20240727

🇹🇷Türkiye neden 🗣️🎵🎤Eurovision’a katılmıyor?

 Türkiye neden Eurovision’a katılmıyor?

Eurovision Şarkı Yarışması sona erdi. 2013 yılında yarışmadan çekildiğini açıklayan Türkiye, bu sene de Eurovision’a katılmadı.

Türkiye neden Eurovision’a katılmıyor?

Türkiye, TRT Genel Müdürlüğünün yaptığı açıklamayla 2013'ten beri Eurovision'a katılmıyor. Eurovision resmi sitesinde Türkiye'nin şarkı yarışmasına son kez 2012'de katıldığını, TRT'nin çekilme kararı aldığını açıklamıştı. Eurovision, TRT'nin Avrupa Yayın Birliği'nin bir üyesi olmaya devam ettiğini, istediği zaman yarışmaya yeniden katılma hakkı olduğunu belirtmişti. Bunun yanında Türkiye bu yıl da Eurovision'a katılma talebinde bulunmamıştı.

TÜRKİYE EUROVİSİON’DAN NEDEN ÇEKİLMİŞTİ?

Türkiye Eurovision'a ilk kez 1975 yılında katılmış, toplamda 34 yarışmada yer almıştı. Daha önce, 1976 - 1977- 1979 ve 1994 yıllarında çeşitli sebeplerle yarışmaya katılmama kararı alınmıştı. 2013'te ise TRT Genel Müdürlüğü Eurovision Şarkı Yarışması'ndan çekilme kararı almıştı.

Yapılan resmi açıklamada TRT, kararın alınmasında yarışma kurallarında yapılan değişiklikler ve haksızlıkların etkili olduğunu belirtmişti. TRT, Eurovision'da oylamaların 2000'li yıllarda izleyici oylamasıyla yapıldığını ve bunun Türkiye'nin başarı kazanmasında etkili olduğunu vurgulamıştı. 2011'den itibarense izleyici oylarının etkisinin yarıya indirilmesini (%50 izleyici, %50 jüri) , ayrıcalıklı ülkeler Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya ve İtalya'nın lehine bir karar olarak yorumlamıştı.

Açıklamada, "Bu kararın alınmasında EBU’nun ayrıcalıklı üyesi 5 ülkenin son yıllarda elde ettiği başarısız sonuçların etkili olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim ayrıcalıklı bu 5 ülke yarı final elemelerine katılmadan doğrudan finalde yarışmaktadır. Bu durumun haksızlığını her fırsatta belirttik" ifadelerine yer verilmişti.

TÜRKİYE’NİN EUROVİSİON PERFORMANSLARI

Türkiye, Eurovision Şarkı Yarışması'na ilk olarak 1975 yılında Stockholm’de, Semiha Yankı’nın seslendirdiği "Seninle Bir Dakika" isimli şarkıyla katılmıştı. Ancak puan tablosunda yükselmesi 1990’lardan sonra başladı.

Resim: Dil konusunda özgürlük getirilmesi ve televoting sistemine geçilmesinin ardından Türkiye temsilcisi katılımcılar, önceki yıllara göre daha iyi sonuçlar almışlardı. 1997 yılında Dublin’de Şebnem Paker ve Grup Etnik, "Dinle" isimli şarkılarıyla üçüncü olmuştu.

2003 yılında Riga’da Sertab Erener, "Everyway That I Can" isimli şarkıyla, Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye’ye ilk ve tek birinciliğini kazandırmıştı.

 Resim:2004 yılında İstanbul’da yarışmaya ev sahipliği yapan Türkiye’yi "For Real" isimli şarkıyla Athena temsil etmişti ve 195 puan ile dördüncü olmuştu. Bu şarkı ile Türkiye, Eurovision tarihindeki en yüksek puanını kazanmıştı.

2007 yılında Helsinki’de Kenan Doğulu, "Shake It Up Şekerim" isimli şarkısıyla dördüncü olmuştu.

2008 yılında Belgrat’ta Mor ve Ötesi, "Deli" isimli Türkçe şarkıyla finalde yedinci olmuştu.

Resim: Türkiye, 2009 yılında Moskova’da, Hadise’nin "Düm Tek Tek" isimli şarkısıyla bir başka dördüncülük daha elde etmişti.

2010 yılında Oslo’da, müzik grubu maNga "We Could Be the Same" isimli şarkısı ile finalde ikinci olmuştu.

Resim: 2012 yılında Bakü’de ise Can Bonomo’nun seslendirdiği "Love Me Back" isimli şarkı ile Türkiye bir kez daha yedinci olmuştu. Türkiye, Eurovision’a son kez 2012 yılında, Can Bonomo’nun performansı ile katılmıştı.

