--------
Not:
Aşağıdaki yazının sahibi yazısına 'Vatan sevgisi' girişi ile başlamalıydı. Vatanını seven, ona ait her şeye sahip çıkar. Batılıların İklim Değişimi projelerinde yer almak düşüncesi etrfında değil, 'memleketinin doğasına sahip çık' diye bir proje başlatarak sahip çıkmalıydı bu genç Türk kadını. Ama onun da suçu yok belki de. Böyle uyutuldu Türk çocukları, gençleri. Türkiye'deki eğitim sistemi ya Batılı yozlaşma ya da din yobazlığı girdabında gericilikle Atatürk'ün devrimlerindeki amaçtan uzaklaştırıldı. Buna sonvermek için, önce 'cennet vatan' demeli Türk insanı.
Blog Editörü - Alp Icoz
-------
Türkiye’ye özgü canlılar tehlike altında: Türkiye biyoçeşitlilik yönünden zengin, ama koruma yönünden zayıf
Ergem Şenyuva
Biyoçeşitlilikte 34 adet tanımlanan belirgin noktalardan;
Akdeniz, Iran-Anadolu ve Kafkas biyoçeşitlilik noktalarını içinde
barındıran Türkiye, coğrafi ve ekolojik yapısı ile farklı çeşitlilikte
canlıların ve türlerin bir arada bulundukları nadir ülkelerden biri.
Yalnız Türkiye maalesef biyoçeşitlilik konusunda kendi değerini
bilmiyor.
Türkiye biyoçeşitlilik konusunda dünyanın en şanslı ülkelerinden biri olmakla beraber, plansız ve hızlı büyüme yüzünden doğal habitati koruma konusunda da bir geride.
Dünya Biyoçeşitlilik Günü’nde ne kadar zengin bir ülkede yaşadığımızı anlamak için tehditleri ve iyi haberleri sizler için derledik.
1- Türkiye’de 10.000’den fazla bitki, 80.000’den fazla hayvan türü bulunmakta ve bunların bir çoğu endemik, yani bulunduğu bölgenin ekolojik şartları yüzünden sadece belirli bir bölgede yaşayan/yetişen, dünyanın başka yerinde yaşama/yetişme ihtimali olmayan, yöreye özgü hayvan/bitki türleri.
2- Türkiye’nin %7.2si koruma altında. Ancak bu alan ülkemizdeki tehdit altındaki türlere bakıldığında yetersiz kalıyor. Koruma altında olan türlerin bazıları bilimsel veriler göz ardı edilerek “avcılar” arasında yapılan anketle sayıları artmış olarak kabul edilebiliyor.
3- Türkiye’de yaban hayati koridoru koruma çalışmalarında güzel şeyler de oluyor. Kuzey Doğa Derneği kurucusu Doç. Dr. Şekercioğlu doğal bitki örtüsünün arttırılması ve korunması gerektiğini savunarak Orman ve Su İşleri Bakanlığından Türkiye’nin ilk yaban hayat koridorunun açılmasını talep etti ve bu proje şimdi hayata geçiyor.
Orman, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele, Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüklerinin harekete geçtiğini ve ayıların göç güzergâhındaki Sarıkamış’tan Gürcistan sınırına kadar uzanan 162 kilometrelik alanı ağaçlandıracaklarını anlatan Doç. Dr. Şekercioğlu, böylece 28 bin hektarlık yeni bir muhafaza ormanı ortaya çıkacağını belirtti.
Milyonlarca ağaç dikileceğini kaydeden Doç. Dr. Şekercioğlu, böylece Sarıkamış’tan Şavşat’a göç eden boz ayıların hiç ormandan çıkmadan yıllık göçlerini Sarıkamış’tan Gürcistan sınırına kadar yapacaklarını, daha sonra Sarıkamış’a geri dönüp kış uykusuna yatacaklarını söyledi.
4-Türkiye’de biyoçeşitlilik konusunda şu anda Türkiye’de beğenerek takip ettiğimiz Kuzey Doğa Derneği’nin projeleri biyoçeşitlilik adına geniş bir çerçeveyi kaplamakta. Kuzey Doğa Derneği’nin projelerini buradan inceleyebilirsiniz.
