20180424

Çocuk Cumhuriyeti / Sinan Meydan

Çocuk Cumhuriyeti 

Sinan Meydan

Tarhçi yazar – Sözcü Gazetesi

Cumhuriyeti kuranlar, sadece bu toprakları düşman işgalinden, bu milleti geri kalmışlıktan kurtarmadılar, onlar aynı zamanda çocuklarımızı da kimsesizlikten açlıktan, yoksulluktan, sefaletten, hastalıktan ve cehaletten kurtarmak istediler

23 Nisan, 1921'den itibaren “milli bayram”, 1925'ten itibaren “çocuk günü”,1929'dan itibaren “çocuk haftası”, 1935'ten itibaren de“Ulusal Egemenlik Bayramı”olarak kutlanıyor. Ancak gelin görün ki, 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasından 98 yıl sonrabugün, hem çocuklarımız hem ulusal egemenliğimiztehdit altında… Bir taraftan çocuk istismarı,çocuk gelinler, gerici eğitimgibi sorunlar çocuklarımızı tehdit ederken, diğer taraftan meclisi devre dışı bırakan “başkanlık sistemi”ulusal egemenliğimizi tehdit ediyor.

ÇOCUKLARIN SAVAŞ ÇİLESİ

Atatürk,I. Dünya Savaşı sırasında Muş ve Bitlis'te Ruslara karşı çarpışırken, 9 Kasım 1916 tarihli hatıra defterine şu satırları yazdı: “Yollarda birçok muhacir gördük. Bitlis'e dönüyorlar. Cümlesi aç sefil, ölüme mahkûm bir halde 4-5 yaşlarında bir çocuğu ebeveyni yol üzerinde terk etmiş, bu da bir karı kocanın peşine takılmış, onları ağlayarak 100 metreden takip ediyor. Kendilerini, çocuğu almadıkları için azarladım. ‘Bizim evladımız değildir' dediler.”(Şükrü Tezer, Atatürk'ün Hatıra Defteri,s. 66)

I. Dünya Savaşı sadece cephedeki erkekleri değil, cephe gerisindeki kadınları ve özellikle çocukları perişan etti. Savaştaaileler parçalandı. Çocuklar yetimve öksüz kaldı. Sokaklar hastalıktan, açlıktanve bakımsızlıktan ölüme terk edilmiş perişan haldeki çocuklarladoldu. I. Dünya Savaşısonrasında Osmanlı'da sadece Doğu Anadolu'da 16 binden fazla kimsesiz çocukvardı. Çocukların savaş çilesi Milli Mücadeleyıllarında da sürdü. Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin raporuna göre, “ayakları çıplak küçük çocuklar yollar içinde yanmış buğday taneleri topluyorlardı…”(Hilal-i Ahmer Cemiyeti İcraat Raporu,1336-1337, s. 37, 38)

Milli Mücadele sonrasında Türkiye'de 14 binden fazla evlad-ı şüheda (şehit çocuğu)vardı.

Atatürk çocukları çok severdi.

