20170711

İzmir'in tarihçesi



İzmir’de (Smyrna) yapılan arkeolojik araştırmalar yöredeki ilk yerleşimin MÖ.3000 yıllarında, bugün Tepekule denilen Bayraklı yakınındaki yerde kurulduğunu göstermiştir. M.Ö 2000–1200 yılları arasında yaşamış olan Hitit Krallığı’nın etkisi altında kalan Smyrna, Hitit Devleti’nin M.Ö 1200 yılında Frigler tarafından yıkılmasından sonra MÖ. XI. yüzyılda Yunanistan’dan gelen göçmenler tarafından işgal edilmiştir. Bundan sonra Pagos Dağı’nın (Kadifekale) büyük bir bölümü liman çevresi ile akropol arasındaki alana yayılmıştır. MÖ. VII. yüzyılda Lydialıların ele geçiremediği bu şehri Kral Alyattes yakıp yıkmış, burada yaşayan halk da Smyrna’yı bırakarak çevre köylerine dağılmışlardır. Yörenin MÖ. V.-IV. Yüzyıllar arasındaki tarihi kısmen karanlıktır. Büyük olasılıkla, diğer İon kentlerinde olduğu gibi Pers egemenliğine girmiş ve tiranlar tarafından yönetilmiştir.

Büyük İskender’in Çanakkale yöresinde Pers kralı Darius’u yenişinden sonra (M.Ö.333) Anadolu’nun büyük bölümü Makedonyalıların egemenliğine girmiştir. Böylece İonia’da olduğu gibi Smyrna da Hellenistik dönemde gelişmiş, nüfusu artmış ve zenginleşmiştir. Bu arada da kent Pegas Dağı (Kadifekale) eteklerinden ovaya doğru yayılmaya başlamıştır. Büyük İskender bir bakıma Smyrna’nın da kurucusu sayılmıştır.

Mitolojik bir öyküye göre Pagos dağında avlanmaya giden Büyük İskender, bir ağacın altında uyuya kalmıştır. Orada gördüğü rüyada kendisine Smyrna’nın buraya taşınması öğütlenmiştir. Bunun üzerine Claros’daki Apollon kâhinlerine danışmış ve şu cevabı almıştır: “Kutsal Meles ötesinde Pagos’a yerleşmeye gidecek olan bu insanlar üç veya dört kez mutlu olacaklardır.”

Nitekim M.S.244–249 yıllarında Philippus döneminde basılmış bir Roma sikkesinde Büyük İskender’in Pagos dağında ağaç altında uyurken iki tanrıçanın rüyasına girmesi görülmektedir.

Pausanias’dan öğrenildiğine göre bu olaydan sonra Büyük İskender’in isteği üzerine kent Bayraklı’dan akropol olarak nitelenen Kadifekale’ye taşınmış ve İmparatorun kumandanlarından Lysimakhos bununla görevlendirilmiştir. Bundan ötürü de Smyrna’nın çevresinde akropolü kuşatan Lysmakhos ismi ile tanınan surlar yapılmıştır.



İonia bölgesi antik kentlerinden Smyrna, İzmir Körfezi’nin kuzey-doğusunda yaklaşık 100 dönümlük bir alana yayılmıştır. Buradaki ilk yerleşmenin başlangıcını bulabilmek amacıyla Bayraklı yakınında Tepekule’de, akropolde yapılan kazılar M.Ö. V.-I. yüzyıllara inen kalıntıları ortaya çıkarmıştır. Buradaki ilk araştırmalara 1824–28’de Prokesch von Osten başlamıştır. Avusturya Arkeoloji Enstitüsünün 1930’da başlattığı kazıları ise Fransız Miltner sürdürmüştür. Böylece Yamanlar Dağı’nın eski bir yerleşim alanı olduğu anlaşılmıştır.

İzmir Akropolündeki araştırmalarda da dikdörtgen yapı kalıntıları, kayalara oyulmuş temeller ortaya çıkmıştır. Ord. Prof. Dr.Ekrem Akurgal’ın Prof. James Cook ile beraber (1948–1951) de başladığı kazılarla Smyrna’nın tarihi gün ışığına çıkmıştır. Daha sonra E.Akurgal 1966’ya kadar kazıları yalnız yürütmüştür. Yakın zamana kadar da eşi Doç.Dr. Meral Akurgal çalışmaları sürdürmektedir. E.Akurgal, Athena Mabedi, su kemerleri (akuadük) ve antik evlerin yanı sıra çok sayıda M.Ö.3000-2500’e tarihlenen kalın çizgili, kaba hamurlu çanak çömlek çıkmıştır.

Kalıntıların bazılarının Troia I ve Troia II yapı katları ile aynı dönemde yapılmış olmaları dikkat çekicidir. İonia bölgesinde sıkça rastlanan, Helenistik çağda yapılmış çok odalı evlerle burada da rastlanılmıştır.

Akropolün surlarının uzantıları Basmane garından Tilkilik ve Altın park’a giden yolun başlarında görülmektedir. Kadifekale’de pek az örneği kalabilen surlar genellikle Orta Çağ’a ait olup bunların alt tabakalarında Helenistik Çağ’a ait izler görülmektedir. Gezginlerin ve tarihçilerin değindiği tiyatro, stadion gibi yapıların yerlerini, ne şekilde olduklarını öğrenebilmek oldukça zordur. Bunlardan tiyatro 1950’li yıllarda rahatça görülebildiği halde günümüzde yeni yapılanmalardan ötürü tamamen kaybolmuştur.

Smyrna’nın antik yıllarına ait akropol kalıntıları yeni caddelerin açılışında ve temel kazıları sırasında rastlantı sonucu ortaya çıkmıştır. Eşrefpaşa Caddesi yeniden düzenlenerek açılırken antik tarihçilerin değindiği antik yol ile karşılaşılmıştır. Günümüzde, Eşrefpaşa Parkı içerisinde kalıntıları görülen antik yol doğu-batı yönünde uzanan iki kutsal yolun daha bulunduğunu belirttiği gibi bunların denizden gelen esintilerin aracılığı ile kenti serinlettiği de ileri sürülmüştür.
Smyrna’da Roma döneminde yapılan yapılar da yeni inşaatlar arasında gözden kaybolmuştur. Pagos Dağı’nın (Kadifekale), akropolün kuzey-batı eteklerinde olan tiyatro ile stadiumun yakın tarihlerde görülebilen Cavea’nın destek duvarları, oturma kademelerine uzanan tonozlu geçit gibi izleri de ortadan kalkmıştır. Bugünkü Basmane istasyonundan yukarıya doğru çıkıldığında 1922 yangınından kurtulabilen eski evler arasında kalmış olan bu kalıntıların olduğu yer uzun süre büyük bir çukur olarak kalmıştır. Ancak kentin plânsız gelişmesi burasının evlerle dolmasına neden olmuştur. Bugünkü İzmir’de Namazgâh (Tilkilik) Roma Agorasında peş peşe yapılan kazılar, o dönemle ilgili kalıntıları ortaya çıkarmıştır.



Rudolf Naumann ve Selahattin Kantar’ın, Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına 1932–1941 yıllarında akropolde sürdürdüğü kazılarda agoranın 120 x 80 m. ölçüsünde bir dikdörtgen avlusu olduğu, doğu ve batısında da ikişer katlı stoaların olduğu anlaşılmıştır. Stoalar iki sütun dizisi ile üç’e bölünmüştür. Bunların arasındaki yapılar17.50 m. genişliğindedir. Burada halen devam eden bu kazıdan çıkarılan Poseidon-Demeter heykel grubu İzmir Arkeoloji Müzesindedir. M.S.178 depreminde kent ile birlikte akropoldeki yapılar yıkılmış, ancak Marcus Aurelleus Smyrna’yı yeniden yaptırırken yıkılan Stoa’nın batı kolonları üzerine karısı II.Faustina’nın portresini koydurmuştur.

Agoradaki çalışmalar; agora meydanı, kuzey kapısı, bazilika altı, batı yapısı (stoa), antik çarşı olmak üzere beş yerde kazı, restorasyon, arkeolojik temizlik ve çevre düzenlemesi şeklinde sürdürülmektedir.

Ek Bilgi:

Smyrna (Bayraklı) Antik Kenti kazıları resmi web sitesi:
www.smyrnabayrakli.com



Smyrna-Samornia M.Ö 3000 yıllarında Lelegler tarafından, bugünkü Bayraklı yakınında bulunan Tepekule mevkiinde kurulmuştur. Smyrna sözcüğü daha ziyade bir Amazon Kraliçesine atfedilmektedir. M.Ö 2000-1200 yılları arasında yaşamış olan Hitit Krallığı’nın etkisi altında kalan Smyrna, Hitit Devleti’nin M.Ö 1200 yılında Frig akınlarıyla yıkılması sonucu M.Ö XI. Yüzyılda Yunanistan’dan Batı Anadolu kıyılarına göç eden Aiollar, daha sonra da İonlar tarafından işgal edilmiştir. M.Ö.I.yy.da Smyrna’nın küçük bir bölümünün Pagos dağına,büyük bir bölümünün de liman çevresi ile dağ arasındaki alana yayıldığı görülür.

