20180730
Lozan'ı Doğru Anlarsak Cumhuriyet Sonsuza kadar Yaşar / Prof. Dr. Rıdvan KARLUK
TGB Geleneksel Yaz Kampları
.....
.....
Yaz dönemi TGB’liler açısından rehavete kapılıp mücadeleye ara verdiğimiz değil, yeni mücadelelere atılmak için hazırlandığımız kritik süreçlerden biri. Bütün bir dönemin eksiklerini başarılarını tartıp değerlendirdiğimiz TGB kampı, her sene olduğu gibi bu sene de dopdolu. Zihinlerimizi berraklaştırdığımız, vücudumuzu zinde hale getirdiğimiz, üreterek öğrendiğimiz TGB kampını 11-17 Ağustos günlerinde İzmir/Dikili’de yapıyoruz. TGB kampına ilk kez geleceklerin en büyük kaygısı yabancılık çekeceği düşüncesi. Ancak TGB kampları, bunun tam tersinin olacağını bir kültürü yaşatarak gösteriyor. Grup çalışmalarından atölyelere, atölyelerden turnuvalara, kaynaşmanın ve arkadaşlığın temellerini atacağız. Atölyelere katılan arkadaşlarımızla halk oyunlarından en az birini öğrenecek, müzik eğitiminin temelini almış olacak, etkili ve güzel konuşma atölyesiyle hazırlıksız ancak etkili bir konuşmanın nasıl yapılabileceğini öğreneceğiz. ‘Üretim özgürleştirir’ anlayışıyla hazırlanan kamp programı boyunca sistemin eğitim çıkmazına müdahale ediyor, alternatif eğitim sistemimizi koyuyoruz. Köy Enstitüleri’nin aydınlanmacı, öğretici ve tartışmacı tarzını kampımızda yaşatıyoruz. TGB’linin bir günü sabah 07.00’de uyanarak başlar ve en geç gece 01.00’de uykuyla sonlanır. Zaman yönetiminin, düzenin ve disiplinin kamp boyunca kazanılması esastır.
Üniversiteli ve liseli tüm genç arkadaşlarımızı Atatürkçü, vatansever gençliğin sesine nefesini katmaya, kampımıza bekliyoruz.
Okan Özkan
TGB Genel Yönetim Kurulu Üyesi
Yaz dönemi TGB’liler açısından rehavete kapılıp mücadeleye ara verdiğimiz değil, yeni mücadelelere atılmak için hazırlandığımız kritik süreçlerden biri. Bütün bir dönemin eksiklerini başarılarını tartıp değerlendirdiğimiz TGB kampı, her sene olduğu gibi bu sene de dopdolu. Zihinlerimizi berraklaştırdığımız, vücudumuzu zinde hale getirdiğimiz, üreterek öğrendiğimiz TGB kampını 11-17 Ağustos günlerinde İzmir/Dikili’de yapıyoruz. TGB kampına ilk kez geleceklerin en büyük kaygısı yabancılık çekeceği düşüncesi. Ancak TGB kampları, bunun tam tersinin olacağını bir kültürü yaşatarak gösteriyor. Grup çalışmalarından atölyelere, atölyelerden turnuvalara, kaynaşmanın ve arkadaşlığın temellerini atacağız. Atölyelere katılan arkadaşlarımızla halk oyunlarından en az birini öğrenecek, müzik eğitiminin temelini almış olacak, etkili ve güzel konuşma atölyesiyle hazırlıksız ancak etkili bir konuşmanın nasıl yapılabileceğini öğreneceğiz. ‘Üretim özgürleştirir’ anlayışıyla hazırlanan kamp programı boyunca sistemin eğitim çıkmazına müdahale ediyor, alternatif eğitim sistemimizi koyuyoruz. Köy Enstitüleri’nin aydınlanmacı, öğretici ve tartışmacı tarzını kampımızda yaşatıyoruz. TGB’linin bir günü sabah 07.00’de uyanarak başlar ve en geç gece 01.00’de uykuyla sonlanır. Zaman yönetiminin, düzenin ve disiplinin kamp boyunca kazanılması esastır.
Üniversiteli ve liseli tüm genç arkadaşlarımızı Atatürkçü, vatansever gençliğin sesine nefesini katmaya, kampımıza bekliyoruz.
Okan Özkan
TGB Genel Yönetim Kurulu Üyesi
Alıntı/Kaynak: http://tgb.gen.tr/serbest-kursu/dikili-de-bir-baska-heyecan-26801
Kindar mı dindar mı derken "duygusuz nesil" geliyor / Milli Eğitim müfettişi Doğan Ceylan
Kindar mı dindar mı derken "duygusal nesil" geliyor
Erdal Atabek bugünkü köşesini Milli Eğitim müfettişi Doğan Ceylan’a bıraktı.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Erdal Atabek bugünkü köşesini Milli Eğitim müfettişi Doğan Ceylan’a bıraktı. “İzmir Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen iki öğrencisi tarafından öldürülüyor. Bu olayın aydınlatılması için görevlendirilen müfettişin raporu şöyle” diye yazarak Doğan Ceylan’ın yazdıklarını aktaran Erdal Atabek, gelecek nesillere ilişkin tehlikeye dikkat çekti.
Erdal Atabek’in bugünkü yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Bugün köşemi Milli Eğitim müfettişi Doğan Ceylan’a bırakıyorum.
Doğan Ceylan bir olayın soruşturulmasında görev alıyor.
İzmir Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen iki öğrencisi tarafından öldürülüyor. Bu olayın aydınlatılması için görevlendirilen müfettişin raporu şöyle:
‘DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ
Hayatın gerçeklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor.
Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar.
Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.
Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor.
Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.
Kendileri için yapılan fedakârlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.
Herkesi kendilerine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.
İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.
Hayatlarında eğlenmekten başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.
..... Çocuklar hayattan bihaber.
Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz.
Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar.
Susuzluk nedir, hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar.
Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha ‘susadım’ demeden ağzına suyu dayıyoruz.
Çocuklar hiç üşümüyor.
Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz, hiç titremiyorlar.
Çocuklar hiç ıslanmıyorlar.
Evden arabaya kadar üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz.
Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz.
Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz, yorulmasınlar diye.
Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.
..... Çocuklar hissetmiyor yaşamı.
Açlığı bilmedikleri için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor.
Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek ülkemize.
Bu sorunu devlet derinden hissetmeli.
Bu sorunun çözümü için çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli.
Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı.
Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli.
Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek.
Erdal Atabek’in bugünkü yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Bugün köşemi Milli Eğitim müfettişi Doğan Ceylan’a bırakıyorum.
Doğan Ceylan bir olayın soruşturulmasında görev alıyor.
İzmir Ödemiş Kaymakçı Çok Programlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen iki öğrencisi tarafından öldürülüyor. Bu olayın aydınlatılması için görevlendirilen müfettişin raporu şöyle:
‘DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ
Hayatın gerçeklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor.
Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar.
Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.
Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor.
Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.
Kendileri için yapılan fedakârlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.
Herkesi kendilerine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.
İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.
Hayatlarında eğlenmekten başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.
..... Çocuklar hayattan bihaber.
Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz.
Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar.
Susuzluk nedir, hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar.
Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha ‘susadım’ demeden ağzına suyu dayıyoruz.
Çocuklar hiç üşümüyor.
Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz, hiç titremiyorlar.
Çocuklar hiç ıslanmıyorlar.
Evden arabaya kadar üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz.
Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz.
Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar. İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz, yorulmasınlar diye.
Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.
..... Çocuklar hissetmiyor yaşamı.
Açlığı bilmedikleri için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor.
Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek ülkemize.
Bu sorunu devlet derinden hissetmeli.
Bu sorunun çözümü için çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli.
Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı.
Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli.
Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek.
