20250731

📰 🇹🇷Türkiye'nin Küçük Konfüçyus'leri yetişiyor (2018)

 




🎞️ 🇷🇺🇹🇷🎥 Türkiye'deki Rusların Türk dizileryle ilgili yorumları

🎞️🇷🇺🇹🇷🎥 Ruslar Türk dizilerine bağımlı oldu

  

🎞️🇷🇺🇹🇷🎥 Ruslar iki gözü iki çeşme

  

 🎞️🇷🇺🇹🇷🎥 Rus çocuklar bile Türk dizisine hayran 


 

 🎞️🇷🇺🇹🇷🎥 Ruslar Türk dizi klişeleri diyerek paylaşım yapmış 

20250730

📖 Kımız..

 

Kımız..

Herodot, Tarih Kitabı IV'te İskitleri kısrakları sağıp sütlerini sarhoş edici bir içeceğe dönüştüren göçebe bir halk olarak tanımlar; bilim insanları bu işlemi "kımız"ın en eski yazılı referansı olarak kabul eder.


Herodot, "Kısraklarını sağıp sütlerini tuhaf bir şekilde işlerler... derin tahta kaselere döküp çırparlar... ve bundan içeceklerini yaparlar" diye belirtir (Tarihler, 4.2). 

Kımız, binlerce yıldır Türk, Kıpçak, Kazak, Kırgız ve Moğol halkları arasında temel bir yiyecek olmuştur. İlk Türk kabileleri arasında güç, canlılık ve hatta kutsallığı sembolize ediyordu.

Herodot, "yurt" kelimesini kullanmasa da, bazı İskitlerin arabalı evlerde yaşadıklarını da aktarır: "Üzerinde yaşadıkları arabalar keçe ile kaplıdır ve onlara ev görevi görür" (Tarihler, 4.46).



Bu mobil keçe örtülü meskenler, daha sonraki Türk-Moğol yurt geleneğine büyük ölçüde benzemekte olup, erken dönem bozkır göçebe mimarisini ve yaşam tarzını göstermektedir.

Kaynak: Ins - turkicoverview

MAB 🇹🇷 𐱅𐰇𐰼𐰚 🇹🇷@ikikeske


🇹🇷🥘Türk Mutfağından: Kilis Toz Zahteri Tescillendi

 


20250727

🇦🇺Bir Anzak askerinin Çanakkale savaşı sırasında ailesine yazdığı mektup..

                                     

Bir Anzak askerinin Çanakkale savaşı sırasında ailesine yazdığı mektup..

Alistair John TAYLOR - GELİBOLU 1915

''Sevgili ve bir zamanlar mutlu ailem.

Gelibolu cehenneminden hepinize merhaba! Bu mektubu size yazmak niyetinde değildim. Aslında ben artık kimseyle konuşmak kimsenin, kimsenin yüzünü görmek istediğimden de emin değilim. Hem siz benim buraya cehennem dediğime bakamayın burası hakikaten güzel bir yer. Üzerleri toz toprakla örtülmeden önce zeytin ağaçlarının bolluğu, savaşa aldırmadan her yanda pıtır pıtır açan kırmızı gelinciklerin neşesi, akşamları yarımadayı kızıla boyayarak batan güneşin insanın içini acıtan güzelliği ve bir de Gelibolu bülbülleri. Gelibolu da hâlâ un ufak olmadan kalan küçük bir ruh parçam mevcutsa bunu bülbüller sağlamıştır. Eğer o sırada bir Türk öldürmüyor ya da Türkler tarafından öldürülmüyorsak, Gelibolu' nun muhteşem gurubunu seyrediyoruz. Ege Denizi' nin içine gömülen güneşin biraz önce Pasifik Okyanusu dan yükselerek Yeni Zelanda'daki ertesi günü aydınlattığını bilmek insanın canını acıtıyor. Fakat bu acı hissi çok kısa sürüyor, sonra yeniden katılaşıyorum. Artık saatlerce hiçbir şey hissetmiyor ve duymuyorum. Bu arada sadece bakıyor, saklanıyor, ateş ediyor, süngü takıyor, düşman öldürüyor, bit ayıklıyor, yemek diye verdikleri kuru bisküvi, kraker, kuru et parçalarını kemiriyor, zaman olursa yatıyor, çok ender olarak da uyuyorum. Ben artık sadece bir Anzak askeriyim. Ne sevdiğim şarkılar, yemekler, kokular ne de sevdiğim insanlar... Ben artık bir sayıyım. Yaşayan bir sayı. Ölürsem o zaman da bir sayı olacağım. Vatan uğruna kahramanca ölmüş bir sayı. Kahramanca ve vatan uğruna! Kahramanlık mı? Hadi yaa. Kahramanlık zorla olmaz. Vatana gelince... Burası Türklerin vatanı ve bu savaş bizim savaşımız değil. Bizler İngilizlerin de söyledikleri gibi sadece hevesli oğlan çocuklarıyız. Asıl kahraman olan Türkler. Johnny Türk dediğimiz Türkler vatanlarını savunmak için bize karşı çok ağır şartlar altında direniyorlar ve kahramanca ölen asıl onlar.

