20210628

İsmail Hakkı Tonguç’a göre ‘gerçek demokrasi'




Benzin istayonundaki kızılderili



Amerika’da benzin istasyonunda durdum.
Sonra arabama dönerken, bir kamyonet yanımda durdu..
Bir vatandaş arabadan çıktı ve gerçekten inanmadım...
Sordum "neden boyle bir
t-shirt giyiyorsun? "
Sandım ki baya bir hikaye anlatacak.
Yok öyle degil.
Yani ağdalı bir hikaye değil..
Dedim ki "Kim bu t-shirt'ün üstündeki şahıs?"
Atatürk demek istedi fakat diyemedi..
Dedim ki "Daha adını söylüyemiyorsun nasıl oluyor da bu t-shirt u giyiyorsun?
Hikaye şöyle:
Dedi ki " Ben ne zaman bir çocuktum, annem babamdan bu şahsın ismini duydum.
(Bu arkadaş 72 yaşında)
EEEE...
Annen baban ne söyledi bu şahıs için?
(çünkü bu şahsın söyleyeceğinden daha çok, anne babasının ne düşündüğünü merak ettim.)
Bu arkadaş Apache Kızılderili, Nevada'dan.
"Annem ve babam dedi ki, bizim tek eksiğimiz böyle bir liderdi, özgürlüğümüzü kazanmak için. Özgürlük her şeydir.
Sonra dedi ki : San Francisco’ya gitmiştim, insanlar her yerde t-shirt satıyorlardı, ne zaman bu
t-shirtü gördüm, annem babam aklıma geldi ve bunu aldım.
Aslında bu arkadaş bizim tarihimizi bilmiyor.
Sadece bildigi bir tek sey var.
"Bu adam (Atatürk) halkını özgürlüğe kavuşturdu ve benim atalarim her zaman onu hayal etti!
Sadece, resmini çekebilir miyim dedim, çünkü sizler ile paylaşmak istedim.
Dedi ki, sen Atatürk’ün ülkesindensin, tabi ki çekebilirsin...
Olay şu arkadaslar, bizler neye sahip oldugumuzun farkında değiliz!!!
Ancak bütün Dünya farkında..
Muhtar Alemdar

💬'Ebedi bir milletin yaratıcısı'

20210627

Neyzen Tevfik’in hatırasına...

"Saz aynı saz bir varsa tel değişti
Yumruk aynı yumruk bir varsa el değişti.
diyen koca Neyzen her daim rahmetle ve sevgiyle hatırlıyoruz Seni.
Hele ki o dönemin vekillerinin bazıları için yazdığın dörtlükler hala yerini koruyor 
"Seni kime sorduysam kimi berduş kimi ayyaş kimi deyyus dediler
Künyeni almak için partiye ettim telefon 'bizdeki kayda göre O şimdi mebus' dediler..

-Alıntı: sosyal medya

....

Gayet mütevazidir Neyzen Tevfik.

Birgün Hocapaşa Camii’nin tabutluğuna gidip bir tabutun içine girer kapağını üzerine örter ve uyur.

Dünya malına zerre tamahı yoktur. Kimseye minneti de yoktur.

“Dünyanın en yüksek tahtına da çıksan yine aynı götle oturacaksın” 
der.

Geçmiş günlere yananlara şöyle seslenir:

“Geçen gençlik günlerine yanmayan
Yok gibidir bense bakar geçerim.
Yoku vara varı hiçe gömerek
Her solukta bir gam yakar geçerim.”


İlk çıkardığı şiir kitabına da “Hiç” adını vermiştir. Kendisine memuriyet teklif eden Talat Paşa’ya "memur olunca sonunda ne olacağım"diye sorar.

Talat Paşa memuriyet silsilelerini saydıktan sonra son kademeye gelir ve en son kademeyi şöyle söyler: "Hiç..!"

Neyzen,Paşaya döner ve şöyle der: “İşte ben bugün de hiçim!”

1940’lı yılarda Bakırköy Akıl Hastanesi’nde 21 numaralı koğuş O’na ayrılır. Hem doktoru hem de dostudur ünlü sinir uzmanı Mazhar Osman. İstediği zaman gider kalır sonra canı istediğinde çıkar.

Gençliğinde hem Mevlevi hem de Bektaşi dergahlarında kalmış pek çok kişiden de feyz almıştır. Ancak hiçbir tarike bağlı kalmamıştır.

Öyle ki; İstanbul’a medrese eğitimi için geldiği yıllarda sarık ve cübbe taşımadığı için medreseden; namaz kılmadığı ve abdest almadığı için de mevlevihaneden kovulur.

Savaş vurguncularından birinin dedikodusu yapılmaktadır.

“Tonla parası var… Herifin bir eli yağda bir eli balda… Nereye gitse hemen yol açıyorlar!” diye.

Neyzen “Gerçekten kenara çekiliyor mu herkes?” diye sorar

“Çekiliyor.” cevabını alınca; “Demek cebindeki pisliğe bulaşmak istemiyorlar…” diye yapıştırır cevabı.

Bir gün Neyzen’e sorarlar: “Neyzen çalarken mi neşelenirsin yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın?”