Doğan Ceylan - Milli Eğitim müfettişi’”
Osmanlı'nın halifelik ve ümmetçilik sevdasının Türklüğe verdiği zararlardan biri
Kentsel dönüşümle ortaya çıkan tarihi eserler! (16 Eylül 2016 Haberi)
Türkiye’de son yıllarda kentsel dönüşüm çalışmalarının hız kazanması arkeolojik kazılara yaradı. Yapılan kazılarda ortaya çıkan nadide eserler tarihe ışık tuttu. İstanbul'da Marmaray projesi sırasında önemli keşifler yapılırken ülkenin dört bir yanında gerçekleştirilen kazılarda pek çok eser günyüzüne çıkarıldı.
Türkiye'nin tarih hazinesi birbiri ardına yapılan yeni keşifler ve yurtdışına çıkarılan paha biçilmez eserlerin geri getirilmesiyle gün geçtikçe zenginleşiyor. Kazı alanlarından müjdeli haberler gelmeye devam ederken kentsel dönüşüm çalışmaları sırasında da yeraltından adeta tarih fışkırıyor. Türkiye'de son yılların en büyük arkeolojik keşifleri İstanbul'da Marmaray ve metro projeleri sırasında gerçekleşti. Yenikapı'da Erken Bizans Dönemi'nin en büyük limanı olan Theodosius gün ışığına çıkarıldı. Nevşehir Belediye Başkanlığı ve TOKİ ile yapılan protokol kapsamında kentsel dönüşüm projesi uygulanan Nevşehir Kalesi'nde yeraltı kaya yerleşimi tespit edildi. İzmit'te, bir otoparkta yapılan kazıda Roma dönemine ait başsız kadın heykeli bulundu. Osmaniye'nin Kadirli İlçesi'nde ise Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen, hayvan motifli mozaik kalıntıları ortaya çıktı.
Habertürk'ün haberine göre; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen kazılarda Aydın'da Tralleis Antik Kenti'nde tarihi sunak ve Antalya'nın Perge Antik Kenti'nde tarihi Tykhe heykeli bulundu. Ardından Ordu'nun antik Kurul Kalesi'nde 2 bin 300 yıllık tarihe sahip tanrıça Kibele heykeli çıkarıldı. Son müjdeli haber ise Konya'daki Çatalhöyük kazılarından geldi. Alanda Neolitik Dönem'e (MÖ 8000-5500) ait ve vücudunun tüm parçalarının noksansız olması nedeniyle “eşsiz" olarak nitelendirilen kadın figürü (heykelcik) bulundu. Yurtdışına kaçırılan tarihi eserlerin izini de süren bakanlık, 2016 yılında Amerika'da Sultan 2. Abdülhamid dönemine ait Osmanlı Devlet Arması'nı bularak Türkiye'ye geri kazandırdı. İşte Türkiye'de son kazılarla ve kentsel dönüşüm çalışmaları sırasında gün ışığına çıkan o eşsiz eserler...
SON YILLARIN EN ÖNEMLİ KEŞFİ
Ordu merkez Bayadı Köyü'nde bulunan Kurul Kalesi'nde, 2016 yılında yapılan kazı çalışmalarında ana girişin hemen iç koridorunda yer alan duvardaki niş içinde Kibele heykeli bulundu. Heykel, kalenin Romalılar tarafından ele geçirilmesi sırasında yaşanan ağır tahribat nedeniyle yıkıntılar arasında kalmış, hem üstten çöken pişmiş kerpiç ve taşlar, hem de ağır yangın mermer heykele kısmen zarar vermiş durumda. Tahtıyla birlikte 110 cm olan heykelin boyu ise 90 cm. Her iki kolu hemen tahtın iki yanına düşmüş olan Kibele heykelinin yangın nedeniyle başının üst kısmında ve dizlerinde küçük tahribatlar oluşmuş durumda. Üzerine düşen taşın ağırlığı ile boyun ve bel kısmında kırılma ve kayma olan heykel, Türkiye'de yerinde bulunan ilk mermer heykel olma özelliğini taşıyor.
PERGE'DE TYKHE HEYKELİ
Antalya'nın Aksu ilçesi'nde bulunan Perge Antik Kenti'nde, 2016 yılında yürütülen kazı çalışmalarında oldukça sağlam durumda Tykhe heykeli ortaya çıkarıldı. Heykel, 1.70 m. yükseklik, 0.60 m. genişlik ve 0.35 m. derinliğe sahip. İnce gözenekli beyaz mermerden yapılan heykel, diz altından her iki ayak, dirsek hizasından sol kol, omza yakın bölümden sağ kol ve baş eksik. Eserin diz hizası göğüs arası ve sol koldan sarkan elbise kıvrımlarında kopma ve aşınmalar bulunuyor.
SAGALOSSOS'TA MEZAR
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Burdur'un Ağlasun İlçesi, Sagalassos Antik Kenti'nde yapılan kazı çalışmalarında bir kremasyon urnesi ve mezar gün yüzüne çıkarıldı. MS 2. yüzyıla tarihlenen lahdin altında, içerisinde bir kremasyon urnesi ve ikinci kremasyonun kemiklerini içeren tonozlu bir oda da tespit edildi
NEVŞEHİR'DE YERALTI KEYFİ
Nevşehir Belediye Başkanlığı ve TOKİ ile yapılan protokol kapsamında kentsel dönüşüm projesi uygulanan Nevşehir Kalesi'ndeki niteliksiz yapıların altında 12/13. yüzyıla ait kaya yerleşimi olduğu tespit edildi. Sit alanı ilan edilen bölgede 5 adet ana galeri ortaya çıkarıldı. Bölgedeki kaya oyma kilisesi Nevşehir il merkezinde bugüne kadar tespit edilmiş tek kilise olması açısından önem taşıyor. Yeraltı şehrinde yeni galeriler aranıyor.
ŞAHİN HEYKELİ
Niğde'nin Altunhisar İlçesi'ndeki Kınık Höyük'te Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın izniyle Prof. Dr. Lorenzo d'Alfonso başkanlığında gerçekleştirilen 2016 yılı kazı çalışmalarında Akhamenid Dönemi'ne ait riyolitten (volkanik bir kayaç) yapılmış bir şahin heykelciği bulundu. Kazı çalışmalarında 2 parça halinde bulunan ve restorasyon çalışmalarıyla tamamlanan heykel, Geç Akhamenid Dönemi'ne tarihlendiriliyor. Kaide üzerinde, ayakta durur vaziyette betimlenen figürün yüksekliği 211 mm, kaide genişliği 70 mm, kaide uzunluğu 82 mm. Orta Anadolu'da tapınağa rastlanmamakla birlikte; Kınık Höyük kutsal yapısının kil zemini üzerinde bulunan şahin heykelciği ve ele geçirilen diğer figürlerin adak malzemesi olarak bir tanrıçaya ithaf edildiği düşünülüyor.
GREKÇE YAZILI SUNAK
Aydın'da Tralleis Antik Kenti III. Derece Arkeolojik Sit Alanı'nda, 2016 yılında yapılan kazılarda MÖ 1. yüzyıl ile MS 1. yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin edilen bir oda mezarına rastlandı. Mezarda pişmiş toprak bir maskın yanı sıra çok sayıda kandil ve çeşitli mezar hediyesi kaplar bulundu. Mezarla bağlantılı yapıların ortaya çıkarılması amacıyla devam ettirilen kazılarda dromosun (mezar odasına girişi sağlayan yol) kuzeyinde 1.10 metre yüksekliğinde, 0.69 metre çapında bir sunak açığa çıkarıldı. Üzerinde 10 satır Grekçe yazı bulunan silindir formlu sunağın cephesinde kabartma olarak bukranion (boğa, sığır, öküz gibi hayvanların baş betimlemesi) ve girland motifleri yer alıyor. İlk belirlemelere göre eserde bir tiyatro sanatçısıyla ilgili bilgilerin yer aldığı sanılıyor. Sunak, Aydın Müze Müdürlüğü'ne taşındı.