Geçen hafta ölüleri gömmek için karşılıklı ateş kes ilan edildiğinde ilk defa Türkleri yakından ve canlıyken gördük. Türkler bize anlatılan canavarlara benzemiyordu...Onlar da gözlerinde endişe ve keder olan genç insanlardı...Onlarında arkalarında bekleyen üzüntülü aileleri, yaşlı anne-babaları, karıları belki de sevgilileri vardı. Onlar da yaralanınca acı çekiyor, onlar da gencecik hayallerini bırakıp ölüyorlar. Türkler de insandı.

Bana sigara ikram eden iki Türk'e ben de konserve et verdim, ama kabul etmediler. Bu sığır etidir dediysem de inanmadılar. Aslında anlamadılar. O zaman ellerimle kafama boynuz yapıp öküz gibi böğürdüm. Güldüler. Ben de güldüm. Orada savaş meydanında etrafımız askerlerin cesetleriyle doluydu, biz düşmandık ve birbirimize gülüyorduk. Bana sigara ikram eden Türklerden bir sen no İngiliz diye şaşırarak sordu. Ben İngiliz değilim dedim. Sonra elini uzattı 'ben TÜRK' dedi. Bana uzatılan eli tuttum. Orada, Gelibolu'nun en kanlı savaşlarının yapıldığı o tepede, el sıkıştık. Ben artık bu adamla nasıl düşman olabilirdim? Ben bu adamla neden düşman olmuştum ki? Düşmanım o anda artık arkadaş Türk olmuştu.

Ben bu savaşta ölmeyi reddediyorum.

Bu benim savaşım değil.

Fakat yaşamak için de hiç isteğim kalmadı.

Tanrım günahlarımı affet.

Hepinizi çok seviyorum.

Ebediyen sizin oğlunuz...''


Alistair John TAYLOR
GELİBOLU 1915

📖 Dede Korkut ne güzel söylemiş: ''Kahpe içeride olunca...''


Dede Korkut ne güzel söylemiş:

“Kahpe içerden olunca, kapı kilit tutmaz oğul!
Halk içinde bozgunluk yapan haindir oğul!”

Bu vatanın ekmeğini yiyip, milletin sırtından geçinip de ihaneti marifet sananları Allah kahretsin!

Bu Devlete, Türk Milletine, ihanet edenler kahrolsun...

Alıntı:  Erol YILMAZ (TR)🇹🇷 @ErolYlmz25

20250721

🗺️🇹🇷Türkiye'nin en alıngan erkekleri nerede yaşıyor? İşte şaşırtıcı 6 şehir!

Hangi şehrin erkekleri daha duygusal, hangi şehrin erkekleri söylenenlere daha çabuk alınıyor

Araştırmalar, Türkiye'nin en alıngan erkeklerinin yaşadığı 6 şehri belirledi! 

1. Trabzon

2. Malatya

3. Erzurum

4. Adana

5. Sivas

6. İzmir

Kaynak: Genctg

20250719

🛫 🇹🇷İstanbul Havalimanı çifte başarıya imza attı 🛬Dünyanın En İyi Havalimanı Yine İGA İstanbul Havalimanı

İstanbul Havalimanı çifte başarıya imza attı

Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İstanbul Havalimanı'nda 18 Temmuz'da 1695 hava trafik hareketiyle bugüne kadarki en yüksek günlük uçuş sayısına ulaşıldığını bildirdi.

Ayşe Böcüoğlu Bodur, Kenan Irtak  |

19.07.2025

Ankara/İstanbul

Uraloğlu, yazılı açıklamasında, İstanbul Havalimanı'nın hem operasyonel hem de uluslararası prestij açısından tarihi bir başarıya imza attığını aktardı.

Havalimanının, 11 Haziran 2023'te UEFA Şampiyonlar Ligi Finali nedeniyle 1690 uçuşla kırılan rekoru geride bırakarak tarihi başarıya ulaştığına işaret eden Uraloğlu, "İstanbul Havalimanı'nda 18 Temmuz'da 1695 hava trafik hareketiyle açılışından bu yana en yüksek günlük uçuş sayısına ulaşıldı. Bu rekorla İstanbul Havalimanı, Avrupa ve dünyadaki havacılık sektörünün en önemli aktörlerinden biri olmaya devam ediyor." ifadesini kullandı.

"İtibarını pekiştirdi"

Uraloğlu, İstanbul Havalimanı'nın, operasyonel gücün yanında uluslararası alandaki itibarını da pekiştirdiğini belirterek, "Havalimanı, dünyanın önde gelen seyahat dergilerinden 'Travel and Leisure' tarafından düzenlenen 'Dünyanın en iyi 10 uluslararası havalimanı' anketinde üst üste ikinci kez zirvede yer aldı." değerlendirmesinde bulundu.

