Yer Ana’dan Gök Tanrı’ya Türk Mitolojisinin Evrimi
Tarih
Giriş
Türk Mitolojisi, uzun yıllar boyunca kamuoyu tarafından bilinmeyen ve araştırılmayan bir gizem olarak yıllarca bizden uzakta kaldı. Fakat başta Bahaeddin Ögel hocamız olmak üzere birçok bilim adamının özverisiyle bir bilinmezlik olmaktan kurtuldu.
Türk Mitolojisinin tarihsel evrimi incelendiğinde iktisadi ve sosyolojik değişimlerin bir sonucu olduğu aynı zamanda bu kurumların değişimine de etki ettiği görülür. Yani Türk inanç sistemiyle ekonomik ve sosyal yaşam arasında diyalektik bağ vardır. Türk Mitolojisinin bu bakış açısıyla incelediğimizde mitler ve epik destanlar ve mitolojik motifler teker teker anlam kazanmaya başlayacaktır. Bu yazımızda Türk Mitolojisinin Anaerkil ve günümüz dönemlerine kısa bir giriş yapacağım.
Anaerkil Toplum Yapısı ve Ağaç Motifi
Türk Topluluklarının ortak atalarını teşkil eden kadim topluluklara baktığımızda ilk olarak avcı-toplayıcı karakterli bir orman kavmi niteliği taşıdığını görüyoruz. Bu topluluklar genelde küçük gruplar halinde yaşayan toplayıcılıkla az miktarda da avcılıkla hayatlarını idame ettiren ve bugünkü Moğolistan, Güneydoğu Rusya ve Kazakistan’ın bir kısmını kapsayan Tayga ormanlarını yurt tutmuş insanlardı.
Orman kavmi olarak nitelediğimiz bu topluluklar, anaerkil bir sosyolojik yapı etrafında birleşmişlerdi. Günümüzün aksine ana reisliği, görev bölüşümü ve yiyecek paylaşımı gibi eylemlerin düzenlenmesi kadınların elindeydi. Erkekler avcılıkla uğraşsalar da ailenin geleceğine ve yönetimine anne karar veriyordu.
Toplumun anaerkil yapısıyla paralel olarak dini inançlar ve mitlerde de anaerkil bir söylemle birlikte ekonomik hayatın ve coğrafyanın etkisi de hissediliyordu. Örneğin; yaşanılan bölgenin kayın ağaçları bakımından zengin olması, bu ağacın dayanıklılığı, kullanışlılığına ek olarak gövdesinde besleyici bir öz suyu barındırması bu ağacı atalarımız önemli kılıyordu. Bütün bu önemli yönleri kayın ağacını Türkler kutsal bir varlık haline getirdi ve ilk yaratılış mitlerinden olan ağaçtan yaratılma mitinin doğuşuna zemin hazırladı. Bu ağaç yaratılış ve doğurganlıkla o kadar özdeşleşti ki kadın ve hatun gibi Türkçede dişiliği tanımlayan kelimelere kökenlik etti. Ayrıca bugün dahi kullandığımız Kayın ana ve kayın baba gibi sözcükler de bu ağaca verilen önemin bir nişanesi niteliğindedir.
Bunun dışında tapınılan varlığında sonra ki dönemlerle zıt olarak dişil özellikler taşıdığını görüyoruz. Sakalar da tanrı Ülgen’e insanı yaratmasını öğütleyen bir akıl hocası Gök Türklerde ise Tengri ‘nin ardından sıkça adı anılan Umay anaya dönüşen ana tanrıça bu anaerkil dönemde inanç sisteminin temelini teşkil ediyordu ve en önemli unsuruydu. Bu ana tanrıçanın temsilcileri sayılan Şamanlarında ekseriyetinin kadınlar oluşturuyordu sosyolojik anlamda toplumu yöneten kadın dini yaşamı da kadınlar kontrol ediyordu. Peki dişil bir tanrıçanın etrafından şekillenen bir din nasıl oldu da eril bir dine çevrildi. Bahsi geçen tanrıçanın gözden çıkarılmasına neden olan şey neydi?
