20250628

📖 Gazi Osman Paşa komutasındaki Türk ordusunun yaptığı, askerlik tarihinin en büyük ve şanlı savunmalarından biri

 


Plevne’de Osman Paşa, 150 bin kişiye karşı 40 bin kişilik ordusuyla mücadele etti.

Gazi Osman Paşa komutasındaki Türk ordusunun yaptığı, askerlik tarihinin en büyük ve şanlı savunmalarından biridir

93 Harbi Osmanlı-Rus Savaşı başladığında (1877) Osman Paşa Vidin ve Rahova bölgelerinin korunmasıyla görevliydi. Rusların Berkofça Dağları’nı aşmaya başlamasından sonra Osman Paşa’ya Plevne’ye hareket emri verildi.

Ruslar, Tuna’yı aştıktan sonra Plevne’ye geldiler.  Kolaylıkla galip olacaklarını ve süratle İstanbul önlerine varacaklarını ümit ediyorlardı. 

20 Temmuz 1877’de şehre saldırdılar. Fakat Osman Paşa’nın Plevne’yi kahramanca savunması onları hayal kırıklığına uğratmıştı.

Plevne’nin etrafına siperler kazdırmış, kuvvetçe çok üstün olan Rusları, farklı zamanlarda üç defa yenmiştir.

Aradan aylar geçmesine, hiçbir yerden yardım gelmemesine rağmen, savunmadan bir an şaşmamış, yapılan teslim olma tekliflerinin hepsini reddetmiştir. 

Rusların Plevne’yi savaşarak alamayacağını anlaması ve şehri her yönden kuşatması, Plevne’de, yiyecek ve mühimmat sıkıntısının başlamasına sebep olmuştur. Bunun üzerine huruç harekâtı ile kuşatmayı yarma kararı alan Osman Paşa ve askerleri, 10 Aralık 1877 tarihinde Vid suyunu geçerek düşman kuvvetlerine saldırmıştır. Süngü süngüye yapılan bu harekâtta, pek çok Türk askeri şehit olmuştur. Osman Paşa ise bir şarapnel parçasıyla yaralanmış ve esir düşmüştür.

Bu savaş sonunda “Gazi” unvanı alan Osman Paşa’yı, Rus Çarı büyük bir hürmet içinde karşılamış, kılıcını kendisine teslim etmiş, kahramanlığını takdir amacıyla Osman Paşa’ya “Çifte Kartal Nişanı” vermiştir..

Plevne, günümüzde Bulgaristan’ın kuzeyinde yer almaktadır.

Siperle savaşma methodu ilk bulan kişi ve savaş tarihine geçmiştir.

36 kilometre hattında 5 metre derinlikte kazdırdığı siper ve mevziler savaş tarihine geçti. 1. Dünya Savaşı'nda bu siperle savaşma methodu bir çok ülke tarafından örnek alınarak kullanıldı.

Gazi Osman Paşa, 4-5 Nisan 1900 Cuma gecesi 68 yaşında iken vefat etmiştir ve Fatih Sultan Mehmed Türbesi yanına defnedilmiştir.

Rahmet ile anıyoruz ecdadımıza rahmet olsun. Tüm şehit olan Aziz kahramanlarımızın ruhu şad mekanı cennet olsun 

Alıntı: Sosyal Madya - Ayhan Buz

🎞️ PLEVNE MARŞI - OSMAN PAŞA (Sözleri/Lyrics) | TUNA NEHRİ AKMAM DİYOR

📖 Göbeklipe'nin Türk Tarihiyle bağlantısı ciddiyetle incelenmeli

Hiç şüphesiz Göbeklitepe, dünya tarihinin en gizemli yapılarından biri... Türk kültürüyle bağlantısı ciddiyetle incelenmesi gereken bir konu, ancak bu bağlantıların ortaya çıkması engelleniyor...

Resmî açıklamalar eksik ve şeffaflık sorunu var.

Klaus Schmidt'in ölümü ve kazı süreçlerindeki duraksamalar, doğal olarak soru işaretlerini artırıyor.

Henüz çanak-çömlek dahi icat edilmemişken böylesine devasa bir yapının inşa edilmesi, ilkel olarak tanımlanan toplumların zihinsel kapasitesine dair anlayışı kökten sarsıyor. Yapıların mimari planları, hayvan figürleri, T-biçimli dikilitaşlar ve semboller, Anadolu ve Mezopotamya kültürlerinden çok, Orta Asya bozkır kültürlerine daha yakın özellikler taşıyor...

Balbal benzeri dikilitaşlar, özellikle Altay, Tuva ve Moğolistan'da Türk kültüründe görülüyor. Türk kültürüyle benzerlik taşıyan motifler çok dikkat çekici. Tuva ve Moğolistan'daki taşlarda hayvan figürlerinin üst üste dizilimi, Göbeklitepe'deki "3 Hayvanlı Sütun" ile neredeyse aynı! Hayvan figürlerinin yerleşim düzeni, Türk mitolojisinde görülen "gökyüzü-yeryüzü-alt dünya" hiyerarşisine benzer biçimde üst üste işlenmiş.

T sembolü bazılarına göre Tengri sembolünü çağrıştırıyor; bazı dikilitaşlarda OZ tamgasına benzer şekiller var. Tüm bu veriler ışığında, Göbeklitepe'yi yapanların Proto-Türkler olabileceği ve bu kültürle ortak bir kökene sahip bir toplum olabileceği tezi oldukça ağır basıyor.

Dr. Semih Güneri'nin tespiti çok çarpıcı: Bu tür taş işçiliği için metal keski aletleri gerekiyordu, bu da o dönemde yalnızca Güney Sibirya (özellikle Lena Vadisi) çevresinde vardı. Bu bulgu Asya'dan gelen bir elit zanaatkâr zümrenin bölgeye ulaşmış olabileceğini düşündürüyor.

Göbeklitepe'yi yapanların, bugünkü "Türk" kavimlerinin atası olan Avrasya bozkır kültürleriyle bağlantılı olduğu aşikar. En azından bu kültürle simgesel ve teknolojik bir etkileşim açık şekilde vardır.

Göbeklitepe'deki sembollerin evrensel inanç sistemleriyle ilişkisi, Proto-Türk izleri veya Anunnaki teorileriyle örtüşmesi devletler ve akademik kurumlar tarafından sansürlenmek istenmektedir. 

Alman arkeolog Klaus Schmidt'in 2014'te şüpheli ölümü bu süreçte bir kırılma noktası olabilir. Eşinin ifadeleri ciddi şüphe uyandırdı. Bu da bazı bilgilerin ortaya çıkmasını engellemek için operasyonel bir müdahale ihtimalini gündeme getiriyor. 

Göbeklitepe'de yılan figürleri yaygın... Mitolojik olarak, yılan, birçok eski kültürde bilgi, dönüşüm, yeraltı ve doğaüstü varlıklarla ilişkilidir. Sümer mitolojisinde de Anunnakiler, insanlığın genetik yaratıcıları olarak geçer ve yılan sembolizmiyle ilişkilendirilir (örneğin Enki figürü). Mitolojilerdeki ortak semboller (yılan, çift başlı hayvanlar, çember içindeki T şekli vb.) ortak bir bilinç ya da bilgi aktarımı olduğu izlenimini açıkça veriyor.

Göbeklitepe meselesi artık sadece bir arkeoloji konusu değil. Bu, tarihin yeniden yazılması meselesi...