OSMANLI'DA ÇOCUKLARIN KORUNMASI
Osmanlı'nın son dönemlerinde kimsesiz çocukları korumakiçin bazı çalışmalar yapıldı: 1851'de Eytam (Yetimler) Nizamnamesi çıkarıldı. Eytam Nezareti kuruldu. Yetimlerin korunmasıylailgili fermanlar yayımlandı.1865'te kimsesiz çocukların eğitilecekleri kurumlar yaratmak için Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiyekuruldu. Bu kurum 1873'te Darüşşafaka'yı kurdu. 1868'de Tuna Valisi Mithat Paşatarafından kimsesiz çocuklar için “ıslahhaneler”kuruldu. Burada çocukların meslek sahibi olmalarına çalışıldı. 1895'te İstanbul'da açılanDarülaceze'nin çocuk bölümünde kimsesiz çocuklarhimaye edildi. 1897'deki Türk-Yunan Savaşı'ndan sonra şehit çocuklarına yardım kampanyalarıdüzenlendi. Yetimlere para yardımıyapıldı. 1899'da kadın ve çocuklara hizmet eden Hamidye Etfal Hastanesikuruldu. Kimsesiz Müslüman çocuklarınbarınması ve eğitimi için 1903'te Darülhayr-ı Ali kuruldu.1910'da İttihat Terakki'ninhimayesinde Fakir Çocuklara Yardım Cemiyeti Hayriyesi kuruldu. I. Dünya Savaşıyıllarında şehit çocuklarınayardım etmek için Evlad-ı Şüheda Vergisi ve Puluuygulandı. 1917'de savaşta yetim kalan şehit çocuklarınınbarınması amacıyla Darüleytamlar kuruldu. O yıllarda kurulan Kadınları Çalıştırma Cemiyetide kimsesiz çocuklarayardım etti. Yine 1917'de şehit çocukların her türlü ihtiyacını karşılamak için İstanbul Himayeyi Etfal Cemiyeti kuruldu. Hilal-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay)de kimsesiz ve muhtaç çocuklarayardım etti.
Osmanlı'nın son dönemlerinde çocukları korumaya yönelikbu çalışmalara rağmen 1923'te cumhuriyet ilan edilirken kimsesiz çocukların korunmasıile tüm çocukların sağlığı ve eğitimi çok büyük bir sorundu.

CUMHURİYETİN ÇOCUK SAĞLIĞI MÜCADELESİ

Atatürkve silah arkadaşları dahaMilli Mücadeleyıllarında kimsesiz, evsiz, barksız, sağlıksız, eğitimsiz çocuklarla ilgilenmeye başladılar. Örneğin, Atatürk çok sayıda manevi evlatedindi. Doğu'da Karabekir Paşa, öksüz ve yetim çocukları ordu bünyesinde himaye etti. Onları doyurdu, giydirdi, okullar açıpeğitti. Fevzi Paşada Batı Anadolu'da perişan haldeki bazı kimsesiz çocuklarınkorunmasını sağladı.
1920'lerde Türkiye'de yaklaşık 4 milyon çocuk vardı. Bunların önemli bir bölümü korunmaya muhtaçtı.
1920'lerde bebek ölüm oranı Avrupa'da yüzde 10 ile yüzde 25civarındayken aynı dönemde Türkiye'debebek ölüm oranı yüzde 85civarındaydı.
1920'de Sıhhiye ve İçtimai Muavenet Vekâleti(Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) kuruldu. Şehit çocuklarınınbarındığı Darüleytamlar buraya bağlandı.
1921'de Ankara'da şehit çocukları başta olmak üzerekimsesiz çocukları korumak için Ankara Himaye-i Etfal Cemiyetikuruldu.
1921'de çocuklarınmaden ocaklarında çalışmasıyasaklandı.
1925'te Sıhhiye Vekâleti'nin “çocuk doğum ve bakım evleri”açmasına karar verildi. 1930'a kadar Ankara, Konya, Balıkesir, Adana, Çorum, Malatya, Erzurumve Kars'ta Doğum ve Çocuk Bakımeviaçıldı. Bu evlerde 7 yıliçinde 7.025 kadın yatırıldı, 41.483 kadınayakta tedavi edildi. 1000'e yakın çocukyatırıldı. Buralarda toplam 88.200 çocuktedavi gördü.
1925'te engelli çocuklar içinİzmir'de 100 yataklı bir okul açıldı.
1926'dakiMedeni Kanun'la çocuğun korunmasında devlet güvencesi sağlandı.
1927'de Çocukları Zararlı Yayınlardan Koruma Kanunuçıkarıldı.
1929'da Ankara'da Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsükuruldu. Burada 1931'den itibaren aşı üretilmeyebaşlandı ve 1932'de aşı ve serum ithalindenvazgeçildi. Üstelik komşu ülkelerin aşı ve serum ihtiyacı da Türkiye'den karşılanmaya başlandı. Türkiye bugün aşı ithal ediyor.

