bunları, kendilerine o ülkede istikbal arayan, tutunmak isteyen ve hatta akademik görev peşinde olan bazı Türkiyeli gençlerin de benimseyip dağıttığı görülüyor. Sosyal medyada bu gibi saçmalıklar görülüyor. Güya “15 bin kişilik bir Alman kuvveti Gelibolu’da savaşmış. Gelibolu komutanlarının hepsi de Alman’mış.”

Liman von Sanders gelen komutanların içinde en dürüstüydü. Coğrafya ve strateji bilgisinin çok üstün olduğu söylenemez. Yanlış kararlar ve emirler vermiştir. Fakat bir meziyeti vardı: Maiyetteki Türk komutanların tecrübesini takdir etmiş ve gereğinde komutlarını değiştirmiştir. Kâzım Bey (Karabekir), Fethi Bey, Mustafa Kemal Bey (Atatürk), bizzat Esat Paşa ve daha niceleri çarpışan Avrupa’nın ordularının aksine bu savaşa tecrübeli askerler olarak girdiler. Hatta Mustafa Kemal Bey, Balkan Savaşı sırasında Gelibolu’nun durumunu çok iyi tetkik etmiştir ve hafızası dolayısıyla coğrafi konumunu çok iyi benimsemiştir.

10 bin vagonluk yardımdan bahsediliyor, el insaf! Savaş şartları içinde arada Bulgaristan’ın merkezi devletlerle müttefik olmasına rağmen Berlin’den Çanakkale’ye hangi 10 bin vagonluk malzeme ve mühimmatın bir yıllık savaş boyunca nasıl yetiştirileceği çok şüphelidir. Monte edilen ağır silahlar Alman endüstrisinin işidir. Fakat bunların kullanımında Türk askerler ve subaylar hiç de o kadar acemice davranmış değiller.

Savaşın tetkik etmediğimiz ve bilmediğimiz konuları üzerinde “250 bin kişi şehit değil, şehit sayısı 50 bin kişi” gibi rakamlar veriliyor. Birinci sayıyı reddedenlerin, ikinciyi nereden uydurduklarını bilemiyorum. Bu 250 bin ve 50 bin kavgasını ömrüm boyunca dinledim, ancak hiçbir taraf da ciddi yorumlar getiremediler. Mesele şu: Bu savaş, morali son derece kuvvetli, iyi savaşan, fedakâr komutanlar ve askerlerin savaşıdır. İmparatorluğu savunanlar şahane insanlardı ve Türkiye’nin değil bütün Şark dünyasının iftihar edeceği nesillerdir. Bunu karşı taraf dahi söylüyor. Özellikle Fransız generallerin ve Britanya komutanlarının kayıtlarını okumak lazım.

Çanakkale’de, Britanya kamuoyu çok sarsılmıştır. Üstüne bir de Kut’ül Âmare Savaşı’nda Erich von Falkenhayn gibi megaloman Alman komutanın müdahalelerine rağmen, o dönem albay olan iki komutan Sakallı Nureddin Bey ve Halil (Kut) ellerindeki dar imkânlarla şahane bir kuşatma ve zafer kazandılar. Bu da Britanya İmparatorluğu’nun komutanlarının durumunu hayli sarstı. Almanlara karşı bir zafer de Azerbaycan’da kazanıldı. Ordunun görüntüsü gönüllüydü (Kafkas İslam Ordusu), ama neferinden komutanına kadar herkes sözde terhis edilmiş ya da istifa etmiş askerlerdi. Orada İngilizler ve Ruslarla çarpışılmadı. Bakü’nün savunulması ve istirdadında Ermeniler de yoktu. Karşımızda sadece petrole saldıran sözde müttefik Almanlar vardı, ancak muvaffak olamadılar.