Kolektif bilinçaltı ve sembolizmin çözülmesi meselesi...

Türklerin kadim geçmişine dair izlerin yeniden tanımlanması meselesi...

Ve hatta modern devletlerin bilgi üzerindeki kontrolünün sorgulanmasıdır....

Göbeklitepe, yalnızca taşlardan ibaret değil. O taşlar;

İnsanlık tarihinin başlangıcını,

İnancın ve kimliğin ilk tohumlarını,

Belki de büyük bir bilgi kırılmasını işaret ediyor.

*Alıntı: Didem Yavuzyılmaz @didemyvzylmz


Türklerin erken kültürünün Göbeklitepe olabileceği gerçeği

Göbekli Tepe'yi ilk ortaya çıkaran  Arkeolog Klaus Schmidt, 20 tapınaktan sadece 6'sının gün yüzüne çıkarıldığı ve ortaya çıkan benzerlikler; Türklerin erken kültürünün Göbeklitepe olabileceği yönünde ciddi kanıtlar sunuyor demişti Peters ile birlikte yazdıkları makalede(2004). 

Klaus Schmidt, Göbeklitepe de, Asya balbal kültürü var. Altaylar'da 12 sütundan oluşan bir kamlar tapınağı var, Göbeklitepe'de de var, OZ tamgası ve çemberli T, Tengri sembolü 9 bin yıllık Çatalhöyük'de de var, 7 bin yıllık Hacılar Höyük'te de var.

Göbeklitepe'deki dikilitaş kültürü ile Türklerin dikilitaş kültürü aynı. Örn: 1 sütunda 3 adet hayvan figürü üst üste işlenmiş bir Göbeklitepe sütunu var, Tuva'da ve Moğolistan'da yer alan bazı Türk sütunlarında da aynı üslup var. Hatta işlenen hayvanların bazıları tamamen aynı. 

Bu açıklamalarından sonra Klaus Schmidt, Almanya'da bir gölde tüplü  dalış yaptıktan sonra ölüsü bulundu. Eşine kalp krizi geçirdiği söylendi ama eşi su altında tüplü dalışta kalp krizi geçirmek çok zordur ve kalp hastası değildi açıklaması yaptı. 

Arkeolog Dr Semih Güneri, Göbeklitepe'deki taşlara kabartma figürlerini yapan metal keski aletleri, o tarihlerde sadece Güney Sibirya Lena bölgesinde görüldü başka bölgelerde görülmüyor diye açıklama yaptı. 
Evet açıklamalar ve Sorular çok.. . ⏩Göbeklitepeyi kimler yaptı? 
⏩Neden kazıların ödeneği kesildi,durduruldu, bilinmeyen bir tarihe ertelendi? 
⏩Yılan figürleri üzerinden konuyu Anunnakilere bağlamak sağlıklı mı? 
⏩Kültür ve Turizm bakanlığı neden kazı yaptırmıyor ya da tatmin edici açıklamalar yapılmıyor? 
⏩Ne dersiniz bu işe??? 

#yangın
Konuya dair bir söyleşi linki 🔽 https://soz

Alıntı: 
Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı)
@Saka_larr


Ve belki de tam da bu yüzden bazı bilgiler bilerek geç açıklanıyor ya da hiç açıklanmıyor !

#Göbeklitepe

20250627

📖 Büyük Osmanlı İmparatorluğu Sultanı 3. Mustafa'nın İmparatorluk Zırhı

 




📸 🌘 Geceleyin Galata Kulesi

İstanbul'da 🌙 hilal, Galata Kulesi ile birlikte güzel görüntü oluşturdu.



📖 Tatar Türklerinin Geleneksel Sabantuy Kutlamaları

TATAR TÜRKLERİNİN GELENEKSEL SABANTUY KUTLAMALARI 

#Sabantuy #Tatar Türkler’inin her sene Mayıs ayının bir Pazar gününde kutladıkları geleneksel bayramlarıdır. Bu bayramın adı “sabantuy” düğün anlamından gelir. 


Sabantoy

Sabantoy (Başkurtça: Һабантуй, Kazakça: Сабантой, Tatarca: Сабан-туе, Rusça: Сабантуй) – Tarihi Volga Bulgar dönemine kadar uzanan bir Tatar, İdel-Ural, Başkurt ve Kazak yaz festivalidir. 

İlk başta kırsal alanlarda bir çiftçi festivali olarak kutlanırken daha sonra ulusal bir tatil oldu ve şimdi şehirlerde yaygın olarak kutlanıyor.

Kazaklarda güzün son sıcak günlerinde Altı Alaş'ı (ulusu) ve temsilcilerini toplayıp, onlara yemek verme geleneği vardır. 

Bu yemekte ozanlar atışır, at yarışı, güreş ve Kökpar düzenlenir. 

Yılın en iyi ve en verimli iş yapan çiftçilerine de hediyeler verilir. Ancak çoğu zaman bir yaz bayramı olarak 23 Haziranda kutlanır.

Çuvaşlar bu bayrama Akatuy (Çuvcaşça: Акатуй) adı verirler.


Tarih

Sabantuy'un kökenleri Ekim mevsiminden önce kutlandığı İslam öncesi döneme kadar gitmektedir. Sabantuy'un varlığı 921'de İbn Fadlan tarafından fark edildi. Geleneksel şarkılar ve Sabantuy'un diğer gelenekleri muhtemelen o zamanlar dini bir çağrışıma sahipti.

Daha sonra, Tatarlar ve Başkurtlar arasında İslam'ın, Çuvaşlar arasında ise Hristiyanlığın yayılması ile laik bir tatil oldu.

20. yüzyılın başlarında Sabantuy, Tatarların ulusal Festivali olarak tanındı. Sovyet makamları bu Festivali muhtemelen mütevazı kırsal kökenleri nedeniyle onayladılar. Ancak, Sabantuy'u ekim sonrası mevsime taşıdılar, böylece eski yaz Festivali olan Cıyın (Kiril: Җыен, [ʑɯɪˈɯn]) ile birleştirdiler.

Son zamanlarda Moskova, Sabantuy'u 2007'de insanlığın sözlü ve somut olmayan Mirası listesinin Başyapıtlarına dahil etmek için aday gösterme planlarını açıkladı.

Türk Kültüründe Saban

Saban, tarımda kullanılan tarlayı ekme öncesi toprağı kaldırma için kullanılan bir alettir. Anadoluda büyük sabanlara Köten (Azerice: Kotan) adı verilir. Tarımı ve bereketi sembolize eder. Saban demiri: Saban demiri, sabanın önemli bölümüdür ve Tış veya Buylu adı verilir. Demirin kutlu bir metal olması onu önemli kılar. Koşumda kullanılan ağaç kısma ise, "Ok" adı verilir. Yine ok Türk kültüründe hem bir silahtır hem de Türk birliğini ve kavimlerini sembolize eden bir kavramdır. Örneğin Bozoklar, Uçoklar gibi...

Alıntı: Vikipedi


ESKİŞEHİR'DE SABANTOY BAYRAMI KUTLAMALARI

1 Haziran 2013

Eskişehir'de bu yıl düzenlenen etkinliklerle kutlanan Tataristan'ın bahar ayını müjdeleyen Sabantoy Bayramı'na, Tataristan Cumhurbaşkanı Rustam Minnihanov ile Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'da katıldı.

