20201031
20201029
Kadim Türk Tarihi 15 bin yıl geriye gidiyor...
Çinliler Sun Yat Sen gibi Atatürk'ü de çocukluklarından beri biliyor- Kamil Erdoğdu
"Çin'de Mustafa Kemal Atatürk'ü bilmeyen lise öğrencisi hemen hemen hiç yoktur. Çünkü bizim ülkemizde yıllardan beri lisede mecburi ders kitabı olarak okutulan 'Yakınçağ ve Çağdaş Dünya Tarihi' kitabı, Mustafa Kemal ve onun önderliğindeki Türk devrimini de içermektedir. Hatta kitabın ilk sayfasında Lenin ve Gandhi'ninkilerle birlikte Atatürk'ün de portresi bulunmaktadır. Kitabın içinde de Atatürk'ün kara tahta başında yeni harfleri öğretirken resmi vardır."
20201028
🎞 Anadolu'da Türk Kurtuluş Savaşı'nda Azerbaycan Türkleri
Azerbaycanlı enerji şirketi Socar'ın 29 Ekim için geçen yıl yayınladığı video...#Atatürk #29Ekim #CumhuriyetBayramı #Atamizindeyiz
— Tansu YEĞEN (@TansuYegen) October 29, 2020
pic.twitter.com/XK43tpqXOc
20201026
✍️ Ötüken-Vatikan - Begümşen Ergenekon
Ötüken-Vatikan
Begümşen Ergenekon
16 Ekim 2020
“Ötüken ve Vatikan aynı kelimenin değişik söylenişidir. Gerçek anlamı GÜNEŞ TANRISI demektir (Mutlu 2008:123).” Eski Türklerin ÖTÜKEN inancı, şimdi Rusya ile Moğolistan arasında ormanlarla kaplı bir dağda, toprağa (yeryüzü) ve güneşe olan saygının gösterildiği önemli Göktürk başkenti ve Tengri inancı merkezidir.
İzmirli Homer ve Bodrumlu Heredot’a göre Turova (Troya/Çanakkale), Batı Anadolu ile Akdeniz bölgemizden İtalya’ya göç edenlere Etrüsk denir. Onların kurduğu Roma şehrinde gün doğarken Güneş Tanrısına dua ettikleri tepenin ismi de, konuştukları Türkçe lehçesinde VATİKAN’dır . Yani OT + OKAN/ÜLGEN = GÜNEŞ + TANRI = ÖTÜKEN demektir.
Sümer Türkçesinde ise UTU+UGUN = GÜNEŞ+YARADAN = Yaratan Ateş/Güneş anlamına gelir (1). OT veya OD Türkçe’de ateş aynı zamanda ateş demektir. İskandinav ve Cermenlerce Savaş Tanrısı olarak MÖ 1. Yüzyıl) kutsallaştırılan Türk Hakanı ODİN’nin ismi de ateş saçan manasını taşır ve ODUN ile bağlantılıdır.
Cermen Dillerinde Çarşamba günü ateş saçan ODİN’e atfedilir ve tapılırdı, İngilizcedeki Wednesday (woodensday) gibi. Şimşek ve yıldırım tanrısı TOR (THOR) filmlerinden akıllarımızda kalan bu inanç yine Anadolu kökenlidir. Thursday, Cermen dillerinde haftanın Tor’a tapılan günüdür. Dörog Macarcasıdır. Turovalı demirci bir yiğidin adı olarak da bilinir.
Türk dilli Hattilerde TARU, Sümerlerde UBUBUL, Hititlerde TEŞUP, Etrüsklerde APULLU/APLU, onlardan esinlenen Latinler ve Mora Yarımadası kent devletlerinde APOLLO, Hurri’lerde yine APLU, İnkalarda İLYAPA, Arapçada EBABÜL (kuşu)dur.
ALP-ULLU ise Trakyada 1926-27 yılında kurulan tarihi şeker fabrikasının kurulduğu ALPULLU kasabasının ismidir. Kırklareli ilinin, Babaeski ilçesine bağlıdır. Lüleburgaz’da ilk okul birinci sınıfa giderken, babamın tugay kurmay başkanlığı sırasında fabrika lojmanında oturan mühendis bir akrabamızı ziyarete ettiğimiz nahiyenin ta kendisidir.