VII.yüzyılda Smyrna, Lydia’lıların düşmanca davranışları ile karşılaşmıştır. Özellikle Gyges, saldırıları Smyrna üzerine yöneltmişse de kenti bir türlü ele geçirememiştir. Kral Alyattes’in kenti yakıp yıkmasından sonra yaklaşık 300 yıl basit bir yerleşim alanı olmaktan ileri gidememiştir. Lydia baskısından bunalan İonialılar Smyrna’yı bırakarak çevre köylerine dağılmışlar, tehlikenin geçmesinden sonra da yeniden memleketlerine dönmüşlerdir. M.Ö.V-IV.yüzyıllarda Smyrna ile ilgili bilgilerimiz oldukça karanlıktır. Büyük olasılıkla, diğer İon kentlerinde olduğu gibi Pers egemenliğine girmiş ve tiranlar tarafından yönetilmiştir.

Büyük İskender’in Çanakkale yöresinde Pers kralı Darius’u yenişinden sonra (M.Ö.333) Anadolu’nun büyük bölümü Makedonyalıların egemenliğine girmiştir. Böylece İonia’da olduğu gibi Smyrna da Hellenistik dönemde gelişmiş, nüfusu artmış ve zenginleşmiştir. Bu arada da kent Pegas dağı (Kadifekale) eteklerinden ovaya doğru yayılmaya başlamıştır. Büyük İskender bir bakıma Smyrna’nın da kurucusu sayılmıştır. 



Mitolojik bir öyküye göre Pagos dağında avlanmaya giden Büyük İskender,bir ağacın altında uyuya kalmıştır. Orada gördüğü rüyada kendisine Smyrna’nın buraya taşınması öğütlenmiştir. Bunun üzerine Claros’daki Apollon kahinlerine danışmış ve şu cevabı almıştır:

Kutsal Meles ötesinde Pagos’a yerleşmeye gidecek olan bu insanlar üç veya dört kez mutlu olacaklardır”

Nitekim M.S.244-249 yıllarında Philippus döneminde basılmış bir Roma sikkesinde Büyük İskender’in Pagos dağında ağaç altında uyurken iki tanrıçanın rüyasına girmesi görülmektedir.

Pausanias’dan öğrenildiğine göre bu olaydan sonra Büyük İskender’in isteği üzerine kent Bayraklı’dan Kadifekale’ye taşınmış ve İmparatorun kumandanlarından Lysimakhos bununla görevlendirilmiştir. Bundan ötürü de Smyrna’nın çevresinde Lysmakhos ismi ile tanınan surlar yapılmıştır.

M.Ö.III.yüzyıl başlarında Ephesos’luların tavsiyesiyle onüçüncü üye olarak Panionion Birliğine kabul edilmiştir. Hellenistik dönemde bağımsızlığını sürdürmüş, Seleukosların yanında yer almıştır. Büyük İskender’in ölümünden sonra İmparatorluğu generalleri arasında bölüşülmüş. Smyrna da Seleukosların payına düşmüştür. Pergamon krallığının Seleukosları yenmesinden sonra da başta Smyrna olmak üzere İonia onların yönetimine girmiştir. Pergamon kralı III. Attalos’un ölümünün ardından vasiyet yoluyla Roma İmparatorluğuna bağlanmıştır.

Tiberius, Hadrianus, Caracalla gibi Roma İmparatorları Smyrna’ya özel bir konum tanımış ve bazı yetkiler vermiştir. M.S.178 depreminde kent büyük zarar görmüşse de Marcus Aurelius’un maddi yardımlarıyla yeniden eski görkemine ulaşmıştır. Onarılan yapılara yenileri de eklenmiştir. 






Smyrna en parlak dönemini İonlar zamanında yaşamıştır. M.Ö 600 yılında Lidya Kralı Alyattase tarafından işgal edilen İzmir, M.Ö 546 yılında Persler’in, M.Ö 334 yılından sonra da Büyük İskender ve kumandanlarının idaresi altına girmiştir. M.Ö 302’de Trakya’dan gelerek Büyük İskender’in kumandalarından Antigones’i yenen Lizimaktos’un, daha sonra da Seleukoslar’ın hakimiyetine giren Smyrna, kısa bir müddet de Bergama Krallığı idaresinde kalmış, M.Ö 133 yılında kesin olarak Romalılar’ın eline geçmiştir M.Ö 88 yılında Pontus Kralı Mihridades ele geçirmiştir. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ile Bizanslılar’’ın bir eyalet merkezi olan İzmir, M.S 440 yıllarında Hun Hükümdarı Atilla’nın istilasına uğramıştır.

M.S 695 yılından itibaren iki defa Araplar’’ın akınına maruz kalmış, sonra yine Bizanslılar’ın eline geçmiştir. Bizans döneminde önemli bir piskoposluk merkezi olmuştur. Aziz Yuhanna’nın Vahiy’inde geçen yedi cemaat arasında Smyrna’da sayılmaktadır [Diğerleri:Ephesos,Pergamon,Thyateria (Akhisar) , Sardes, Philadelphia (Alaşehir) ve Laodikeia’dır.] Burada Aziz Policarp’ın da ismi geçmektedir. İncil’in “Mektuplar” kısmında yazıldığı gibi Aziz Paulos burada oturan halka mektuplar yazmış ve onları Hıristiyanlığa davet etmiş, bir yandan da yeni dine inananlara karşı yöneltilen baskı ve zulümlere karşı onları uyarmıştır.

Smyrna, M.S. V-VI.yüzyıllarda daha da gelişmiştir. Ancak M.S. VII.yüzyıldan sonra baskınları artan Arap akınlarından ötürü siyasi ve ekonomik yönden gerilemiştir. 1264 de Latinler liman bölgesine yerleşmiş, 1310’da da Aydınoğulları buraya eğemen olmuştur. İonia bölgesi antik kentlerinden Smyrna, İzmir körfezi’nin kuzey-doğusunda yaklaşık 100 dönümlük bir alana yayılmıştır. Buradaki ilk yerleşmenin başlangıcını bulabilmek amacıyla Bayraklı yakınında Tepekulede yapılan kazılar M.Ö. V-I yy.lara inen kalıntıları ortaya çıkarmıştır. Buradaki ilk araştırmalara 1824-28 de Prokesch von Osten başlamıştır. Avusturya Arkeoloji Enstitüsünün 1930’da başlattığı kazıları ise Fransız Miltner sürdürmüştür. Böylece Yamanlar Dağı’nın eski bir yerleşim alanı olduğu anlaşılmıştır. 



İzmir Akropolündeki araştırmalarda da dikdörtgen yapı kalıntıları,kayalara oyulmuş temeller ortaya çıkmıştır. Ord.Prof.Dr.Ekrem Akurgal’ın Prof. James Cook ile beraber (1948-1951) de başladığı kazılarla Smyrna’nın tarihi gün ışığına çıkmıştır. Daha sonra E.Akurgal 1966’ya kadar kazıları yalnız yürütmüştür. Yakın zamana kadar da eşi Doç.Dr. Meral Akurgal çalışmaları sürdürmektedir. E.Akurgal, Athena Mabedi, su kemerleri (akvadük) ve antik evlerin yanı sıra çok sayıda M.Ö.3000-2500’e tarihlenen kalın çizgili, kaba hamurlu çanak çömlek çıkmıştır.

Kalıntıların bazılarının Troia I ve Troia II yapı katları ile aynı dönemde yapılmış olmaları dikkat çekicidir. İonia bölgesinde sıkça rastlanan, Hellenistik çağda yapılmış çok odalı evlerle burada da rastlanılmıştır.

Smyrna sur kalıntıları, Basmane garından Tilkilik ve Altın park’a giden yolun başlarında görülmektedir. Kadifekalede pek az örneği kalabilen surlar genellikle Orta Çağ’a ait olup bunların alt tabakalarında Hellenistik Çağ’a ait izler görülmektedir.

Gezginlerin ve tarihçilerin değindiği tiyatro,stadion gibi yapıların yerlerini, ne şekilde olduklarını öğrenebilmek oldukça zordur. Bunlardan tiyatro 1950’li yıllarda rahatça görülebildiği halde günümüzde gecekonduların arasında tamamen kaybolmuştur.

Smyrna’nın antik yıllarına ait kalıntılar yeni caddelerin açılışında ve temel kazıları sırasında rastlanntı sonucu ortaya çıkmıştır. Örneğin Eşrefpaşa Caddesi yeniden düzenlenerek açılırken antik tarihçilerin değindiği antik yol ile karşılaşılmıştır. Günümüzde, Eşrefpaşa Parkı içerisinde kalıntıları görülen antik yol doğu-batı yönünde uzanan iki kutsal yolun daha bulunduğunu belirttiği gibi bunların denizden gelen esintilerin aracılığı ile kenti serinlenttiği de ileri sürülmüştür. Smyrna’da Roma döneminde yapılan yapılar da yeni inşaatlar arasında gözden kaybolmuştur. Pagos Dağı’nın kuzey-batı eteklerinde olan tiyatro ile stadiumun yakın tarihlerde görülebilen Cavea’nın destek duvarları,oturma kademelerine uzanan tonozlu geçit gibi izleri de ortadan kalkmıştır. Bugünkü Basmane istasyonundan yukarıya doğru çıkıldığında 1922 yangınından kurtulabilen eski evler arasında kalmış olan bu kalıntıların olduğu yer uzun süre büyük bir çukur olarak kalmıştır. Ancak kentin plânsız gelişmesi burasının evlerle dolmasına neden olmuştur. Bugünkü İzmir’de Namazgah (Tilkilik) Roma Agorasında peş peşe yapılan kazılar, o dönemle ilgili kalıntıları ortaya çıkarmıştır.

