20250511

📖 Beşiktaş’taki 5.500 Yıllık Kurganların Sayısı 78’e Çıktı

Beşiktaş’taki 5.500 Yıllık Kurganların Sayısı 78’e Çıktı

Yazar: Arkeofili on 20 Nisan 2019

Beşiktaş metro istasyonu kazılarında bulunan 5.500 yıllık kurgan mezarlarda 11 farklı ana sembol belirlendi.

Taksim’deki Yapı Kredi Kültür Sanat binasının locasında gerçekleştirilen “Beşiktaş Arkeoloji Kazıları – Kurganların Anlattığı Bir Göç Hikayesi” konferansında İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Rahmi Asal konuşmacı olarak yer aldı.

Asal, Beşiktaş’ta şu anda kazı çalışması yapılan yerin 1950’li yıllarda tramvay deposu olarak kullanıldığını belirterek, “2 farklı alanda kazı yapıldı. Birisi şaft, diğeri istasyon alanı. Yaklaşık 6.000 metrekarelik bir yer ama tamamında henüz bir kazı çalışması yapılamadı.” dedi.

(Beşiktaş’taki Mezarlar Metroda Görülebilecek)


Kazılar sırasında ilk etapta Osmanlı dönemine ait kalıntılara rastladıklarını aktaran Asal, şöyle devam etti:
“Kalıntıların hepsinin belgeleme çalışmaları yapıldı ve daha sonra Bölge Koruma Kurulu kararıyla yerlerinden kaldırıldı. Daha sonra şaft alanının yakınında Bizans dönemine ait bir duvar kalıntısı bulduk. Dönem dönem 17. yüzyıla yıla ait Osmanlı’dan kalma buluntular elde edildi. Ayrıca alanda bir kuyu ortaya çıktı. Kuyu aslında Tunç Çağı tabakası ile neredeyse aynı kotta ve iyi bir oranda korunmuş durumdaydı. Kuyunun içini boşalttığımız sırada kurşun madalyon, tek boyun taşı, pişmiş toprak ve milattan sonra 8. yüzyıla ait amforalar elde edildi. Bu kazılarda aslında Beşiktaş’ın çok güzel bir arkeolojik stratigrafisi ortaya çıkarıldı.”


78 kurgan mezar ortaya çıktı

Rahmi Asal, kazıların son tabakasında bugünden yaklaşık 5.500 yıl öncesine tarihlenen kurgan tipi mezarların ortaya çıktığını ve mezarlıkların milattan önce 4. binyılın ortası ile 2. binyılın sonundaki erken göç yollarına ilişkin önemli bilgiler verdiğini söyledi.

Şu anda üzerinde çalışılan tabakadaki mezarlıkların Tunç Çağı’na ait olduğunu belirten Asal, “Kazılarda şu ana kadar toplam 78 adet kurgan mezarlığı ortaya çıkarıldı. Bunların 72’sini ilk Tunç, diğerlerinin de son Tunç’tan kalma olacağını düşünüyoruz. Fakat çalışmalar devam ediyor, henüz netleştiremediğimiz mezarlar da ortaya çıktı.” dedi.


Mezarlarda 11 farklı ana sembol belirlendi

Kazılarda mezarların birbirine bağlı olduğunu tespit ettiklerini anlatan Asal, şunları söyledi.

“Mezarlarda yapı malzemesi olarak doğal taşlar kullanılmış ve birbirini kesen halkalar şeklinde yapılmış. Mezarların içindeki toprağın da çok homojen ve temiz bir toprak dolgusu olduğunu tespit ettik. 2. evre dediğimiz mezarlarda da inşa şeklinde gördüğümüz tek fark kullanılan taşlardan kaynaklıydı. 1. evrede kurganların içinde birçok gömü şekliyle karşı karşıya kaldık. Bunlardan birisinin dışarıda yakılarak, kurganların içine bırakmasıydı. Bazen yakma işlemi yapıldıktan sonra urnelere konularak, getirilen gömü şekilleri var veya dörtgen sandukalar şeklinde mezarlar var. Ayrıca bazı mezarlıklara hediyeler bırakılmış.”

