Smyrna (İzmir), Makedonya Kralı Büyük İskender sonrasında, Hellenistik Dönem’in hemen başında, Eski Smyrna’dan bugünkü yerine (Kadifekale-Kemeraltı) taşınması ile birlikte yeni yerinde Hellenistik, Roma ve Bizans dönemlerinin ardından Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerinde, 2 bin yılı aşkın bir süre kesintisiz olarak iskân görmüş ve görmeye devam
eden bir kent olmuştur. (1)
Smyrna (İzmir) çevresindeki verimli tarımsal alanları, hemen yanı başından akan Hermos (Gediz) Nehri üzerinden nehir ticaretinin sağladığı olanaklarla Lydia’nın derinliklerindeki ürün çeşitliliğine ulaşması, yakın çevresindeki maden kaynakları, granit-andezit-brej-mermer vb taş
ocakları, körfez kıyısındaki tuz tavaları, deniz ve kara ticaret yollarının üzerinde bulunması ile Batı Anadolu coğrafyasının en önemli liman kenti olarak öteden beri varlığını sürdürmüştür.
Antik dönemde kentlerin kuruluşunu bir kahramana veya bir efsaneye dayandırma geleneği sıklıkla görülmektedir. MÖ. 4. yüzyılın sonunda Pagos (Kadifekale) eteklerindeki kuruluşu da bu geleneğe uygun olarak Büyük İskender’e dayandırılmıştır. Makedonya Kralı İskender’in
Anadolu'da Perslere karşı kazanılan ilk zafer olan Granykos Savaşı’nı takiben Sardis'den Ephesos'a giden ana yollardan biri üzerinde bulunan Smyrna'ya kısa bir süre de olsa uğradığı kabul edilir. MS. 2. yüzyılda kentin kuruluş efsanesini kaleme alan Pausanias (Pau.VII, 5), Büyük İskender’in avlanmak üzere geldiği Pagos (Kadifekale) Tepesi eteklerinde, Nemesisler
Tapınağı kutsal alanında bir pınarın başında ve bir çınar ağacının altında uykuya daldığını, rüyasında gördüğü iki Nemesis’in (Öç Tanrıçaları) ondan burada bir kent kurmasını ve halkın buraya göç etmesini istediğini anlatır.
Yine efsaneye göre, Tanrıçaların bu isteğini Smyrnalılar, bölgenin ünlü kehanet merkezi Apollon Klarios Tapınağı’na danışırlar. Tanrı Apollon Smyrnalılara “Kutsal Meles’in ötesindeki Pagos tepesinde (Kadifekale) oturacak olanlar eskisine göre üç dört kat mutlu olacaklardır.” yanıtını verir. Bu efsane pek çok Roma Dönemi Smyrna kent sikkesi üzerinde canlandırılmıştır.
Hellenistik ve Roma dönemlerinde kent, mükemmel konumu ve yukarıda aktarılan dinamikleri sayesinde kısa zamanda gelişmiş ve Anadolu’nun ve Ege coğrafyasının önemli kentlerinden biri haline gelmiştir. MÖ. 1. yüzyılın sonunda Strabon (XIV, I, 37) kentin Büyük İskender’in komutanları Antigonos ve Lysimakhos tarafından inşa edildiğini aktarır. Nitekim Kadifekale surlarının bir bölümünde MÖ. 4. yüzyılın sonu- 3. yüzyılın başına ait olan bazı bölümler halen görülmektedir. Strabon, şehri kendi döneminin örnekleri içinde “en güzel olanı” şeklinde idi. Strabon'a göre Smyrna’nın küçük bir bölümü tepede, büyük kısmı ise tepenin denize doğru uzanan eteklerinde ve düzlükte yer almaktadır. Taş döşeli caddeleri birbirine dik doğrular şeklindeydi ve caddelerinin iki yanında iki katlı portikolar bulunuyordu. Kent ayrıca istenildiğinde kapatılabilen bir limana da sahipti. Bugün bu antik liman Osmanlı Dönemi’nde dolmuş ve üzerinde hemen herkesin Kemeraltı olarak bildiği dünyanın en büyük açık hava alışveriş merkezi durumundaki “Çarşı” oluşmuştur. (2)
