20250829

📖 İstanbul'u anlatan, Anadolu'yu simgeleyen eşsiz bir baş yapıt

İstanbul'u anlatan, Anadolu'yu simgeleyen eşsiz bir baş yapıt düşünün... Sanki karşınızda tarihin iç içe geçtişi, canlı bir Rönesans tablosu var. Anadolu'nun binlerce yıl boyunca nice medeniyetlere ev sahipliği yaptığını bir bakışta görebiliyorsunuz.

Bu canlı tarih dört katmandan oluşuyor. En alt tabakada Roma dönemi izleri yatıyor. Onun üstünde Bizans dönemi yükseliyor. Bir kat daha çıktığınızda Osmanlı'nın hatıralarıyla karşılanıyotsunuz. En üstte ise Cumhuriyet döneminde yapılmış bir ev, bütün bu geçmişin üzerine oturmuş.

Roma'dan Bizans'a, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e... Bu katmanlar sadece taş ve harç değil; bir milletin hafizası, ruhu ve yolculugu. İstanbul

Alıntı: Antik Kentler


20250827

📰 Türkiye'nin en batısında 8 bin 800 yıllık 5 mimari yapı ortaya çıkarıldı


 Çanakkale

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izniyle 2009'dan bu yana Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burçin Erdoğu başkanlığındaki ekip tarafından kazılan höyükteki çalışmalar, Türkiye'nin en batısında eski dönemlere ışık tutuyor.

Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Erdoğu, AA muhabirine, kazıların adanın en batısındaki Uğurlu köyünün yaklaşık bir kilometre kuzeydoğusunda yer alan höyükte devam ettiğini söyledi.

Bu yıl kazılarda önemli bulgulara ulaştıklarını belirten Erdoğu, elde edilen verilerin Gökçeada'nın ve Ege Adaları'nın geçmişine ışık tutacağını ifade etti.

Adadaki insan varlığının 8 bin 800 yıl öncesine tarihlendiğini dile getiren Erdoğu, şöyle konuştu:

"Burası Ege Adaları'nın en erken yerleşmesi, yani milattan önce 6800'lere kadar giden bir yerleşim söz konusu. Bölgede, Ege Adaları içinde besin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalı ilk köy yerleşiminin olduğunu, en erken çanak çömlek yapımını, metalürji ve anıtsal mimarinin ortaya çıktığını görüyoruz. İlk defa şehircilik anlayışının burada başladığını görüyoruz. Gökçeada'daki bu kazı bir ilkleri temsil ediyor. O yüzden bura, Ege Adaları içinde çok önemli bir ada."


"Gökçeada'ya ilk gelen tarımcı toplulukların mimarisine ulaştık"

Burçin Erdoğu, 2009'dan bu yana her kazı döneminde adada farklı bulgulara ulaştıklarını dile getirdi.

Bu seneki çalışmalarda daha çok erken tabakalara yoğunlaştıklarına işaret eden Erdoğu, şunları kaydetti:

"Mimari anlamda önemli bulgular elde ettik. Bu dönem yaptığımız çalışmalarda, günümüzden 8 bin 800 yıl öncesine tarihlendirilen erken dönemler için diğer bir deyişle Gökçeada'ya ilk gelen tarımcı topluluklarına ait 5 konut yapısına ulaştık. Böyle bir mimari Ege Adaları'nda ilk defa rastlandığı için bizim için çok değerli. Yuvarlak planlı, çukur tabanlı, saz örgü tekniği dediğimiz bir teknikle yapılmış bir mimari anlayış söz konusu. Uğurlu yerleşmesi, Girit Adası'ndaki Knossos yerleşmesi ile tüm Ege Adaları'nın en erken tarımcı topluluklarına ait tek yerleşim. Bu bağlamda, Ege Adaları'nda en erken tarımcı topluluklara ait mimariyi ilk defa ortaya çıkarttık diyebilirim."


"Yerleşim düzeni ve mimarinin değişim gösterdiğini gözlemledik"
Kazı heyetinde görevli Adıyaman Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nden Dr. Öğr. Üyesi Erkan Gürçal da doktora ve yüksek lisans çalışmalarını höyükle ilgili yaptığını söyledi.

Doktora çalışmasında özellikle milattan önce 5500 ila 4900 yılları arasındaki sosyal organizasyon yapısını mimari üzerinden değerlendirdiğini ifade eden Gürçal, şunları kaydetti:
"Özellikle burada yaklaşık olarak milattan önce 5800'lere doğru yerleşimde büyüme gerçekleşiyor. Daha önce küçük bir alanda yaklaşık 9-10 civarında konutun bulunduğu bir yerleşim varken, birden yerleşim büyüyor, adanın farklı yerlerine doğru yayılım göstermeye başlıyor ancak milattan önce 5800 ila 5500 arasındaki verilerimiz sınırlı. Mimari anlamda ve yerleşim organizasyonunda özellikle milattan önce 5300'lere gelindiğinde bir değişim süreci var. Bu değişimi tüm materyal kültüründe gözlemleyebiliyoruz."
Gürçal, milattan önce 5300'lere gelindiğinde ise dönemin özelliklerine göre gelişmiş bir mimariyi görmeye başladıklarını kaydetti.