Eurovision Şarkı Yarışması'nda Türkiye'yi Nilüfer, Ajda Pekkan, Neco, maNga, MFÖ, Seyyal Taner, Sibel Tüzün, Kenan Doğulu, Kayahan, Mor ve Ötesi, Hadise ve Yüksek Sadakat gibi sanatçılar temsil etmişlerdi. Semiha Yankı, Ayşegül Aldinç, Candan Erçetin, Arzu Ece, Demet Sağıroğlu, İzel, Reyhan Karaca, Şebnem Paker, Tuba Önal ve Can Bonomo gibi genç isimler de yarışma sayesinde isimlerini duyurmuşlardı.

Kaynak: Alıntı: https://www.aydinlik.com.tr/haber/turkiye-neden-eurovisiona-katilmiyor-245034

20240705

🇱🇹Litvanya'da 🐺bozkurt amblemi

 Litvanya başkenti Vilnius un 1000 li yıllardan kalma , kralları Mindaugas la özdeşleşmiş bozkurt amblemi . Şehrin sembolü . O zaman ne MHP vardı , ne de Merih Demiral , çocuk aslanlar gibi savaştı , futbol oynadı , bizi mutlu etti , mevzu Bozkurt ta kitlendi .


Alıntı:
Hasan Hakan D.    @HasociatedPress

📰✍️ 🐺Bozkurt yine görevini yaptı - Nedim Şener

TÜRK mitolojisine göre; Türklerin Ergenekon’dan çıkışına öncülük yapan Bozkurt, bu kez Türkiye A Milli Futbol Takımı’mızın Avusturya’yı 2-1 yendiği maç sonrası Almanya’da ortaya çıktı.

Ne zaman başı sıkışsa Türklere yol gösteren bir simge olan Bozkurt, yine görevini yaptı. Özellikle 15 Temmuz’dan bu yana daha açık hedef haline getirilen, son zamanlarda dozu iyice artan şekilde kriminalize edilmeye çalışılan Türk milliyetçiliğine yol gösterdi.

Merih Demiral ABD, Avrupa ve İsrail’in son zamanlarda gazeteci kılıklı yurtdışındaki besleme tetikçileri ve yurtiçindeki etki ajanları ile yaratmaya çalıştığı algı operasyonunu havaya kaldırdığı eliyle dağıtıp yeni bir uyanışa yol açtı.

Merih, sadece galibiyeti getiren golleri atmadı, emperyalist Batılı ülkelere, bölücü terör örgütü PKK ve dışarıda ve içerideki destekçilerine, vatan haini Fetullahçı Terör Örgütü’ne yani Türkiye düşmanlarına da Türk’ün mesajını taşıdı. Verilen tepkilerden anlıyoruz ki mesajı aldılar.

“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”

Maç sonrası galibiyeti kutlamak için Batılıların “Bozkurt” adını verdikleri, hatta bu isimle kitap yazılan, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü eşliğinde iki eliyle yaptığı Bozkurt işareti son zamanlarda “Türküm” diyemeyen, onun yerine “Türkiyeli” ya da “Türkiyeliyim” gibi ne olduğu anlaşılmayan tanımlar kullananların kalesine de attığı gol gibiydi.

Ne ilginçtir ki ülkesinde uyuşturucu ve insan kaçakçılığı yapan, haraç toplayan, terör örgütünün propagandasına izin veren, PKK’lıların barınmasına yasaklı olmasına rağmen sembollerine sessiz kalan Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser’ın maç sonrası “Aşırı sağcı Türklerin sembollerinin stadyumlarımızda yeri yoktur. Avrupa Futbol Şampiyonası’nın ırkçılık platformu olarak kullanılması kesinlikle kabul edilemez. UEFA’nın konuyu araştırıp yaptırımları değerlendirmesini bekliyoruz” açıklaması sonrası Merih Demiral hakkında soruşturma açıldı.

DIŞİŞLERİ’NDEN SORUŞTURMAYA TEPKİ

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, UEFA’nın açtığı soruşturma için “Her Bozkurt işareti yapanın aşırı sağcı olarak nitelendirilemeyeceği vurgulanmışken ve ‘Bozkurt’ işareti Almanya’da yasaklı bir simge değilken, Demiral’a Alman makamları tarafından gösterilen tepkilerin bizatihi kendisinin yabancı düşmanlığı içerdiği değerlendirilmektedir. Bir spor müsabakasındaki sevinç kutlaması sırasında, tarihi ve kültürel bir sembolün hiç kimseyi hedef almayan biçimde kullanılmasına yönelik siyasi amaçlı tepkileri kınıyoruz” denilirken, Alman Büyükelçisi Bakanlığa çağrılarak tepki gösterildi.

