Sinemamız bir çınarını daha yitirdi:
Cüneyt Arkın
Burçak Evren
Aydınlık
29 HAZİRAN 2022
Her ünlü oyuncunun geçmişine ilişkin bir öyküsü vardır. Gerçek midir, sonrasında mı yazılmıştır orası pek bilinmez. Bu öykülerin çoğu “neydim, ne oldum” temasını içerir. Özünde zirveye giden yolun nice bedellerin ödenmesi sonucu olduğunun altı çizilir. Bu yolda dibe vuran bir yoksulluk, acı, emek ve de geleceğe ilişkin bir umut vardır. Tıpkı Cüneyt Arkın’ın yaşamında olduğu gibi.
İnşaat işçiliği yapar, sirklerde çalışır, öğrencilik yıllarında Sirkeci’nin en ucuz otellerinde kalır. “Yoksulluktan, yakışıklılığımın bile farkına varmadım” der.
Kendisiyle yıllar önce röportaj yapan bir gazeteci, filmlerde canlandırdığı tiplemelere bir gönderme yaparak:
-Bizanslılarla mı, hayata karşı mı savaşmak, hangisi zordu? Diye sorar…
O da; Savaşçılık genlerimde var. Sülalem Tatar soyundan. Kırım’dan gelmişler. Babam İstiklal Savaşı gazisi. Eskişehir’de kerpiç bir gecekonduda dünyaya geldim. Tuvalet bile evin en az 200 metre dışında. Ablalarım anan, babam toprağı kazardı, bulduğumuz acı kökleri yerdik. Üstüm başım hep hayvan ve ekşi küspe koktuğundan diğer çocuklar benden uzak dururdu. 13 kardeşten yalnızca 3 kişi hayatta kaldık. Mutsuzluk umutsuzluk diz boyu idi” diyerek yanıt verir.
Cüneyt Arkın’ın çocukluk ve ilk gençlik yılları da kimi Yeşilçam melodramlarında izlediklerimiz gibidir. Filmlerde görüp de “yok artık…” değimiz her bir şeyi o, hayat diye yaşar…
Ama ünlü oyuncunun yaşamı tıp fakültesine girdikten sonra da değişmez. Hocası Cihan Abaoğlu onu biraz para kazansın diye evlere hastabakıcı olarak gönderir. Gittiği her evde hastanın altını bile değiştirir. Çünkü o yıllarda aldığı burs ayda 60, lira hasta bakımında aldığı para ise günde 15 liradır.
Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatur olan sanatçının hem adı hem de yaşamı 1964 yılında artist dergisinin açtığı yarışmada değişir. Yarışmada birinci olunca Halit Refiğ’in yönettiği Gurbet Kuşları filmiyle sinemaya geçer. Halit Refiğ, Şafak Bekçileri filmini çevirirken, onu Hava Kuvvetlerinde yedek subaylığını yaparken keşfeder ve filminde oynatmak ister. Ancak yönetmenlik izin vermediği için bu isteğini gerçekleştiremez. Ama sonrasında sinemadaki ilk yönetmeni olur.
Yeşilçam’ın duygusal ve sonrasında melodramlarında başlayan oyunculuğu giderek serüven filmlerine, çizgi roman kahramanlarına oradan adaletin peşindeki kanun adamlığıyla, dünyayı kurtaran adamlığa kadar uzar. Maden filmi başta olmak üzere kimi toplumsal içerikli filmlerde unutulmaz karakterleri yansıtır. 1976’da oyunculuğunun yanı sıra yönetmenliğe geçer. Deli Şahin’den, Görünmeyen Düşman’a, Vatandaş Rıza’dan Babanın Oğluna dek birçok filmi hem yönetir hem de oynar.
1963 yılında Gurbet Kuşları ile başladığı oyunculuk serüvenini Yeşilçam’ın popüler olan tüm türlerinde oynayarak öne çıkmış ender sanatçılarından biridir. Unutulmayacak filmleri arasında ilk akla gelenler ise Gurbet Kuşları, Kırık Hayatlar, Sürtük, Haremde Dört Kadın, Cemil, Deli Yusuf, Maden, Vatandaş Rıza ve kült film haline gelen Dünyayı Kurtaran Adam’dır.
Sinemamızın yalnızca bir dönemine değil, bir çok dönemine damga vuran, yaşarken efsaneleşen, oyunculuğu, fiziği denli, çeşitli alanlardaki görüşleri ve yaşam tarzıyla da her daim öne çıkan unutulmayacak oyuncularından biriydi.
Yeşilçam’ın tarihine not düşenler, birer birer tarih oluyor… Ve bizlerin geçmişe ilişkin anılarından da bir şeyleri alıp götürüyor…
Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/koseyazisi/sinemamiz-bir-cinarini-daha-yitirdi-cuneyt-arkin-323826
‘TAVSİYELERİ ÖRNEK OLSUN’
Ülkemiz herkesin yüreğinde bir yer edinmiş olan Cüneyt Arkın’ı ebediyete uğurladı.
Arkın, “Ben köy çocuğuyum… Eskişehir’de, köyde büyüdüm. Topraktan evlerimiz vardı. Babamın en büyük yardımcısıydım. O koyunlar, onların o munis bakışları… Benim hayat felsefemin özü sevgi. Tabii ki milliyetçiyim. Nasıl olmam! Benim babam Kurtuluş Savaşı gazisi. Öyle bir babanın oğluyum ben. İstiklal Savaşı gibi bir savaşımız, olmuş. Kahramanlarımız var. Atatürk var ya Atatürk! Onun üzerine insan yok. Dehasının üzerine deha yok. Genel kültürü, siyasi ve askeri dehası… Ecdadımızı bilmeliyiz, tanımalıyız. Sahip çıkmalıyız. Kaç yıllık bir tarihi birikimi var benim ecdadımın. Dünyada Türk milleti kadar tarihi birikimi olan başka bir millet yok. Bunları bilir, özümserseniz, milliyetçi olmanız zaten kaçınılmazdır.” 1981’de çekilen ‘Öğretmen Kemal’ filminde “Benim de bir öğretmenim var. Mustafa Kemal. Ben, onun eliyim, diliyim. Bizim aklımız, önderimiz sensin. Senin devrimlerin” repliği ile anılıyor.
Arkın hayatını anlattığı kitabında, “James Bond filminde oynamak için teklif alınca, ne kadar Bond filmi varsa dikkatle izledim. Nasıl Amerika dünyada en güçlü, en yenilmez devletse, insan olarak James Bond da her ne kadar İngiliz ajanı olsa da gücü ve yenilmezliğiyle adeta Amerika’yı temsil ediyordu. Genel anlamıyla, kapitalizmin bir ürünüydü. Kapitalizmin şımarık, kibirli, kendinden başka kimseyi sevmeyen, acımasız bir sembolüydü. Aldatmayı, sömürmeyi seviyordu. Güce tapıyor, güçsüzün karşısında zalim kesiliyordu. Gücün, güçlünün iktidarı için savaşıyordu. Kabul edemezdim.”
Ruhu şad, tavsiyeleri özellikle devlet yönetenlere ve muhalefete örnek olsun.
Mehmet Yuva’nın yazısından
Aydınlık Gazetesi