20191206

✍️ Türkçe-Sümerce İlişkisi


Sümerce'deki kelimeler hep Türkçe çıkıyor.  Peki bu kelimeler  Yunanca ve/veya Ermenice çıksaydı bizim gibi susmaz dünyayı ayağa kaldırmazlar mıydı?

TÜRKÇE-SÜMERCE İLİŞKİSİ 

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, bu çalışması için yaklaşık 40 yılını vermiş. 40 yıl sonrasında ise 32 ses denkliğinin, karakteristik olan 32 tanesini açıklamış ve bazı tarihi gerçeklikleri ortaya koyabilecek değerli bir kaynağı bizlere sunmuştur. 

-“Altay Dilleri Teorisi adlı çalışmamda, Türk dilinin arkelogy ve glottochronology (dil tarihlemesi) araştırmalarından hareketle ileri sürdüğüm yaşı, en pinti hesaplara göre 8500'dür. Ana Türkçe'den ana Doğu ve Batı Türkçesine kadar geçen zamanı da hesaba katarsak bu devreden zamanımıza kadar geçen 5500 yılın ikiye katlanması mümkündür.”

Türkçenin yaşı konusunda eskiden beri bazı tartışmalar yaşanmaktadır. Bu konu günümüzde bile ortak kabul görecek bir tarihle - bilgiyle açıklığa kavuşmuş değildir. “Türkçenin Yaşı” meselesini çözebilmek için birçok Türkolog çeşitli savlar ileri sürmüştür. Bu konuda yapılan çalışmalarla gelinen noktada kabul gören yaygın görüş, Türkçenin en aşağı 8500 yıllık bir dil olduğudur. 

Türkçenin 8500 yıllık bir dil olduğunu kanıtlayabilecek yazılı bir kaynak yoktur. Çünkü Türkler’e ait en eski yazılı metinler, Orhun Yazıtları diye adlandırılan dikili taşlardır. Bunun için Türkçenin yaşını bu kadar geriye götürebilmek için, diğer topluluklarla Türkler arasında bir ilişkiden söz etmek gerekir. Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, bu konuda çok güzel bir çalışma yapmış ve Türkçe ile Sümerce arasındaki ilişkiye değinerek, Sümerce’de Türkçe izler bulmuştur. Bu çalışma yıllarca önce yapılmasına rağmen, âlâ bu savı kanıtlarla eleştirebilecek kimse çıkmamıştır. Bu da ortaya atılan bu düşüncenin, büyük olasılıkla doğru olduğunu göstermektedir.

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, “Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi ile Türk Dili’nin Yaşı Meselesi” adlı kitabında, bu ilgiyi nasıl keşfettiğini ve yaptığı çalışmalarda nelerle karşılaştığını şöyle anlatıyor: 1947-48 Akademik Yılı’nda İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fak. Türkoloji Bölümü’nde bir öğrenci iken, elime Sturtevant’ın A.Hittite Glossary ve Supplement to a Hittitie Glossary’sinin Münire B. Çelebi tarafından yapılan Türkçe tercümesi Eti Dili Sözlüğü (Tdk Yayını) geçti.

O sıralarda R. Rahmeti Arat‘tan Eski Türkçe dersleri almakta idim. Kitabı merakla incelerken, gözüme “GUD” [öküz, sığır] kelimesi çarptı. Bu kelime ile Eski Türkçe “ud” [öküz] arasındaki benzerliği dikkate değer buldum ve şöyle düşündüm:
“Eğer, bu bir tesadüf değil de Sümer ve Türk dillerinin tarihi bir ilgisinden ileri geliyorsa, o takdirde Sümerce kelime başı “g” lerinin Türkçede sıfıra tekabul etmesi gerekir. (Bilindiği gibi Eski Türkçede kelime başında g yoktur.) e şayet bu doğru ise, bir Sümerce sözlüğünün g harfinde Türkçe ile ilgili başka kelimelere tesadüf ihtimali mantıken mümkün olmalıdır.

Bunun üzerine, Sümerce hakkında ne buldumsa okumaya ve notlar almaya başladım. 

Hatta Fransızcadan çevirerek bir de Sümerce - Türkçe sözlük hazırladım. Orada, düşüncemi destekleyen başka kelimeler de tesbit ettim: “gi : i” , “gig : ig”, “giş : iş”, “gur : or-” vb… Böylece 1947′de ilk düzenli ses denklik kanununu, sonradan bir kısmını elediğim 43 misale dayanarak çıkardım. ...

