20171218

'Lozan’ı güncellemek' / Sinana Meydan

Lozan’ı güncellemek 


“Bu antlaşma (Lozan), Türk Milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması'yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zaferdir.” (Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, 1927)

.....
Lozan'ın güncellenmeye ihtiyacı var mı? Dahası Lozan güncellenebilir mi?

Bu sorulara cevap vermeden önce “Lozan nedir?” sorusuna cevap verelim.



LOZAN NEDİR?

Lozan, sadece 4 yıllık İstiklal Harbi'ni değil, 1911-1922 arasındaki 10 yıllık savaş zincirini (Trablusgarp, Balkan, I. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi) bitiren diplomatik bir zaferdir. Atatürk'ün ifadesiyle “Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zaferdir.” Gerçekten de Osmanlı'nın son 250 yılında Lozan kadar başarılı ikinci bir antlaşma daha yoktur.



Lozan, Batı karşısındaki Türk geri çekilişini Edirne önlerinde durduran, emperyalizmin bölünmüş, parçalanmış Türkiye hayalini bitiren bir antlaşmadır.

Lozan, her türlü kapitülasyonlara son vererek Türkiye'nin “tam bağımsız” bir “ulus devlet” olmasını sağlamıştır.


Lozan, önce Avrupa'dan sonra Balkanlardan atılan Türklerin, Trakya'ya ve Anadolu'ya tutunmasını sağlamıştır.




Lozan, I. Dünya Savaşı'ndan sonra imzalandığı halde 94 yıldır hâlâ geçerli olan dünyadaki tek antlaşmadır. Lozan, tarihimizde görülmedik biçimde, şimdilik 94 yıllık kesintisiz dış barış sağlamıştır. (Lozan'dan bugüne Türkiye –DP'nin, Meclis'in onayını almadan Kore'ye asker göndermesi, bir meşru müdafaa olan Kıbrıs çıkarması ve yine meşru müdafaa durumundaki bazı sınır ötesi operasyonlar hariç- hiçbir ülkeyle savaşa girmemiştir.)

Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusudur.



Türkiye'nin ulusal çıkarları açısından bugün Lozan'ı tartışmaya açmanın hiçbir mantıklı açıklaması olamaz.

“Lozan güncellenmeli mi?” sorusuna cevap vermek için Lozan'ın Türkiye açısından artılarını ve eksilerini bilmek gerekir.



LOZAN'IN ARTILARI

Lozan'la;
– Yüzyıllardır Osmanlı'yı iliklerine kadar sömüren kapitülasyonları kaldırdık. (Madde 28).
– Anadolu'nun bölünüp parçalanmasına (Ermeni ve Kürt devletlerine) izin vermedik.
– Türkiye'nin sınırlarını çizdik. (Musul ve Hatay hariç)



– Karaağaç'ı kurtardık.
– Kabotaj hakkını elde ettik.
– Savaş esirlerini kurtardık.
– Osmanlı borçlarını ödeme planını belirledik.
– Batı'nın, “Müslüman azınlık” dayatmasını reddettik.
– Patrikhane'nin siyasi ve idari yetkilerine son verdik. (Lozan'da 10 Ocak 1923 tarihli prensip kararıyla.)
– Batı'nın, Türkiye'de azınlıkları koruyacak bir kurum isteğini reddettik.
– Yabancı okulların, Türk okullarına uygulanan kanun ve yönetmeliklere tabi olmalarını sağladık. (40. Madde). Böylece yabancı okulların ayrıcalıklarına son verdik.
– Gökçeada, Bozcaada, Tavşan adaları ile Anadolu'ya 3 milden az uzaklıktaki adaların ve adacıkların hepsini aldık. (12. Madde). Ayrıca Yunanistan'a bırakılan adalarda hiçbir deniz üssü ve istihkam kurulmamasını sağladık. (13. Madde).
– Dinlere, mezheplere, kapitülasyonlara göre belirlenmiş “çok hukukluluğu” reddedip “laik hukuk”u kabul ettik.