Hellenistik ve Roma Dönemlerinde büyüyen ve gelişen kente ilişkin izlere bugün İzmir kent merkezindeki modern yapılaşmalar nedeniyle ancak birkaç noktada ulaşılabilmektedir. Bunlar Agora (Bazilika – Batı Portiko – Faustina Kapısı), agora ile ilişkili yapılardan Mozaikli Salon, Smyrna Kent Meclisi (Bouleuterion), Agora Roma Hamamı ve Gymnasiumu, bu yapıalrı birbirine bağlayan cadde ve sokaklar, agoranın dışında Kemeraltı Roma Hamamı, Altınpark Arkeolojik Alanı’ndaki konut izleri ve kentin doğuya doğru uzanan şehir dışı yol kalıntısı, Cicipark’daki Roma Caddesi, Kadifekale yamacında Smyrna Tiyatrosu, Yeşildere üzerindeki Kızılçullu Sukemeri ile Roma Dönemi Kemer (Kervanlar) Köprüsü, Kadifekale’de Hellenistik Dönem’den Osmanlı Dönemine kadar izler taşıyan Surlar, Bizans Dönemi Hisarı ve Sarnıcı ile Beylikler Dönemi Mescidi, Eski İtfaiye Kulesi altında Ana Tanrıça kültüne ilişkin kaya nişleri kısmen veya tamamen arkeolojik kazılara ve araştırmalara konu olmuş antik yapı ve alanlardır.
Kemeraltı ile örtüşen Smyrna’nın limanı ve yakın çevresinde bir Granarium (Silo), Deniz Feneri (Pharos), Liman Kalesi, Bellerophontes Heykeli, Asklepios Tapınağı, Ticari Agora ve düzlükte Metroon, Homereion ve bir Gymnasion, Kadifekale yamaçlarında Stadion, Zeus Akraios ve/veya Olympeion Tapınakları, Smyrna Tiyatrosu yakınında Aphrodite Stratonikis Tapınağı ve bir Nymphaion (anıtsal çeşme) ile kentin değişik yerlerine dağılmış hamam ve gymnasionlar ile kent dışında Balçova’da Apollon Tapınağı ile Halkapınar’da Diana Hamamları yerleri bilinen veya kaynaklarda adı geçen anıt yapılar ve alanlardır. Bunların dışında kaynaklarda adları geçen pek çok yapı daha Konak ilçesinin tarihi kent merkezindeki modern yapılaşmalar altında yer almaktadır. Kadifekale sur alanı içinde ve yamaçlarında Smyrna Tiyatrosu ve Smyrna Stadionu’ndan oluşan anıtsal yapılara ev sahipliği yapmaktadır (Fig. 1). Smyrna’nın akropol tepesi olan Kadifekale İzmir tarihi kent merkezindeki arkeolojik alanlardan en iyi bilinenlerden biridir. Hellenistik Dönem’den Osmanlı Dönemi’ne kadar izler taşıyan sur kalıntıları, Bizans Dönemine ait bir iç kale ile bir sarnıç, Beylikleri Dönemi’ne ait Mescid dikkat çeker. (3)
Antik Çağ’da Pagos adı ile bilinen Kadifekale, Smyrna’nın savunma merkezinin olduğu bir iç kale durumunda idi. Konumu gereği deniz tarafından tüm İzmir Körfezi’ni, kara tarafından ise Yeşildere Vadisi ile Bornova Ovası’nı kontrol altında tutabilecek bir bakış açısına sahipti. Konumu gereği kentin kurulduğu MÖ 4. yüzyılın sonu-3. yüzyılın başından itibaren bir surla çevrelenmiş ve surlar Roma, Bizans ve Erken Osmanlı Dönemlerinde sık sık onarılmış, yenilenmiştir. Kadifekale antik kentin savunma odağı olduğu kadar kentin kutsal mahallerinden de biriydi. Kadifekale’de yapılan kazı ve araştırmalarda kentin kadim tanrıçası Athena’nın kültüne ve tapınağına ilişkin bilgilere henüz ulaşılmış değildir. Bununla birlikte yine diğer pek çok antik kentte olduğu gibi akropolde diğer tanrı veya tanrıçalara ait tapınakların veya