DUMUGİRATUKU
Göbeklitepe, Çatalhöyük, Turova, Frig, Efes gibi antik Türkiye uygarlıklarından Avrupa ve ABD’ye göçedenler pek çok kelime ve simgeyi de oraya taşımıştır. “Örneğin DEMOKRASİ kavram ve kelimesinin ilk görüldüğü uygarlık Sümer uygarlığıdır (MÖ 4000-2000). Sümerce DUMUGİRATUKU kelimesi günümüze Demokratika, Demokrasi olarak gelmiştir. Bu kelimeyi ve kavramını Sümer Uygarlığının doğuşundan 3000 yıl sonra tarih sahnesinde görülen Mora Yarımadası kent devletlerini Yunan/Grek (adı altında yaratılan yapay tarih) uygarlığına mal etmek, bilim ve insanlık adına utanç verici bir tutumdur.
“Sümerler ve Etrüskler Türkçenin Orta Doğu ve Batı dillerinin özünü oluşturmasına neden olmuştur. Dahası (Lidya/Anadolu kökenli) Etrüskler Avrupa’da, Sümerler Orta Doğu’da ortaya çıkan tüm uygarlıkların altyapısını oluşturdular ve hiçbir zaman silinmeyecek şekilde halen yaşayan damgalarını vurdular.
ABD’nin sembolü olan Özgürlük heykeli bir Sümer Tanrıçasının simgesidir. Batı dünyasının kullandığı alfabe özünde bir Etrüsk (Türk) alfabesidir. Avrupa Birliğinin bayrağındaki 12 yıldız, Musevilikteki 12 kabile, Hıristiyanlıktaki 12 Havari, Müslümanlıktaki 12 İmam, Sümer Tanrılar Evindeki 12 Tanrı inancının etkisinden başka ne olabilir? Çağımızın siyasal koşulları içinde, Sümerce ve Etrüskçenin birer arkaik Türk lehçeleri olduğu gerçeğini saklamaya çalışsa da bu tür siyasi yaklaşımlar, bilimsel gerçeklerin karşısında her zaman diz çökmüştür, diz çökecektir. (Mutlu, 2008:119-120).
Etrüskler Avrupa’nın ilk uygarlığıdır çünkü Etrüsklerin Avrupa’ya, (antik Türkiye’den getirdiği) uygarlıklar şöyledir: Alfabe ve yazı, şehircilik, hukuk ve devlet, kanalizasyon ve drenaj; yol, tünel, su kemerleri, sulama kanalları, su seti, lağım ve boşaltılması, Çatı kemeri, tonoz, kubbe, metalürji, ayna, heykel, dans, bale, gala, tiyatro, şiir, müzik, cumhuriyet ve daha niceleri Etrüsklerin armağanıdır. Türklük özellikleri ise RASENNA Etrüsklerin kurucusu olan boy, ASENA (Aşina, Zena) ise Göktürkleri kuran boyların ismi olarak ortaya çıkar.
Etrüsk dişi kurdu Rasenna
(1) Mutlu, M. Ünal, “Sümerce ve Etrüskçe Arkaik Türk Dilleridir”, tarihten bir kesit, Etrüskler Sempozyumu Bildirileri, Bodrum 2-4 Haziran 2007 Bodrum; Ankara 2008
https://aydinlik.com.tr/otuken-vatikan-220925#2
20201025
🇦🇿Azerbaycan Elçisi İbrahim Abilov'un güven mektubunu verirken yaptığı konuşma - 14 Ekim 1921
20201024
✍️🇹🇷 Türkiye Cumhuriyeti bugün daha çok mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır - Şule Perinçek
İstanbul’u işgal eden İtilaf Devletleri “kanun yapma, adliye ve icra kuvvetinden ibaret olan üç kuvvetini ihlal etmiş ve bu vaziyet karşısında vazife yapmaya imkân göremediğini hükümete resmen tebliğ ederek” 18 Mart 1920’de Meclis'i Mebusan'ı dağıtmıştır.