Bu tip yavelerle Birinci Cihan Harbi’nin lekelendiği görülüyor. Ama asıl yave başka türlü geliyor: “Boğazı savunmamız beyhudeydi, nasıl olsa girdiler” deniliyor. Ama hiçbirinin 1918’de, 1915’teki durumları yoktu. 1918’de gelen İtilaf orduları tükenmiş ve Pirus Zaferi denilen savaştan geçmişlerdi. Onun içindir ki Osmanlı başkentinde bile hâkimiyet kuramadılar. Aralarında gerilim doğdu. “Geldikleri gibi giderler” rastgele, hınçla söylenmiş bir söz değildir. Benzer bir sözü, İzmir’in işgali sırasında General Metaksas da Venizelos’a söyledi: “Adamların ordularını yok oldu zannediyorsunuz. Bir sabah karşınızda buluverirsiniz.”

Kaynak: Fransız Film Arşivi _ Prof. Dr. İlber Ortaylı

Seslendirenler:  Orhan Kılıç _ Ata Taşpınar

Video düzenleme ve renklendirme: AkifTanrıkulu

🎞Gerçek Görüntülerle🇹🇷 Çanakkale Savaşı

🎞 🇹🇷 Çanakkale Savaşı | Tarihin Ruhu
“Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni târîhe’ desem, sığmazsın.”

Tarihimizin en şanlı zaferlerinden biri olan 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönümünde, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz. 🇹🇷

 

🎞🇹🇷Çanakkale 1915 
TRT Arşiv Belgeselde Çanakkale Savaşı; çeşitli savaş görüntüleri ve Çanakkale gazileri İsmail Erdoğan, Halil Koç ve Adil Şahin ile yapılan röportajlar eşliğinde anlatılıyor.
 

20220318

🎞Çanakkale Zaferi nasıl kazanıldı? | Tarihçi Mustafa Solak ve Tarihçi Ertuğrul Sertbaş değerlendirdi


18 Mart Şehitleri Anma ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 107. yıl dönümü, Deniz Çağlayan Cengiz'in sunduğu Günaydın Türkiye'de ele alındı. 

Çanakkale Zaferi'nin nasıl kazanıldığı ve 18 Mart 1915'in Türk tarihi açısından öneminin ne olduğu Tarihçi-Yazar Mustafa Solak ve Tarihçi-Yazar Ertuğrul Sertbaş

🎞 Atatürk: Modern Türkiye'nin babası, 20. yüzyılda başka böyle lider yok

Dr Berna Bridge: On Atatürk and Gallipoli, with Dr Edward Erickson
...

Atatürk: Modern Türkiye'nin babası, 
20. yüzyılda başka böyle lider yok

Türkiye, Çanakkale Savaşı, Atatürk hakkında birçok kitabı, makalesi, araştırması olan yazar/subay/hoca Dr. Edward Erickson ile Dr Berna Bridge Çanakkale Savaşı ve Atamızın liderliğini kapsayan bir zoom röportajı yaptı.

Bu röportajın tamamını yukarıda izleyebilirsiniz..

Dr. Berna Bridge: Bugün, 18 Mart Çanakkale Şehitlerini anarken sizinle yazdığınız birçok kitap arasından“Gallipoli: Ateş Altında Komuta” ve “ Mustafa Kemal Atatürk” kitaplarınız hakkında ayrıntılarıyla Çanakkale Savaşını ve Atamızı konuşmak isterim.

Dr. Edward Erickson: Öncelikle Türkleri ve Türk ordusunu çok seven, beğenen biri olarak tüm Türk dostlarımı selamlarım. Çanakkale Savaşında genç Mustafa Kemal daha Atatürk ismini almamıştı. İyi bir askeri eğitimi, mesleğini çok seven bir yapısı vardı. Biz askeri geçmişi olanlar hep şu soruyu sorarız. Büyük olaylar mı büyük adamları yetiştirir, yoksa büyük adamlar büyük olayları mı yaratır?Bunu tarih zamanla gösteriyor, anında belli olmuyor. Mustafa Kemal doğru yerde doğru kişiydi. Belki kaderinde de bu yazılıydı, kaderin adamıydı. Churchill ve birçok başka komutan böyle söylemişti.