TÜRKLERİN 2200 YILLIK SEMBOLÜ

Türk tarihçisi Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın verdiği bilgiye göre, Türklerin Bozkurt’u sembol olarak kullanmasının geçmişi Milattan Önce 174 yılına, yani 2 bin 200 yıl öncesine kadar dayanıyor. Ama Milattan Sonra 552 yılında yani yaklaşık 1500 yıl önce Göktürkler, Bozkurt’u sadece bir sembol değil Ergenekon Destanı’ndan gelen bir bayrak olarak kullanıyorlar. Yani Batılıların yaratmak istediği algıdaki gibi bu bir siyasi değil tarihi ve milli bir simge. Batılıların da asıl korktuğu bu zaten; yani Bozkurt sembolü ile Türk milli bilincinin uyanması. Uğur Mumcu’nun sözleriyle:“Emperyalizmin en büyük korkusu, baruttan sonra en tehlikeli saydıkları milliyetçi uyanıştır...”

AVUSTURYA’DAKİ BOZKURT YASAĞI 

Bu tartışma sırasında Bozkurt işaretinin Avusturya’da yasaklanmış olması hatırlatılıyor. Avusturya 2015’de yürürlüğe giren ve DEAŞ, El Kaide gibi terör örgütlerine yönelik propagandanın önlenmesini hedefleyen yasayı 2018 yılında genişleterek yeniden düzenlendi. 1 Mart 2019 yılında yürürlüğe giren Türklerin tarihi sembolü ve işareti Bozkurt da yasak listesine alındı. Listede Bozkurt işareti, DEAŞ ve PKK gibi terör örgütleri ile bir tutuldu.

Hatta PKK’nın sadece bir tane sözde bayrağını yasaklarken, Bozkurt’a üç logo ve bir el işareti olmak üzere dört sembole yasak getirdi. Yasa kapsamında DEAŞ terör örgütüne ait 13 bayrak, flama ve simge, Müslüman Kardeşler’e ait üç adet, Hamas’a ait iki bayrak ve sembol, Hizbullah’a ait iki bayrak ve sembol, PKK terör örgütünün sözde bayrağı, Hırvat ırkçı Ustaşa örgütünün iki bayrak ve sembolü yasaklandı.

Bozkurtlar” adı verilen grubun yasaklanan sembolleri şöyle sıralanmış: Kaya üzerinde duran ve uluyan bir kurt, çevresinde hilal ve kırmızı arka plan; renkler ve kurdun baktığı yön değişebilir ancak gerçekçi bir kurt silueti ve hilal bulunur.

Yasa metninin ekinde yasaklanan Bozkurt el işareti de şöyle tarif edilmiş: El işareti (Bozkurt selamı) başparmak, orta yüzük parmağı ile birleştirilir. İşaret parmağı ile küçük parmak yukarı bakar.

BÜYÜKELÇİ CEYHUN: KONU HER GÖRÜŞMEDE GÜNDEMDE

Bu yasa çıkarken ve uygulamaya geçtiğinden beri Türkiye şiddetli tepki gösteriyor. Avusturya Büyükelçisi Ozan Ceyhun, Avusturya makamları ile yapılan ikili görüşmelerde gündemin bir maddesinin bu yasağın kaldırılması talebi olduğunu söyledi. Bir siyasi parti ya da bir örgütün değil Türklerin tarihi bir sembolü olan Bozkurt işaretine konulan yasağın kaldırılması için hâlâ çalışmalarını sürdürdüklerini de bildirdi.

Haberin Devamı

Ancak şu bir gerçek, bugün bu yasağın kalkması olası görünmüyor.

Dahası Türkiye’nin güçlenmesi karşısında Türklüğe ve Türklerin milli ve dini sembollerine saldırı ve onları kriminalize etme çabaları artacak. İçimizdeki etki ajanları da onlara yardımcı olacak.

Bozkurtlar alışıktır, bir Türk atasözü der ki: “Arkasında 40 köpeği havlatmayan kurt, kurt sayılmaz.”

AVUSTURYA’DA YASAKLANAN SEMBOL VE İŞARETLER


📰✍️🐺Bozkurt kenetlenmesi yaşattılar, yaşatıyorlar - Ahmet Hakan


Avusturya maçının kahramanlarından Merih Demiral’in yaptığı Bozkurt işaretine yönelik tepkiler şöyle gelişti:

- BİRİNCİ TEPKİ: 
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser’dan geldi.