Mustafa Kemal Heyeti Temsiliye adına, 19 Mart 1920'de askeri ve sivil makamlara bir genelge gönderdi:
Hilafet ve saltanat makamının bağımsızlığının dokunulmazlığını ve Osmanlı Devleti'nin kurtarılmasını temin edecek tedbirleri düşünmek ve tatbik etmek üzere millet tarafından, “Ankara'da fevkalade salahiyete salahiyete sahip bir meclis, milletin işlerini döndürmek ve denetlemek üzere toplanacaktır.” (1)
MUSTAFA KEMAL OY HESABI YAPSAYDI
Seçimler yapılır. Meclisi Mebusan'dan 88, yeni seçilen 369 olmak üzere 437 mebus BMM üyeliğine hak kazanır. Yeni seçilen 104 ve İstanbul'dan gelen 127 üye ile 23 Nisan 1920'de Meclis açılır. 24 Nisan'da 120 mebusun katıldığı toplantıda 110 oy alan Mustafa Kemal Meclis Başkanı seçilmiştir. Atatürk'ün çok uzun, 1927 Nutuk benzeri önemli bir konuşması vardır. Bir muhasebedir. Bir dönemin kapanışıdır.
Aslında Atatürk'ün daha sonra 1927'de özellikle vurguladığı gibi İstanbul’dan çıkmadan düşündüğü ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamaya başladığı memleketin içine düştüğü bu durum karşısında uygulanabilecek tek bir karar vardı:
“O da milli egemenliğe dayalı, kayıtsız şartsız yeni bir Türk Devleti kurmak.”
Bu aldığınız oya bağlı değildir. İşte Atatürk'ün ayırt edici en önemli özelliklerinden biri budur. Gelişmeyi öngörmek ve cesaretle önderlik etmek.
BUGÜNLER İÇİN DERS ÇIKARIYORUZ
Atatürk olmasa yine Cumhuriyet'imiz kurulurdu. Türkiye toprakları bu doğuma hazırlanıyordu. Belki biraz daha geç olacaktı.
Birinci Meclis, 1 Nisan 1923 tarihinde seçim kararı aldı. Son toplantısını 16 Nisan 1923’de yaptı. BMM İkinci Dönem 11 Ağustos 1923 ve 2 Ağustos 1927 yılları arasındadır. Yine bir muhasebe yapılacak, geleceğe bütün hesaplar kapatılarak yol alınacaktır.
1923 seçimleri 72 seçim çevresinde yapıldı, 286 üye Meclis'e girdi.
Seçim kararını alırken 1 Nisan 1923'te Gazi Mustafa Kemal Meclis'te İstanbul'a ve bütün cihana şöyle sesleniyordu:
“Yeni Türkiye devletinin yapısının özü milli hâkimiyettir; milletin kayıtsız şartsız hâkimiyetidir. Bir milletin hâkimiyetini idrak etmiş olabilmesi ve onu emniyetle muhafaza altında tutabilmesi, birtakım özel vasıflara ve üstün terbiyeye sahip olmasıyla mümkündür. Bir milletin ki, siyasi terbiyesinde, toplumsal terbiyesinde vatanperverlik sevgisinde noksan vardır; öyle bir millet hâkimiyetini lüzumu derecede kuvvetle elinde tutamaz.” (2)
Aslında bu bir anlamda seçilecek “milletin vekillerinin” milletimizin tanımıdır.
“Yüce Meclis’in bugün almış olduğu yüce karar ile bütün bu vasıflar, bütün bu meziyetler bilhassa milletimizin rüşt ve kemali bir kat daha yüceltilmiş ve bütün cihana, bu hakikati görmek istemeyen cihana ilan olunmuş ve gösterilmiştir. Bu kararla yeni Türkiye devletinin inkılabının temeli olan yeni ve verimli milli ilkeleri, yüce ülküleri sarsılmaz bir surette bir kere daha tespit edilmiş ve kuvvetlendirilmiştir.
“Arkadaşlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkında tacdâr yoktur! Diktatör yoktur! (Kahrolsun tacdâr sesleri.) Tacdâr yoktur ve olmayacaktır! Çünkü olamaz. (Şiddetli alkışlar.) (Bravo sesleri.)
