20220129

Tonyukuk yazıtı en heyecanlı ve gerçekçi olanlardan bir cümle...


Yazıtlarımızdaki binlerce güzel cümle içinde, bana göre en heyecanlı ve gerçekçi olanlardan biri, Tonyukuk yazıtı 2. taş batı 4. satırındadır:
Üküş tėyin neke korkur biz? 
Az tėyin ne basınalım? 

(Sayıları) çok diye niye korkuyoruz? 
Azız diye yenilecek miyiz? 

#Tonyukuk #KronikKitap

Erhan Aydın



Aydınoğlu Mehmet Bey’in Türbesinin girişindeki kırık mezar taşı...

 


20220126

Deri Pantolonlardan Kaftanlara: Orta Asya Türk Boylarında Giyim Kuşam Kültürü

Deri Pantolonlardan Kaftanlara: Orta Asya Türk Boylarında Giyim Kuşam Kültürü

Çoğu kültürde olduğu gibi Türk kültüründe de erkek ve kadınlar farklı tarz, renk ve kumaştan yapılan kıyafetler giymeyi tercih ettiler. Ancak bu ayrım bugünkü gibi radikal değildi.

Eski Türklerde giyim kuşam kültürüyle ilgili bilgileri; arkeolojik buluntulardan, heykellerden ve duvar resimlerinden öğreniyoruz. Aynı zamanda bazı yazılı kaynaklarda Türk kültüründe giyim kuşamın nasıl olduğunu anlatan bilgiler bulunuyor. 

Bu bilgilere göre Türkler genellikle keçeden yapılmış uzun çizmeler, kaftan olarak adlandırabileceğimiz kepenekler ve börk isimli şapkalar giyiyorlardı. Bu giysiler genelde sincap, rakun ya da tilki gibi hayvanların kürklerinden yapılırdı. Bozkırlarda yaşayan Türk toplulukları ise kıyafetlerini koyun ve keçi yününden yapardı. Kurganlardan çıkan buluntular, kıyafetlerin mevsimlere ve hareketli yaşam tarzına uygun şekilde üretildiğini gösteriyor. Bu nedenle Orta Asya’da yaşayan Türklerin geleneksel giyim tarzını iklim şartları ve bozkır kültürünün şekillendirdiğini söylemek mümkün. Gelin, eski Türklerde giyim kültürüne biraz yakından bakalım.

Giyim, günümüzde olduğu gibi Orta Asya’da yaşayan Türkler arasında da sosyal statüyü gösterirdi. Askerin, bürokratın ya da bir avcının giyim kuşamı birbirinden çok farklı özellikler taşıyordu

Kıyafetlerin yapımında deriden ipeğe ketenden kürke kadar çok farklı malzemeler kullanılırdı. Hakan ve ailesinin kıyafetleri çoğunlukla kaliteli ve nadir kumaşlardan yapılırdı. Askerler deri pantolon ve çizmeler giyer, topluluğun diğer üyeleri ise keçe ya da liflerden imal edilen kıyafetler giyerdi. Günümüze ulaşan buluntular arasında; dokuma yünden iç çamaşırları, kürklerle süslenmiş elbiseler, değerli kumaşlardan yapılan kaftanlar, keçe ya da deriden yapılan başlıklar, deri pantolon ve çizmeler, yün çoraplar ve ince liflerden imal edilen gömlekler bulunuyor.

Orta Asya’da yaşayan Türklerin en eski dış giyim ürünü kaftanlardı. Bu kıyafetlerin ön kısmı çoğunlukla açık olup boyu diz altı ya da ayak bileklerine kadar uzanırdı

Kaftanlar kuşaksız ya da kuşaklı olabiliyordu. Türk hakanlarının ya da hatunlarının kaftanları çoğunlukla değerli kumaşlardan yapılır ve üzeri mücevherlerle süslenirdi. Erkekler daha sade kumaşlar tercih ederken kadınlar nakışlı kaftanlar giyerdi. Kaftanlar bireylerin tercihlerine göre basit ya da değerli kumaşlardan yapılabilirdi. Kumaş türü fark etmeksizin hepsi gövde, yen ve etek olmak üzere üç parçadan oluşurdu. Dede Korkut hikayelerinde evlenecek kişilerin beyaz renk kaftan giydikleri, nişanlanan kızlara çeyiz olarak kırmızı kaftan gönderildiği kaydedilmiştir. Kaftanların kol kısmı elleri örtecek şekilde uzun dikilirdi. Çok soğuk havalarda hayvan derisinden yapılmış kaftanlar, sıcak havalarda ise yün dokumadan yapılmış kaftanlar giyilirdi.

