20241230

📖 YUNAN İŞGALİ ÖNCESİ İZMİR VE ÇEVRESİNDE RUM FAALİYETLERİ


YUNAN İŞGALİ ÖNCESİ İZMİR VE ÇEVRESİNDE RUM FAALİYETLERİ
Yunan İşgali Öncesi İzmir ve Çevresinde Rum Faaliyetleri 33ÇTTAD, XIX/Özel Sayı, (2019)
Süleyman TEKİR*

(***Syf. 1 - 36***)⬇️

Öz

30  Ekim  1918’de  imzalanan  Mondros  Mütarekesi  ile  Yunanlıların  uzun  yıllardır bekledikleri  fırsat  karşılarına çıktı.  Mütarekeye  göre,  Osmanlı  Devleti’nin orduları  terhis edileceği  için  Anadolu’da  güvenlik  zafyeti  ortaya  çıkacaktı.  Böylece  Rumlar,  İzmir  ve çevresindeki  emellerini  kolayca  gerçekleştirebileceklerdi.  Mütarekenin  7. maddesine  göre güvenlik zafyeti yaşanan bölgelere İtilaf Devletleri müdahale edebilirlerdi. İzmir’de yaşayan Rumlar, beşinci kol faaliyetlerinde kullanılmak için uzun süredir kilise,  okul  ve  basın  aracılığıyla  hazır  hale  getirilmişti.  Durumdan  faydalanmak  isteyen Rumlar, İzmir’in asayişini bozarak güvenlik zafyeti çıkartmak için faaliyete başladılar. Rum teşkilatları  ve metropolithane bu sürecin  en  büyük destekçileriydi. Rum çeteleri  özellikle kıyı şeridinde köy basma, adam kaçırma, yol kesme gibi faaliyetlerle Türk ahaliyi bölgeden uzaklaştırmaya çalıştılar. Şehir merkezinde ise her fırsatta gösteri ve taşkınlık yapmaktan geri durmadılar.Yunanistan  hükümeti  ise  Salib-i  Ahmer/Kızılhaç  adı  altında  bölgeye,  silah  ve cephane sevk etti. İzmir’deki Türk idaresi ilk günlerden itibaren olayın mahiyetini anlamasına rağmen İstanbul’dan yapılan müdahalelerle sürekli olarak idareciler değiştirildi. Bu durum karşısında Rum teşkilatları ile etkili bir mücadele yapılamadı.Bu  çalışmada;  Mondros  Mütarekesi’ni  takip  eden  süreçte  İzmir  ve  çevresinde Rumlar tarafından İtilaf Devletleri’nin müdahalesini sağlamak için yapılan faaliyetler arşiv belgeleri ışığında ele alındı.Anahtar 

Kelimeler: Rum, Yunan, İzmir, Asayiş, Çete, Kızılhaç

Giriş

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi’ni takip eden süreçte, mütareke koşullarından yararlanmak isteyen Yunan hükümeti savaş yıllarından itibaren  planladıkları  teşkilatlanma  çalışmalarını  Anadolu’da  yaşayan  yerli Rumlar  vasıtasıyla  hayata  geçirmeye  başladı.  Yunanlılar  basın  aracılığıyla “Bizans’ın  mirasına”  sahip  çıkacaklarını  dile  getiriyorlardı.  Rum  yanlısı neşriyatlarda  Yunanistan’ın  İzmir  ve  İstanbul  üzerinde  hak  sahibi  olduğu iddialarına sıklıkla yer verilmeye başlanmıştı. Rumlar, Anadolu topraklarındaki emellerine  ulaşabilmek  için  iki  amaç  gözetiyorlardı.  Öncelikli  olarak  Batı Anadolu’da Rumların çoğunlukta olduğunu ispat etmeye çalışacaklardı. İkinci olarak teşkilatlandırdıkları Rumları kullanarak başta İzmir, Aydın ve Çanakkale bölgelerini içerisine alan  Batı Anadolu’da karışıklık çıkartarak  Yunan işgaline zemin hazırlanacaktı.1