Kuzey Doğa Derneği doğa koruma eğitimleri, bilimsel araştırma, kapasite geliştirme ve doğa turizmi yoluyla yörede gelir getirici faaliyetlerin geliştirilmesi odaklı çalışmalar düzenliyor.
5-Türkiye’de biyoçeşitliliği korumadaki en büyük tehditler 2/B arazilerinin inşaata açılması, ağaçsızlaşma, barajlar var. Çoğu 2/B ormanlık alan veya doğal bitki örtüsüne sahip ve bu araziler kentleşme ve doğal yaşam alanları ile bir sınır noktası olduğundan bu alanların inşaata açılması doğal yaşamın alanını daha da kısıtlıyor ve canlıları büyük tehdit altında bırakıyor.
Bununla beraber ağaçsızlaşma ve orman yangınları da başka bir tehdit. Özellikle ağaçlık alanların kesilmesi ile inşaa edilen yazlık evler, golf alanları kıyı bölgelerde olduğu için, oldukça fazla çeşitlilik içeren kıyı habitatlarının dengesini bozmakta.
Barajlar ise giderek büyüyen sorunlardan biri. Plansız ve ÇED raporları bilimsel verileri dikkata almayan bu yapılar, Türkiye’de biyoçeşitliliğin önündeki en büyük tehdit olarak görülüyor. En az 410 kilit biyoçeşitlilik bölgesi sulama projeleri ve barajlar yüzünden tehdit altında. Nehirlerin can suyunun değişmesi, barajlar ve sulama kanalları yapılırken açılan yollar ve üretilen hafriyat Türkiye’ye özgü ve başka yerlerde bulunmayan canlıları tehlike altında bırakıyor.
6-Yale Üniversitesi’nin geçtiğimiz yıl yayınladığı Çevre İndeksi’nde Türkiye 99’u sırada yer alıyor. Ancak aynı çalışma, Türkiye’yinin biyoçeşitliliği ve habitatı koruması için yaptığı çalışmaların yetersizliği sonucu 177. sıraya koyunca bu haber ve çalışma, Çevre Bakanlığı’ndan büyük tepki aldı, Yale’in yalanları başlığı altında tepki gösterilmişti.
Türkiye’nin biyoçeşitliliği ve kendine özgü konumu bizi bu konuda en değerli ülkelerden biri yapıyor. Ancak Türkiye’nin biyoçeşitliliği koruma adına katedilecek yolunun çok uzun olduğu acı bir gerçek.
Kaynaklar:
Identifying key biodiversity areas in Turkey: a multi-taxon approach (Güven Eken et.al.; International Journal Of Biodiversity Science, Ecosystem Services & Management Vol. 12 , Iss. 3,2016)
Turkey’s globally important biodiversity in crisis (Şekercioğlu et. al. Biological Conservation Volume 144, Issue 12, December 2011)
Yale Environmental Performance Index (Hsu, A. et al. (2016)
Türkiye biyoçeşitlilik konusunda dünyanın en şanslı ülkelerinden biri olmakla beraber, plansız ve hızlı büyüme yüzünden doğal habitati koruma konusunda da bir geride.
Dünya Biyoçeşitlilik Günü’nde ne kadar zengin bir ülkede yaşadığımızı anlamak için tehditleri ve iyi haberleri sizler için derledik.
1- Türkiye’de 10.000’den fazla bitki, 80.000’den fazla hayvan türü bulunmakta ve bunların bir çoğu endemik, yani bulunduğu bölgenin ekolojik şartları yüzünden sadece belirli bir bölgede yaşayan/yetişen, dünyanın başka yerinde yaşama/yetişme ihtimali olmayan, yöreye özgü hayvan/bitki türleri.
2- Türkiye’nin %7.2si koruma altında. Ancak bu alan ülkemizdeki tehdit altındaki türlere bakıldığında yetersiz kalıyor. Koruma altında olan türlerin bazıları bilimsel veriler göz ardı edilerek “avcılar” arasında yapılan anketle sayıları artmış olarak kabul edilebiliyor.
3- Türkiye’de yaban hayati koridoru koruma çalışmalarında güzel şeyler de oluyor. Kuzey Doğa Derneği kurucusu Doç. Dr. Şekercioğlu doğal bitki örtüsünün arttırılması ve korunması gerektiğini savunarak Orman ve Su İşleri Bakanlığından Türkiye’nin ilk yaban hayat koridorunun açılmasını talep etti ve bu proje şimdi hayata geçiyor.