Eskişehir'de bu yıl düzenlenen etkinliklerle kutlanan Tataristan'ın bahar ayını müjdeleyen Sabantoy Bayramı'na, Tataristan Cumhurbaşkanı Rustam Minnihanov ile Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'da katıldı.

Odunpazarı Bölgesinde yer alan Şehr-i Derya Parkı'nda Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında Tataristan'da baharı müjdeleyen Sabanboy Bayramı kutlandı. Bayrama Tataristan Cumhurbaşkanı Rustam Minnihanov ve Milli Eğiğim Bakanı Nabi Avcı'nın yanı sıra Tataristan'dan ve Türkiye'de yaşayan çok sayada Tatar vatandaşı katıldı.

Etkinlik Tataristan halk sanatçılarının verdiği konser ve halk oyunları gösterileri ile başladı. Daha sonra yöresel oyunlar oynandı. Tataristan'a ait bir güreş stili ise Cumhurbaşkanı ve Nabi Avcı'ya sergilendi.

Programda konuşan Cumhurbaşkanı Minnihanov Sabantoy, Eskişehir'de yapılan bayramın herkese güzel vakit geçirmesi dilediğini belirterek, "Sabantoy artık sadece Tatarların güzel bir bayramı olmaktan çıktı. Rusya ve 20 ülkede her yıl kutlanmaya başlandı. Bu yıl da Eskişehir'de bayramımızı kutluyoruz. Bu fırsattan yararlanarak, emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Sizlere bu bayrama parçası olanlara minnettarlarımı sunuyorum. Burada bir çok projeye imza attık" diye konuştu.

Bakan Avcı ise yaptığı konuşmada, Sabantoy Bayramı'nın Tataristan'daki en büyük bayramlardan biri olduğunu söyledi. Avcı, Sabantoy Bayramı'nı Nevruz Bayramı'na benzeterek konuşmasını şöyle sürdürdü;

"Sabantoy, tabiatın yeniden canlandığının, insanda uyandırdığı ortak neşeden doğmuş bir baharı karşılama şölenidir. Her bayram gibi bu bayramda da birlikte olmak, kucaklaşmak bu ortak neşeyi başka insanları tanışma fırsatı tanındı. Biliyoruz ki birbirimize ne kadar yakın durup, aramızda ki bağları geliştirirsek geleceğe yönelik umutlarımızı yeşertmiş olacağız."

Cumhurbaşkanı Minnihanov, kutlamanın ardından daha sonra Şehr-i Derya Parkını gezdi. - ESKİŞEHİR


📖 Bergama Akropolü

 M.Ö. 200 civarında Attalos Hanedanlığı'nın başkenti olan Bergama Akropolü'nün 1882 yılında Friedrich Thiersch tarafından yapılmış detaylı rekonstrüksiyon çizimi.






🎞️🗣️Ders kitaplarındaki tarihi yanlışlıklar

 

20250622

📖 Tarih Arşivi: Göç ettirilen ve Yerine Ulaşan Ermeniler


📌Toplam Ermeni kaybı 56.610'dur. 

📌Bunun 26.000 - 30.000'i hastalıktan ölmüştür. 

📌16.500 tanesi yolda kaçmıştır.

📌 Çeteler tarafından öldürülen 9500-10.000 kişidir.

Bütün kayıplar kayıtlıdır.

Arkeoloji ve TÜRK Tarihi @AnadoluTarihii

hermes | jeopolitik @hermes_z

Eski ABD Başkanı Reagan'ın hukuk danışmanı Bruce Fein

"Asıl soykırım, Anadolu'da 2,4 milyon insanı katleden Ermeni çeteleri tarafından gerçekleştirildi. Türkler arşivlerini açtı, Ermeniler reddetti. Ermeniler tüm dünyadan, özellikle de Türklerden özür dilemelidir." 











20250621

📖 Edebiyat tarihimizde kıymeti en bilinmeyen, hakkı teslim edilmeyen, gölgede kalan yazar Kerim Korcan

Edebiyat tarihimizde kıymeti en bilinmeyen, hakkı teslim edilmeyen, gölgede kalan yazar, ilkokulu 4. sınıfta bırakmak zorunda kalıp kendi kendisini yetiştiren Kerim Korcan'dır sanırım. "Tatar Ramazan", "İdamlıklar", "Linç", "Ter Adamları", "Ateşten Köprü" çok iyi eserlerdir.

Tunca Arslan @TuncaArslan

📖''Biz Türkiyalılar, Asyai bir milletiz''


 Biz Türkiyalılar, Asyai bir milletiz


Mehmet Boz

Önceki iletide “ Hasan Arsan Bey’in Araplara düşman olmamız için gerekçeleri nedir? Öğrenmek hakkımız olmalı. “ diye yazmıştım.

Ondan ses çıkmayınca Ferruh Demirmen Bey “Arapların Türklere ne yaptıklarını bilmek için biraz tarih okumak yeter.” deyip emperyalist Batının Güneybatı Asya’daki Arap halklarını nasıl Türk’ü düşmanlaştırdığına ilişkin  iki de bağ(link) yazmış. Meselenin doğru anlaşılması için yaptığı katkıya müteşekiriz.

MAZİYE NAZAR:

1500’lerden bu yana bu zorbalık ve zalimliklerin merkezi olan Batı 1914 ile 1945 arasındaki (iki dünya savaşında) 30 senede 100 milyon insanın ölümünü sebep olur. Bu rakamı her gün ve her an hatırlamak gibi Büyük insanlığın ödevi vardır.

Bugün de elindeki olanak ve varsıllıkları bırakmamak için akla ziyan, insanlık dışı ne varsa yapmakta. Irak, İran, Suriye, Afganistan, Filistin’de varlıkların yağma ve cinayetleri de her daim anımsanmalı.

Batının batağı emperyalizmin akademi dünyasının “oryantalizm” teorisinin kökenleri 18. yüzyıl sonlarına dayanır. Amacı Batı’nın üstünlüğünü göstermek ve bölgeyi kontrol etmek olan teoriye “ Doğu’nun, özellikle de Ortadoğu ve Müslüman dünyasının incelenmesi ” olarak da kulp takılır.

Bu teori yalnızca Güneybatı Asya ile sınırlı kalmayıp Asya, Afrika hatta Güney Amerika ülkelerini kapsayacak şekilde genişletilir.

Oryantalist ırkçı teoriye göre Batılı olmayan ülkelerin ekonomik olarak geri kalmasının sebebi esas olarak daha “aşağı insan “ ların ülkesi olmasından kaynaklanır. Emperyalist devletlerin dünyanın geri kalanını sömürmesi için icat edilen akademik maske budur.

Bu iki boyutlu bir oyundur.

İlki oryantalist teorinin öznesi olan Türkiye ve Güneybatı Asya gibi ülke insanlarının bunu kendi ülke akademi, siyaset ve medyası eliyle oluşturulan kültürel iklimle içselleştirtilmesidir. Böylece halklar “kendi öz” lerinde kalkınmanın temel niteliklerinin bulunmadığına inandırılarak emperyalist sömürünün payandası olmaları sağlanır. Bu hal tam olarak öğrenilmiş çaresizliktir.

İkincisi ise ezilen dünyanın doğal dost kuvvetleri olması gereken halkların birbirine düşmanlaştırılıp birbirleriyle dayanışmasının önlenmesi amaçlanır.

