20250702
📖 Bir Kavuk Var ki Baş Tacı: Gelenekten Geleceğe
📿 Bir Kavuk Var ki Baş Tacı: Gelenekten Geleceğe
Tiyatro sahnesinde başa takılan sıradan bir kavuk değildir bu...
O kavuk, yeri geldi karanlık dönemlerde geleneksel tiyatroyu ayakta tuttu, yeri geldi susanlara inat güldürerek düşündürdü.
Ama her şeyden önce bir emanetti.
🎭 Tuluat geleneğimizin büyük ustası Kel Hasan Efendi, 1929’da vefatından önce bu kavuğu sadece bir kişiye değil, bir felsefeye teslim etti:
“Vereceğin adam, tuluatı senden alıp gelecek nesillere taşıyacak bir muhalif komik olmalı.”
Çünkü bu kavuk, sadece komiklik değil; direnç, özgürlük, gelenek, zeka ve doğaçlama demekti. Ve o günden bugüne bir elden diğerine, usulca ve saygıyla devredildi…
👑 İşte "Kavuklu" silsilesi:
1️⃣ Kel Hasan Efendi (1865–1929)
Başlattı… Tuluatın temellerini attı. Kavuğu vasiyetle bıraktı.
2️⃣ İsmail Dümbüllü (1897–1973)
Onunla sokaklar güldü, kahkahalarla doldu. 40 yıl taşıdı kavuğu.
3️⃣ Münir Özkul (1925–2018)
"Mahmut Hoca"yı tanırsınız ama o aslında sahnede kavuğun ağırbaşlı ustasıydı. 20 yıl emaneti taşıdı.
4️⃣ Ferhan Şensoy (1951–2021)
Tiyatroya muhalefeti, mizaha zekayı ve cesareti getiren adam. 27 yıl boyunca bu emanetin en dik duran ismiydi.
5️⃣ Rasim Öztekin (1959–2021)
Kalbiyle oynadı, kalbini verdi. Hastalığı nedeniyle emaneti 4 yıl sonra devretti.
6️⃣ Şevket Çoruh (1973– )
Bugünün kavuklusudur. Sadece dizilerde değil, sahnede kurduğu tiyatrosuyla da geleneği yaşatmaya devam ediyor.
🎬 Bu kavuk, bir taç değil.
Ama ondan daha kıymetli.
Çünkü bir halkın gülerek direnme biçimini, sahneye duyduğu sevgiyi ve ustadan çırağa aktarılan namusu temsil ediyor.
“Geleneksel Türk Tiyatrosu” yaşasın, yaşatılsın!
Hem de kelimesi kelimesine değil, ruhuyla…
Mekanları Cennet Olsun.🤲
20250701
📖 Polonya, Litvanya ve Beyaz Rusya Tatarları — Bir inanç, sadakat ve hayatta kalma hikayesi.
Polonya, Litvanya ve Beyaz Rusya Tatarları — Bir inanç, sadakat ve hayatta kalma hikayesi.
Lipka Tatarları, 600 yıldan fazla bir süre önce Litvanya Büyük Dükalığı'na (bugünkü Polonya, Litvanya ve Beyaz Rusya) yerleşen bir Türk-Müslüman halkıdır.
4. yüzyılda Litvanya hükümdarları tarafından davet edilen Tatarlar, seçkin savaşçılar olarak hizmet ettiler ve Hristiyan Avrupa'da nadir görülen bir durum olan İslami inançlarını korumalarına izin verildi.
⚔️ Milletler Topluluğu Savaşçıları
Lipka Tatarları, yüzyıllar boyunca Polonya-Litvanya Birliği ordularında cesurca savaştılar ve hatta 1683'teki Viyana Muharebesi'nde Kral III. Jan Sobieski'ye katıldılar.
Küçük bir grup olmalarına rağmen sadakatleri ve askeri becerileri onları efsanevi hale getirdi.
