Bir arkeolog, bir fizikçi, bir teolog, bir sanat tarihçisi araştırma için yola çıkmışlar. Yolda kar fırtınasına yakalanmışlar ve kaybolmuşlar. Tam donarak öleceklermiş ki bir köylü onları bulmuş. Bunları almış köye, evine götürmüş. 3’ünü gürül gürül yanan sobanın başına alan köylü bunlar açtır diye bir şeyler hazırlamak için çıkmış.
Soba yerden 1 metre kadar yüksekte taşların üzerine yerleştirilmiş. Bu durum sıcak sobanın başında kendine gelen 3 bilim insanın dikkatini çekmiş.
Köylü neden sobayı taşlarla bir metre kadar yükseltmiş?
Arkeolog atılmış; “Bu taşlar sıcağı içine alıp uzun süre muhafaza edebilir. Köylü bu yüzden odayı daha uzun sıcak tutmak için yapmış olabilir.” demiş.
Fizikçi; “Hayır demiş. Sobayı odanın tan ortasına koymuş ve bir metre yükseltmişki odanın her tarafını eşit bir şekilde ısıtabilsin.” demiş
Teolog; “Hayır demiş. Köylünün eski inançlarından kaynaklı ateşe duyulan bir saygı vardır. Bu yüzden ateşi yüksekte tutarak saygısını göstermiş.” demiş.
Sanat tarihçisi; “Hayır demiş. Bu bölgenin tarihinden kaynaklanan bir konu. Taşlarla çeşitli eserler yapmak bu bölgede yüzlerce yıl öncesinden beri devam eden bir gelenektir.” demiş.
Bu dört bilim insanı hararetle tartışırken köylü ellerinde yemek tepsisi ile içeri girmiş.
Tezinde iddialı fizikçi atılmış. Niçin böyle yaptığını köylüye soralım. Tamam demiş diğerleri.
Kardeşim neden sobayı taşların üzerinde yaklaşık bir metre kadar yükseğe yerleştirdin?
Köylü bu dörtlüye bakmış: ''BORU KISA GELDİ. KIŞI GÖRDÜNÜZ. KÖY YERİ HER VAKİT ŞEHRE İNİP ALIŞVERİŞ YAPMA İMKANI YOK O YÜZDEN.’’ demiş.