Maliye Bakanı hakkında yolsuzluk dedikodularının dolaştığı bir dönemdir.

Neyzen: “Maliye Vekili değilim ki çalarken zevk alayım” der.

İkinci Meşrutiyet döneminde nazırlığa getirilen bir zat çok geçmeden yeğeninin vali olarak atanmasını sağlar.

Karşılaştıklarında Neyzen “Maşallah kardeşinizin oğlu tıpkı fasulyeye benziyor.” deyince adam “Genç yasta vali oldu neden fasulyeye benzesin?” diye sorar.

Neyzen de verir cevabı: “İşte ben de onun için benzetiyorum ya fasulye de sırığa sarılarak büyür.”

Hayatı yoksullukla geçmiş Neyzen Tevfik yüreği insan sevgisiyle dolu biridir. Dünya malına hiç değer vermez..

1952 yılında Şehir Komedi Tiyatrosu’nda jübilesinin yapılacağı gün bir arkadaşına telefon açar kendisine bir takım elbise göndermesini ister. Arkadaşı elbiseyi gönderir.

Jübile bitince sahnenin arkasında o elbiseyi çıkartıp oradaki garsonlara verir sonra eski elbiselerini giyer. Bana vereceğiniz parayı da yoksullara dağıtın der.

Nice abdalların bulmak için nice yıllar yanıp tutuştuğu aptalların ise dünya malında bulmayı umduğu o son mertebeyi ne de güzel izah etmiştir Neyzen.

Hiçtir.

Bu yüzden 28 Ocak 1953’de verdiği son nefesinde o “Hiç”i uğurlamak için binlerce insan akın eder Barbaros Bulvarı’na.

En yüksek derecede devlet memurlarından kılıklarına çeki düzen vermeye çalışan sarhoşlara, üniversite profesörlerinden,sokak dilencilerine kadar binlerce insan…

Hiçlik mertebesine erişmiş Neyzen’i “hep” birlikte uğurlarlar…🖤

Alıntı: Sosyal medya

20210624

🧿Şuşa Beyannamesi -🇹🇷Türkiye Cumhuriyeti ile 🇦🇿Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Müttefiklik Antlaşması


Şuşa Beyannamesi (Azeri Türkçesi: Şuşa Bəyannaməsi), Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 15 Haziran 2021 yılında Azerbaycan'ın Şuşa kentinde her iki ülkenin cumhurbaşkanları tarafından imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre Azerbaycan ile Türkiye hem askeri hem de savunma alanında ortak işbirliği içerisinde hareket edeceklerdir.

Beyannamenin tam metni

Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Müttefiklik İlişkileri Hakkında


ŞUŞA BEYANNAMESİ

Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti;

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Azerbaycan'ın ve bir bütün olarak Türk dünyasının eski kültür beşiği Şuşa kentinde görüşmesinin tarihi önemine vurgu yaparak,

İki dost ve kardeş ülke arasında imzalanmış tüm uluslararası belgelere, bununla ilgili 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşması'na sadık olduklarını bir kez daha onaylayarak,

9 Şubat 1994 tarihinde imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve Çok Yönlü İşbirliğinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşma" ile "Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında İşbirliği ve Karşılıklı Yardımlaşma Protokolü", ayrıca 16 Ağustos 2010 tarihinde imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması'na dayanarak,

İki ülke ve halkları arasındaki dostluk ve kardeşlik bağlarından hareketle Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin niteliksel olarak yeni, müttefiklik düzeyine çıkarılmasının iki ülke ve halklarının çıkar ve menfaatlerine hizmet ettiğinin altını çizerek,

Ortak çıkarların korunmasında her iki ülkenin siyasi, ekonomik, savunma, kültür, insani, sağlık, eğitim, sosyal, gençlik ve spor alanlarındaki imkân ve potansiyelinin birleştirilmesinin öneminin farkında olarak,

Uluslararası hukukun ilke ve normlarının yanısıra, Birleşmiş Milletler Şartı'na uygun olarak küresel ve bölgesel barış, istikrar ve güvenliğin sağlanmasında ortak çabaların sürdürülmesinin önemini vurgulayarak,

Ortak çıkarlara dayalı bölgesel ve uluslararası Stratejik konulardaki faaliyetlerin karşılıklı şekilde koordinasyonunun gerekliliğini ifade ederek,

Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü, uluslararası düzeyde kabul görmüş sınırlarının dokunulmazlığı gibi milli çıkarlara dayanan konularda ikili ve çoklu formatlarda dayanışma ve karşılıklı yardım ilkelerinden yola çıkarak,

Türk dünyasının sürekli olarak gelişimine yönelik karşılıklı faaliyetlerin bölgesel ve uluslararası düzeyde ileriye götürülmesiyle ilgili çabaları birleştirerek,

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ve Azerbaycan Halkının Ümummilli lideri Haydar Aliyev'in bilgece söyledikleri "Azerbaycan'ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir" ve "Tek millet, iki devlet" sözlerinin halklarımızın milli-manevi serveti olarak değerlendirildiğini özellikle vurgulayarak,

Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasındaki ikili ilişkilerin daha da genişletilmesi ve derinleştirilmesi perspektiflerini her yönüyle inceleyerek,

beyan ederler;

Taraflar, iki dost ve kardeş ülke arasındaki stratejik düzeyde gelişmekte olan ilişkilerin durumundan memnuniyetlerini ifade ederek siyasi diyaloğun her düzeyde sürdürülmesinin ve yüksek düzeyli karşılıklı ziyaretlerin önemini belirtirler. Taraflar büyük gururla, Azerbaycan'ın 44 gün süren Vatan Savaşı'nda zafer kazanarak Ermenistan'ın 30 yıldır süren saldırgan politikasını durdurduğunu, topraklarını işgalden kurtardığını, tarihi adaleti ve uluslararası hukuku yeniden sağladığını ifade ederler.