“Ben, yüksek heyetiniz içinde bir üye ve bir arkadaş bulunmakla fevkalade memnun ve mesudum. Bütün cihan bilmelidir ki, artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır: O da milli hâkimiyettir. Yalnız bir makam vardır: O da, milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir. (Alkışlar.)” (3)
ARTIK ADI KONULUYOR TARTIŞMA BAŞLIYOR
Ve artık adının konulması gerektiği zaman gelmiştir. Zaten bir süredir basında yer almaktadır.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, 22 Eylül 1923'te Neue Freie Presse muhabiri Joseph Hans Lazar'a Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun ilk maddelerinin bir kelimede özetleneceğini söyler: “Cumhuriyet!”
“Yeni Türkiye'nin yenileşme işinde yolun sonuna kadar gidilmelidir!” (4)
Tartışmalar başladı. İki gemi farklı kapsamda olsa da, o zaman da vardı.
Atatürk'ün liderliği devreye girer.
28 Ekim akşamı Mustafa Kemal, yakın çevresinden yedi kişiyi Çankaya'ya yemeğe davet eder ve kararı açıklar:
https://aydinlik.com.tr/turkiye-cumhuriyeti-bugun-daha-cok-mesut-muvaffak-ve-muzaffer-olacaktir-221585-1#2
✍️ 🇫🇷'Fransız Ana-Babanın Bordolu 🇹🇷Türk kızı şimdi Ankara'da yatıyor'
20201023
Çanakkale'yi geçilmez yapanlardan, savaşta sağ gözünü kaybeden Gazi Osman Çavuş.
Çanakkale'yi geçilmez yapanlardan, savaşta sağ gözünü kaybeden Gazi Osman Çavuş. pic.twitter.com/4GNiV1eZji
— Tarihi Bilim (@tarihiibilim) October 20, 2020
🎞 Mustafa Kemal Atatürk ile görüşen kadının yüzünde oluşan tebessüm.
Mustafa Kemal Atatürk ile görüşen kadının yüzünde oluşan tebessüm. pic.twitter.com/XKEeZ2nMdM
— Tarihi Bilim (@tarihiibilim) October 20, 2020
20201022
😷🇹🇷Türk mühendisten yapay zeka ile Covid-19 teşhisi! Doğruluk oranı yüzde 99,4
20201021
🎞🇬🇷Yunan Gazeteci Stelyo Berberakis ile Yunan Kaynaklarında 🇹🇷Kurtuluş Savaşı Üzerine Söyleşi
20201020
Güdül Kaya Resimleri
Güdül Kaya Resimleri
bilimdili Bilimdilibilimdilibeti
İnsan, var olduğu günden beri kendini ifade etme ihtiyacı duymuştur. Düşlerini, yaşantılarını, kültürlerini yazıdan önce kayalara ve mağara duvarlarına nakşetmişlerdir. Çoğu damga, çizim, resim bir toplumun kültürel belleğini anlamak için birçok ipucu sunmaktadır. Dünya’nın birçok noktasında, çok sayıda kaya resim alanı bulunmaktadır. Kolektif hafıza, kayalardaki resimlerde gayet açık bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Tarihin en eski medeniyetlerinden birisine sahip olan Türkler de göç ettikleri coğrafyalarda kayalar üzerine resimler çizmiş, ilk milli alfabeleri olan Köktürk alfabesinin de köklerini atmıştır. Mağara resimleri ve kayalar üzerindeki şekiller Türk yazısının ilk prototipleridir. Kayalar üzerine çoğunlukla resimler çizildiği gözlenmektedir. Hayvan figürleri ve av sahneleri; Zelenin; neolitik, mezolitik, paleolitik ve prehistorik dönemlerdeki avlanma biçimlerinin farklı kültür sahalarında da ortak olduğunu dile getirmiştir. Son dönem araştırmaları ise sadece hayvan ve avlanma figürlerinin değil insan-tabiat, insan-evren ve kozmolojik konularda yapılmış resimlerin de oldukça benzer niteliklere sahip olduklarını göstermektedir.
