Anlaşmaya tepki gösteren eski Yunan Bakan Kotzias şöyle diyor:
"Bu anlaşmada adalara sınırlı bir nüfuz alanı bırakılmış. Hiçbir şey alınmadan hakimiyet verilmiş. Çeyiz olarak haklarımızı vermek için hiçbir neden yok. Bu anlaşma Yunanistan'ın bölgedeki pozisyonunu baltalıyor."
Yani Yunanistan, tüm adalarının tam etkiye sahip olduğu yönündeki tezini kendi eliyle çürüttü. Bir nevi ayağına sıktı. Ege ve Doğu Akdeniz'deki benzer iddialarına karşı tezlere zemin hazırladı. Bunun bizim için önemine gelmeden önce Yunanistan'ın planlarını kısaca anlayalım.
Atina öncelikle Arnavutluk'la anlaşabileceğini düşünüyor. 2009'da bir anlaşma yapılmış, fakat 6 ay sonra Arnavutluk tarafından bozulmuş. NATO'ya girmek isteyen Arnavutluk, Yunan vetosunu kaldırmak için Atina'yı yemiş. Sonra da anlaşmayı iptal etmiş. Yani Atina eli boş dönecek.
Yunanların 2. hedefi Mısır'la anlaşmak. Bunun için Girit, Kerpe, Kaşot, Rodos hattını esas alarak anlaşma yapmak istiyorlar. Mısırlılar itiraz ediyor. Yunanistan sırf Türkiye-Libya anlaşmasını bozmak için bu hattan vazgeçerse, varlığını inkar edecek. Yani yine boş dönecekler.
Yunanistan'ın üçüncü hedefi ise GKRY ile bir anlaşma imzalamak. Ama bunun için de önce Mısır'la anlaşmaları ve Girit-Meis hattını çizmeleri gerekiyor. Eller bir kez daha boş.
Peki bu tezin Türkiye için ne önemi var? En basitinden Yunanistan, Kaş'ın 2 km uzağındaki Meis Adası'na tam etki tanıyarak, Türkiye'nin 100 bin kilometrekarelik deniz yetki alanına konmak istiyor. Peki İtalya anlaşmasıyla bu konu kapanır mı? İşte o kadar basit değil.
BMDHS, ters tarafta kalan adaların kıta sahanlığını karasuları ile sınırlıyor. Türkiye'nin en büyük dayanağı bu madde, ama içtihatta ters tarafta kalan adalara da deniz yetki alanı verilen bazı örnekler var. O zaman tezimizi kuvvetlendirmemiz gerekiyor.
Yunanistan'ın resmi tezine göre Meis Adası, Karaada ve Fener Adası bir takımada oluşturuyor. Takımadaların hukuki statüsü farklı tanımlanmış, MEB'e sahip olabiliyorlar. Ama önce bunların birer ada olması gerekiyor. Onun da bir tanımlaması var.
BMDHS'nin 121/3 maddesi, kaya statüsündeki yerlerin MEB ve kıta sahanlığı üretemeyeceklerini söylüyor. Ada olabilmesi için yerleşik bir halkın bulunması ve kendi ekonomisini üretmesi gerekiyor. Bunun için Yunanistan iskan politikası başlatarak bu adalara insan yerleştiriyor.
Fakat bu da nafile bir çaba. Güney Çin Denizi'nin Tahkimi Davası'nda Hakem Mahkemesi, aslolanın adanın modifikasyondan önceki doğal ve çıplak hali olduğunu belirtiyor. Yani Yunanistan adalara yatırımlar yaparak hayal peşinde koşuyor. static.dergipark.org.tr/article-downlo
Bu 3 ada da Yunanistan'a ters tarafta kalan adalardır, hatta kayadır, MEB ve kıtahasanlığı hakkı yoktur. Yunanistan'a ait bile değildir. Öyleyse doğru harita şudur.
Karaada, Fener Adası, hatta Girit'in bile mülkiyeti zaman içinde konuşulur. Gerisini Yunanistan düşünsün.
Fikret Kadan
Aydınlık Gazetesi