sunakların, tapınma nokta ve alanları olmalıdır. Kazı çalışmaları sırasında ele geçirilen ve üzerinde“Artemis için” yazısı bulunan bir kâse parçası, en azından Artemis kültünün tepe üzerindeki varlığına işaret etmektedir. (4)
Bugün için yeterli arkeolojik belgelere sahip olunmasa da Kadifekale üzerindeki ilk faaliyetlerin Myken dönemine, 2. bin yıllarının sonuna kadar gittiği, ancak MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak bölgede yaklaşık 200 yıl süren Pers iktidarının uzantısı olarak bir gözetleme kalesi veya kulesinin olabileceği değerlendirilmektedir. Nitekim benzer konumdaki çevre tepeler üzerinde, kuzeyde Adatepe, doğuda örneğin Belkahve'de Pers Dönemi’nde aktif olarak kullanılmış olan kaleler bulunmaktadır. Bugün için askeri dahi olsa bir yapı kalıntısına ulaşılmamış olsa da tepenin aktif kullanımının olabileceğini gösteren Smyrna'nın resmi kuruluş tarihinden önceye ait seramik örnekleri ele geçmiştir. (5)
Sadece erken seramik örnekleri değil aynı zamanda ele geçen MÖ 8. ile 4. yüzyıl arasına tarihlendirilen ok uçları kentin kuruluşundan önceye ilişkin Kadifekale’nin kale veya kule şeklinde bir yapı ile savunma amaçlı olarak kullanıldığına işaret etmektedir. (6)
Kadifekale’nin güney, doğu ve kuzey surunun önemli bir kısmı bugün ayakta değildir. Ancak batı yönelimli sur bölümü çeşitli zamanlarda yapılan restorasyon çalışmaları sayesinde daha şanslıdır. Kalenin güney yönelimli sur hattı üzerinde son yıllarda yapılan kazı çalışmaları ile Büyük İskender’in Smyrna’yı ele geçirmesinden sonra Bayraklı’daki eski Smyrna’nın Kadifekale ve eteklerine taşınması sırasında inşa edilen ilk sur kalıntılarına ulaşılmıştır. Kentin buraya taşınmasının Büyük İskender’in komutanları Antigonos Monophtalmos ve Lysimakhos zamanında gerçekleşmişti. Söz konusu Hellenistik sur hem akropol tepesini hem de şehrin tüm yerleşik alanını çevreliyordu. Akropolü çevreleyen yaklaşık 3 m kalınlığındaki sur doğrudan andezit anakaya üzerine inşa edilmiştir. Surun iç ve dış cepheleri bosajlı bloklarla örülmüş ve iç kısmı moloz taş ile dolgulanmış, dörtgen ve yuvarlak kuleler ile güçlendirilmişti.
(7)
Kadifekale'de yaklaşık 600 x 210 m karelik bir alanı çevreleyen Hellenistik sur ilk inşa tarihinden itibaren kısmen veya tümüyle Osmanlı Dönemi'ne kadar değişik dönemlerde onarım ve eklentilerle elden geçirilmiştir. Özellikle Augustus’un MÖ 27 yılında Roma’nın ilk imparatoru olmasından sonraki 200 yıldan daha fazla bir süre Pax Romana adı verilen Roma Barışı zamanında Roma İmparatorluğu’nun sınır eyaletleri hariç tüm diğer coğrafyalarında huzur ve refah süreci yaşanmış, kentlerde surlar ihmal edilmiş, hatta kentler surların dışına taşmıştı. Bu dönemde şehir surları gibi Kadifekale’deki sur da ihmal edilmiş görünmektedir.