☪️ Doğu Avrupa Müslümanları
Lipka Tatarları Sünni İslam'ı uyguladılar, Hanefi okulunu takip ettiler ve Kruszyniany (Polonya), Navahrudak (Beyaz Rusya) ve Trakai (Litvanya) gibi kasabalarda camiler inşa ettiler. Sonunda Türk dillerini kaybetmiş olsalar da, İslami inançlarını ve birçok Tatar geleneğini korudular.
📚 Kültürel Köprü
Türk mirasları ve İslami kimlikleri nedeniyle Lipka Tatarları, genellikle Polonya-Litvanya Birliği ile Osmanlı İmparatorluğu arasında kültürel ve diplomatik köprüler olarak hizmet ettiler.
Savaş ve diplomasi sırasında tercüme yaptılar, müzakere ettiler ve barışçıl iletişimi sürdürdüler.
Arap alfabesini kullanarak Lehçe, Belarusça ve Litvanca dini metinler yazdılar; bu, kültürel kaynaşmanın büyüleyici bir örneğidir. Kitab adı verilen bu el yazmaları, Lipka Tatarlarına özgüdür.
Kaynak: turkicoberview
Alıntı: MAB 🇹🇷 𐱅𐰇𐰼𐰚 🇹🇷 @ikikeske📖 Üç Medeniyetin Fethede(ye)mediği Şehir: Termessos
Üç Medeniyetin Fethede(ye)mediği Şehir: Termessos
Antik çağlarda fethedilmek, çoğu şehrin kaderiydi.
Ancak bazı şehirler vardı ki, doğanın koruyuculuğu ve halkının direnişiyle, tarih boyunca diz çökmedi. İşte o şehirlerden biri: Termessos.
Konum olarak farklı, kader olarak özel.
Termessos, Antalya’nın kuzeyinde, Güllük Dağı’nın (Solymos) sarp yamaçlarına kurulmuş, Luvi kökenli antik bir Pisidya kentidir.
Deniz seviyesinden yaklaşık 1.000 metre yüksekte yer alır. Şehrin bu doğal konumu, ona adeta bir kartal yuvası gibi ulaşılmazlık kazandırmıştır.
İskender’in Uğrayıp Geçtiği Yenilgi
M.Ö. 333 yılında, Büyük İskender Anadolu’yu fethederken Termessos’un kapılarına geldi.
Ancak karşılaştığı şey, yalnızca sağlam surlar değil, aynı zamanda sarp kayalıklar ve stratejik geçitlerdi.
İskender buraya saldırmadı bile. Kaynaklara göre, şehri kuşatmak yerine yolunu değiştirdi.
Tarihte bu olay şöyle özetlenir:
“İskender, Termessos’un asla zapt edilemeyeceğini anladı.”
Bu, sadece askeri değil, psikolojik bir zaferdi Termessos için.
Bağımsızlığın Simgesi Olan Şehir
Termessos, ne Persler, ne Makedonlar, ne de Roma tarafından tam anlamıyla fethedilebildi.
• Roma döneminde “müttefik şehir” (civitas libera) statüsü verildi ama bu bir bağımlılık değil, saygının göstergesiydi.
• Kendi yasalarını yaptı, kendi parasını bastı.
Bugün Bile Büyüleyici
Termessos, bugün Türkiye’deki en iyi korunmuş antik kentlerden biridir.
• Tiyatrosu, uçurumun kenarında nefes kesen bir manzaraya bakar.
• Agora, gymnasion, tapınaklar ve mezarlıklar hâlâ ayaktadır.
• Sessizliğin ve tarihin aynı anda konuştuğu bir yerdir.
Luvi Ruhu Kayalarda Yaşıyor
Luviler, Anadolu’nun kadim halklarından biridir.
Termessos’un da Luvi kökenli Solym halkı tarafından kurulduğu düşünülür. Onların dili unutulmuş olabilir, ama kayalara oyulmuş şehirleri, bağımsızlık aşklarını hâlâ haykırmaktadır.
📖 Neolatik Anadolu ’da Türk halklarının öncüleri
Ana tema, Neolitik Anadolu’da oluşan agglutinatif, yani hecelemeli bir kök‐oluşla başlar – bu, Hint-Avrupa dışı bir dil ve kültür katmanıdır; burada T-R ses çekirdeği sembolik bir güç olarak belirmiştir. Bu ana koldan şunlar türemiştir:
• Taurik kavimler (Tauri/Taurisci/Taurini/Turoni vb.), kabile ve yer adlarıyla tümü “boğa” köküne işaret eder.
