20200920

✍️ 9 Eylül'de Türk olmak mı zordu Rum olmak mı - Hüseyin Özbek


21.09.2020

 9 Eylülde İzmir'de Rum Olmak

Zor be kardeşim,

Eylül’de İzmir’de Rum olmak zor

hem de çok zor…

Eylül ayı ironik bir şekilde Dünya Barış Günü ile başlar,

6-7 Eylül olayları ile devam eder,

9 Eylül ile zirveye çıkar,

muhtelif ilçelerin kurtuluş günleri ile de biter.

Eylül’de İzmir’de Rum olmak zor.

O denize dökülenlerin artığı olarak direnmek,

anlatamamak,

ifade edememek zor…

Bu arada küçük bir dip not,

9 Eylül’de denize dökülenler

Yunan ordusunun mensubu askerler değil,

bu toprakların yerel halkı Rumlardı.

Türk Ordusu İzmir’e girmeden önce

Yunanlı askerler, körfezde onları bekleyen

İngiliz

Amerikan

İtalyan

gemilerine binip gitmişlerdi.

Osmanlı tebaası Rumların da

bu toprakları terk etmeleri emri gelmişti.

Ermeniler ise resmen arada kaynamıştı.

Erkeklerin çoğunluğu kamplardaydı,

kadın, çocuk ve yaşlılar ise kıyı şeridinde…

Kimdi peki bu Rumlar?

Bu toprakların kadim halklarından,

1000 küsur yıllık Doğu Roma İmparatorluğunun torunları

Osmanlı tebaası

has be has Anadolu çocuklarıydı…

100 yıl öncesinde bu topraklar da büyük acılar yaşandı.

Etkilenmeyen yoktu.

9 Eylül

Türkler için zafer,

Yunanlar için hezimet,

Anadolu Rumları içinse büyük felaketti…

Ben yine de derim;

savaşın kazananı yoktur…

Bu sabah Kültürparkın Basmane kapısında,

büyük yangın öncesi Ermeni Mahallesi olan yerde,

Fuar programına bakıyorum.

İki isme gözüm takılı kaldı.

8 Eylül Glykeria

10 Eylül Ara Malikian…

Konserler çim alanda gerçekleşecek,

1922 öncesi Aya Katerini diye bilinen mahallede.

Mahalle adını o görkemli kiliseden alıyordu;

şimdiki kaskatlı havuzun olduğu yerde bulunan

Aya Katerini Kilisesinden.

Tam 97 yıl önce çıkan o korkunç yangın,

İzmir’in Rum ve Ermeni mahallerini silip süpürmüştü.

Tam 97 yıl sonra

9 Eylülden bir gün önce

bu konumda

Yunanlı bir sanatçı sahne alacak.

Tam 97 yıl sonra

9 Eylülden bir gün sonra

bu konumda

Ermeni bir sanatçı sahne alacak.

Tam 97 yıl sonra

dökülenlerin artığı ben,

Yunanlı ve Ermeni sanatçıları

yanımda Türk arkadaşlarımla alkışlayacağım.

100 yıl öncesinin sorumlusu

ne benim ne de yanımdaki Türk arkadaşlarım.

Ama bundan 100 yıl sonrasının sorumlusu BİZ olacağız.

O yüzden inatla bir kez daha BARIŞ diyorum.

Yaşanan acılar asla unutulmasın,

unutulmasın ki bir daha yaşanmasın…

-Teodora Haccudi-


"9 Eylülde İzmir'de Rum Olmak" yazısı üzerine...

TEODORA HACCUDİ'YE SORULAR


Tarihsel bağlamından koparılarak, emperyalizmin Yunanistan'ı Küçük Asya seferine heveslendirmesi göz ardı edilerek, olayların neden sonuç ilişkisi dikkate alınmadan yazılan güzellemeler ya da ağıtlar insanları duygulandırır ama tarihsel gerçekliği asla yok edemez. 

Teodora Haccidi'nin bu tanıma uygun yazısına karşı dönem gerçekliğini kısaca sıralayalım isterseniz. 

1- 9 Eylül'de İzmir'den kaçanlar öncelikle 15 Mayıs 1919'da Küçük Asya'yı fethetmek üzere gelen işgalci Yunan Ordusu mensuplarıdır. 

2- Kaçanların bir bölümü, bizim Ortodoks ( Rum) yurttaşlarımız olup, yaşadıkları ülke, yani Türkiye işgale uğradığında, ülkelerini savunmak yerine "Zito Venizolos" alkışıyla evlerine ve işyerlerine Yunan bayrağı asıp, işgal ordusunun hizmetinde uyruğu olduğu devlete, yurttaşlarına ve komşularına silah çekenlerdir.