Oryantalist teoriye karşı mazlum milletlerinde önderi M.K. Atatürk İslam ülkeleri başta olmak üzere bölgesel paktlar kurulması fikri çerçevesinde Balkan ve Sadabat paktlarının oluşturulmasında öncülük eder.

Dikkat edilirse sosyal medyadaki paylaşımlarda Arap düşmanlığı yapanlar aslında kendi topraklarına ve insanına gönüllü düşmanlık ettiklerinin ayırtında değildir.

Art arda iki cihan savaşı yapan Batı halkları fi tarihinden beri nasıl “can ciğer kuzu sarması” yaşadıklarını sorgulansa mesele aydınlanacaktır!

***

Mustafa Kemal Atatürk, 2 Mart 1922’de de “ Biz Türkiyalılar, Asyai bir milletiz, Asyai bir devletiz” sözleriyle bir kimlik beyanında bulunur.(1)

Ertesi günü de Meclis kürsüsünden de şöyle seslenir: “ Neticede dünya iki zümreye ayrılmaktadır. Birisi Doğu ;ki kendi mevcudiyetini, insanlığını, bağımsızlığını idrak etmiştir; bu şuurla el ele vermiştir. Diğer bir zümre vardır ki (…) bunların gayesi insaniyetin, beşeriyetin iyiliğine yönelik olmadığı gibi, bilakis zulüm, baskı olduğu için, onları lanetle yâd etmekte kendimizi haklı görürüz.”(2)

Atatürk emperyalizmle anlaşmanın olanaksızlığının; Türkiye’nin doğu siyasetinin zorunluluğunun ayırtındadır.

( 15 Temmuz 1920 tarihli) Hakimiyeti Milliye’deki yazısnda emperyalist bloğa nasıl karşı konulacağını, tehdidi dengeleyecek kuvvet birikiminin nasıl yaratılacağının altı çizilmiştir:” Senelerden beri devam eden kanlı mücadelelerden sonra henüz düne ait yorgunluklar omuzlarımızın üstünde bizi çökertmeye çalışırken eğer sade kendi kendimize kalmış olsaydık, bu şerefli olduğu kadar ağır vazifenin altından kalkamazdık. Halbuki biz bu yolda hiç yalnız değiliz. Pek büyük, pek kuvvetli müttefiklerimiz var. Öyle müttefikler ki, dünyayı emperyalizm zulmünden kurtartmak için ahdetmişler, devamlı çalışıyorlar ve her gün yeni bir zafer kazanıyorlar.”

Atatürk 9 Temmuz 1922’de bu geniş ufku: “Türkiya’nın bugünkü mücadelesi yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı, belki daha kısa, daha az kanlı olur ve çabuk bitebilirdi…. Çünkü müdafaa ettiği dava, bütün mazlum milletlerin, bütün Doğu’nun davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar kendisiyle beraber olan Doğu milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir.”( 3)

1933’ün Mart’ında, Mısır Büyükelçiliğinde sabah ışıldarken söylediği “Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve hürriyetine kavuşacak daha çok kardeş millet vardır…. Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve iş birliği çağı geçecektir.” demesi (4) yaşadığımız süreçte Asya, Afrika, Güney Amerika’da görülmeye başlayan bağımsızlıkçı eylemlerin ipuçları sayılmalıdır.

Atatürk’e “Batıcı” etiketi yalnız sahte Atatürkçüler tarafından yapıştırılmıyor. Atatürk’e karşı mevzilerde konumlanan kimi kesimler de Atatürk’ü Batıcı olmakla suçluyor. Atatürk’ü Batıcı ilan eden bütün kesimler, bir şekilde Atatürk’e karşı açılan cephede birleşiyor. Bu ortak cephe, hakikatle savaşıyor.

Ülke ne çektiyse Oryantalist teoriye ondan nemalanan veya tapan NATO’cu solculari ile NATO’cu milliyetçilerden çekti. Tıpkı “Süleyman efendinin nasırından çektiği” (*) gibi .

[E-Türkiyeyiz Biz] gibi bilgi alıverişi alanlarını düşünsel varsıllaşma olanağı sağlayan yerler olarak değerlendirmesindeyim.

(Bu yazı derlemedir)

(*)“Hiçbir şeyden çekmedi dünyada /Nasırdan çektiği kadar; /Hatta çirkin yaratıldığından bile /O kadar müteessir değildi; /Kundurası vurmadığı zamanlarda /Anmazdı ama Allah’ın adını, /Günahkâr da sayılmazdı. /Yazık oldu Süleyman Efendi’ye.” Kitabe-i seng-i mezar /Orhan Veli

(1) Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 12, 3. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 2015, s. 297; Hakimiyeti Milliye, 5 Mart 1922.

(2) Atatürk’ün Bütün Eserleri, c. 12, s. 299; Hakimiyeti Milliye, 5 Mart 1922.

(3) ATABE, c.13, sf.136

(4) ATABE, c. 26, s. 144.

Mehmet Boz

Alıntı: https://www.turkishnews.com/2024/01/12/biz-turkiyalilar-asyai-bir-milletiz/

🇹🇷Türkler dünyanın dört bir yanına yayıldı: İşte en fazla🇹🇷 Türk nüfusuna sahip 15 ülke

 

Türkler dünyanın dört bir yanına yayıldı: İşte en fazla Türk nüfusuna sahip 15 ülke

Dünyanın farklı coğrafyalarına dağılmış Türk nüfusu, yalnızca Türkiye ile sınırlı değil. Türkiye dışında yaklaşık 30 milyon Türk, farklı ülkelerde yaşamını sürdürüyor. İşte diaspora ve tarihi bağlarla şekillenen, en fazla Türk nüfusuna ev sahipliği yapan 15 ülke...

Simge Sarıyar

21 Haziran 2025 

Türkiye, 87 milyonun üzerindeki toplam nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkeleri arasında yer alıyor. Ancak etnik olarak Türk kabul edilen nüfus bu sayının yaklaşık 65 milyonunu oluşturuyor. Ekonomim'e göre, Türkiye dışında yaşayan ve sayısı 15 milyona yaklaşan Türklerle birlikte, dünya genelindeki toplam Türk nüfusunun 80 ila 90 milyon arasında olduğu tahmin ediliyor.

Türkler, sadece Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile sınırlı kalmayıp, Osmanlı İmparatorluğu’nun mirası ve göç dalgalarıyla dünyanın dört bir yanına yayılmış durumda. Avrupa’dan Orta Asya’ya, Orta Doğu’dan Kuzey Amerika’ya kadar çok sayıda ülkede önemli Türk toplulukları bulunuyor.

 World Meter, World Population Review, Turkish Government Censuses ve Wikipedia kaynaklarına göre bu Türk toplulukları belirlendi.

İşte Türklerin en çok olduğu 15 ülke...

1. 🇹🇷 Türkiye: 65.000.0000

2. 🇩🇪 Almanya: 7.000.000

3. 🇸🇾 Suriye: 6.000.000

4. 🇮🇶 Irak: 3.000.000

5. 🇩🇿 Cezayir: 2.000.000

6. 🇳🇱 Hollanda: 2.000.000

7. 🇹🇳 Tunus: 2.000.000

8. 🇪🇬 Mısır: 1.500.000

9. 🇫🇷 Fransa: 1.000.000

10. 🇺🇸 ABD: 1.000.000

11. 🇧🇬 Bulgaristan: 510.000

12. 🇦🇹 Avusturya: 500.000

13. 🇬🇧 Birleşik Krallık: 500.000

14. 🇱🇾 Libya: 350.000

15. Kıbrıs: 300.000

🎞️🇹🇷Talat Paşalar kahramandı. Sadece cephede değil... Jön Türklerin yaktığı o meşale, Kurtuluş’a giden yolu aydınlattı.