Orman, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele, Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüklerinin harekete geçtiğini ve ayıların göç güzergâhındaki Sarıkamış’tan Gürcistan sınırına kadar uzanan 162 kilometrelik alanı ağaçlandıracaklarını anlatan Doç. Dr. Şekercioğlu, böylece 28 bin hektarlık yeni bir muhafaza ormanı ortaya çıkacağını belirtti.
Milyonlarca ağaç dikileceğini kaydeden Doç. Dr. Şekercioğlu, böylece Sarıkamış’tan Şavşat’a göç eden boz ayıların hiç ormandan çıkmadan yıllık göçlerini Sarıkamış’tan Gürcistan sınırına kadar yapacaklarını, daha sonra Sarıkamış’a geri dönüp kış uykusuna yatacaklarını söyledi.
4-Türkiye’de biyoçeşitlilik konusunda şu anda Türkiye’de beğenerek takip ettiğimiz Kuzey Doğa Derneği’nin projeleri biyoçeşitlilik adına geniş bir çerçeveyi kaplamakta. Kuzey Doğa Derneği’nin projelerini buradan inceleyebilirsiniz.
Kuzey Doğa Derneği doğa koruma eğitimleri, bilimsel araştırma, kapasite geliştirme ve doğa turizmi yoluyla yörede gelir getirici faaliyetlerin geliştirilmesi odaklı çalışmalar düzenliyor.
5-Türkiye’de biyoçeşitliliği korumadaki en büyük tehditler 2/B arazilerinin inşaata açılması, ağaçsızlaşma, barajlar var. Çoğu 2/B ormanlık alan veya doğal bitki örtüsüne sahip ve bu araziler kentleşme ve doğal yaşam alanları ile bir sınır noktası olduğundan bu alanların inşaata açılması doğal yaşamın alanını daha da kısıtlıyor ve canlıları büyük tehdit altında bırakıyor.
Bununla beraber ağaçsızlaşma ve orman yangınları da başka bir tehdit. Özellikle ağaçlık alanların kesilmesi ile inşaa edilen yazlık evler, golf alanları kıyı bölgelerde olduğu için, oldukça fazla çeşitlilik içeren kıyı habitatlarının dengesini bozmakta.
Barajlar ise giderek büyüyen sorunlardan biri. Plansız ve ÇED raporları bilimsel verileri dikkata almayan bu yapılar, Türkiye’de biyoçeşitliliğin önündeki en büyük tehdit olarak görülüyor. En az 410 kilit biyoçeşitlilik bölgesi sulama projeleri ve barajlar yüzünden tehdit altında. Nehirlerin can suyunun değişmesi, barajlar ve sulama kanalları yapılırken açılan yollar ve üretilen hafriyat Türkiye’ye özgü ve başka yerlerde bulunmayan canlıları tehlike altında bırakıyor.
6-Yale Üniversitesi’nin geçtiğimiz yıl yayınladığı Çevre İndeksi’nde Türkiye 99’u sırada yer alıyor. Ancak aynı çalışma, Türkiye’yinin biyoçeşitliliği ve habitatı koruması için yaptığı çalışmaların yetersizliği sonucu 177. sıraya koyunca bu haber ve çalışma, Çevre Bakanlığı’ndan büyük tepki aldı, Yale’in yalanları başlığı altında tepki gösterilmişti.
Türkiye’nin biyoçeşitliliği ve kendine özgü konumu bizi bu konuda en değerli ülkelerden biri yapıyor. Ancak Türkiye’nin biyoçeşitliliği koruma adına katedilecek yolunun çok uzun olduğu acı bir gerçek.
Kaynaklar:
Identifying key biodiversity areas in Turkey: a multi-taxon approach (Güven Eken et.al.; International Journal Of Biodiversity Science, Ecosystem Services & Management Vol. 12 , Iss. 3,2016)
Turkey’s globally important biodiversity in crisis (Şekercioğlu et. al. Biological Conservation Volume 144, Issue 12, December 2011)
Yale Environmental Performance Index (Hsu, A. et al. (2016)
Alıntı kaynak: https://www.yesilist.com/akdenizin-yildizi-izmir-17-kentin-katildigi-yarismada-cevre-dostu-sehir-odulunun-sahibi-oldu/