3- Kaçanların bir kısmı, uyruğu oldukları devlet ve yaşadıkları ülkeye karşı en ufak bir sorumluluk ve aidiyet duygusu taşımayan (özellikle Ayvalık ve Körfez çevesi) askerlik çagı geldiğinde Ege adalarında konuşlu Yunan Kolordusunda, yani başka bir devletin ordusunda askerlik yaptıktan sonra işinin başına, Anadolu'ya dönenlerdir.

4- Kaçanların bir kısmı, Yunan ordusunun örgütleyip donatıp silahlandırdığı, bir kolordu teşkil ettiği, askeri üniformalı, "Küçük Asya Savunma Örgütü" mensuplarıdır.

5- Kaçanların bir bölümü, işgalden sonra Yunan Ordusu hizmetine giren, eski Manisa Mutasarrıfı Hüsnü bey gibi yerli işbirlikçiler, yani Hüsnüyadis'lerdir. 

6- 9 Eylül'de Anadolu tümüyle boşaltılmamıştır. Yunan Ordusu Bandırma'yı 18 Eylülde, Kuşadası'nı vs. 14 Eylül'de tahliye etmiştir.

7- Haccudi, Lozan konferası sürerken 30 Ocak 1923 tarhinde Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan Mübadele Protokolünden her nedense hiç bahsetmemektedir! Yunan Baş delegesi Venizelos'un hararetle savunduğu bu protokole göre Batı Trakya hariç olmak üzere Yunanistan yurttaşı Müslümanlar Türkiye'ye, Türk yurttaşı Ortodokslar ise İstanbul'da yaşayanlar hariç olmak üzere Yunanistan'a gönderilecektir. Yani karşılıklı Mübadeleye tabi tutulacaklardır. Kısacası ortada zorla, tek taraflı bir göçürme yoktur! Haccudi'nin her nedense es geçtiği husus budur. Türkiye'den karşıya gidenlerin en büyük rakamı, bu protokole göre, yani hukuka uygun olarak gönderilen Mübadillerdir Haccudi, Mübadele ve Mübadiller hakkında ne düşünmektedir?

8- Teodora Haccudi, sivil halka karşı uyguladıkları vahşet nedeniyle Atatürk'ün; "Askerlik şerefinden yoksun katiller sürüsü" olarak tanımladığı Yunan Ordusu hakkında ne düşünmektedir ?

9- Yavuz hırsız ev sahibini bastırır çok doğru bir sözdür. 15 Mayıs 1919 da fatih edasıyla çıktıkları İzmir'i 9 Eylül 1922 de utanç içinde terk edenlerin, işgal döneminde Anadolu'da sivil halka karşı uyguladıkları vahşet nedeniyle özür dilemeleri gerekirken, tam tersi bir tutumla parlamentolarından çıkardıkları iki yasadan kısaca bahsetmenin zamanıdır. 
A- 19 Mayıs 1919'u Atatürk'ün Samsun'a çıkışı olarak biliyorsanız yanılıyorsunuz! 19 Mayıs 1919, Yunan Parlamentosunun çıkardığı bir kanunla Pontus Rumlarının Soykırımı günü olarak kabul edilmiştir.

B- 14 Eylül 1922 ( Son Yunan birliklerinin Batı Anadolu'yu terk ettiği tarih) yine Yunan parlamentosunun çıkardığı bir kanunla Küçük Asya Helenlerinin Soykırımı tarihi olarak kabul edilmiştir. 

Sözün burasında Teodora Haccudi'ye hep birlikte soralım:

-19 Mayıs 1919'u Kurtuluşun ilk adımı olarak mı yoksa Pontus Soykırımı olarak mı kabul ediyorsunuz?

- 14 Eylül 1922'yi komşu bir ülkeyi işgale gelenlerin yenilgisi olarak mı yoksa Küçük Asya Helenlerinin Soykırımı tarihi olarak mı kabul ediyorsunuz? 

Tarihi gerçekleri, Türklerin yaşadığı trajediyi ıskalayıp, suyun öte yakasının prizmasından bakarak bu tür duygusal yazılar kaleme alanlara da bir çift sözümüz var: 

- 15 Mayıs 1919'da işgalci Yunan Ordusu karaya ayak basarken İzmir de Türk olmak ister miydiniz? 

- 9 Eylül 1922'de işgalcilerin ardından Mızraklı Süvariler Kordon'a dörtnal girerken İzmir'de Türk olmayı, Türklere çok görmeyin.

Biraz insaf, biraz vicdan, biraz nesnel tarih bilgisi lütfen!

Hüseyin Özbek

Alıntı/ Kaynak: https://odatv4.com/9-eylulde-turk-olmak-mi-zordu-rum-olmak-mi-21092004.html