Azerbaycan, Ermenistan'ın 30 yıl süren saldırısına son verilmesinde, işgal edilmiş toprakların kurtarılmasında, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün sağlanmasında Türkiye Cumhuriyeti'nin manevi-siyasi desteğine yüksek değer vermektedir. Taraflar, Kafkasya bölgesinde istikrar ve güvenliğin pekiştirilmesi, ekonomi ve ulaştırma alanındaki tüm bağların yeniden sağlanması, ayrıca bölge devletleri arasındaki ilişkilerin normale dönüştürülmesi ve uzun vadeli barışın sağlanması yönündeki çabalarını sürdüreceklerdir. Bu kapsamda, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nin özel coğrafi konumu dikkate alınacaktır.

Taraflar, Azerbaycan'ın işgalden kurtarılan topraklarında Türkiye-Rusya Ortak Merkezi'nin faaliyetlerine Türkiye'nin katkılarının bölgedeki barış, istikrar ve refahın sağlanmasında önemli rol oynadığına vurgu yaparlar.

Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğü, uluslararası düzeyde tanınmış sınırların dokunulmazlığı, devletlerin iç işlerine karışmama ilkelerine dayanarak müttefiklik ilişkilerinin kurulmasının siyasi ve hukuki mekanizmalarını belirler.

Taraflar, dış politika alanındaki koordinasyonun ve düzenli ikili siyasi istişarelerin gerçekleştirilmesinin önemini belirtir ve bu yönde Türkiye Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi çerçevesindeki faaliyetlerin önemini vurgular.

Taraflar, kendi ulusal çıkar ve menfaatlerini koruma ve sağlamaya yönelik bağımsız dış politika yürütürler. Taraflar, bölgesel ve uluslararası düzeyde istikrar ve refah üzerinden barış, dostluk ve samimi komşuluğa dayalı uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi, ayrıca ihtilaflar ile bölgesel ve küresel güvenlik ve istikrar meselelerinin çözümlenmesi yönünde ortak çaba gösterirler.

Taraflar, güncel, karşılıklı ilgi uyandıran uluslararası konularda dayanışma ve karşılıklı destek sergileyerek yakın veya örtüşen tutumlardan yola çıkarak ikili işbirliğini derinleştireceklerdir ve BM, AGIT, Avrupa Konseyi, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, İİT dahil uluslararası ve bölgesel kuruluşlar çerçevesinde birbirine karşılıklı destek vereceklerdir.

Taraflardan herhangi birinin kanaatine göre onun bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne, uluslararası düzeyde tanınmış sınırlarının dokunulmazlığına veya güvenliğine karşı üçüncü bir devlet veya devletler tarafından tehdit ve saldırı gerçekleştirildiğinde, Taraflar, ortak istişareler yapacak ve bu tehdit veya saldırının önlenmesi amacıyla BM Şartı'nın amaç ve ilkelerine uygun girişimlerde bulunacak, birbirine BM Şartı'na uygun şekilde gerekli yardımı yapacaklardır. Bu yardımın kapsam ve biçimi ivedi yapılan görüşmeler yoluyla belirlenerek ortak tedbirler alınması için savunma ihtiyaçlarının karşılanmasına karar verilecek ve Silahlı Kuvvetlerin güç ve yönetim birimlerinin koordineli faaliyeti sağlanacaktır.

Tarafların Güvenlik Konseylerinin milli güvenlik konularında düzenli olarak ortak toplantıları düzenlenecektir ve bu toplantılarda ulusal çıkarların, Tarafların çıkarlarını etkileyen bölgesel ve uluslararası güvenlik konularının müzakeresi gerçekleştirilecektir.

Taraflar, iki kardeş ülke silahlı kuvvetlerinin çağın gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılması ve modernizasyonuna yönelik olarak ortak çaba göstermeye devam edecektir.

Taraflar, Ermeni işgalinden kurtarılan rayonlarda başta mayinli arazilerin temizlenmesi olmak üzere hayatın normalleştirilmesi faaliyetlerini destekleyeceklerdir.

Taraflar, savunma yeteneklerinin ve askeri güvenliğin güçlendirilmesine yönelik personel mübadelesini, ortak eğitim ve tatbikatların düzenlenmesini, iki ülke silahlı Kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliğinin artırılmasını, modern teknolojilere dayalı silah ve mühimmatların yönetilmesinde yakın işbirliğini ve bu amaçla yetkili kurum ve kuruluşların koordineli faaliyetinin sağlanmasını teşvik edeceklerdir. Türkiye ve Azerbaycan diğer dost devletlerin orduları ile birlikte askeri tatbikatların düzenlenmesini destekleyeceklerdir.

