20251009

📰✍️ Türkçemizi temiz tutalım - Şule Perinçek


Türkçemizi temiz tutalım

Yayınlanma: 09 Ekim 2025

Şule Perinçek


Türkçemiz güzel dilimiz.

Bizi biz yapan en önemli özelliğimiz.

Öylesine renkli öylesine yaratıcı ki…

Bazen dinlemeye, okumaya doyamazsınız.

Her sözcükte mutlaka bir yaşanmışlık vardır.

Sizi alır götürür çağlar öncesine…

Bir bakarsınız dört nala Asya’dan at üstündesiniz

Bir bakarsınız Rumeli’nin türküsünde, Ege’nin zeybeğinde, Karadeniz’in dalgalarında, Anadolu erenlerinin dilinde

İşte onun için dilimizi anamızın sütü gibi tertemiz korumalıyız.

Bin yılların emeği.

Bir soluklanalım istedim bu hafta.

Sık kullandığımız ama yanlış kullandıklarımızı aklıma geldikçe ya da gördükçe not ettiklerimi, oradan buradan derledim.

Aklıma getirenler haklarını helal etsinler.

Ekleyecekleriniz varsa, beklerim…

Ucu açıktır.

ANA GİBİ YAR GÜZEL DE DOĞRU DEĞİL

- “Göz var, nizam var” değil, “göz var, izan var.”

İzan “kavrayış” “anlama yeteneği”. Nizam ise “düzen, kural” demektir. Açıkça belli olan, hem gözle hem akılla gerçekleri belirtmek için kullanılır.


-“Aptala malûm olur” değil “Abdala malûm olur”.

Abdal”, eren veya ermiş demek.

-“Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz” değil, “Ane gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz!”Ane, Bağdat’a giderken kervanların yanından geçtiği çok dik bir uçurum. Uçurum anlamındaki “yar”ın üzerine bir şapka konunca “sevgili” anlamına geliyor.

-“Bir hoş oldum” değil, “Bîhûş oldum.”

Yani aklım başımdan gitti. “Hûş” akıl, fikir, zekâ demek; “bî” ise, –siz / -sız eki.

KARDEŞİM EŞEK

-“Eşek hoşaftan ne anlar” değil, “eşek hoş laftan ne anlar”.

Burada farklı fikirler var. Eşeğin önüne hoşafı koyunca tanelerini bırakır suyunu içermiş. Doğruyu saptamak için denemeye değer. Burada yeri gelmişken çocukluğumdan bu yana, hatta devrimci olduktan sonra daha da çok beni üzen bir gerçeğe değinelim.

Eşek insana en çok yardımcı olan, “yükünü” çeken “emekçi” bir hayvandır. Dilde hakkı çok yenir. Küfürlerde bile baş köşededir… “Eşek gibi”ye de çok yanlış anlamlar yüklenir. “Eşek gibi çalışmak” neden ayıp olsun. Çok çalışmak yani… İnsan, çalışkan olmaktan gurur duymalı…

AYDIN HAVASI

-“Kısa kes Aydın havası olsun” değil, “Kısa kes Aydın abası olsun.”

Aba bir giysidir. Aydın efesinin abası, kısa ve dizleri açıktır. Ege’de erkeklerin giydiği kıyafetlerdeki “dizlik” ya da “zeybek donu” denize kıyısı olan illerde kısa, iç Ege illerinde ise uzun paçalıdır. Yani İzmir ya da Aydın zeybeği, şortu andıran kısa paçalı kıyafet giyerken Uşak, Kütahya, Afyon gibi illerdeki zeybekler pantolon benzeri uzun paçalı kıyafet giyer.

SU UYUR MU?

-“Su uyur, düşman uyumaz” değil, “Sü uyur, düşman uyumaz”

Sü, “asker” “güç, kuvvet.”

“Oguz tapa ledim ilki taşıkmış erti ‘kin ebde erti üç oguz si basa kelti yadag yabız boldı tep algalı kelti sıñar süsi ebig barkıg yulgalı bardı sıñar süsi süñüşgeli kelti.” 

(Köl Tigin Yazıtı D-32).

“Oğuz’a doğru ordu yürüttüm. İlk (birinci) ordu dışarı çıkmıştı. İkin(ci) ordu evde/yerleşik idi. Üç Oğuz ordusu basıp geldi. (Bizim için) yaya, kötü oldular deyip yenmeye geldi. Ordunun yarısı evi barkı yağmalamaya gitti. Ordunun yarısı da savaşmaya geldi.”

Runik harfli metinlerde ‘asker’ kavramına karşılık gelen terimler sü, er, eren ve çerig’dir. ve çerig aynı zamanda ‘ordu’ kavramını da ifade eder; ancak, er ve er’in ‘düzensiz’ çoğul biçimi eren’in ‘ordu’ anlamı yoktur. 

On iki miñ er üküş timiş ‘On iki bin er(den oluşan) ordu, (gereğinden) çok ordu demiş’ örneğinde erasker’, ise ‘birlik, ordu’ karşılığındadır.

Çerig ve Uygurca ve Karahanlıcada çerig sü veya sü çerig dizilişleriyle de kullanılır: 

yime bu çerig sü er at ma kamag
‘Bir de bu ordu ve askerin nasıl toplanacağını...’,

‘üküş sü çerig erse başsız bolur ‘
(Gereğinden daha) kalabalık asker ve ordu başsız olur (birliğin komutanı yetersiz kalır)”.

(Bkz. Yrd. Doç. Dr. Süer Eker, “Sü ve sü ile yapılan tarihî askerî terimler üzerine disiplinler arası bir inceleme”, Türkbilig, 2006/12: 104-133.


YIKANMAK SAĞLIKTIR

-“Saatler olsun” değil, “sıhhatler olsun.”