1908, ABDÜLHAMİD'E KARŞI HÜRRİYET DEVRİMİ » ©2008

𓂀 Evet, Talat Paşalar kahramandı. Sadece cephede değil... Jön Türklerin yaktığı o meşale, Kurtuluş’a giden yolu aydınlattı. 1908 Hürriyet Devrimi’ni anlattığımız belgesel, bugünkü tartışmalara ışık tutuyor. 

#TalatPaşa #ittihad 

▶️  HÜRRİYET DEVRİMİ

 Kam Film  @kam_film


20250619

🎞️📖🇹🇷Türk edebiyatını değiştirebilecek keşif.

Türk edebiyatını değiştirebilecek keşif.

📖 Hoca Ahmed Yesevî'nin 'Dîvân-ı Hikmet' eserinin 'Afganistan Nüshası' bulundu. 

Eserin 18. yüzyılın sonunda yazıldığı düşünülüyor. 


 

20250618

📰 Üç ilin sınırları içindeki gölde korkunç manzara: Tam 2 bin yavru... Ekipler inceleme başlattı

 


Güncelleme Tarihi: Haziran 18, 2025 11:14

#Göl#Tuz Gölü#Aksaray

Erkan ALTUNTAŞ/AKSARAY, (DHA)

Türkiye'nin ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü'ne her yıl olduğu gibi bu yıl da göç yoluyla gelen flamingoların kuluçkalarından çıkan 2 bin yavru öldü. Bölgede inceleme yapan ekipler, yeterli suya ulaşamayan yavruların öldüğünü belirledi.

Konya, Ankara ve Aksaray sınırları içinde yer alan Tuz Gölü, su çıkışı olmadığı için kapalı göl olma özelliğini taşıyor.

Kuşların göç yolu üzerinde olmasından dolayı birçok kuş türü ilkbahar ve yaz aylarında burada konaklıyor.

Her yıl 20 bin ila 22 bin arasında flamingonun konakladığı Tuz Gölü, yöre halkı tarafından flamingo cenneti olarak da adlandırılıyor.

Gölde konaklayan flamingolar kuluçka dönemini de burada geçiriyor. Sonbahar aylarından itibaren de yavru flamingolarla birlikte sıcak ülkelere göç ediyor.

Bölgede inceleme yapan ekipler, kuluçkadan çıkan yavru flamingoların ölümleriyle karşılaştı. Ölüm nedenlerinin de flamingoların üreme alanı olarak bilinen yere su taşıyan kanalı besleyen kaynaklardaki suyun bilinçsiz olarak tarımsal sulama da kullanıldığı ve yine kanalı beslemek için açılan sondaj kuyusundaki suyun azalmasından kaynaklandığı saptandı.

Şu ana kadar kuluçkadan çıkan 2 bin yavru flamingonun öldüğü tespit edildi. 4 yıl önce de aynı alanda yavru flamingo ölümlerinde artış gözlenmesi üzerine Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından kanalı beslemek üzere sondaj kuyusu açılmıştı. 


20250617

Atatürk’ün Fransa’ya Verdiği Unutulmaz Ders!

 

📰 Kakava ateşi, binlerce kişinin katılımıyla yakıldı 5 Mayıs

 Kakava ateşi, binlerce kişinin katılımıyla yakıldı

Edirne Belediyesi tarafından düzenlenen UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi'ndeki Kakava ve Hıdırellez Şenlikleri, binlerce kişinin katılımı ile coşkuyla kutlandı. 'Baharın habercisi' olarak kabul edilen şenliklerde 1400 yıllık Kakava ateşi yakılırken, rengarenk kıyafetlerle dans edenler güzel görüntüler oluşturdu.

Olgay GÜLER-Umut IŞIK-Batuhan SEVER/EDİRNE, (DHA)-

• 05 Mayıs 2025 

Edirne'de 3-6 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Kakava- Hıdrellez Şenlikleri, 3'üncü gününde de sürdü. Kakava ateşinin yakıldığı Sarayiçi Er Meydanı'na binlerce kişi akın etti. Yoğun ilgi nedeniyle araç ve yaya trafiği uzun süre aksadı. Şenliğe katılanlar dans edip eğlenirken, Sarayiçi renkli görüntülere sahne oldu, gösteriler ilgiyle izlendi. Bayram yerini aratmayan Sarayiçi'nde sabahtan akşama rengarenk görüntüler oluşurken, baharın gelişi bir kez daha coşkuyla kutlandı.

PROTOKOL TÖREN ALANINA YÜRÜDÜ 

Şenlikler kapsamında kent protokolü Kanuni Köprüsü'nde davullarla karşılandı. Edirne Valisi Yunus Sezer, Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın ve 'Kobra Murat' adıyla bilinen Roman şarkıcı Murat Divandiler'in de aralarında bulunduğu kortej daha sonra Edirne Belediye Bandosu eşliğinde etkinlik alanına kadar yürüdü. İstiklal Marşı'nın okunması ve saygı duruşunda bulunulmasının ardından şenlikler, açılış konuşmalarıyla devam etti. Açılışta konuşan Çeribaşı Fikri Ocak, Kakava'nın tüm insanlığa barış getirmesini diledi.

'DİLEKLERİMİZİ GÖNDERECEĞİZ' 

Edirne Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın da bu yıl Kakava ve Hıdrellez Şenlikleri'nde yine büyük coşku yaşandığını belirterek, "Bu kutladığımız bayram, bolluğun, bereketin, dostluğun, birlikte olmanın dayanışmanın bayramı aynı zamanda. Ne mutlu ki bugün burada bulunan herkes iyi niyetleriyle, mutluluk için, bereket için bir arada bulunmak için burada. Ben de bu kalabalıkla, sizlerle gurur duyuyorum. 

İnşallah bugün burada yaktığımız ateşle tüm Türkiye'ye, tüm dünyaya bereketi, huzuru, adaleti, barışı dileyeceğiz hep beraber. Bu dileklerimizi göndereceğiz. Yaktığımız bu büyük Kakava ve Hıdrellez ateşiyle birlikte ısınacağız, kardeşliğimizi pekiştireceğiz. O yüzden her geçen gün, her geçen yıl artan coşkuyla bu şenliği kutluyoruz. Daha nice bayramlarda bir araya gelelim" dedi.

'KAKAVA ATEŞİNİ TÜM DÜNYA İÇİN YAKACAĞIZ' 

Edirne Valisi Yunus Sezer ise Kakava- Hıdrellez Şenlikleri'nin sadece Türkiye için değil, bütün dünya için kültür mirasında yer alan önemli bir değer olduğunu belirtti. Sezer, "Binlerce yıllık bir geleneğin, coşkunun, baharın simgesi olan Kakava ve Hıdırellez Şenliklerimizin güzel geçmesini temenni ediyor ve bundan sonra da bu coşkunun artarak devam etmesini diliyorum.

