BARIŞ MANÇO"yu MÜFTÜ YAPMALI!
"Kayseri de bir şubat gecesi.
Dışarıda kar ve soğuk var. Annem aralıklarla sobaya odun atıyor. Üzerinde demlenen çay kokusu bütün odaya yayılıyor. Odanın bir köşesinde babam, diğer köşesinde rahmetli Mehmet amcam oturuyor. Mehmet amca uzaktan akrabamız olur, babamın arkadaşı. Sık sık bize gelir. O akşam da yine bizde. İyi tiryakidir ama hiçbir zaman hazır sigara içmez, tütününü yanında taşır.
Odada bulunan bizler TRT televizyonunda İzzet Öz’ün hazırladığı programı izlerken Mehmet amca ve babam kendi aralarında sohbet ediyorlar. Programın konuğu Barış Manço. Barış Manço sözü kesip müziğe başlıyor. Mehmet amcam tütün sarmak için elinde tuttuğu tabakayı yere bırakıyor müziğin etkisiyle. Odada bir sessizlik oluyor. Barış Manço;
“Yaz dostum, güzel sevmeyene adam denir mi?
Yaz dostum, selam almayana yiğit denir mi?
Yaz dostum, altı üstü beş metrelik bez için.
Yaz dostum, boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?
Yaz tahtaya bir daha, tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı”
Mehmet amcam, dirsekleri bağdaş kurmuş vaziyetteki bacaklarının üzerinde, iki eli iki yanağında, gözlerini ekrana mıhlıyor sanki sözler kendisine söyleniyormuş gibi isminin geçmiş olmasından mı bilmem pür dikkat Barış Manço’yu dinliyor.
Yaz dostum, yoksul görsen besle kaymak bal ile
Yaz dostum, garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum, öksüz görsen sar kanadın kolunu
Yaz dostum, kimse göçmez bu dünyadan mal ile
Yaz tahtaya bir daha, tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
Şarkı bitiyor odada sessizlik devam ediyor.
Mehmet amca doğruluyor, babama dönerek “bu uzun saçlıyı Kayseri’ye müftü yapmak lazım” diyor.
Bir Anadolu insanı ilk defa dinlediği Barış Manço’yu gönlünde müftülüğe layık görüyor.."
"Yıllar sonra tanıştığımızda Barış Manço’ya “sizin için musiki nedir” diye soruyorum. O “musiki benim için bir araçtır” diyor. Ben “amacınız nedir” diyorum. O “amacım musiki formu ile bu milletin değerlerini yediden yetmişe aktarmaktır” diyor."
-Hüseyin Emin Öztürk