Mütarekeyi  takip  eden  günlerde  Fener  Rum  Patrikhanesi  Sen Sinod Meclisi Mukaddes Nizamnamesi’ni  ikinci  plana  atarak  doğrudan  doğruya Yunanistan  Başbakanı  Venizelos’un  temsilcisi  gibi  siyaset  sahasına  atıldı. Patrikhane’nin mevcut yapısıyla istedikleri başarıyı yakalayamayacaklarını iyi bilen Venizelos, milyonlarca drahmiyi yapılacak teşkilatlanmada kullanılmak üzere  Patrikhane’ye  göndermişti.  Sağlanan  maddi  kaynakla  Anadolu’daki hedeere  daha  kolay  ulaşılabilecekti.2  Hemen  faaliyete  geçen  Patrikhane, cismani ve ruhani meclisin kararıyla Osmanlı Devleti ile var olan tüm irtibatını kesti.  Rum  okullarında  okutulmakta  olan  Türkçeyi  ise  resmen  kaldırdı. Kendilerinin  hamileri  olarak  gördükleri  İtilaf  Devletleri  temsilcilerine  her gün  müracaat  etmek suretiyle Rumların  mağdur  olduklarını iddia  etti.  Aynı zamanda  dini  etkisini  kullanarak  halkı  galeyana  getirme  yolunu  tercih  etti. Girit’ten getirdiği altmış kişilik jandarma birliği ile Patrikhaneyi koruma altına aldığı gibi İstanbul’un fethinden önce  Bizans  tarafından kullanılan bayrak da Patrikhaneye çekildi. İzmir, Amasya, İnöz, Çanakkale ve Trabzon metropolitleri çağrılarak ruhani meclise geçici üye olarak kaydedildi. Amerika ve Yunanistan başta olmak üzere önceki yıllarda göç eden Rumların yeniden İzmir ve Trakya bölgelerine  dönmeleri  için  propaganda  faaliyetine  girişildi.3  Rumlar,  devlet içerisinde yaşayan diğer unsurlar ile karşılaştırıldığında daha ileri gidiyorlardı. Özellikle  İzmir’den  gelen  Rum  Metropoliti,  Galata’da  bulunan  bir  kilise etrafında toplananlara Ayasofya’ya çekecekleri Yunan bayrağının takdisi için merasimler yaptırıyordu.4

Yunan  hükümetinin  İtilaf  Devletleri  nezdinde  yaptıkları  teşebbüsler, Patrikhane’nin  yoğun  çabaları  ile  birleşince  İzmir  ve  çevresinde  yaşayan Rumların devlete karşı ciddi teşebbüslere girişmelerini kaçınılmaz hale getirdi.

İzmir’de Rum Faaliyetleri 

Yunanlılar  ve  yerli Rumların içerisinde oldukları  siyasi  akımların  tek bir merkezden idare edildiğine şüphe yoktu. Osmanlı parlamentosundaki Rum mebuslar, siyasi ve  sosyal Rum kurullar, sokakları dolduran kalabalıklar tüm direktifleri  Fener  Rum  Patrikhanesi  ve  Mavri  Mira  Cemiyeti’nden  alıyordu. Osmanlı’da yaşayan  Rumların  kopuşları  her  defasında  aynı düzen içerisinde oluyordu:  Telkin,  silahlanma,  karışıklık,  büyük  devletlerin  müdahalesi  ve kopuş. Batı Anadolu’daki Yunan propagandası manevi yönünü yıllar içerisinde tamamlamıştı.  Kiliseler,  okullar  ve  Rum  basını  fikri  olgunluğun  oluşmasını sağlayan başlıca etmenler olarak ön plana çıkmıştı. Kıyıya yakın şehirlerdeki ve denize yakın bölgelerdeki Türk arazilerinin Rumların eline geçmesi için yoğun bir çaba göstermişlerdi. İpotek yoluyla malları ele  geçiren Rumlar  evlenirken dahi  belirli  plan  dâhilinde  hareket  etmişlerdi.  Erkekler  ve  kızlar  evlenmek istedikleri  kişileri  özellikle  adalardan seçiyordu. Böylece İzmir ve  çevresinde yaşayan Rum nüfusu azalmıyordu.5