Bozkıra İniş: Ataerkil Toplumun Oluşumu
Uzun yıllar boyunca toplayıcı bir orman kavmi olarak yaşayan Türklerin avcı-çoban bir bozkır kavmine dönüşümüyle birlikte ekonomik, sosyal ve dini alanda birçok köklü değişiklik yaşandı. Bozkıra geçiş ile birlikte önceleri ekonomik faaliyetlerin temelini oluşturan toplayıcılık zamanla önemin kaybetti ve yerini avcılığa bıraktı. Avcılığın önem kazanmasında ki başlıca sebepler bozkırın toplayıcı bir ekonomik faaliyete imkân tanımaması ve bu coğrafyanın hareketli yaşam tarzına göre etin daha fazla besleyici özelliklere sahip olması ve giderek rağbet görmesiydi. Avcılığın giderek önem kazanmasıyla birlikte erkekler toplum nezdinde daha fazla öne çıkmaya ve otoriteyi ele almaya başladı. Avcılığa daha uygun fiziksel yapıya sahip olan erkekler, zamanla tüm ekonomik faaliyetleri kendi başlarına yürütür duruma geldiler. Ekonomik ve toplumsal alanda ki bu değişikliklerin dini ayağını ise tanrı anlayışının evrimi izledi. Sosyal hayatta giderek ataerkil bir topluma dönüşen Türkler tanrıya da artık eril sıfatlar vermeye başlamışlardı.
Orman topluluğunda iken ekonominin en önemli unsuru olan bitkilerin yetiştiği ortam olan toprakla özdeşleştirilen Gök Türklerin “Yer Umay Ana” dedikleri tanrıça figürü yerini bozkır topluluğunda göksel temellerle şekillenen Kök Tengri (Gök Tanrı, Kutsal-Mavi Gök)’ye devretti. Tıpkı tanrıça gibi anaerkil dönemde kutsal sayılan birçok maddenin yerlerine yenisi eklendi. Örneğin: uçsuz bucaksız düzlükler olan bozkırlarda dağlara bir kutsiyet atfedildi. Ayrıca bu mekanlara eril sıfatlar yüklendi. Cengiz Han’ın düşmanlarından kaçarken saklandığı Burkan Haldun dağı bugün hala kutsal sayılmaktadır ve bazı Moğol kabilelerinde bu dağa kadınların çıkması yasaktır ayrıca Anadolu’nun bazı bölgelerinde yağmur duası için yüksek yerlere çıkıldığında bu inanışların devamı olarak kadınların bu ritüele alınmadığı gözleniyor.
Tanrı’nın eril sıfatlara bürünmesiyle birlikte onu temsilcileri olan kamlar (Din Adamı) da erkeklerden seçilmeye başlandı. Böylece ilk başlarda anaerkil bir karakterde olan inanç sistemi tamamen ataerkil bir kimliğe büründü. Peki Umay’a ne oldu, günümüzde nerede?
Türk Milletinin en önemli özelliklerinden birisi de yeni bir dine veya kültüre adapte olurken ardında bıraktıkları kültürün birçok öğesini yeni kültürleriyle harmanlamalarıdır. Umay Ana figürü de bugün birçok inanış ve mitte kendisini devam ettirmektedir. Örneğin: uzun yıllar önce yeni doğan bebeklerin ve hamile kadınların koruyucusu olan Umay bugün Anadolu’nun birçok yerinde yeni doğan bebekleri kaçırıp ciğerlerini yiyen, lohusa kadınları çarpan, hamile kadınları korkutup düşük yapmasına neden olan kötücül bir ruh kılığında hala inanışlarımızda yaşarlar. Örneğin: Yeni doğum yapan kadınların başlarına bağladıkları kırmızı kurdele bu ruhtan korunma amacıyla takılmaktadır. Çocukları korkutmak için uydurulan Umacı figürü de Umay kökenlidir.
Sonuç Olarak
Türklerin inanç sisteminin oluşmasında ekonomik, sosyolojik ve coğrafi unsurların etkisinden bahsetmeden bu sistemi bilimsel bir çerçevede inceleyemeyiz. Bilim ve Ütopya dergisi Aralık 2016 sayısı “Ağaç Ana’dan Bozkurt’a Türk Mitolojisi” kapağı ve Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu’nun eşsiz anlatımıyla Türk Mitolojisinin temellerine ışık tutuyor.
Kaynakça
* Bilim ve Ütopya dergisi Aralık 2016 sayısı
* Perinçek, Doğu, – Og’dan Ogur’a, Kaynak Yayınları
* Adji, Murad, Türklerin ve Büyük Bozkırın Eski Tarihi, Moskova-1999
Mutlu Türkkan
İNCİRALTI TARİH CEMİYETİ ÜYESİ
Eleştiriler için: mtl.trtkn@gmail.com
http://www.bilimveutopya.com.tr/yer-anadan-gok-tanriya-turk-mitolojisinin-evrimi
Türk Mitolojisi, uzun yıllar boyunca kamuoyu tarafından bilinmeyen ve araştırılmayan bir gizem olarak yıllarca bizden uzakta kaldı. Fakat başta Bahaeddin Ögel hocamız olmak üzere birçok bilim adamının özverisiyle bir bilinmezlik olmaktan kurtuldu.