Bugün Kakava ateşini sadece Edirne için değil, baharın yeniden doğuşu ve bütün dileklerimizin kabulü için yeniden yakacağız. Ve yeniden daha sonraki yıllar da bu baharın gerisini daha huzur içerisinde, daha mutluluk içerisinde daha neşe içerisinde sadece Edirne için değil, tüm dünya için kutlamak niyetiyle, kutlamak dilekleriyle yakacağız" diye konuştu.

DEV ATEŞİ YAKILDI, DANSLAR EDİLDİ 

Konuşmaların ardından büyük Kakava ateşi, Edirne Valisi Yunus Sezer ve Belediye Başkanı Filiz Gencan Akın ve Çeribaşı Fikri Ocak eşliğinde yakıldı. Etkinlikte Edirne Belediye Bandosu'nun konserinin ardından Edirne Belediyesi Halk Oyunları ekibinin Roman dans gösterisi renkli görüntülere sahne oldu. Katılanlar gönüllerince dans etti, ateşin üzerinden atladı. Şenlikler kapsamında Edirne Belediyesi tarafından katılımcılara pilav ikramı yapıldı.


YIL  2019

İzmir’de özel gece, İstanbul’da şenlik, Edirne’de Kakava ateşi

4.05.2019

Haber Merkezi

İzmir’de özel gece, İstanbul’da şenlik, Edirne’de Kakava ateşi

UNESCO’nun Dünya Mirası listesine giren baharın müjdecisi Hıdırellez, bu gece kutlanıyor. Dilekler tutulacak, yakılan ateşlerin üzerinden atlanacak, dans ve eğlenceye doyulacak.

- İZMİR Büyükşehir Belediyesi’nin desteklediği özel gecenin merkezi Gündoğdu Meydanı. Saat 20.00’de İzmir Büyükşehir Belediyesi Ritim Dans Grubu, ritim ekibi, yöresel kıyafetleriyle mankenler, farklı renklerde üstü açık süslenmiş arabalar ve karavanın yer alacağı kortej yürüyüşünün ardından, Hıdırellez ateşi yakılacak ve dilekler tutulacak.

-  EDİRNE Belediyesi’nin düzenlediği Kakava Hıdırellez Şenlikleri bugün Sarayiçi’nde Kakava ateşinin yakılmasıyla başlayacak. Bu yıl Kakava ile ramazan ayının başlangıcı aynı güne denk geliyor. Bu nedenle Sarayiçi’ne ‘Hıdırellez sahur sofrası’ da kurulacak.

-  İSTANBUL’da her yıl Ahırkapı şenlikleriyle kutlanan Hıdırellez, bu yıl Kadıköy’de kutlanacak. Kadıköy Belediyesi’ nin katkılarıyla Kadıköy Kent Konseyi Tarihi Kültürel Miras ve Kent Belleği Çalışma Grubu tarafından bugün Yoğurtçu Parkı’nda 15.00’te başlayacak etkinlikler, 22.00’ye kadar sürecek. Şenlikte Agopia Dans Grubu ile Romanistanbul Müzik ve dans Grubu Sahne alacak.

Balkan şarkılarının sevilen yorumcusu Suzan Kardeş, her yıl çeşitli ritüellerle kutladığı Hıdırellez Bayramı’nı, İstanbul’da Zorlu PSM Sahnesi’ne taşıyor.


20250616

📖 Göç yolu Hazar-Fırat-Seyhan

 

Göç yolu Hazar-Firat-Seyhan

(Akdeniz de ilk Türk-Oguz kolonisi Tarsus da olustu) Türk-Etrüsk ve Türk-Miken uygarliklarinin

ön uygarligi Tarsustur.

Toros Topy-óç "Tavr oguz" (Türkçesi Turuguz Ojuz durumu" yeri mahali.

Torg-ouzs Oguz pazari (pazarlik-Takas alani)

Bronz ve Demir Çağları

1-Tarsus bölgesi, Khiyava (Asur kaynaklarinda - Kue ), daha önceki Hitit metinlerinden Ahkhiyava (Miken ) ; isimlerin benzerliginin rastgele olmadigi maddi kültür (Miken tipi) oldugu dogrulanir.

2-Tasdevri Obsidiyen Takibati Ise yine Bölgenin Ermenilerle bir bagi olmadigi yine rahatlikla görülür ve Miken Atalarinin Kizilirmak vasitasiyla bölgeye yerlsen Türk nüfusu oldugu Tarsus Yolu ile Kibris 3-Girit gibi nüfuslari olusturarak Akdeniz sahasina yayildiklari görülür.

4-Kizilirmak Nüfusunun Tas devri sonu genetigine bakarsak yine Tarsus bölgesinin Ermenilerle bir bagi olmadigini ve bariz bir sekilde Türkistan nüfusuyla genetik olarak eslestigi görülür.

5-Yine o çagda kullanilan Tarsus Dilinin ise Ermenice ile alakasi olmadigi Dagistan ve Türkistan dilleri ile benzer oldugu görülür

📖 Karamanlı Yazıtları


Türkiye'de çoğu Balıklı'da bulunan birçok mezarlikta Karamanli yazitlari bulundu. 

Tarihçi Richard Clogg bu yazıtlar "çok geçmiş bir Yunan ve Türk simbiyoz dünyasının görüntüsü" olarak nitelendirdi.

Karamanlı Türkçesiyle yazılan Yeni Ahit, 19. yüzyll 

Alıntı: "KAYA,Mübadillerin Izinde...

20250615

💐Atilla İlhan bugün 100 yaşında. 💐

 




 

📖 Mora 🇹🇷Türklerinin Katledilmesi 1821

 










🎞️ Cihat Yaycı | Türkiye'nin Mavi Vatan'daki Tartışmasız Gücü Yunan'ı Çıldırttı!

 

Ata'mızın Babalar Günü kutlu olsun...


 Herkes sıcak aile fotoğraflarında gülümserken, Atatürk hep yalnızdı.

Yetim kalmış Türk milletine baba oldun… Babalar Günün kutlu olsun!

@kulaguhan


O bir yetimdi,

Ama ulusunu kimsesiz yetim  bırakmadı ve bugünlere gelmemize öncü oldu..

Babaların en şefkatlisinin babalar günü kutlu olsun ve huzur içinde uyusun🇹🇷❤️🇹🇷❤️

@KonteSs_Hanim






20250613

🇹🇷Türk mavzeri (Türk Mauseri Md1903)


📰 İzmir'in içinde İzmir'i tanımak... - Oğuz Tümbaş

20.05.2020

Tarihi dokusuyla, doğasıyla, doğallığıyla bir kentte oturmak, onu tanımak, ayrımına varmak, yeni bulgularına ulaşmak bir başkadır diye düşünürüm.

Yıllarca bir kentte oturursunuz da onu özellikleri, değerleriyle tanıyamazsınız. Görmek, bakmak yeterli değil; tanımak, gezmek, ayrımına varmakla anlam kazanır kentler.

İzmir de benim için öyledir. Tam 43 yıldır bu kentin havasını solurum, aşını ekmeğini yerim, suyunu içerim, sokaklarını gezerim, imbatıyla, dostluğuyla, dostlarıyla, sevinciyle buluşurum.

İzmir’e ilişkin her dergi, her kitap yeniden heyecanlandırır beni. Bu kenti yine de eksik tanıyormuşum gibi bir duyguya kapılırım.