Mütarekeyi  takip  eden  kargaşa  içerisindeki  günlerde  İtilaf Devletleri İstanbul ve Boğazları ele geçirme planları ile meşgullerdi. İzmir’i ikinci planda değerlendirdikleri için büyük bir kuvvet sevk etmeleri beklenmiyordu. Fakat İtalyan, Fransız  ve  Yunan  emelleri  İzmir  üzerinde  kesişiyordu.6 Mütarekenin akabinde İzmir’de olaylar çıkmaya başladı. Kasım 1918’den itibaren İzmir’de durum kritik bir seviyeye geldi. Rumların kışkırtıcı hareketleri şehrin asayişinin tamamen bozulmasına sebep olabilirdi.7 

5 Kasım 1918’de Vali Vekili Nureddin Paşa, İzmir Rumlarının çok sayıda Yunan  bayrağı  ile  beraber  İtilaf  hükümetlerinin  bayraklarını  tedarik  etmek suretiyle  gösteri  hazırlıklarına  başladıklarını  Dahiliye  Nezâreti’ne  bildirdi. Nureddin  Paşa  bir  gün  sonrasında  yaşanacakları  adeta  sezmişti.  İstanbul matbuatında  çıkan haberlere  göre  özel  günler  dışında bayrak  asmanın polis müdahalesine neden olacağı bildiriliyordu. Fakat konuyla ilgili resmi bir tebliğ vilayetlere  ulaşmamıştı. İzmir’deki  Rumların  ruh  halleri  dikkate  alındığında Müslüman ahalinin hissiyatını tahrik ile rencide etmeye cüret edecek bir durum söz  konusuydu.  Müslümanları  galeyana  getirmek  isteyen  Rumlar,  İzmir’in Yunanistan’a  verilmesi  ümidiyle  İtilaf  Devletleri’nin  fiilen  askeri  müdahale yapmalarını  sağlamak  istiyorlardı.  Bu  düşüncede  olanlara  karşı  şiddetli tedbirler almak gerekiyordu. Ayrıca  konuyla ilgili  İtilaf Devletleri’nin dikkati çekilmeliydi.8 