Lozan'ın bu hükümlerinden hangisini güncelleyeceksiniz?
Mesela Batı'ya yeniden kapitülasyon mu vereceksiniz?
Anadolu'da Ermeni ve Kürt devletlerinin kurulmasını mı kabul edeceksiniz?
Yoksa Karaağaç'ı Yunanistan'a geri mi vereceksiniz?
Savaş esirlerinin ve Osmanlı borçlarının bugün neyini tartışacaksınız?
Batı'nın “Müslüman azınlık” dayatmasını mı kabul edeceksiniz?
Patrikhaneye idari ve siyasi yetkilerini geri mi vereceksiniz?
Yabancı okullara Osmanlı dönemindeki gibi ayrıcalıklar mı vereceksiniz?
Yoksa Gökçeada'dan, Bozcaada'dan veya Ege'de Yunan işgalindeki adalarımızdan mı vazgeçeceksiniz?
Yoksa laik hukuktan vazgeçip yeniden dinsel hukuka, çok hukukluluğa mı döneceksiniz?

“Lozan'ı güncelleyelim…” diyerek tartışmaya açtığınızda, imzacı ülkeler, bu isteklerden bazılarını önünüze koyabilirler. 94 yıl önce, üstelik kanla elde edilen bu kazanımları bugün tartışmaya açmanın manası nedir Allah aşkına!



LOZAN'IN EKSİLERİ

Lozan'da;
– Yunanistan'dan –Karaağaç hariç- savaş tazminatı alamadık.
– Boğazları tam olarak kontrol edemedik. Boğazların yönetimini Boğazlar Komisyonu'na bıraktık.– Batı Trakya'da ve Musul'da halk oylaması yaptırmayı kabul ettiremedik.
– Musul'u ve Adakale'yi alamadık.
– I. Dünya Savaşı öncesinde parası ödendiği halde alınamayan savaş gemilerinin parasını ve el konulan altınları geri alamadık.
– Patrikhane'yi yurtdışına çıkaramadık.
– Gökçeada, Bozcaada, Tavşan adaları ve Anadolu'ya 3 milden az uzaklıktaki adalar dışındaki diğer adaları ele geçiremedik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Lozan'ı güncelleyelim” derken herhalde bu eksikleri tamamlamaktan söz ediyor olmalı.

Tek tek gidelim:

Lozan'ı “güncelleyerek” 94 yıl sonra Yunanistan'dan savaş tazminatı mı alacaksınız? Bu mümkün müdür Allah aşkına? Eğer Lozan'la tam olarak kontrol edemediğimiz Boğazları ele geçirmeyi düşünüyorsanız çok geç kaldınız! Çünkü Atatürk, 1936'da Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle Boğazlar Komisyonu'nu kaldırıp Boğazların yönetimini tam olarak ele geçirdi.

Lozan'dan 94 yıl sonra bugün Batı Trakya'da ve Musul'da halk oylaması yapıp oraları Türkiye'ye katmayı düşünüyor olabilirsiniz! Ancak bugün pratik olarak bu ne kadar mümkündür? Ayrıca Musul'u biz Lozan'la kaybetmedik. 1918'de İngiliz işgaline uğrayan Musul'u, 5 Haziran 1926 Ankara Antlaşması'yla kaybettik. Yani “Lozan'ı güncelleyerek” Musul'u alamazsınız. Ya da Tuna Nehri üzerindeki Adakale'yi geri almak istiyor olabilirsiniz, ancak Adakale'yi geri almadan önce yurtdışındaki Türk toprağı Süleyman Şah Türbesi'ni korumanız gerekmez miydi? Yoksa I. Dünya Savaşı öncesi parasını ödediğimiz savaş gemilerinin parasını ve el konulan altınları mı isteyeceksiniz? Bu isteklerinizi 100 yıl sonra bugün İngiltere ciddiye alır mı? Yoksa Patrikhane'yi yurtdışına mı çıkaracaksınız? O zaman neden Patrikhane'nin yetkilerini artırmasına sessiz kaldınız? Ayrıca Patrikhane'yi yurtdışına çıkarmak bize ne kazandıracak?

