Onur Caymaz
Aydınlık Gazetesi
7 Nisan 1954 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde haberi var; dört gün önce, Adana semalarında bir yolcu uçağımız yanmış; uçağın hosteslerinden Güler Karaduman hanımefendi vefat etmiş. Allah gani gani rahmet etsin diyelim, ne denir. Fakat Emin Bayrakdaroğlu hostes unvanından yola çıkarak başka şeyler diyor: “Göklere saldığımız aziz ve cesur kızlarımıza bu kadar yabancı bir unvan vermesek olmaz mı” diye soruyor mesela; “uçak kızı” demek varken diye belirtiyor... Hostes yerine uçak kızı önerisinde bulunmuş; kim ola ki Emin Bayrakdaroğlu? Canım çok iyi tanırsın aslında, bir ara da yazacağım: Nihad Sami Banarlı...
Güler Hanım, hosteslik ederken vefat etmiş. Bir de pilot koltuğunda oturan kızları var Türkiye’nin; hem de yüz yıl önce neredeyse! İlk hava şehidimiz Mefharet Hakkı Hanım var. 27 Ekim 1927, on yedi yaşında. Babası Kırklareli Jandarma Kumandanı, Hazinedarzade İsmail Hakkı... Mefharet, Trakya düzlüklerinde mecburi iniş sırasında engebeli tarlada tekerlekler kırılıp uçak takla atınca sürükleniyor ölüme. Kırklareli Şehitliği’nde yatar.
İkinci kişi Eribe Kartal Hürkuş... Eribe Hanım da Mefharet’ten dokuz yıl sonra, 24 Ekim 1936’da (yine ekim) bir deneme uçuşu yapıyor. Başarıyla tamamlanıyor uçuş. Hazırlık yapılmaktadır; beş gün sonra Cumhuriyet Bayramı. Ülkemiz on üç yaşına basacak. 29 Ekim günü, Ankara’daki son deneme atlayışını yapacağı Caudron 59 marka uçağıyla havalanıyor. Ne kadar denese de paraşütü açılmayacaktır. Düşüş...
Olay yerine Türkkuşu Başöğretmeni Vecihi Hürkuş, ardından planör öğretmeni Emrullah Ali Yıldız ve sağlık memuru yetişecek hemen. Vecihi Bey, yerde hareketsiz yatan paraşütçünün üstüne kapanacak; dayısıdır. Fakat kız onu babası bilmekte. Eribe’nin gerçek babası Binbaşı Bedri Bey, Kurtuluş Savaşı için Anadolu’ya geçtiğinde şehit olmuş; anası Remziye Hanım da Eskişehir 12 Ocak 1921’de Yunan tarafından bombalanınca göçüp gitmiş dünyadan. Eribe kız, iki yaşından beri anneannesi Zeliha Niyir’i ana, Vecihi Bey’i baba bilerek büyümüştür.
Vecihi Bey’den de kısaca bahsetmeli. Daha uzun yazmak gerekir, ayrıca yazacağım bir ara... Birinci Savaş’ta Ruslara esir düşünce Hazar Denizi’nin Azerbaycan kısmında bulunan Nargin Adası’ndan yüzüp İran üzerinden yurda dönerek 1918 yazı başında Yeşilköy’de bulunan 9. Harp Tayyare Bölüğü’nde görev alır gökyüzüne tutkun bu adam.
Kurtuluş Savaşı’na katılır, özellikle İnönü ve Sakarya savaşları sırasında başarılı keşif ve destek uçuşları yapar, bir Yunan uçağı düşürür. Milli Mücadele’nin ilk ve son uçuşunu yapan pilottur. İzmir hava meydanına ilk giren kişi. Kırmızı şeritli İstiklal Madalyası var. Ayrıca TBMM tarafından üç kez takdirname alır, üç takdirname verilen tek kişi.