Kaftanlar sadece Orta Asya Türk boylarında değil Selçuklu ve Osmanlı Türkleri arasında da sık tercih edilen kıyafetler arasında bulunurdu

Bugün Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenen örneklerde ve minyatürlerde bu kıyafetlerin neyle ve nasıl giyildiği görülebiliyor. Saray müzesinde sergilenen en eski kaftan Fatih Sultan Mehmed’e aittir. Çok kaliteli kadife kumaştan üretilen bu kaftan, sarı ve kırmızı renklerden oluşan desenlere sahiptir. Kaftanın kesimi tamamen geleneksel özelliklere sahiptir. Bu anlamda Orta Asya’da giyilen kaftanlardan çok fazla bir farkı bulunmamaktadır.

Börk adı verilen keçe, kadife ya da hayvan derisinden yapılmış geleneksel Türk başlığı Orta Asya Türk topluluklarıyla özdeşleşen bir diğer giyim ürünüydü

Genellikle tas şeklinde yapılan bu başlıklar hem güneşten hem de soğuktan korunmak için kullanılırdı. Kaşgarlı Mahmud’un aktardığı bilgilere göre börklerin; koni, kenarı bükülmüş ve enseyi kapatan şekilde farklı tasarımları bulunurdu. Milattan önceki yüzyıllara ait mezarlarda, Çin kabartmalarında yer alan Türk tasvirlerinde, Göktürk ve Uygur dönemlerine ait heykellerde börk tasvirlerine ve kumaşlarına sıklıkla rastlanır. Hükümdar börkleri çoğunlukla kürk ve altınlarla süslenirdi. Bazen börklerin üst kısmının tülbentlerle sarıldığı olurdu. Üzerinde tülbent bulunan kenarsız başlıklara Horasan börkü denirdi. Orta Asya Türklerinin kullandığı başlıklar Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de kullanıldı. Araplar, İslamiyet’in kabulünden sonra bu börkleri “Türk külahı” olarak adlandırdı. Bu dönemde henüz Arapların kullandığı sarıklar benimsenmemiş, börkler kullanılmaya devam etmişti. Osmanlı ordusunda da uzun yıllar resmi başlık olarak kullanılan börkler, 17. yüzyıldan sonra kullanımdan kalktı.

Sıcak bölgelerde yaşayan yerleşik Türk toplumlarıyla, bozkır kültürünü devam ettiren göçebe Türk boyları arasındaki giyim birbirinden oldukça farklıydı

Eski Türklerde giyim dendiğinde tek tip bir kıyafet kültürünün olduğunu söylemek mümkün değil. Göçebe yaşam tarzını benimseyen topluluklar daha dayanıklı kıyafetler giymek zorundaydı. Onların entari ile ata binmesi söz konusu olmazdı. Çünkü sürtünme nedeniyle bacaklarda yaralar açılabilir ve enfeksiyon riskiyle karşı karşıya kalınabilirdi. Bu nedenle atlarından ayrılmayan Türk toplulukları çoğunlukla pantolon ve çizme giydi. Silahlarını yanlarında taşıyabilmeleri için bu pantolonlara bir de deri kemer takıldı. Pantolonların kumaşı çoğunlukla hayvan derisinden yapılıyordu. Bu deri pantolonlar, uzun at yolculuklarının vazgeçilmez kıyafetleriydi. Türk süvarilerinin giydiği pantolon ve ceket kombini adeta askeri üniforma niteliği taşıyordu. Eski Türklerde giyim kültürünün en önemli parçalarından bir diğeri ise çizmelerdi. Pantolonların altına keçeden ya da deriden yapılmış çizmeler giyilirdi. O dönemlerde bu ayakkabılara “etük” denirdi. Çizme dışında çarık olarak isimlendirilen deriden yapılmış ayakkabılar da giyiliyordu.

İbrahim Kafesoğlu gibi Türk kültür tarihi üzerine önemli çalışmaları bulunan bilim insanları, Çin’e pantolonu ilk ithal eden topluluğun Orta Asya Türkleri olduğunu belirtiyor. Benzer şekilde antropolog Robert Lowie de Orta Asya’da giyilen pantolonların bugünkü modern giyimin ilk örnekleri olduğunun altını çiziyor.