Kadifekale’de ele geçirilen sikke buluntularından da anlaşılacağı üzere Geç Roma Dönemi'nde, MS 3. yüzyılda surun onarıldığı, en geç 7. yüzyıla kadar kullanıldığı ve bu yüzyılın ilk yarısında kale ve kent surunun Arap saldırılarına karşı yeniden gözden geçirildiği değerlendirilmektedir. Kadifekale’de, 8. ve 9. yüzyıllara ilişkin bilgi ve buluntular ise sessizlik içindedir. (8)
Buna karşın 10. yüzyıldan itibaren Kadifekale’nin kentin yaşamında yeniden gündeme geldiği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede 1080- 1096 yıllarında İzmir’deki ilk Türk egemenliğini kuran Çaka Bey zamanında da Smyrna’nın Kadifekale ve kent surları ayakta olmalıdır. Bizans İmparatoru Andronikos I Komnenos ile birlikte başlayan Bizans’daki taht kavgaları sırasında 1204’de 4. kez yola çıkan Haçlılar Kudüs’e gitmek yerine İstanbul’a yönelerek kenti ele geçirip yağmalamışlardı. İstanbul’da Haçlılar bir devlet kurarken, Bizans Devleti’ni ayakta tutmaya çalışan ve Konstantinopolis’i terk etmek zorunda kalan Laskarislerden Theodoros I Laskaris, İznik merkezli olarak elli yıldan fazla bir süre Batı Anadolu’da ve Smyrna’da devletin etkin olmasını sağladı. Özellikle Ioannes III Dukas Vatatzes (1222-1254) zamanında Smyrna yakınındaki Nymphaion (Kemalpaşa) İznik-Bizans Devleti’nin saray yapısına ev sahipliği yaparken, Smyrna, en önemli ticaret ve askeri limanı haline geldi.
Laskarisler zamanında Smyrna’nın savunmasını güçlendirmek için kent suru ile birlikte Kadifekale’nin de esaslı bir onarımdan geçirildiği anlaşılmaktadır. Yıkılmış veya hasarlı sur parçaları onarılmış, kuleler yenilenmiş ve yenileri eklenmiştir. Kale içinde ise yine bugün dahi görülebilen ve iyi durumda korunmuş olan bir sarnıç yapısı (daha fazla sayıda sarnıç olduğu sanılmaktadır) inşa edilmişti. (9) Yine bu dönemde Kadifekale’de bir kilise (olasılıkla Hagios Demetrios Kilisesi) de bulunuyordu. Güçlendirilmiş surları, ibadet yapıları ve sarnıçları ile hem güvenlik hem de diğer temel ihtiyaçlara yönelik inşaat faaliyetleri kale içinde sivil unsurların ve nüfusun artmasını sağlamış, böylece Kadifekale bir anlamda kale kent haline dönüşmüştür. Kale, bu tarihte 28 kuleli ve kapılı idi. (10)
Kalenin kuzeybatı köşesi de hem kaledeki sivil halkın hem de aşağı şehrin güvenliğine katkıda bulunacak bir hisara dönüştürülmüştü. Aslında alınan tüm tedbirler Batı Anadolu’ya doğru yönelen Türk tehlikesine karşı idi. Bir süre sonra Kadifekale 1317’de Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından ele geçirilecektir.
Kadifekale’ye ait en yakın konumlanmış anıtsal yapılardan biri kuzeybatı yamaçta yer alan Smyrna Tiyatrosu’dur. (11) Son yıllarda gerçekleştirilen kazılar tiyatronun Kadifekale’nin eteklerinde görülen toprak kaymalarından etkilenmeyen birkaç noktadan biri üzerinde inşa edildiğini göstermiştir. Dönemin şehir plancıları tiyatronun yerini düşünürlerken bu noktada yer alan andezit anakayayı hem zemin statiği hem de yapı malzemesi bakımından avantaj sağlayacağı değerlendirmiş olmalıdırlar. Bu noktanın seçilmesinde bir diğer kriter tüm antik kente ve körfeze hâkim bir yer olması olmalıdır. Antik kentin düzenli planına uygun olarak inşa edilen Smyrna Tiyatrosu’na ilişkin ilk somut bilgilere Vitruvius’un De Architectura adlı eserinde ulaşılmaktadır. Vitruvius (V.IX.1), Smyrna Tiyatrosu’nun skene (sahne binası) binasının hemen karşısında/yakınında Venüs/Aphrodite Stratonikis Tapınağı'nın bir portikosunun veya Stratonikeion adı verilen bağımsız bir portikonun bulunduğunu not etmektedir. Vitruvius, portikonun tiyatroya yakın bir yerde bulunmasını överek bu proje nedeniyle Smyrna'yı iyi mimarlara sahip kentlerden biri olarak değerlendirilen diğer kentlere örnek olarak gösterir.