Rudolf Naumann ve Selâhattin Kantar’ın ,Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına 1932-1941 yıllarında sürdürdüğü kazılarda agoranın 120 x 80 m. ölçüsünde bir dikdörtgen avlusu olduğu, doğu ve batısında da ikişer katlı stoaların olduğu anlaşılmıştır. Stoalar iki sütun dizisi ile üç’e bölünmüştür. Bunların arasındakii yapılar 17.50 m. genişliğindedir. Burada halen devam eden bu kazıdan çıkarılan Poseidon-Demeter heykel grubu İzmir Arkeoloji Müzesindedir. M.S.178 depreminde kent ile birlikte Stoa’da yıkılmış,ancak Marcus Aurelleus Smyrna’yı yeniden yaptırırken Stoa’nın batı kolonları üzerine karısı II.Faustina’nın portresini koydurmuştur.


20170701

Tarih: Anadolu'da Yunan Zulmü ve Türk Soykırımı




PROMETHEUS: ANADOLU'DA YUNAN ZULMÜ VE TÜRK SOYKIRIMI - 2

TÜRK'ÜN AVRUPA'DAN ADETA KÖKÜNÜN KAZINMASI İSTEĞİYLE HORTLAYAN HAÇLI ZİHNİYETİNİN GİRİŞTİĞİ TOPLU KATLİAMLAR ...!

DÜNYADA EN BÜYÜK SOYKIRIM, TÜRKLER'E YAPILMIŞTIR!..
1917 senesinde azılı bir TÜRK ve İSLAM düşmanı olan ELEFTORİOS VENİZELOS, ikinci defa iktidara geldi, BAŞVEKİL oldu. TRAKYA ve ANADOLU'nun işgali bu adamın marifeti olduğu için o dönemin elem verici hadiselerini nakletmeden önce kendisini iyi tanımak gerekir.
VENİZELOS, ilk defa GİRİİSYANI'nda ve GİRİT'teki TÜRK katliamında adını duyurmuşşöhret kazanmıştı. Bu isyanın elebaşlarından biri idi. Eski BİZANS'ı yeniden kurmak, bütün Yunanlar'ın olduğu gibi onun da hayaliydi. Hatta Yunanistan'ın sınırlarını BÜYÜK İSKENDER'in ulaşğı yerlere taşımayı düşünüyordu!.. 




Halbuki MAKEDONYALI İSKENDER, Grek bile değildi!.. Grek-Yunan olmak şöyle dursun, kadim Yunanistan'ı bir uçtan diğer uca çiğneyerek imparatorluğuna katmıştı!.. İSKENDER'in Yunanistan'la tek ilgisi babası Kral FİLİP'in ARİSTO'yu ona hoca olarak tutmasıydı!
Yunanlar, hiç bir zaman MAKEDONYA'ya hakim ve sahip olmamışlardır. DOĞU ROMA demek olan BİZANS İMPARATORLUĞU da, M.Ö. 1.yy'da silinen eski GREK-YUNAN şehir devletleri ile alakalı değildi. Eski Yunan medeniyetinin Bizans'la ve Avrupa ile bağlantısının kurulması, kendilerine şerefli bir geçmiş arayan Hıristiyan Batı Avrupa aydınlarının uydurmasından öteye gitmez!



Yunanlar'ın o medeniyetle hiç bir ilgisi olmadığı; MORA İSYANI, GİRİİSYANI, BALKAN HARBİ'nde olduğu gibi 1919-1922 ANADOLU ve TRAKYA işgalinde ve 1950'den itibaren KIBRIS'ta yaptıkları ile ortaya çıkmıştır.

31 Ocak 1915'te Kral'a yazdığı bir mektupta, Yunanistan'ın ANADOLU'dan istediği toprakların 125.000 kilometre kareyi geçtiğini" belirtmişti!.. Böylece BALKAN HARBİ sonucu BİR MİSLİ büyümüş olan Yunanistan, BİR MİSLİ daha büyüyecekti!.. Fikrini kabul ettiremeyince, istifa ederek Selanik'e gitmiş, oradaki İhtilalciler Grubu'nun başına geçmiştir!

1917'de Kral Konstantin'in tahtı terketmesi üzerine, yeniden gelen Aleksandr, onu tekrar Başvekil yaptı. Venizelos da, 15 Mayıs 1919'da, sırtını dayadığı İngiltere'nin desteği ile emellerini gerçekleştirmek üzere, Yunan ordusunu İZMİR'e çıkardı!

15 Mayıs 1919 İzmir çıkartması ve 10 Ağustos 1920'de SEVR ANTLAŞMASI imzalandıktan sonra, 7 Eylül 1920'de Yunan meclisi şu kararı almıştı:
- "Yunan alemi Elefterios Venizelos'u Yunanistan'ın hadimi, vatanın kurtarıcısı ve koruyucusu olarak selamlar!"

MEGALO IDEA bitmemiştir. KIBRIS, EGE BÖLGESİ, TRAKYA, İSTANBUL ve TRABZON (PONTUS) üzerinde Yunan taleplerinin hala sürmesi bunun göstergesidir.
Bugün Türklere zulüm ve soykırım yapan Yunanlıların marifetlerini unutturmaya çalışıyorlar! 


- "Amiral CALTHORP, 'işgalin uygun olacağına' dair şifai güvence verdiğinden, HÜKÜMET ve AHALİ karşı koymamayı kararlaştırmışlardı."
- "Yunan kıtaları Hükümet Konağı ile kışlanın önünden geçerken, silahını çatıp beklemekte olan Türk askerleri ve civarda toplanmış olan Müslüman halk, yerli Rumlar'ın ağır kışkırtmasına rağmen, sükünetini muhafaza ettiler."
- "Yunan kıtaları kışladan 200 metre ilerledikten sonra, 2 el silah sesi duyuldu. Rumlar'ın ötedenberi düşmanlığını bilen Komiser HÜSEYİN EFENDİ, yerli Rumlar tarafından atılan bu kurşunlarla şehit edildi!"
- "Silahların patlaması üzerine, (Yunan askerleri) kışla ve Hükümet Konağı'nı şiddetli bir ateşe tuttular."
- "Yarım saat süren bombardımanın hafiflediğini gören Kolordu Kumandanı ALİ NADİR PAŞA, Teğmen CELAL BEY'i, eline BEYAZ BAYRAK alarak ateş kesilmesini talep etmeğe memur etti. Ama ateş kesmeyerek onu yaraladılar!"
- "Ancak bir müddet sonra, Yunan kumandanı 'hayatlarını muhafaza kaydı' ile kışladaki subay ve erlerin teslimini istediğinden kışladan çıkmaya başladılar. Fakat Kumandan Paşa kapıdan çıkar çıkmaz, bir Yunan subayı tarafından yakasına sarılarak yere düşürülmüş, ve ayaklar altında çiğnenmiştir!"
- "Maiyetindeki subaylar da aynı hareket ve kötü muameleye tabii oldukları gibi, bir çok defa ZİTO VENİZELOS (Yaşasın Venizelos) diye bağırmaya zorlandılar!"
- "Erkan-ı Harb Miralay (albay) FETHİ BEY, ZİTO sözünü kat'i surette söylemekten imtina ettiği için, süngü ve dipçik darbeleri ile vahşiyane bir surette imha edildi!"
- "Bu mezalimden sonra, Türk subay ve erleri PATRİS vapuruna sevk edildiler. Giderken serpuşları alınmış, elbiseleri yırtılmış Türk askerlerinin üzerlerinde kıymetli ne varsa soyulduğu gibi, yapılmadık işkence ve hakaret de bırakılmamıştır!"
- "Rıhtıma gelindiğinde, Türk askerleri gerek demirli duran gemilerden, gerekse dizilmiş olan Yunanlar'dan ve evlerin pencere ve balkonlarındaki yerli Rumlar tarafından açılan müthiş bir ateşe maruz kaldı. Bu suretle 30 kadar subay şehit oldu, 60 kadarı da yaralandı!"
- "Erkan-ı Harb (Kurmay) Miralay ALİ BEY ile Binbaşı ŞÜKRÜ BEY de şehit olanlar arasındaydı. ŞÜKRÜ BEY'in boynuna taş bağlanarak denize atılmış, naaşı 12 gün sonra çıkarılabilmişti!"
- "PATRİS gemisine varabilenler 48 saat aç ve susuz bırakılarak insanlıkla asla kaabil-i telif olmayacak hakaret ve zulümlere maruz bırakıldılar."
- "Hükümet Konağı'nda memurlar, Vali'nin yanına sığınmışlardı. Vali ateşi kestirmek için beyaz bayrak çıkarmıştı. Bunun üzerine Yunan askerleri içeri girerek memurların üzerine atıldılar. Süngü ve dipçik darbeleri arasında hepsi zahire borsasına sevk olundu."
- "Giderken her adım başında bir Yunan subayı kafileyi durduruyor, ve ZİTO VENİZELOS diye bağırmaya mecbur ediyordu!"
- "İşgalden iki saat evvel memurlara Mayıs ayı maaşları verilmişti. Yol boyunca bu paraların hepsi çalındığı gibi, üstlerinde başka ne bulunduysa tamamen aşırılmıştı!"
- "Kafile Gümrük binası önüne geldiği esnada, tabanca ve bıçaklarla mücehhez, tehditler savuran yerli Rumlar'dan müteşekkil bir güruh zavallıların üzerine atıldılar!.. Bu arada bir Amerikalı subayın ! zuhuru, kanlı boğuşmayı durdurdu. Yunan subayları yerlileri dağıttılar. Memurlar çeşitli işkenceler altında 36 saat zahire borsasında alıkonuldu."
- "Askerler ve memurlar öldürülüp yaralanırken, şehre yayılan Palikaryalar ve bunlara iltihak eden yerli Rumlar, tesadüf ettikleri her fesliye hücum ediyorlar ve merhametsizce öldürerek üzerlerinde mevcut her şeyi çalıyorlardı!.. Ertesi gün 'mavi-beyaz' rozet satan çocuklar, gayet manidar bir şekilde, 'CAN KURTARAN satıyoruz' diye bağırıyorlardı !"
- "Facialar gündüz şehrin en işlek caddelerinde , İhtilaf askerlerinin gözleri önünde cereyan etti... Gece olunca, Türk evlerine hücum edildi! Ne var ne yoksa gasp ve çalınarak, Müslümanlar her türlü zulme maaruz bırakıldı! Kadınların ve genç kızların ırzlarına tecavüz edildi!"
- "...(ismi mahfuz)'un evine giren Yunan askerleri vatandaşın ellerini bağladıktan sonra, gözü önünde karısı ve 14 yaşındaki kızının namusunu kirlettiler!"
- "Yaralı ve şehitlerin adedini hakkıyle tayin etmek kaabil değildir. Her sokakta cesetlere tesadüf ediliyor!.. İzmir ve mülhakatında öldürülen ve yaralanan Müslümanlar'ın adedi pek çoktur!"
(İzmir ve Mülhakatı ile Civarında Yunan İşgâlinden Mütehaddis Fecaii Hakkında Vürûd Eden Raporlar ile Bazı Muharrerat , Hilâl Matbaası, İstanbul, 1335 / 1919