Taraflar, ulusal ve uluslararası yükümlülüklerini göz önünde bulundurmak suretiyle, deniz, hava ve uzay alanında karşılıklı teknoloji paylaşımında bulunarak, müşterek yeteneklerin geliştirilmesi maksadıyla ortak projelerin yürütülmesini teşvik edecek ve karşılıklı savunma sanayii teknolojilerinin geliştirilmesine olumlu katkı sağlayacak; sahip oldukları silah ve mühimmatla teçhiz edecek, bunların üretim teknolojilerini karşılıklı şekilde teşvik edecek ve hâlihazırda ülkelerinde mevcut olmayan üretim alanlarının oluşturulmasını, ortak araştırma ve üretim faaliyetleri gerçekleştirilmesini, iki ülke savunma sanayi kurumlarının teknoloji, askeri ürünler ve hizmetler alanında yerli ve uluslararası pazarda işbirliği yapmasını destekleyeceklerdir.

Taraflar, iki devlet arasında geliştirilen ve onların çıkarlarına uygun askeri siyasi işbirliğinin üçüncü devletlere karşı olmadığını belirtirler.

Taraflar, siber güvenlik alanında işbirliğinin daha da geliştirilmesinin önemini vurgular ve bu alanda ortak bilimsel araştırma çalışmaları, uzman eğitimi gerçekleştirecek, karşılıklı teknik işbirliğini teşvik edeceklerdir.

Taraflar, ticari-ekonomik ilişkilerde ulusal ekonomilerinin ve ihracatın çeşitlendirilmesi, aynı zamanda geleceğe dönük alanlarda ortak üretimin oluşturulması, yatırım alanındaki işbirliğinin karşılıklı faydalı gelişimi için daha elverişli ortamın geliştirilmesi yönünde çabalarını yoğunlaştıracaklardır. Bu hususta, Türkiye ve Azerbaycan ürünlerin serbest dolaşımının sağlanması mekanizmalarının oluşturulması yönünde gerekenleri yapacaklardır.

Taraflar, bölgenin ve Avrupa'nın enerji güvenliğine katkı veren, doğal gaz kaynak ve güzergâh çeşitlendirmesi sağlayan stratejik Güney Gaz Koridorunun hayata geçirilmesinde Türkiye ve Azerbaycan'ın öncü rolünü vurgularlar. Taraflar, Güney Gaz Koridorunun etkili biçimde kullanılması ve daha da geliştirilmesine yönelik çabaları koordineli şekilde sürdüreceklerdir. Taraflar ayrıca küresel enerji sektöründeki gelişmeleri de dikkate alarak, bölgenin enerji arz güvenliğinin pekiştirilmesini teminen elektrik alanında da bölgesel işbirliğine katkı sağlayacak çabaların arttırılarak sürdürülmesi konusundaki niyetlerini ortaya koyarlar.

Taraflar, iki ülke topraklarından geçen Doğu-Batı/Orta uluslararası ulaştırma koridorunun rekabet kabiliyetinin artırılması amacıyla karşılıklı işbirliğini pekiştireceklerdir. Türkiye ve Azerbaycan akıllı ulaşım sistemleri teknolojilerinden istifade ederek, uluslararası ulaştırma koridorlarının Türkiye Azerbaycan bölümlerinde transit-ulaştırma potansiyelini daha da geliştireceklerdir.

Taraflar, Türkiye ve Azerbaycan'ı birleştiren Azerbaycan Cumhuriyeti Batı rayonları ile Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti arasındaki koridorun (Zengezur Koridoru) açılmasının ve sözkonusu koridorun devamı olarak Nahçıvan-Kars demiryolunun inşaatının iki ülke arasındaki ulaştırma-iletişim ilişkilerinin yoğunlaştırılmasına önemli katkı sağlayacağını belirtirler.

Taraflar, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin mevcut seviyesinin genel bölgesel ve uluslararası barış ve istikrara katkıda bulunmakta olduğunu, ilişkilerin sadece iki ülkeye değil, aynı zamanda bölgeye barış ve istikrar getirerek, başta bölge ülkeleri olmak üzere uluslararası toplumun huzur, barış ve çıkarlarına da hizmet edeceğini vurgular.

Taraflar, bölgesel ve uluslararası istikrar ve güvenliği olumsuz şekilde etkileyen çeşitli tehdit ve çağrılara, özellikle terör, onun tüm şekil ve tezahürlerine, finansmanına, aynı zamanda kitle imha silahlarının yayılmasına, organize suçlara, kara para aklanmasına, uyuşturucu kaçakçılığına, insan ticaretine, yasadışı göçe karşı mücadele alanında ortak çaba ve işbirliklerini genişletecek ve derinleştirecekler.

Azerbaycan Cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenliğine, toprak bütünlüğüne, sinirlarının dokunulmazlığına, istikrar ve güvenliğine yönelik tüm eylemleri, aynı zamanda terörün tüm şekil ve tezahürlerini kınıyor ve Türkiye Cumhuriyeti'nin terörizme karşı yürüttüğü mücadeleyi kati surette destekliyor.

