Anadoluyuz biz
Korona ile mücadele artık günlük yaşamımızın merkezinde. Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle, çoluk çocuk herkes asker ve hepimiz cephedeyiz. Bu savaşın cepheleri de evlerimiz.
IŞIL ÇETİN / CUMHURİYET KADINLARI DERNEĞİ GYK ÜYESİ
Anadolu insanının varlık yokluk sınavlarında yürüttüğü mücadele, her zaman en büyük gücümüz olan dayanışma geleneğimizle kardeş oldu. Emperyalizme karşı savaşlarımızı hep bu ruhla kazandık. Dayanışma, bizim insanımızın mücadelesinin en büyük silahı, zaferlerimizin de en büyük tacıdır. Çünkü dayanışma, geleneğidir Anadolu insanının. Var olduğu her yerdedir. Evindedir, işindedir, acısındadır, mutluluğundadır, yokluğundadır, varlığındadır. Herhangi bir Anadolu köyüne gidin, kahveye oturun. Kimin çayını içeceğinizi, kimin evinde kalacağınızı şaşırırsınız. Herkes vermek ister çayından. Bir köy düğününe gidin kimin düğünü olduğunu anlayamazsınız. Çünkü o düğün bütün köyündür. Düğünü elle, harmanı yelle olur.
Bir cenazeye gidin, kim yakınını kaybetmiş anlayamazsınız. Çünkü o cenaze bütün köyün, düşen ateş bütün köylünün evine düşmüştür. Yakım yakar bütün analar. Hiçbir evde televizyon açılmaz, müzik sesi duyamazsınız, sessizliğin içinde paylaşırlar acılarını. Hiç bir köy evinde yemek yediniz mi? Tabaklarının ve kaşıklarının altında küçük küçük yerlerinden boya olduğunu görürüsünüz. Niye mi? Cenaze ve düğünlerde kimin evinde kalabalık olacaksa o tabaklar ve kaşıklar, o eve taşınır. Kalabalık dağıldı mı herkes boyasının rengine göre seçer götürdüklerini. Bir dahaki sefere yine hep birlikte kullanmak üzere. Kavgalarımız olmaz mı bizim? Olur elbette.
Küslüğümüzün ömrü, eğer o güne kadar acı bir olay geçmemişse başımızdan en fazla bayramlarımıza kadardır. Çünkü bayramlarda küslük olmaz bizde. Köyden giden asker sadece anasının değil, bütün köyün kınalı kuzusudur. Köyünden asker göndermiş kahvelerde oturun, ana haberlerde bakın sessizliğe. Bizim Mehmet de oradaydı, az sessiz olun hele. Belediyeler bile bu dayanışma ruhunun araçlarıyla gider köylerine. Belediye başkanı o dayanışma da varsa en iyi başkandır, muhtar dayanışmaya destekse en iyi muhtardır. Hele bir de düğünlerde zeybek oynamayı biliyorsa, bakın o Ege köylüsünün guruna. Anadolu insanı, dayanışmada varsa ‘iyi’ beller dostunu. İlle dostun gülü yaralar bizim insanımızı. Komşusu açken, kendisi tok olmaz.
Bir cenazeye gidin, kim yakınını kaybetmiş anlayamazsınız. Çünkü o cenaze bütün köyün, düşen ateş bütün köylünün evine düşmüştür. Yakım yakar bütün analar. Hiçbir evde televizyon açılmaz, müzik sesi duyamazsınız, sessizliğin içinde paylaşırlar acılarını. Hiç bir köy evinde yemek yediniz mi? Tabaklarının ve kaşıklarının altında küçük küçük yerlerinden boya olduğunu görürüsünüz. Niye mi? Cenaze ve düğünlerde kimin evinde kalabalık olacaksa o tabaklar ve kaşıklar, o eve taşınır. Kalabalık dağıldı mı herkes boyasının rengine göre seçer götürdüklerini. Bir dahaki sefere yine hep birlikte kullanmak üzere. Kavgalarımız olmaz mı bizim? Olur elbette.
Küslüğümüzün ömrü, eğer o güne kadar acı bir olay geçmemişse başımızdan en fazla bayramlarımıza kadardır. Çünkü bayramlarda küslük olmaz bizde. Köyden giden asker sadece anasının değil, bütün köyün kınalı kuzusudur. Köyünden asker göndermiş kahvelerde oturun, ana haberlerde bakın sessizliğe. Bizim Mehmet de oradaydı, az sessiz olun hele. Belediyeler bile bu dayanışma ruhunun araçlarıyla gider köylerine. Belediye başkanı o dayanışma da varsa en iyi başkandır, muhtar dayanışmaya destekse en iyi muhtardır. Hele bir de düğünlerde zeybek oynamayı biliyorsa, bakın o Ege köylüsünün guruna. Anadolu insanı, dayanışmada varsa ‘iyi’ beller dostunu. İlle dostun gülü yaralar bizim insanımızı. Komşusu açken, kendisi tok olmaz.