Orta Asya’da yaşayan Türk toplulukları gömleği “könğlek” olarak isimlendirdi

Gömlekler, mevsim şartlarına uygun kumaşlardan üretilirdi. Genellikle keçeden ya da ince liflerden imal edilirdi. Bugün elbise olarak adlandırdığımız kıyafetler ise ton/don ya da kedüm olarak adlandırılırdı. Elbiseler iç ve dış elbise olmak üzere ikiye ayrılırdı. Kurganlardan çıkan giysilere bakıldığında eski Türklerin giydiği elbiselerin bugünkü modellere oldukça yakın olduğu görülüyor. 

Çoğu kültürde olduğu gibi Türk kültüründe de erkek ve kadınlar farklı tarz, renk ve kumaştan yapılan kıyafetler giymeyi tercih ettiler. Ancak bu ayrım bugünkü gibi radikal değildi. Örneğin kadınlar gibi erkekler de elbise giyiyordu. Ancak kadınların elbiseleri biraz daha uzundu. Kadın elbiselerinin ayırt edici bir diğer özelliği ise nakış ve süslemenin daha fazla olmasıydı.

Orta Asya Türk toplumlarının kadın üyeleri elbiselerini tamamlayan çeşitli aksesuarlar kullandılar

Kadınlar, kıyafetlerinin içine “bagırdak” olarak isimlendirilen sütyen giyerdi. Gömlek, şalvar, üç etek, hırka, kürk ve kemer en sık giyilen kıyafetler arasındaydı. Kıyafetler, “suf” adı verilen yün kuşaklarla tamamlanırdı. Kuşak dışında aksesuar olarak boğmak (gerdanlık), Okmek (halka), Tolgağ (küpe) ve didim (taç) kullanılırdı.

Türk kültüründe giyim kuşam, İslamiyet’in kabul edilmesi, yerleşik yaşama geçiş ve Anadolu’ya göç gibi çeşitli nedenlerle hızlı bir değişikliğe uğradı

Erkek ve kadın kıyafetleri birbirinden daha keskin çizgilerle ayrıldı. Orta Asya’ya kıyasla Anadolu daha sıcak bir coğrafya olduğu için kürk kullanımı azaldı. Osmanlı dönemine gelindiğinde çok zengin bir giyim kuşam terminolojisi oluşmuştu.

Alıntı: https://listelist.com/eski-turklerde-giyim/

🎞 Kadim gelenek Aziziye'de yaşatılıyor

Kadim gelenek Aziziye'de yaşatılıyor Dondurucu soğuklar sokaktaki hayvan dostlarımızı da etkiliyor. Erzurum’un Aziziye ilçesinde karlı ve soğuk havalarda yiyecek bulmakta zorlanan kuşlar için parklardaki ağaçlar meyvelerle donatıldı. Kazanlarda hazırlanan yemekler sokak hayvanlarına dağıtıldı.

🎞 Ani Ören Yeri'ne ziyaretçi akını

 Kars'ta bulunan Ani Ören Yeri, ziyaretçilerini karla kaplı güzelliğiyle ağırlıyor. Ören Yeri, 2016 yılında UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'ne dahil edilmişti.

🎞 Acı biber reçeli yediniz mi?

 Antalya’da yiyebilirsiniz. Dünya mutfak otoriteleri acı-tatlı buluşması arayışlarını sürdüredursun, Korkutelili kadınlar, bu konuda nokta atışı yaptı, acı biber reçelini mutfak literatürüne kazandırdı. Sırada patenti var. 

🎞 Yarıyıl tatili Palandöken'e yaradı

 Okulların yarıyıl tatiline girmesi Erzurum'daki Palandöken Kayak Merkezi'ne yaradı. Tatili fırsat bilen aileler soluğu dünyaca ünlü kayak merkezinde aldı.

🎞 Kocaeli'de 3 asırlık Kaz Bayramı geleneği

 Kocaeli'de 3 asırdan bu yana yaşatılan "Kaz Bayramı" geleneği, birlik ve beraberliğin simgesi oldu. Aylar öncesinden besiye çekilen kazlar, Ocak ayında kutlanan bayramda birbirinden lezzetli yemeklere dönüşüyor, misafirlere ikram ediliyor.