8500 YILLIK TARİH
Marmaray ve metro projeleri kapsamında yürütülen Yenikapı kazılarında Neolitik Dönem'den başlayıp, kesintisiz olarak günümüze kadar ulaşan ve kent tarihine ışık tutan 35 bin eser belgelendi. Marmaray ve metronun bir süre gecikmesine de yol açan kazılar 2004 yılında başlarken, son aşamasına gelindi. Yenikapı'da 58 bin metrekare alanda deniz seviyesinin 3 metre üzerinde başlayan arkeolojik kazılar sırasında Geç Osmanlı Dönemi'ne ait kültür dolgusunda 19. yüzyıla tarihlendirilen küçük imalathaneler ve işliklere ait mimari kalıntılar ile sokak dokusu bulundu. İstanbul tarihinin en kapsamlı arkeolojik kazılarına dönüşen bu çalışmalar sırasında, merkezi bir istasyonun kurulacağı Yenikapı'da Erken Bizans Dönemi'nin en büyük limanı olan Theodosius Limanı gün ışığına çıkarıldı. Ayrıca Marmaray kazı alanında 13, metro kazı alanında 22 olmak üzere değişik ölçü ve tipte 5-11. yüzyıllara tarihlendirilen 35 tekne kalıntısı gün ışığına çıkarıldı. Yenikapı Neolitik yerleşmesi, Tarihi Yarımada'nın yerleşim tarihini günümüzden yaklaşık 8500 yıl geriye taşıdı.
OTOPARKTA HEYKEL ÇIKTI
İzmit'in Çukurbağ Mahallesi'nde, eskiden otopark olarak kullanılan bir arsada yapılan çalışmalar sırasında yaklaşık 5 metre derinlikte heykele rastlayan işçiler yetkililere haber verdi. Daha önce başta Herkül heykeli olmak üzere birçok tarihi eser bulunan mahalleye İzmit Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Müdürlüğü'nden arkeologlar gönderildi. 2 metre uzunluğundaki heykelin, Roma dönemine ait yaklaşık 2 bin yıllık olduğu tahmin ediliyor. Bir tanrıçayı tasvir ettiği düşünülen heykelle ilgili incelemeler sürüyor.
İNŞAAT FİRMASI BULDU
Osmaniye'nin Kadirli İlçesi'nde bir firma 3. derece sit alanı içindeki arazilerinde inşaat yapıp yapmayacağını tespit ederken Roma dönemine ait olduğu tahmin edilen hayvan motifli mozaik kalıntıları buldu. Mozaik Osmaniye Müze Müdürlüğü'nce inceleniyor.
İLK KURGAN TİPİ MEZAR
İstanbul Silivri'de yer alan Cambaztepe Tümülüsü'nde İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü'nce 2015'in son günlerinde başlatılan kazı çalışmalarında 6 metre çapında tek sıra taştan oluşturulmuş dairesel planlı yapı içerisinde, 175 cm x 126 cm boyutlarında dikdörtgen planlı bir mezar yapısı açığa çıkarıldı. Bulunan mezar, tümülüs tarzı mezarların öncülü olan kurgan tipinde inşa edilmiş. Yaklaşık olarak MÖ 3000 yıllarına tarihlenen ve tümülüs mezarların öncülü olan bu kurgan tipi mezar yapısı, Trakya bölgesinde bulunmuş ve kazısı yapılarak tamamen ortaya çıkarılmış ilk ve en eski örnek olması açısından büyük önem taşıyor.
Alıntı / Kaynak: http://www.gunes.com/yasam/kentsel-donusumle-ortaya-ciktilar-719107
Bir insanın Samsunlu olduğunu nasıl anlarsınız?
- Şiveden:
1. Örnek;
50 (Elli) derken [e_elli] denir
ve 'e' sesi uzatılarak söylenir.
2. Örnek;
Çarşamba yöresinde
'geliyor musun?' [gelin mi?]
'gidiyor musun? [gidin mi?]
şeklinde söylenir.
(Kaynak: Görselden derlenmiştir)
1. Örnek;
50 (Elli) derken [e_elli] denir
ve 'e' sesi uzatılarak söylenir.
2. Örnek;
Çarşamba yöresinde
'geliyor musun?' [gelin mi?]
'gidiyor musun? [gidin mi?]
şeklinde söylenir.
(Kaynak: Görselden derlenmiştir)
Topkapı Sarayı’nın Surları Restore Ediliyor
Topkapı Sarayı’nı deniz tarafından çevreleyen ve uzun yıllardır çöplük gibi kullanılan tarihi surların restorasyonu başladı.
Topkapı Sarayı’nı çevreleyen Sur-u Sultani surlarının deniz tarafında restorasyona başlandı. Birkaç yıl önce Sarai Sierra cinayetinin de yaşandığı, madde bağımlıları ve evsizlerin mekan edindikleri metruk surlar için Kültür ve Turizm Bakanlığı 25 milyon lira harcayacak. Kara tarafındaki surların restorasyonu için de 14 milyon lira harcanmıştı. ABMA İnşaat Şirketi tarafından kazanılan ihale sonucunda restorasyonun 650 günde tamamlanması bekleniyor. Restorasyon kapsamında İncili Köşk de yer alıyor.
Uzun yıllardır restorasyon görmeyen tarihi surlar Topkapı Sarayı Müzesi’nin güvenliğini de tehdit ediyordu. Demiryolu hattının hizmet dışına çıkması ile birlikte bölge ıssız ve ürkütücü hale gelmişti. Fotoğraf çekmek için bölgede yürüyüş yapan Amerikalı turist Sarai Sierra’nın öldürülmesinin ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı restorasyon için o dönemde düğmeye bassa da bütçe yetersizliği nedeniyle işlemler bir türlü tamamlanamamıştı.
Kasım 2019’da bitecek
Bu surların restorasyon, elektrik, peyzaj alt yapı hizmetleri işinin yapılması için gerçekleştirilen ihaleyi ABMA İnşaat Restorasyon şirketi 25 milyon 150 bin lira bedelle aldı. Restorasyonun Kasım 2019’da teslim edilmesine karar verildi.
Kültür Bakanlığı Sur-u Sultani olarak nitelendirilen Topkapı Sarayı’nı çevreleyen surların üç etap halinde restorasyonunu yaptırıyor. Rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri İstanbul 4 Numaralı Koruma Bölge Kurulu tarafından da onaylandı. Projelerin onaylanmasını müteakip yaklaşık 4 kilometre uzunluğundaki Sur-u Sultani’nin restorasyonu için çalışmalar hızlandı. Kara surları için bakanlık 14 milyon lira harcadı.
Bizans’tan miras
İstanbul fethedildiğinde, Fatih Sultan Mehmet tarafından; Marmara Sahil Surlarını karadan birleştiren ve yarımada ucunu bir üçgen şekline sokan, Antik Byzantion’un tüm bölgesini kapatan, ‘Sur-u Sultani’ veya ‘Sultaniye’ suru yaptırılmıştı. 1478 yılında inşa edilen ‘Sur-u Sultani’, ‘Deniz Surları’, Ahırkapı’dan başlayarak, Sirkeci İstasyonu civarında bugün mevcut olmayan Yalı Köşküne kadar devam ederek “Marmara Sahil Surları” adını alıyor. Burada, yine Ahırkapı’dan başlayıp, karadan devam ederek, Topkapı Sarayı’nı çeviren Fatih Devri suruyla (Sur-u Sultani) birleşir. Surlar 28 kule ile desteklenmiş olup, Demir Kapı, Bab-ı Hümayun, Otluk Kapı olarak adlandırılan 3 büyük kapı ve 3 küçük kapı ile 70 hektar büyüklüğündeki saray alanına giriş sağlanır. Uzun yıllardır restorasyon görmeyen surlar pek çok noktada metruk haldeydi.
17.07.2018 Hürriyet
Haber: Ömer Erbil
Topkapı Sarayı’nı çevreleyen Sur-u Sultani surlarının deniz tarafında restorasyona başlandı. Birkaç yıl önce Sarai Sierra cinayetinin de yaşandığı, madde bağımlıları ve evsizlerin mekan edindikleri metruk surlar için Kültür ve Turizm Bakanlığı 25 milyon lira harcayacak. Kara tarafındaki surların restorasyonu için de 14 milyon lira harcanmıştı. ABMA İnşaat Şirketi tarafından kazanılan ihale sonucunda restorasyonun 650 günde tamamlanması bekleniyor. Restorasyon kapsamında İncili Köşk de yer alıyor.