1930'da çıkarılan Belediyeler Kanunu'yla belediyelerekimsesiz çocuklara ve fakir ailelerin ikiz çocuklarınapara, doktor, ilaç, yeme, içme, giyinme, barınma, eğitim konularında ücretsiz yardım etme;çocuk bahçeleri, oyun ve spor alanları yapma, yetimhaneler, doğum ve emzirme evlerikurup işletme görevi verildi.

1930 Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nda süt çocuğu muayene ve tedavi evi, doğum evi kurulması, ebe istihdamedilmesi ve anne-çocuk sağlığının korunmasıkonusunda ayrıntılı hükümler yer aldı. Örneğin doğumlar ücretsiz yaptırılacak, annelere doğumdan önce ve sonra üç hafta izinverilecekti. 20 binden fazla nüfusuolan şehir belediyeleri birer Süt Çocuğu Muayene Evi açacaktı.
1935 CHP programında“Çocuk Bakımı” başlığı altında 56 ve 57. maddelerdedoğum evlerininarttırılacağı,parasız doğum yardımı sağlanacağı, annelere çocuk bakımıöğretileceği, ebe ve bakıcı sayılarının arttırılacağı, şehirlerdeki süt damlaları, süt çocukları için bakım ve danışma evleri,kreşler ve öksüz yurtlarının çoğaltılacağı, işçi anneleri ve çocuklarıile kimsesiz çocuklarınkorunacağı belirtiliyordu.

CHP'nin “Gürbüz Çocuk” projesi kapsamında birçok yerde süt çocukları,muayene ve tedavi evleri, süt damlaları, ana kucaklarıve yoksul annelere yardım için anneler birliği kuruldu.
1930'larda Şişli Etfal Hastanesi çocuk ünitesi güçlendirildi. Ankara Numune Hastanesi'nde, İstanbul Tıp Fakültesi'ndeçocuk bölümleri kuruldu.
1930'larda Halkevleri, anne ve çocuk sağlığı hakkında halka bilgi verdi.
1937, 1938'de Balıkesir ve Konya'da ebe okullarıaçıldı.
1940'larda Köy Enstitüleri'ndesadece yoksul köy çocuklarıokutulmakla kalmadı, bu okullarda ayrıca köy ebesi vesağlık memuru yetiştirildi. Bu ebeler ve sağlık memurlarıanne-çocuk sağlığı konusunda köylüye çokyardım ettiler.
22 Nisan 1929 tarihli Halk dergisi.

ÇOCUK EĞİTİMİNDE DEVRİM
Çocukların sağlık dışındaki en önemli sorunu eğitimdi. 1920'lerde Türkiye'detoplam okur-yazaroranı yüzde 10'un altındaydı. Atatürk 1921'de Ankara'da bir maarif kongresi yapıp eğitim ilkelerini belirledi. 1924'te Eğitim Öğretimin Birleştirilmesi Kanunu'yla çağdaş, laik ve ulusal eğitime geçildi. 1924 Anayasası'nın 87. maddesine göre ilköğretim erkek-kıztüm çocuklariçin zorunlu ve devlet okullarında ücretsiz olacaktı.

1923'te Türkiye'de4.894 ilkokul vardı. Bu ilkokullarda 341.941 ilkokul öğrencisiokuyordu. Bu öğrencilerin 273.107'si erkek, 62.954'ü kızdı. İlkokula gitmesi gerekençocuklarınyüzde 64'ü ilkokula gidemiyordu.İlkokul sayısı1938'de10.596'yaçıkarıldı veyüzde 217 oranındabir artış sağlandı. 1923-1938 arasındailkokulda okuyan öğrenci sayısı 341 binden 950 bineyükseldi. Ortaokullarda okuyan öğrenci sayısı5.905'ten 95 bine,liselerde okuyan öğrenci sayısı 1241'den 25 bine çıktı. Artışlar olağanüstüydü.