🎞 Borçlu çiftçi intihar etti😢

Ardahan'da bir çiftçi banka ve tarım krediye olan borçlarından dolayı intihar etti. 39 yaşındaki Fuat Avşar, Ömerağa köyünde son yolculuğuna uğurlandı. 

🎞 Ovacık Kayak Merkezi'ne ilgi büyük

Tunceli'deki kış çilesi, 7 yıldır turist çeken Ovacık Kayak Merkezi ile ekonomik gelire dönüştü. Doğal güzellikleriyle öne çıkan 1500 rakımlı Ovacık ilçesi, ilkbahar ve yaz aylarında trekking, kışın ise kayak ve snowboard tutkunlarının ilgisini çekiyor.

🎞 Giresunlu tamirci 🚴🏻‍♀️'bisiklet doktoru' olarak tanınıyor

 Giresunlu bisiklet tamircisi Temel Özer, ilerlemiş yaşına rağmen mesleğini tutkuyla yapıyor.  80 yaşındaki tamirci "Bisiklet Doktoru" olarak tanınıyor.

🎞 Düzce'de yoğun kar yağışını fırsata çevirdiler

Düzce Oryantiring ve Doğa Sporları Kulübü üyeleri, zorlu kış şartlarında hayatta kalabilmek için eğitim görüyor. Yoğun kar yağışını fırsata çeviren kulüp üyeleri ormanlık alanda eğlenerek iglo yapmayı da öğreniyor. 

🎞 İstanbul felç: Vatandaş kar altında saatlerce yürüdü

 İstanbul'da kar yağışının şiddetini artırmasıyla birlikte trafik durma noktasına geldi. İstanbullular evlerine ulaşabilmek için araçlarını bırakıp saatlerce yürümek zorunda kaldı. Toplu taşıma araçlarını kullanan vatandaşlar da araçlardan inerek kar altında evlerine yürüdü.

🎞 Erzincanda'da 🐑 kuzu nöbeti

 Erzincanlı göçerler, ağıllarında kuzu nöbeti tutuyor. Göçerler, yeni doğan kuzuların zarar görmemesi ve annelerince emzirilmesini sağlamak için dondurucu soğuğa rağmen yoğun mesai yapıyor.

🎞 'Gazella Gazella'' ceylanı sayısı arttı

 Nesli tükenme tehlikesi altında olan “Gazella Gazella” dağ ceylanı sayısı arttı. Ceylan, Türkiye’de sadece Hatay’ın Suriye sınırındaki ilçelerinde yaşıyor. Koruma altındaki bu türün sayısı geçen yıl bin 280’e ulaştı.

🎞 Kar Van için umut oldu

 Van Gölü ve çevresinde son günlerde etkili olan kar yağışı, kuraklığın pençesindeki göl havzası için umut oldu. Uzmanlar kış aylarında düşen karın yaz aylarında yaşanacak kuraklık için adeta su deposu görevi göreceğini söyledi.

🎞 Bodrum 6. Hamsi Festivali

 Bodrum'da 6. Hamsi Festivali düzenlendi. HES kodu kontrolü ile katılım sağlanan festivalde 2,5 ton hamsi dağıtıldı. Kemençe ve tulumlar eşliğinde horonlar tepildi.

🎞 🇹🇷🎥 Fatma Girik hayatını kaybetti

 Yeşilçam’dan bir yıldız daha kaydı. Türk sinemasının usta oyuncusu Fatma Girik yaşamını yitirdi. Muğla’da yaşayan 79 yaşındaki sanatçı, bir süredir İstanbul’da tedavi görüyordu. Fatma Girik için Salı günü İstanbul'da iki ayrı tören düzenlenecek. Sanatçının naaşı, Muğla'da toprağa verilecek.

🎞 Sahilleri ASELSAN Serdar koruyor

 Edirne’de Enez Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesindeki "ASELSAN Serdar - 7M Sahil Gözetleme Radarı", kaçakçılara göz açtırmıyor. Geniş tarama alanı sayesinde uluslararası kaçakçılığın önemli ölçüde kontrol altına alınmasını sağlıyor.

🎞 Ihlara beyazlara büründü

 

🎞 Antalya'ya kar yağdı

🎞 Kar yağışı tüm yurdu etkiledi

Yurtta kar yağışı uzun süredir etkili oluyor. Birçok noktada ulaşımda aksama yaşandı.