Tiyatronun varlığına ilişkin MÖ 3. Yüzyıla kadar inen belirgin kanıtlardan yoksun olmamıza karşın, bu yüzyılda tiyatro için seçilen noktada etkinliklerin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Belki de ahşap bir skene ve yine ahşap oturma sıralarının bu ihtiyaca yardımcı olduğunu söylememiz mümkündür. Suriye Kralı Antiokhos II’nin annesi Stratonike’yi Tanrıça Aphrodite ile eşleştiren Aphrodite Stratonikis tapınımının varlığı MÖ 3. yüzyılın ortalarını işaret etmesi tiyatro için düşünülen yerin de etkinliklere en geç bu tarihten itibaren ev sahipliği yaptığını değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Tiyatro kazılarında ele geçen seramik buluntular ile henüz yayınlanmamış olan tiyatro alanının etkinliklere açık olduğuna işaret etmektedir. Bununla birlikte henüz yayınlanmamış olan bir Seleukos sikkesi ile iki adet Kyme sikkesi bu alandaki etkinliklerin süregittiğinin diğer izleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hellenistik Dönem boyunca tiyatroların giderek ahşap bir yapı olmaktan taş yapılara dönüştüğü bir zaman olarak kabul edilir. Bu süreçte taşa dönüşen ilk tiyatrolar için sağlam bir zemin üzerine 2 katlı bir sahne binası ve oturma sıralarının yamaca yaslandığı tek veya çift kademeli oturma bölümlü olan tiyatrolar için genel şemayı oluştururdu. Yamaca yaslanma hem maliyetleri azaltmakta hem de mühendislik olarak da dönemin inşaat teknolojisi için uygundu.
Bazı mimari izler, sikke ve seramik bulgular taştan yapılmış tiyatronun inşasını Pergamon Krallığı zamanını, MÖ. 2. yüzyılın ilk yarısını işaret etmektedir. Tiyatronun taş bir yapıya dönüştüğünü MÖ. 2. yüzyılın sonuna ait bir anekdot destek vermektedir. Afrika fatihi olarak bilinen Romalı General ve Senatör Q. Caecilius Metellus Numidicus Roma Senatosu’nun aldığı tarım politikalarına ilişkin karara karşı çıkması üzerine, MÖ. 100'de senatörlüğü düşürülerek Rhodos'a sürgüne gönderilmişti. Senatör ertesi yıl geri çağrıldığında Smyrna Tiyatrosu'nda temsil izlerken haberciler onu bulmuştu ve temsil bitinceye kadar affedildiğine ilişkin mektubu açmamıştı. (12) Eğer bu bilgi doğruysa MÖ. 100 civarında Smyrna Tiyatrosu etkinliklere açıktı ve en geç bu tarihte bize tiyatronun taş bir yapı haline dönüştüğünü işaret etmektedir. Bu tarihte tiyatro iki katlı sahne binası, tek kademeli oturma bölümü ile oldukça basit bir forma sahip olmalıdır.
Smyrna’yı MÖ 1. yüzyılın sonunda ilk tanımlayanlardan biri olan (Coğrafyacı) Strabon (XVI, 37) kentin "bir parçası tepededir ve surla çevrilidir, fakat büyük kısmı ovada limanın, Metroon'un ve Gymnasion'un yakınındadır" şeklinde tanımlayacak ancak tiyatrodan bahsetmeyecektir. MÖ 29 yılında Roma coğrafyasında Cumhuriyet yönetiminin yerine imparatorluk yönetim sisteminin başlaması ile birlikte ilerleyen süreçte Smyrna Tiyatrosu'na müdahale edilip edilmediğine ilişkin kanıtlardan henüz yoksunuz. Ancak bu dönemde İmparator Claudius zamanındaki bir deprem sonrasında onarım geçirdiği değerlendirilmektedir.