Mütarekeye  göre  bir  İngiliz  savaş  gemisinin  İzmir’e  geleceğinin duyulmasıyla birlikte şehirde yaşayan Rumlar geniş katılımlı bir karşılama töreni hazırlamaya  giriştiler.  İzmir’de  çıkan  Rum  gazeteleri  haberin  duyulmasının ardından  halkı  tahrik  etmeye  başladı.  İzmir’in  Rum  ahalisi  yıllardır  sabırla biriktirdikleri kini açığa vurma konusunda hiçbir beis görmüyordu. Hükümet bu  gibi  kışkırtıcı  faaliyetlere  karşı  ciddiyetle  gerekli  tedbirlerin  alınması noktasında çalışıyordu. Böyle bir süreç içerisinde 6 Kasım 1918’de, Rumların günler öncesinden karşılama hazırlıklarına başladıkları İngiliz monitörü İzmir’e geldi.  M.29  numaralı  bu  İngiliz  monitörü,  Binbaşı  Dixon  komutasındaki  10 askerle  Kramer  Palas ile  Pasaport  arasına demir  attı.  Etniki Eterya  Cemiyeti tarafından tertip edilen karşılama sırasında ellerinde Yunan bayrakları olan ve çoğunluğunu yerli Rumların oluşturduğu büyük bir kalabalık gösteri yapmaya başladı. Kordonun her köşesi mavi beyaz renkli Yunan bayraklarıyla doluydu. Rum  papaz  elindeki revolveri havaya boşalttıktan  sonra,  İngiliz  torpidosuna çıkarak  ruhani  bir  ayin  icra  etti.  Sonrasında  İzmir’in  Yunanistan’a  ilhakı için  takdis  etti.9  Karşılama  töreni  bitmesine  rağmen  kordondaki  Rumların sayısı  azalacağı  yerde  gittikçe  artıyordu.  Bu  durum  yaşanan  taşkınlıkların istenmeyen seviyelere gelmesine  neden olabilirdi. Rumlar bölgeden geçmekte olan  Türklerin  yakalarına  Venizelos’un  fotoğraflarını  ya  da  üzerinde  Yunan bayrağı  olan rozetleri  zorla  takmak  istiyorlardı.10  On  gün  öncesinde  valiliğe Yunan bayrak ve rozetleri basmak için yapılan başvuru reddedilmesine rağmen matbaalar bunları basmaktan geri kalmamışlardı. Rum  marangozlar günlerce bayrak  direkleri  hazırlarken,  merkeplerden  köpeklere  kadar  mavi  beyaza boyanmıştı.11  Rumların  karşılama  sonrası  ellerindeki  Yunan  bayraklarıyla İzmir sokaklarındaki gösterileri devam etti. Ayafotini kilisesinde ilhak için ayin yapıldı.12 Rumlar, Türklerin izzet-i nefsini rencide edici nümayişler yapmalarına rağmen hükümet yetkilileri ile  Türk  halkı bu kışkırtmalardan etkilenmeyerek itidallerini muhafaza etmeyi  başarmışlardı. Basına yansıyan birtakım bilgilere göre  monitöre  giderek  ayin  yapmak  isteyen  papaz  İngilizlerin  hakaretine uğrayarak  def  edilmişti.  Rivayete  göre  Rumlar,  1700-1800  lira  harcayarak yaptırdıkları bayrağı Ayafotini kilisesi üzerine çekmişlerdi. Kilisenin çanlarını sürekli  surette  çalarak  şehir  dahilindeki  heyecanı  artırmaya  çalışıyorlardı.13 Nureddin  Paşa  Harbiye  Nezaretine  verdiği  raporda,  Rumların  “Türkleri galeyana getirip karışıklık çıkartmak ve burasını Yunanistan’a verdirmek” olduğunu açıkça  yazıyordu.14  İzmir’de  bu  tarihten sonra olaylar bir  türlü  bitmeyecekti. Her dinden, her milletten ve dilden insanın huzur içerisinde yaşadığı İzmir’de, Rumlar,  emellerini  gerçekleştirmek  için  Türk  bayrağını  yırtacak  kadar  ileri gideceklerdi.15 İngiliz monitörü M.29 ve aralık ayında gelecek bir benzeri M.22 devamlı surette İzmir’de kaldılar. Süreç içerisinde çok sayıda İngiliz, Fransız ve İtalyan savaş gemisi de İzmir’e gelecekti.16 