*
- İKİNCİ TEPKİ: 
Alman’dan daha Alman tiplerden geldi. Bakınız: Can Dündar ve benzerleri.

*
- ÜÇÜNCÜ TEPKİ: 
“Biji Portekiz” paylaşımıyla hatırlanan DEM’li Ferhat Encü’den geldi.

*
- DÖRDÜNCÜ TEPKİ: 
Ülkücüleri avlamak için Bozkurt işareti yapan Kılıçdaroğlu’nu büyük bir anlayışla karşılayanlardan geldi.

*
İşte bu tepkisel silsile, bizim millette çok büyük bir bozkurt kenetlenmesine yol açtı:

Bozkurt kenetlenmesi yaşattılar, yaşatıyorlar
*
Yurdun dört bir yanından “Ben MHP’li değilim ama bu kadar da olmaz” sesleri işitildi.
*
Şu cümle Türkiye’nin her tarafından yankılandı: “Hayatımda hiç Bozkurt işareti yapmadım ama bu kadarı da haksızlık.”
*
Hatta ve hatta “Bozkurt işaretine aşırı mesafeliyim ama bu tepkiler de normal değil be birader” diyenler bile çok fazlaydı.
*
Türk tarihine giderek, “Bozkurt, aşırı sağcılığın değil Türklüğün simgesidir” sonucunu çıkaranlar oldu.

*
Alman yetkililere, “Siz asıl Almanya’nızda yükselen faşizme odaklanın” diye tepki gösterenlerin ise haddi hesabı yoktu.
*
Şu kadarını söyleyeyim:
*
Türkiye, milli maç zaferinden sonraki kenetlenmeden sonra bu sefer de Bozkurt etrafında kenetlenmiş durumda.
*
Kimden ötürü?
Almanya İçişleri Bakanı Nancy Hanım ve onun kuyruğuna takılanlardan ötürü.
Hepsini ayrı ayrı kutluyorum.

YÜRÜYEDUR BE MERİH

TEK bir işaretiyle...

Bozkurt işaretine sempati kattı. Kendisine tepki gösterenleri antipatik hale getirdi. Kenetlenmenin kendi etrafında oluşmasını sağladı. Almanya yetkililerini kudurttu.

*
Maçın ardından kendisine uzatılan mikrofonlara söylediği ilk cümle şu oldu:
Ne mutlu Türküm diyene!
*
Ardından yaptığı tüm açıklamalarda...
Siyaset üstü bir milli duruş sergilediğini vurguladıkça vurguladı.

*

Yürüyedur be Merih.

Büyük hizmet yapıyorsun.
Hem saha içinde hem saha dışında.

20240704

🐺 Bozkurt 🇹🇷Türk milletinin sembolüdür


Prof. Dr. İlber Ortaylı anlattı: Bozkurt Türk milletinin sembolüdür

Güncelleme Tarihi: 

Prof. Dr. İlber Ortaylı anlattı: Bozkurt Türk milletinin sembolüdür
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 05, 2024 07:002dk okuma

Tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Avusturya galibiyeti sonrası milli futbolcumuz Merih Demiral ile gündeme gelen 🐺‘Bozkurt’ sembolünün ne anlama geldiğini ve Türkler için önemini anlattı.

Milli Takım’ın Avusturya galibiyetinde futbolcu Merih Demiral’ın gol sevincini “Bozkurt” sembolüyle kutlaması tartışmalara neden oldu. Alman makamları tepki gösterdi, diplomatik kulisler hareketlendi. UEFA soruşturma başlatacağını duyurdu. Türkiye kamuoyu da bu sembolün “siyasi” olduğunu öne sürenlerle “tarihi” olduğunu belirtenler olarak ayrıştı.

Prof. Dr. İlber Ortaylı anlattı: Bozkurt Türk milletinin sembolüdür

1927’de basılan ve dönemin Maliye Bakanı Mustafa Abdülhalik Renda’nın imzasının yer aldığı 5 Türk Lirası’nın üzerinde Bozkurt görseli bulunuyor.

Tartışmalar hâlâ devam ederken, Hürriyet yazarı, tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya Bozkurt sembolünü ve Türk tarihindeki yerini sorduk. Prof. Dr. Ortaylı şu değerlendirmeyi yaptı:

MANASI VARDIR DESTAN YAZILMIŞTIR

“Türk tarihinde 🐺‘Bozkurt’ bir semboldür, idoldür. Öyle sadece bir partinin, grubun sembolü değildir. Biz çöl takımından değiliz, steplerden gelen bir milletiz. O yüzden kurt bizim için mühim ve manalı bir semboldür. Destanları, hikâyeleri var. Tür olarak da çok dayanıklıdır. Kurt sırtını herhangi bir şekilde dayamadan, sırtını garantiye almadan öyle bir ihtiyaç duymadan savaşabilen bir hayvandır. Yaşam savaşı verme bakımından çok beceriklidir. Sürü halinde de avlanır ama tek başına da çok dirayetli ve dirençlidir.