Türk Mitolojisinin tarihsel evrimi incelendiğinde iktisadi ve sosyolojik değişimlerin bir sonucu olduğu aynı zamanda bu kurumların değişimine de etki ettiği görülür. Yani Türk inanç sistemiyle ekonomik ve sosyal yaşam arasında diyalektik bağ vardır. Türk Mitolojisinin bu bakış açısıyla incelediğimizde mitler ve epik destanlar ve mitolojik motifler teker teker anlam kazanmaya başlayacaktır. Bu yazımızda Türk Mitolojisinin Anaerkil ve günümüz dönemlerine kısa bir giriş yapacağım.
Anaerkil Toplum Yapısı ve Ağaç Motifi
Türk Topluluklarının ortak atalarını teşkil eden kadim topluluklara baktığımızda ilk olarak avcı-toplayıcı karakterli bir orman kavmi niteliği taşıdığını görüyoruz. Bu topluluklar genelde küçük gruplar halinde yaşayan toplayıcılıkla az miktarda da avcılıkla hayatlarını idame ettiren ve bugünkü Moğolistan, Güneydoğu Rusya ve Kazakistan’ın bir kısmını kapsayan Tayga ormanlarını yurt tutmuş insanlardı.
Orman kavmi olarak nitelediğimiz bu topluluklar, anaerkil bir sosyolojik yapı etrafında birleşmişlerdi. Günümüzün aksine ana reisliği, görev bölüşümü ve yiyecek paylaşımı gibi eylemlerin düzenlenmesi kadınların elindeydi. Erkekler avcılıkla uğraşsalar da ailenin geleceğine ve yönetimine anne karar veriyordu.
Toplumun anaerkil yapısıyla paralel olarak dini inançlar ve mitlerde de anaerkil bir söylemle birlikte ekonomik hayatın ve coğrafyanın etkisi de hissediliyordu. Örneğin; yaşanılan bölgenin kayın ağaçları bakımından zengin olması, bu ağacın dayanıklılığı, kullanışlılığına ek olarak gövdesinde besleyici bir öz suyu barındırması bu ağacı atalarımız önemli kılıyordu. Bütün bu önemli yönleri kayın ağacını Türkler kutsal bir varlık haline getirdi ve ilk yaratılış mitlerinden olan ağaçtan yaratılma mitinin doğuşuna zemin hazırladı. Bu ağaç yaratılış ve doğurganlıkla o kadar özdeşleşti ki kadın ve hatun gibi Türkçede dişiliği tanımlayan kelimelere kökenlik etti. Ayrıca bugün dahi kullandığımız Kayın ana ve kayın baba gibi sözcükler de bu ağaca verilen önemin bir nişanesi niteliğindedir.
Bunun dışında tapınılan varlığında sonra ki dönemlerle zıt olarak dişil özellikler taşıdığını görüyoruz. Sakalar da tanrı Ülgen’e insanı yaratmasını öğütleyen bir akıl hocası Gök Türklerde ise Tengri ‘nin ardından sıkça adı anılan Umay anaya dönüşen ana tanrıça bu anaerkil dönemde inanç sisteminin temelini teşkil ediyordu ve en önemli unsuruydu. Bu ana tanrıçanın temsilcileri sayılan Şamanlarında ekseriyetinin kadınlar oluşturuyordu sosyolojik anlamda toplumu yöneten kadın dini yaşamı da kadınlar kontrol ediyordu. Peki dişil bir tanrıçanın etrafından şekillenen bir din nasıl oldu da eril bir dine çevrildi. Bahsi geçen tanrıçanın gözden çıkarılmasına neden olan şey neydi?