Asal, kazılarda ayrıca mezarlıkların yanı sıra 11 farklı ana sembol ve 14 alt grup sembolün belirlendiğini söyledi.

AA

📖 Beşiktaş Metro kazısında bulunan M.Ö. 3500 yılına tarihlenen 78'e yakın Altay Türk tipi kurgan mezarı ile 2 adet heykel

Beşiktaş Metro kazısında M.Ö. 3500 yılına tarihlenen 78'e yakın Altay Türk tipi kurgan mezarı ile 2 adet heykel bulunmuştur.

Heykellerin üzerinde; Türk Kiliminde Eli Belinde olarak tabir edilen AK-ANA/UMAY sembol ve Tamgası bulunmaktadır.

2017 Yılı içerisinde başlatılan İstanbul Beşiktaş Metro kazısında M.Ö. 3500 yılına tarihlenen 78'e yakın Altay Türk tipi kurgan mezarı ile 2 adet heykel bulunmuştur.

Heykellerin üzerinde; Türk Kiliminde Eli Belinde olarak tabir edilen AK-ANA/UMAY sembol ve Tamgası bulunmaktadır.


AK ANA, UMAY ANA, ELİ BELİNDE TAMGASI: AK ANA: Altay Türk Mitolojisinde Tanrı Kayra Han Kuday'a Evreni yaratması için ilham veren Yaratıcı güçtür. İslam inancında "Rahim" ismine tekabül eder. AK ANA'nın Türk Kültüründe diğer adı Ulu Ana ve Umay'dır.



Sümer Türk Kültüründe İnana/İştar'a dönüşmüştür.

UMAY ANA: Umay ana, Türk kültür inancında önemli bir yer tutar.  Umay (Ana) Türk mitolojisinde ve Tengrizimde / Gök-Tanrı inancında Tanrı tarafından kendisine güç bahşedilen İYE koruyucu ruhtur.


Doğurganlığı, Doğa ve Toprak Anayı, İyiliği, Güzelliği, cömertliği, evi ocağı bereketi sembolize eder. Türk Kilim ve desenlerinde eli belinde olarak sembolize edilir.


Eli Belinde Tamgası Göbeklitepeden, İstanbulda bulunan iki adet 5500 yıllık heykel ve İskit Saka Türk Sanat eserleri ile Türk Kültürüne ait hali, kilim, takı ve eserlerde sıklıkla kullanılmaktadır.

Fatih Mehmet Yiğit


Eli Belinde Ak Ana/Umay Tamgası
Türk Kültürüne ait hali, kilim, takı ve eserlerde Eli Belinde Ak Ana/Umay



Eli belinde Ak Ana /Umay
Eli Belinde sembolü aynı zamanda hamaratlığı iştarlığı, iş yaparlığı, anaçlığı, doğurganlığı, yaratıcılığı sembolize eder.

1 Mayıs 1978 Sinema Emekçileri yürüyor...

 

1 Mayıs 1978: kortej sorumlusu Fatma Girik, elinde megafonla korteji yönlendirerek en önde ilerliyor. Sancağı taşıyan Kadir İnanir. Slogan sorumlusu Tarık Akan, yürüyüş düzeni sorumlusu da Kemal Sunal


📖 Türklerin Erken Kökenleri: Geniş Kapsamlı Tarihsel Bir İnceleme

Türklerin Erken Kökenleri: Geniş Kapsamlı Tarihsel Bir İnceleme

Bu makale, Göktürkler (Tujue) ortaya çıkmadan çok önce, Türklerin ilk izlerini incelemektedir. 

Antik Greko-Romen metinleri, İslami rivayetler ve Hint-Pers-Arap kaynakları aracılığıyla, “Türk” adının en geç (!) M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren nasıl yayıldığını göstermektedir.

---

1. Mezopotamya Kaynakları (M.Ö. 2000–1200)

Turukku 

> Asur ve Akkad çivi yazılı metinlerinde sıkça geçen Turukku halkı, özellikle Zagros Dağları çevresinde yaşayan göçebe savaşçı topluluklardan biri olarak tanımlanır. Adları, tarihçiler tarafından daha sonraki Türk etnonimiyle ilişkili olabilecek en erken örnek olarak değerlendirilmiştir.

