Kültürümüzde Ayran ve Ayran Yapımı
- 04 Ocak 2012 - In Halk Bilimi
Ayran Sözü
“Ayran” sözü, Ortaasya ve Anadolu Türk lehçelerinde gerek anlayış ve gerekse söyleniş bakımından, en az ayrılıklar gösteren, eski bir Türk deyişidir. Ayran sözü, her Türk bölgesinde yine ayran şeklinde söylenir. Çuvaş lehçesi gibi, diğer Türk lehçelerinden büyük ayrılıklar gösteren bölgelerde bile, ayran ancak, oyran veya ören şeklinde değişebilmiştir. Vladimirtsov, Moğolların İçtimaî Tarihi’ni yazarken, ayrana büyük bir önem vermiş ve Moğolların da buna airan dediklerini ileri sürmüştü. Fakat Radlof ise, büyük türkçe sözlüğünde, Moğolların ayıran sözüne bir soru işareti koymuştur. Moğolların Gizli Tarihi’nde, bu sözü bulamıyoruz. Ayrıca Mukaddimet ül-Edeb de, türkçe ayran sözünün karşısına moğolca olarak, unda’an sözünü konmuştur. Bu moğolca söz, Moğol dilinin en eski kaynağı olan Moğolların Gizli Tarihi’nde, yalnızca “içki” anlayışı ile geçmektedir. Ayrıca bu eski kaynakta, ayran sözü de yoktur. Fakat bu, Moğolların ayranı tanımadıklarını gösteren bir delil olamaz. Aslında bir çok seyyahlar, Moğolların yoğurdu sulandırarak bir içki yaptıklarını ve bunu içtiklerini ısrarla yazmaktadırlar. Bizim bu çıkışımız daha çok, Türk kültürünün köklerini yalnızca Moğollara bağlıyanlara karşıdır.
Ayran Çeşitleri
Ayranın çeşitleri, daha çok içine katılan suyun miktarına göre ayırt edilir. Meselâ Selçuk çağının başlarında bile, içine fazlaca su katılmış ayrana, suvsuş adı verilirdi. Aslında eski Uygur metinlerinde bu deyiş, bir şeyin “üzerine su serpme” manasına gelirdi. Anadoluda da bu gibi ayırmalar yapılır. Meselâ Kırgız Türklerinde ayranın geniş adı ayran’âır. Buna rağmen yine aynı ağızda, koyu ayrana çalap adı verilir. Yine aynı bölgede, içine fazlaca su katılmış ayrana da, çangğıt denilir. Anadolu’da, ak, akçakatık, çalkama, çalkamak, gövertmeç, katık, tutma gibi öztürkçe deyimlerin yanında, ayran çeşitlerini gösteren ve sayısı ikiyi geçmeyen bazı yabancı sözleri de görüyoruz. Bu sebeple, yabancı olup olmadıklarını da henüz daha iyice bilemediğimiz bu deyimler, Anadolu’nun Türk menşeine inanmayanlan sevindirmemelidir. önemli olan bir yiyeceğin çeşitleri değil, aslıdır. Ayranın çeşitleri de, hâlis ve saf yoğurda, katılan su miktarına göre sınıflanır. Bir Ortaasya atasözünde şöyle; deniyordu:
“Evinde ayranı yok, kızının adını Yoğurt-Bey koymuş” . Tıpkı bizim Anadolu’da söylenen şu söz gibi: “Ayranı yok içmeğe, gümüş köprü ister geçmeğe!”.
Ayran Rakısı
“Ayran içkisi” de yok değildir. Bu içkiler daha çok eski çağlarda, ayranın bir tulum içinde bekletilmesi yolu ile hazırlanıyordu. Ayranın ne kadar bekletildiği ve tadının da, rasıl olup olmadığı hakkında bir bilgimiz yoktur. Yalnızca buna, Altay dağlarının kuzeyindeki Türklerin, ayran arağası, yani “ayran rakısı” dediklerini biliyoruz. Ünlü seyyah ve bilgin Pallas da, Başkırlarda ayranların tulumlarda bekletilerek, uzun müddet tahammür ettirildiklerini görmüştür.. Aslında ayran, alkolsüz bir içkidir. Beslenme ve susuzluğu gidermek için içilir. Hele kımızın yanında, elbette bir içki olma hususiyetini gösteremez. Nitekim, Ortaasya’da söylenen bir Türk atasözünde de şöyle deniyordu: “İki bardak kımız içen dertlidir, iki bardak ayran içen ise utanmaz (açgözlüdür).''
Kaynak: Türk Kültür Tarihine Giriş 4 ( Bahaddin Öğel)