Halen devam eden kazı ve araştırmalar şimdilik göstermektedir ki, tiyatronun ilk inşasından sonraki en büyük inşai faaliyet İmparator Traianus (MS 98-117) ve Hadrianus (MS 117-138) zamanında gerçekleşmişti. Nitekim bu tarihlerde proskene arkasında iki kat halinde sahne binası yükselmişti. (13) Ele geçen mimari ve plastik eserlerden sahnenin cephesinin biri teatral masklardan, diğeri insan boyutunda Dionizyak figürler içeren kabartmalı iki frizin bulunduğu, korinth başlıklı sütunlarla vurgulanan ve içlerinde kolosal heykellerin bulunduğu aedicula ve nişler ile zenginleştirilmiş bir cephe tasarımına sahip olduğu anlaşılmaktadır. Sahne Binası’nın M6 Mekanı’nda bir blok üzerinde yer alan, Bassos ve Selanikli Gençler’den bahseden bir yazıt da bu sürece ait olabilir görünmektedir. (14)
Sahne binası kazıları epigrafik bulgular bakımından da giderek artan sayıları ile tiyatro hakkında çeşitli bilgiler edinmemize imkân vermektedir. İmparator Hadrianus zamanına tarihlendirilen yazıtlardan birinde Smyrna’daki imparatorluk tapınaklarının başrahibi olan Marcus Claudius Proklos’un şehir adına Tanrılar ve İmparatorlara adak olarak bir çeşmenin tamiratını yaptırdığını kaydetmektedir. 15 Arkeolojik olarak henüz ispatlanmış olmasa da bu çeşmenin tiyatronun hemen bitişiğinde veya çok yakınında olmalıdır. Yazıtta ayrıca, Proklos’un müteahhitliğini yaptığı G(K)aleonterion Hydates adındaki bir su kanalının ya da bir su kemerinin de adı geçmektedir. Bu suyolu kuşkusuz kentin sikkelerinde bir tanrı olarak tasvir edilmiş Kaleon (Yeşildere) ile bağlantılı olmalıdır. Tiyatronun yanında ve yakınındaki bir çeşmenin varlığına işaret eden bu yazıt Smyrna Tiyatrosu'nun bulunduğu mevkide yukarıda da işaret edildiği gibi Aphrodite Stratonikis Tapınağı veya portikosunun yanısıra bir Nymphaionun da bu alandaki kentsel peyzaja eklenmesi gerektiğini göstermektedir.
Smyrna Tiyatrosu bu süreçte pek çok Pagan etkinliğe ev sahipliği yapmıştır. Hıristiyani kaynaklardan öğrendiğimize göre, etkinliklerden birinde Hz. İsa'ya dua edildiğini, Pionios’a atfedilen Polykarpos’un Yaşamı (XXVIII 3 vd.) metnine göre, Antoninus Pius zamanında kentteki bir kuraklık zamanında, Magistratlar (Yüksek rütbeli bürokratlar) Smyrna Tiyatrosu'nda Halk Meclisi toplantısı düzenlediklerinde, bu tarihte Smyrna’daki Hıristiyan topluluğunun lideri ve İzmir’deki ilk din şehidi olan Aziz Polykarpos’tan kendi tanrısına (Hz. İsa’ya) dua etmelerini istemişlerdi. Kendisi, bu kıtlık dönemi Tanrı’nın taktiri ise sona erdirilmesinin mümkün olmayacağını söylemiş, ancak yine de dindaşları ile birlikte dua etmeyi kabul etmiştir. Aktarılan bilgiye göre, topluca dua edilmesinin ardından yağmur yağmıştı. (16)
(Sayfa 9)
.....
.....
Kaynak:
📖 'İzmir’in Antik Çağdaki Akropol Tepesi Kadifekale ve Hava Şehitliği Mevkinde Ele Geçen
Arkeolojik Buluntuları Üzerine Bir Değerlendirme'
Smyrna History & Archaeology by Akın Ersoy ✍️