---

2. Eski Mısır Kaynakları (M.Ö. 1350-1300)

Tarku/Tursha 

> Amarna mektuplarında adı geçen Turša ya da Tarku halkı, Mısırın kıyılarına kadar faaliyet gösteren savaşçı bir topluluktur. Toros Dağları ile Levant bölgesi arasında bulunmuşlardır.

---

3. Güney Asya Kaynakları (M.Ö. 4. yüzyıl – 12. yüzyıl)

Turuşka/Turukha

> Mahābhārata'da Tusharas (turuṣka) halkı Sakalar gibi Himalaya ötesi sınır halkları arasında anılır.

Purāṇalar (3. yüzyıldan itibaren)

> Vāyu, Brahmāṇḍa ve Vāmanapurāṇa metinleri, Turuṣkaları yine Saka gibi Udīcya kabileleri arasında sayar.

Somadeva (1060–1085), Kathāsaritsāgara 19. Bölüm

> Udayana destanında, Turuṣkalar süvari bir topluluk olarak betimlenir.

Kalhana (1148), Rājataraṅgiṇī V, 152

> turuṣkāḥ ifadesi, çok savaşçı bir kavim olarak ifade edilen Türklerin adı olarak görülür (Turukha).

》Sonuç: Güney Asya’da “turuṣka” kavramı Mahābhārata’dan beri Türkler için kullanılan bir etnik terimdir.

---

4. Antik Greko-Romen Kaynakları (M.Ö. 1. yüzyıl – M.S. 4. yüzyıl)

Pomponius Mela (M.S. 45 civarı), Chorographia II, 9

> “Odrisliler ile Maiotlar arasında, İskitlerden farklı (benzeyen) bir halk olan Turcae milleti yaşar. Ayrıca Mela'ya ait bir haritanın üzerinde yine Karadenizin kuzeyinde Turcii adı yer almaktadır. Kelimelerin ikisi de muhtemelen aynı halka aittir.”

Plinius, Naturalis Historia VI, 19 (M.S. 77)

> “Borysthenes’in kuzeydoğusunda, Maeotis Gölü’nün batı kıyısında yaşayan, göçebe bir Süvari halkı olan Tyrcae bulunur.”

Ptolemaios (2. yüzyıl), Geographia V, 9, 2

> “Tyrkaoi, Ixomatae halkının doğusunda, Maeotis Gölü’nün kuzey kıyısında yer alır.”

Strabon (M.Ö. 1. yüzyıl – M.S. 1. yüzyıl), Geographika XI, 2, 1

> Tyrgateis’i bahseder ve onları Tyrcae’ye yakın konumlandırır.

Bizanslı Faustus (6. yüzyıl)

> Bizans kaynaklarında “T’urk’” topluluğu Kuzeybatı Kafkasya bölgesindeki göçebe süvari halklarından biri olarak tanımlanır.

Ammianus Marcellinus (4. yüzyıl), Rerum Gestarum XXVII, 8

> Limes’in ötesindeki “Hunni-Tourkoi”den söz ederek Hunlar ile Türkleri göçebe Süvariler olarak birleştirir.

Theophylact Simocatta (6. yüzyıl), Historiae I, 8, § 5 ve III, 6, § 9

> “İskitlerden gelen Hunlar, aslında Türklerin kabilelerinden biridir.”; “Eski zamanlardan beri Hunlar, bugün Türk olarak adlandırılır.”

John Zonaras (12. yüzyıl), Epitome Historiarum III, 12

> “Bir zamanlar Roma halkına zulmeden Hunlar, bugün Türk adıyla bilinir.”

Agathias Myrina (6.–7. yüzyıl), Historiae V, 13

> “İskitler, Hunlar ve Türkler aynı soydandır.”

Sonuç: Karadeniz-Hazar bölgesinde Dinyester, Dinyeper, Don Nehri ve Maeotis Gölü çevresinde M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren Turcii/Turcae/Tyrcae etnik adının bağımsız olarak yerleşik olduğunu gösterir.