Dr. Berna Bridge: Ben liderlik hocasıyım. Liderlik kişilik özelliklerini öğretirken “İç kaynaklı kontrol” ve “Dış kaynaklı kontrol”u öğretiriz. Kadere inanan kişilik yapısı yaşam kontrolünü “Dış kaynaklı” adlandırır, kendi becerilerine inanan, başarı ve başarısızlıklarının sorumluluğunu başkalarına yüklemeyen kişilik yapısına ise “İç kaynaklı” diyoruz. Sizce Mustafa Kemal hangisiydi?

Dr. Edward Erickson: Mustafa Kemal’de çok iyi hazırlık ve kader el ele gitti. Yaşamı boyu, öğrenciliğinden başlayarak Mustafa Kemal kendini çok iyi hazırladı. Fransızca ve Almanca biliyordu. Sürekli düşünüyor, okuyor, not tutuyordu. Benjamin Franklin’i bile okudu, notlar aldı. Hayatını hem savaş hem diplomasi hem liderliğe hazırladı. Meslektaşım George Gawrych Atatürk’ün Franklin’den etkilendiğini söyler. Mustafa Kemal 1913 öncesi Enver Paşa tarafından hayli engellendi, uzaklaştırıldı. Ataşe olarak Bulgaristan’a pasif göreve yolladı. 1915’e kadar Mustafa Kemal engellendi. 1915 de, savaşta görevlendirildiğinde zihnen liderliğe hazırdı. Makedonya’da gerillalara karşı savaşmıştı. Libya’da gerilla savaşı vermişti. Tecrübeliydi. Yani ideal liderdi. İyi hazırlıklıydı ve sonunda karşısına bir fırsat çıktı.

Dr. Berna Bridge: Operasyonel seviyede emir ve komuta zinciri Çanakkale Savaşınıne kadar etkiledi?

Dr Edward Erickson: Komuta komutanların verdiği kararlardır. Doğru zamanda doğru kararı verebilir misin? Emir ise komutanın verdiği görevin yerine getirilmesi, yani taktik tarafıdır. Komuta üç seviyede olur. En altta taktik yani savaş, uygulama tarafı vardır. Sonra orta seviye komuta ve üst seviye komuta vardır. Çanakkale Savaşında Alman ve Osmanlı’nın Liman von Sanders ile birlikte paralel bir yöntemi vardı, orta kademe komutanları karar verme yetkisine sahipti. Bugün Batıda da bu yöntem kullanılıyor. İngilizler ise her kararı üstlerine sormak zorundaydılar. Komutan İan Hamilton karar verip astlarına emir veriyordu.Duruma göre anında ara komuta karar veremiyordu. Bu eski ve artık kullanılmayan bir sistem. Osmanlı sistemi çok daha etkili. Alman General Von Sanders Türk askerine yani dünyanın en iyi askerlerine komuta ediyordu. İngilizler bu deneyimlerinden ders de almadılar uzun süre.

Dr. Berna Bridge: Mustafa Kemal’in liderliği hakkında ne diyebilirsiniz?

Dr. Edward Erickson: Çok kararlı bir liderdi. Enver Paşa Mustafa Kemal’le yarış, rekabet içindeydi, kendisiüst karar mercilerinde iken Mustafa Kemal’i arka planda, pasif görevde bırakıyordu. Bu nedenle o yıllarda Mustafa Kemal’in ülkeyi bağımsızlığa taşıyacak lider olduğu daha net değildi. Hatta Samsun’a çıktığında bile net değildi. Ama Mustafa Kemal’in iç sesi çok kuvvetliydi. Arka planda, pasif görevde bırakıldığında bile pes etmeyip mücadeleye devam ediyordu. Yani duygusal dayanıklılığı çok yüksekti.

Dr. Berna Bridge: Savaş nasıl sonlandı?