Uzun yıllardır restorasyon görmeyen tarihi surlar Topkapı Sarayı Müzesi’nin güvenliğini de tehdit ediyordu. Demiryolu hattının hizmet dışına çıkması ile birlikte bölge ıssız ve ürkütücü hale gelmişti. Fotoğraf çekmek için bölgede yürüyüş yapan Amerikalı turist Sarai Sierra’nın öldürülmesinin ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı restorasyon için o dönemde düğmeye bassa da bütçe yetersizliği nedeniyle işlemler bir türlü tamamlanamamıştı.
Kasım 2019’da bitecek
Bu surların restorasyon, elektrik, peyzaj alt yapı hizmetleri işinin yapılması için gerçekleştirilen ihaleyi ABMA İnşaat Restorasyon şirketi 25 milyon 150 bin lira bedelle aldı. Restorasyonun Kasım 2019’da teslim edilmesine karar verildi.
Kültür Bakanlığı Sur-u Sultani olarak nitelendirilen Topkapı Sarayı’nı çevreleyen surların üç etap halinde restorasyonunu yaptırıyor. Rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri İstanbul 4 Numaralı Koruma Bölge Kurulu tarafından da onaylandı. Projelerin onaylanmasını müteakip yaklaşık 4 kilometre uzunluğundaki Sur-u Sultani’nin restorasyonu için çalışmalar hızlandı. Kara surları için bakanlık 14 milyon lira harcadı.
Bizans’tan miras
İstanbul fethedildiğinde, Fatih Sultan Mehmet tarafından; Marmara Sahil Surlarını karadan birleştiren ve yarımada ucunu bir üçgen şekline sokan, Antik Byzantion’un tüm bölgesini kapatan, ‘Sur-u Sultani’ veya ‘Sultaniye’ suru yaptırılmıştı. 1478 yılında inşa edilen ‘Sur-u Sultani’, ‘Deniz Surları’, Ahırkapı’dan başlayarak, Sirkeci İstasyonu civarında bugün mevcut olmayan Yalı Köşküne kadar devam ederek “Marmara Sahil Surları” adını alıyor. Burada, yine Ahırkapı’dan başlayıp, karadan devam ederek, Topkapı Sarayı’nı çeviren Fatih Devri suruyla (Sur-u Sultani) birleşir. Surlar 28 kule ile desteklenmiş olup, Demir Kapı, Bab-ı Hümayun, Otluk Kapı olarak adlandırılan 3 büyük kapı ve 3 küçük kapı ile 70 hektar büyüklüğündeki saray alanına giriş sağlanır. Uzun yıllardır restorasyon görmeyen surlar pek çok noktada metruk haldeydi.
17.07.2018 Hürriyet
Haber: Ömer Erbil
Burdur’da İnşaat Çalışmalarında Bizans’a Ait Küp ve İskeletler Bulundu
Burdur’un Ağlasun ilçesinde bir inşaatın kazı çalışmaları sırasında Bizans dönemine ait iki küp ile mezara rastlanıldı.
Ağlasun Meslek Yüksekokulu’nun bir süre önce yağmur nedeniyle çöken duvarının yapımı için Ağlasun Belediyesi tarafından çalışma başlatıldı. İş makinesiyle duvar için temel kazısı yapıldığı sırada iki küp bulundu. İş makinesi operatörünün ihbarı üzerine Ağlasun Emniyet Müdürlüğü ekipleri olay yerine gelerek inceleme yaparken durum Burdur Müze Müdürlüğü ve Sagalassos Antik Kenti kazı ekibine haber verildi. Küpü incelemek için gelen ekipler çevrede çalışma başlattı.
Burdur Müze Müdür vekili Yasemin Zenger, “Bunların saklama küpü olarak kullanıldığını tahmin ediyoruz. Kurtarma kazısı başlattık” dedi.
Sagalassos Antik Kenti’nde kazı çalışmaları yapan Dr. Peter Talloen de bölgeye geldiklerini ve küçük bir kazı yapmaya karar verdiklerini anlattı. Kazı alanında saklamak amacıyla kullanıldığı tahmin edilen 2 adet küp bulunduğunu vurgulayan Talloen, “Hangi antik döneme ait olduğuna bakacağız. Büyük ihtimalle Bizans dönemine, yani M.S. 6- 7 yüzyıla ait eserler. Yanında da duvar kalıntıları bulduk. Ve ona bağlı sıkıştırılmış zemin toprak da var. İçinde malzeme var mı ona da bakacağız. Ağlasun’un tarihine bir katkısı var mı öğrenmeye çalışacağız” diye konuştu.
Burdur Müze Müdürlüğü yetkilileriyle Sagalassos kazı ekibinin ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar sonunda küplerin birinin içinden kireç çıkarken, her iki küpün de o dönemde yaşayan insanların buğday, mısır ve şarap gibi maddeleri saklamakta kullandıkları tahmin ediliyor.
Diğer yandan biri küplerin yanında diğeri de arasında olmak üzere iki ayrı mezar kalıntısı da bulundu. Buradan insan iskeletlerine ait çeşitli parçalar çıkarıldı. Küpler ve kemik parçaları incelenmek üzere Ağlasun Sagalassos’taki kazı bölgesine götürüldü.
22.07.2018 Hürriyet
Ağlasun Meslek Yüksekokulu’nun bir süre önce yağmur nedeniyle çöken duvarının yapımı için Ağlasun Belediyesi tarafından çalışma başlatıldı. İş makinesiyle duvar için temel kazısı yapıldığı sırada iki küp bulundu. İş makinesi operatörünün ihbarı üzerine Ağlasun Emniyet Müdürlüğü ekipleri olay yerine gelerek inceleme yaparken durum Burdur Müze Müdürlüğü ve Sagalassos Antik Kenti kazı ekibine haber verildi. Küpü incelemek için gelen ekipler çevrede çalışma başlattı.
Burdur Müze Müdür vekili Yasemin Zenger, “Bunların saklama küpü olarak kullanıldığını tahmin ediyoruz. Kurtarma kazısı başlattık” dedi.
Sagalassos Antik Kenti’nde kazı çalışmaları yapan Dr. Peter Talloen de bölgeye geldiklerini ve küçük bir kazı yapmaya karar verdiklerini anlattı. Kazı alanında saklamak amacıyla kullanıldığı tahmin edilen 2 adet küp bulunduğunu vurgulayan Talloen, “Hangi antik döneme ait olduğuna bakacağız. Büyük ihtimalle Bizans dönemine, yani M.S. 6- 7 yüzyıla ait eserler. Yanında da duvar kalıntıları bulduk. Ve ona bağlı sıkıştırılmış zemin toprak da var. İçinde malzeme var mı ona da bakacağız. Ağlasun’un tarihine bir katkısı var mı öğrenmeye çalışacağız” diye konuştu.
Burdur Müze Müdürlüğü yetkilileriyle Sagalassos kazı ekibinin ortaklaşa yürüttüğü çalışmalar sonunda küplerin birinin içinden kireç çıkarken, her iki küpün de o dönemde yaşayan insanların buğday, mısır ve şarap gibi maddeleri saklamakta kullandıkları tahmin ediliyor.
Diğer yandan biri küplerin yanında diğeri de arasında olmak üzere iki ayrı mezar kalıntısı da bulundu. Buradan insan iskeletlerine ait çeşitli parçalar çıkarıldı. Küpler ve kemik parçaları incelenmek üzere Ağlasun Sagalassos’taki kazı bölgesine götürüldü.
22.07.2018 Hürriyet
Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti’nde Yeni Mozaikler Bulundu
Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti’nde Yeni Mozaikler Bulundu
Antalya’nın Gazipaşa ilçesi Güney Mahallesi’nde bulunan Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti’ndeki kazılarda hamam içerisinde mozaik zemin bulundu.