Taraflar, çeşitli ülkelerde yaşayan Türk ve Azerbaycan diasporalari arasındaki işbirliğinin daha sıkı şekilde geliştirilmesi, onların maruz kaldıkları genel sorunlar karşısında birlikte adım atılması ve devamlı dayanışma sergilenmesi amacıyla gayretlerini birleştireceklerdir.

Tarafların ülkelerinin tanıtımı ve ulusal çıkarlarının korunmasına dair tarihi gerçeklerin dünya kamuoyuna duyurulmasında diaspora faaliyetinin koordinasyonunu ve karşılıklı desteği teşvik edeceklerdir.

Taraflar, Ermenistan'ın Türkiye'ye karşı asılsız iddialarının, tarihin çarpıtılması ve tarihi gerçeklerin tahrif edilerek siyasallaştırılması girişimlerinin bölgede barış ve istikrara zarar verdiğini vurgulamakta, bu çerçevede 1915 yılı olaylarına ilişkin olarak kendi arşivlerini açan Türkiye'nin, Ermenistan'daki ve diğer ülkelerdeki arşivlerin açılması ve bu konuda tarihçiler tarafından araştırmaların yapılmasına yönelik çabalarını desteklemektedirler.

Taraflar, 10 Aralık 2020 tarihinde imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Medya Alanında Stratejik İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptı”na uygun olarak Türkiye-Azerbaycan Medya Platformunun olanaklarını göz önünde bulundurarak, iki ülkenin ilgili kurumları arasında en formasyon, iletişim ve sosyal diplomasi alanlarındaki işbirliğini daha da güçlendirecek ve bu çerçevede Dışişleri Bakanlıkları arasında sürekli olarak enformasyona ilişkin sık görüşmeler ve değişimler yapılacaktır.

Taraflar, parlamentolararası işbirliğinin daha da güçlendirilmesi ve bu yönde karşılıklı faaliyetin artırılmasını teşvik ederler.

Taraflar, iki halkın ortak değerlerinin önemli tezahürlerine gerekli sosyal desteğin gösterilmesini sağlayacak, tarihi ve kültürel mirasların korunması için ortak faaliyet gerçekleştireceklerdir.

Taraflar, Türk dünyasının birlik ve refahına hizmet edecek ulusal ve uluslararası çabaların artırılmasına dikkat çektiler.

Taraflar, Türk kültür mirasının uluslararası düzeyde tanitimi ve teşviki alanında ortak işbirliğini güçlendireceklerdir.

Taraflar, Türk dayanışmasının daha da pekiştirilmesi amacıyla Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, Türk Akademisi, Türk Kültür ve Mirası Vakfı, TÜRKSOY ve Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi çerçevesinde gerçekleştirilen faaliyetlere ivme kazandıracaklardır.

Taraflar, bir Tarafın vatandaşlarının diğer Tarafın topraklarına kimlik kartı ile seyahat etmelerine dair kabul edilen anlaşmadan duydukları memnuniyeti ifade ediyor ve sözkonusu anlaşmanın halklarımız arasındaki yakınlık ve insanlar arasındaki ilişkiler açısından müstesna önemini ifade ederek, bir Tarafın vatandaşlarının diğer Tarafın topraklarında ikamet etme hakkı elde etmelerini mütekabiliyet ilkesine dayalı olarak kolaylaştırmak için gerekli çalışmaların yapılmasını takdir ederler.

Taraflar, gerekli devlet desteğini sağlayarak halkları arasındaki ortak değerlere dayalı yakın ilişkileri insani, sosyal güvenlik, bilimsel, eğitim, sağlık, kültür, gençlik ve spor alanlarında daha da geliştirecek ve derinleştireceklerdir. Bu amaçla, iki ülkenin ilgili kurumları tarafından ortaklaşa olarak sürekli faaliyetler gerçekleştirilecektir.

Şuşa kentinde 15 Haziran 2021 tarihinde, Türkçe ve Azerbaycan dilinde olmak üzere iki nüsha halinde imzalanmış olup tüm metinler eşit derecede geçerlidir.[1]

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (imza)

Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev (imza)

Kaynakça

  1. ^ "Türkiye ve Azerbaycan arasında Şuşa Beyannamesi imzalandı! İşte beyannamenin tam metni". Haber Global. 16 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Haziran 2021.
Alıntı: Vikipedi

🎞 Ömer Hayyam'ın Hayatı ve Eserleri

 

Ağız kopuzu - 🇹🇷Türk çalgısı


🇹🇷Türk kültüründe 🐺kurt

20210622

Torpilcilik toplumu da Milli Takımı da zehirliyor - Utku Reyhan


Torpilcilik toplumu da Milli Takımı da zehirliyor
Utku Reyhan

A Millî Erkek Futbol Takımımız Avrupa Futbol Şampiyonasında büyük bir hezimet yaşadı. Turnuvayı puan alamadan son sırada tamamladık. Fakat alınamayan puanlardan daha vahimi ortaya konulan futboldu. Nasıl bir taktikle oynadığımızı kimse anlayamadı. Ne savunma yapabildik, ne hücum. Turnuvadaki 24 takım içerisinde temposu en düşük takım bizimkiydi. Herhangi bir istek de gözlemleyemedik. Millî takımın maçlarını mecbur olduğumuz için izledik. Turnuvaya ilk kez katılan Finlandiya, Makedonya gibi takımlar bile bizden daha istekliydi.