Kaynak/ Alıntı: https://www.aa.com.tr/tr/kultur/turkiyenin-en-batisinda-8-bin-800-yillik-5-mimari-yapi-ortaya-cikarildi/3670431


📰🗣️ Ezberler bozuluyor: Erbakan'ın en yakınındaki isimdi... Köy enstitülerinden daha iyisini yapamadık

 

Prof. Dr. Mete Gündoğan, Köy Enstitüleri hakkındaki ezber bozacak görüşlerini sosyal medyadan paylaştı.

27 Ağustos 2025


Ezberler bozuluyor: Erbakan'ın en yakınındaki isimdi... Köy enstitülerinden daha iyisini yapamadık

Eski Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın en yakınındaki isimlerden biri olan Mete Gündoğan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla Köy Enstitüleri hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu.


Gündoğan, kendi çevresindeki bakış açısına değinerek, “Köy Enstitüleri bizim mahallede pek iyi anılmaz. Hemen karalanır, karşı çıkılır. Ancak bu karşı çıkışların derinliği yoktur. Söylenen birkaç benzer cümle modele değil, içeriğe yöneliktir” dedi.


Köy Enstitülerinin kendi gündeminde uzun süre yer almadığını belirten Gündoğan, “Ta ki burada yayınladığım bir öğrenci mektubunu görünceye kadar” ifadelerini kullandı.


"Köyün birinde, 1941 yılında, bir orta okul öğrencisinin böyle bir mektup yazması çok dikkatimi çekti. Kişiye has bir durum muydu yoksa bir eğitimin sonucu muydu, merakımı celbetti. İşte o merak beni Köy Enstitülerine götürdü" diyen Gündoğan şunları aktardı:


"Bizzat Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’ne gittim, gördüm. Araştırıp inceledim.

Birçok yayın okudum, izledim ve tabi çok üzüldüm.


1940’da kurulumu başlamış köy enstitülerinin.

O yıllarda Türkiye nüfusunun büyük çoğunluğu köylerde yaşıyor. Köyler ise harap!

Köyleri, nahiyeleri ve hatta ilçeleri kalkındıracak adanmış eğitmenler yetiştirmek için devlet bu özgün modeli geliştirmiş.


Öğrenciler günün yarısında teorik dersler alıyor diğer yarısında ise tarım, zanaat, inşaat, sanat vb. alanlarda uygulamalı üretim yapıyorlar. Üretim!


Hatta, sahada bir müddet çadırlarda yatıp kalkarak, kendi okullarını dahi kendileri inşa ediyorlar.


Türkçe, matematik, fen, tarih ve coğrafyanın yanı sıra tarım teknikleri, hayvancılık, marangozluk, demircilik, elektrikçilik, sağlık bilgisi ve el sanatları da öğreniyorlar. Ayrıca müzik, tiyatro ve halk oyunları gibi etkinliklerle öğrencilerin kültürel dünyası da zenginleştiriliyor.


Mezun öğretmenler köylerde yalnızca okuma yazma öğreten kişiler değil, aynı zamanda tarım danışmanı, sağlık eğiticisi ve kültürel önderler konumuna geliyor.


Köy enstitüleri kısa zamanda büyük başarı gösteriyor. Sonra bunlara öğretmen yetiştirmek için Yüksek Köy Enstitüleri de kuruluyor.

Yani bütüncül bir eğitim ekosistemi oluşturuluyor.


Enstitüler, kısa zamanda yabancıların da dikkatini çekiyor. Resmi ziyaretçileri eksik olmuyor.


Kanaatimce, dananın kuyruğu da burada kopuyor!!


Çünkü bunu inceleyenler arasında Amerika’nın Fulbright Komisyonu üyeleri de var. Bunlardan bir profesörün yazdıklarını okudum.

Bu model Amerika’daki sistemden çok daha iyi, diyor.

Bununla bizden daha ileri giderler, diye düşünüyor. Daha birçok tespitleri var.


Sonra, kısa zamanda hem ideolojik hem de toplumsal açıdan tartışmaların odağına yerleştiriliveriyor Köy Enstitüleri. Yıpratılıyor ve kapatılıyor.

Sağcısıyla solcusuyla birlikte hallediyorlar bu işi.

Yani bu kapatma işi, Türk siyaset yelpazesinin fevkinde bir iş!


Önce1947’de İsmet İnönü zamanında Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatılıyor.

Sonra Demokrat Parti iktidarıyla birlikte kapatılma/dönüştürülme süreci hızlanıyor. 1950’lerden itibaren klasik öğretmen okuluna dönüştürülüyor. Nihayet 1954’te ilköğretmen okullarına çevrilerek resmen özgün kimlikleri sona erdiriliyor.