Prof. Dr. İlber Ortaylı anlattı: Bozkurt Türk milletinin sembolüdür

MİLLİ MÜCADELEDE BİLE KULLANILDI

O yüzden yaşam savaşı veren, özgürlük savaşı veren milletler için ayrı bir sembolik değeri ve önemi vardır. Millî Mücadele’de de sembol olarak vardır. Devlet çok kullandı. Eserlerde vardır. Kimseyi alakadar etmez. Gamalı haç ve Naziler ile bir benzerlik kurmak saçmalıktır. Bozkurt birinin kafasından çıkmış, sonradan üretilmiş bir sembol değildir. Bir milletin mücadele azmi ve kararlığını ifade eden tarihi bir derinliği vardır. Roma’nın (Remus ve Romulus’u büyüten) kurduyla bağlantısı var mıdır bilemem ama başka milletler de kullanmıştır onu. Macarlar mesela. Ayrıca Volga Nehri boyunca kullanılır o sembol. Ecnebiler de Atatürk’e ‘Bozkurt’ diyordu. Atatürk de bozkurt sembolünü benimserdi. Paraların üzerinde kullanıldı, hatırlayın o dönemi. Başka yerlerde de semboldü. Dönemin siyasi ortamı gereği İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kalktı o semboller.”

2 MAÇ CEZA İDDİASI

Alman Bild gazetesi, Avusturya maçında bozkurt işareti yapan Merih Demiral’a UEFA tarafından “uygunsuz davranışlarda bulunduğu” iddiasıyla 2 maç ceza verildiğini öne sürdü.  Gençlik ve Spor Bakanlığı Bild’in haberini yalanlarken, TFF’den yapılan açıklamada “Haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Yarın (bugün) sabaha kadar savunma süremiz bulunmaktadır” denildi.

MESUT ÖZİL’DEN KURT DÖVMELİ PAYLAŞIM

Almanya, Merih Demiral’ın Avusturya maçı sonrasında yaptığı 🐺Bozkurt işaretine kilitlendi. Bozkurt işaretinin yasaklanmasıyla ilgili söylemler artarken bu yöndeki haberler Alman medyasında da geniş yankı uyandırdı. Bild gazetesi ise Alman Milli Futbol Takımı’nın eski oyuncusu Mesut Özil’e taktı. Bild, Mesut Özil’in Instagram hesabından yaptığı bir paylaşımı, “Özil kurt dövmesiyle yine kışkırtıyor“ başlığıyla verdi. Spor salonunda vücut çalışırken çekilen fotoğrafta Özil’in sol göğsünde kurt dövmesi görülüyor. Ancak Bild, Mesut Özil’in Avusturya-Türkiye arasında oynanan maçtan önce bu paylaşımı yaptığını yazdı.

Kaynak/Alıntı: https://www.hurriyet.com.tr/gundem/bozkurt-turk-milletinin-semboludur-42485401

20240701

Türk-İslam Filozofu Farabi


Farabi

Tanım

Farabi 870’de Vesiç şehrinin Farab köyünde Türk menşeli bir asker ailenin çocuğu 
olarak dünyaya gelmiştir. Tam adı Ebu Nasr Mehmed bin Mehmed bin Tarhan bin Uzluğ el 
Farabi’dir. 

Çocukluğunda Farab’da dini ve tabii bilimler alanında ilk eğitimini almış, daha 
sonra Buhara, Semerkant, Merv ve Belh gibi dönemin ünlü ilim merkezleri olan şehirleri 
dolaşmıştır. 

Bağdat’ta İbnü’s-Serrrac’tan dil, Ebû Bişr Mattâ bin Yunus’tan mantık, Harranlı Yuhannâ bin Haylândan felsefe eğitimi almıştır. Aristoteles’e ait tüm tercüme ve şerhleri 
okuyan Farabi’yi sıradan bir Aristotelesçi olmaktan Harran’daki eğitim süreci çıkarmıştır. 