🎞 Örs ve çekicle geçen 40 yıl

 Mahmut Seven Osmaniye'nin Sumbas'a bağlı Gaffarlı köyünde 40 yıldır demircilik yapıyor. Seven, ilçede mesleğin son temsilcisi olarak işini sürdürüyor.

🎞 İstanbul felç oldu: İşte sokaklardan son görüntüler

 

🎞 Kar tüm yurdu etkisi altına aldı | Yollar kapandı, vatandaşlar ulaşımda zorluk yaşadı

Yeni nesil kahvelere karşı 🇹🇷☕️Türk kahvesine ilgi hala yoğun

 

Yeni nesil kahvelere karşı Türk kahvesine ilgi hala yoğun

Kahve fiyatları iklim değişikliği ve ithalat nedeniyle yükselişe geçti. Türk kahvesinin kültürümüzdeki yeri ayrı olduğu için ilgi hiç azalmıyor. Yeni nesil kahvelerin tüketimi artsa da Türk kahvesi açık ara önde. İşte kahve tiryakilerinin tercihleri...

Yeni nesil kahvelere karşı Türk kahvesine ilgi hala yoğun

Son günlerde kahve fiyatlarındaki artışın önüne geçilmiyor. İklim değişikliği, ambalaj ve nakliye maliyetlerindeki artışa rağmen kahveye ilgi devam ediyor. 

Kahve bir kültürdür. Dünyada çeşitli kahveler var. Bakın önümde o kahvelerden sadece bir kaçı var. Türk kahvesi ve yeni nesil kahveler.

Bir de gençlerin vazgeçilmezi kahveler var. Onlarda işte böyle makinelerde yapılıyor. 

Espresso bazlı kahvelerin tüketimi artsa da Türk kahvesi ilk sıradaki yerini koruyor.


20220119

Kızılderililer Türk soyundan mı?

Kızılderililer Türk soyundan mı?

Biz, Kızılderililerin Türk soyundan geldiğini ve çok önemli benzerlikler taşıdığına inanıyoruz. Son yapılan araştırmalarda da bunu görmekteyiz.

Amerikalı ve Rus antropologların araştırmasında, Kuzey Amerika kıtasının ilk sakinlerinin genetik beşiğinin Sibirya’nın güneyindeki dağlık Altay bölgesi olduğu ortaya çıktı.

ABD’deki İnsan Genetiği dergisinde yayımlanan araştırmayı yapanlardan Pennsylvania Üniversitesi Antropoloji bölümü Doçenti Theodore Schurr, Rusya, Moğolistan, Çin ve Kazakistan’ın kesiştiği Altay bölgesinin onbinlerce yıldır çok sayıda halkın gelip gittiği kilit bir yer olduğunu belirtti.

Araştırmaya göre, Amerika kıtasındaki ilk insanların ataları bu halklardan biriydi ve bugün Rusya Federasyonu’nun bir parçası olan Altay’dan 20 bin ila 25 bin yıl önce gelmişlerdi.

Asyalılara ait genetik özelliklere sahip bu insanlar, o dönemde sular altında olmayan Bering boğazını geçmeden önce tüm Sibirya’yı katettiler.

Araştırmalarında, Amerikalı kızılderililerin ve Güney Altay bölgesinde yaşayan yerli kavimlerin DNA’larında Y kromozumunu (babadan geçen) analiz eden bilim adamları, iki grubun paylaştığı ve bunlara özgü genetik mutasyonu bulmaya çalıştılar.

Araştırmanın sonucunda, Amerikalı ve Rus antropologlar, her iki grupta da, anneden miras mitokondriyal genlerde de aynı genetik özellikleri buldular.

Çalışmalarında bu mutasyonların ortaya çıkması için ne kadar zaman geçmesi gerektiğini hesaplayan bilim adamları, Altay genlerinin 13 bin ila 14 bin yıl önce Amerikalı yerlilerinkinden ayrıldığını tahmin ediyorlar.

Kızılderililer’in bundan yaklaşık 35.000 yıl önce Amerika Kıt’asına yerleştikleri biliniyor. Kızılderililer, Sibirya civarındaki ata yurtlarındaki avlakların (av alanlarının) yetersiz geldiğini düşünerek, bugünkü Asya ile Amerika’yı bağlayan Bering Boğazı çevresinde yeni av alanları aramaya başladılar ve rastlantısal olarak Amerika’ya geçtiler. Oradaki avlakları beğenerek oraya yerleşme kararı aldılar. O günden beri o bölgeyi yurt edilen Kızılderililer, günümüze kadar kültürlerinde pek değişiklik yaratmayarak gelmişlerdir. Günümüzde ABD’de resmen kabul edilen 554 tane Kızılderili kabilesi var.