1926'dan itibaren parasız, 1927'den itibaren karma eğitime geçildi.
Köy çocuklarınıneğitim öğretimi için köy okulları açıldı.

Kız çocuklarının özel eğitimleri için 1930'larda kız enstitüleri kuruldu. 1940'larda kurulan Köy Enstitüleri'ndekızlı-erkekli işe dayalı bir eğitim öğretimprogramı uygulandı.

1925'ten itibarenüstün yetenekliçocuklar yurtdışına gönderilmeye başlandı.
Tüm okullarda sanata, kültüre çok önem verildiği gibi çocuklar için sanat okullarıda kuruldu.
1935'te Muhsin Ertuğrul,İstanbul Şehir Tiyatroları bünyesindeilk çocuk tiyatrosunukurdu. Bir de Çocuk Tiyatrosu dergisi çıkarıldı.

1925'te Türk Ocağıbünyesinde ilk çocuk kütüphanesi açıldı.
Çocukların beden gelişiminebüyük önem verildi. 1930'larda Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümüaçıldı. Okullara beden eğitimi dersleri konuldu. Yerel yönetimlerden şehirlerde ve köylerde spor tesisleri yapması istendi. Spor dergileriçıkarıldı.

1930'larda kurulan fabrikalarda kadın işçilerin çocuklarını bırakabilecekleri kreşler, yuvalarve ilkokullar açıldı.

 
Himaye-i Etfal Cemiyeti Cibali Bakımevi'nin yatakhanesi ve yemekhanesinde işçi annelerin çocukları. (1929)

Çocuklarının koruyucusu kutsal Umay: HiMAYE-i ETFAL

Milli Mücadele'ninen zor günlerinde, 30 Haziran 1921'de Ankara'da, Hâkimiyet-i Milliye Matbaası'nın küçük bir odasında Himaye-i Etfal Cemiyeti kuruldu. Kurucularının büyük çoğunluğu Fevzi Paşa,Dr. Adnan Bey, Dr. Fuat Bey,İbrahim Süreyya Bey, Mustafa Necati Bey,Yunus Nadi Bey gibi Atatürk'ün yanındakiyakınındaki milletvekilleriydi. Cemiyetin kuruluş amacı, önce şehit çocuklarının, sonra kimsesiz ve muhtaç çocukların, sonra da tüm ülke çocuklarının korunmasıydı.

Atatürk,kuruluşundan bir ay kadar sonra, 11 Temmuz 1921'deHimaye-i Etfal Cemiyeti'ni kendi himayesine aldı. Her fırsattacemiyetin önemindensöz ediphalkı cemiyete yardımaçağırdı. Atatürk ve İsmet İnönü başta olmak üzere bakanlar ve milletvekilleri cemiyetin kongrelerine ve balolarına katıldılar, cemiyete para yardımındabulundular. Hükümet, cemiyete pek çok kolaylıklarsağladı. Atatürk'ün isteğiyle 1935'te cemiyetin adı Çocuk Esirgeme Kurumu olarak değiştirildi. Kurum, 1937'de Bakanlar Kurulu kararıyla “kamu yararına çalışan dernek”statüsü kazandı.

1934'te Soyadı Kanunu çıktığında Atatürk, cemiyetin başkanı Dr. Fuat Bey'e, eski Türklerde “çocukların koruyucusu”anlamına gelen “Umay” soyadını verdi.