2005 yılından bu yana Amerika’nın Nebraska Üniversitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığının ortaklaşa düzenlediği kazılarda ortaya çıkan ikinci hamamın zemininde yer alan mozaikler ise kazı ekibini heyecanlandırdı.
“Her sene farklı umutlarla geliyoruz”
Projede Amerikalı ve Türk öğrencilerin ortak çalışma yaptıklarını belirten Kazı Başkanı Prof. Dr. Michael Hoff, Kültür ve Turizm Bakanlığının verdiği karar doğrultusunda öğrencilerin yüzde elli birlik bölümünü Türk öğrencilerin oluşturduğunu söyledi.
5 haftadır bölgede çalışma yaptıklarını dile getiren Hoff, “3 Ağustos tarihinde arazideki kazı çalışmamız sonlanmış olacak. Her sene buraya gelirken farklı umutlarla geliyoruz. Aklımızdaki sorulara yanıt bulmak için buraya geliyoruz. Her sene buranın tarihi ile ilgili veriler elde etmek için çalışıyoruz. Bu da bizi heyecanlandırıyor tabi ki. Kazı çalışmalarımız sırasında bulduğumuz sikke, seramik, cam buluntular ya da mimari yapılar oluşturmaya çalıştığımız pazılın bir parçasını oluşturuyor. Her geçen günde bulduğumuz buluntularla bu tarihi süreci tamamlamaya çalışıyoruz. Bu senenin en önemli buluntularından bir tanesi az önce gördünüz mozaik zemin. Bu mozaiğin daha önce de benzeri bulunmuştu. Bu yılki en önemli bulgumuz bu. Beklenilen bir şeydi ama bu kadar güzeli beklenmiyordu. O dönem ki yaşayan halkın refah seviyesini de ortaya koyan bir buluntu aynı zamanda. Ve büyük bir ihtimalle benzerlerini bu hamam içinde bulmaya devam edeceğiz gibi görünüyor” dedi.
Kazı ekibini ziyaret ederek bilgiler alan Başkan Çelik ise ekibe emeklerinden dolayı teşekkür ederek, “Hocamıza ve ekibine elimizden geldiğince destek veriyoruz. Bu bizi çok mutlu ediyor. Her zaman yanlarındayız. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederiz. Gelecek yıl yine bekliyoruz” diye konuştu.
Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti hakkında
Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti, Antalya’nın Gazipaşa ilçesi Güneyköy Nohut yerinde bulunuyor. Antik kent adını Kommegene Kralı IV. Antiochos’tan almıştır. Günümüzde kazı çalışmaları devam eden antik kentin kalıntıları denize doğru dik inen üç tepe üzerinde bulunmaktadır. Kent antik çağda “Dağlık Klikya” olarak bilinen bölgenin sınırları içinde yer almaktadır. Roma ve Bizans Dönemlerinde de yerleşim görmüş olan kentte günümüze ulaşan yapılar orta çağ kalesi, agora, sütunlu cadde, kilise, hamam, anıtsal kapı, tapınak, nekropol alanındaki anıt mezarlar ve triconhos’dur. Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti’nde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı izinleri ile Nebraska Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Michael Hoff başkanlığında gerçekleştirilen kazı çalışmasında (2015) tahminen M.S. 2.yüzyıl veya M.S. 3.yüzyılın başına ait olduğu tahmin edilen mitolojik medusa figürü bulunmuştu.
Alıntı/ Kaynak: http://arkeolojihaber.net/2018/07/30/antiocheia-ad-cragum-antik-kentinde/
2005 yılından bu yana Amerika’nın Nebraska Üniversitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığının ortaklaşa düzenlediği kazılarda ortaya çıkan ikinci hamamın zemininde yer alan mozaikler ise kazı ekibini heyecanlandırdı.
“Her sene farklı umutlarla geliyoruz”
Projede Amerikalı ve Türk öğrencilerin ortak çalışma yaptıklarını belirten Kazı Başkanı Prof. Dr. Michael Hoff, Kültür ve Turizm Bakanlığının verdiği karar doğrultusunda öğrencilerin yüzde elli birlik bölümünü Türk öğrencilerin oluşturduğunu söyledi.
5 haftadır bölgede çalışma yaptıklarını dile getiren Hoff, “3 Ağustos tarihinde arazideki kazı çalışmamız sonlanmış olacak. Her sene buraya gelirken farklı umutlarla geliyoruz. Aklımızdaki sorulara yanıt bulmak için buraya geliyoruz. Her sene buranın tarihi ile ilgili veriler elde etmek için çalışıyoruz. Bu da bizi heyecanlandırıyor tabi ki. Kazı çalışmalarımız sırasında bulduğumuz sikke, seramik, cam buluntular ya da mimari yapılar oluşturmaya çalıştığımız pazılın bir parçasını oluşturuyor. Her geçen günde bulduğumuz buluntularla bu tarihi süreci tamamlamaya çalışıyoruz. Bu senenin en önemli buluntularından bir tanesi az önce gördünüz mozaik zemin. Bu mozaiğin daha önce de benzeri bulunmuştu. Bu yılki en önemli bulgumuz bu. Beklenilen bir şeydi ama bu kadar güzeli beklenmiyordu. O dönem ki yaşayan halkın refah seviyesini de ortaya koyan bir buluntu aynı zamanda. Ve büyük bir ihtimalle benzerlerini bu hamam içinde bulmaya devam edeceğiz gibi görünüyor” dedi.
Kazı ekibini ziyaret ederek bilgiler alan Başkan Çelik ise ekibe emeklerinden dolayı teşekkür ederek, “Hocamıza ve ekibine elimizden geldiğince destek veriyoruz. Bu bizi çok mutlu ediyor. Her zaman yanlarındayız. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederiz. Gelecek yıl yine bekliyoruz” diye konuştu.
Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti hakkında
Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti, Antalya’nın Gazipaşa ilçesi Güneyköy Nohut yerinde bulunuyor. Antik kent adını Kommegene Kralı IV. Antiochos’tan almıştır. Günümüzde kazı çalışmaları devam eden antik kentin kalıntıları denize doğru dik inen üç tepe üzerinde bulunmaktadır. Kent antik çağda “Dağlık Klikya” olarak bilinen bölgenin sınırları içinde yer almaktadır. Roma ve Bizans Dönemlerinde de yerleşim görmüş olan kentte günümüze ulaşan yapılar orta çağ kalesi, agora, sütunlu cadde, kilise, hamam, anıtsal kapı, tapınak, nekropol alanındaki anıt mezarlar ve triconhos’dur. Antiocheia Ad Cragum Antik Kenti’nde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı izinleri ile Nebraska Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Michael Hoff başkanlığında gerçekleştirilen kazı çalışmasında (2015) tahminen M.S. 2.yüzyıl veya M.S. 3.yüzyılın başına ait olduğu tahmin edilen mitolojik medusa figürü bulunmuştu.
Alıntı/ Kaynak: http://arkeolojihaber.net/2018/07/30/antiocheia-ad-cragum-antik-kentinde/
'Çağdaş Atatürk Fotoğrafları' sergilendi
'Çağdaş Atatürk Fotoğrafları' sergilendi
Serginin yanı sıra imza günü ile de sevenleri ile bir araya gelen Benazus, Atatürk'e olan sevgisini ve arşivinde yer alan fotoğrafları anlattı.
4800 adetten oluşan özel Atatürk Fotoğrafları koleksiyonu olduğunu belirten Benazus "Atatürk'ün daha iyi tanıtılmasına yardımcı oluyorum. Arşivlemem 17 yaşında ilk defa rastladığım bir Atatürk fotoğrafı görüp onu satın almamla başladı. Sonradan bu bir tutkuya dönüştü. Gün geldi iki fotoğraf ve negatiflerini almak için günü birlik Amerika'ya gittiğim olmuştur. O fotoğraflar 1921 yılında Atatürk'le röportaj yapan bir Amerikalı gazetecinin çektiği fotoğraflardı" diye konuştu.
