Ezilen dünyanın da kutladığı zafer: Sakarya Meydan Savaşı
Ercan DOLAPÇI
Dünya harp tarihine "en uzun Meydan Muharebesi", Türk İstiklâl Harbi Tarihi'ne de "Subay Muharebesi" olarak geçen Sakarya Meydan Muharebesi, nedense bizde (30 Ağustos) Büyük Zafar'in biraz gölgesinde kalmıştır. Oysa çok önemli bir savaştır ve sonuçları da çok muazzam olmuştur; özellikle ezilen dünyada... Öyle ki Arap diyarlarında ezanlar "Mustafa Kemal resulallah" diye okunmuştur.
Birinci ve İkinci İnönü Savaşları'yla dize getirilemeyen Yunan kuvvetleri, Kütahya - Eskişehir hattından itibaren Temmuz 1921 sonunda Ankara'ya doğru ilerlemeye başladı. Amaçları Ankara'nın toparlanmadan çökertilmesiydi. Bunu bekleyen Ankara, Batı Cephesi'nde hazırlıklarını yaptı. İki ordu 23 Ağustos 1921 tarihinde Sakarya önlerinde ciddi muharebeye tutuştu. 21 gün 21 gece amansız süren savaş sırasında Türk Ordusu zaman zaman güç anlar yaşadıysa da Mustafa Kemal komutasında bundan da başarıyla çıkmasını bildi. Öyle ki Yunan Ordusu imha olmaktan zor kurtuldu. Yunan Başkumandanı Papulas yıllar sonra yayımladığı anılarında bunu şöyle ifade eder: "Biraz daha inat etse idik, kralı da, kendimizi de kurtarmayacak, Türklere esir olacaktık."
"YUNAN ORDUSUNU SALAMURA YAPACAKTIM"
"Yokluk ve yoksulluk" savaşında Türk halkı ve ordusu inanılmaz fedakârlıklarda bulundu. Bu savaşta aslında iki milletin dayanıklılığı ve imkânları da karşı karşıyaydı. Bu savaşın en kritik anını ise Mustafa Kemal şöyle anlatır:
"Ben Yunanlıları Sakarya'da yenecek ve hepsini esir edecektim. Ne çare ki, kumandanlardan biri vazifesini saatinde yapamadı. Düşmanı yavaş yavaş sol cenahından çekmiştim. Kumandan kendisine düşen ödevi vaktinde yapsaydı sert bir itme ile onu tuzlu çöle sokacaktık. Orada ya tutsaklığı yahut ölümü benimseyecekti. Bu takdirde, Yunan ordusundan milleti de hükümeti de habersiz kalacaktı. Herkes birbirine ordumuz nerede diye soracaklardı. Dünya şaşıp kalacak Yunan ordusunu aramaya çıkacaktı. En sonra Tuzlu Çöl'de onun salamurasını bulacaklardı." (Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali, C.I-II, 3. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003, s.379.)
SUBAY SAVAŞI
Başkumandan Mustafa Kemal bu savaşta kaburgalarından yaralandı ve Gazilik unvanı ile Müşirlik rütbesi aldı. Büyük savaşta Türkler 5.713 şehit (277 subay), 18.840 yaralı (1.058 subay), 828 esir ve 14.258 kayıp verdi. Yunan tarafı ise 3.758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp verdi.
Zor günlerde kazanılan bu savaş Yunanlıların ve ağababaları İngilizlerin dünya çapındaki prestijini yerle bir ederken; Türklerin ise çok önemli siyasi kazanımlar elde etmesine neden oldu. Bunlar Sovyetler Birliği ve Fransa ile siyasi ilişkilerin ciddi rotaya girmesi ve İtalyanların Ege'yi boşaltmalarıydı. Bu zaferden sonra İngiltere bile Anadolu'daki genç Türkiye'yi tanımak zorunda kaldı. Bu tanıma "esirlerin serbest bırakılması" anlaşmasıydı. Yunanistan'ın "Büyük Bizans" hayalleri yıkılırken dış politikada da köklü değişikliklere gitmek zorunda kaldılar. Türkiye ise bu savaşla Büyük Zafer için gücünü sınamış ve O gün için zaman kazanmış oldu.