---

5. İslami Rivayetler (7. yüzyıl)

Sahih Muslim, Kitap 41 No. 6959 / Kitap 54 No. 2912d

> “Abdullah b. Hüreyre’den rivayetle: Allah Resûlü (s.a.v.) buyurdu ki: Müslümanlar Türklerle savaşmadan kıyamet kopmayacaktır; yüzleri simli miğfer gibi, saçtan yapılmış elbiseler ve saçtan ayakkabılar giyen bir halktır.”

Sahih Muslim, Kitap 53 No. 7313

> Aynı metin tekrarlanılır.

Sunan Ebû Dâvûd, Hadis 4302

> “Onlar size karışmadıkça, Türkleri kendi hallerine bırakın.”

Sonuç: 7. yüzyılda Türklerin etnik adı, Hz. Muhammed’in zamanında Arap-İslam dünyasında bilinen bir terimdi.

---

6. Pers-Arap Coğrafi Eserleri (10.–11. yüzyıl)

Hudūd al-ʿĀlam (982)

> Choresm ve Sogdiana ötesindeki Türkistan bölgesinde Turka/Torkā/Turuṣka halkı olarak geçirir.

El-Birunî (1030), Kitāb al-Hind

> Turukha/Turuṣka halkını ayrı bir etnik grup olarak tanımlar ve İslam’ı “Turuka-Dharma” (Türklerin dini) olarak niteler.

Sonuç: Orta Çağ Pers-Arap coğrafyalarında da “Türk” etnik adı Orta Asya göçebe halkları için kullanılmıştır.

---

7. Ek Görüşler: Dil, Arkeoloji ve Etkinin Devamı

Dilbilimsel İzler: Erken Türk dilleri, M.S. 6. yüzyıldan önce İran ve Hint dillerine, özellikle Eski Farsça ve Veda metinlerine, ödünç kelimeler bırakmıştır. *turuṣka* adının Proto-Türkçe *turuk/*turk köküne işaret ettiği düşünülmektedir.

Arkeolojik Kanıtlar: Karadeniz-Hazar bölgesindeki süvari göçebe topluluklara ait at koşum takımları ve kürk giysiler gibi tipik buluntular M.Ö. 2. yüzyıla tarihlenir ve edebi kaynaklarla paralellik gösterir.

Kültürel Süreklilik: İskitler-Hunlar-Turcae hattından başlayarak antik Turcae’lere ve ortaçağ Turuṣka topluluklarına uzanan etnonimik zincir, bölge elitleri ve seyyahları tarafından yüzyıllar boyunca etnik kimlik ve adlandırma biçimi olarak kullanılmıştır.

---

Genel Sonuç

M.Ö. 14. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar uzanan bu kaynaklar, “Türk” etnik adının Karadeniz steplerinden Hindukuş’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada, Göktürklerin ortaya çıkışından çok önce, kesintisiz bir şekilde kullanıldığını göstermektedir.


Alıntı/ Kaynak: Tamgha  

🎞️ Çanakkale Savaşında bir yaralıya müdahale eden Hilal-i Ahmer gönüllüleri





 

20250509

⚽️🇹🇷🗣️Real Madrid'in genç Türk oyuncusu Arda Güler'in Beden Eğitimi Öğretmeni...

 

Arda Güler anlatıyor...

Okulda Mahmut adında bir beden eğitimi öğretmenimiz vardı. Ben 9 yaşındayken, bir gün babama beni Gençlerbirliği Akademisi’ne yazdırması gerektiğini söyledi.

Babam buna hayır dedi çünkü oraya her gün gitmek bir saatlik yol demekti. Ama Mahmut Hocam bende bir şey görmüştü ve babamı ikna etti.
Babam beni her gün idmana götürmeye başladı, bu onun için saatler süren bir işti. Bu sırada dükkan, ortağına emanetti. Ne olduğundan emin değilim ama bir gün babam beni bir kenara çekti ve "Oğlum... Dükkanı kapatmamız gerekiyor." dedi.
İflas etmiştik. O dükkan bizim tek gelir kaynağımızdı.
O dönemlerde arkadaşlarımın beni waffle yemeye çağırdığını hatırlıyorum. "Kusura bakmayın param yok" diyemiyorsunuz. Ya hep çok yorgun olurdum ya da "yetişemeyeceğim" derdim.
Neyse ki her zaman sofrada yemeğimiz olurdu. Biliyorum; uyuyacak bir evi, sığınacak bir çatısı olmayan birçok çocuk var.
Çok şükür, şanslı olduğumuzu biliyordum.
İyi bir öğretmene denk gelmek büyük bir şanstır.