Her yıl milyonlarca okuyucunun oylarıyla belirlenen bu ankette İstanbul Havalimanı'nın bir kez daha tüm rakiplerini geride bırakmasının, ülkenin havacılık alanındaki vizyonunun ve hizmet kalitesinin dünyada ne denli takdir edildiğini gösterdiğini bildiren Uraloğlu, şunları kaydetti:

"Travel and Leisure dergisi okurları tarafından erişim, güvenlik, check-in, yeme-içme alanlarıyla alışveriş ve tasarım gibi birçok başlıkta yapılan değerlendirmeler sonucu belirlenen ankette, 
  • İGA İstanbul Havalimanı, 
  • Changi Havalimanı (Singapur), 
  • Hamad Uluslararası Havalimanı (Katar), 
  • Zayed Uluslararası Havalimanı (BAE), 
  • Dubai Uluslararası Havalimanı (BAE), 
  • Hong Kong Uluslararası Havalimanı, 
  • Helsinki-Vantaa Havalimanı (Finlandiya), 
  • Haneda Havalimanı (Japonya), 
  • Chhatrapati Shivaji Maharaj Uluslararası Havalimanı (Hindistan) 
  • Seul Incheon Uluslararası Havalimanı (Güney Kore) havalimanlarını 
  • geride bırakarak birinci oldu."

İstanbul Havalimanı haziran ayında uçuş sayısıyla Avrupa'nın en yoğun havalimanı oldu

İstanbul Havalimanı, haziran ayında günlük ortalama 1560 uçuşla Avrupa'nın en yoğun havalimanı oldu.

Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı (EUROCONTROL), 2025 yılı haziran ayına ait Avrupa Hava Trafik Operasyonları Raporu'nu yayımladı.

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) resmi internet sitesinde yer alan rapora göre, haziran ayında Avrupa'daki en yoğun havalimanları listesinde İstanbul Havalimanı ilk sırada yer aldı.

Günlük ortalama 1560 uçuş ile Avrupa'daki en yoğun havalimanı olan İstanbul Havalimanı'nı, Hollanda Amsterdam Schiphol ve Paris Charles de Gaulle havalimanları takip etti.

Söz konusu ayda Antalya Havalimanı günlük ortalama 972 uçuş ile 10, İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı ise günlük ortalama 748 uçuş ile 18'inci sırada yer aldı.



Dünyanın En İyi Havalimanı Yine İGA İstanbul Havalimanı
17 Temmuz 2025

Uluslararası seyahat dergisi Travel and Leisure’ın okurları bu yıl da “Dünyanın En İyi 10 Uluslararası Havalimanı”nı belirledi. Listenin zirvesine, geçen yıl olduğu gibi İGA İstanbul Havalimanı yerleşti.

Dünyanın önde gelen seyahat ve lifestyle dergisi Travel and Leisure’ın her yıl düzenlediği “Dünyanın En İyi 10 Uluslararası Havalimanı” anketine katılan okurların oyları sonucunda İGA İstanbul Havalimanı, tüm rakiplerini geride bırakarak bir kez daha “Dünyanın En İyi Havalimanı” unvanına hak kazandı.


Sürekli gelişen ve müşteri memnuniyetini esas alan yaklaşımıyla, hem uluslararası havacılık organizasyonlarının hem de dünya çapında seyahat severlerin beğenisini kazanan İGA İstanbul Havalimanı, geçen yıl da Travel and Leisure okurlarının oylarıyla zirveye yerleşmişti.

Her ay yaklaşık 16 milyondan fazla okura ulaşan Travel and Leisure dergisinin ödül töreni, yayının da merkezi olan ABD’nin New York kentinde düzenlendi. İGA İstanbul Havalimanı’nın ödülü, Travel and Leisure dergisi Genel Yayın Yönetmeni Jacqueline Gifford tarafından Kurumsal İletişim Direktörü Gökhan Şengül’e takdim edildi.

Törende konuşan Şengül şu ifadelerde bulundu: 
“İGA İstanbul Havalimanı olarak sunduğumuz hizmetlerin yalnızca operasyonel başarılarımızla değil, aynı zamanda kültürel açıdan da takdir görmesinden büyük mutluluk duyuyoruz. Türk kültürünün; misafirperverliği, inceliği ve dünya standartlarının ötesine geçen hizmet anlayışıyla öne çıkması bizim için son derece kıymetli. Bu sayede yalnızca İGA’yı değil, aynı zamanda İstanbul’u ve ülkemizin zengin kültürel mirasını da uluslararası alanda temsil edebilmenin ve marka değerine katkı sunabilmenin gururunu yaşıyoruz.” 
Travel and Leisure dergisi okurlarının görüşlerine göre belirlenen “Dünyanın En İyi 10 Uluslararası Havalimanı” araştırmasında havalimanları; 
  • erişim, 
  • check-in,
  •  güvenlik, 
  • yeme-içme alanları, 
  • alışveriş 
  • tasarım
 açısından değerlendiriliyor.