NEDEN VOLEYBOLDA BAŞARI GELİYOR?

Aynı dönemde Kadın ve Erkek Voleybol Millî Takımlarımız ise olağanüstü karşılaşmalar oynadılar. Erkek takımımız Avrupa Altın Ligi’nde yenilgisiz şampiyon oldu, kupayı kaldırdı. Kadın takımımız ise dünyanın en iyi 16 takımının katıldığı Dünya Uluslar Ligi’ni 4. bitirerek Dörtlü Finale kaldı. Bu hafta ABD, Brezilya ve Japonya ile birlikte şampiyonluk için mücadele edeceğiz.

Voleybol turnuvaları boyunca gördük ki, kadın takımımızdan Ebrar Karakurt, dünyanın en iyi pasör çaprazlarından birisi. Erkek takımımızdan Adis Lagumdzija da öyle. Liberolarımız Simge Aköz ve Beytullah Hatipoğlu ile orta oyuncularımız Zehra Güneş ve Bedirhan Bülbül dünya çapında oynuyorlar. Pasörlerimiz Cansu Özbay ve Murat Yenipazar takımlarımızı makine gibi oynatıyorlar. Özellikle kadın takımımızın yedekleri arasında yer alan genç İlkin Aydın, Tuğba Şenoğlu ve Buse Ünal geleceğimizin de garanti altında olduğunu gösterdiler. Ahmet Tümer ve Efe Mandıracı da…

Sadece isimlerini saydıklarımız değil her iki takımımız yedekleriyle birlikte şahane oynadılar. Bir yandan çağdaş voleybolun gereklerini yerine getiriyorlar bir yandan da hırs ve arzularıyla, millî formaya duydukları tutkuyla hepimizi ekrana kilitliyorlar. Asla maçları bırakmıyorlar. Kaybedilen sayılardan sonra bile birbirlerine sarılmaları, asla kapris yapmamaları, birbirlerini kıskanmamaları, tecrübelilerin gençlere duydukları saygı ve güven bizlerin de onlara sevgi beslememize neden oluyor. Bunda şüphesiz hem erkek takımımızı çalıştıran Nedim Özbey’in hem de kadın takımımızı çalıştıran - ve artık bizden biri olan - Giovanni Guidetti’nin payı büyük. 

Bu başarılar voleybol liglerimizi yakından takip edenler açısından şaşırtıcı olmadı. Çünkü millî takımlarımızın ligin en öne çıkan oyuncularından oluşturulduğu konusunda bir şüphe yok. Hem nitelikleri hem formlarıyla hak ederek oraya geldiler. Gereğini de yaptılar.

FUTBOLDA KAYIRMACILIK

Futbol takımımız için bunu söyleyemeyeceğiz. İtalya maçından itibaren yapılan taktik hatalar ve - hadi korkak demeyelim - aşırı tedbirli çağdışı futbol bir yana hem geniş kadronun oluşturulma biçimi hem de sahaya çıkan takımlar ve maç içerisinde yapılan değişiklikler baştan sona yanlıştı.

Kendi takımlarında oynamayan ya da sezonu formsuz geçiren kimi oyuncular ya “hocanın güvendiği bir isim” ya da “vefa” duygusuyla kadroya alındı. Bu öznel yargılarla ve torpile varan uygulamalarla bazı mevkilerde gereksiz oyuncu yığılması yaşandı. Hâlbuki kadro seçimi nesnel ölçütlerle yapılmalı. Bütün sezon yüksek verimlilikle oynayan çok sayıda isim ya kadroya alınmadı ya da sahaya sürülmedi.

Başarılı olduğumuz 2000 ve 2008 Avrupa Şampiyonaları ile 2002 Dünya Kupası’nda formda ve doğru kadrolarla sahaya çıkmıştık. Buna karşılık yine hezimet yaşadığımız 2016 Avrupa Şampiyonasında, bugünküne benzer kayırmacılık örnekleriyle karşılaşmıştık.

TOPLUMU ZEHİRLİYOR

Kayırmacılık ve torpil sadece Millî takımımızın değil, toplumumuzun en önemli hastalıklarından birisi. Memur olmak için, asker-polis-bekçi olmak için, belediyede işçi olmak için, adliyede “işini çözmek” için, falanca ihaleyi almak için vs. herkes bir “tanıdık”, “hemşeri”, “nüfuzlu biri” arayışı içerisinde. Üstelik bunun partisi de yok.

Öyle ki, çok ciddi bir dolandırıcılık sektörü oluşmuş durumda. “Çok önemli birinin eşinin kuzeni” olduğu iddiasıyla bir kişinin atmışa yakın kişiyi “nüfuzumu kullanarak sizi devlet memuru yapacağım” vaadiyle kandırdığına, 40-50’şer bin TL paralarını aldığına bizzat şahit olmuştum. Üstelik anlattıkları da kuzenliği de palavraydı. Dolandırılanlar bizden yardım istemişti.