Ya da 12 Ada'yı ve Ege adalarını geri mi isteyeceksiniz! Ama bu da mümkün değil.
Birincisi, 12 Ada 1912'deki Uşi Antlaşması'yla, 1914'teki Büyükelçiler Konferansı'yla ve 1920'deki Sevr Antlaşması'yla İtalya'ya bırakılmıştı. Ege adaları ise 1913'te Londra ve Atina antlaşmalarıyla, 1914'teki Büyükelçiler Konferansı'yla ve 1920 Sevr Antlaşması'yla Yunanistan'a bırakılmıştı. Yani 12 Ada ve Ege adalarını Lozan'dan önce kaybetmiştik. Biz Lozan'da sadece Meis Adası'nı kaybettik (Madde 15). Lozan'ın adalar konusunu tartışmaya açarsanız Sevr Antlaşması'nın 84. ve 122. maddeleriyle karşılaşacağınızdan emin olabilirsiniz. Unutmayın ki, Sevr'in bu maddeleri sadece 12 Ada ve Ege adalarını değil, Gökçeada (İmroz) ve Bozcaada'yı da Yunanistan'a bırakıyordu.
İkincisi, Lozan'da alınamayan adaları tartışmak yerine, Ege'de bugün Yunanistan'ın işgal ettiği 18 adayı ve 150'ye yakın ada, adacık ve kayalığı tartışmaya açmanız gerekmez mi?

LOZAN GÜNCELLENİR Mİ?
  • Birincisi: Bir antlaşmanın “güncellenebilmesi” için antlaşmanın metninde, eklerinde, protokollerinde ve sözleşmelerinde bu yönde bir açıklamanın olması gerekir. Örneğin, 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 28. Maddesi'nde antlaşmanın “20 yıllık” olduğu belirtilmişti. Bu süre bitiminde taraflar itiraz etmezse antlaşma devam edecekti. Taraflar itiraz ederse Montrö Boğazlar Sözleşmesi güncellenecekti. Oysaki 143 maddelik Lozan Antlaşması'nın metninde, eklerinde, protokollerinde ve sözleşmelerinde antlaşmanın belli bir süre sonra güncelleneceğine veya sona ereceğine ilişkin hiçbir hüküm yoktur. Bu nedenle Lozan güncellenemez.
  • İkincisi: Lozan Antlaşması ikili değil çoklu antlaşmadır. Şöyle ki, Lozan 2 ülkenin değil 8 ülkenin imzaladığı bir uluslararası antlaşmadır. Lozan Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti tarafından imzalanmıştır. İmzacı taraflardan birinin “Lozan'ı güncelleyelim” demesiyle Lozan güncellenemez.
  • Üçüncüsü: Lozan Antlaşması sıradan bir antlaşma değildir; şehit kanlarıyla kazanılan İstiklal Harbi'nin sonunda imzalanan barış antlaşmasıdır. Sınır çizen, devlet kuran bir antlaşmadır. Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin “kurucu” belgesidir. Lozan'ın güncellenebilmesi için Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırlarının, toprak bütünlüğünün, bağımsızlığının ve egemenliğinin tartışmaya açılması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti'nin toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını ve egemenliğini tartışmaya açmak Türkiye'ye değil, BOP doğrultusunda Ortadoğu'da haritaları yeniden çizen ABD'ye ve onun terörist taşeronlarına yarayacaktır.
  • Dördüncüsü: Türkiye “kurucu” belgesi Lozan'ı güncellemeye kalktığında Lozan'dan daha iyi bir antlaşmayla değil, güncellenmiş Sevr Antlaşması'yla karşılaşacaktır.