Anadolu'daki bu zafer başta İslâm dünyası olmak üzere İngiliz ve Fransız emperyalistlerinin pençeleri altında inim inim inleyen bütün dünyadaki milletlerde sevinç ve gururla karşılandı. Öyle ki birçok ülkede eğlenceler düzenlendi. Oradaki direniş örgütleri ayrı bir kuvvet kazandı. Bunun coşkusuyla İran, Arap diyarları ve hatta Afrika’daki bazı ülkelerden gönüllüler Anadolu'ya savaşmaya geldi.
Eskiden birlikte yaşadığımız Arap diyarlarındaki direniş örgütleri yüzlerini Ankara'ya çevirdiler ve buradan yardım almaya başladılar. Hatta tekrar birlikte yaşama fikirleri bile güç toplamaya başladı. Halep'te yayımlanan Ar-Rayad gazetesi o günlerde şunları yazıyordu:
"Avrupa, bize cesaret verici, tatlı sözler söyleyip vaadlerde bulunabilir, ama, gereksindiğimiz yardımı ancak bizim gibi aynı durumda bulunan Türklerden alabiliriz."
Hindistan'daki direniş örgütleri ise büyük coşku içindeydi. Sakarya Zaferi Hindistan'da ayrı bir coşkuya neden oldu. Öyleki Liberal Parti'nin bir üyesi "Derilerimizden Türk askerine ayakkabı yapmaya hazırız"diyordu. İstanbul'da bulunan Hindli askerlere dağıtılmak üzere hazırlanan bir beyannâmede ise Müslüman Hindli askerlerin Anadolu ordusuna katılmak için Felah Grubuna müracaat ettiklerinden bahsedilmekte Genelkurmay Başkanı tarafından gruba gönderilen yazıda da Müslüman Hindli efradın Anadolu'ya kaçırılmasının yerinde olacağı, bunların sayılarının ne kadar fazla olursa İngilizler üzerinde o kadar çok menfi tesir bırakacağı ifade ediliyordu.
Hind Hilafet Komitesi, Mustafa Kemal Paşa'ya Sakarya Zaferi'nden sonra alakasını artırır. Daha fazla maddi yardım için seferber olur ve bu doğrultuda Anadolu'ya para gönderir. Hatta iki uçak alarak göndermeyi bile kararlaştırırlar.
Aynı coşku Afrika'da da sürüyordu. Fransızların işgali altında direnmeye çalışan Fas'daki direnişin ileri gelenleri, "Biz de bağımsız ve güçlü bir Türkiye istiyoruz" diyorlardı. Trablusgarp Şefi Süleyman Elbarus, Türk gazetecilerine gönderdiği bir mektupta şunları söylüyordu:
"Bağımsız Türkiye, İslâm dünyasının bir nevi emniyet süpabıdır. İngiliz politikası bu supabı kapatmakla Türk milliyetçiliği ile temsil edilen Müslüman enerjisinin bütün İslâm ülkelerine yayılmasına sebep oldu."
