20200601

✍️ İstanbul'un Fethi Zorla mı Gönülle mi?

FETİH ZORLA MI? GÖNÜLLE Mİ? 

Bizzat İstanbul'un Fethine yakından bakalım. Orada Hıristiyan, Müslüman bütün geniş halk yığınlarının, adeta farkına varmadan, hatta belki istemeyerek elbirliği ettikleri görülür. Fetih açılmak manasına gelince: İstanbul'un açılışı hem içeriden, hem dışarıdan olmuştur. İstanbul'un kapıları, dışarıdan alelumum [genel olarak] Türkler ve Müslümanlar, içeridense Hıristiyanlar ve Museviler eliyle açılmıştır. 

Bu gerçeği bize en iyi anlatan Osmanlı belgesi, Fetva derecesinde yetkili bir hükümdür. Hicri 945, Miladi 1538 yılında, yani fetihten 75 yıl sonra, Kanuni Süleyman zamanında ortaya nazik bir dava çıkıyor: 

İstanbul zorla mı alındı? Barışla mı? 

Gerek İslam, gerekse genel olarak göçebe geleneğinde bir şehir, ya zorla (anveten) yahut barışla (sulhen) ele geçirilir. (Anveten) yani zorla zaptedilen şehirde bütün başka din mensupları kılıçtan geçirilir veya köle gibi satılır; yabancı din mabetleri yok edilir. 

Halbuki fetihten sonraki İstanbul'da, Hıristiyanlarla Yahudiler tamamen hür yaşıyorlardı, kiliselerle havralar ayakta duruyordu. Neden İstanbul'daki gayri müslim mabetleri yıkılmıyor? Neden Müslüman olmayanlar köle edilmiyor? Kanuni devrinde bu sorular zihinleri öylesine tutuşturmuş ki, alevler meşihat [şeyhülislamlık makamı ] saçağına kadar yükselmiş. Ve bunun üzerine, Padişahların bile önünde eğildikleri fetva yoluna gidilmiş. İnkılap müzesinin 88 numarasında kayıtlı: "Kanun-u muteber der-zaman-ı Süley- man" [Süleyman zamanında yürürlükte olan yasa] elyazması (Kaleme alınışı: Hicri 988, Miladi 1580), Ebussuud'un şu fetvasını tespit ediyor: 

"MESAİLİ ŞETİY (AYRIŞIK MESELELER): Merhum Sultan Mehmet Han Mahmiye'i İSTANBUL [İstanbul Büyük Şehri] ve etrafındaki KARİYELERİ [köyleri] anveten fetheylemiştir.  
ELCEVAP: "Maruf olan [bilinen] anveten fetihdir. Ama, kenaisi-i kadime hali üzere ipka olunmak [kiliselerin eski haliyle yerinde bırakılması] sulhen fethe delalet eder. Senei Hams ve Erbain ye Tis'a mie [Dokuz yüz kırk beş yılı] tarihinde bu husus teftiş olunmuştur [araştırılmıştır]. 110 yaşında bir kimesne ile 130 yaşında bir kimesne bulunup Yahudi ve Nasara [Hıristiyan] topluluğu, el altından Sultan Mehemmet Han ile ittifak edip Tekfure, Nusret [yardım] itmiyicek olup, Sultan Mehemmet dahi anları sebyetmeyip [esir almayıp] malları üzerinde mukarrer idicek [karar verecek] olup, bu veçhile [yolla] fetih oldu deyu müfettiş muhzirinde şehadet [tanıklık] idüp, bu şehadet ile kenais-i kadime [eski kiliseler] hali üzere kalmıştır. 
Ketebehu [yazan] Ebussuud." 
Demek, İstanbul yanlız Müslümanın zoru ile değil, aynı zamanda Hıristiyan halkın gönlü ile fethedilmiştir. 

Filhakika, Fatih devrinin Türkleri, zamanımızın Atom bombası kadar müthiş görünecek, yeni teknik keşiflerle İstanbul surları önüne gelmişlerdi. Macar mültecisi Urban, o zamana kadar görülmedik topu dökmüştü. 60 öküzle ve iki bin insanla iki ayda Edirne'den İstanbul'a gelen bu topun çevresi 9, çapı 3 kademdi [yaklaşık 33 cm'lik uzunluk ölçüsü], yarım arşın, normal bir ayak boyu. (Yaklaşık 37.5 cm)], sesi 30 milden işitiliyordu. 1200 okka çeken granit güllesi bir mil uzağa düşüp, 6 kadem derinliğinde toprağa gömülüyordu. 

Fakat, bazı manidar noktaları unutmayalım: 1- Macar Urban, ilkin Bizans hizmetinde idi. Osmanlılar, onu Bizans'tan kendilerine çekmeyi bildiler. Çünkü, terakki [ilerleme] beri taraftaydı. Bizans geriliğe batmıştı. 2- "Rumların da topları vardı." (Ahmet Refik, "Bizans önünde Türkler", s. 402) "Yalnız cephaneliklerde barut azdı" (age); ve Bizans topları, kullanılması pek becerilemediği için geri teperken kendi surlarına zarar veriyordu. Demek Bizans'ta eksik olan top değil, insan imanı idi. 3- Nihayet, bütün dehşetine rağmen Urban'ın "Şahi" adlı topu, Bizans'ı fetheden şey olmadı. "Bir gün patladı. Mucidini de, zabitlerini de öldürdü". (Ahmet Refik, age, s. 402) 

Alıntı/Kaynak:
'Fetih ve Medeniyet'
Dr. Hikmet Kıvılcımlı