Alını: Öğretmenler

📰✍️ Karamanlı 🇹🇷Türklerin Ağıtları, Türküleri - Emrullah Güney

KARAMANLI TÜRKLERİN AĞITLARI, TÜRKÜLERİ ( Türkçe ezgiler )

Dr Emrullah Güney - Sosyal Alanlar Eğitimi Profesörü

Yeni Türkiye Cumhuriyeti ile Yunanistan Krallığı arasında, Lozan Antlaşması ( 24 Temmuz 1923 ) gereğince yapılan 1340 ( 1924) Ahali Mübadelesi, iki büyük dünya savaşı arasında GD Avrupa ile KB Asya – Ege Denizi’nin doğusu ile batısı arasında - yaşanmış en önemli kitlesel göç olaylarından biridir.

Bu kısa yazıda 1924 öncesi Vagadaonia Ovası olarak bilinen, günümüzdeki adıyla Misli Ovası Ortodoks halkının Türkçe ezgileri ele alınacaktır.

Günümüzde Misti’nin adı Konaklı yapılmıştır. Mübadele öncesinde adı Çarıklı olan köy, değişmeden aynı kalmıştır ( Niğde İli ).

Araştırmacı yazar Sayın Thanasis Papanikolau ( Tanaş Bey ) , Kapadokya’ya duyduğu ilgi ve sevgiyle Karamanlı türkülerini, oyunlarını derleme olanağını bulmuştur. Yazar, Anadolu’nun derinliklerinde asırlar boyunca yoğrulmuş bir geleneğin mirasçıları “ Son Büyük Kuşak” diye tanımlanabilecek insanların kendi seslerinden bu türküleri, ağıtları, ezgileri dinleme ve kayıt altına alma talihine sahip olmuştur. Nevşehir Türkülerin çoğu, Tesalya Bölgesi Ano Mavrolofo”ya yerleşmiş bulunan Çarıklı Köyü göçmenlerinden 1980”li yıllarda derlenip kayda geçirilmiştir.

Misti ve Çarıklı köylerinin halkı, yerel Kapadokya Rum ağzını konuşuyor olmalarına karşın, bu ağızda söylenmiş tek bir ezgileri yoktu. Türkçe söylüyorlar, gerektiğinde Grek alfabesiyle Türkçe yazıyorlardı. Kendileri, müziklerini makama göre, oyun havası ya da türkü diye ayırt ediyorlardı. Türkülerin makamı genelde ağır, oyun havaları da uyumlu ve sakindi. Karşılıklı oynanan oyunlar ise, bunun tersine, daha canlı,sevinçli, neşeli ve oynak, eğlenceliydi.

………..

Kapadokya’nın Karamanlı halkı, yeni yaşama alanlarında kurdukları köylere, genellikle eski köylerinin, beldelerinin adlarını vermişlerdir. Bu, eski yurtlarına duydukları özlemi unutmamak düşüncesine bağlı bir düşünceden kaynaklanır.Nevşehir hediyelik eşya

Andaval türküsünde bu özlem belirgindir.Suyu yüksekten inen, altında çifte değirmenlerin hububat öğüttüğü güzel Andaval…

Andaval bağları sevil yer idi.

Zalım arabacı atın yörüdü.

…..

Andaval dağları sevgim getirdim

Yüksek gonağıma bir gün yatırdım.

Göç buyruğu nasıl dile getirilmektedir ?

“ Yağlığım düştü de , ve gız,” dediler

“ Bin arabaya da sürgün” dediler.

Kapadokya Karamanlı halkı, türkülerinde neden denize, kayığa, kayıkçıya yer vermektedir? Çünkü bu halk “İstanbul ayaklı”dır. Geçimin kıt olduğu bu toprakların halkı, bir şekilde bir yolunu bularak İstanbul’a gider, para kazanır gelir, bir prestij-statü- sembolü, varsıllık nişanesi olarak görkemli konaklar, saray yavrusu haneler yaptırır.Nevşehir hediyelik eşya

Edalıya , vay vay, edalıya vay !