Yaşantı Benzerlikleri:

1- Bilindiği üzere Türkler “avcı” bir soydur. Bugün bile izlerini hissettiren “avcılık ruhu”, Kızılderililer’de de görülüyor. Zaten göç yoluyla Altay Türkleri’nin Amerika’ya geçerek orada Kızılderilileri oluşturması düşüncesinin de temelinde avcılık var.

2- Kızılderililerin kullandıkları av aletleri, temel ihtiyaçlarını gidermeleri için kullandıkları eşyalar… Türkler’in kullandıklarıyla benzer özellikler taşıyor. Üstü sivri çadırlarda yaşamaları, önleri kesik giysiler giymeleri, “huş” adı verilen oyma kayıklar kullanmaları… da Türk yaşantısına benziyor.

3- Kızılderililerle ilgili gördüğünüz resimlerden anımsarsınız, onlar da tıpkı Türkler gibi atlı yaşam süren topluluklardır.

Halk Kültürü Benzerlikleri (Folklorik Benzerlikler):

1- Kızılderililer’de “loğusa kadınlar” a önem verilmesi, onlarda bir kutsîyet bulunduğuna inanılması ve kırklarının yapılması, onların silahlara dokunmalarının yasak olması kültürel bir benzerliktir.

2- Atabaşkan ve Keçuva kabilelerinde Türkler’e özgü olduğu bilinen, parmakların arasına sicim (kalın ip) geçirilerek oynanan “sicim oyunu” nun oynanması da yine benzerlik teşkil etmektedir.

3- Cenazelerde “yasçı” ların bulundurulması da Türkler’le Kızılderililer arasındaki belirgin benzerliklerden biridir. Orhun Yazıtları‘nda da geçtiği üzere, en eski soydaşlarımız da ölüm törenlerine “yasçı, sıgıtçı…” denilen “ağıt yakan” ölü ağlayıcıları getirtirlermiş. Kızılderililer de tıpkı Türkler gibi bu biçimde törenler yapıyorlarmış.

4- Bizdeki “Kırkpınar Efsanesi” nde anlatılan ve pehlivanların can vermesine kadar devam eden güreşlerle, Brezilya Ormanları’ndaki Zakuma Kızılderilileri’nin tuttukları “güreş“, benzerlik göstermektedir.

5- Mohavk Kızılderilileri’nin Anadolu’da oynanan ve arasında “uzun eşek” oyununun da bulunduğu oyunların 12’sinden 11’ini bilmeleri de yine benzerliğe örnektir.

6- İnkalar’da bizdeki “kopuz” a benzeyen bir tür sazın bulunduğu gözlenmiştir.

Dinsel Benzerlikler:

1- Halk kültürü benzerliklerinde belirttiğimiz “loğusa” ya kutsiyet verilmesi, dinî kültürün de bir yansımasıdır.

2- En eski Türk inancı olan “Şamanizm” (Gök Tanrı Dini) ile, Kızılderililer’in inançları arasında çok yakın benzerlikler vardır. Aşağıdaki bilgi dikkat çekicidir:

Kızılderililerin yaptığı merasim ve kutlamaların en ilginç yanlarından birisi, kabilenin Şamanı’nın “Gök Tanrı” olarak kabul edilen “Ulu Ruh” a daha çok yaklaşmak ve kabilesi için O’nun yardımını ve rahmetini talep etmek maksadıyla, bu düzgün”direğe”tırmanmasıdır. Dinî maksatlı bu merasimi yöneten Şaman’ın bu direğe tırmanması, mensubu olduğu kabilesini kötü ruhlardan ve onların sebep olabileceği hastalıklardan koruması, yeni yılda kabilesine bol mahsul bahsetmesi konularında görüşme talep etmek maksadıyla ”Gök Tanrı“ya daha yakın olma amacı taşır. Direğe tırmanma merasimi Kaliforniya eyaletindeki Camella Kızılderilileri arasında oldukça yaygındır.