İGA İstanbul Havalimanı, Travel and Leisure dergisi tarafından her yıl düzenlenen ankete ilk kez 2021 yılında katılmış ve listedeki ilk Türk havalimanı olmuştu. 
2024 yılında da “Dünyanın en iyisi” olduğu tescil edilen İGA İstanbul Havalimanı’nın bu seneki başarısının ardından dereceye giren dünyanın önde gelen havalimanları sırasıyla şöyle: 
  • Changi Havalimanı (Singapur), 
  • Hamad Uluslararası Havalimanı (Katar), 
  • Zayed Uluslararası Havalimanı (BAE), 
  • Dubai Uluslararası Havalimanı (BAE), 
  • Hong Kong Uluslararası Havalimanı, 
  • Helsinki-Vantaa Havalimanı (Finlandiya), 
  • Haneda Havalimanı (Japonya), 
  • Chhatrapati Shivaji Maharaj Uluslararası Havalimanı (Hindistan) 
  • ve Seul Incheon Uluslararası Havalimanı (Güney Kore).
 
Kaynak: :Travelandleisure.com


20250718

🎞️ 🇹🇷🗣️ Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'nun mirası

 

📖 Tarihi Eserler: Birinci Dünya Savaşı 'Harp Madalyası'

 


1. DÜNYA SAVAŞI HARP MADALYASI

ÜZERİNDE MEHMED REŞAD HAN'IN TUĞRASI VE HİLAL BULUNAN 1. DÜNYA SAVAŞI DÖNEMİ HALK ARASINDA ''ÇANAKKALE SUBAY MADALYASI'' OLARAK BİLİNEN ,1. DÜNYA SAVAŞINA KATILMIŞ BU UĞURDA GAZİ YA DA ŞEHİT OLMUŞ ASKERLERE VERİLMİŞ MİNELİ MADALYADIR UZUNLUK: 5 CM

📖 Tarihi Eserler: Osmanlı Dnemi Tekke işi Seccade

 


OSMANLI DÖNEMİ TEKKE İŞİ KEÇE SECCADE

OSMANLI DÖNEMİ KEÇE ÜZERİ ZİNCİR (SUZENİ) İŞLEMELİ, ORTADA MİHRAP, ÇİÇEKLER İLE AY YILDIZLI BAYRAKLARLA SÜSLÜ SECCADE. BİR ÖRNEĞİ GALATA MEVLEVİHANESİNDE DE MEVCUTTUR






Alıntı: https://www.bayrakmuzayede.com/osmanli-donemi-tekke-isi-kece-seccade74480.html

📖 Tarihi Eserler: İstiklâl Savaşı Madalyası

İSTİKLAL SAVAŞI MADALYASI - İSTİKLAL MADALYASI

KURTULUŞ SAVAŞINA KATILMIŞ VEYA HİZMET VERMİŞ BU UĞURDA ŞEHİT YADA GAZİ OLMUŞ KİŞİLERE VERİLEN İSTİKLAL MADALYASI.  

Alıntı: https://www.bayrakmuzayede.com

📖🇹🇷Mehmetçiğin Göğüs Bayrağı

OSMANLI DÖNEMİ ÇOK NADİR GÖĞÜS BAYRAĞI

ASKERLERİMİZİN, ANNELERİ YA DA EŞLERİ TARAFINDAN DİKİLEN VE GÖĞÜSLERİNDE TAŞIDIKLARI ÇOK NADİR GÖĞÜS BAYRAĞI 



Alıntı: https://www.bayrakmuzayede.com/osmanli-donemi-cok-nadir-gogus-bayragi74675.html

🗣️Prof. Dr. Aziz Sancar'dan 🇹🇷 Türklük üzerine...


 

20250716

🎞️ Dizi oyuncusu 🇧🇬Bulgaristan göçmeni 🇹🇷Gülsüm Ali'nin oyunculuk hikayesi

 


Gülsim Ali İlhan kimdir?

Balkanlarda yaşayan Türk bir ailenin kızıdır. Bulgaristan' ın tescilli güzelleri arasındadır.  18 Şubat 1995'te Bulgaristan'ın en büyük 5. şehri Rusçuk'da doğdu. Bulgaristan'da düzenlenen Super Model yarışmasında Ford Modeli seçildi. 2012 yılında oyunculuğa adım attı. Bir röportajında "Güzel, mutlu bir çocukluk yaşadım. Aile, komşu ve arkadaşlık ilişkilerimiz çok güçlüydü. Bulgaristan güzeli seçilince adım sadece Rusçuk’ta değil, tüm Bulgaristan’da bilinmeye başladı" diyor.

Gülsim Ali İlhan, Bulgaristan’dan Türkiye’ye 17 yaşında geldi.

Gülsim Ali İlhan ilk olarak 2012 yılında yayınlanan başrolünde Hazal Kaya’nın oynadığı Son Yaz Balkanlar dizisinde rol aldı, ardından 4 bölümlük Seddülbahir 32 Saat adlı dizide hemşire rolünü oynadı.