Dr. Edward Erickson: Savaş üç aşamada oldu. Her üç aşamada, çıkartmada da İngilizler yenildi. Ancak İngilizler savaşmaya devam etti. 1915 Aralık ayında, üçüncü aşamada başaramayacaklarını anladılar ve yavaş yavaş çekilmeye başladılar. 1916 Ocak’ta tam anlamıyla çekilmişlerdi. İki taraf da yaklaşık aynı sayıda şehit verdi. Bu savaş deneyiminden İngilizler Mısır ve Filistin’de faydalanabilirlerdi ama faydalanmadılar. Kut-el-Amare’de de yenildiler. Çünkü kendilerini üstün hissediyorlardı. “En iyi biz biliriz” diyorlardı. “Bir İngiliz askeri on Türk askerine bedeldir” diyordu Hamilton. “Hata yaptık ama yine de biz daha iyiyiz” diyorlardı. Üçüncü Gaza savaşından sonra Osmanlı’yı yenebildiler, o zaman deneyimden öğrendiler. Doğru liderliği ve taktikleri bulmaları 18-20 aylarını aldı. Çanakkale zaten kazanılmayacak bir savaştı. 1918’e kadar savaşta saldırı yöntemi işe yaramadı. Tannenburg’da da olmadı. Makineli tüfek, dikenli tel ve siper altında saldırı çok zordu.

Dr. Berna Bridge: Savaşın sosyal, toplumsal, duygusal sonuçları nedir?

Dr. Edward Erickson: Türkler,her yıl Çanakkale Savaşında zaferi kutluyorlar. ANZAC’lar ise her yıl kaybetmeyi anımsıyorlar ancak çok etkileyici bir taraf Türklerin ve Avustralyalılarla Yeni Zelandalıların birbirinden nefret etmemeleri, çok sıcak ilişki içinde olmaları ve şehitlerini birlikte anımsamalarıdır. Şehitlerin kahramanlığını birlikte, dostlukla el ele anmalarıdır.Savaştan hemen sonra İngilizler hemen tarihi yazmaya başladılar ve böylece o günleri askeri açıdan çok iyi hatırlıyorlar. Türkiye ise pek askeri tarihini yazmamış. Son 20-30 yıldır yazılıyor. Yani savaş travması ve halkı nasıl etkilediği Türklerin hayatından dışarıda bırakılmış. Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı ülkeye büyük bir travma yaratmıştı. İzmir’den Eskişehir’e her yerin Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılmış olması başka ülkelerde yaşanmamış derecede derin bir travmadır. Üç nesli etkilemiş bir travma. Türkleri savaştıkları toplumlara nefret ve öfke duymadıkları için kutlamak isterim, Türkiye’de Yunanlılara karşı hiçbir nefret ve öfke yok, karşı tarafta olsa bile. Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” cümlesi çok anlamlı.

Dr. Berna Bridge: Söyleşimizin sonuna doğru Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğiyle ilgili eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Dr. Edward Erickson: Liderlik üç seviyede incelenebilir. En alt seviyede taktik liderlik yani komuta ettiğin askerleri yönetebilmek. Atatürk bu konuda çok iyiydi. Sonra orta ve üst seviye liderlik var. Atatürk’ün bu iki seviyede de sıra dışı başarılı olduğunu görüyoruz. Kurtuluş Savaşında tüm ordulara komuta ediyor, başkomutan. Ayrıca bu üç seviyede de kalmıyor. Cumhurbaşkanlığında sivil olarak milli bir lider oluyor. Alfabe, medeni kanun, kıyafet, laiklik gibi devrimlerle ülkeyi tam anlamıyla dönüştürüp batılı devletler arasına sokuyor. Yani sıra dışı bir lider çünkü bu dört seviyede lider olmak çok zor. Örneği yok gibi. Belki Napolyon. Savaş siperlerinden eğitim devrimine, medeni kanundan laikliğe Türkiye’yi dönüştürdü. Vizyonu vardı. Güçlü bir karakteri vardı. Modern Türkiye’nin babası oldu. 20 yüzyılda böyle başka bir lider yok.