3- Amerika yerli Kızılderili kabileleri ile Sibirya Saka, Altay, Hakas, Telvit ve Tuva bölgelerinde yaşayan eski Türk âdetlerinin ve mevsimlik dinî merasimlerin birbirine benzemesi ve paralellikler göstermesi oldukça ilgi çekicidir.

4- Bilindiği gibi Türkler’de “totemizm” yoktur. Yani Türkler “totemleştirdiği” (kutsallaştırdığı) canlı – cansız hiçbir varlığa tapmazlar. Fakat Türkler’de çok yaygın bir kutsîyet duygusu vardır. Güçlerinin yetmediği “gök gürültüsü ve şimşek” gibi doğa olaylarını kut’lu saymışlardır. Ötüken Ormanı’nı, “Iduk Ötüken yış budun” [Kutsal Ötüken Ormanı’nın Budunu (Ulusu)] diye kutsallaştırmışlardır. Veya “İnçü Ögüz’ü” [İnci Irmağı’nı] temiz tutmuşlar onu kut’lulaştırmışlardır. Fakat bu sayılanlara hiçbir zaman tapmamışlardır. Totemizm inancına sahip topluluklar, totemlerin bir ruh taşıdıklarına inanır ve o totemlerdeki kut’lu ruha sahip olmak için onları bedenleriyle bütünleştirirlermiş. Fakat Türkler hiçbir zaman en kut’lu varlıklardan birisi olarak gördükleri “Bozkurt” u pişirip yememişlerdir. Kızılderililer’de de bu “kutsallaştırma” olgusu bulunmaktadır. Bu da ayrı bir benzerliktir.

Irksal Benzerlikler:

1- Türk Irkı’nın belirgin bir kafatası yapısı vardır. Buna “brakisefal” kafatası tipi denir. Kızılderililerin bu kafatası yapısına ne kadar uygun oldukları tartışılabilir (benim de bu konuda pek bilgim yok); fakat göz ve çene yapıları Türkler’inkine benzer özellikler taşıyor.

şef joseph, oğuz kağan

2- Yapılan araştırmlarda, Kızılderililer’in Dna’sı ile, Türkler’in Dna’sı arasında çok yakın bir ilişki bulunuyor. Hatta Kızılderili Dna’sına Türkler’inkinden başka hiçbir Dna uymuyor. Bazı kaynaklarda “y kromozomunun” sadece Türkler’de ve Kızılderililer’de bulunduğu söyleniyor; fakat bu işin bilimsel boyutundaki bilginin ne derece doğru olduğunu bilemiyoruz.

Kimisine göre “y kromozomu” her erkekte bulunuyor; fakat buradaki haritada ise kromozomların Dünya haritasındaki dağılımına baktığımızda bu düşüncenin doğru olabileceği kanısı ortaya çıkıyor.

3- Tüm bu ırksal özelliklerin devamı niteliğin aklımıza takılan bir şey ise, “ten rengi“… Bugün dünya üzerinde yaşayan yaklaşık 300 – 350 Milyon Türk var. Bu Türkler dünyanın birçok bölgesine dağılmış biçimde yaşıyorlar. Normal koşullarda iklim farklılıklarının veya coğrafi özelliklerin kişilerin biyolojik yapılarını bile etkilediğini düşünürsek, Türkler içerisinde “beyaz tenli” olmayanların da olması gerekiyor. Fakat dünyadaki bütün Türk topluluklarından bir kişiyi örnek olarak getirseniz, hepsini bir arada gördüğünüzde hiç “siyah tenli” (şu araplardaki veya zencilerdeki karalardan…) Türk göremezsiniz. Kızılderililerin ten renkleri ise, sanki Türklere göre biraz daha koyuymuş gibi geliyor.

Kaynak:

www.facebook.com/necdet .buluz

Kızılderililerin Türklerle akrabalığı


20 Mart 2017 03:55

Türk Balık Adamlar Kulübü, Vedat Köle’nin yönetiminde düzenlediği konferanslar dizisinde dün, “Alaska Kızılderilileri ve Efsaneleri” başlıklı konferansı için Müjgan Ergil’i konuk etti.