Deryalardan kürek çeker gayıkçıya, vay !

Bizans ile ilişkilerde, karşılaşmalarda 1050’lerde başlayan ve Malazgirt utkusu ile kesinleşen,yeni bir yurt bulmanın coşkusuyla batıya doğru ilerleyen Türk göçer-konar halk, Kızılırmak koyağında, Erciyes ile Hasan dağları arasındaki yüksek yanardağ bölgesinde Türkçe konuşan, kiliselerinde Tanrı’ya Türkçe yakaran ırkdaşlarıyla karşılaştılar. Yüzlerce yıl Selçuklunun, Osmanlının hoşgörüsüyle, dinler ayrı da olsa aynı köylerde birlikte yaşadılar. Ekin ekti Müslüman Mehmet, götürdü Yorgo’nun değirmeninde öğüttü. Hristiyan halk, Müslüman komşusunun oruç, kurban bayramını kutladı. Müslüman köylü, hristiyan komşusunun Noeline,Yortusuna katıldı, Demeter şenliklerinde yer aldı.

Bu nedenle türküler de yer yer ortaktır.

Filcanı daşdan oyarlar

İçine gayfa goyarlar

Güzeli candan severler,

Çirkini başdan savarlar.


Alman gızlar, alman bitli çobanı,

Ardı siyah saya itli çobanı.

Çoban eve gelmiş, gavalın yanar,

Gavalın üsdünde zencefir bağlar.

Anası vermeyor, gızı gan ağlar.

Filcanı daşdan oyalar,

İçine gayfa goyalar.


Niğde köylerinden İstanbul ‘ a gidip gelmenin en kolay yolu, en yakın durağı neresiydi? Tren daha Ulukışla’ya ( Berlin-İstanbul-Bağdat demiryolu hattı ) erişmeden önce İstanbul’a gidip gelmek ne denli zor idi! Bir kervana katılıp, yayan yapıldak, günler , haftalar süren yolculuk…Eşkıya baskınları olabilir. Açlık, susuzluk, sayrılık. Ve sıla hasreti…Ya sıladakilerin duyguları, düşünceleri…

Ağam İsdanbol’da bilmem ne halda.

Geliram dedi de gözlerim yolda.

Bu ses guyamata galsın mı böyle?

Ağam sen gideli yedi yil oldu,

Dikdiğin ağaçlar meyvadan doldu,

Senininen gidenler hep geri döndü.

Tez gel ağam, tez gel, ağlatma beni !

Gördün güzelleri, unuttun beni!

Kenardan gideim, yol senin olsun!

Ağılar yudaim, bal senin o(l)sun!

Bir su ver içe(y)im altın tasınan

Yolunu bekledim ne havasınan !


Müslüman Kapadokya köylüsü bir Rum kızına sevdalanıp gönül düşürürse, onun için “ben sana gurban olurum,” derse ne olur! Kıyamet kopmaz ya! Gurbette insanın başına her hal gelir. İstanbul’da işin içine Ermeni de girmektedir.

Gaba gaba bulut galdı havada,

Ucu telli mektup gelmez sıladan.

Sılada sevdiğim vaz geldi benden !

“ Gel, gel, yosma, sen gel, ben adam yemem!”

Yeni basdığım İsdambol’un daşına,

İras geldibir Ermeni gızına !

Adcım yaşmağını, öpdüm yüzünü,

“ Gel gız, dini İslam, gamla Ermeni !

Dinim dine uymaz, ya ben n’eyneim ?

Ellerim verdim, yarim n’eyneim ?”


Türkülerde Develi’nin büyük büyük harmanları da yerini alıyor.

Türlü çiçeklerden aldım rengimi,

Çok aradım, bulamadım dengimi.


Bahça bahça gecdim nar bulamadım.

Cierim yanıyor, yar bulamadım.

Anam gelir, paşam gelir yaran’dan.

Her yanarım görünmeyor yaradan.