Yunan  marşı  ve  papazların  alkışları  eşliğinde  Türk  halkını  galeyana getirmek için Ayafotini’ye çekilen bayrak 7 Kasım’da indirildi.  Rumların bu hareketi  yalnızca  Türkleri değil İngiliz  temsilcinin  yanında tüm  yabancıların nefretini  kazanmalarına  da  neden  olmuştu.  Rumlar  sadece  Türkleri  değil aynı  zamanda  İtalyanları  da  tahkir  etmeye  çalışıyorlardı.  Tamamı  ayak takımından oluşan bir grup, İtalyan bayrağını bir köpeğe sararak sokak sokak dolaştırmışlardı.  İngilizlerin gelmesiyle  başlayan  Rum  taşkınlıkları  saymakla bitmiyordu.  Rum  palikaryaları  Splandit  Palas’a  yaptıkları  baskında  Yunan bayrağı  takmadığı  için  otel  çalışanlarını  tehdit  etmişlerdi.  Bu  esnada  otelde yemek yemekte olan İngiliz Binbaşı Dixon ve monitör subayları, olaya müdahale ederek  Rumları  otelden uzaklaştırdıktan sonra  Yunan  bayrağını indirdiler. 7 Kasım’da Binbaşı Dixon,  İzmir’de yayın yapan tüm gazetelerin temsilcileriyle toplantı  yapmak  zorunda  kaldı.  Yaşanan  gelişmelerden  hoşnut  olmayan binbaşı, asayişin korunması konusunda hükümete yardımcı olunmasını istedi. Yapılan  taşkınlıkların  uygunsuz  olduğu,  yapılan  mütareke  ile  düşmanlığın sonlandırıldığı  vurgulandı.  İtilaf  tebaasından  birilerinin  taşkınlık  yapması durumunda ülke dışına çıkartılacağı vurgulandı.17 Oysa taşkınlık yapan Rumlar Osmanlı tebaasıydı. Binbaşı verdiği beyanat ile Rumların yaptığı faaliyetlerden rahatsızlığını  dile  getirmesine  rağmen  bu  durumun  Osmanlı’nın  iç  asayiş meselesi olduğunu da ima etmişti.

İzmir’e  İngiliz  temsilcisinin  gelişi  sırasında  yaşanan  olaylar  karşısında Türklerin kayıtsız kalması beklenemezdi. Rum emellerini boşa çıkarmak ve İzmir’in bir  Türk  şehri  olduğunu  Avrupa  kamuoyuna  duyurmak  için  İzmir  Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti kuruldu. Moralızadelerin başını çektiği bu oluşama İttihat ve Terakki’nin de yardımları olmuştu.18 Kurulduğu günden itibaren Cemiyet, Türk’ün sesini ilmi ve siyasi faaliyetlerle duyurmaya gayret edecekti.19 

İzmir ve çevresinde yoğun emelleri olan devletlerden İtalya bu süreçte yalnız kaldı. İtalyanların Anadolu’da beşinci kol faaliyetlerinde kullanabilecekleri kendilerine  yakın  bir  topluluk  bulunmuyordu.  Bu  bakımdan  Yunanlılar İtalyanlara göre oldukça üstün konumdaydılar. Şövalye Monfredi beraberinde getirdiği Arnavutlardan on kişinin yardımı ile İzmir’de Rumlara karşı faaliyet gösterecek bir çete kurmak istemesine rağmen başarılı olamamıştı.20