Türklerin yaşadıkları coğrafyalarda yapılan araştırmalar; Türk düşünce sisteminin kayalar üzerine işlendiğini anlamamızı sağlar. Orta Asya’dan Anadolu’ya hatta Balkanlara değin birçok sahada benzer figür ve damgaların bulunduğu kayalar tespit edilmiştir. Neredeyse tüm sahaların bulunmasını ve kamuoyuna sunulmasını sağlayan rahmetli Servet Somuncuoğlu’dur. Somuncuoğlu, büyük bir Türklük sevdasıyla dolu bir araştırma insanıdır. Yapmış olduğu çalışmalarda ise özellikle ben değil biz kavramını ön plana almıştır. İşte bu özveri sayesindedir ki çalışmaları büyük bir başarıyla üç büyük anıt kitaba dönüştürülmüştür. “Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler” bu alandaki ilk çalışmasıdır. “Saymalıtaş-Gökyüzü Atları” adını taşıyan ikinci çalışması da yine Orta Asya coğrafyası başta olmak üzere Türklerin adım attığı tüm yerler büyük bir titizlikle takip edilerek ortaya çıkartılan bir eserdir. Sonuncusu belki de tüm çalışmalarının bir ana fikri olarak ifade edebileceğimiz “Damgaların Göçü- Ankara Güdül Kaya Resimleri” adlı kitap ise Ankara’ya bağlı Güdül ilçesindeki saha araştırmalarını içeriyor. Güdül’ün Salihler köyünde tarihte ilk defa yapılan bu muazzam çalışma neticesinde Türklerin Orta Asya’daki kaya resimleri ile neredeyse birebir figür, resim, çizgi ve damgaları görebileceğimiz bir alanla karşı karşıya kalıyoruz. Kayı damgasının bulunduğu kaya ise çalışmanın en dikkat çekicileri arasındadır. “Kağan Panosu” adı verilen dev kayanın üzerinde ise o kadar çok malzeme var ki… Türk mitolojisi, halk bilimi, antropolojisi açısından oldukça değerli bir kaya Kağan Panosu… Salihler köyüne ilk kez adım atan araştırmacı Servet Somuncuoğlu’dur ve bu konuda da, keşke bu işler bana kalmasaydı, demiştir.
Servet Somuncuoğlu, bu çalışması ile ilgili ayrıca şunları dile getirmiştir: “Her insanın ya da her olayın kendine has bir hikâyesi vardır ve her hikâye kendince özeldir. Fakat hikâyeler kişilere özeldir, benim için öncelikli olan hikâyeden doğan işin ortaya konulmasıdır. Belgeselde hiçbir şekilde hikâyemizi anlatmadık, sadece gerçek bir keşfi dile getirmeye çalıştık. “Damgaların Göçü”, fırtınaları değil, limana giren gemiyi gösteren bir çalışma olarak ortaya çıktı. Mutlaka çok şey söylenecek, olumlu ya da olumsuz eleştiriler yapılacaktır. Biz, yeni bir keşif hakkında ilk sözü söyleme cesaretinden yoksun değildik ve bunu söyledik…” Bu çok önemli bulduğumuz çalışmaya: “Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu, Doç. Dr. S. Yücel Şenyurt, Doç. Dr. İsmail Doğan, Dr. Mustafa Aksoy, Dr. Cengiz Saltaoğlu, Öğr. Gör. Atakan Akçay, Arkeolog Yunus Ekim, Tarık Emre ve yerel rehber olarak Cemil Söylemezoğlu” danışmanlık yaptılar.
Güdül Kaya Resimleri çalışması ile Türklerin 1071’den çok önceleri de Anadolu’da oldukları kanıtlandı. Böylelikle batı merkezli tarih algısı derinden sarsıldı. Salihler’de dikkati çeken bir başka olgu da kayalardaki inanç vurgusu. Kurban ritüeli, kadın-erkek ilişkisi, göksel figürler Türklerin inanç ve dünyayı algılayış şekilleri ile ilgili çok önemli bilgiler sunuyor. Göktanrı dininin bir tür ibadet merkezi olabileceği düşünülen bu sahada henüz açılmamış kurganlar olduğu da düşünülüyor. Ayrıca Servet Somuncuoğlu’nun büyük keşfi olan bu alanda yeni kaya resimleri de buluyor olabilir.
Servet Somuncuoğlu’nun bu önemli keşfinin önünde saygıyla eğiliyor ve rahmetli hocamıza dualarımızı, şükranlarımızı sunuyoruz…
Yazan: Ömer ÜNAL
20201019
'Nevşehir Simidi'
Nevşehir Esnaf Odaları Birliği tarafından ürünün coğrafi işaret tescili almasına ilişkin 8 Temmuz 2020’de Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuru gerçekleştirilmesi Nevşehir simidi nasıl yapılır? Nevşehir simidinin malzemeleri nelerdir? Nevşehir simidinin şekli nasıldır? sorularını akıllara getirdi. İşte Nevşehir simidine dair merak edilenler...