Sıhhat: Sağlık. Yıkanmanın sağlıklı olması.


-“Elinin körü” değil, “ölünün kûru”.

Kûr: Mezar, “gömüt”


-“Sıfırı tüketmek” değil, “zafiri tüketmek.”

Zafir: Soluk. Nefesim, soluğum tükendi.


-“Eninde sonunda” değil, “önünde sonunda.”


GÜZELE BAKMAK

-“Güzele bakmak sevaptır” değil, “güzel bakmak sevaptır.”

Her ne kadar “atasözleri” genellikle “erkek ağızlı” olsa da, erkek atalarımız “sevap” konusunda böyle bir öğüt vermez. Elbette yakışığı insanları seviniz, başkalarına güzel bakınızdır.

Bu daha sonraları bir kocanın, karısının yanında başka bir kadına bakarken yakalandığı durumda yaptığı bir uyarlamadır. (Bu son cümleyi ciddiye almayın, benim mizah katkımdır. Bilimsel bir değeri yoktur.)


ASLAN YATAĞINI TOPLAR MI

-“Aslan yattığı yerden belli olur” değil, “Aslan yattığı yerden bellidir.”

Aslanın aslan olduğunu anlamak için ayağa kalkıp kükremesine gerek yoktur anlamında.

Yoksa yattığı yeri temiz ve düzenli tutmasından değil.

Bu daha çok annelerin özellikle erkek çocuklarına yaptığı uyarıya benziyor.


-“Haydan gelen huya gider” değil, “Hayy’dan gelen Hu’ya gider.”

Allah’tan gelen Allah’a gider. 'Hayy' ve 'Hu' Allah’ın sıfatlarıdır.


TDK’da anlamı “basit ve emeksiz elde edilen şeyler kolay harcanır ya da elden kolay bir şekilde çıkar anlamında kullanılan bir sözdür.

- “Azimle sıçan duvarı deler” değil, “azimli sıçan duvarı deler.”

-“Su küçüğün, söz büyüğün” değil, “Sus küçüğün, söz büyüğün.”

Kuşkusuz suda sıra her durumda susayan küçük çocuğundur. Ancak burada vurgulanan daha yaşlının ya da daha doğru ifadeyle daha çok yaşayanın deneyimi çoktur, önce onun sözüne kulak vermelidir.

-“Zürafanın düşkünü, beyaz giyer kış günü” değil, “Zürefanın düşkünü, beyaz giyer kış günü.”

ZÜRAFANIN BEYAZ ELBİSESİ

-“Zürafanın düşkünü, beyaz giyer kış günü” değil, “Zürefanın düşkünü, beyaz giyer kış günü”. Her ne kadar bizim coğrafyamızda “zürafa” hayvanı olmasa da elbise giymediğini biliyoruz. Düşkün “zürafa” nasıl olur onu ben de bilmiyorum. Atalarımızdan böyle bir bilgi gelmiş olması olanaksız. “Zürefa” “zarif” sözcüğünün çoğulu.

Zarif olmaya pek düşkün olanlara bir eleştiri. Soğukta bile zarif olacağım diye beyaz giymelerine gönderme yapıyor. “Zemheri zürefası” da aynı. Zemheri kışın en soğuk, en şiddetli zamanı demek. Aralık ayının sonundan (22’sinden) Ocak ayının sonuna kadar. İncecik tiril tiril gezinen özentilere söylenir

EN YAKIŞIKSIZI

-“Baldız baldan tatlıdır” değil, “Daldızın baldan tatlıdır” deniyor… Ne kadar doğru bilemiyoruz. Sanki biraz “ayıp ve yakışıksız” bulunup düzeltilmiş gibi.

Daldız sözcüğü TDK’da anlamı şöyle verilmiş:

  • “Marangozların kullanmış olduğu ağaç oymayı sağlayan oluklu demir yapılı alet
  • “Ağaçtan oyulmuş olan arı kovanı
  • “Ağaçtan oyulmuş olan yayık
  • “Petekten bal alabilmek için kullanılan demir kepçe ya da demir bıçak.”

Atasözlerinin ve deyimlerin içerdiği anlamlar ve değer yargıları toplumların gelişmelerine bağlı olarak değişebiliyor. Geçmiş dönemde doğru olan bugün geçerli olmayabilir. Köken ve zaman araştırması da yapmak gerekir.

Bu “baldız” meselesi sonradan bir “katkı” olabilir.

Kullanmayın… Kaybolup gitsin!

Alıntı / Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/diyalektik-68846


Yorumlar (9 yorum)

Oya doğan

09.10.2025 19:41

Ayrıca zürafanın düşkünü değil, GUREBANIN (GARİBANIN) DÜŞKÜNÜ BEYAZ GİYER KIŞ GÜNÜ doğru söz budur.


Osman TOKLU

09.10.2025 14:06

Çok güzel bir yazı fakat bazı şeyleri gözden kaçırıyoruz buradaki hataların kaynağını bilerek yada bilmeden orasını da ben açıklayayım dilin tarihsel birikimini gözden uzak tutarak hakikati yakalayamayız bahse konu kelimeler arapça yada farklı dillerden dilimize, zaman içinde kullana kullana bizim olmuş kelimeler bunları birden dilden uzaklaştırınca böyle hatalı kullanımlar ortaya çıkmış oluyor onun için bu yapılan devrimsel hatalarla yüzleşmeden dilimizin geçek zenginliğinden istifade edemiyor.

📰 Topraktepe Antik Kenti'nde binlerce yıllık 5 ekmek bulundu

  Topraktepe Antik Kenti'nde binlerce yıllık 5 ekmek bulundu 09.10.2025 Karaman Valiliği, Topraktepe Antik Kenti'ndeki ekmek buluntu...