Neo-liberalizmekarşı İspanya'da başlayan muhalif politik harekete “Indignados” (Öfkeliler)adı verildi. (Ki bu muhalif hareket, Gezi Direnişigibi dünyada birçok eyleme öncü oldu.)
Tarih: 11 Mart 2014.
Muhalif “Indignados” hareketi “öfkeyi” siyasi harekete dönüştürdü parti kurdu: “Podemos” (Yapabiliriz)
İlk gün 100 bin kişi üye oldu. Bugün üye sayısı yarım milyonu aştı. 2015-2019 yılları arasında yapılan üç genel seçimdeoylarını sürekli artırdı. Son seçimde yüzde 14.3oy aldı.
Podemos'un başında siyaset bilimcibir akademisyen var; 41 yaşındaki Pablo Iglesias.
Annesi,sendika avukatı…
Babası,tarih öğretmeni; Fransa'daki 68 Kuşağı eylemlerinden etkilenerek kurulan Devrimci Antifaşist Yurtsever Cephe (FRAP) üyesi.
Dedesi,faşist Franco'nun ölüme mahkum ettiği İspanyol Sosyalist İşçi Parti (PSOE) üyesiydi.
Pablo Iglesias, 21 yaşında İspanya Komünist Gençlik Birliği(UJCE) üyesi oldu.
Podemos lideri Iglesias, gerek makalelerinde, gerekse konuşmalarında sık sık bir kişiden alıntı yapıyor: İtalyan Marksist Antonio Gramsci(1891-1937).
Niye?
Gramsci ne demişti?
HALKLA KUCAKLAŞMAK
Pablo Iglesias, kaleme aldığı “Mevzi Savaşı ve Politik Strateji” başlıklı son makalesinde yine Gramsci'den alıntı yaptı. Ondan farklı toplumsal katmanlar tarafından kabul gören “hegemonik söylemler” yaratmanın, stratejik önemini kavrayan ilk kişi olarak bahsetti.
Gramsci, “hegemonya” tartışmasını, sistem karşıtı mücadelelerin farklı zamanlarda, farklı biçimleraldığı fikri üzerine kurdu.
Gramsci, solcuların ülkelerindeki mücadeleyi nasıl yürütmeleri konusunda önemli tezlerortaya attı; kavramlar üretti. Yanıtını aradığı şuydu; güçlü örgütlü yapı ve kitle desteğine rağmen sol partiler Avrupa'da neden yenilgiye uğradı?
Ona göre faşizm;toplumdaki yerleşik milli gelenekleri,geçmişten gelen dini- kültürel kurum ilişkilerini kullanarak yoksulların desteğinialıyordu.
“Bu sebeple” dedi Gramsci; solcular, sadece emek-sermaye davasına kilitlenip kalmamalı, yığınların milli kültüreltaleplerine de sahip çıkmalı…
Halk içinde destek- rıza yaratarak politikalarına meşruiyet kazandıran faşist ülkelerde mücadelenin esas yöntemi; halkla ortak hareket ederek bilinçleri değiştirerek yığınları kazanmak olmalı…
Gramsci, entelektüel ve ahlaki önderliği ele geçirmenin önemini belirtti. Evet, farklı güçlerle ittifak ve uzlaşmalar gerçekleştirmek için sol kendi dışına çıkmalıydı. O, bu sosyal güçlerin birliğine -Fransız filozof Georges Sorel'den aldığı kavramla– “tarihsel blok'” dedi.
Rızanın altyapısını oluşturan/halk içinde kök salan bu mücadeleye “mevzi savaşı” adını verdi.
Gelelim bu uzun girişi neden yaptığım konusuna:
KIRIK PUSULA
Emperyalist baskı karşısında…
“Türkiye ittifakı desteklenmelidir” dedim.
Yer yerinden oynadı. Ah bu seçkinci kibirli kafalar; kaç seçimi kaybettirdiler böyle? Daha dün Ekrem İmamoğlu'na bile dudak bükmediler mi?
Bak arkadaş!
O mevziye gireceksin!
Mevziye girmek, siyasi olarak geri tutum almak, esas davayıgözden kaçırmak değildir. Emperyalizme karşı açılan mevzide halkla buluşup, onları saflara kazanmaktır.
Söylesene…
O, ortak ruh halini paylaşmadan/kader birliği yapmadan halkın güvenini nasıl kazanabilirsin? Ve zaten hep bundan kaybetmiyor muyuz?
Bunca yıldır savunduğun bedeller ödediğin anti emperyalist çizginden, “kimi kişi-kişiler geldi” diye vaz mı geçeceksin? Aksine tüm toplumsal güçlerle birleşeceksin. Her türlü sorumluluğu alıp Türkiye'yi savunacaksın…
Sahi…
“Tarihsel blok” partiye-iktidara “katılmak” değil; “ortak faydada” buluşmak değil mi? Politik mevziler-ittifaklar “kişi” ile değil; halk ile kurulmaz mı?
Hiç durağan olmayan siyaset, “somut durumun somut tahlilini yapmak” değil mi?
Pusulanı mı, kılavuzunu mu kaybettin?
Emperyalist kıskacı görmezden gelip, “Türkiye İttifakına” dudak bükerek millet ile kucaklaşma sağlanabilir mi? Görmüyor musun; kendini beğenmiş kafalar “bizi” kaç yıldır mevzisiz bırakıyor?
Sürekli “ama Erdoğan” diyerek yığınları kazanabilir misin?
Evet arkadaş…
Entelektüel birikime ihtiyacımız var.
Siyasal stratejiyeihtiyacımız var.