İzmir'de işlenen cinayetlerin birinci mes'ulü, Rum papaz HRİSOSTOMOS idi. Bu adam aslen domuz yetiştiren bir Rum'un oğlu idi. ATİNA'da hususi surette yetiştirilerek İZMİR'e BAŞ METROPOLİT olarak gönderilmişti. İSTANBUL FENER PATRİKHANESİ'nde planlanan ihtilal ve katliam programının EGE Bölgesi baş idarecisiydi!

15 Mayıs 1919 günü İZMİR'e ayak basan Palikaryaları karşılamaya çıkan, ve onları rıhtımda TAKDİS eden bu papazdır!..

Üç yıl ANADOLU onun ve benzerlerinin kışkırtmaları ile inlemiş, ZAFER'le birlikte linç edilmişti!.. AMA KONU ORADA KAPANMADI!.

BUGÜN, ATİNA'DA HRİSOSTOMOS'UN İZMİR'E YÖNELMİŞ VAZİYETTE DEVÂSA BİR HEYKELİ VARDIR..!

BU HEYKEL, YUNAN'IN, PALİKARYA'NIN, RUM'UN TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ EMELLERİNİN ASLA YOK OLMADIĞININ DELİLİDİR!.

TIPKI SULTAN 2. MAHMUD'UN HA
İN FENER PATRİĞİ GREGORIOS'U ASTIĞI KAPININ, "BİR BÜYÜK MÜSLÜMAN DİN ADAMININ ASILACAĞI GÜNE KADAR" KAPALI TUTULMASI GİBİ..!

TÜRK EVLADI!..
BUNLARI UNUTMA..!
BU F
İKİRLER HALA
KANLI CANLI HAYATTA TUTULUYORSA ,

ŞMANINI ASLA DOST BİLME..!

Osmanlı Sadrazamı TEVFİK PAŞA'ya gelen bir rapor:
- "İZMİR'de Hükümet dairelerinde para bulabilmek hırsı ile kırılmadık dolap, çekmece bırakılmamış, evrak ve resmi defterler yerlere atılmış, memurların ceplerindeki mühür ve anahtarlara kadar ne varsa soyulmuş, bazılarının pardesü ve ceketleri bile alınmıştır!"

- "Valisinden hademesine kadar bütün devlet memurları, elleri yukarıda ZİTO VENİZELOS diye bağırmaya mecbur edilmiş, süngü ve dipçik darbeleri altında emsali görülmemiş hakaretlere maaruz kalarak, mühim bir memur kafilesi PATRİS vapuruna sevkedilmiştir!"

- "Kışla'da teslim olmak için toplanan subaylardan 14'ü şehit edildi!.. Bunlar arasında İZMİR Askerlik Şubesi Reisi Miralay FETHİ BEY, Asker Toplama Komisyonu Mümeyyizi NADİR BEY, 4.Kolordu Levazım Heyeti 2. Şube Müdür Muavini, Alay Kâtibi FAHRETTİN EFENDİ ve Levazım Dairesi'nden AHMET BEY vardır."

- "San'at Mektebi talebelerinden İHSAN EFENDİ Yunan askerleri tarafından boğazlanmıştır. Manisalı muhallebici AHMET AĞA parçalanmıştır. Polis santral memurlarından FAHRİ, RIFKI, HÜSEYİN, AVNİ Efendiler vazifeleri başında Yunan askerleri tarafından şehit edilmişlerdir!"

- "URLA Polis komiseri Giritli HÜSEYİN EFENDİ parça parça edilmiştir. Hukuk-u Beşer gazetesi sahibi ve baş muharriri TAHSİN RECEP BEY ikametgahında şehit edilmiştir. Köylü gazetesi mürettiplerinden iki masum parçalanmıştır." 


- "İZMİR Askeri İnzibat memurlarından CUMAOVALI AHMET AĞA'nın oğlu REFİK EFENDİ boğazlanmıştır. Askeri otelde misafir kadın, erkek, çocuk, 8 kişi parçalanmıştır."
- "Süvari polislerinden TALİP EFENDİ feci şekilde şehit edilmiştir."
- "Manisalı SAĞIR HASAN ve Ispartalı AHMET, umumhaneci (genelev) İSKONA MARİYANİ'nin oğlu tarafından şehit edilmişlerdir!"
- "İZMİR Pasaport kayıkçılarından 45 kadar Müslüman, boğazlarına zincir bağlanıp denize atılarak ,boğularak şehit edilmişlerdir!.. Denize atılan Müslümanlar'ın cesetleri her gün sahile çıkmaktadır!"
- "Maliye Tahsil Şubesi memuru NURİ BEY süngü darbesi ile şehit edilmiştir. Eski polis memurlarından Giritli AHMET EFENDİ parça parça edilmiştir."
- "EŞREFPAŞA mahallesinde sandalcı TATAR HÜSEYİN öldürülmüş, isimlerini belirtmekten utandığımız pek çok Müslüman kadının ırzlarına tecavüz edilmiştir."
- "Hükümet caddesinde mevcut bütün Müslüman ticarethane ve dükkanları yağmalanmış, tahrip edilmiştir.
- Parme Kıraathanesi,
- Askeri otel ve kıraathane,
- Ulyazade Hanı,
- Bolulu Mehmet Lokantası,
- Ahmet ve Ragıp Karde
şler Kütüphanesi,
- Muhallebici ve tatlıcı
İbrahim Hakkı Usta'nın dükkanı,
-
Şifa Eczanesi,
- Ekmekçi Hanı'ndan Hukuk Yurdu'nun e
şya, evrak ve kitapları,
- Kunduracı SAADETT
İN EFENDİ'nin mağazası,
- Selanikliler Kütüphanesi,
- Manifaturacı Hacı Hafız Mustafa Efendi ve karde
şinin tuhafiye mağazası,
- Lokantacı
İsmail Efendi'nin Karataş'taki evi ve eşyaları,
- Ba
şoturak'ta taşçı Osman Efendizade Hafız Fikri Efendi ile kunduracı Selanikli Hafız Hüsnü Efendi'nin dükkanları, - Alaşehir pazarı,
- Selanikli Hakkı Usta'nın dükkanı, 


- Hisar ve Bölükbaşı camilerinin halı ve seccadeleri,
- Yedeksubaylar Yardımla
şma Cemiyeti gazinosu,
- Odunpazarı'nda saatçi Mehmet Efendi'nin ticarethanesi,
- Arasta'da ve Eski mahkeme önünde 120'den fazla müslüman dükkanı,
- Keresteciler'de Cihan Bey'in ma
ğazası,
- Kıllı Mescit'te komiser Mehmet Efendi'nin evi,
- Tuhafiyeci Ali Haydar Bey'in ma
ğazası,
- Alabeyi'nde
İzmir Nüfus Müdürü Hasan Efendi'nin evi,
- Karata
ş'ta Nuri Bey'in köşkü (taşları da sökümek üzere),
- Göztepe'de Saatli ma
ğazası sahibi Hafız Mehmet Efendi'nin evi,
- Karantina'da eski mektupçu Ahmet Bey'in evi,
- Akarcalızade Hacı Bekir Efendi'nin evi, dükkânı,
- Karantina'da Hapishane Müdürü Nur Bey'in evi,
- Tüccardan ve muharrirlerden Hacızâde Hüseyin Rıfat Bey'in Bozyaka'daki evi ve e
şyası, hanımına ait mücevherat - Eşrefpaşa ve civarındaki evler kamilen soyulmuştur!
- Ermeni Pasajı'nda Di
şçi Mehmet Ali ve Operatör Esat, Doktor Nazifi Şerif ve Doktor Fuat Cevat Beylerin klinikleri de tamamen yağma edilmiştir!" 