Bağdat’taki siyasal kargaşa ortamından dolayı Şam’da ilmi faaliyetlere devam etmiştir. Büyük 
krallıklar, parçalanmış küçük beylikler, şehir devletlerinden yola çıkarak siyasal toplulukları 
Medine (şehir devleti), millet ve dünya devleti şeklinde sınıflandırmıştır (Ülken, 2004, s.110, 

Bayraklı, 2000, s.12). İlim ve öğrenme amacıyla Merv Rey, Taşkent, Buhara, Bağdat, Harran, 
Halep, Şam, Mısır gibi geniş bir coğrafyada uzun bir ömür süren Farabi, Şam’da 950 yılında 
vefat etmiştir (Olguner, 2019, s.28). 

Siyasetle ilgili başlıca eserleri şunlardır (Farabi, 1999, s.119; Farabi, 1987, ss.36-37; Farabi, 
2017, s.71): 

-Arâü Ehlil Medineti’l Fazılâ (Erdemli Şehrin İnsanlarının Görüşlerinin İlkeleri): 
Felsefi görüşlerini açıkladığı eseridir. 
-Es-Siyasetü’l-Mediniyye: Erdemli ve cahil kişilerin çözümlenmesidir. 
-Tahsilü’s Sa’âde (Mutluluğun Kazanılması): Sosyal, siyasi, etik problemleri inceleyen 
eseridir. 
-Füsûlü Müntezeat: Toplum ve bedenin ayrı parçalardan birer birlik oluşturması, karşılıklı 
işbirliği içinde yardımlaşmasıdır. 
-El Medinetü’l Fazılâ: Erdemli şehir ve erdemli olmayan şehirlerin işlendiği eseridir. 
-Et-Tenbih alâ Sebili’s Sa’âde (Mutluluk Yoluna Yöneltme): Ahlaki ve akli erdemlerle 
ilgili açıklamaları içerir. 
-Kitâbu’l Mille: Politika felsefesinin ilk amacının mutluluk, diğer amacının ise mutluluğa 
ulaştıracak erdemlerin toplum içinde nasıl yayılacağını belirttiği eseridir. 
-Fusulü’l- Medeni: Siyaset ve ahlâk sorunlarına dair görüşlerini kısa bölümler şeklinde 
açıkladığı eserdir. 
-İhsâu’l-Ulûm: Bilimlerin Sayımı adlı eser töre bilimini tanımlar. Ahlâk bilimine de değinir. 
Ahlak biliminin toplumu düzenleyen yasalar yapmak amacıyla iyi eylemleri ve bunların 
nedenlerini araştırdığını belirtir (El-At’î, 1998, s.197). 
-Kitabü’l Cedel: Teorik ve pratik felsefe konularını birbirinden ayrıştırır, pratik felsefenin alt 
dalı olan, değer yargılarına değinen konuları inceler. 
-Felsefetü Aristotalis: Aristoteles’in ahlâk, siyasetle ilgili eserlerini eleştirdiği bir yapıttır. 
-Kitabu’l Hurûf (Harfler Kitabı): Bu eserinde dil-mantık ilişkisi, toplum-felsefe ilişkisi gibi 
konuları işler. 
-Telhisu Nevamis-i Eflâtun (Eflâtun’un Yasalarının Özeti): Platon’un yasalar isimli eseri 
için yazdığı kısa özettir

Demokaan Demirel, (Doç. Dr.), 
Kocaeli Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü, 43100,Kocaeli/Türkiye 
demokaand@gmail.com , ORCID ID: 0000-0001-5454-9507 


İçerik 
📖 Farabi’ye göre; insan irade sahibi ve dünyanın parçası olan bir varlıktır. İradi bir varlık 
olan insan kâinatın parçası olan insandan sonra gelir. Doğal bir varlık olarak insan kendi 
türünden başka hiçbir türe hizmet etmez (Farabi, 2012, s.73). 

📖 İnsanlar genel eğilimleri ve eğitimleri doğrultusunda toplumsal sınıflarda yer edinirler. 
Toplumsal sınıflamanın ortaya çıkmasında organizmacı anlayış etkili olur. Farabi organların 
görevini, sıralanışını ele alır, bedendeki hiyerarşik sıralamanın toplumda da devamlılığını 
savunur. Bedende hâkim organ kalptir ve diğer organlar kalbin emirlerine göre çalışır. 
Toplumda da yönetici kalbe karşılık olarak gelir. Yöneticinin emirleriyle şehirdeki tüm 
birimler uyum halinde çalışır (Farabi, 2017, s.92). Toplumsal yapıda yaptıkları işler 
bakımından beş sınıf bulunur. Bunlar; en faziletli olanlar, din temsilcileri, mütercimler, ölçüm 
işleriyle uğraşanlar, mücahitler (askerler), zenginler (tüccarlar ve çiftçiler) şeklinde sıralanır 
(Farabi, 1987, s.49). 