Develinin harmannarı savrulur,

Savrulur da sayannara çevrilir.

Develinin bayrında, düzünde

Ahdım galdı şu deyusun gızında.

1850 sonralarında, Kafkasya’da Rus baskılarının artması üzerine yüzbinlerce insan karadan, denizden Osmanlı toprağına can havliyle sığınmak için yollara düşer. Gemiler Karadeniz’de batar (O nedenle Çerkezler balık yemezler). Kırım’ın kuzeyinden batıya doğru yol alan göçmen kümeleri binbir tehlikeyle karşılaşıp, tükene tükene, geçtikleri yerlere mezarlarını bıraka bıraka Dobruca’ya, Meriç boylarına sığınmağa çalışırlar. Trabzon’a, Giresun’a, Ordu’ya, Samsun’a ayak basabilenler de iç bölgelere yerleştirilir. Fakat, Anadolu yeni bir göç kütlesini kaldırabilecek durumda mıdır? Çerkez, Kabartay, Lezgi, Çeçen halkları kavgacıdır. Silahları vardır. Değişik bir yaşam düzenleri vardır. Bafra, Çarşamba ovalarından güneyde Şeria ırmağı havzasına değin yerleştirilen Kaf Dağı insanını yeri halk hiç de sevecenlikle karşılamaz. Uzunyayla’da Afşarlarla Çerkezler kavgaya tutuşur. Davar yetiştiren halkın yaylasına ortak olmuştur gelen göçmenler. Geçim zordur. Yaylanın çimeninde kuzu yayılsa da Kaf Dağı’nın insanı ile Kapaokya’nın insanı sonu cankırımı ile biten döğüşlere girişirler.

Nennileyim yat dizime !

Uykular girmez gözüme.

Şafağınan tan yıldızı,

Galdırmış emmimoğlu.

Devenin öyünü çekin!

Herkesin dediği çekin !


Doğru söyle babam, doğru !

Seni hang’Osmannı vurdu?

Beni vuran elli idi,

Elim golum bağlı idi.

Beni buran bir tek Çerkez,

Namusundan ar geliyor.

 

Anadolu halk mozaiğine XIX. Yüzyıl ortalarından başlayarak katılan Kaf Dağı halkları alpin ırkın güzel örnekli halklarıdır. Uzun sürmez, boylu boslu, gösterişli giysili ,alımlı çalımlı Çerkez kızları türkülerde, oyunlarda yerini alır.

Garaman’dan gelir iken yandım,

Garama’dan gelir iken,

Ayağıma baddı diken.


Oynama, sıçrama Çerkez gızı!

Sen alla gey, ben gırmızı!

Çıkalım dağlar başına !


Karamanlı Türklerin Ağıtları, Türküleri

Emrullah Güney

01.01.2017 - 18:43

Yayınlanma

06.02.2023 - 17:00

Güncelleme

Alıntı / Kaynak: https://www.fibhaber.com/karamanli-turklerin-agitlari-turkuleri

🎞️ Karamanlı Ortodoks (Hristiyan) Türkler

🎞️🗣️🎤 Karamanlılar, Karamanlı Hristiyan Türkler | Yunanistan Müzik Festivali | 

 

Karamanlı Türklerin Türküsü 

(Mübadele ile Yunanistan'a gönderilen ve Türk oldukları için Yunan mezalimi yaşayan Karamanlı Ortodoks Türkleri)

''Kizim Seni Aligie Bereimmi''

-Ali Ougourlou,Mechlika Mpelgkioul,Sema Itsli

......

Karamanlı Türklere ait bazı türküler şunlardır:

"Aslan Mustafam". 1

"Damdaki Bacaları". 1

"Dere Boyu Düz Olur". 1

"Edalı Bebek". 1

"Fırın Üstünde Fırın". 1

"Gezdim Karaman'ı Gördüm Konya'yı". 1

"İki Durnam Aklı Kareli". 1

"Kebabın Tuzu Gibi". 1

"Penceresi Yeşil Perde". 1

"Pınarın Başına Yağmaz mı Dolu". 1

"Yaylı Geldi Kapılara Dayandı". 1

"Karaman'ın Alt Yanı Dere". 35


 