- "Bornova'da bir çok evler soyulmuştur! Elde edilebilen ev sahiplerinin isimleri:
- Binbaşılıktan emekli Tahsin Bey,
- Zıraat Bankası memurlarından Ahmet Efendi,
- Tabur katipli
ğinden emekli Hüseyin Hüsnü Efendi,
- Aydınlı Karanfil Nuri.
- Doktor Galip Bey. Galip Bey'in karısı ve kızı silah ve süngü ile dövülüp yaralanarak üzerlerindeki mücevherat alınmı
ştır.
- Hayvanlar gasbedilmi
ş, zırai âletler mahvedilmiştir."
- "35 yaşındaki ARNAVUT SADIK, 55 yaşındaki HACI ÖMER, oğlu HÜSEYİN süngülenerek öldürülmüş, ve kuyuya atılmıştır!"
- "60 yaşındaki DEBBAH ALİ, PALAMUT köyünden 5 kişi, PINARBAŞI köyünden işçi ALİ ve HACI MEHMET AĞA kurşunla öldürülmüşlerdir." 

- "50 yaşındaki EMİN ve oğlu 20 yaşındaki MUHARREM iple boğularak öldürülmüş, kuyuya atılmıştır."
- "PALAMUT köyünden MERCAN ile çoban HÜSEYİN ağır bir surette süngülenmiştir. Ayrıca 14 kişi kurşunla öldürülmüştür."
- "CUMAOVASI ve GÖRECE köyleri yağmalandıktan sonra yakılmıştır."
- "NİFEKAYA köyünden olup kaatil ve şekavet suçundan 15 yıl hapse mahkum edilmiş olan KASAROS , Yunan askeri ile meydana çıkarak, ASAYİŞ ve İNTİZAM'a memur edilmiş, ve Müslüman ahaliye akla hayale gelmedik zulümler ika etmiştir!" 





İZMİR İşgal Kuvvetleri Kumandanı, TÜRK Hükümeti'ne verdiği notada, "işgalin İzmir ve civarına münhasır kalacağını" bildirmiş olduğu halde,

daha İLK GÜN'den itibaren
Yunan askerleri ileri hareketlerine devam etmişlerdir!


- İZMİR civarında SEYDİKÖY, GÖKÇÜKLER, CUMAOVASI, GÖRECE, AKÇAKÖY, ÇATALLAR, DEREKÖY ve
ÇAMURDERE köylerini işgal ettikten sonra, evleri yağmalayıp , ahalisini öldürdüler, binaları tamamen yaktılar!
- Yunan Kumandanı Albay ZAFIRIYO, bir beyanname yayınlayarak, "
AYDIN bölgesinin Yunanlılıkla 3000 yıllık bir
ilgisi bulunduğunu, işgalin daha içerilere doğru genişleyeceğini" ihsas ettirmişti!
- Mayıs'ın 27. günü Yunan kuvvetleri AYDIN'ı işgal ettiler!..
4 gün sonra "Yunanlar'ın Aydın'a gelmelerini kalben arzu etmedikleri" töhmetiyle, muallim AHMET EM
İN EFENDİ, eşraftan KAMİL EFENDİ, davavekili RAŞİT ve kardeşi ASIM, eşraftan ŞEFİK, SAFİ ve ÖDEMİŞ davavekillerinden REFİK ŞEVKET Beyler, NAZİLLİ davavekillerinden ÖMER LUTFİ BEY Aydın'a gelirken trende tevkif edildiler.
- Aynı gün eşraftan ve memurlardan bir çoğunu çeşitli sebeplerle tevkif ettiler. Bilahare, bunların yol kenarlarında, çöplüklerde PARÇA PARÇA olmuş cesetlerine rastlandı!
- İşgalin 3. gecesi kahveden evlerine dönmekte olan şehrin ileri gelenlerinden 6 kişi, bir Yunan subayı tarafından ölüml derecesinde dövüldüler! Aynı gece bir çok Müslüman'ın evine girilerek namusları kirletildi, kıymetli eşyaları yağmalandı!
- Sokaklarda dolaşan Yunan askerleri, gözlerine kestirdikleri insanları ölümlerden ölüm beğenmeye mecbur ediyorlardı! Canlarının istediği yere giriyor, yağma ve ırza tecavüz gibi her yerde tekrar ettikleri cinayetleri irtikab ediyorlardı. Yerli Rumlar'ın kılavuzluğu ile evlere giriliyor, zulüm en fakir ve âcizlere kadar gitgide genişliyordu!
- Yerli Rumlar'dan PAPUŞÇİ MİHALİKİ, tüccardan CANBAZZÂDE ALİ EFENDİ'ye şu tehdidi savurmuştu:
- "Yunan ordusu AYDIN'ı tahliye ederse (etmek zorunda kalırsa), gelecek olanlar burasını İNSANSIZ ve EVSİZ bulacaklardır!"
- Yunanlar ÇİNE ve NAZİLLİ hatlarını keserek telefonları zaptetmiş, Rumlar'dan başka Ermeni ve Museviler'in Müslümanlar'dan ayırt edilebilmeleri için "feslerini atarak şapka giymelerini," emretmişlerdi!.
- GERMENCİK Nahiye Müdür "ahaliden silah toplamıyor" bahanesiyle dövülerek hapsedildi!. Ahaliden 50 kişi bu yüzden işkence ve hakaretlerle öldürüldüler!
- GERMENCİK'ten AYDIN'a gitmek için trene binen 27 kişi, ve zorla bindirilen 34 kişiyi yol boyunca koyun boğazlar gibi kasaturalarla boğazdılar ve dön, gömleğine kadar soyarak çıplak cesetleri tren penceresinden attılar! 


- NEŞ'ETİYE köyü Yunan kuvvetleri itarafından yakılmış, ahalisi öldürülerek evler yağmalanmıştır! Kurtulabilen pek az insan günlerce dağlarda, ormanlarda aç, susuz dolaşşlardır.
- KARAPINAR ve ERİKLİ köyleri de aynı şekilde yağmalandıktan sonra, halkına en âdi tecavüz ve hakaretler icra edildikten sonra hepsi öldürüldüler! Sonra bu köyleri ateşe verdiler.
- Yunan askerleri KADIKÖYÜ ve OVA köylerini tamamen yakarak ahalisini öldürdüler! Evlerde, ahırlarda bulduklarını AYDIN'a naklettiler!
- Müslümanlar'a karşı umumi bir taarruza girişileceğinin hissedilmesi sebebiyle, mukabil bir müdafaa hareketi için AYDINLILAR birleşmek durumunda kaldılar. 




- Haziran'ın 28. ve 29. günlerinde evvelce hazırlanmış olan katliam programı tatbike konulunca, Yunanlar'la, artık canını dişine takmış olan Müslüman ahali arasında şiddetli bir çatışma başladı!.. Yerli Rumlar, bu işte Yunan askerlerinden daha müfrit, daha zalim davranıyorlardı! Müslüman ahalinin elinde kafi derecede silah yoktu. Bir çok evde taş ve sopalarla karşı koymaya çalışıyorlardı. Rumlarsa her türlü silaha maliktiler. Öldürmeyi tasarladıkları Türkler'den her nasılsa kaçabilenleri, arkadan mitralyözle tarıyorlardı! Yüksek yerlere yerleştirdikleri makineli tüfeklerle Müslüman evlerini ateş altına almışlar, getirdikleri gazyağı ve yağlı paçavraları umumi ve müthiş bir yangın çıkarmışlardı. Yangından kaçmak isteyen çoluk, çocuk, ihtiyar, kim olursa olsun, makineli tüfeklerle tarıyorlardı!
- Yine de 48 saat devam eden bu kanlı boğuşma sonunda, 30 Haziran'da şehir düşmandan nisbeten tahliye edilmiş durumdaydı. Ne var ki, yalnız AYDIN'da 10.000'in üstünde Müslüman Türk'ün canına kıyılmıştı! Sokaklar sahipsiz cesetlerle doluydu.


NAZİLLİ'DEKİ MEZALİM VE BİR RUM RAPORU :
- Yunan kuvvetleri Haziran'ın 3. günü NAZİLLİ'ye girdiler!.. Burada da ZİTO VENİZELOS diye bağırmaya zorlanan Müslüman Türkler, mukavemet ettikleri takdirde dövülmeye ve öldürülmeye başlandı!
- Yunan kuvvetleri yerleşir yerleşmez yerli Rumlar'la birlikte harekete geçtiler. Genç kadın ve kızlara tecavüz, Müslüman Türkler'in dükkanlarını, evlerini yağma, ve her rastladıklarına keyfi sövüp döğmeye başladılar! İnsanları "emir dinlemedi" gibi sudan bahanelerle öldürüyorlardı! Ezan okumaya çıkan müezzinleri dayakla minareden indiriyor, camilere toplanan Müslümanlar'ı hakaretle dağıtıyorlardı!
- Sonunda, ne pahasına olursa olsun, Türkler mukavete karar verdiler. Kanlı bir mücadele başladı. Yerli halk, bütün üstün silahlarına rağmen Yunanlar'ı şehirden çıkarmaya muvaffak oldu! 