Muhteşem lezzeti ile birçok simide taş çıkartan ve sadece Nevşehir il sınırları içerisinde yapılan bu simit, taş fırında ve fındık kabuğunda yanan ateşte pişiriliyor.
MEŞHUR NEVŞEHİR SİMİDİ ŞEKLİ NASILDIR?
120 yıllık tarihi olan Nevşehir Simidi, Türkiye’nin diğer illerinde üretilen simit formundan farklı olarak dikdörtgene yakın yuvarlak kenarlı bir hamur işidir.
NEVŞEHİR SİMİDİNİN MALZEMELERİ NELERDİR?
Hamurun mayalandırılmasında hazır maya değil, Nevşehir’in maharetli ustalarının hazırladığı doğal günlük nohut mayası kullanılmaktadır. Şeker ve tuz ilave edilmeden hazırlanan Nevşehir Simidinin yedi ila on güne kadar bayatlamadan tazeliğini koruduğu bilinmektedir.
Nevşehir Simidi, üretiminde kullanılan ve ustalık mahareti ile hazırlanan nohut mayası ve üzeri baskılı dış görünüşü ile farklılaşarak yöreyle ünlenmiştir. Nevşehir Simidinin üretim metodu, yörenin beşeri sermayesi ile kuşaklar boyu aktarılan kültürel bilgi birikimi ile yaşamını devam ettirmiştir.
Alıntı/Kaynak: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/nevsehir-simidinin-tarifi-nedir-nevsehir-simidinin-malzemeleri-nelerdir-nevsehir-sim-309372h.htm
20201018
Ürdün'de Osmanlı Türkleri, Türkçe'ye sarılıyor!
Ürdün'de ciddi bir nüfusa sahip olan Osmanlı Türkleri, son dönemlerde yeniden kimlik kazanmaya çalışıyor.
Başkent Amman'da yoğunlukla bulunan Osmanlı Türkleri'nde yeni nesil, dil konusunda ciddi problemler yaşıyor. Bu kapsamda bölgede Türkçe kursları dil konusunda büyük katkı sağlıyor. Türkçe dil kurslarından sadece Osmanlı Türkleri değil, Ürdün Kraliyet ailesinden 5 kişi de faydalanıyor.
Ürdün'de resmi kayıtlarda yaklaşık 15 bin ile 20 bin arası bir nüfusa sahip olan ve soyadları genellikle El-Türk olan Osmanlı Türkleri, Osmanlı Devleti'nin dağılmasının ardından, atalarının Filistin'de kaldığını ancak İsrail'in baskılarından dolayı Ürdün'e geçtiklerini vurguluyorlar.
Ürdün'de Türk Hayır Cemiyeti
Ürdün Türk Hayır Cemiyeti, 1975'te Türk toplumunun bir araya gelmesi, muhtaçlara ve öğrencilere yardım etmesi amacıyla kuruldu. Cemiyette, halkın dili daha iyi öğrenmesi için Türkçe kursu veriliyor.
20201016
20201015
20201010
20201009
🎞 KKTC'de Gazimağusa’da bulunan hayalet şehir Maraş kademeli olarak açıldı
Gazimağusa’da bulunan hayalet şehir Maraş, yani eski adıyla Varoş, yarından itibaren kademeli olarak halka açılıyor.