Alıntı / Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/cagdas-ataturk-fotograflari-sergilendi-164735h.htm
20180729
Almanya'da 'Ben Özil'im' gösterisi
Almanya’nın başkenti Berlin’de ırkçı ve ayrımcı saldırlar nedeniyle Alman Milli Takımı’ndan ayrılan Türk asıllı futbolcu Mesut Özil’e destek göstermek amacıyla Hacivat Sanat ve Kültür Derneği tarafından Bild ve Die Welt gazetelerini de bünyesinde bulunduran Axel Springer yayınevinin önünde “Ben Özil’im” gösterisi yapıldı. ( Abdülhamid Hoşbaş - Anadolu Ajansı )
BERLİN
Irkçıve ayrımcı saldırılar nedeniyle Alman Milli Takımı’ndan ayrılan Türk asıllı futbolcu Mesut Özil’edestek vermek amacıyla Almanya’nın başkenti Berlin'de "Ben Özil’im"gösterisi yapıldı.
Hacivat Sanat ve Kültür Derneğince, Bild ve Die Welt gazetelerinide bünyesinde bulunduran Axel Springer yayınevininönünde düzenlenen gösteriye yüzlerce kişi katıldı.
Türk ve Alman bayraklarının taşındığı gösteride Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mesut Özil lehine sloganlar atıldı.
Gösteride Alman basının, özellikle de Bild gazetesinin Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a ve Mesut Özil’e karşı kışkırtıcı haberleri protesto edildi.
Göstericiye katılanlardan bazıları "Ben Özil’im" yazılı tişört giyerken, çoğu gösterici de üzerinde Mesut Özil’in fotoğrafı ve "Ben Özil’im" yazan etiketleri göğüslerine yapıştırdı.
Gösteriyi düzenleyen Derneğin Başkanı Türk aktivist Bigili Ürtmen, yaptığı konuşmada, Almanya’daki Müslümanların ve Türklerin "ülkedeki genel görüşe uymayan" siyasi düşünceye sahip olduklarında ikinci ve üçüncü sınıf insan olarak görüldüğünü belirtti.
Alman basının kışkırtıcı yayınlarına tepki gösteren Ürtmen, Mesut Özil’in Başkan Erdoğan ile çektirdiği fotoğrafın eleştirildiğine işaret etti. Ürtmen, Alman basınının Türk kökenli bazı siyasetçilerin PKK bayrakları önünde yaptığı konuşmaları eleştirmediğine dikkati çekerek, “PKK terör örgütü değil mi?” diye sordu.
Kublay, "Asıl tepkimiz ırkçılığa ve ayrımcılığadır. 40-50 senedir, 'Buraya uyum sağlamadınız' diyenlere aslında ne kadar uyum sağladığımızı ispatlayabiliriz. Doktorumuz var, avukatımız var, binlerce işçisi olan iş adamlarımız var. Mesut Özil dünya şampiyonu olmuş, 4-5 defa Almanya’da en iyi futbolcu seçilmiş, daha ne kadar uyum sağlasın." dedi.
Mesut Özil'in Alman Milli Takımı’nda başarılar yakalamasına rağmen yine de Alman toplumuna "yaranmadığını" dile getiren Kublay, "Arsenal takımı bile ona yapılan haksızlığa karşı dayanışma göstererek takım kaptanı yapmış. Cumhurbaşkanımız onun gözlerinden öptü, biz onun alnından öpüyoruz." ifadelerini kullandı.
Berlin’de yaşayan 31 yaşındaki İlhan Altun da Mesut Özil’in başına gelenlerin iş hayatında, üniversite ve diğer yerlerde herkesin başına geldiğini belirterek, “Hepimiz ırkçılığa karşıyız” dedi.
Bu arada, gösterinin yapıldığı bölgede geniş güvenlik önlemlerinin alındığı gözlendi.
Türk asıllı Alman futbolcular Mesut Özil ve İlkay Gündoğan'ın yanı sıra İngiltere Premier Lig'de oynayan milli futbolcu Cenk Tosun, mayıs ayında bir etkinlik çerçevesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Londra'da buluşarak fotoğraf çektirmiş ve formalarını hediye etmişti.
Alıntı / Kaynak: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanyada-ben-ozilim-gosterisi/1217245
Irkçıve ayrımcı saldırılar nedeniyle Alman Milli Takımı’ndan ayrılan Türk asıllı futbolcu Mesut Özil’edestek vermek amacıyla Almanya’nın başkenti Berlin'de "Ben Özil’im"gösterisi yapıldı.
Hacivat Sanat ve Kültür Derneğince, Bild ve Die Welt gazetelerinide bünyesinde bulunduran Axel Springer yayınevininönünde düzenlenen gösteriye yüzlerce kişi katıldı.
Türk ve Alman bayraklarının taşındığı gösteride Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mesut Özil lehine sloganlar atıldı.
Gösteride Alman basının, özellikle de Bild gazetesinin Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a ve Mesut Özil’e karşı kışkırtıcı haberleri protesto edildi.
Göstericiye katılanlardan bazıları "Ben Özil’im" yazılı tişört giyerken, çoğu gösterici de üzerinde Mesut Özil’in fotoğrafı ve "Ben Özil’im" yazan etiketleri göğüslerine yapıştırdı.
Gösteriyi düzenleyen Derneğin Başkanı Türk aktivist Bigili Ürtmen, yaptığı konuşmada, Almanya’daki Müslümanların ve Türklerin "ülkedeki genel görüşe uymayan" siyasi düşünceye sahip olduklarında ikinci ve üçüncü sınıf insan olarak görüldüğünü belirtti.
Alman basının kışkırtıcı yayınlarına tepki gösteren Ürtmen, Mesut Özil’in Başkan Erdoğan ile çektirdiği fotoğrafın eleştirildiğine işaret etti. Ürtmen, Alman basınının Türk kökenli bazı siyasetçilerin PKK bayrakları önünde yaptığı konuşmaları eleştirmediğine dikkati çekerek, “PKK terör örgütü değil mi?” diye sordu.
"Mesut Özil'i alnından öpüyoruz"
Gösteriye katılan ve Berlin'de serbest ticaretle uğraşan Bilal Kublay da AA muhabirine yaptığı açıklamada, gösteriye Mesut Özil’e karşı yapılan haksızlığı protesto ederek destek olmak amacıyla katıldığını belirtti.Kublay, "Asıl tepkimiz ırkçılığa ve ayrımcılığadır. 40-50 senedir, 'Buraya uyum sağlamadınız' diyenlere aslında ne kadar uyum sağladığımızı ispatlayabiliriz. Doktorumuz var, avukatımız var, binlerce işçisi olan iş adamlarımız var. Mesut Özil dünya şampiyonu olmuş, 4-5 defa Almanya’da en iyi futbolcu seçilmiş, daha ne kadar uyum sağlasın." dedi.
Mesut Özil'in Alman Milli Takımı’nda başarılar yakalamasına rağmen yine de Alman toplumuna "yaranmadığını" dile getiren Kublay, "Arsenal takımı bile ona yapılan haksızlığa karşı dayanışma göstererek takım kaptanı yapmış. Cumhurbaşkanımız onun gözlerinden öptü, biz onun alnından öpüyoruz." ifadelerini kullandı.
Berlin’de yaşayan 31 yaşındaki İlhan Altun da Mesut Özil’in başına gelenlerin iş hayatında, üniversite ve diğer yerlerde herkesin başına geldiğini belirterek, “Hepimiz ırkçılığa karşıyız” dedi.
Bu arada, gösterinin yapıldığı bölgede geniş güvenlik önlemlerinin alındığı gözlendi.
Türk asıllı Alman futbolcular Mesut Özil ve İlkay Gündoğan'ın yanı sıra İngiltere Premier Lig'de oynayan milli futbolcu Cenk Tosun, mayıs ayında bir etkinlik çerçevesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Londra'da buluşarak fotoğraf çektirmiş ve formalarını hediye etmişti.
Alıntı / Kaynak: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanyada-ben-ozilim-gosterisi/1217245
Trakya Cumhuriyet kadınları korosu
Trakya Cumhuriyet kadınları korosu👏👏👍👍 pic.twitter.com/NdCcSNbPvK— Mooncan (@Hilalzcan20) 28 Temmuz 2018
🇹🇷 Türk ustası - Mennan Usta
Gaziantep’e bir Fransız gelir.