İlk uçağını 1923’te ganimet olarak Yunanlardan ele geçen motorlardan yararlanarak üretmiş, VECİHİ K-VI adını verdiği bu arkadaşı 28 Ocak 1925’de uçurmuştur. 1930’da Kadıköy’de bir keresteci dükkânı kiralar, üç ayda ilk Türk sivil uçağı, ikinci uçağı VECİHİ XIV’ü inşa eder; 27 Eylül 1930’da Kadıköy Fikirtepe’de kalabalık karşısında büyük bir uçuş yapar. Derken önce Yeşilköy’e, sonra Ankara’ya uçacaktır. Sertifika için İktisat Bakanlığına başvurur, 14 Ekim 1930’da “tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını alır. Macerası uzun... Arkadaşım Orhan Bahtiyar romanını da yazmıştı.
Eribe’ye döneyim, kızımız 1932 - 1933 senelerinde, Kadıköy Kız Ortaokulu’nda öğrencidir. Bu okul, 2. Abdülhamid’in Maarif Nazırı Zühdü Bey’in Kızıltoprak’ta yaptırdığı, adıyla anılan caminin az ilerisindeki köşktür. Daha sonra yıkıldı tabii. Bugün orada apartmanlar var. Eribe öğrenciyken dayısının Sivil Tayyare Mektebi’ne devam eder. Dayı, 1936’da Türkkuşu için Ankara’ya göçünce Eribe de Ankara Kız Lisesi’ne kaydolur. Neden Ankara, Türkkuşu nedir diyorsan, onu da anlatırım. Benim işim bu zaten.
Gazi Paşa 1935’te Türk Kuşu’nu açınca Vecihi Bey’i Ankara’ya çağırır; parasız eğitim veren, motorlu motorsuz uçuş ve paraşütçülük öğreten bir cumhuriyet kurumu. Yolcularına asla Aydınlık Gazetesi’ni layık görmeyen THY’nin uçuş adlarının TK ile başlamasının nedenidir Türk Kuşu. Baş harflere bak, anla.
Eribe’ye dönelim: O ki eşi dostu hep bu gencecik çocuk için yeryüzünden çok gökyüzüne ait o dermiş. Yere çakıldığında yüzü siyaha yakın. Denediğini ama paraşütünün açılmadığını sayıklar. Sağlık memuru kıza hemen iğne yapar. Ardından cankurtaran gelir. Bir araçla hızla hastaneye yetiştirilir. Ameliyatı bir saat elli dakika sürer. Bir böbreği alınır. Dalak, karaciğer ve bağırsaklar birçok yerinden dikilir. Genç bünye ölümle mücadeleye başlamıştır. O sıralardaysa hipodromda cumhuriyetimizin on üçüncü yılı kutlanmakta. Gencecik insanlarımız, arkadaşlarının durumuna ağlarken inançlarından, havacılık aşkından bir şey kaybetmemiş Türk Kuşu öğrencileri olarak halkın alkışları arasında göklerden hipodroma süzülür.
Eribe’ye, ilk planör pilotumuz Naciye Toros’un yazdığı şiirle bitsin: “Bir yıldız akışıyla kaydın göklerden / Ölüme pek erken atılış neden? / Neden hıçkırıyoruz yokluğun için? // Bizden uzaksın da güneşe yakın / İlk kızımız diye tarih övecek seni / Yavru kartalların aziz şehidi / En büyük destana yazılı hakkın. // Seni gönüllerimizde yaşatacağız / Erişirsek gayene çok bahtiyarız. / Göklerde rüzgârla ederken yarış / Seni de beraber uçuracağız. // “Ankara” beşiğin, rahatça uyu / Ninniler söylesin sana Türk Kuşu.”
Not: Haftaya pazar Ankara’da, Yakup Kadri, cumhuriyet edebiyatı, otuzlar Türkiyesi anlatacağım biraz... Bilgi için info@akademinar.org
Alıntı/Kaynak: https://www.aydinlik.com.tr/ucan-kizlarimiz-onur-caymaz-kose-yazilari-kasim-2019