📖 Farabi’ye göre, toplumsallaşma süreci belli aşamaları izler. Bu aşamalardan ilkinde ev 
topluluğu/aile yer alır. Evlerin birleşmesiyle sokak, mahalle ya da köyler oluşur. Mahalle veya 
köyler ise bir araya gelerek kentleri oluşturur. Kentlerin birleşmesiyle ulus/ümmet, ulusların 
birleşmesiyle de evrensel bir dünya toplumu teşekkül eder. Erdemli kentlerin birleşmesiyle 
oluşan ulus, erdemli kentten daha üstündür. Erdemli ulusların birleşmesiyle oluşan erdemli 
evrensel toplumda erdemli ulustan üstündür (Farabi, 2012, s.70). 

📖 Aristoteles’e ilk muallim diyen felsefe dünyasında Farabi “İkinci Muallim” olarak 
kabul edilir. Bunun başlıca sebebi Yunan felsefesi mantığını kendi kültürüyle uyumlu 
kılmasıdır. Farabi’nin felsefesinin amacı mutluluktur. İnsan, Hayvan-ı Natık, düşünen akleden 
bir canlı olarak gerçekleri ancak akıl yoluyla kavrayarak mutluluğa erişecektir (Cevizci, 2019, 
s.240, Bircan, 2020, s.488). Felsefe birey için bilginin son sınırlarına, var olanların 
sebeplerinin bilgisine ulaşmayı amaçlar. Bu bilgiye ulaşılmasıyla en üst düzey yaşam 
biçimine de kavuşulmuş olur. Aristoteles’te olduğu gibi Farabi felsefi açıdan mutluluğun 
temel koşulunu kurumsal bilgilere bağlar (Farabi, 1986a, s.27, Aristoteles, 2015, s.120). 
Kitabü Tahsili’s-Saâde adlı eserinde felsefenin en üstün bilgeliği yeğlemek olduğunu 
belirterek felsefeyi bilimlerin bilimi, bilimlerin anası, bilgeliklerin bilgeliği, sanatların sanatı, 
olarak niteler. Kitâbü’l Mille’de ise felsefe politik bir kavram olarak ele alınır, erdemli törenin 
içerdiği görüş ve eylemleri tanıttığı belirtilir, başkanlık işinin felsefenin altında yer aldığı 
iddia edilir (Farabi, 1999, ss.88-89, Farabi, 1997, ss.13-14). 

📖 Farabi’ye göre felsefe iki türdür: Birincisi; nazari felsefedir. İkincisi; ameli-siyasi 
felsefedir. Nazari felsefe, matematik, fizik, metafiziği içerir. Ameli/siyasi felsefe ikiye ayrılır: 
Ahlâk sanatı ve siyaset ilmi. 
Ahlâk sanatı, iyi fiiller, iyi fiillerin ahlâkı oluşturması, ahlâkın elde edilmesini içerir. 
Siyaset ilmi şehir halkına yönelik iyi fiillerin mümkün kılınması ve korunmasıyla ilgilidir. 
Filozof en yüksek hikmeti arayan bir kişi olarak nazari ilimlere sahiptir ve bu ilimleri imkânı 
ölçüsünde değerlendirir. Farabi’ye göre, filozofun seçkinliği bütün insanlara ve dinlere 
nispetledir. Mutlak anlamda seçkinler, mutlak anlamda hakiki filozof olan kişilerdir. 
Seçkinlerden sayılan diğer insanlar (fakih ve kelamcı) ancak filozoflara benzediği için bu 
gruba dâhil edilir (Özcan, 2014, ss.159-186, Farabi, 2008, s.71). 

📖 Farabi pratik felsefenin içinde ahlak ile siyaseti yan yana kabul eder. Siyaseti, Mutlak 
Siyaset ve Cahiliye Siyaseti olarak ikiye ayırır. Mutlak siyasetin tek, cahil siyasetin ise çok 
sayıda olduğunu söyler. Erdemli siyasetle fazıl (ideal) devletin, cahil siyasetle erdemli 
olmayan devletlerin ortaya çıktığını ileri sürer (Mücahid, 2012, s.85). 