Bozkıra İniş: Ataerkil Toplumun Oluşumu
Uzun yıllar boyunca toplayıcı bir orman kavmi olarak yaşayan Türklerin avcı-çoban bir bozkır kavmine dönüşümüyle birlikte ekonomik, sosyal ve dini alanda birçok köklü değişiklik yaşandı. Bozkıra geçiş ile birlikte önceleri ekonomik faaliyetlerin temelini oluşturan toplayıcılık zamanla önemin kaybetti ve yerini avcılığa bıraktı. Avcılığın önem kazanmasında ki başlıca sebepler bozkırın toplayıcı bir ekonomik faaliyete imkân tanımaması ve bu coğrafyanın hareketli yaşam tarzına göre etin daha fazla besleyici özelliklere sahip olması ve giderek rağbet görmesiydi. Avcılığın giderek önem kazanmasıyla birlikte erkekler toplum nezdinde daha fazla öne çıkmaya ve otoriteyi ele almaya başladı. Avcılığa daha uygun fiziksel yapıya sahip olan erkekler, zamanla tüm ekonomik faaliyetleri kendi başlarına yürütür duruma geldiler. Ekonomik ve toplumsal alanda ki bu değişikliklerin dini ayağını ise tanrı anlayışının evrimi izledi. Sosyal hayatta giderek ataerkil bir topluma dönüşen Türkler tanrıya da artık eril sıfatlar vermeye başlamışlardı.
Orman topluluğunda iken ekonominin en önemli unsuru olan bitkilerin yetiştiği ortam olan toprakla özdeşleştirilen Gök Türklerin “Yer Umay Ana” dedikleri tanrıça figürü yerini bozkır topluluğunda göksel temellerle şekillenen Kök Tengri (Gök Tanrı, Kutsal-Mavi Gök)’ye devretti. Tıpkı tanrıça gibi anaerkil dönemde kutsal sayılan birçok maddenin yerlerine yenisi eklendi. Örneğin: uçsuz bucaksız düzlükler olan bozkırlarda dağlara bir kutsiyet atfedildi. Ayrıca bu mekanlara eril sıfatlar yüklendi. Cengiz Han’ın düşmanlarından kaçarken saklandığı Burkan Haldun dağı bugün hala kutsal sayılmaktadır ve bazı Moğol kabilelerinde bu dağa kadınların çıkması yasaktır ayrıca Anadolu’nun bazı bölgelerinde yağmur duası için yüksek yerlere çıkıldığında bu inanışların devamı olarak kadınların bu ritüele alınmadığı gözleniyor.
Tanrı’nın eril sıfatlara bürünmesiyle birlikte onu temsilcileri olan kamlar (Din Adamı) da erkeklerden seçilmeye başlandı. Böylece ilk başlarda anaerkil bir karakterde olan inanç sistemi tamamen ataerkil bir kimliğe büründü. Peki Umay’a ne oldu, günümüzde nerede?
Türk Milletinin en önemli özelliklerinden birisi de yeni bir dine veya kültüre adapte olurken ardında bıraktıkları kültürün birçok öğesini yeni kültürleriyle harmanlamalarıdır. Umay Ana figürü de bugün birçok inanış ve mitte kendisini devam ettirmektedir. Örneğin: uzun yıllar önce yeni doğan bebeklerin ve hamile kadınların koruyucusu olan Umay bugün Anadolu’nun birçok yerinde yeni doğan bebekleri kaçırıp ciğerlerini yiyen, lohusa kadınları çarpan, hamile kadınları korkutup düşük yapmasına neden olan kötücül bir ruh kılığında hala inanışlarımızda yaşarlar. Örneğin: Yeni doğum yapan kadınların başlarına bağladıkları kırmızı kurdele bu ruhtan korunma amacıyla takılmaktadır. Çocukları korkutmak için uydurulan Umacı figürü de Umay kökenlidir.
Sonuç Olarak
Türklerin inanç sisteminin oluşmasında ekonomik, sosyolojik ve coğrafi unsurların etkisinden bahsetmeden bu sistemi bilimsel bir çerçevede inceleyemeyiz. Bilim ve Ütopya dergisi Aralık 2016 sayısı “Ağaç Ana’dan Bozkurt’a Türk Mitolojisi” kapağı ve Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu’nun eşsiz anlatımıyla Türk Mitolojisinin temellerine ışık tutuyor.
Kaynakça
* Bilim ve Ütopya dergisi Aralık 2016 sayısı
* Perinçek, Doğu, – Og’dan Ogur’a, Kaynak Yayınları
* Adji, Murad, Türklerin ve Büyük Bozkırın Eski Tarihi, Moskova-1999
Mutlu Türkkan
İNCİRALTI TARİH CEMİYETİ ÜYESİ
Eleştiriler için: mtl.trtkn@gmail.com
http://www.bilimveutopya.com.tr/yer-anadan-gok-tanriya-turk-mitolojisinin-evrimi