Peki, bu arada sürpriz var mı?

Olmaz mı?

Burası Türkiye, burada olağan bir iş yok zaten!


Köy Enstitülerinin kapatılma sürecinde, 1949 senesi sonunda, Milli Eğitim Bakanlığı çatısı altında Türkiye ile ABD arasında ikili bir anlaşma imzalanıyor.

Bu anlaşma ile Fulbright Komisyonu kuruluyor.

Komisyon, Türkiye ile ABD arasında kültürel ve eğitimsel iş birliğini tesis ediyor.

Ama ne işbirliği ha!

Bundan sonra bir daha MEB’den hiçbir özgün sistem çıkmıyor. Çıkamıyor!


Şimdi bu modeli, birçok ayrıntıyı referans göstererek eleştirebilirsiniz.

Bu yazının yeri ve zamanı mı, diye de kızabilirsiniz.


Lakin bunları yapacaksanız, bana Köy Enstitüleri Modelini aşkın bir model göstereceksiniz.

Uygulanmış ve başarılı sonuç vermiş bir model.

Ben de o zaman size müteşekkir olacağım.

Sizi dinleyeceğim.


Yok gösteremiyorsanız, böyle bir bütüncül model oluşumu için çalışacaksınız.

Modelin günümüzde nerelerde nasıl uygulanabileceğini ayrıntıları (simülasyonları) ile hazırlayacaksınız.


Buyur yap, dediklerinde sağa sola bakmadan besmeleyi çekip işe başlayacaksınız.


Ülkemizin ihtiyaçlarını düşünün ve çocuklarımızın haline bakın!


Mevcut sistem ile bu çocukları harcayan ve ülkeyi bu durumda tutan biziz, biz!"


İMAM HATİPLER 'BİZİM' Mİ SORGULAYALIM


Paylaşımının altına gelen yorumlara teşekkür eden Gündoğan kronolojik bir ayrıntı daha aktardı. İmam Hatiplerin açılış tarihini belirten Gündoğan "İmam Hatip okullarının ne kadarı "bizim" fikrimiz" dedi.


İşte Gündoğan'ın o yorumu:

  • "Köy Enstitüleri kapatılıyor (1947-1954).
  • Fulbright Komisyonu kuruluyor (1949-1950).
  • İmam Hatip Okulları açılıyor (1950).
  • Marshal Yardımları yapılıyor (1948-1952).


Bunların hepsini bir mütalaa etmek gerekiyor.

Ve belki de bizim İmam Hatip okullarının ne kadar "bizim" fikrimiz olduğunu sorgulamak gerekiyor.”


https://www.odatv.com/guncel/ezberler-bozuluyor-erbakanin-en-yakinindaki-isimdi-koy-enstitulerinden-daha-iyisini-yapamadik-120112582

 


20250823

🎞️ 🇹🇷Türk milletinin Atatürk sevgisi ve kültür genlerine işleyen yeri

 


20250822

Diyarbakır’ın Karacadağ bölgesinde hasadı tamamlanan ve kurutulan domatesler


 

📖🇭🇺 Macar öğretmen Zsigmond Fejes, 1914 yazında Anadolu topraklarına bir inceleme gezisi

 Zsigmond Fejes kimdir?

Macar 🇭🇺 öğretmen ve yazar Zsigmond Fejes 
  • 1881 yılında Macaristan’ın 🇭🇺 Nagycsány köyünde dünyaya geldi. 
  • 1906-1941 yılları arasında Macaristan’ın Pápa şehrinde bulunan Reform Koleji'nde öğretmenlik yaptı. 
  • 07 Haziran 1947 tarihinde Pápa şehrinde vefat etti.

#Ermenek

Macar 🇭🇺 öğretmen Zsigmond Fejes, 1914 yazında Anadolu topraklarına bir inceleme gezisi düzenliyor. 

🗺️ Bu gezi çerçevesinde 09-10 Ağustos 1914 tarihlerinde Ermenek'i ziyaret ediyor. Fejes'in objektifinden 111 yıl önceki Ermenek...



🗺️ Bu gezi çerçevesinde 19-20 Ağustos 1914 tarihlerinde Antalya'yı ziyaret ediyor. Fejes'in objektifinden 111 yıl önceki Antalya...


🗺️ Bu gezi çerçevesinde 18 Temmuz 1914 tarihlerinde Eskişehir'i ziyaret ediyor. Fejes'in objektifinden 111 yıl önceki Eskişehir...


🗺️ Bu gezi çerçevesinde 26 Temmuz 1914 tarihlerinde İskenderun'u ziyaret ediyor. Fejes'in objektifinden 111 yıl önceki İskenderun...



📖 🇹🇷Türk Antropolojisinde Türk Tarih Tezi’nin Önemi

Ekrem Mert Gökbulut  Türkiye’de antropolojinin kurumsallaşması yla ulus inşası süreci nin ve bu sürecin en önemli bileşeni olan Türk Tarih T...