📖 Farabi, siyaset ilminin mutluluğu araştırdığını, gerçek ve sahte mutluluk arasında 
ayrım yaptığını belirtir. Siyaset erdemli eylemlerin korunması için gerekli teorik ve pratik 
düzenlemeleri yapar. İnsani eylemleri inceler. Buna göre, gerçek mutluluk ancak ahiret 
hayatında mümkün olacak, zenginlik, şeref ve hazlar gibi durumlar bu dünyaya ait geçici bir 
mutluluk türü olacaktır. Bunun dışında siyaset ilmi erdemli şehirlerin erdemsiz şehirlere 
dönüşmemesi için gerekli kanun ve sebepleri araştırır. Erdemli şehri güven altına alan fiilleri, 
ilk başkanın ölümünden sonraki durumları ele alır ve bu durumlarla ilgili çıkarımlar yapar 
(Farabi, 1986b, ss.52-56). 

📖 Farabi varlığı açıklarken altı varlık mertebesinden ve bunlara dayanak oluşturan altı varlık 
ilkesinden bahseder. Ayırdığı varlık mertebelerinden ilk üçü cisim olmadığı gibi cisimde de 
bulunmaz. Birinci mertebede bulunan ilk sebep birdir, tektir. İlk varlığı ancak akıl türünden 
varlıklar bilebilir. Ayrık/mufârık akılların hepsi ilk varlığı düşünür ve bilir, onların bu 
düşünmesinden her birinin altında bulunan başka bir akıl taşar (sudûr eder). Farabi’nin sudûr 
(varlık) teorisi felsefi miras ile kendi inanç ve kültürünün bir sentezidir. Bu teori bir yönüyle 
Yunan astronomlarının özellikle Batlamyus’un evrenin dokuz gök küresinden oluştuğu 
şeklindeki teoriden, Aristoteles’in feleklerin hareketi hakkındaki yorumundan ve Plotinus ile 
İskenderiye ekolünden esinlenmiştir (Bozkurt, 2016, ss.112-113). 

📖 İlk varlık dışındaki her varlık ilk varlığın derecesinden aşağıda olduğu için ilk varlığı 
bilmesi eksik olur (Farabi, 1992, s.9). Aristoteles’te olduğu gibi Farabi maddeyi eksik bir şey 
olarak görür. Tanrı’nın sürekli bir mutluluk halinde olduğunu ileri sürer. Bu O’nun kendisini 
idrak etmesinden kaynaklanır. Tanrı bir aşk ve sevgi objesi olarak kendi özünü de sevecektir 
(Farabi, 2012, s.15). Tüm varlıklar ilk nedenden taşmak suretiyle meydana gelir. “Ondan 
varlığa gelen şeyin varlığı, ancak varlığını, başka bir şeyin varlığına borçlu olan bir taşma 
sonucudur ve bu bakımdan ondan başka olan herhangi bir şeyin varlığı hiçbir biçimde onun 
nedeni değildir (Farabi, 2017, s.39)”. 

📖 İkinci mertebede, ikinci dereceden sebepler, üçüncü mertebede “Faal Akıl” yer alır. 
Geri kalan üçü cisimde bulunur; ancak cisim değildir. Bunlar nefis, suret ve maddedir. Bu 
ilkelere semavi cisim, düşünen canlı, düşünmeyen canlı, bitkiler, madenler ve dört unsur (ateş, 
hava, su, toprak) denk gelir (Farabi, 2012, s.1). Ay üstü âlem mükemmelliğin, tamlığın 
bulunduğu bir âlemdir. Ay altı âlem ise eksikliğin başladığı bir âlemdir. Buradaki varlıkların 
varlığı başta kusurludur. Faal akıl bu birbirinden kopuk gibi görülen iki âlemi birbirine bağlar 
(Farabi, 2017, ss.45-50). Faal aklın görevi insanın yüksek olgunluk seviyelerine erişmesiyle 
mutluluğu yakalamasıdır. Faal akıl ile buluşma insanın uhrevi alanla ilişkiye girdiği ve ilk 
nedenden bilgi aldığı bir mertebedir. Bu makama yükselmiş insanı Farabi Tanrısallıkla 
özdeşleştirmektedir (Farabi, 2012, s.28, Uysal, 2003, s.154). Farabi burada bir başka bir akıl 
türünden, Müstefad Akıl'dan da bahseder. Eşyaya ait suretleri kavrayan insan aklı faal akıldan 
gelecek saf suretleri de kavrar. Böylece insan fizik ötesi âleme girerek akıllar âlemine geçiş 
yapar (Olguner, 2019, s.109). Farabi insandaki düşünme yetisinde ameli akıl ile nazari akla 
vurgu yapar. Sanatsal ve pratik nitelikli ameli akıl duyularla, tecrübeyle alakalıdır. Nazari akıl 
insanı mutluluğa ulaştırmak için varken, ameli akıl nazari akla hizmet etmeyi amaçladığı için 
mevcudiyet kazanmıştır (Farabi, 2017, s.81).