- Ancak Yunanlar, daha önceden tevkif etmiş oldukları bir çok insanı da beraberlerinde götürdüler! Çekilirken güzergahtaki bir çok köyü yakarak, yıkarak ahalisini öldürdüler!
- 21 Haziran'da Aydın Mutasarrıfı ABDURRAHMAN BEY, İngiliz subayı Mr. HODER, Aydın Ceza Reisi HAKKI BEY'le eşraftan İZZET BEY, İtalyan Jandarma Kumandanı Mösyö KAROSINI ile birlikte NAZİLLİ'ye geldiler. NAZİLLİ'de cereyan eden mezalimi hep birlikte tesbit ettiler.
- "Memleketimizde İSLAM ve HRİSTİYANLAR'ın gerek insanca, gerek maddeten uğradıkları ziyanlar ile, şahit olduğumuz haileden geri çekilen Yunan ordularını mes'ul buluyoruz. Bu haileye bir an evvel nihayet vermek için gerek müttefiklerimiz, gerekse Hükümetimiz nezdinde lüzumlu teşebbüslerde bulunulmasını hem CEMAATİMİZ adına, hem de medeniyet ve insaniyet namına rica ve istirham ederiz."
İMZA : NAZİLLİ RUM HAVRASI müteaddid Rumlar'ın imzaları

MENEMEN :
- MENEMEN Kaymakamı KEMAL BEY, kazanın ileri gelenlerini toplayarak "işgalin İtilaf Devletleri'nin kararıyla, asayişi temin etmek maksadıyla ve geçici olarak cereyan edeceğini" bildirdi. Sakin davranılmasını istedi. Böylece büyük bir hata yapmış oldu.
- Bu yüzden halk Yunan kuvvetlerinin şehre girişini sükunetle karşıladı. Hatta ellerinde silah olanlar, bunları işgal kuvveti kumandanına teslim ettiler!
- BERGAMA'ya gitmekte olan bu işgal kuvveti, bu harekatı sırasında hiç bir şey yapmadı. - Fakat, BERGAMA'dan çekilmeye mecbur edilince, zulüm ve katliamlara başlandı!
- 15-16 Haziran'dan itibaren harekete geçtiler. Geceleyin Hıristiyan mağazalarına yerli Rumlar'ın izcileri vasıtasıyla haç işareti dağıtıldı! Onlara silah ve elbise verildi. Şehrin hakim noktalarına mitralyözler yerleştirildi.
- Cinayete KAYMAKAM'ı öldürmekle başladılar. KEMAL BEY'i gecelik entarisiyle yakaladılar ve işkenceyle öldürdüler. Zenginlerin evlerini bastılar, mallarını yağmaladılar. Çocukları süngü uçlarında havalara kaldırdılar! 

- Ertesi gün çarşı ve sokaklarda umumî bir katliama giriştiler. Şoselerin kenarları kısa zamanda Müslüman Türkler'in cesetleri ile doldu!
- KOVACI BAĞI denilen yerde Müslümanlar'ın cesetlerini üst üste yığarak, gaz döküp yaktılar!
-
İSTASYON civarında ARNAVUT SALİH'in karısı ve kızının cesetleri bulundu!
- YIKIK DE
ĞİRMEN tepesinde bir çok Müslüman'ın cesetleri, yarı gömülmüş bir şekilde tesbit edildi! MENEMEN'in fabrikatör tüccarlarından SEFER EFENDİ şunları anlatmıştır:
- "15 Haziran Pazar günü mağazamda oturuyordum. Birden Rum Çarşısı'ndan bir kalabalık göründü. Önde yerli Rum ileri gelenleri ve yerli Rumlar'dan müteşekkil bir mızıka vardı. Onları, ellerinde çiçeklerle Yunan taburu takip ediyordu."
- "Yerli Rumlar ZİTO VENİZELOS diye bağırıyor, ve Müslümanlar'a hakaret ede ede geçiyorlardı. Bu tabur BERGAMA'ya gidiyordu."
- "4 gün sonra aynı tabur perişan bir halde geri döndü!"
- "Hemen o gece
şehrin etrafındaki yüksek yerlere mitralyözler yerleştirildi. Bazı yerlere askerler kondu."
- "Ertesi gün çarşıda kahvede oturuyordum. Öğleye doğru Rum mahallesinden silah sesleri gelmeye başladı. Herkes dükkânlarını kapamaya ve evlerine doğru koşmaya başladı. Ben de kendimi eve attım."
- "Eve gelince gördüm ki, DEĞİRMEN DAĞI'ndan ve istihkamlar içinden şehre mitralyözlerle ateş yağdırılıyordu! Saat yarımda başlayan bu ateş 4'e kadar devam etti."
- "1-2 saat sonra şehirde sükun teessüs eder gibi oldu. Meraktan kendimi dışarı attım. Sokağa adım atar atmaz, önümde 3 kadının cansız yattığını gördüm. Bir yanda 10 yaşlarında bir çocuk yatıyordu. Biraz ilerde vurulmuş bir kız çocuğu imdat bekliyordu. Komşum İSHAK EFENDİ de avlusunda vurulmuştu. Tekrar eve döndüm."
- "Bir müddet sonra çiftlikteki hizmetçim geldi. Ağlayarak AHMED'in öldürüldüğünü, ineklerin alındığını anlattı!"
- "18 Haziran gününe kadar sokağa çıkmadım. O gün asayiş teessüs etti. 'İzmir'den İngiliz, Fransız mümessillleri geldi,' dediler. Hükumet'e gittim. Orada Kaymakam KEMAL BEY'in ve jandarmaların şehit edildiğini öğrendim."
- "Şunu söyliyelim ki, 3-4 gün zarfında Yunan neferleri MENEMEN'in içinde 300, civarında da 700 kadar Müslüman'ı şehit ettiler!"
- "REŞİT EFENDİ'nin 3 yaşındaki kızını öldürme tehdidi ile 300 lira kağıt para ile 500 altınını aldılar."
- "KAYSERİLİZADE İBRAHİM EFENDİ ve kardeşini süngüleyerek 3000 altınını gasp ve tekmil eşyasını yağma ettiler."
- "KÜÇÜK HACIZADE MEHMET EFENDİ'nin evini tamamen soydular." - "Çarşıdaki bütün Müslümanlar'ın mağazalarını yağmaladılar!"
- "Şube Reisi CEMİL, kardeşi ŞEVKİ, Ceza Reisi HAFIZ MAZHAR ve akrabasından HACI ZEKİ Beyler süngü ve kurşunla yaralanarak 100 liraları alınmıştır."
- "Rençber BÜYÜK EMİN'i, MUSTAFA OĞLU MEHMET ve hizmetçisini şehit ettiler, hayvanlarını alıp götürdüler."
- "MUSABEY, HELVACI, KESEK TÖREKLİ, GÜZELHİSAR köyleri de tamamen yağma ve tahrip edilerek ahalisi katliam edildi!" 