HÂLÂ DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANI TAŞIYORUZ
Bizler ne acıların, ne yoklukların, ne zaferlerin, ne savaşların içlerinde millet olmuş, yoğrulmuş bir milletin kadim tarihinde hala göz dikilen toprakların evlatlarıyız. Hiçbir kuvvet, hiçbir sistemin gücü yetmemiş bu ruhu yok etmeye. Ortak düşmanla savaşırken hemen görüyorsunuz o tertemiz Anadolu toprağının farkını. Hatta ayakları kendi toprağına basanla, basmayanın da farkını. Çözümlere bakıyoruz hepsi bizden, içimizden. Güzellik anlayışımızdan, beslenme alışkanlığımızdan tutun da temizlik alışkanlıklarımıza kadar birçok alanda aldığımız önlemlere bir bakın. Aslında bizde olmayan, kapitalizmin yaşamımızmış gibi bize yapıştırdığı yoz ve bizi bize yabancılaştıran, sonradan eklediğimiz kabuklar olduğunu görmek düşündürücü. İlk vakanın duyulduğu günden itibaren apartmanlarımızın kapısına "ihtiyaç duyduğunuzda beni arayın, sizin alışverişiniz ben yapabilirim" yazan, sağlık çalışanlarımızın bize ihtiyacı var deyip cepheye malzeme üreten, taşıyan Anadolu insanının, küçüklerini sevmek, büyüklerini saymakla, varlığını Türk varlığına armağan eden bir milletin damarlarındaki akan kanın asaletine şahit oluyoruz. Yine tam da bu toprağın bağrından filizlenmiş, gözbebeklerimiz Türkiye Gençlik Birliği, madem öyle biz varız diye atılıyor en öne. Haydi diyor yine battaniyesini evladının üstünden alıp cepheye malzeme taşıyan Şerife Bacılar, ordumuza malzeme gerek. Cumhuriyet Kadını yine görevi başında.HEPİMİZ CEPHEDEYİZ
Korona ile mücadele artık günlük yaşamımızın merkezinde. Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle, çoluk çocuk herkes asker ve hepimiz cephedeyiz. Bu savaşın cepheleri de evlerimiz. Bütün askerlerin evlerinde morale, aynı şekilde ve aynı şartlarda sağlıklı, dinç, özgüvenli, mutlu olmasına ve endişelerinin yok edilmesine ihtiyaç var. Her zamankinden daha çok umuda, dayanışmaya, kenetlenmeye ihtiyacımız var. Evlerimizden bütün ailenin katıldığı sohbetleri duymaya, üzerinde dumanı tüten çorbamızı kaşıklarken, o çorbanın da emeğini, tıpkı ekmeği bölüştüğümüz gibi bölüştüğümüzü, sobamızda pişen yemeğin kokusunu, oturduğumuz divanlarda içimize çektiğimizi görmemize ihtiyaç var. Beden olarak tek olsak bile, komşularımızın olduğunu hatırladığımızda ve bir telefonla nasıl çoğaldığımızı görmeye ihtiyacımız var. Her cephenin sevgi, saygı eşitlik temelinde yeniden sağlamlaştırılmasına, emperyalizmin dayattığı yozlaşmış kültürden ve feodalitenin kalıntılarından temizlenmesine, hepimizin “Aşkınan bakışan göze doyulur mu?” diyen dilleri duymaya ihtiyacımız var.ORDUMUZA SAHİP ÇIKALIM
Bunun için başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere gerekli bakanlık ve kurumların bu yönde çalışmalarla acil önlemler anlamları gerekmektedir. Cumhurbaşkanımızın aile içerisinde kenetlenmenin önemini, dayanışma ve paylaşmanın bu zor günleri atlatmadaki rolünü, köklerimizde kadına şiddet değil kadına sevgi ve saygı olduğunu belirten ulusa sesleniş konuşmaları yapması, gerekli kurumlara ve bakanlıklara bu konunun önemini belirten genelgeler yayınlanması, birlik ruhumuzu ve aile bağlarımızı güçlendirilmesi bakımından önemlidir.Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın daha çok öne çıkmasına ve kampanyalar başlatmasına ihtiyacımız vardır. Televizyonlarda tamamen bu konuları içeren dizilerin, reklamların, filmlerin yer alması, özenle ve titizlikle hazırlanmış kamu spotları bize bizi hatırlatmanın en büyük aracı olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrencilere bu yönde kompozisyon, resim, beste yarışmaları, ailelere ve çocuklarımıza birlikte yapabilecekleri dayanışmaya ve paylaşıma yönelik ödevler vermesi ve uygun olan derslerde bu konulara yer vermesi, çocuklarımızı da dayanışma içine almamızın en önemli yöntemleridir. Haydi bu virüsü temizlerken, bize ait olmayan, yapay kabuklarımızdan tamamen soyunup, var olan ve unutturulan cevherlerimizi yeniden keşfedelim.Düşmanla mücadelede komutan çok önemlidir. Komutanın halkına, askerine moral vermesi, umut aşılaması zaferlerin daha hızlı ve daha güçlü kazanılmasını sağlar. Şimdi saldırı alanlarımızın komutanları bu görevlerini de unutmamalıdırlar.
Alıntı/Kaynak: https://aydinlik.com.tr/haber/anadoluyuz-biz-204979