Tekstilcilere akıl verir:
“Makineleriniz yetersiz… Yenileyin, dünya pazarı sizin olsun”
En iyi makinelerin Fransa’da olduğunu söyler…
Kendi mallarını pazarlar.
***
Dinleyenler arasında bir usta vardır.
Kendine özgü lehçesiyle…
“Bu adam ne diy?” der.
Kafaya takar, makinenin resmine bakar.
Demiri eritir, çeliği büker, vidasını, motorunu koyar.
Fransızların 3 milyon Euro’ya satacağı makineyi…
50 bin liraya üretir.
***
Yerli piyasaya sunduğu yetmez.
Brezilya’ya kadar çeşitli ülkelere yaptığı makineleri gönderir.
Bu usta, Mennan Aksoy’dur.
Diplomasız dahi!
***
Yoksulluktan okuyamamıştır.
İlkokulu 9 yılda bitirmiş, bir daha eğitim görmemiştir.
Allah vergisi öyle bir akıl ve beceriye sahiptir ki…
Makineyi bir görsün, ertesi gün atölyesinde yapımı başlanmıştır.
***
Bu nedenle…
Uluslararası makine, teçhizat fuarlarına girişi yasaklanmıştır.
Mühendislerin, aylarca çalışarak tasarladığı makineleri, tek başına yapmaktadır.
El emeği ve tümü yerli malzemeyle.
İster ki…
Yerli sermaye gelişsin.
Boşa döviz ödeyerek, kazıklanmayalım.
***
Mennan Usta, “ Çeliğe hükmetmeyen, hiçbir şeye sahip çıkamaz” derdi.
Öyle bir teknoloji üretti ki…
Yoğunluğu düşük triko üretti.
Yazın serin, kışın sıcak tutan bir ürün.
Dünya peşinde koştu. Kapıştı.
***
TÜBİTAK ödüller verdi.
ODTÜ, İTÜ gibi üniversitelerde hocalığı düşünüldü.
Diploması yoktu!
Tasarımını cebinde taşıdığı tebeşirle, yere çizerek anlatırdı.
Aklına yetişmek mümkün değildi.
***
Gaziantep’te kanalizasyon atıkları büyük dertti.
Çamuru, kokusu şehri bezdirmişti.
Belediye yönetimi, dünyayı dolaşır, çareler arar.
Mennan Usta, “ Memleketteki ustalar öldü mü?” diye çıkışır.
Okumuş gençleri de alır, yanına…
“ Şöyle yapın, bu parçayı, şuraya takın” talimatıyla, kafasına göre sistemi kurar.
Kanalizasyon çamuru alınır…
Kurutulurken, enerji üretilir.
Çıkan küller de asfalta, çimentoya katkı maddesi konulur.
Bugün…
Antep’te her gün çıkan 160 ton çamurun bertaraf edilmesi Mennan Usta’nın eseridir.
***
Mennan Usta, geçen hafta toprağa verildi.
Vasiyeti;
Gençler bilim ışığında yetiştirilsin.
İmkânlar verilsin, önleri kesilmesin.
Tarihi Eserler: Haydarpaşa Garı'nda Bizans kalıntıları bulundu
Haydarpaşa Garı'nda Bizans kalıntıları bulundu
İstanbul'un simgelerinden biri olan 110 yıllık Haydarpaşa Garı'nda, Bizans dönemine ait kalıntılar bulundu. Yıl sonunda tren seferlerinin başlaması planlanan garda, çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor.
İstanbul Arkeoloji Müzeler Müdürlüğü tarafından 50 kişilik bir ekiple yürütülen çalışmalarda, liman şehrine ait kalıntılar bulundu. Restorasyon çalışmaları; 300 dönümlük bir alanda iki etap halinde yürütülüyor.
Birinci etapta gar binasının çatısı, bekleme salonu ve yıpranan dış cephe taşları restore ediliyor. İkinci etapta ise büro hizmetleri olarak kullanılan bölümlerle, elektrik ısıtma ve su tesisatının yapım işleri sürüyor. Tarihi garın yıl sonuna hizmete girmesi planlanıyor.
HABERTURK
Birinci etapta gar binasının çatısı, bekleme salonu ve yıpranan dış cephe taşları restore ediliyor. İkinci etapta ise büro hizmetleri olarak kullanılan bölümlerle, elektrik ısıtma ve su tesisatının yapım işleri sürüyor. Tarihi garın yıl sonuna hizmete girmesi planlanıyor.
HABERTURK
Türk Devrim Tarihi'nden
''İstiklal mahkemelerini unutma Dayı Bey!— Gökmen (@maddox1903) 28 Temmuz 2018
Menemen'de olanları unutma!
Belki ekmeğimiz, aşımız yok ama askerine memuruna dokunanı yaşatmayan bir başımız var!'' pic.twitter.com/ICkrkZhDTT
20180727
Türk bilim insanları 'arı sütü'nün raf ömrünü uzattılar
Arı sütünün raf ömrünü uzattılar
Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi'nde görev yapan bilim insanları, yerli arı sütünün raf ömrünü uzatacak proje geliştirdi.
Yapılan çalışmalar sonucu arı sütü, söz konusu ekip tarafından kurutularak şeker kristali boyutunda kapsül haline getirildi. Böylece arı sütü üreticilerinin en büyük sorunu olan depolama ve soğuk zincir zorunluluğu ortadan kalktı, arı sütünün raf ömrü uzadı.
Laboratuvar ortamında üretilen kapsüllerin, sanayi ölçeğinde de yapılabilmesi için patent başvurusunda bulunuldu.
Proje yürütücüsü BTÜ Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Dr. Aycan Cınar, sağlık üzerine olumlu etkileri bilimsel çalışmalarla desteklenen arı sütünün, Sağlık Bakanlığı tarafından destekleyici ve tamamlayıcı tıp uygulamaları kapsamında onaylanmasıyla tekrar gündeme geldiğini söyledi.
"Arı sütünün depolama sorunu var"
Bursa ili ve çevresinin, yerli arı sütü üretiminin yüzde 85'ini oluşturduğunu belirten Cınar, bu kapsamda arı sütü üreticileriyle bir araya geldiklerini anlattı.
Üreticilerin birtakım sorunlar yaşadığını gözlemlediklerini ifade eden Cınar, "Gördük ki arı sütünün depolama sorunu ve soğuk zincir zorunluluğu var. Bundan yola çıkarak arı sütünü oda sıcaklığında depolayabileceğimiz stabil formda bir ürün geliştirmek istedik. Dolayısıyla biz arı sütünü mikroenkapsüle ederek oda sıcaklığında muhafaza edebileceğimiz bir ürün elde ettik" dedi.
Cınar, arı sütünün besleyici değeri çok yüksek bir ürün olduğunu vurgulayarak, "Arı sütü üretiminde, depolama sorunu ve eğer soğuk zinciri kırarsanız tüketiciye sağlıklı bir şekilde ulaştırma problemleri var. Eğer uzun dönem stoklayacaksanız arı sütünü -18 derecede depolamak durumundasınız ve 18 ay gibi bir süre var. Dolayısıyla sorunları bir nevi çözümlemeye çalıştık" diye konuştu.
"Ürünün arı sütü üretimini artıracağı kanısındayım"
Projelerinin arı sütü üretimini artıracağını düşündüklerini aktaran Cınar, şöyle devam etti:
"Projemizin 3 ayağı var. Bir tanesi üniversite, diğeri arı sütü üreticisi bizi destekleyen firma ve Tarım ve Orman Bakanlığı. Tarım ve Orman Bakanlığı bu projemize yüzde 70 gibi bir hibe verdi ve 300'e yakın proje içerisinden seçildi. Bu da bizi gururlandırıyor. Arı sütü üretiminde yerli arı sütü üretimi az. Bunun sebebi de depolama sorunları. Dolayısıyla biz de bu alternatif yöntemle arı sütü üreticilerini bir nevi teşvik etmiş olacağız. Onları yüreklendirerek belki yerli arı sütü üretimini artıracağız. Ben bu ürünün arı sütü üretimini artıracağı kanısındayım."