Kapalı Maraş’ın hikayesini merak edenleri için, Türk Tarih Kurumunun belgeselini öneririm: @ttkgovtr @EGozuguzelli https://t.co/tBTuHzTBxu
— Kaan Cenk Salihoğlu (@SalihogluCenk) October 7, 2020
🎞 🇹🇷Türk Tarih Kurumu'ndan Bir Kıbrıs Belgeseli: "Kapalı Maraş"
Türk Tarih Kurumu'ndan Bir Kıbrıs Belgeseli: "Kapalı Maraş"
***
Kıbrıs Maraş neresi? Kapalı Maraş neden kapalı ve önemi nedir? “Kıbrıs Maraş neresi?” ve “Kapalı Maraş neden kapalı?” sorularının cevabı, son günlerde Türkiye başta olmak üzere dünya gündeminin ilk sıralarında yer alıyor. Bunun nedeni ise 45 yıldır kapalı olan Kıbrıs Maraş’ın yeniden açılmasıyla ilgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Hükümeti’nin harekete geçmesi… Peki, Kıbrıs Maraş neresi? Kıbrıs Maraş neden kapalı? İşte merak edilenler… Kıbrıs’ın KapalI Maraş Bölgesi’nin yeniden sivil hayata açılması ile ilgili Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Hükümeti’nin harekete geçiyor. Konuyla ilgili gündemde sık sık yer alan haberler sonrası kamuoyunda “Kıbrıs Maraş neresi?” ve “Kapalı Maraş neden kapalı?” sorularının cevabı en çok araştırılanlar arsında ilk sıralarda yer alıyor. Peki, 1974 yılında sivil hayata kapatılan ve 45 yıldır kapalı olan Kapalı Maraş neden kapalı? Kapalı Maraş Kıbrıs’ın neresinde? Önemi nedir? İşte detaylar…
KAPALI MARAŞ NEREDE VE NEDEN KAPATILDI?
Maraş, KKTC'nin Gazimağusa şehrinde bulunan mahalle, ülkenin en ünlü bölgesiydi. Maraş, Akdeniz’in Las Vegas’ı olarak biliniyordu. 'Hayalet Şehir' olarak da bilinen Maraş, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar uyarınca hem yerleşime hem de iskâna kapatılmıştı. Maraş, 1974 yılında 13 Ağustos'ta (o gün son bulan) İkinci Kıbrıs Harekâtı sırasında Maraş, 1974 yılında 13 Ağustos'ta İkinci Kıbrıs Harekâtı sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından ele geçirildi. 1974 öncesi Akdeniz'in en ünlü tatil merkezlerinden biri olan Maraş, şu sıralar Birleşmiş Milletler tarafından denetlenen ve Kıbrıs adasını ikiye ayıran "Yeşil Hat" tampon bölgesindedir. İçerisinde BM'ye ait bir adet bina bulunmaktadır. Yaklaşık 400 metre ilerisinde ise altı apartman Türk Silahlı Kuvvetleri'ne orduevi yapılması için tahsis edilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile orduevi yanında bulunan kız öğrenci yurdunda kalan öğrenciler dışında içeriye giriş kesinlikle yasaktır. Hayalet şehri görmek isteyen yabancı turistler Maraş İkon Kilisesi'nden öteye gidememektedirler. Ancak 2016 yılından itibaren turistlerin kiliseye de girmeleri yasaklanmıştır. Askeri kartı olanlar, yurtlarda kalanlar ve kayıtlı taksiler haricinde hiçbir şekilde sivil araç ve yaya Kapalı Maraş Bölgesi'ne alınmamaktadır.
CNNTürk
20201006
🎞 🇹🇷İstanbul'un kurtuluşunun 97. yılı kutlu olsun 6 Ekim 1923
"6 Ekim sabahı,
— İnciraltı Tarih Cemiyeti (@inciraltitarih) October 6, 2020
Güzel İstanbul'umuz
Artık kesmişti âhı!…
Sarayburnu'na çıktı,
Mehmetçik'in alayı.
İstanbul'un şenlendi,
Her yeri, her dolayı."
İstanbul'un kurtuluşunun 97. yılı kutlu olsun!🇹🇷#6Ekim1923 pic.twitter.com/hBs18cRqR5
20201005
Erivan'daki müzede asılı olan harita
Erivan'daki müzede asılı olan haritada Türkiye ve Azerbaycan'a ait topraklar 'Büyük Ermenistan' sınırları içinde gösteriliyor
-
Bu yazımızda Milli Edebiyat Dönemi'nin en önemli şairlerinden biri olan Mehmet Emin Yurdakul'un "Cenge Giderken" şii...
-
Ülkemiz yer şekilleri bakımından oldukça farklı özelliklere sahiptir. Yer şekillerindeki farklılık iklimlerin bölgelere göre değişiklik...
-
* Kün-Ay tamgası ile Türklerle ilgili Göbeklitepe'de T şeklindeki dikilitaşlarda görünen Kün-Ay tamgası, Türk kavimlerinin bayrakla...