Lozan ne zaman mı güncellenir: 
Türkiye yeniden İstiklal Savaşı gibi büyük bir savaşa katılmak zorunda kalır. Savaşın sonucuna göre olumlu veya olumsuz biçimde Türkiye'nin sınırları değişir ve Türkiye'nin egemenlik ve bağımsızlık haklarını yeniden tanımlamak gerekir, işte Lozan o zaman güncellenir.


Atatürk'ün yöntemi

Atatürk, Lozan'ı tartışmaya açmadan, akıllı diplomasiyle, Lozan'ın eksiklerini tamamlamış, ulusal çıkarları gerçekleştirmişti.
Şöyle ki, Atatürk Türkiye'si;– 1926'da Medeni Kanun'u kabul edince
tüm yurttaşlar “eşit” ve “laik” hukuka tabi oldu. Böylece azınlıklara Lozan'da verilen özel haklar ortadan kalktı.
– 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi'yle Boğazlar üzerinde kesin egemenlik kurdu. Böylece Lozan'daki Boğazlar Komisyonu ortadan kalktı, Boğazların yönetimi Türkiye'ye geçti.
– 1939'da Hatay'ı anavatana kattı. Böylece Lozan'da anavatana katılamayan Hatay kurtarıldı.Böylece Lozan tamamlandı. Nitekim Atatürk, “Lozan, Montrö ile taçlandırılmıştır” diyor. (Cevat Abbas Gürer, Cumhuriyet, 10 Aralık 1941).
Benzer şekilde Türkiye, 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nı gerçekleştirdi.
Lafın özü; gücünüz, iradeniz ve diplomatik aklınız varsa ulusal çıkarlarınızı gerçekleştirebilirsiniz.

Lozan'ı bırak ikili antlaşmalara bak

Bence, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Lozan'ı güncelleyelim” açıklamasının ardında, siyasal İslamcıların “Lozan hezimettir” yaygarası var. Erdoğan artık bu “bayatlamış yaygaraya” itibar etmemelidir.Türkiye'nin elini zayıflatan Lozan Antlaşması değildir. Türkiye'nin elini zayıflatan Atatürk sonrasında Türkiye'nin ABD ile imzaladığı ikili bağımlılık antlaşmalarıdır. Özellikle 1950-1960 arasında Adnan Menderes'in Demokrat Partisi'nin ABD ile imzaladığı –bazıları sözlü- 55 ikili antlaşma var. Türkiye, birçoğu Meclis'in onayından geçmeyen bu ikili antlaşmalarla bağımsızlığını kaybetmiştir. Mesela Türkiye'deki Amerikan üsleri bu ikili antlaşmaların eseridir. Gerçekten Türkiye'nin ulusal çıkarlarını düşünenlerin, Türkiye'nin tapusu Lozan'ı değil, bu ikili antlaşmaları tartışmaya açması gerekir.


Öneri

Bugün dünyada ve Türkiye'de olup bitenleri doğru anlamak için yakın siyasal tarihi iyi bilmek gerekir. 1789'dan 2002'ye, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Türkiye'nin dünyayla ilişkilerini ve Türkiye'deki belli başlı siyasi olayları çok anlaşılır biçimde okumak isteyenlere, değerli diplomat ve bilim insanı Hüner Tuncer'in Kaynak Yayınları'ndan çıkan iki ciltlik “Türk Dış Politikası” adlı eserini öneriyorum.

Alıntı Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/sinan-meydan/lozani-guncellemek-2136338/

⚽️🇹🇷10 Kasım ve Futbol... Galatasaray'dan ve Fenerbahçe'den10 Kasım'a özel koreografi ve müzikler

   🎞️ RAMS Park'ta muhteşem taraftarımızdan muhteşem #10Kasım koreografisi! ♾️ Galatasaray'dan 10 Kasım'a özel koreografi ve mü...