• Turan tanrıçası ve Etrüsk kurucusu Tarchon, adlarında aynı çekirdeğini taşır.
• Tyrrhenoi, Etrüskleri tanımlayan terim. Turska adı da geçer.
• Tyrannos (“hükümdar, tek adam”) – aslen “güçlü/koruyucu” anlamındaydı.
Tur-etnoniminin, Türk adı formuna dönüşürken muhtemelen geçtiği 3 kültür kapısı şunlardır:
• Karadeniz bozkırı (Kurgan kültürleri):
– Yamnaya ve devamcıları, ölülerini höyük mezarlara gömüp yanlarına at ve silah koydu; Bu gruplar er ya da geç Türk adıyla anılmaya başlandı.
• Baktria–Margiana (BMAC) ve Toharlar:
– Vaha ticaret merkezinde Turukkaṇa adı belirdi, Hind metinlerinde tüm bozkır atlılarını tanımlayan Turuṣka gibi toplu terimine dönüştü – Toharlar, Kuşanlar, Hunlar ve Orta Çağ Türkleri böyle birleştirildi. Daha doğrusu, dillerine bakmaksızın, hep aynı millet görüldü.
• Sintashta kültür kapısı:
– Ural bölgesinde çevresi hendekli savunma yapıları ve atlı arabalar kullanan Sintashta halkı, Assur ve Pers kaynaklarında “Turka/Turukka” adıyla geçer; Hind metinlerinde ise Turuṣka olarak “bozkır atlısı” kimliği pekişir.
• Altay boyları ve Göktürkler:
– MS 6.–8. yüzyıllarda Çin kaynaklarında Tujue, Orhun kitabelerinde sonra Türk adıyla bağımsız bir dil-kültür ailesi olarak nihayi şeklini aldı.
Kuzeyde Karadeniz bozkırındaki kurgan mezarlarında veya güneyde BMAC Ceyhun kültürü bölgesindeki Toharlarda... Türk adının ilk izleri, bugün sözde “proto-Hint-Avrupa" denilen soy hattından geçiyor. Yine de binlerce yıllık tüm bu kültürel dönüşümlerin içinde isim hep aynı kaldı: Tùrk. Bu, sadece sıradan bir kimlik değil; Neolitik Anadolu’da kıvılcımlanan, Karadeniz bozkırında doğan en prestijli kolektif şuurdur.
Zaman çizelgesi, neredeyse iki bin yıllık süreçte şu adların nasıl ardışık olarak kullanıldığını gösterir: Turukku, Turukkaṇa, Tyrgetae, Turcae, Tyrcae, Tyrkae, T’urkʿkʿ’. Bu adlar, ya sonraki Türk halklarının doğrudan öncüsü ya da onlarla akraba kavimler olarak yorumlanmak ve kabul edilmek zorundadır.
T’urkʿkʿ’
~400 M.S.
Tyrkae
~150 M.S.
Tyrcae
77–79 M.S.
Turcae
43 M.S.
Tyrgetae
~1 M.S.
Teucrī
29–19 M.Ö.
Tursci
~45 M.Ö.
Turukkaṇa
~300 M.Ö.
Thracī
~700 M.Ö.
Turukku
1792–1752 M.Ö.
Tamgha
-
Bu yazımızda Milli Edebiyat Dönemi'nin en önemli şairlerinden biri olan Mehmet Emin Yurdakul'un "Cenge Giderken" şii...
-
Ülkemiz yer şekilleri bakımından oldukça farklı özelliklere sahiptir. Yer şekillerindeki farklılık iklimlerin bölgelere göre değişiklik...
-
1. MAARİF KONGRESİ’NİN AÇIŞ KONUŞMASI 15 Temmuz 1921 Mustafa Kemal Atatürk Muhterem Hanımlar, Efendiler Harb-i umûmî memleketimize bir mağ...