Osman Nedim Tuna’nın yukarıya aldığım yazısında anlattığı gibi, bu konuya sadece Sümercedeki “gud” ve Türkçedeki “ud” sözcüklerinin (ikisi de öküz demek) benzerliklerinden yola çıkarak 40 yıl süren büyük bir araştırmaya başlamıştır. Eski Türkçe hakkında biraz bilgisi olanlar bilirler ki, Eski Türkçede sözcük başlarında “-g” sesi yoktur. Her dilde başka dillerden alınmış ödünç sözcükler bulunabileceğini savunan Nedim Tuna, bu düşüncesinden hareketle Sümercedeki bazı sözcüklerin çok eski Anadolu kavimlerinden alındığına dikkat çekmiş; bu sözcüklerin de yaklaşık 166 tanesinin Türkçeye ait olduğunu savunmuştur.

Prof. Osman Nedim Tuna, bu konuyu ilk defa yurt dışındaki bir konferansta, içlerinde çivi yazısı mütehassısı ve Sümerologlar’ın bulunduğu yüz kadar dinleyiciye açmıştır. Bu ilk konferansın yapıldığı yerde, Nedim Tuna’dan başka Türkolog yoktur. 

İkinci toplantı ise Şinasi Tekin, Fahir İz, Halil İnalcık gibi Türkolog ve tarihçilerin bulunmasına karşın, toplantıda hiç Sümerolog yoktur. Nedim Tuna, çalışmasını çoğaltarak toplantıya katılanlara dağıtmıştır. Yapılan üçüncü toplantıda ise, Nedim Tuna önceki toplantılarda Yapılan üçüncü toplantıda ise, Nedim Tuna önceki toplantılarda hiç Türkologlarla Sümerologların bir arada bulunmadığını düşünerek, bazı Sümerologları da toplantıya almayı başarmıştır.

Yapılan çalışmalar sonrasında “sipad” sözcüğü hariç, bütün sözcüklerin benzerliği konusunda ortak görüşe varılmıştır ve çalışma “kusur atfedilmez” [impecable] olarak kabul edilmiştir. Fakat Nedim Tuna gibi Hoenigswald’ın da aklına takılan bir şey vardır. 

Nedim Tuna, bu bölümü de şöyle anlatıyor: 
Araştırmamda yer alan denklikler arasında, varlığının sebebini anlayamadığım ve mâkul bir cevap bulamadığım tek şey, aynı ses için, aynı çevre şartlarında, yeter sayıda misalle desteklenen paralel serilerdi.

Bunu fark eden tek bilgin de Hoenigswald’dı. Bu sebeple, araştırmamı neşretmekte acele etmedim. 1978 sonunda, bilmem kaçıncı defa aynı konuya bir gün tekrar döndüm ve meselenin aslının ne olduğunu iki saat içinde buldum:
Herhangi iki dil arasındaki karşılaştırma, herbiri, bu dillerden birine ait iki ayrı kesitte (tabanda) yapılır. Benim karşılaştırmamda Türk Dili yönünde Eski Türkçe, kesit veya taban olarak seçilmiştir. Bunun karşılığı ise sadece Sümerce idi. Halbuki, Sümercenin de tıpkı Türk oysa Sümercenin de tıpkı Türk Dili’nde olduğu gibi kendi derinliği vardır. Çünkü ilk metinler ile yok olduğu zamanki metinler arasında en az 1300 yıllık bir zaman dilimi bulunmaktadır. 

Bu süre içindeki büyün malzeme, Sümercenin kendisine ait gelişme ve dallanma hesaba katılmaksızın bir ve aynı sözlüğün içine aktarılmıştır. Türk Dili ise, son 1250 yılda, üç büyük devre geçirmiş ve birçok şivelere ayrılmış bulunuyor. 

Bu sebeple eğer Sümerceninkine benzer bir Türk dili sözlüğümüz olsa idi, bu sözlükte mesela bir “d” karşılığında “d, y, z, t,r” gibi beş paralel değer ve bunları destekleyen kelime serilerimiz olurdu.

Şu hâlde, Sümerce kelimelerde tesbit edebildiğim paralel ses değerleri ile, destekleyici malzeme serilerinin kaynağı, bu “zaman derinliği“dir. O zaman, Sümer Dili uzmanlarının bu şivelere ait karakteristik vasıflara dair tespitlerde bulunup bulunmadığını araştırmak ve  serileri Türk Dili yönünden, bunlara göre açıklamak gerekir. 

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, bu çalışması için yaklaşık 40 yılını vermiş. 40 yıl sonrasında ise 32 ses denkliğinin, karakteristik olan 32 tanesini açıklamış ve bazı tarihi gerçeklikleri ortaya koyabilecek değerli bir kaynağı bizlere sunmuştur.
Araştırmanın tamamı aşağıdaki linkte pdf.olarak mevcuttur.
https://tr.scribd.com…/Sumer-ve-Turk-Dillerinin-Tarihi-%C4…

Sümercedeki bu kelimeler Türkçe değilde Yunanca, Ermenice veya Kürtçe niye çıkmıyor? 
Yada çıksaydı bizim gibi susmaz dünyayı ayağa kaldırmazlar mıydı?


Alıntı: Sakalar İskitler (Gizlenen Eski Anadolu Halkı) @iskitlilerden