Atatürk,1928'de “Cenevre Çocuk Hakları Beyannamesi”ni imzaladı. 1923'te yayımlananbu beyanname çocuk haklarıyla ilgili ilk evrensel beyannameydi. Ancak bu beyannameden 2 yıl önce,1921'de yayımlanan Himaye-i Etfal Cemiyeti Nizamnamesi,çocukları koruma konusunda çok daha ayrıntılıve ileri bir metindi. (Bkz. Makbule Sarıkaya, Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti,s. 52-54)

Çocuk Esirgeme Kurumu'nun1921-1935 arasında yurtiçinde 574, yurtdışında 38 olmak üzere toplam 612 şubeye ulaştığı görülüyor. Ahlat'tan Cizre'ye, Lice'den Siirt'e, Gaziantep'ten Adıyaman'a yurdun her yanına yayılan kurum, yurtdışında da ABD'den Almanya'ya, Avusturya'dan Mısır'a kadar uzanmıştı. (Sarıkaya, s. 69-77)

Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanı Fuat Umay Bey

Çocuk Esirgeme Kurumu20 yılda toplam 3.469.990 çocuğa yardımgötürdü. 2.334.168 çocuğa süt ve sıcak yemekverdi. 1.135.822 çocuğugiydirdi, muayene ve tedavi etti ve okuttu. (Fuat Umay, “Çocuk Esirgeme Kurumunun Çalışmaları”, Cumhuriyetin 18. Yıldönümünde Hitabeler ve Konferanslar, Ankara 1941, s. 127)

1946 yılı verilerine görekurumun447 kuruluşu,194 bina ve arazisi vardı. Bunların dağılımı şöyleydi: 45 Çocuk Yuvası ve Şefkat Yuvası,25 Gündüz Bakımevi (Kreş),Çocuk Yurdu,21 Süt Damlası,61 Muayenehane, 5 Diş Muayenehanesi, Doğumevi, 9 Pansiyon, 38 Aşhane, 112 Talebe Sofrası,71 Çocuk Bahçesi,10 Sıhhi Banyo,13 Sinema,11 Okuma Odası,Çocuk Kütüphanesi,Çocuk Bakıcılık Müzesi,Çocuk Bakıcılık Okulu,Ana Mektebi,Yüzme ve Kum Havuzu…Ayrıca kurumun Ziyaretçi Hemşire Teşkilatı,Emzirme Sığınakları, Emzirme Odalarıve Ana Kucaklarıvardı.

Kurum anne ve çocuk sağlığıkonusundaçok sayıda yayınyaptı.1939'a kadar kitap, dergi, afiş, broşür toplam3 milyondan fazla yayın yapmıştı.

23 Nisan Çocuk Bayramıkutlamalarını başlatıp gelenekselleştiren deHimaye-i Etfal Cemiyeti'ydi. Cemiyet, Atatürk'ün desteğiyle 23 Nisanları,1925'ten itibaren “çocuk günü”,1929'dan itibaren“çocuk haftası”olarak kutladı. Atatürk, 23 Nisan kutlamalarıyla yakından ilgileniyordu. Örneğin, 1927 kutlamalarındabir otomobilini çocuklara vermiş, cumhurbaşkanlığı bandosunuÇocuk Sarayı'nda çocukların hizmetinesunmuş, o akşam düzenlenençocuk balosuna katılmış, Gazi Orman Çiftliği'nde çocuklar için ziyafet vermişti.

Demem o ki, Cumhuriyeti kuranlar sadece bu toprakları düşman işgalinden,bu milleti geri kalmışlıktankurtarmadılar, onlar aynı zamanda çocuklarımızı da kimsesizlikten, açlıktan, yoksulluktan, sefaletten, hastalıktan ve cehaletten kurtarmak istediler. Yetmedi, çocuklarımızaeşi benzeri olmayan bir bayramarmağan ettiler. Kutlu olsun…

Alıntı-Kaynak: https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/sinan-meydan/cocuk-cumhuriyeti-2365468/

🎞️🇹🇷Türk Dünyası'nın Yeni Bayrağı Ne Anlama Geliyor, Türk Birliği Kurulacak Mı?

ORTAK KÜLTÜR, ORTAK MİRAS  Ortak tarih, ortak edebiyat, ortak kültür... Türk dünyası, gücünü Türk Devletleri Teşkilatı ile artırıyor. Teş...