Dr. Berna Bridge: Son olarak Boğazlarınönemi ve Montrö Anlaşmasıhakkında bir şey söylemek ister misiniz?

Dr Edward Erickson: Bu kadar uzun dayanabilen, dengeleyici ve faydalı başka bir anlaşma yok. Bu anlaşmanın devam etmesi ve İstanbul kanalı yapılsa bile Montrö anlaşmasının bundan etkilenmemesini dilerim.

Dr. Berna Bridge: Bu söyleşi için çok teşekkür ederim.


Özgeçmiş:

Edward  Erickson, ABD ordusundan topçu yarbayı olarak emekliye ayrılmıştır. ABD, Avrupa ve Ortadoğu’da çeşitli askerî görevlerde bulunmuştur. 1991’de Körfez Savaşı’nda 3. zırhlı tümende topçu harekât subayıdır. Sonraki kariyerinde İzmir ve Napoli’de NATO görevlerinde bulunmuş, Türkiye ve Ortadoğu’da uzmanlaşmıştır. 1995’de Saraybosna’da görev almış ve 1997’de emekli olmuştur.

Erickson, 2003’te Irak’ın işgalinde aktif göreve çağırılarak 4. piyade tümen komutanı siyasî danışmanı olmuştur. Sivil hayata dönen Erickson 2005’de İngiltere’de University of Leeds’de doktorasını tamamlamıştır. 2007-2008 yıllarında Bağdat’ta Irak Savunma Bakanlığı siyaset bilimi profesörü olarak çalışmıştır.

Askerî tarih profesörüdür. Colgate Üniversitesi ve Saint Lawrence Üniversitesinden birer de yüksek lisans derecesi vardır. Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu ve Atatürk konularında saygın bir uzman olan yazarın pek çok kitabı ve makalesi bulunmaktadır.

🎞Çanakkale Zaferi'nin 🇹🇷Türk tarihindeki önemi




Çanakkale Zaferi'nin Türk tarihindeki önemi 
Aydınlık Gazetesi Arşiv Müdürü Ercan Dolapçı anlattı

20210302

21 parça ağır İngiliz Savaş Gemilerine karşı savunma yapan Çanakkale'nin meşhur Türk Donanma gemileri

 21 parça ağır İngiliz Savaş Gemilerine karşı savunma yapan Çanakkale'nin meşhur Türk Donanma gemileri. Nusret Mayın Döşeme gemisi, Hamisiye, Midilli, Yavuz, Muavenet Kruvazörleri şimdi beşi bir yerde. 5 li Bronz Set. 



20200811

10 Ağustos 1915 Anafartalar Zaferi

 

ANAFARTALAR'I DA GEÇEMEDİLER

Çanakkale Savaşları sırasında, İtilaf birlikleri Seddülbahir ve Arıburnu'ndaki çarpışmalardan sonra Gelibolu Yarımadası'nı buralardan geçmenin imkansız olduğunu görerek, kuzeydeki Anafartalar'da yeni bir cephe açtı ve Conkbayırı'nı ele geçirdi. Ancak 10 Ağustos 1915'te Mustafa Kemal'in emriyle başlatılan süngü hücumuyla, düşman püskürtüldü ve İtilaf Devletleri, Anafartalar'dan Gelibolu Yarımadası'nı geçemedi.


20200425

🎞 Çanakkale geçilmez 🇹🇷

20200317

🎞Bir Anzak askerinin mektubundan Çanakkale...



🎞Korona Günleri geçer... Çanakkale Zaferi Sonsuza Kadar Yaşar...

📰 İngiltere Kralı Edward'ın Ziyareti (4 Eylül 1936)

İngiltere Kralı Edward'ın Ziyareti (4 Eylül 1936) İngiltere Kralı VIII. Edward İstanbul'a gelirken uğradığı Çanakkale'de 3 Eylül...