Bu durumda halkı suçlamak sorunu çözmüyor. Halk, işlerin böyle yürüdüğünü düşünüyor. Üstelik haksız da değiller. Özellikle yerel siyaset bu tür “vaatler” üzerinden yürüyor. Vekil olup Ankara’ya gelmenin veya belediye başkanı ya da meclis azası olmanın yolu bu olmuş. Tonlarca söz veriliyor ve sonra bu sözler yerine getirilmeye çalışılıyor. Bu arada hak edenler ya da işi kuralına göre yapmak isteyenler bir köşeye atılıyor. Toplumda “hakkıyla bir yere gelme” düşüncesinin aşındığı ve ancak “yüksek yerlerde tanıdığı olanların” işlerini yürütebildiği algısının giderek yükseldiğini görüyoruz.

KÖKLÜ BİR HASTALIK

Şüphesiz bu durum yeni değil. Halk ozanımız Âşık Mahzuni Şerif “Mamudo Kurban” şiirini 1986’da yazmıştı. Şöyle diyordu:

“Kurban gelir payın yoktur
Haftan yoktur, ayın yoktur
Ankara'da dayın yoktur
Mamudo kurban niye doğdun?”

Her koyunun kendi bacağından asılacağı ve memurların “işini bildiği” dönemin kültürü bu. Ankara’da dayı arayışı bugün hala sürüyor.

1979’da Osman F. Seden’in yazdığı ve yönettiği, Kemal Sunal’ın bakan yeğeni zannedilen bekçi Şaban Özgüneş’i canlandırdığı “Bekçiler Kralı”nın konusu da torpildi. Tesadüfe bakın ki bekçi Şaban da sevimli köpeğine “dayı” ismini takmıştı. Ve Ankara’da olduğu zannedilen bu “dayı” her kapıyı açıyordu. Ta ki “dayı”nın bakan değil köpek olduğu anlaşılana kadar.

Sadık Şendil’in yazdığı, Orhan Aksoy’un yönettiği 1978 tarihli “Neşeli Günler” filminde, Şener Şen’in canlandırdığı ve palavralarıyla ünlü Ziya karakteri, kendisini karakoldan çıkaran ağabeyine “Sen niye zahmet ettin abi, İçişleri Bakanı arkadaşımdır, çok sıkışırsam ona telefon ederdim” demektedir.

Ahmet Üstel’in yazdığı, Osman F. Seden’in yönettiği 1975 tarihli “Güler misin Ağlar mısın” filminde ise Ali Şen’in canlandırdığı otel sahibi Kayserili Cemal, işgal ettiği kıyıları Turizm Bakanını iyi ağırlayarak yasallaştırma çabası içerisindedir.

NASIL KURTULURUZ?

Edebiyatımızda ve sinemamızda sayısız örnek bulabiliriz. Ancak torpilin ve kayrımacılığın bugün toplumumuzu iyice yozlaştırdığını görüyoruz. Rus büyükelçisini öldüren kişi nasıl polis olabilmiştir? İzmir’de HDP’ye silahlı saldırı provokasyonuna imza atan ve sağlıksız bir kişiliğe sahip olduğu belli olan kişi nasıl sağlık memuru olabilmiştir? FETÖ örgütlenmesinin her alanda bir torpil örgütlenmesi olduğunu da unutmamak gerekir. Zamanında torpilli olanların, Bodrum’un en güzel yerlerinde doğa katliamı ile otel sahibi yapılanların, para karşılığı ya da Suriye’ye silah gönderme gibi kirli işler karşılığında siyasi nüfuz sahibi yapılan mafya görünümlü youtuberların bugünkü konumları ortada.

Torpili ve kayırmacılığı tarihe gömmek, bugün millî bir görev haline gelmiş durumda. Üretim devrimi, bu işin çözümü. Herkesin ürettiği ve kazandığı ile refah içerisinde yaşadığı bir milletin fertleri torpil peşinde koşmaz. Cumhuriyetin ilk yıllarında böyle kuşaklar yetişiyordu. Neoliberal tüketim toplumu ve bireyciliğin bizleri içerisine attığı bu kazandan üretim çarklarını yeniden çevirerek çıkabiliriz. Ekonomik modelimizdeki köklü değişim, bu kültürel yozlaşmayı da tarihe gömecektir.  

Kaynak/Alıntı: https://www.aydinlik.com.tr/haber/torpilcilik-toplumu-da-milli-takimi-da-zehirliyor-248491


20210616

Türk çocukları

 Siz Türk çocukları benim bir parçamsınız, ben de sizin.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk
1-Kırgız Balası 
2-Yakut-Saha Balası  
3-Sekel Balaları
4-Dukha Balası


20210610

🎞🇹🇷 "Bu ülkede yaşanmaz. Dünya vatandaşı olalım." diyenlere hayat dersi...

 


 

20210607

Cumhuriyet’in Fethi Algon'u ve Mecido’su...

Devlet, gemi inşa mühendisi Fethi Algon'u 1946’da Tatvan'a yollar.