BERGAMA :
- Yunan askerleri BERGAMA'ya gelir gelmez, kumandanları kasabanın ileri gelenlerini toplayarak "kimsenin mal, can ve ırzına dokunulmayacağını, " söyledi.
- Ancak işgalin ertesi günü, ayak bastıkları her yerde işleyegeldikleri cinayetlere burada da başladılar!
- TEKEL
İ köyü Muhtarı MEHMET ALİ AĞA'yı sebepsiz yere şehit ettiler! Mallarını yağmalayıp götürdüler.
- Kestil Köprüsü civarında HAMAMCIZADE İSMAİL ve eniştesi KENAN'ın 80 dönümden fazla arpa ve buğday tarlasını yaktılar!
- TUZCU MUSTAFA'nın çiftliğini basarak bütün mallarını yağmaladılar!
- Ba
ğlar arasında 4 müslüman cesedi süngü ile o derece delik deşik edilmişti ki, hüviyetleri tesbit edilemedi!
- ABDURRAHMAN AĞA'nın önüne çıkan Yunan askerleri 180 adet YÜZLÜK banknotunu, bir diğer şahsın da 30 Osmanlı lirasını aldılar. Ellerindeki altın yüzükler ve saatleri de çalınmıştı.
- Beraberlerinde getirdikleri 4 yerli Rum serserisi ile AYAZMENT, DİKİLİ sahillerine çıkıp etrafa yayılan 60-70 kadar Yunan askeri, bulabildikleri bütün hayvanları sürüler halinde önlerine katıp kayıklarla MİDİLLİ adasına taşımaya başladılar.
- Yağma ve işkencelerden bizar olan halk, işgalin 5. günü 2 top ve 3 mitralyöz ile mücehhez 1.000 kişiden fazla Yunan kuvvetine hücum ettiler!
- 8 saat süren kanlı bir çarpışma neticesinde Yunanlar ağır kayıplar vererek gece şehri terkedip, MENEMEN istikametinde çekilmeye mecbur oldular.
- MENEMEN'e kadar yolda rastgeldikleri bütün Müslümanlar'ı ve güzergah köylerini yakıp yıkarak ahalisine ellerinden geldiği kadar zulüm ve işkence tatbik ettiler.
- Ertesi gün MİDİLLİ'den DİKİLİ'ye 4.000 kişilik yeni bir kuvvet çıkarılarak, 3 koldan şehre hücuma geçtiler.
- Tüccardan FAİK, Telgraf Müdürü MEHMET ASIM, Düyun-u Umumiye memuru ALİ ve oğlu HALİL Efendiler ile ARNAVUT SADIK AĞA ve daha bir çok kimseyi feci şekilde öldürdüler!
- BERGAMA'ya uzanan yol boyunca KIRIKLAR, SABANCI, SAZKÖY, KALARGA, ÇAMKÖY, ALACALAR, TEKELİ, SANDAL köyleri ile HACI İBRAHİM, BEKTAŞ HÜSEYİN AĞA ve HACI RIZA'nın çiftliklerini kâmilen yaktılar ve ahalisini, 70'lik ihtiyardan kundaktaki bebeğe kadar kılıçtan geçirdiler!
- KAÇIKÇI ve DÜNDARLI köylerini yağmalayıp yaktıktan sonra ahalisini kurşuna dizdiler! Yağmaladıkları mal, eşya ve zahireyi MİDİLLİ'ye naklettiler!
- BERGAMA'daki mukavemete içerleyen zinde Yunan askerlerinin gözleri dönmüş birer canavar kesilmişlerdi! Cinayet, ırza tecavüz, yağma ve hırsızlığı her yerden daha hırslı ve daha zalimane bir surette tatbike koyuldular!
BERGAMA'DA VAZİFELİ BULUNAN İNGİLİZ YÜZBAŞISI BAXTER WILLIAM'IN ANLATTIKLARI :
- "BABABEKİR Mahallesinde bir eve afyoncu 2 Yunan askerinin daldığını gördüm... Hemen arkasından içeriden gürültü ve bağşmalar gelmeye başladı. Evin erkeğini sürükleyerek merdivenlerden aşağı indirdiler. OSMAN adındaki bu yaşlı adam eline bir odun geçirmişti, tekrar içeri daldı. Ben de arkasından girdim. Merdiven başında OSMAN'ın kızı FATMA'yı 2 Yunan askeri, elbiselerini yırtarak soymaya ve bağlamaya çalışıyorlardı!. OSMAN Yunanlar'dan birine elindeki sopayı var kuvvetiyle yapıştırdı! Yunan yere yıkıldı. Diğeri silahını yerden alıncaya kadar bir darbe de o yedi! İlk yıkılan Yunan silahına uzanırken bir tekme ile silahını uzaklaştırdım. Bu sefer belinden uzun bıçağını çekti. Bana vurmak için doğrulurken tabancamı başına doğru ateşledim!"
- "Bu sırada OSMAN elindeki sopayı bir ona, bir ötekine yapıştırıyordu! Askerlerden bir merdivenlerden aşağı yuvarlandı. OSMAN'ın karısı ve kızı şaşkın gözlerle bu ölüm kalım kavgasını seyrediyorlardı!"
- "Birden merdivenlerden 6 Yunan askerinin hızla çıktığını gördüm. Süngülerini göğsümüze doğru uzattılar! Yerden kalkan asker OSMAN'a saldırarak dövmeye başladı. Bana, 'Gidiniz!' dediler. Gitmek istemedim. 'Sen bilirsin,' dediler. Altıma bir sandalye verip, 'Otur, seyret,' dediler. İstemedim!
- "Birisi genç kıza saldırdı. O sırada duydu
ğum sesin nasıl vicdanları parçalayıcı olduğunu anlatamam!.. Tesbih böceği gibi kapanıp iffetini korumak istiyordu! Yunanlardan biri bir bacağını, diğeri öteki bacağını tutuyor, başkaları da göğüslerine saldırıyordu!.. 'Alçaklar!" diye bağırmışım!.. Beni zorla merdivenlerden indirip sokağa attılar! Kaldığım yere koştum. Askerlerimden birini hemen yazdığım mektupla karargaha gönderdim. Kan tutmuş gibi, tekrar OSMAN'ın evine döndüm."
- "Çıt çıkmıyordu!.. Merdivenlerden çıkınca gördüğüm feci manzara karşısında dilim tutuldu!... OSMAN'ın karısı ve kızı çırılçıplaktılar. Bütün vücutları kan içinde idi. Genç kızın mavi gözleri açık kalmıştı. Ağzı kan dolu idi!.. OSMAN'ın ise, başı adeta yamyassı olmuştu!.. Gözlerim dolu dolu, oradan ayrıldım!"

MANİSA :
- İZMİR' işgal eden Yunan kuvvetleri aynı bahanelerle bir kaç gün sonra MANİSA'yı da işgal altına aldılar.
- 23 Mayıs 1919'da, Yarbay ÇARAKLOS kumandasında bir Yunan taburu, yerli Rumlar'ın coşkun tezahüratı altında MANİSA'ya girdi!..
- Bu taburun İZMİR'den hareket ettiği duyulur duyulmaz, yerli Rumlar asırlardır müsamahasında yaşadıkları Müslüman Türkler'in mal ve canlarına tecavüze başlamışlardı!.. Yunan askerinin şehre girmesinden EVVEL, Rumlar'ın 100.000 kiloya yakın zahireyi yağmalayarak paylaştıkları, bilahare tesbit edilmiştir.
- Yunan askerinin şehre girmesinden sonra taarruz ve tecavüzlerine BİRLİKTE devam ettiler! Önce bir sıkıyönetim ilan ettiler. Bütün Müslüman köylerindeki silahların müsadere edileceğini bildirdiler. Toplanan silahlar MUHİLLİ köyünde depo edilerek yerli Rumlar'a dağıtıldı!
- Bir çok müslümanın fesleri başından alınarak yırtılıyordu!
- Şehrin ana caddelerine nöbetçiler koyarak gidip gelen Müslümanlar'ın üzerini aramaya, tırnak çakısına kadar ne buldularsa almaya başladılar!
- Kadınların üstü başı yoklanmak bahanesiyle, veya evlerine girerek tecavüzlerde bulundular!
- Devlet ambarlarındaki mal ve zahire, kısmen Yunan ordusu ihtiyacına ayrılarak kalanı yerli Rumlar'a pe
şkeş çekildi!
- İtilaf Devletleri mümessilinin murakabesi altında olmasına rağmen askeriyenin büyük deposunu, pencerelerini kırmak suretiyle soydular, 3 araba cephane aşırdılar!
- Her gün bir çok bahane ile Müslüman Türkler'i tevkif ederek Divan-ı Harb'e gönderip işkence yaptılar...
Bunlardan tüccar MUSA KAZIM EFENDİ şunları anlatmaktadır:
- "Yunan taburunun gelişinden 7 gün sonra silah aramaya başladılar. Her mahalle için 2 çavuş, 2 nefer, yerli Rumlar'dan 2 genç, bir de arabacı vardı. Evden eve gezdiler. En evvel KARAOSMANOĞLU'nun evini, SONRA HALİT PAŞA'nın evini aradılar. MÜFTÜZADE KAMİL EFENDİ'yi 'Niye silahları vermiyorsunuz?' diyerek ağır şekilde dövdüler!.. Evlerden saat, yüzük, bilezik gibi pek çok kıymetli eşya kayboldu." 