Yusuf Çim ile birlikte 2016 yılında Star TV'de yayımlanan Hanım Köylü dizisinde İlkgün rolünü, Diriliş Ertuğrul'da Aslıhan, 2019'da oynadığı Payitaht Abdülhamid dizisinde Gülcemal,  TRT 1'de yayımlanan Gönül Dağı adlı dizide Dilek karakterini canlandırmıştır. 

Gülsim Ali İlhan'ın ilk filmi ise Kurtuluş Hattı'dır. 2022 yılında verdiği bir röportajda İstanbul Üniversitesi Radyo, sinema ve televizyon bölümünde eğitim aldığı bilgisini paylaştı.

Kova burcu olan Gülsim Ali, 1.76 cm boyunda 54 kg ağırlığında. 



Gülsim Ali Nasıl Ünlü Oldu? "Tükçe'yi Dizilerden Öğrendim!"



🎞️Türk dizilerinin Bulgar yıldızı oyuncu Gülsim Ali...(19.05.2024)

🎞️ Ayasofya'nın Kubbesindeki Sır

 

🎞️🇹🇷'Türk döneri' mi, 🇩🇪'Alman döneri'(!!!) mi? Galatasaray'ın gurbetçi futbolcuları hangisini seviyor?

 

20250715

📖Herbert George Wells'in Dünya Devleti Tasarısına Karşı Atatürk ve Ulus Devlet


Herbert George Wells (d.1866-ö.1946) yeryüzünde savaşlar ve diğer kötülüklerin ulusçuluktan kaynaklandığını, ulus devletler ortadan kaldırılıp tüm insanlar tek dünya devletine bağlanmayacak olursa, dünyanın ve insanlığın yok olacağını savunan küreselci yapıtlarıyla tanınan bir İngiliz yazardır. 

Wells’in 1920’de yayımlanan The Outline of History kitabı 1925’te Fransızca’ya çevrilmiş; Atatürk bu kitabı okumuş; Türkçeye çevirterek yayımlatmış ve 1927’de, Nutuk’ta bu kitaptan şöyle söz etmiştir: 

“Efendiler, İngiliz tarihçilerinden Wells, iki sene önce yayımlanan, bir tarih yazdı. Yapıtının son sayfaları "Dünya Tarihinin Gelecekteki Evresi” başlığı altında bir takım düşünceler içeriyor. Bu düşüncelerde amaçlanan konu; “Federal Bir Dünya Devleti”dir. Wells, bu bölümde, “Birleşik Bir Dünya Devleti”nin nasıl kurulabileceği ve böyle bir devletin önemli ayırdedici özelliklerinin neler olacağı üzerin- deki düşüncelerini ortaya koyuyor ve adaletin ve tek bir kanunun egemenliği altında dünyamızın alacağı durumu canlandırmaya çalışıyor. Wells, ‘bütün egemen- likler, tek bir egemenlik içinde eritilmezse, milliyetlerin üstünde bir güç yaratılmazsa dünya yok olacaktır” diyor ve ‘gerçek devlet, çağdaş yaşam koşullarının zorunlu kıldığı Dünya Birleşik Devletleri’nden başka bir şey olamaz.’, ‘Kuşku yoktur ki insanlar, kendi ortaya çıkardıkları şeyler altında ezilmek istemezlerse er geç birleşmek zorunda kalacaklardır.’ 

diyor.”

Kimi yazarlar Nutuk’taki bu satırları yanlış değerlendirerek Atatürk’ün Ulus Devlet karşıtı Wells’in kitabında okumuş olduğu “Federal Dünya Devleti” görüşünü benimsediğini ileri sürmüşlerdir. Oysa Atatürk, 1930’da yayımlanan Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabında, Wells’in ulus devlet karşıtı görüşlerine şu sözlerle karşı çıkıyordu: 

Orduların Gerekliliği 

Zamanımızda ordular büyüdü, savaş silah ve araçları çeşitlendi, olağanüstü harcama ve özveriyi gerekli kılıyor; bir de, insanların birbirleriyle savaşarak boğazlaşması, birbirlerinin kanını dökmesi doğru mu?.. 

İşte bu ve bunun gibi bir takım düşüncelerle, orduların sınırlandırılmasından (silahlanma sınırlaması) ve giderek orduların büsbütün kaldırılmasından, yaygın olarak söz edilmektedir. Bunu işitirsiniz ve hep işiteceksiniz. Bu çok insanlıksever bir düşüncedir. 

Bu düşüncenin yeryüzünde uygulandığını görmek gerçekten arzu edilir; ancak mümkün değildir. Bu olasılık, hep parlak bir ideal olarak kalacaktır. 

