20250922

📖 Atatürk'ün Cumhuriyet Rüyasına Gölge Düşüren Yakın Arkadaşları

 

Atatürk'ün Cumhuriyet Rüyasına Gölge Düşüren Yakın Arkadaşları

Mustafa Kemal, Cumhuriyet fikrine o kadar sarılmıştı ki, arkadaşları ile sohbet ettiği her fırsatta aynı konuyu gündeme getiriyordu. Bir keresinde arkadaşlarından biri;

- "Senin bu dediklerini yapabilmek için Padişah olmak gerek." dediğinde cevabı; 

- "Yoo hayır, çok daha fazlası." olmuştu.

1) Mustafa Kemal, sık sık oyun haline getirdiği Cumhuriyetçiliği oynuyor gibiydi... Kendi kafasında değerlendirdiği arkadaşlarına görevler verip bakanlıklara tayin ediyordu. Bu oyunlarda bir arkadaşını Maliye Bakanı yaparken, diğerine Dış İşleri görevini veriyor, bir başkasını Başbakan yapıyordu. Bunu açık açık arkadaşlarına da söylemekten çekinmiyordu. Bu davranışlarını şaşkınlıkla izleyen arkadaşları ise; "Hadi bizler bakan olduk, peki sen ne olacaksın?" diye soruyorlardı. Mustafa Kemal; "Sizleri o görevlere getiren kişi olacağım, yani Cumhurbaşkanı" diye cevapladığında sene 1908'di...

2) Yakın arkadaşlarının çoğu, onun gibi entelektüel olamadıkları için onun bu davranışlarını tuhaf karşılıyorlardı. Cumhuriyet, ağızlarda olan bir kelimeydi sadece... Hiçbir yönetim şekli saltanat ya da padişahın yerini alamazdı onlar için... Padişah kötü olabilirdi ama Padişahlık Sistemi ve Hilafetin dokunulamaz bir makam olduğunu düşünüyorlardı.

3) Yıl 1922 ve henüz Cumhuriyet ilan edilmemişti. Mustafa Kemal ve dört arkadaşı Kazım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Rauf Orbay hep beraber Refet Bele'nin bağ evinde toplanmışlardı. Daha yemeğe başlamadan Rauf Orbay doğrudan söze girdi:

– "Kemal, bu yemeği biz veriyor gibi görünmesine rağmen aslında yemeği vermemizi bizden isteyen Meclistir; kardeşim, Meclis senden korkuyor."

– "Nasıl yani? Meclis benden neden korkuyor?"

– "Meclis, saltanat makamının belki de hilafetin ortadan kaldırılması görüşünün benimsenmiş olduğu endişesiyle üzgündür. Senin Cumhuriyeti kurmak istemenden korkuyor."

– "Ne demek o? Bu korku nereden geliyor?"

– "Orasını bilmem ama evlerde toplantı yapıyorlar. Bu toplantılarda ne kararlar alıyorlarsa ertesi gün mecliste gelip bunları konuşuyorlar. Sen sinirlisin diye sana hiç gelmiyorlar, ben Başbakan'ım diye gelip bana söylüyorlar. O yüzden benden seni yemeğe çağırmamı ve sana durumu anlatmamı istediler. Senden ve senin ileride benimseyeceğin tutumdan şüphe etmektedirler. Bu bakımdan Meclis'e ve dolayısıyla millet ve kamuoyuna güven vermen gerektiğine inanıyorum. Yarın senin Mecliste kürsüye çıkıp milletin huzurunda Cumhuriyeti kurmayacağına, Padişah'a dokunmayacağına dair söz vermeni istiyorlar. Bu sözleri vermezsen seni Başkomutan seçmeyecekler."

4) Ankara Hükümeti'nin meclisi çelişkiler içindeydi. Bir yandan vatanın kurtulması için çalışırlarken, diğer yandan Ankara'ya ilerleyen Yunan ordusunu, Mustafa Kemal'in kışkırttığını, eğer o olmasaydı Yunan ordusunun İzmir'de kalacağını düşünüyorlardı. Madem ki Mustafa Kemal yüzünden Yunan ordusu harekete geçti, o halde bu sorunu onun halletmesi gerekiyordu. Ancak öte yandan Başkomutanlığı Mustafa Kemal'e verirlerse Padişahlığa zarar gelmesinden korkuyorlardı.

5) Mustafa Kemal, Rauf Orbay'ın bu sözlerine karşılık olarak ona bir soru yöneltir;

– "Peki Rauf, sen ne düşünüyorsun Padişah hakkında?"

– "Bir defa ben Müslümanım, o da bir halife, o taraftan ona bağlıyım. Üstelik benim babam Padişahın Baş mabeyniydi.Padişahın ekmeği benim babamın boğazındaydı, o ekmek şimdi benim gırtlağımda... Kardeşim ben yediğim ekmeğe ihanet edemem ve etmem. Dolayısıyla ben elbette Padişahlığın rejim olarak devam etmesini isterim. Kemal, biz senin arkandan geldik. Sen vatanın kurtulması adına harekete geçtin, sana hemen destek verdik. Bizim rejimle ilgili bir sorunumuz yok. Biz de bu vatanın kurtulmasından yanayız ama Padişahtan kurtulmaya değil.

Bizde milleti ve kamuoyunu elde tutmak güçtür. Bunu ancak, herkesin erişemeyeceği kadar yüksek görülmeye alışılmış bir makam sağlayabilir. O da saltanat ve hilafet makamıdır. Bu makamı ortadan kaldırıp onun yerine başka nitelikte bir makam getirmeye çalışmak felakete ve büyük acılara yol açar. Bu da asla doğru olamaz…"

Didem Yavuzyılmaz @didemyvzylmz

Alıntı: Sosyal medya


Kazak halkının cömert misafirperverliği,

Kazak halkının cömert misafirperverliği, bozkırdaki güneş ışığının sıcaklığını çağrıştırarak, başkaları için dost canlısı ve misafirperver b...