🎞️🗣️🎤 Karamanlı Rum Rahmetli Hacı Ana Kadinko ΙΙ 

 

🎞️ 🗣️🎤 ''Yuvarlandım'' (Ortodoks Karaman Türküsü) 

 

🎞️🗣️🎤 Yunanistan’da yaşayan Ortodoks Türk anlatıyor 

 
Yunanistan’ın Kavala ve Drago arasında yer alan Palohori Köyünde yaşayan, 1924’deki mübadelede dedeleri buraya yerleşen Samsunlu Vatandaşımız Triedafolus, orada yaşayan Ordtodoks Türklerini anlattı.  

🎞️🗣️🎤 Kaşıklarla dans-N. Kavala (Dans Pisti) 

 

🎞️🗣️🎤 Karamanlı Rum Hatınlar Salça yapıyor! 

 

20250508

🎞️🗣️Çevrimiçi Konferans: "Karamanlılar: Anadolulu Ortodoks Türkler"

 

📖 🇬🇷Yunan genişlemesi - Yunanistan'ın toprak genişlemesi

(*ÖNEMLİ NOT:  Wi ki ped ia gibi bilgi veren internet siteleri, genelde siyasi olarak özellikle Türkiye karşıtı kaynaklardan alıntıları yabancı dilde   yayınlıyor.Türklere Türkçe, diğer dilleri konuşanlara da onların dillerinde sunuyor. Ancak Türkçe verilen bilgilerin içerikleri diğer dillerde yayınlanandan farklı oluyor. Böylece Türkler Batılıların iddialarını, algı yönlendirme amaçlı çarpıtılmış bilgileri görmüyorlar. İtiraz da edemiyorlar... O nedenle yabancı dil bilen Türklerin Türkçe verilen bilgilerin yabancı dilde de nasıl verildiğini takip etmeliler...) 


Yunan genişlemesi Yunanistan'ın toprak genişlemesi 

1832 ile 1947 arasında Kral Alexander'in Adrianopolis'e girmesi, 1920 I. Dünya Savaşı'nın sonunda Yunanistan, 1914 sınırlarının ötesine geçmişti ve Neuilly (1919) ve Sevr antlaşmaları (1920) Yunan toprak fetihlerini doğruladı. 

Trakya'nın çoğunluğu (daha önce Bulgaristan ile Türkiye arasında bölünmüştü) ve birkaç Ege Adası (Imbros ve Tenedos gibi) Yunanistan'ın bir parçası oldu ve İyonya'daki Smyrna bölgesi Yunan mandası altına alındı. Alexander'in krallığının büyüklüğü yaklaşık üçte bir oranında arttı. Paris'te Venizelos, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan ile barış görüşmelerine katıldı. Ağustos 1920'de Yunanistan'a döndükten sonra Venizelos, panhellenizmi destekleyen çalışmaları nedeniyle kraldan bir defne tacı aldı.

Paris Barış Konferansı'ndan sonraki toprak kazanımlarına rağmen, Yunanlılar hala Megali Fikrine ulaşmayı ve Konstantinopolis'i ve Küçük Osmanlı Asya'nın daha geniş bölgelerini ilhak etmeyi umuyorlardı; Anadolu'yu Smyrna'nın ötesine işgal ettiler ve Mustafa Kemal'in (daha sonra Atatürk olarak bilinir) önderliğindeki Türk direnişini yok etmek amacıyla Ankara'yı ele geçirmeye çalıştılar. Böylece Greko-Türk Savaşı başladı (1919-1922).

Alexander'in saltanatı Yunan orduları için başarıdan sonra başarı görse de, sonunda 1922'de Alexander'in elde ettiği kazanımları yadsıyarak zafer kazanan Atatürk'ün devrimci güçleriydi.

(Wikipedia) (İngilizceden tercüme) 






📖 Beşiktaş’taki 5.500 Yıllık Kurganların Sayısı 78’e Çıktı

Beşiktaş’taki 5.500 Yıllık Kurganların Sayısı 78’e Çıktı Yazar: Arkeofili on 20 Nisan 2019 Beşiktaş metro istasyonu kazılarında bulunan 5.50...