- "Bu esnada yerli Rumlar'dan bazıları dayaktan sonra 'Sizi kışlaya götüreceğiz,' diye ahaliden bir kısmını götürdüler. Bunlardan 12 kişi meydana çıkmadı! Daha sonra 5'inin cesedi bir dere içinde bulundu. Fransız, İngiliz ve İtalyan mümessillerin bulunduğu hazır halde defnedildiler.
- "Cenazelerin muayenesinden, birisinin Uncu MEHMET BEY olup, (55 yaşında), burnunun ve kulaklarının kesildiği, gözünün süngü ile oyulduğu, karnının derisinin koyun gibi yüzüldüğü ve bu işkencelerinin CANLI olduğu sırada yapıldığı anlaşılmıştır."
- "Arama günü HAKİM EFENDİ birinin müdafaasına teşebbüs ettiğinden, dövülerek kolları süngülenmiş, ve yaralı kolları arkasından bağlanarak kışlaya götürülmüştür."
- "Olanlar, Müftü Efendi ve Mutasarrıf tarafından Fransız ve İngiliz komiserlerine bildirilmiş, bunun üzerine ertesi gün Yunan taburları yerlerinden kaldırılmıştır."
- "Kaldırılan alayın yerine başka bir alay gelmiştir."
İZMİR Müdafaa-yı Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti'ne verilen bilgiler:
- "MANİSA'da oduncu İBRAHİM evinden alınarak götürülmüş, debbağ HAFIZ İSMAİL OĞLU İBRAHİM ile göçmen, eski MEVLEVİHANE civarında kesilmiş olarak bulunmuştur."
- "ŞAKİR PAŞAZADE MUSTAFA BEY dövüldükten sonra teessüründen vefat etmiştir!"
- "Çarşı Camii imamı MUHİDDİN EFENDİ, 'Yunanlar aleyhine dua etmek' ithamıyla dövülmüştür."
- "NEVRES AĞA dövülmüş, iki kolu kırılmıştır."
- "MANİSA Hakimi VEYSİZADE MEHMET BEY dövülmüş, dipçik zoruyla karakola götürülmüştür."
- "TAHİR PAŞAZADE MEHMET BEY'in oğlu TAHİR BEY, dayakla öldürülmüştür!"
- "TESALYA muhaciri, 80 yaşındaki MAHMUD BEY, evinden götürülmüş, KIRTIK DERE civarında süngülenmiş olarak bulunmuştur."
- "TOPÇUBAŞI İSMAİL de aynı yerde kesilmiş olarak bulunmuştur. Ayrıca 2 ceset daha bulunmuştur!"
- "MANİSA'nın ÇAKAL AZMAĞI civarında 3 müslüman cesedi görülmüş ise de, hüviyetleri anlaşılamamıştır."
- "Bu meyanda evlerine taarruz edilen, malları yağmalanan kimseler pek çoktur. MANİSA'daki mezalim, büyük yangınla tamamlanmıştır!"
KARACABEY müddeiumumisi (savcı) ALİ KEMÂL BEY de şu hadiselere şahit olmuştur:
- "Yunanlar bizim kapıyı kırmağa başladıkları zaman, yandaki komşu bahçesine, oradan da diğer bahçeye kaçtım. (Bahçedeki) ev kadınlarla dolu idi. Yunan askerleri süngü, sopa ve bıçak tehdidi altında zavallıların ırzına geçiyorlardı!.."
- "Bir Yunan askeri karşıma dikildi, 'para, para' dedi. Üzerimde 80 altın vardı. Hemen keseyi çıkarıp verdim. Tekrar bizim eve döndüm. İçeride birşeyler kırılıyordu. İki Yunan yine 'para, para' diye bıçaklarını çektiler. 'Arkadaşlarınız aldı,' dedim."
- "O sırada o evden kaçan kadınlardan biri yanımda peydah oldu. Askerler beni bırakıp kadına çullandılar!.. O kadar şaşkınlaşştım ki, (öylece bırakıp) tekrar o kadınlarla dolu eve geldim."
- "Gördüğüm manzara korkunçtu. Duvar diplerinde, avluda, merdiven üzerinde kadınların ırzlarına geçiliyor, dayak atılıyor, ve bıçaklar saplanıyordu!.. Ayaklarının altında (o anda doğurduğu) bebek bulunan bir kadın, hâlâ dayak yemekteydi!" 


MUHTELİF VAHŞET ÖRNEKLERİ :

- AKOLUK köyünde ahali ağaçlara çıkartılarak, ve ağaçları dibinden baltalayarak devirmek suretiyle işkenceye maruz
bırakılmışlardır!
- DÖFOLAR köyünde bir ihtiyarı, silahı olanların isimlerini söyletmek için iki ayağını yere ve kollarını HAÇVARİ duvara ÇİVİLELİP bir hafta bu durumda bırakmışlar, her gün dövmek suretiyle yavaş yavaş öldürmüşlerdir!
- ORTAKÖY'de eşraftan 10 kişiyi ayaklarından asmak ve tenasül uzuvları kırbaçlamak suretiyle işkence etmişlerdir. - ALINCAK'ta genç çocuk ve delikanlıları, KIZGIN YAĞ'a sokarak ve YAKMAK suretiyle inletmişlerdir!
- ÇOBANLAR köyünde 9 yaşında bir kız, CAMİ'de, saatlerce bir sürü canavar ruhlunun ihtirasına alet edilmiştir! (tecavüze uğramıştır!)
- ÇEKÜRLER'de ..... (ADI MAHFUZ ERKEK) AĞA'ya 75 yaşında olmasına bakmayarak, sırf zulüm olsun diye, 15 kişi tecavüz etmişlerdir! 



DÜNYADA TÜRK SOYKIRIMINI BELGELEYEN KİTAPLARDAN BAZILARI :
- Anadolu'da Yunan Zulüm ve Vahşeti (I, II ve III. Kısımlar) , Ankara Matbuat ve İstihbarat Matbaası, 1338 (1922) - Bulgar Mezalimi , İstanbul, 1325 (1909)
- Bulgar Vah
şetleri , İstanbul 1328 (1912)
- Bursa Vilâyetinde Yunan Fecaii , Bursa Vilayet Matbaası, 1342 (1925)

- Pierre Loti , Can Çekişen Türkiye, İstanbul , 1329 (1913) - Dimetoka'da Kanlı Bir Levha , 1325 (1909)
- İzmir ve Mülhakatı ile Civarında Yunan İşgâlinden Mütehaddis Fecaii Hakkında Vürûd Eden Raporlar ile Bazı Muharrerat , Hilâl Matbaası, İstanbul, 1335 (1919)
- İzmir Fecai
-
Şeyh Müşir Hüyesin Kaydavi , İslâma Çekilen Kılıç, yahut Alemdârân-ı İslâmı Müdafaa , İstanbul , 1919 

- Ahmed Cevad , Kırmızı Siyah Kitap , İstanbul, 1329 (1913)
- Lozan Zabıtları (4 cilt ve ekleri) , Ahmet
İhsan ve Şürekâsı Matbaacılık Osmanlı Şirketi, İstanbul, 1341 (1925) - Makedonya'da Yunan Mezalimi , İstanbul, 1914
- Müslümanlara Mahsus,
İstanbul , 1329 (1913)
- Orta Anadolu'da Yunan Mezalimi (I,II,III ve IV. cüzler) , Orhaniye Matbaası,
İstanbul, 1337 (1921)
- Avrupa Siyaseti, Türkler'in Felâketi ,
İstanbul 1329 (1913)
- Pontus Mes'elesi , Ankara Matbuat ve
İstihbarat Matbaası , 1338 (1922)
- Türkiye'de Yunan Fecaii Cilt I-II , Matbua-i Ahmet
İhsan ve Şürekâsı, İstanbul , 1338 (1922)
- Türk Kaatilleri ve Yunanlılar , Matbaa-i Amedi,
İstanbul, 1322 (1906)
-
Şeyh Müşir Hüseyin Kaydavi , Türkiye İslâm İmparatorlunun İstikbâli , İstanbul, 1919
- Pol Hevri , Türkiye Nasıl Payla
şıldı? İstanbul , 1329 (1913)
- Yürekler Acısı , Matbuat ve
İstihbarat Matbaası , Ankara, 1337 (1921)
- Zavallı Pomaklar ,
İstanbul, 1330 (1914)
- Teoman Ergene, Türk Ortodoksları ,
İstanbul, 1951
- Dimitri Kitsikis , Yunan Propogandası ,
İstanbul , 1965
- Mehmet Arif , Ba
şımıza gelenler , 3 Cilt , Tercüman 1001 Eser
- Hasan
İzzettin Dinamo , Kutsal İsyan - Kutsal Barış 15 cilt
- Ömer Seyfettin , Bomba
- Ömer Seyfettin , Beyaz Lâle
- Halide Edip Adıvar , Vurun Kahpeye
- Halide Edip Adıvar , Türk'ün Ate
şle İmtihanı
- Mehmet Perinçek , Ermeni Devlet Adamı B.A. Boryan'ın Gözüyle Türk-Ermeni Çatı
şması, Kaynak Yayınları - Ermeni Komitelerinin Emelleri ve İhtilal Hareketleri , Kaynak Yayınları, 2007
- Ovanes Kaçaznuni , Ta
şnak Partisi'nin Yapacağı Bir şey Yok , Kaynak Yayınları, 2005
- A.A. Lalayan , Ta
şnak Partisi'nin Karşıdevrimci Rolü , Kaynak Yayınları, 2007
- Kızıl Kitap, Ta
şnak Mezalimi , Kaynak Yayınları, 2007
- A.B. Karinyan , Ermeni Milliyetçi Akımları , Kaynak Yayınları, 2007
- Selami Kılıç , Ermeni Sorunu ve Almanya , Kaynak Yayınları, 2007


alıntıdır.
NOT: ayrıca İngilizce olarak Greek Atrocities in Smyrna and Asia Minor olarak iki ayrı belge. 


https://semrabayraktar.blogspot.com/2012/09/anadoluda-yunan-zulmu-ve-turk-soykirimi.html



'Prometheus' ne demek?

PrometheusHesiodos'a göre İapetos'la ve Klymene'nin oğlu ve AtlasMenoitios ve Epimetheus'un kardeşidir. Bazı metinlerde Prometheus'un annesi Asia ve kardeşi Athos olarak gösterilir. Prometheus, öteki kardeşleri gibi, tanrısal düzene kafa tutmuş, karşı çıkmış ne var ki öteki kardeşlerinden farklı olarak sonunda insanoğlunu yaratarak ve onlara ateşi (yaratıcılığı, bilimi, uygarlığı) vererek bu düzeni değiştirmeyi başarmıştır.




🎞️🇹🇷Türk Dünyası'nın Yeni Bayrağı Ne Anlama Geliyor, Türk Birliği Kurulacak Mı?

ORTAK KÜLTÜR, ORTAK MİRAS  Ortak tarih, ortak edebiyat, ortak kültür... Türk dünyası, gücünü Türk Devletleri Teşkilatı ile artırıyor. Teş...