Nevzat Yılmaz

Türk Balık Adamlar Kulübü, Vedat Köle’nin yönetiminde düzenlediği konferanslar dizisinde dün, “Alaska Kızılderilileri ve Efsaneleri” başlıklı konferansı için Müjgan Ergil’i konuk etti. “Türkler ve Kızılderililer, aralarındaki dil ve kültür benzerliklerinden dolayı akraba sayılabilir mi?” Müjgân Ergil, Alaska’ya yaptığı bir gezi sırasında dikkatini çeken benzerlikler bağlamında ele aldığı izlerin Türkler ve Kızılderililerin akraba kültürden gelen kökenleri olduğunu söylüyor. Ergil, 1993 yılında görev yaptığı Kazan’dan Yakutistan’a düzenlenen geziye katılarak Alaska’ya geçtiğini belirtiyor. Burada Kızılderililerin bıraktığı izlerle Kanada ve Güney Amerika’daki izlerin örtüştüğünü vurgulayan Müjgân Ergil, Alaska’daki Atabaşkan Kızılderililerinin yaşadığı coğrafi bölge, kültür ve yaşayışları arasındaki benzerliklerin şaşırtıcı olduğunu söylüyor.

Ergil, 2008’den bu yana gözlemlerini bilimsel araştırmalarla birleştirerek, Kızılderililer ile Türkler arasında kan bağı olabileceği savını tartışan konferans dizisini sürdürüyor. Ergil, konferanslarında Reha Oğuz Türkkan, Toung-De Kien, Prof. Ferrario, Dr. Calvin Kephart gibi uzmanların bilimsel çalışmalarından derlediği yansıları dinleyicilerle paylaşıyor.

20220110

🎞 ⚔️ 🇹🇷TV Dizisi: ‘Destan' (1. Bölüm)

Destan 1. Bölüm Özeti:

8. yüzyılda, Orta Asya’da, İslam’ın henüz kucaklamadığı topraklarda vahşi bir çağ hüküm sürmektedir. Çin sivri dişlerini Türk budununa doğrultmuştur, Rus Varegler, Moğollar, Sogdlar, Persler tuzakta beklemektedir. Yetmezmiş gibi, aynı kana atam diyen Türk boyları birbirine düşmüştür. İkisi de Türk olan Gök Hanlığı ile Dağ Hanlığı arasında ise çok büyük bir düşmanlık vardır.

Bu siyasi şartlarda, Gök Hanlığı’nın ulu kağanı Alpagu Han, başkaldırmasından kuşkulandığı kardeşi Balamir Yabgu’nun kızını, çolak ve topal oğlu Batuga’ya gelin almaya karar verir. Ailesini toplayıp kız istemek üzere Batı Gök Kağanlığı’na doğru yola çıkar. Yolda onları çok büyük bir tehlike beklemektedir: Çocukluğundan beri intikam ateşi ile yanan Dağ savaşçısı Akkız!

Yapım ve proje tasarımı Mehmet Bozdağ’a ait; yönetmenliğini Emir Khalilzadeh’in yaptığı, senaryosunu Ayşe Ferda Eryılmaz ve Nehir Erdem’in kaleme aldığı ‘Destan’ın başrollerini Ebru Şahin, Edip Tepeli ve Selim Bayraktar üstleniyor.


Oyuncular:


Ebru Şahin (Akkız), Edip Tepeli (Batuga), Selim Bayraktar (Alpagu Han),

Deniz Barut (Ulu Ece), Teoman Kumbaracıbaşı (Balamir Beg),

Kanbolat Görkem Arslan (Saltuk Beg), İpek Karapınar (Çolpan Hatun),

Burak Tozkoparan (Temur Tegin), Elif Doğan (Tutkun),Burak Berkay Akgül (Kaya Tegin),

Ahmet Olgun Sünear (Yaman), Buse Meral (Sırma), Ecem Sena Bayır (Günseli Hatun),

Esra Kılıç (Mei Jin), Bilgi Aydoğmuş (Kırçiçek), Osman Albayrak (Vargı Beg),

Alper Düzen (Danış Ata), Şahin Ergüney (Kün Ata), Meltem Pamirtan (Yibek Kadın),
Evren Erler(Çalayır)

🎞 Barbaroslardan Mavi Vatan’a (Böl. 2)



Teferruat - 12 Kasım 2021
Barbaroslardan Mavi Vatan’a
Halil Nebiler - E. Kurmay Albay Halil Özsaraç -Ulusal Kanal

🎞 Barbaroslardan Mavi Vatan’a (Böl. 1)


Teferruat - 5 Kasım 2021 
Barbaroslardan Mavi Vatan’a 
Halil Nebiler - E. Kurmay Albay Halil Özsaraç -Ulusal Kanal