Aman Oğuz sınırı aşma, sen İzmir’i eski İzmirlilerden daha iyi bilecek değilsin ya diye söylendiğim de olur. O zaman ben susayım İzmir’e sevdalılar, İzmir’de doğanlar konuşsun; şairler konuşsun…

Şadan Gökovalı, Yaşar Aksoy, Orhan Beşikçi, Yaşar Ürük, Yücel İzmirli, Tufan Atakişi, Ersin Doğer, Lütfü Dağtaş, Okan Yüksel, Asım Öztürk, Hüseyin Yurttaş, Hidayet Karakuş, Efdal Sevinçli, Ahmet Günbaş… Hemen ilk aklıma gelenler. Dahası da olmaz mı?

O zamaniki dostun kitabına Cem Seyhun Ünbay’a, Murat Şahin’e gidelim.

“İzmir…Her yan/ım sevda”

Eski fotoğraflar, belgeler, şiirler, kitaplar… Cem Seyhun Ünbay aşkla yaşayan bir şair. Bu kez İzmirli dizelerle buluşturdu bizi: “İzmir… Her Yanı/m Sevda”

Zaman penceresini aralayıp “kız yüzlüm, İzmir’im, mavi gözlüm…” dediği kentin semtlerini, sokaklarını, yokuşlarını adım adım dolaştırıyor.

“Dilimde şiir, sakalımda şehir, sırtımda imbatın eski esintisi…” diyerek Varyant’tan aşağıya iniyoruz, Bahribaba’ya, oradan Konak Meydanı'na, sonrasında ver elini Kokaryalı, İngiliz Bahçesi, Kömür İskelesi, Rıza Bey Aile Evi…

Yolculuk sürüyor. Namazgâh’ta bir şarkı vakti. “hüzün, hazan ve ezan / ellerim acemaşiran / yüreğim sultan-ı yegah.”

“Basmane’de Sardunyalı Zamanlar” adalınca Cem Seyhun’un eski sinemaları, kır bahçeleri, otelleri çıkıyor karşımıza. Sonra “dön baba dön Dönertaş, yanık bi’gece çığlığı/ Tilkilik’ten uzuyor, sarhoş bi’klarnet / olmaz sevdalar yazıyor.”

Basmane biter mi öyle tez vakit; anıları, yaşananları, görüntüleriyle bir uzun öykü; “tarihin kadim sesi / yaşamın tam kendisi / İzmir’in Basmanesi…”

Cem Seyhun Kemeraltı’na iner de şairilerini unutur mu? İki şair Hidayet Karakuş ve Bahri Karaduman’la buluşturur bizi; “gördüm/sevindim bugün/sevindim öylece…” der.

“Öteden İncecikten” bakınca “Bizim Çiğdemci, Arap Midyeci, Turşucu Ali, Boyozcu Salih, Kuşyemci Hacı” çıkar karşımız dahası da var; Krelebekli Kahve, Foto sedat, Cico berber, Köfteci Ferit, pilavcı Cemal usta, Ömüriş Turşucusu…” hepsi Cem’in şiirinden. Dahası mı? Kitabında…

Pasaport’tan Kordon’a…

İzmir’in tadı, kokusu, rengi, şenliği, aydınlığı olan öyküler… Bir başka gökyüzü altında Pasaport, Kordon, Alsancak, İzmir yolculukları, aşkları, anıları, görselleri…

Murat Şahin derlemiş, düzenlemiş bizi öykü varsıllığıyla bu İzmir varsıllığına yol açmış.

Pasaport’tan Kordon’a süren yolculuktaki öyküleri Ahmet Büke, Avram Ventura, Aydoğan Yavaşlı, Duygu Özsüphandağ Yayman, Emel Kayın, Ferda İzbudak Akıncı, Fergül Yücel, Gamze Atal, Gönül Çatalcalı, Güzin Oralkan, Handan Gökçek, Hülya akyüz, Hülya Soyşekerci, Latife Doğanay Çağlayan, Murta Şahin, Nergis Seli, Polat Özlüoğlu, Raşel Rakella Asal, Şükran Yücel, Yıldız İlhan yazmış.Kalemlerine sağlık.

“Biz Kitap Yayınları arasında Ocak 2020’de çıkan bu kitaba da uzak kalmayın derim.

Kaynak: https://www.dokuzeylul.com/izmirin-icinde-izmiri-tanimak


📰 Şiir: Sadece İzmir - Cem Seyhun Ünbay

Aşka aşık, şiire aşık, kente aşık
15‘e yakın kitabı olan Cem Seyhun Ünbay şu anda yeni iki kitabını okurlarıyla buluşturmanın hazırlığında. Birisi kitaplarından seçme şiirler olacak diğeri bir İzmir kitabı. Sevdiği kente yazılan şiirler
30.12.2019 - Yayınlanma

“sonra soyundun yavaş sevindim seni saygılandım sana” 

Bu dizeler dile kolay 15 e yakın şiir kitabına imza atmış Cem Seyhun Ünbay’a ait. İlk kitabı “Yosundandı Poseidon’un Sakalları” 1992 de yayınlanmış. Son kitapları ise hep aşk üzerine. Aşk Hep (2013) Aşk kalandır (2015 ) Aşk ki..Sevilerek (2016) B/aşka (2018). Türkiye’de kitap satışlarının durumu malum. Hele şiir kitapları? Başka 2.baskı yapmış durumda... 

Ünbay’ın aşka takıntısı nereden geliyor acaba? 
“Hep aşkı anlatan kitaplar yazdım. Aşk insan doğasında yadsınamaz. Ben aşk adına yazabildiğim her şeyi yazmaya çalıştım, yaşadığım her şeyi de şiirselleştirmeye... Yaşadıklarımı yazıyorum yazdıklarımı yaşıyorum. Aşk deyince herkesin aklına önce tensel bir şey geliyor. Aşk aslında kendimizle yüceleştirdiğimiz sevgi yoğunluğu. Bunun içersinde tanrı aşkı olabilir, doğa aşkı olabilir. Aşk denilince sadece karşı cinse duyulan duygular olarak bakmamak gerek. Aşkı yaşarsınız, bunu benim gibi söze, yazıya, çizgiye dökebilirseniz aşkınız ikiye katlanır. Aşkın insanı insan ettiğine inanırım. Aşık olan bir insanın yaşama bakış açısı kendine bakış açısı o kadar değişir ki siz kendinizin farkına varırsınız. Aşık olan insanın davranışları değişir. Aşk en güzel duygudur. Aslında önemli olan aşık olmak değil aşık taşıyabilmektir. Aşkı keşfetmek için önce zamanda kaybolmak gerekir, tadını çıkararak” 

Cem Seyhun Ünbay İzmirli. Ev hanımı bir anne ile o zamanlar ESHOT'ta çalışan bir babadan doğma... Okuma yazmayı çok çabuk öğrenmiş . Daha 6 yaşlarındayken bile bir şeyler çiziktiriyor. Aile hep destek. Zaten kitaplara çok meraklı bir anne baba. İlkokul bittiğinde herkes çocuğuna saat, bisiklet alırken, Cem’e Victor Hugo’nun iki ciltlik Sefiller’i alınmış. Anne gittiği misafirliklerden eve okunmuş gazetelerle, dergilerle, takvim yapraklarıyla dönüyor. Ünbay, devlet parasız yatılı sınavlarını kazanıp ortaokul ve liseyi Denizli’de okuyor. Okul yıllarında da tam bir kitap kurdu. Lise sonrası Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne giriyor. Öykünün devamı ve yazın serüvenini yine Ünbay’dan dinleyelim.. 