İngiliz  Binbaşı  Dixon  kısa  süre  içerisinde  hükümete  gelerek  İzmir Vali  Vekili  Nureddin  Paşa’yı  ziyaret  etti.    Daha  sonra  şehirde  bulunan İngiliz  konsolosluğuna  maiyetiyle  birlikte  geçen  Dixon,  Osmanlı  Devleti ile  İtilaf  Devletleri  arasındaki  tesis  edilecek  resmi  münasebeti  sağlayacaktı. Haberleşmenin  sağlanabilmesi  için  bir  subay  ile  altı  irtibat  memuru görevlendirildi.  6  Kasım’da  şehirde  yaşananlardan  sonra  İzmir  Vali  Vekili Nureddin  Paşa’nın  istifa  ettiğine  yönelik  dedikodular  çıktı.21  Oysa  29  Ekim 1918’de  Suriye  Valisi  Tahsin  Bey  Aydın  Valisi  olarak  atanmıştı.  Nureddin Bey halihazırda vali vekili olarak bulunuyordu.22 Tahsin Bey 9 Kasım 1918’de görevine  başladı.  İttihatçı  kimliğiyle  tanınan  Tahsin  Bey  kısa  bir  süre  bu görevde bulunduktan sonra 21 Kasım’da yerine Beyrut eski valisi Edhem Bey atandı.23 Hürriyet ve  İtilaf Fırkası’na mensup olan Edhem Bey’in görev  süresi içerisinde İttihat ve Terakki mensuplarıyla  mücadele için  çaba harcadığından Rumların  faaliyetleriyle  yeterince  ilgilenilemedi.  Bir  süre  Rum  gazetelerine sansür uygulayacağını söylese dahi valiliği süresince Rum gazetelerine sansür uygulanmadı. Milli menfaatler doğrultusunda yayın yapan Köylü gazetesini ise divan-ı harbe verip sansür uygulamaktan geri durmadı. Edhem Bey’in valiliği döneminde Atina’dan gelen emekli deniz subayları tarafından kurulan özellikle işgal döneminde faaliyet gösteren Rum İzcilik Takımı gibi yarı militer örgütler kovuşturulmaya dahi gerek görülmedi.24 Edhem Bey, hastalığını bahane ederek Aydın  Valiliğinden  istifa  etti.  Faaliyetlerinden  ötürü  adeta  ödüllendirilerek nazır yapıldı. 20 Ocak 1919’da Nureddin Paşa asaleten valilik görevine atandı.25

12 Kasım 1918’de İngiliz Monitörü Komutanı Binbaşı Dixon  Almanya, Avusturya  ve  Bulgaristan  konsoloslukları  üzerinde  bulunan  bayrak  ve armaların indirilmesini talep etti. Mütarekenin nasıl uygulanacağı konusunda bilgi sahibi olmayan  vilayet bu konuda ne  yapacağını bilmiyordu.26 13 Kasım itibariyle şehirde yaşanan olaylar nispeten azalmış iken yeni bir tehlike belirdi. Rahmi  Bey’in  İzmir  valiliği  sırasında  şehirden  uzaklaştırdığı  Metropolit Hrisostomos’un  yeniden  kente  geleceğine  yönelik  haberler  çıkmıştı.  Alınan istihbarata  göre  İzmir  Metropoliti  Hrisostomos, metropolitliği deruhte etmek üzere  14  Kasım’da  İstanbul’dan  hareket  ederek  İzmir’e  gelecekti.  Durumun haber alınması üzerine Hrisostomos’u parlak bir merasimle karşılamak isteyen Rumlar hazırlıklara başladılar. Köylerde ve kasabalarda yaşayan Rumlar dahi davet edilmek suretiyle büyük bir kalabalık toplanmak isteniyordu. Gençlerin yapacakları  taşkınlıkların önünün  alınması  mümkün  olamayabilirdi.  Bu tarz durumlara  karşı  tecrübeli  olan  Vali  Tahsin  Bey  metropolithanenin  bizzat nasihatte  bulunması  için  İngiliz  Binbaşı  Dixon’un  dikkatini  çekti.  Dahiliye Nezâreti’ne gönderdiği şifre telgrafta ise şiddetli miting ve gösterilerin önünün alınabilmesi için hükümet merkezi tarafından Patrikhane ve bizzat Hrisostomos nezdinde teşebbüs yapılmasını talep etti.27 Hrisostomos beklenen tarihte İzmir’e 
gelmemesine rağmen valilik sürekli bu konuda teyakkuz halindeydi.  16 Kasım itibariyle konuyla ilgili tüm tedbirler alınmıştı. Vali Tahsin Bey, sabık metropolitin yeni metropolit seçimi münasebetiyle İzmir’e gelmemesinin daha uygun olacağı görüşündeydi.28 İstanbul’da bulunan metropolitin İzmir’e gelmek istemesi normal kabul edilebilirdi. Fakat asıl normal olmayan durum 16 Kasım 1918’de Dahiliye Nezâreti’nin  metropolitin  İzmir’e  ulaşıp  ulaşmadığını  Aydın  Vilayeti’nden sormasıydı.29 Devleti parçalamak için faaliyette bulunan yapılanmanın bir parçası olan Hrisostomos özel olarak takip edilmiyordu. Mütarekenin henüz ilk günleri olmasına rağmen istihbarat ağı ciddi zafiyet yaşıyordu.