Zafer Asya'daki soydaşlarımız arasında da büyük yankı yaratır. Azerbaycan, kırım ve Türkistan'dan özel heyetler Ankara'ya gelir. Afganistan'da ayrı bir heyecan yaratan zafer, Endonezya ve uzak doğuda da ses getirir. Buralarda Mustafa Kemal'in resimleri ve Türk bayrakları ipeklere işlenerek evlerin en güzel yerlerini konulur. Bunların en ilginci ise Kudüs'te yaşanır. Bunu da burada 1938 yılında Başkonsolosluk yapan Celâl Tevfik Karasapan'dan dinleyelim:
EZANLAR MUSTAFA KEMAL DİYE OKUNUR
"Kudüs'e Başkonsolos tayin edilmiştim. O sırada Filistin'de Kudüs Müftüsü Hacı Emin el Hüseynî ve Fevzi Kavukçu'nun başında bulundukları bir Arap ayaklanma hareketi vardı. Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin bir başkonsolosu olarak Kudüs'teki Belediye Reisi rahmetli Ragıp Neşaşibi'yi ve islâm vakıflarını idare eden İslâm Cemaati Reisini ve de Nablus'takileri ziyaret etmek istemiş ve o sırada Arapların süvvar dedikleri ihtilalcilerin eline geçmiş olan bu şehire, İngiliz yüce komiserliğinin bunu tavsiye etmemesine rağmen, ay-yıldızlı bayrağımı çekerek otomobilimle gitmiş ve şehir kapısında halkın coşkun sevgi gösterileriyle karşılanmıştım. Belediye reisinden sonra İslâm Cemaati Heyetini ziyaretim sırasında, sonradan İngilizler tarafından tutuklanarak sürülen heyet üyelerinden Dr. Mustafa Boşnak şunu anlattı:
"1920-21'de burada İngiliz idaresine ve özellikle Filistin'de bir Yahudi Milli Yurdu kurulması faaliyetlerine karşı halk kaynaşma halinde idi. Bu sırada İngiliz Yüce Komiser temsilcisi beni makamına çağırdı. Yanına girer girmez bana, "Nasıl oluyor da minarelerde ezan okunurken Eşhedü Enne Muhammedün Rasülüllah denecek yerde Eşhedü Enne Mustafa Kemal Rasülülah deniyor?" diye çıkışmıştı. Ben oldukça güç durumda kalmakla beraber kendimi hemen toparlayarak "Efendim Peygamber'in bir adı da Mustafa'dır" şeklinde cevap verdim. Aslında ise burada Birinci Dünya Harbi sonlarında Yedinci Ordu Kumandanı olan Mustafa Kemal Paşa'ya Nabluslular'ın derin bağlılıkları vardır ve O'nu Anadolu'da başlattığı gerçek cihat bize örnek olmuştur. "
BUGÜN DE ANILIYOR
Araplardaki bu zafer coşkusu ve Türkiye sevgisi bugün de sürüyor. Buna en son örnek 1999 yılında El Hayat gazetesi'nin Sakarya Zaferi üzerine yazdığı geniş makale. El Hayat gazetesinin, 14 Eylül 1999 tarihli sayısının arka sayfasında, "Şarktaki Bekleyiş ve Yunanlıların Kaçışı ile Osmanlı'nın Bitirilmesi" başlığıyla yayımlanan makalede; Sakarya Zaferi'yle elde edilen başarıların ve bunun sonucu meydana gelen tarihî olayların Anadolu'da büyük sonuçlara neden olduğunu vurgulayarak bunun bugün de anılması gerektiğini belirtiyor. Türkiye'deki basının, çoğu zaman unuttuğu zafer, anlayacağınız Arap dünyasında bizden daha önemli görülüyor.
KAYNAKLAR:
1- Türk İstiklâl Harbi, Batı Cephesi, Sakarya Meydan Muharebesi ve Sonraki Harekât, II nci Cilt, 5 nci Kısım, 2 nci Kitap, Genelkurmay Basım Evi, Ankara, 1995.
2- Sakarya Meydan Muharebesi, Harp Tarihi Broşürü, Genelkurmay Basım Evi, Ankara, 1997.
3- Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali 1- 2, 3. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003, s.376- 380.
4- Doç. Dr. Mustafa Turan, Millî Mücadele'de Siyasi Çözüm Arayışları (30 Ekim 1918- 20 Ekim 1921), Afyon Kocatepe Üniversitesi Basımevi, Afyon, 1999, s. 143- 161.
5- Dr. Salâhi Sonyel, Kurtuluş Savaşı Günlerinde Batı Siyasamız (Nisan 1920 - Mart 1921), TTK Basımevi, Ankara, 1981, s. 332.
6- Saliha Seçkin, Atatürk Devrimlerinin İslâm Ülkelerindeki İzleri, YLT., İstanbul, 1994, s. 5-6.
7- El Hayat gazetesi, 14 Eylül 1999.
https://www.aydinlik.com.tr/ezilen-dunyanin-da-kutladigi-zafer-sakarya-meydan-savasi-turkiye-eylul-2017-1