Kıbrıs, Kıbrıs ve yine Kıbrıs
Soner Polat
AKINCI GUTERRES BELGESİNİ ÖNKOŞULSUZ KABUL ETTİ!
Havadis gazetesinin 12 Temmuz 2018 günkü bir haberini aktarayım: Birleşik Kıbrıs-İki Toplumlu Barış İnisiyatifi, Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilcisi Lerotheos Papadopoulos’u ziyaret ederek BM ve AB’den Kıbrıs’ta çözüm için girişim başlatmaları talebiyle mektup sundu. Mektupta, Avrupa Birliği’ne bir bütün olarak, taraflar ve Birleşmiş Milletler ile istişarelerde bulunma, BM Genel Sekreteri (BMGS) tarafından masaya konan kilit meselelere yaratıcı çözümler bulunarak yakın gelecekte Kıbrıs Konferansı’nın yeniden bir araya getirilmesini teşvik etme çağrısında da bulunuldu.
Mustafa Akıncı’nın Guterres Çerçevesini hiçbir önkoşul olmaksızın kabul etmesi ve bu çerçeveye dayanan stratejik bir anlaşma teklif etmesi bizleri umutlandırmıştır. Akıncı’nın yaptığı açık beyanda, “iki devlet çözümünün veya konfederasyonun masada olmadığı, görevinde olduğu sürece iki toplumlu, iki bölgeli federasyon için çalışmaya devam etme kararlılığını” ifade etmesi bizleri daha da yüreklendirmiştir.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN AKINCI’NIN TAVRINI DESTEKLİYOR MU?
Şimdi de Kıbrıs gazetesinde Hasan Hastürer’in, “Erdoğan Kıbrıs konusunda farklı yerde değil!” başlıklı yazısından bir pasaj aktarayım: Mustafa Akıncı ve Recep Tayyip Erdoğan, dün akşam görüşmelerin tamamlanmasının ardından açık havada basının karşısına geçti. Her iki cumhurbaşkanı, açıklamalarını yazılı metinden yaptı ve soru kabul etmediler. Erdoğan’ın açıklamasından çarpıcı bulduğum bölümü aynen sizlere aktarmak istiyorum:
Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklerle ortak bir gelecek tasavvur edemediği konusunda artık kimsenin şüphesi olmamalıdır. Yapıcı katkılarımızı sürdürdük, sürdüreceğiz. Erdoğan’a yakın kaynaklara göre, Türkiye Kıbrıs sorununda, müzakere sürecinin yeniden başlaması konusunda Mustafa Akıncı’nın tavrını destekliyor.
Desteklenen Akıncı’nın tavrı nedir? Şunu söyledi: “BMGS Kıbrıs’ta tarafların nabzını yoklaması için bir atama yaptı. Sonu gelmez yeni bir müzakere süreci için bir dönem gibi görmemek gerekir. Kıbrıs Türk tarafı artık sonu gelmez bir müzakere sürecinin parçası olmayacaktır. Ucu açık görüşmelerle bir yere varılmadığı artık anlaşılmış olmalıdır. 23 Temmuz’da adaya gelmesi beklenen BM yetkilisiyle yapıcı bir ruhla samimi düşüncelerimizi paylaşacağız. Bu adada eşitlik, güvenlik ve özgürlük içinde yaşanacak, refahın paylaşılacağı adil bir çözüm için katkı yapmaya hazır olduğumuzu söyleyeceğiz.”
MAYINLI SULARA KAYIŞ
Resmin tamamlanması için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 Temmuz 2018 günü Hürriyet’te yer alan demecini hatırlayalım:
“Annan iki kez bana geldiğinde ve ‘artık çözemiyorum’ dediğinde, ‘Türkiye sizi mahcup etmeyecek, biz her zaman Rum kesiminin bir adım önünde olacağız!’ dedim. Annan bir hafta süre istedi ve bir hafta sonra görüşmeler başladı.” Yabancı bir resmi siyasi analist olsaydım, şöyle bir değerlendirme yazardım.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Akıncı’nın, muhtemelen Türkiye’nin onayıyla Türkiye’nin garantörlüğü ve adadaki askerini hedef alan Guterres belgesi üzerinden müzakere başlatılmasını teklif ettiği, Türkiye’nin iki devletli çözüm ve konfederasyon isteğinin olmadığı, sürecin Kıbrıs Türk halkı ve Türk milletinden gizli yürütüldüğü, iki cumhurbaşkanının da soru kabul etmemesinin kısa dönemde müzakerelerin yeniden başlatılacağının bir emaresi olduğu değerlendirilmektedir.
Türk basınına yeni bir bakış ve derinlik kazandıran değerli yazar Yavuz Alogan, karşı mahalleden oy dilenmek isteyenleri ne güzel anlatıyordu. Muhalefet, ancak milli davaları aşkla, imanla, inançla sahiplenerek yükselir. İşte size fırsat! Elinizi tutan mı var? Yoksa var mı?