Politik taktiğe ihtiyacımız var.
Kırık pusula hep yanlış yola sürükler.
Klavye oyuncağı değil bu işler…
Tarih: 11 Mart 2014.
Muhalif “Indignados” hareketi “öfkeyi” siyasi harekete dönüştürdü parti kurdu: “Podemos” (Yapabiliriz)
İlk gün 100 bin kişi üye oldu. Bugün üye sayısı yarım milyonu aştı. 2015-2019 yılları arasında yapılan üç genel seçimdeoylarını sürekli artırdı. Son seçimde yüzde 14.3oy aldı.
Podemos'un başında siyaset bilimcibir akademisyen var; 41 yaşındaki Pablo Iglesias.
Annesi,sendika avukatı…
Babası,tarih öğretmeni; Fransa'daki 68 Kuşağı eylemlerinden etkilenerek kurulan Devrimci Antifaşist Yurtsever Cephe (FRAP) üyesi.
Dedesi,faşist Franco'nun ölüme mahkum ettiği İspanyol Sosyalist İşçi Parti (PSOE) üyesiydi.
Pablo Iglesias, 21 yaşında İspanya Komünist Gençlik Birliği(UJCE) üyesi oldu.
Podemos lideri Iglesias, gerek makalelerinde, gerekse konuşmalarında sık sık bir kişiden alıntı yapıyor: İtalyan Marksist Antonio Gramsci(1891-1937).
Niye?
Gramsci ne demişti?
HALKLA KUCAKLAŞMAK
Pablo Iglesias, kaleme aldığı “Mevzi Savaşı ve Politik Strateji” başlıklı son makalesinde yine Gramsci'den alıntı yaptı. Ondan farklı toplumsal katmanlar tarafından kabul gören “hegemonik söylemler” yaratmanın, stratejik önemini kavrayan ilk kişi olarak bahsetti.
Gramsci, “hegemonya” tartışmasını, sistem karşıtı mücadelelerin farklı zamanlarda, farklı biçimleraldığı fikri üzerine kurdu.
Gramsci, solcuların ülkelerindeki mücadeleyi nasıl yürütmeleri konusunda önemli tezlerortaya attı; kavramlar üretti. Yanıtını aradığı şuydu; güçlü örgütlü yapı ve kitle desteğine rağmen sol partiler Avrupa'da neden yenilgiye uğradı?
Ona göre faşizm;toplumdaki yerleşik milli gelenekleri,geçmişten gelen dini- kültürel kurum ilişkilerini kullanarak yoksulların desteğinialıyordu.
“Bu sebeple” dedi Gramsci; solcular, sadece emek-sermaye davasına kilitlenip kalmamalı, yığınların milli kültüreltaleplerine de sahip çıkmalı…
Halk içinde destek- rıza yaratarak politikalarına meşruiyet kazandıran faşist ülkelerde mücadelenin esas yöntemi; halkla ortak hareket ederek bilinçleri değiştirerek yığınları kazanmak olmalı…
Gramsci, entelektüel ve ahlaki önderliği ele geçirmenin önemini belirtti. Evet, farklı güçlerle ittifak ve uzlaşmalar gerçekleştirmek için sol kendi dışına çıkmalıydı. O, bu sosyal güçlerin birliğine -Fransız filozof Georges Sorel'den aldığı kavramla– “tarihsel blok'” dedi.
Rızanın altyapısını oluşturan/halk içinde kök salan bu mücadeleye “mevzi savaşı” adını verdi.
Gelelim bu uzun girişi neden yaptığım konusuna:
KIRIK PUSULA
Emperyalist baskı karşısında…
“Türkiye ittifakı desteklenmelidir” dedim.
Yer yerinden oynadı. Ah bu seçkinci kibirli kafalar; kaç seçimi kaybettirdiler böyle? Daha dün Ekrem İmamoğlu'na bile dudak bükmediler mi?
Bak arkadaş!
O mevziye gireceksin!
Mevziye girmek, siyasi olarak geri tutum almak, esas davayıgözden kaçırmak değildir. Emperyalizme karşı açılan mevzide halkla buluşup, onları saflara kazanmaktır.
Söylesene…
O, ortak ruh halini paylaşmadan/kader birliği yapmadan halkın güvenini nasıl kazanabilirsin? Ve zaten hep bundan kaybetmiyor muyuz?
Bunca yıldır savunduğun bedeller ödediğin anti emperyalist çizginden, “kimi kişi-kişiler geldi” diye vaz mı geçeceksin? Aksine tüm toplumsal güçlerle birleşeceksin. Her türlü sorumluluğu alıp Türkiye'yi savunacaksın…
Sahi…
“Tarihsel blok” partiye-iktidara “katılmak” değil; “ortak faydada” buluşmak değil mi? Politik mevziler-ittifaklar “kişi” ile değil; halk ile kurulmaz mı?
Hiç durağan olmayan siyaset, “somut durumun somut tahlilini yapmak” değil mi?
Pusulanı mı, kılavuzunu mu kaybettin?
Emperyalist kıskacı görmezden gelip, “Türkiye İttifakına” dudak bükerek millet ile kucaklaşma sağlanabilir mi? Görmüyor musun; kendini beğenmiş kafalar “bizi” kaç yıldır mevzisiz bırakıyor?
Sürekli “ama Erdoğan” diyerek yığınları kazanabilir misin?
Evet arkadaş…
Entelektüel birikime ihtiyacımız var.
Siyasal stratejiyeihtiyacımız var.
Politik taktiğe ihtiyacımız var.
Kırık pusula hep yanlış yola sürükler.
Klavye oyuncağı değil bu işler…