Kocaman bir iç deniz ve üzerinde hiç deniz taşımacılığı yok.
Fethi Algon eşini ve iki oğlunu yanına alır,
Kurtalan Ekpresi ile önce Siirt Kurtalan'a, oradan da 8 saat (122 km) süren bir yolculukla Tatvan'a varır.
Oraya gittiklerinde Tatvan'da manzara şudur;
Yol yok,
Okul yok,
Elektrik yok,
Su şebekesi yok,
Türkçe bilen yok,
Bakkal bile yok!
Yok yok yok yok...

Fethi Algon önce tersaneyi kurar ve Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı yapacak gemilerin, kosterlerin, römorkörlerin üretimiyle eş zamanlı olarak Gevaş, Ahlat, Erciş ve Van iskelelerinin yapımına başlar.
1950’de Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı başlamıştır bile.
Siirt Kurtalan'a gelenler karayolu ile önce Tatvan'a, oradan da feribotla göl çevresindeki ilçelere giderler.
Fethi Algon bakar ki herkes feribot saatlerini yakalayamıyor, Denizcilik Bankası'na "buraya otel lazım" der.
Bunun üzerine yolcular gemi beklerken rezil olmasınlar diye Doğu Anadolu'nun ilk ve tek dört yıldızlı oteli Tatvan'a inşa edilir.

İstanbul'dan ve Yalova'dan şefler, otel müdürleri getirilir personelinin eğitimi için.
Otelin adı "Denizcilik Bankası Oteli"dir.
Bu arada tersane arazisi bir kampüs haline getirilir.
1950'li bir senede Van Gölü'nde yelken yarışları yapılır.
Çevre illerden sayısız insan yelkenlileri izlemeye gelir.
Fethi Algon'a devletin gönderdiği paralar Diyarbakır üzerinden gelir çünkü en yakın Ziraat Bankası oradadır.

"Mecido" isimli bir eşkiya yolda parayı getirenleri soyar ve bütün paraları alır.
Jandarma bile Mecido'ya bulaşmak istemez.
Fethi Algon, Mecido'ya haber salar, "gelsin görsün beni" diye.
Mecido bir eşkiyadır, ama devletin adamı çağırmıştır sonuçta.
Kalkar gider.
Fethi mühendis derdini sorar.
Mecido: “Adam vurdum, eşkiyayım diye kime bana iş vermez, ne yapayım” der.
Fethi Algon, 1.90 boyundaki bu dev adama Tatvan tersane Kampüsü'nde bekçilik işi verir.
Mecido eşkiyalığı bırakır.

Karda tipide çoluk çocuğu okula götürmek dahil her işe canla başla koşar.
Tersanenin has adamı olur.
Tatvan'da okul yoktur, mühendis Fethi Algon'un oğulları okula başlayacak olunca valiye çıkıp, okul konusunu dile getirir.
Sene 1948'dir ve Vali "yok öyle bir para bizde.
Okulu yapın, biz öğretmeni atayalım" der.
Fethi Algon bulur buluşturur, tersane kampüsünde bir odada, 25 öğrencinin eğitim alacağı bir derslik kurar.
Valiye haber salar, "atayın öğretmeni!" Böylelikle Tatvan'ın ilk okulu açılır.
Öğrenci sayısı 25'dir. 23'ü Türkçeyi ilk defa okulda duyar.

Fethi Algon ve ailesi 1959 senesine kadar Tatvan'da kalır.
Bugün bile Bitlis il merkezinin önünde anılmasını sağlayan altyapıyı gerçekleştirir Tatvan'da.
Sonra geldiği yer olan İstanbul'a döner.
Bozulan Türkçeleri nedeniyle çocukların lakabı artık "kıro"dur İstanbul'da.

Oğlanlardan küçük olanı Atilla, yıllar sonra Denizcilik Bankası'nda müfettiş olur.
1970'lerde Tatvan'da denetleme vardır ve gönüllü olur.
Yine Kurtalan Ekspresi ile Tatvan’a varır.
3-4 günlüğüne Tatvan'da babası zamanında açılan Denizcilik Bankası oteline yerleşir.
Resepsiyonda dev gibi ama beli bükülmüş bir adam vardır.
Tam o esnada birileri ile kavga etmektedir.
Üstü başı perişandır.
Atilla zar zor tanır adamı.
Babasının eşkiyalığı bıraktırıp işe aldığı Mecido'dur.
Sarılırlar, ağlaşırlar, dertleşirler.

Babası gittikten sonra onun yerine gelen yöneticiler "Mecido eşkiyadır, adam vurmuştur, katildir" diye kovmuşlardır onu tersaneden.
Oğlunun açtığı bakkal dükkanı geliri ile kıt kanaat geçinmektedir Tatvan'da.

Fethi Algon'un torunu Burcu Algon bugün Azerbaycan yelken milli takımının koçudur.
Cumhuriyet'in yarattığı katma değer bugün Fethi Algon gibi vatanseverlerin sayesinde Cumhuriyet'in sınırlarını aşmıştır.

Düşünebiliyor musunuz, o zamanın bürokratları gibi eşkiyası bile kaliteliymiş bu ülkenin...
ALINTI..





🇹🇷 🛩💺 THY logosunun anlamı..