Daha önce 1800’lü yılların başlarında Napolyon, Avusturya ve Prusya Büyükelçilerine bu yolda bir öneride bulunmuştu. Avusturya Büyükelçisinin yanıtı şuydu: 

“Böyle bir şey Avusturya devletinin canına minnettir. Gelgelim zorluk, bu konuda Berlin hükümetini inandırmaktır.” İşte, sorun sonsuza dek bu noktada kalacaktır. Her devlet, ilk adımı diğer devletin atmasını isteyecektir. 

Her devlet diğerlerinden kuşkulanacaktır ve hiç biri bu ilk adımı atmayacaktır; tersine her biri mümkün olduğu kadar silahını daha keskin tutmaya çalışacaktır. 

Çünkü ilk adımı atacak ola devlet bunu yapar yapmaz kuvvetini, gücünü, etkisini, oyunu, konumunu yitirecektir; hiç bir kurul, örneğin Cemiyeti Akvam / Milletler Cemiyeti Meclisi bunun böyle olmasına engel olmayacaktır. Dünyanın düzenini, güvenliğini ve dengesini kuran ve tutan: güçtür; nitekim bir devlet içinde de durum böyledir. Bir millet ne denli uygar olursa olsun düzeni ve güvenliği sağlamak için polis, jandarma ve hatta ordu varlığını gereksiz bulamaz. Doğa insanları böyle yaratmıştır. 


Bundan başka dünya üzerinde varolan devletler, savaşlarla oluşmuştur. Savaş aracına sahip olmayan ya da savaş aracı zayıf olan milletler, güçlülerin acizi, vergi verenin tutsağı olmuşlardır. Devletlerin “Silahların Sınırlandırılması”ndan ve milletlerin, orduların kaldırılmasından söz ettiklerini işittiğimiz halde, aynı devlet ve milletlerin tutsaklıkları altında bulundurdukları mazlum milletlerin özgür bırakılacaklarından söz ettiklerini işitmiyoruz. Herhalde, sağlam bir devlet yaşamı için ordunun gerekliliğine kanıt aramak gereksizdir. 

Çevresindeki devletler silahlı oldukça, hayır, dünya üzerinde bir tek silahlı devlet bulundukça, görevini bilen bir devlet bütün antlaşmalara rağmen ve bütün antlaşmalarla birlikte kendi güvenliğini her şeyden önce kendi gücüne dayandırır. 

Yalnız, elinde kılıç olduğu halde bağımsızlığını her an savunmaya hazır durumda bulunan bir millet güvende olabilir. Milletlerin, bütün özelliklerini unutarak ve karşılıklı çıkarlarını akla uygun bir biçimde uydurarak bütün dünya üzerinde gerçekten insancıl bir tek toplum oluşturabileceklerini düşünmek tatlı bir kuramdır. Bu kuram uygulanabildiği durumda bile, bu büyük ve güçlü toplum içinde düzen ve huzuru, hak ve adaleti sağlayacak örgüt, ve bu örgütün dayanacağı bir gücün var olması gereklidir.

Bu örgüt, örneğin şöyle olabilir; bütün dünya sakinlerinin varsayalım ki aynı haklar ve koşullar içinde seçilecek temsilcileri bir arada toplanacaklar, bir meclis kuracaklar. Bunlar bütün dünyayı kapsayan bir hükümet kuracaklar. 

Bu hükümet bütün dünyayı ve insanlığı yönetecek! Burada bir noktayı incelemek gerekir; ortak hükümet, ortak meclisin doğaldır ki çoğunluğunca oluşturulacaktır. Acaba, bu çoğunluk hangi milletlerin temsilcilerinden oluşturulabilir! 

Görece geri kalmış milletlerin temsilcileri sayıca çok olsa dahi ileri gitmiş milletlerin temsilcilerinin dalaverelerinden korunma becerisini gösterebilecekler midir? Aksi takdirde bütün insanlığın bir kaç milletin yönetimi altına düşmesi tehlikesi yok mudur? 

Bu milletlerin gerçekten bütün insanlığı düşünce ve ekonomik olarak kendiyeriyle aynı yaşam düzeyine getirmeye çalışacaklarına güvenilebilir mi? Bazı milletlerin bütün dünyayı ve birçok milletleri kendi çıkarları doğrultusunda sömürmelerine engel olunabilecek mi? İnsanların eşitlik severlik ve adalet duygularının nitelik ve düzeyi bu konuda yüreklere güven verebilir mi? 

Bu kaygılara kapılmanın ne denli haklı olduğunu anlamak için milletlerin birbirlerine karşı, özellikle bazı milletlerin birçok milletlere karşı bugün takındıkları tutumlara, uygulayagelmekte oldukları davranışlara bakmak yeterlidir. Bu tutum ve davranışları doğuran duygular, düşünceler, anlayışlar, tabiatler değişecek mi? Ne zaman değişecek? Niçin değişecek ve nasıl değişecek?

İnsanlık tarihinin birbirinin üzerine yığılan sonugelmez olayları bu sorulara olumlu yanıt vermek yetkisini henüz doğurmamıştır. En yüksek uygarlık sahibi olmuş olan milletler en ilkel milletlerden daha az mı yıkıcı ve kan dökücü oldular? 