“Fakülteden mezun olupta kendi dalında çalışan ve emekli olan nadir insanlardan birisiyim. Yazı hayatı mesleğim ile at başı gitti. Lise 3’e giderken dergilerde şiirlerim yayınlanmaya başladı. Yine o yıllarda İstanbul’da yayınlanan 7.sanat sinema dergisinde kısa metrajlı film öyküm yayınlandı. Aslında ilk kitap 1989 da. O kitap bende de yok. Aşk dışı sadece bir kitabım var. “Pireler berber değilmiş” yaşama çocuk gibi bakanların şiirsel seslenişleridir. Bu kitap bir yerde çocukluğumun aynası. Ben orada yazdıklarımın hepsini yaşadım”

Ödüllere gelmişken Cem Seyhun Ünbay’ın ödülleri arasında Ömer Seyfettin Öykü Özel Ödülü (1998) Karadeniz Hasan Bayrı Şiir Yarışması 1.liği (1998) Karadeniz Hasan Bayrı Şiir Yarışması 1.Liği (1999) CUMOK-Uğur Mumcu Şiir Yarışması 1.liği (2001) ilk akla gelenler. Ünbay’ın bir özelliği de şiirlerini çok güzel seslendirmesi. TRT de program yapmasının katkısı var tabii ki. Ama birey kendi acısını, kendi mutluluğunu en iyi kendi seslendirir. Sufi şiirler de seslendiriyor, Mevlana şiirleri gibi. Onlarda da bir nefes, bir ses oluyor adeta. Edebiyatın en zor formu şiir.. 

“Şiir aslında dilin en rafine edilmiş hali. O nedenle şairin önce dile hakim olması lazım. Yazdığı dile aşık olması lazım. Şair, dili ne kadar fazlalıklardan temizleyebilir rafine edebilirse iyi bir şair olur. Çünkü kısa şiir en zor şiirdir”

“Eşin şiirine mi sana mı aşık oldu?”

“Yazdığım şiirleri biliyormuş. Kitaplarımdan tanıyormuş beni. Eşim, aşkı nasıl anlattığımı çok iyi biliyor. Kadına nasıl değer verdiğimi her yerde söyleyen bir insan. Ona kitap yazdım, “Aşk ki sevilerek“, benim yazdıklarıma inancından dolayı eşime bir teşekkür kitabıdır” 

Cem Seyhun Ünbay bir Kemeraltı aşığı aynı zamanda. Saat Kulesi altında vakti zamanında insanlara farkındalık yaratmak amacıyla kitabın her yerde okunacak olduğunu göstermek amaçlı haftada 3 gün öğlenleri bir saat kitap okudu arkadaşlarıyla. İsim babası olduğu “başka ele başka göze” etkinliği çerçevesinde okudukları kitabı oturdukları yere bırakarak giderlerdi. Alan okurdu. Orada kendiliğinden oluşan grup her Cuma kitap buluşmalarına konuk yazarlarla bugün Kemeraltı’nda Duvar kitabevinde devam ediyor. Ayrıca Piyaleoğlu Çarşısı’nda “Akademi Kemeraltı”nda kent kültürü üzerinde sohbetler yapıyor. Kemeraltı aşkından söz ediyor bu kez..

“Kemeraltı’nda, Beyler sokaklarında büyümüş bir babanın çocuğuyum. Bu nedenle herhalde göbekten Kemeraltı’na bağlıyım. Kemeraltı benim için İzmir’in bayram yeri. Her gittiğimde aklıma çocukluk yıllarım düşüyor. Bayramlık elbise almaktan tutun “hadi gidelim kemeraltında birşeyler yiyelim”e kadar. Kemeraltı yaşamın ana arteri. Kentin tarihini araştırırken Kemeraltı’na daha bir tutkun oldum. Fotoğraf sanatçısı kardeşim Esat Erçetingöz ile bugün Kemeraltı’nın farkına varmadığımız yerlerini şimdi daha iyi yorumluyoruz. Arka sokaklarını, cumbalı bahçeli evleri, camileri buluyoruz. Kemeraltı’nda böyle bir tarih içinde yaşamaktan çok mutluyum. Kemeraltı turlarını zevkle gönüllü bir ruhla sürdüren bireyleriz. Kemeraltı’na girerken ya da çıkarken esnaf “hocam bugün erken kapattınız ya da bugün dükkanı açmadınız “diyorlar. Kemeraltı esnaf derneği başkanı Esat’la beni burada mekanımız ya da dükkanımız olmamasına karşın derneğe kültür ve sanat danışmanı olarak seçti” 

Cem Seyhun Ünbay kısa film senaryoları yazıyor. Yazdığı senaryoların bazıları sinema dergilerinde yayınlandı, çekildi ve film oldu. Seslendirmeler yapmaya devam ediyor. İyi bir kent gözlemcisi. Fotoğraflar biriktiriyor... Özellikle insan fotoğraflarında yaşamla ilgili köprüler kuruyor. Şu anda yeni iki kitabını okurlarıyla buluşturmanın hazırlığında. Birisi kitaplarından seçme şiirler olacak diğeri bir İzmir kitabı. Sevdiği kente yazılan şiirler. Bildik bileli hep sakallı. Arkadaşlarının telefon fihristlerinde ”Sakallı Cem” diye kayıtlı. Şapka takmayı seviyor, kışlık 52 yazlık 33 şapkası var. Klasik müzik sever.TV de sadece haber ve film izler.. 

2020 de Esat Erçetingöz ile fotoğraf ve şiir birlikteliğini içeren bir sergi de olacak.Deniz fenerleri koleksiyonuna gözü gibi bakıyor.Neden deniz fenerleri? 

“Normlarımdan dolayı hep yaşama karşı dik duruşları sevdim. Onca güneşin, onca soğuğun, onca yağmurun, onca dalganın karşısında deniz fenerleri hep dik durur. 100 yıllık olanlarda var. Önce fotoğraflar topladım, sonra objeleri. Binlerce fotoğraf, 500 ü aşkın obje var. Düğme şeklinde olanı da var, bıçağın sapında olanı da. İlk basılmış deniz fenerli pul da... Plaj havluları da var, Norveç’te bir yerel futbol takımının deniz fenerli atkısı da... Deniz fenerlerinin direngen yalnızlığına aşığım”
 _______________________________________________ 

BALKONDA 
duruyor balkonda can fesleğen 
geçen kışın iki narı 
öte yarıya uzanan 
iki saksı sardunya 
duvarda ses masada nefes duruyor 
daha gözlüklerim küfürlerim 
kitaplarım şiirlerim şarkılarım 
sakallarım dursun 
daha kalırsa 
“merhaba”larım kalsın 
kahve kokulu sesim 
varsın kalsın sonraya 
(Cem Seyhun Ünbay) Erkan Sevinç
Editör: TE Bilisim

Kaynak: https://www.egetelgraf.com/aska-asik-siire-asik-kente-asik



🇵🇰Pakistan'ın tarihe dayanan 🇹🇷Türk dostluğu




 

📖 Gazi Osman Paşa komutasındaki Türk ordusunun yaptığı, askerlik tarihinin en büyük ve şanlı savunmalarından biri

  Plevne ’de Osman Paşa, 150 bin kişiye karşı 40 bin kişilik ordusu yla mücadele etti. Gazi Osman Paşa komutasındaki Türk ordusu nun yapt...