ÜLKÜHAN DOĞANBEY
Özgürlük Meydanı•
Yıl 1919 Milli Mücadelenin fitili çoktan ateşlenmiş, kongreler başlamış, İstanbul Hükümeti ile Mustafa Kemal ve arkadaşları arasındaki çatışma belirginleşmişti.
Doğu’da Ermeniler hazırlık yaparken batıda Yunanlar büyük telaş ve hazırlık içindelerdi. Erzurum Kongresi ile endişe duyan İngilizler farklı yollarla saldırma gayreti içine giriyorlardı.
Kongrelerle birlikte tehditler artarken, artan bu tehditleri Kuvayi Milliye kararlılıkla püskürtmekteydi. Mücadelenin artık başka boyutları gün yüzüne çıkmaktaydı en büyük desteği halk olan Ankara Hükümeti’nin kolunu kanadını kırmak için işgalci birlikler harekete geçti. Artık Milli Mücadelede kara savaşlarıyla birlikte "propaganda savaşları" başlamıştı.
İŞBİRLİKÇİ BASIN
İngiliz Yüksek Komiseri Calthorpe Raporunda :
"Türk Hükümetine Mustafa Kemal’e yasa dışı bir insan muamelesi yapması için ısrar edeceğim’’ diyerek şu sözleri ekler: "Türkiye’de durum vahim Türkler batılılardan ümit kesip kendilerine güvenme çevresinde toplanıyorlar, acilen halkın güveni kırılmalıdır." Şeklindeki sözler bu seyri anlatan onlarca anlardan bir tanesiydi.
İşte bu sözleri yerine getirenler, işgalcilere büyük sempati besleyen hatta destek veren gazetelerdi. Neredeyse hepsi ‘’Mütareke Basını’’ denen bir çatı altında toplanarak, işgalci devletlere karşı konumlanmadan onların yanında yer alarak hain yayınları ile halkı zehirleme gayreti içerisine girmişleri.
Bu evrede hızla yönlerini Mustafa Kemal’e çevirdiler. Yayınlanan bazı manşetler şu şekilde; Memleket Gazetesi: "Milletle padişahın arası kesilmemelidir!", Peyam-i Sabah: "Padişaha sadakatle bağlı Anadolu halkı Mustafa Kemal denen şakiye haddini bildirecektir!’’ (Ali Kemal) Yine bu manşetlere benzer başlıklar atan Alemdar, Türkçe İstanbul gibi gazeteler vardı. Bu gazeteler sadece ulusal direnişe karşı başlıklar atmıyor aynı zamanda direnişin gücünün azaldığına dair yalan başlıklar atıyorlardı.
Dönemin diğer gazeteleri milli mücadeleyi gün yüzüne çıkartmak için üstün çaba sarf ediyorlardı. Mesela İleri Gazetesi: "Hakimiyeti Milliye’ye Doğru!" başlığını atmıştı, benzer manşetleri Yeni Gün, Akşam, Vakit gibi gazeteler ulusal direnişin yanında duran gazetelerdendi. Ancak bu yayınlar İstanbul’da baskı altında oldukları için yeterince yayılamıyor hatta Anadolu’ya ve Doğu illere ulaşamıyordu.
Artık dönemin şartlarında belirginleşen, çok net bir durum söz konusuydu. Mücadele tek cepheden ilerlemiyordu, savaşlar sadece meydanlarda değildi ve işgaller sadece illere yönelik değildi, halkın zihinlerine yönelik bir işgal çabası söz konusuydu. Kuvayi Milliye güç kazansa da kara propaganda ile güç kaybetmiş gibi gösterilerek güven kırılıyordu.
İşte tarih sahnesine akışı değiştirmeye yönelik bu olaylar günümüze de ışık tutmakta. Bilinçli yapılan kara propagandalar sosyal medyadan ve gazetelerden virüs edasıyla milyonlarca insanın beynine hücum ediyor ve o milyonlarca insan bilinçsizce kara propagandanın askerleri haline geliyor. Eğlence ya da bilgi aktarımı için kullanılan sosyal medya artık savaş meydanı haline geliyor. İşte o milli mücadele yıllarındaki işgalci kuvvetlerin yaptığı gibi bugün de endişe ve korkuyla beslenen, buralara saldıran bozgunculardan; Türkiye’nin içinde olduğu durumun kötü olduğunu savunan hatta bunu arzulayan kemirgenler doğuyor.
Milli mücadele destanımız çözümleriyle bizlere bugün de yol gösteriyor. Çözümümüz Mustafa Kemal’in Erzurum Kongresindeki o sözlerinde saklı "Heyet-i muhtereminiz, bütün cihana karşı milletimizin mevcudiyetini ve birliğini gösterdi!"
Ve şimdi milli mücadelemizin 100.yılını yine aynı vurgu ile kutluyoruz: "Dayanışma ve Birlik İçindeyiz!"
DEVAM EDECEK
https://aydinlik.com.tr/haber/milli-mucadele-doneminde-propaganda-savaslari-1-206317