İzmir’de  Rumca  yayın  yapan  gazeteler  açıktan  açığa  İzmir’in Yunanistan’a bağlanması gerektiğini savunuyorlardı. Mütareke sonrası Türkçe basına karşı saldırıya geçmişlerdi.30 İzmir ve çevresinde yaşanan gelişmelerden birinci  dereceden  sorumlu  olanlardan  birisi  de  şehirde  etkili  olan  Rum basınıydı. İzmir’de çok sayıda Rumca gazete yayın hayatına devam ediyordu. Ayrıca  Yunan propagandasını  yaymak maksadıyla  Selanik’te yayınlanmakta olan  İngilizce,  Fransızca  ve  Rumca  gazeteler,  İngiliz  ve  Fransızların  askeri maksatlarla  kullandıkları Yunan  vapurlarıyla getirilerek  İzmir ve  Çanakkale gibi Batı Anadolu  şehirlerinde satılıyordu. Gazeteler incelendiğinde  bir ihtilal provasının  nüveleri  görülebiliyordu.31  İzmir’de  çıkan  ve  Yunan  emelleri çerçevesinde  yayın  yapan  gazetelerin  başında  Kozmoz  geliyordu.  Zararlı neşriyatlar  yerli  Rumları yaptıkları  yayınlarla kolayca kışkırtabiliyorlardı.  18 Kasım 1918’de  gazetelere  yansıyan  haberlere  göre Atina’da Asya-yı Suğralılar Kongresi toplanmıştı. Kongrede Trakya ve İzmir çevresinin Yunanistan’a ilhakı temennisi ayyuka çıkmıştı. Asya-yı Suğra’da 2.650.000 Yunan nüfusuna  karşı yalnızca  1.850.000  Türk nüfusu olduğu, kongrede  iddia  edilmişti. Kongrenin devamında  Asya-yı  Suğra’nın  kendilerine  verileceğine  dair  besledikleri kanaatleri  dile getirdiler.  Bu tarz  yayınların ülke  genelinde  sorun  yaratması üzerine matbuat ve haberleşmede  askeri sansürün henüz lağvedilmediği, örfi idarenin uygulanacağı Başkumandanlık Vekâletince ilgililere tebliğ edildi.32

Rum  basınının sürekli  olarak  Aydın  Vilayeti’nin  nüfusunu  gündeme getirerek  Rumları  fazla  gösterme  çabaları  üzerine  Aydın  Vilayeti  İstatistik Müdürü  Mustafa  İhsan  Bey  tarafından  1333/1917  nüfusunu  gösteren  bir istatistik  yayınlandı.  Yayınlanan  istatistiğe  göre  vilayette  yaşayan Türklerin nüfusu 1.291.962 kişiydi. Rum  unsur 233.914, Ermeni unsur 21.914  iken diğer Gayr-i Müslimler 3.611 nüfusa sahipti.33

****Sayfa 1 - 36****⬆️
........
..........
******Syf. 37 - 43****⬇️
Yunan İşgali Öncesi İzmir ve Çevresinde Rum Faaliyetleri37ÇTTAD, XIX/Özel Sayı, (2019)



















📖 YUNAN İŞGALİ ÖNCESİ İZMİR VE ÇEVRESİNDE RUM FAALİYETLERİ

YUNAN İŞGALİ ÖNCESİ İZMİR VE ÇEVRESİNDE RUM FAALİYETLERİ Yunan İşgali Öncesi İzmir ve Çevresinde Rum Faaliyetleri 33ÇTTAD, XIX/Özel Sayı, (2...