Cınar, ürünü çok küçük boyutlarda ürettiklerini ifade etti, "Biz arı sütünü mikroenkapsüle ederek oda sıcaklığında uzun süre muhafaza edebileceğimiz stabil bir ürün elde ediyoruz. Yani çok küçük boyutlarda, kristal şeker tanesi kadar son derece küçük partiküller ürettik. Bunu daha küçük boyutlara da indirebiliriz bu bizim elimizde, her boyutta üretebiliriz" dedi.
"Patent almak üzereyiz"
Aycan Cınar, proje tamamlandığı zaman arı sütü üreticilerinin de bu üründen faydalanabileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Biz laboratuvar ortamında bunu başardık. Bunu sanayi ölçeğinde de yapabilirler. Formülasyonları var ve biz buna patent almak üzereyiz. Formülasyonlarıyla normal bir arı sütü üreticisi de bunu üretebilecek. Çok zor bir ürün değil. Tüm arı sütü üreticilerine her türlü desteği vermeye hazırız.
Üretim bir enkapsülatörle gerçekleşiyor. Arı sütü de çok miktarda üretilen bir ürün olmadığı için çok büyük üretim maliyetleri yok. Biz bu projeyi sonlandırarak her türlü biyolojik aktivitesini, kimyasal ve fiziksel analizlerini bitirdiğimiz zaman arı sütü üreticilerine daha net bir şekilde yardımcı olmaya çalışacağız."
Arı sütü kapsüllerine vitamin, mineral ve renk maddesi desteğiyle rengarenk kapsüller de yapabileceklerini anlatan Cınar, böylece ürünün tüketici için daha cazip hale getirilebileceğini aktardı.
Cınar, kapsüllerin direkt yutulabilir olduğunu dile getirerek, "Yaptığımız bu mikroenkapsüller, direkt ağız ve mideden geçerek bağırsaklarda açılan bir kapsül. Dolayısıyla midede herhangi bir şekilde zararlanma görmeden bağırsakta açılıyor ve aynı zamanda bağırsaktaki olumsuz florayı da etkileyebilecek fonksiyonellikte bir ürün" diye konuştu.
Kaynak: AA
Alıntı / Kaynak: https://www.trthaber.com/haber/saglik/ari-sutunun-raf-omrunu-uzattilar-377027.html
Laboratuvar ortamında üretilen kapsüllerin, sanayi ölçeğinde de yapılabilmesi için patent başvurusunda bulunuldu.
Proje yürütücüsü BTÜ Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Dr. Aycan Cınar, sağlık üzerine olumlu etkileri bilimsel çalışmalarla desteklenen arı sütünün, Sağlık Bakanlığı tarafından destekleyici ve tamamlayıcı tıp uygulamaları kapsamında onaylanmasıyla tekrar gündeme geldiğini söyledi.
"Arı sütünün depolama sorunu var"
Bursa ili ve çevresinin, yerli arı sütü üretiminin yüzde 85'ini oluşturduğunu belirten Cınar, bu kapsamda arı sütü üreticileriyle bir araya geldiklerini anlattı.
Üreticilerin birtakım sorunlar yaşadığını gözlemlediklerini ifade eden Cınar, "Gördük ki arı sütünün depolama sorunu ve soğuk zincir zorunluluğu var. Bundan yola çıkarak arı sütünü oda sıcaklığında depolayabileceğimiz stabil formda bir ürün geliştirmek istedik. Dolayısıyla biz arı sütünü mikroenkapsüle ederek oda sıcaklığında muhafaza edebileceğimiz bir ürün elde ettik" dedi.
Cınar, arı sütünün besleyici değeri çok yüksek bir ürün olduğunu vurgulayarak, "Arı sütü üretiminde, depolama sorunu ve eğer soğuk zinciri kırarsanız tüketiciye sağlıklı bir şekilde ulaştırma problemleri var. Eğer uzun dönem stoklayacaksanız arı sütünü -18 derecede depolamak durumundasınız ve 18 ay gibi bir süre var. Dolayısıyla sorunları bir nevi çözümlemeye çalıştık" diye konuştu.
"Ürünün arı sütü üretimini artıracağı kanısındayım"
Projelerinin arı sütü üretimini artıracağını düşündüklerini aktaran Cınar, şöyle devam etti:
"Projemizin 3 ayağı var. Bir tanesi üniversite, diğeri arı sütü üreticisi bizi destekleyen firma ve Tarım ve Orman Bakanlığı. Tarım ve Orman Bakanlığı bu projemize yüzde 70 gibi bir hibe verdi ve 300'e yakın proje içerisinden seçildi. Bu da bizi gururlandırıyor. Arı sütü üretiminde yerli arı sütü üretimi az. Bunun sebebi de depolama sorunları. Dolayısıyla biz de bu alternatif yöntemle arı sütü üreticilerini bir nevi teşvik etmiş olacağız. Onları yüreklendirerek belki yerli arı sütü üretimini artıracağız. Ben bu ürünün arı sütü üretimini artıracağı kanısındayım."
Cınar, ürünü çok küçük boyutlarda ürettiklerini ifade etti, "Biz arı sütünü mikroenkapsüle ederek oda sıcaklığında uzun süre muhafaza edebileceğimiz stabil bir ürün elde ediyoruz. Yani çok küçük boyutlarda, kristal şeker tanesi kadar son derece küçük partiküller ürettik. Bunu daha küçük boyutlara da indirebiliriz bu bizim elimizde, her boyutta üretebiliriz" dedi.
"Patent almak üzereyiz"
Aycan Cınar, proje tamamlandığı zaman arı sütü üreticilerinin de bu üründen faydalanabileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Biz laboratuvar ortamında bunu başardık. Bunu sanayi ölçeğinde de yapabilirler. Formülasyonları var ve biz buna patent almak üzereyiz. Formülasyonlarıyla normal bir arı sütü üreticisi de bunu üretebilecek. Çok zor bir ürün değil. Tüm arı sütü üreticilerine her türlü desteği vermeye hazırız.
Üretim bir enkapsülatörle gerçekleşiyor. Arı sütü de çok miktarda üretilen bir ürün olmadığı için çok büyük üretim maliyetleri yok. Biz bu projeyi sonlandırarak her türlü biyolojik aktivitesini, kimyasal ve fiziksel analizlerini bitirdiğimiz zaman arı sütü üreticilerine daha net bir şekilde yardımcı olmaya çalışacağız."
Arı sütü kapsüllerine vitamin, mineral ve renk maddesi desteğiyle rengarenk kapsüller de yapabileceklerini anlatan Cınar, böylece ürünün tüketici için daha cazip hale getirilebileceğini aktardı.
Cınar, kapsüllerin direkt yutulabilir olduğunu dile getirerek, "Yaptığımız bu mikroenkapsüller, direkt ağız ve mideden geçerek bağırsaklarda açılan bir kapsül. Dolayısıyla midede herhangi bir şekilde zararlanma görmeden bağırsakta açılıyor ve aynı zamanda bağırsaktaki olumsuz florayı da etkileyebilecek fonksiyonellikte bir ürün" diye konuştu.
Kaynak: AA
Alıntı / Kaynak: https://www.trthaber.com/haber/saglik/ari-sutunun-raf-omrunu-uzattilar-377027.html
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Bu yazımızda Milli Edebiyat Dönemi'nin en önemli şairlerinden biri olan Mehmet Emin Yurdakul'un "Cenge Giderken" şii...
-
Ülkemiz yer şekilleri bakımından oldukça farklı özelliklere sahiptir. Yer şekillerindeki farklılık iklimlerin bölgelere göre değişiklik...
-
* Kün-Ay tamgası ile Türklerle ilgili Göbeklitepe'de T şeklindeki dikilitaşlarda görünen Kün-Ay tamgası, Türk kavimlerinin bayrakla...