20200329

✍️ Salgın, bölgesel jeopolitik ve İstanbul Kanalı - Amiral Cem Gürdeniz


BÖLGESEL JEOPOLİTİK


Kovid-19’un gündemimize girdiği Aralık 2019 sonrası yaşananlar yeni jeopolitik dönemin ip uçlarını şimdiden ortaya çıkarıyor. Çok kutuplu, Asya yüzyılının öne çıktığı bir dönemde Pandeminin başta Çin, Güney Kore, Japonya gibi Asya ülkelerinde en az hasarla atlatılmış olmasından ABD, AB ve Türkiye’nin dersler çıkarması gerekiyor. Halkçı ve sosyal devletlerin, dijital teknolojiyi bir kuvvet çarpanı olarak kullandığı bir savaştan bahsediyoruz. Bu savaşın galipleri küresel ve bölgesel jeopolitiğin pek çok parametresini etkileyecek potansiyele sahiptir.

KEMALİZM YENİDEN

Şüphesiz neoliberal ekonomik politika uygulayan ülkeler en azından sağlık sektöründe Keynesyan politikalar uygulayan devletler yanında sınıfta kaldılar. Tarihi boyunca her dönemde çok büyük çaplı salgınlardan çok çekmiş, bedel ödemiş olan Çin’in devlet politikası en çok Türkiye’nin ders alması gereken örnekler sunuyor. Zamanında Hıfzıssıhhayı kurmuş, başta tüberküloz, trahoma, frengi ile baş etmiş, milli olanaklarla aşı üretmiş ve zor anlarında aşı göndererek Çin’e yardım etmiş Türkiye, şimdi de Çin’den gelen tıbbi destek ve tavsiyeler ile rota çiziyor. Çin’i başarılı kılan temel devletçi, halkçı ve sosyal devlet prensiplerini karma ekonomi modeli ile uygulayan Çin’in aslında Kemalizm’i uyguladığını söylememiz yanlış olmaz. O zaman Türkiye’nin bu başarılı politikaya geri dönmesi yeni dönemin en acil gereksinimidir. Kamucu, üretici, tüketimde minimalist, laik, halkçı, sosyal, demokratik bir hukuk devleti olarak cumhuriyeti daha yükseğe taşımamız aydınlık geleceğin yegane reçetesidir. Muhafazakar demokrasi söylemiyle 2002’den bu yana iktidarda kalan siyasi parti ile neoliberal Atlantikçi politikaları takip eden ana muhalefet partisinin, yani her ikisinin de Kemalizm’e yani kurucu ideolojiye dönme ve dışarıdan ithal politikaları terk etme zamanı gelmiştir.

DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK POLİTİKALARINA GELİNCE

Türkiye AB İlişkileri. AB yaşamının en önemli var oluş krizi ile karşı karşıyadır. En ciddi ve yaşamsal bir krizde başta İtalya ve İspanya olmak üzere birlik üyelerine eşgüdüm ve işbirliği içinde yardım edememiştir. Ortak AB hayalinin simgesi olan Şengen fiiliyatta bitmiştir. Türkiye çökme aşamasına gelen bu Birlik ile Covid19 sonrası dönem ilişkilerinde, başta Gümrük Birliği’ni masaya yatırarak, devam edip etmeme konusunda karar vermelidir.

TÜRKİYE – YUNANİSTAN İLİŞKİLERİ

AB’nin çatırdadığı, varoluş nedenini sorgulamaya başladığı; karşılıklı yardım ve dayanışmanın ortadan kalktığı bir konjonktürde Yunanistan’ın geleceğe yönelik yeni bir durum muhakemesi yapması gerekiyor. Şartlar 1922 Eylül’ünden farklı değildir. Yunanistan, Türkiye’nin bölgesel gücü ve üstünlüğünü kabul ederek 1923-1955 arasında yaşanan Türk - Yunan işbirliği ve karşılıklı uyum dönemini yeniden başlatabilir. Arkasında güvenebileceği AB’nin en azından önümüzdeki 3 yıl birlik olarak hareket edemeyeceğini kabul etmek ve Türkiye ile yeni bir başlangıç yapmak zorunda kalacağını düşünmek zorundadır. Pan Helenist, Enosis’ci, Megali İdea soslu hayalperest politikalardan ve sosyo politik iklimden vaz geçme zamanı çoktan gelmiştir. Kovid-19 sonrası dönemde kuruluş dönemi ayarlarına geri dönmekten başka seçeneği kalmayan Türkiye ile bölgesel işbirliğine gitmesi ve özellikle Ege ve D. Akdeniz’de Türk mavi vatanına yönelik egemenlik iddialarından vaz geçmesi gelecek nesillere barış ve huzur getirecektir. Bu rota dışında Türkiye ile güç mücadelesine girerek, mevcut sorunları kriz potansiyeline taşımak, Yunanistan’ın hem kalkınmasını hem refahını, hem de huzurunu olumsuz etkileyecektir.


Alıntı/Kaynak: https://aydinlik.com.tr/haber/salgin-bolgesel-jeopolitik-ve-istanbul-kanali-203980-3