Örneğin; Hindistan’ı, Mısır’ı, Tunus’u ve Cezayir’i aşağı yukarı yüz yıldan beri pençelerinde tutanların, bu ülke halklarının siyasi, düşünsel, ekonomik kültürlerini kendi kültürleri derecesine yükseltmeyi bir an düşündüklerine ilişkin her hangi bir belirti ve eser görülmüş müdür? Hayır. Ancak, tersi, yani bu insanları hayvanlaştırmak, uyuşturmak, kendi çıkarları doğrultusunda gözleri kapalı köleler haline getirmek için ne yapmak olanaklıysa hepsini yapmaktan geri kalmadıklarına bütün insanlık tanıktır.

Her halde, Türk vatandaşı kesin olarak bilmelidir ki bir milletin insanlık ve uygarlık dünyasında yükselmesi ve başarılı olması, yalnız ve ancak kendi gücüne dayanarak, özgürlük ve bağımsızlığını korumasıyla gerçekleşebilir. 

Bunun başka çözümü ve aracı yoktur. Ordu istemeyen ve ordunun yüklediği maddi, manevi özveriyi göze almayan bir millet, tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçirir. “Ve bağımsızlığı uğrunda ordusuna yapacağı özverinin on katını, kendini esir eden egemen milletlerin çıkarı uğruna harcamak zorunda kalır.” 

* * * 

1930’da Medeni Bilgiler kitabında yer alan bu sözlerinden anlaşılacağı üzere Atatürk, 1920’lerde Wells’in dile getirdiği "Tek Dünya Devleti" tasarısını benimsemiş olmayıp; bu tasarıyı gerçekleşmesi olanaksız tatlı bir düş olarak nitelemiş; ve böyle bir tek dünya devleti kurulsa dahi bunun yayılmacı sömürgen devletlerin çıkarlarını koruyan bir aygıttan başka bir şey olmayacağını belirtmiştir. O günden bugüne dünyada yaşananlara baktığımızda, olayların Atatürk’ün saptamalarını doğruladığını görüyoruz. 

Ulus Devlet yıkıcılığı, insanlığa kan ve gözyaşından başka bir şey sunmadı. • 

CENGİZ ÖZAKINCI

[i] H. G. Wels’in en önemli yapıtları: 

  • Time Machine (1895), 
  • The İsland of Doctor Moreau (1896), 
  • The Invisible Man (1897), 
  • The War of the Worlds (1898) 
  • War in the Air (1907) 
  • Tono Bungay (1909)
  • The War That Will End War (1914), 
  • The Outline of History (1920), 
  • and Open Conspiracy (1928-30-31-33), 
  • The Work, Wealth, and Happiness of Mankind (1931).

Alıntı/ Kaynak: Otopsi -  Cengiz Özakıncı   cengizozakincibd@gmail.com 

📖 Sultan II.Abdülhamid,Osmanlı'nın Türkleri savaşlara sürüp, Ermenileri nasıl baştacı ettiklerini anlatıyor

Sultan II.Abdülhamid, Amerikan Elçisi A. W. Terrell ile yaptığı söyleşinde, Osmanlı'nın Türkleri savaşlara sürüp, Ermenileri nasıl baştacı ettiklerini anlatıyor. 

Yazıdan bir bölüm:

"Ermenilere Çok Önemli Makamlar Verdik !"

Batı kamuoyunda Ermenilere kötü muamele yapıldığı ve ırki sebeplerle cezalandırıldıkları iddialarına da Sultan Abdülhamid çok çarpıcı açıklamalar yaparak yanıt verdi.Devlet hizmetinde görev yapan çok sayıda Ermeni olduğunu belirtti ve uzun bir listeyi elçiye ileteceğini bildirdi. Sultan çok önemli ve kritik makamlardaki Ermenilerden birkaç isim saydı:

▪︎ Dadyan: Ermeni kökenli Dadyan'a babam Sultan Abdülmecid tarafından imparatorluk barut fabrikasının tüm kontrolü verildi. Çok zengin oldu.

Sultan burada Ermenilere ne kadar çok güvendiklerini vurgulamak için Dadyan'ın saraya danışmadan istediği büyüklükte top/barut yapabildiğini söyledi ve şöyle devam etti: "Yani ordu onun insafına kalmıştı."

▪︎ Kuetzroglou: Saray'ın her türlü mobilya, mücevher ve giyim eşyasını temin etmek için görevlendirildi. Büyük bir servet kazandı. Boğaz'ın Asya kıyısındaki Çengelköy'de çok sayıda evi ve muhteşem bir köşkü vardı. Babam her hafta dinlenmeye oraya giderdi.

▪︎ Agop Efendi: Darphane'nin bütün sorumluluğu Agop Efendi'nin elindeydi. Servet yapma fırsatları elbette çok fazlaydı ve kendisi de çok zengin oldu.

▪︎ Gümüşgerdan: Ermeni Gümüşgerdan ise Saray Harem'inin kadın kıyafetleri tasarımcısı ve yapımcısıydı. Hâlâ burada yaşıyor ve son derece zengindir.

▪︎ Balian (Ermeni) ailesi: Sultan Mahmud'un zamanından beri babadan oğula geçerek padişahlar için saraylar ve binalar için seçkin mimarlar olmuştur. Dolmabahçe, Çırağan, Beylerbeyi, Yıldız, Ihlamur Kasrı ve Asya kesimindeki Göksu ve Küçüksu vb. sarayları inşa ettiler ve biri hâlâ benim imparatorluk mimarımdır.

▪︎ Michael Portakal Paşa: Bir Ermenidir ve şu anda Hazine-i Hassa'dan sorumlu Bakanımdır. Padişaha ait tüm kamu arazileri ve tüm gayrimenkuller üzerinde münhasır kontrole sahiptir.

Sultan Abdülhamid'in elçiye sözünü ettiği Osmanlı hizmetinde Ermeniler listesine baktığımızda gerçekten de 106 Ermeni'nin çok önemli makamlarda çok iyi maaşlarla istihdam edildiği görülmektedir. 

Ermeni olaylarının en kritik dönemlerinde bu kadar kişinin Osmanlı devletinde çeşitli kadrolarda görev yapması Osmanlı devletinin Ermenilere ikinci sınıf vatandaş muamelesi yaptığı iddialarını çürütecek boyuttadır. Ayrıca batıda eli kanlı bir diktatör olarak anılan Sultan'ın da Ermenilerle kişisel bir sorunu olmadığını göstermektedir.

"Ermeniler Nankörlük Yaptı ve Hükümeti Yok Etmeye Kalkıştılar"

Sultan Ermenilere karşı ırki veya dini nedenlerle bir nefret duymadıklarını bu örneklerle açıkladıktan sonra Ermeni olaylarının çıkış sebeplerine değindi. Sultan Abdülhamid'e göre Sarayın Ermeni ırkına yaptığı onca iyiliklere rağmen ihtilalci Ermeni komiteleri ve devletin zenginleştirdiği Ermeniler hükümeti yok etmeye kalkışmışlardı ve bu durumda işler değişmişti. 

Sultan Ermenilerin onca iyilik yapılmasına karşılık nankörlük göstermelerine epey içerlemiş olmalıydı ki elçinin de iyi tanıdığı bir Ermeni cilt ustası ile ilgili şu anısını aktardı:

Bu (cilt ustası) adam, geçen yıl 26-27 Ağustos'taki karışıklıklardan sonra korkup Amerika'ya kaçmış. İngilizce konuşamadığı ve iş bulamadığı için geri dönmek istediğini söyleyerek Saray'a bir mektup yazdı ve Sultan'ın sağ salim dönmesine izin verilmesi için talimat vermesini istedi. Daha sonra doğrudan padişaha mektup yazarak parasının olmadığını bildirdi. (Elçi Terrell'in naklettiğine göre burada Sultan gülmeye başladı ve şunları söyledi):

"Şimdi Amerika'nın Hıristiyan halkı buna pek inanmayacak, ama ben onun iyi bir adam olduğundan emin olarak adama evine dönmesi için 1000 frank gönderdim."

Prof Dr Kemal Çiçek Hoca'nın Türk Yurdu Dergisine (Nisan 2025) yazdığı yazıyı aynen paylaşıyorum. Geniş araştırma yapmak isteyenler ekteki kitabı edinebilirler.

Alıntı: 


20250714

📖 Tarihten Ayrıntılar: Arabadaki silahlar...

(1) Mustafa Kemal, İsmet ve Fahrettin paşalar birlikte. Yanlarında Batı Anadolu Menzil Müfettişi Kâzım (Dirik) Bey de var. 1921 Aralık ayı, Konya ya da Akşehir olduğunu tahmin ediyorum.

Ama bu fotoğrafı asıl paylaşma sebebim karedeki bir detay.

2) Bu da muhtemelen aynı dönem: Mustafa Kemal Paşa, Yusuf Ziya Tengirşek ve Mahmut Soydan. Hariciye Vekili'ni yanına aldığına göre Franklin Bouillon'u karşılamaya gidiyor olabilirler.

Ve aynı detay!

Çünkü araba da, şoför de aynı.

(3) Milli Mücadele'yi veren kadronun, hele hele Başkomutan'ın nasıl kelle koltukta bir hayat sürdüğünün, vatan kavgası için neleri göze aldığının kanıtı olarak buraya bırakalım.

Hepsinin ruhu şâd olsun.

Alıntı: DR. SELİM ERDOĞAN. @HarpCografyasi

📷🎞️ Anadolu'dan görüntüler...

  Alıntı/ KaynaK: İsmail Kaplan @ismailkaplanaa Şöyle güzel bir görüntüyle herkese günaydın diyelim ☺️ 📍Kars/Arpaçay/Kuyucuk pic.twitter....